Herat 913te (1507) Özbekler, 916'da (1510) Safevî Hükümdarı Şah İsmail tarafından zaptedildi ve bölgeye Şamlu Türkmenleri hâkim oldu. Şah İsmail'in ölümünden sonra Özbekler'le Safevîler arasında birçok defa el değiştiren, hatta 932 (1526) yılında bir ara Bâbürlüler'in eline geçen, XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde de Abdâlîter'in yönetiminde kalan Herat, Nâdir Şah'ın ölümünden sonra bağımsızlığını ilân eden Ahmed Şah Dürrânî(1747-1772) tarafından Afganistan topraklarına katıldı. XIX. yüzyılın başlarından itibaren iç çekişmeler ve Ruslar'la İngiliz-ler'in sömürgeci siyasetleri sebebiyle Afganistan'da ortaya çıkan karışıklıklardan faydalanan Kaçarlar 1833 ve 1837'de He-rat'ı muhasara ettilerse de başarılı olamadılar. Fakat bu kuşatmalar sırasında şehrin Timurlular döneminden kalma mahalleleri tahrip edildi ve nüfusu da 70.000'den 6-7000'e kadar düştü. İranlı-lar'ın devamlı surette üzerinde hak iddia ettikleri şehrin 1863 Paris Barış Konfe-ransı'nda kabul edilen bir kararla Afganistan'a ait olduğu açıklandı. 1885'te bu
559 (1164) yılında Herat'ta yapılmış bronz kazan (St. Petcrsburg Hermilage Museıım. nr. CA 14 238)
Hüseyin Baykara
Medresesı'nin minare gövdesinden bir detay -Herat
karar İngiliz-Rus sınır komisyonu tarafından tekrar ele alınarak pekiştirildi.
XI. yüzyılda Akdeniz'den Hindistan ve Çin'e giden ana yol üzerinde büyük bir ticaret merkezi olan Herat, özellikle Abbasîler zamanından itibaren dokumacılıkta isim yapmaya başlamıştı. İstahrî ve İbn Havkal'e göre burası da dönemin diğer büyük şehirleri gibi iç kale, şehir ve dış mahallelerden oluşmaktaydı. Surların kuzey, güney, doğu ve batıya doğru açılan dört ana kapısı vardı. Halkın asıl unsurunu Arap ve Acem müslümanlar teşkil ediyor, bunların yanında kendi özel mâ-bedlerine sahip olan Mecûsî ve hıristi-yanlar da bulunuyordu. Şehrin çevresinde tarım, eskiden beri mevcut olduğu bilinen kanallardan sağlanan su ile yapılıyordu. Yöre meyve bahçeleriyle meşhurdu. Kertler döneminde, Merv ve Belh'in Moğollar tarafından tahrip edilmesinden sonra Batı Asya'dan Doğu Türkistan'a ve Hindistan'dan güneydoğuya giden ticaret yollan Herat'a yöneldiği için şehrin değeri arttı. Kert meliklerinden Fahred-din ve Gıyâseddin burada birçok cami ve medrese yaptırdılar. İbn Battûta'nın şehri ziyareti Kal'a-i İhtiyârüddin adlı iç kalenin yenilendiği, sanatın ve edebiyatın geliştiği bu döneme rastlar.
Herat kültür ve sanat açısından en Önemli dönemini Timurlu yönetiminde yaşamış ve bu dönemde ortaya çıkan Herat ekolü Osmanlılardan Bâbürlüler'e kadar bütün İslâm sanat merkezlerinde etkisini hissettirmiştir. Bu yıllarda şehir, başta Şâhruh'un hanımı Gevher Şad tarafından yaptırılan külliye olmak üzere birçok bağ, bahçe, saray, cami ve med-
216
HERAT
rese İle süslendi. 1410'da tamamlanan Bâğ-ı Sefîd adlı sarayın duvarları Çin'den getirilen yeşim taşları ile kaplanmış ve bu taşların üzerine nakış ve resimler yapılmıştı. Hüseyin Baykara döneminde (1469-1506] edebiyat ve sanata, özellikle Türk diline önem verildi: Uygurca ve Çağatayca eserler kaleme alındı. Hüseyin Baykara, çeşitli ağaç ve çiçeklerle süslü bir bahçesi olan Cİhânârâ sarayı ile kendi adını taşıyan bir cami ve medrese inşa ettirdi. Şifâiye adı verilen tıp okulu ve hasta-hane de onun döneminde hizmete girdi. Sanatçıları koruyan ve destekleyen Bay-kara'nın veziri Ali Şîr Nevâî'nin, İncil kanalı üzerinde yer alan Bâğ-ı Şâh adlı sarayı ile külliyesi meşhurdu. XV. yüzyılın sonuna doğru mimari eser ve medreselerle süslenen şehir nüfus bakımından büyük bir gelişme göstermiştir. Türk müziğinde Herat ekolü bu dönemde ortaya çıktı ve en parlak devrini yaşadı. 1381 -1510 yılları arasında etkili olan. Abdülkâ-dir-i Merâgi ve Gulâm Sadî'nin temsil ettiği kabul edilen bu ekolün form. makam ve usul anlayışı ile Osmanlı müziğini büyük ölçüde tesirinde bıraktığı iddia edilir.
Herat ekolüne bağlı Alı Herevî'nin mail nesta'lik kıtası (İÜ Kip , Ibnülemin, nr. 194-156)
Herat
ekolüne ait
89011485)
tarihli
bir minyatür
(Ali $îr Nevâî,
Seb'a-i
Seyyare,
Oxford
Bodlein Kip..
nr. 317, vr. 14a)
Herat ayrıca halıcılık, ciltçilik, hat sanatı, tezhip, bakır işlemeciliği, ipek mensucat, seccade dokumacılığı ve minyatür sanatının geliştiği bir yer olarak şöhret buldu. Sultan Şâhruh'un oğlu Baysungur, burada çeşitli sanat dallarında yüzü aşkın sanatkârın çalıştığı büyük bir atölye kurdu. Böylece Herat, sarayın destek ve himayesiyle kültür ve sanat faaliyetlerine merkez olmuş, tezhip, cilt. minyatür ve hat sanatlarında yine Herat ekolü diye adlandırılan yeni bir üslûp doğmuştur En olgun ve verimli çağını Sultan Hüseyin Baykara zamanında idrak eden bu ekolden nesta'lik hattının en büyük üstadı olarak bilinen Sultan Ali Meşhedî ile Mîr Ali He-revî. Ca'fer-i Tebrîzî ve Sultan Muharrv-med Nûr gibi hattatlar; en ünlüleri Bih-zâd, Âgâ Mîrek, Kasım Ali. Mevlânâ Ali. Emîr Halîl, Hâce Gıyâseddin olan musav-vir-nakkaşlar ve Mevlânâ Kıvâmüddin gibi cilt ustaları yetişmiştir.
Tİmurlular zamanına ait birçok yapı 188S'te, muhtemel bir Rus saldırısına karşı şehrin savunmasını güçleştireceği gerekçesiyle Emîr Abdurrahman tarafından yıktırılmıştır. Geriye kalanlardan Gevher Şad Musalla ve Medresesi, Hüseyin Baykara Cami ve Medresesi'nin minareleri. Pul-i Mâlân Köprüsü, Gazurgâh'ta Pîr-i Herat Türbesi, Tuman Ağa Medresesi. Taht-ı Sefer Bahçesi ve bazı hankahlar-la Gurlular"ın Herat Cuma Camii ve Kert-ler'in Kal'a-i İhtiyârüddin'i günümüze ulaşan tarihî yapıların başlıcalarıdır.
Herat ve çevresinde yaşayan ve çoğunluğu Türkçe konuşan Türkmenler, Türkçe ile karışık Farsça konuşan Çehârlar ve Peştuca konuşan Peştunlar Sünnî'dirler. Şehirde çok az sayıda Şiî vardır. Nakşi-bendiyye tarikatının yaygın olduğu bölgede Çiştiyye ve Kâdiriyye mensuplarına da rastlanır.
Şehirde hafif sanayi, halıcılık, el sanatları ve yün, ipek dokumacılığı ileri bir seviyededir. 1979-1989 yılları arasında Rusya'nın işgali altında kalan Afganistan'da halkın büyük çoğunluğu bu süre zarfında istilâcılarla çarpıştığı, Ruslar'ın geri çekilmesinden sonra da halen devam eden bir iç savaş başladığı için şehrin son yıllardaki durumu hakkında sağlıklı bilgi bulunmamaktadır. 1987'de Herat Üniversite-si'nin kurulduğu şehir, 1988 yılı tahminlerine göre 177.000 civarında bir nüfusa sahipti.
Heratlılar Herevî nisbesiyle anılır. Bu nisbeyle tanınan bazı meşhur simalar şunlardır: Ebû Ali Hüseyin b. İdris, Sey-fî-İ Herevî, Ali b. Ebû Bekir, Ahmed b. Mu-hammed, Ebû Zer, Abdullah-ı Herevî, Mu-hammed b. Atâullah ve Mîr Ali. Ayrıca Ubeydullah Ahrâr, Avfî, Yûsuf el-Heme-dânî, Abdürrezzâk es-Semerkandî, Mîr-hând ve Muînüddîn-i İsfizârî gibi şahsiyetler de burada yetişmiştir. Çağatay edebiyatının en büyük şairi Ali Şîr Nevâî'nin "Hilâliyye" kasidesini Sultan Hüseyin Baykara'ya Herat'ta takdim ettiği bilinmektedir (Herat bölgesi hakkında yazılmış tarihlerin ve burayı ziyaret eden Batılı seyyahların listesi için bk. İA, V/l, s. 4421.
Herat ekolüne bağlı Sultan Ali Meshedî'nin ince nesta'lik bir kıtası (İÜ Kip., FY, nr. 1426)
217
HERAT
BİBLİYOGRAFYA :
Teberi. Târih (Ebü'1-Fazl), bk. İndeks; İstahri. Mesâlİk (de Goefel. s. 263 vd.; İbn Havkal. Şü-retü'l-arz, s. 437-439; Makdİsî. Ahsenüt-te-kâsim, s. 324; Yâküt, Mu'cemü't-bütdân, V, 396-397; Cüveynî. Târ'th-i Cihangüşâ (Öztürk), tür.yer.; Müstevfî, riilzhetü'l-kulûb (Strange), s. 3 52; İbn Battûta. Seyahatname, bk. İndeks; Muînüddîn-i İsfizârî, Ravzâtü'l-cennat fi ev-şâfi medîneti Herât (nşr. M. Kâzım imâm], I-II, Tahran 1338-39; Hândmîr. Habtbü's-siyer, tür.yer.; a.mlf., Hulâşatü't-ahbâr, Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3190, vr. 460B-470"; Vâsıff, Bedâyi'u'i-vekâyi' (nşr A N. Boldyrevj, Tahran
1972, l-ll, tür.yer.; Seyfi-i Herevî. Târihnâme-i Herât (n^r M. Zübeyr es-Sıddıki). Kalkütta 1955, tür.yer.; G. Le Strange. TheLands oftheEastem Caliphate, Cambridge 1905, s. 407-409; Mu-hammed Nazım. The Life and Times of Sultan Mahmud of Ghazna, Cambridge 1931, s. 30-31, 39, 42, 43, 45-46, 48, 72-73, 153, 167, 180, 186; İbrahim Kafesoğlu. HarzemşahlarDevleti Tarihi, Ankara 1956, bk. İndeks; Spuler, İran Moğolları, bk. İndeks; A. J. Toynbee, Betiveen Oxus and Jumna, New York 1961, s. 73-76; T. W. Arnold. Pa'mtİng in İslam, New York 1965, s. 27, 30, 109; N. H. Wolfe. Herat, Kabul 1966; C. E. Bosvvorth, The Ghaznauids, Beirut 1973, bk. İndeks; a.mlf., The History ofSaffarids of Sis-tanand the Maliks of Nimruz, NewYork 1994, bk. İndeks; L. Dupree. Afghanistan, Princeton
1973, s. 58-61, 145, 155-157, 160-161,451, 508, 642; Zekî M. Hasan. Fünûnü'l-İslâm, Kü-veyt, ts. (Dârü l-Kitâbi'l-hadîs), s. 190, 192-193, 232, 377. 384, 403-407, 530, 532; Filiz Çağman - Zeren Tanındı. Topkapı Sarayı Müzesi İslâm Minyatürleri, İstanbul 1979, s. 20-22; P. R. J. Ford, Oriental Carpet Design, London 1981, s. 74-105, 272-275; A. Zeki Velidî Togan. Bugünkü Türkiti Türkistan ue Yakın Tarihi, İstanbul 1981, s. 110-113, 118, 120, 121, 157, 188-190, 194-195, 217, 223, 226-227, 229, 237; a.mlf.. "Herat'1, İA, V/l, s. 429-442; Barthold, Türkistan, s. 74, 101,266,268,277,320,335-336, 361, 368, 417, 421, 428, 433, 435, 437, 444, 446. 463, 467, 519, 520, 546-547, 580, 592, 610; a.mlf., -Herat ve Herirûd Boyu" (tre. ismail Aka], TD, sy. XXVII (1973), s. 179-Î92; Abdülhakîm Tabîbî, Târih-i Herât der cAhd-i Ti-müriyân, Tahran 1368;Ahmed Caferoğlu. Türk Dili Tarihi, İstanbul 1984, II, 211; The Middle East and North Africa 1988, London 1987, s. 245-267; L. Golombek- D.Wilber, The Tİmurid Archİtecture of Iran and Turan, Princeton 1988, !-[[, tür-yer.; Yusuf Abbas Hashmi, Successors of Mahmud of Ghazna, Karachi 1988, bk. İndeks; İsmail Aka. Timur ve Devleti, Ankara 1991, bk. İndeks;a.mlf., Mirza Şahruh veZamanı (1405-1447), Ankara 1994, bk. İndeks; A. Vâmbery. Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi (haz. N. Ahmet Özalp], İstanbul 1993, s. 205 vd.; Recep Uslu. Horasan Tarihi: Hicrî l-ll. Yüzyıllarda (doktora tezi. 1997. UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü), tür.yer.; Muhittin Serin, Hat San'atı, İstanbul 1997, s. 212, 214, 217; 0. Caroe. "The Gau-har Shad Musalla (Mosque) in Herat", As.Af., LX/9(1973),s. 295-301; A. Burton, "The Fail of Herat to the Uzbegs in 1588", Iran, XXVI, London 1988, s. 119-123; Rafi Samizay. "Herat: Pearl of Khurasan", Journal of the Islamic Environmentat Design Research, sy. 1-2, Roma 1989, s. 86-93;R. N. Frye, "Harar", El2 [İng.}. M, 177-178. m
ffll Recep Uslu
r
l_
HERAT CUMA CAMİİ
Afganistan'ın Herat şehrinde XIII. yüzyıla ait cami.
J
Bugün Afganistan sınırları içinde bulunan Herat'ın en Önemli yapılarından biridir. Çeşitli tamirler geçirerek günümüze ulaşan caminin ilk inşası XI. yüzyılın ikinci yarısına kadar iner. Tarihî kayıtlardan öğrenildiğine göre, Hârizmşah Sultanı Alâeddin Tekiş'in veziri Şemseddin Mes--ûd Herevî tarafından daha sonra yeniden inşa ettirilen cami 571'de (1175-76) tamamlanmıştı ve şimdikinden daha küçük ölçülerde ahşap çatılı bir cami idi; fakat yapılmasından kısa süre sonra yanarak yok olmuştur. Halen mevcut bulunan yapının inşaatı. 597 (1201) yılında Gurlu Sultanı Gıyâseddin Muhammed b. Sâm tarafından başlatılmıştır. Ek kısımlarla genişletilmiş bir plana göre daha önce yanan yapıyı da içine alacak şekilde tasarlanan bu yeni cami tamamen tuğla malzeme kullanılarak inşa edilmiş, bu sebeple de öncekilerden daha dayanıklı olmuştur. Sultan Gıyâseddin caminin kuzey tarafına kendisi için bir de türbe yaptırmıştır. Cami Sultan Gıyâseddin'in vefatından (599/1203) sonra oğlu Gıyâseddin Mah-mûd zamanında tamamlanmıştır. Cami yapımından kırk yıl sonra bir depremde büyük hasar görmüş ve Kertler tarafından ihya edilmiştir.
Bazı mimari elemanları zaman içinde değişmiş olmakla birlikte ana çizgilerini koruyan cami, yalnız Herat'ın değil bütün Horasan bölgesinin en büyük dinî merkezi sayılmaktadır. Yapı, ortadaki dörtgen bir avluyu çevreleyen dört ana eyvan ve küçük eyvanlarla revaklardan oluşan bir plan gösterir. Hândmîr'in tanımlamasına göre ilk yapıldığında 403 kubbe ve otuz revaktan meydana geliyordu ve bu altı kapılı binanın ölçüleri 200 x 150 zira idi. Mihrap duvarına bağlanan derin eyvan kalın tuğla ayaklarla desteklenmiş, diğer yönlerdeki üç büyük eyvanla simet-
Î- - * ı m m.. .'. KM LlLULj, ıııifi t
nerat Cuma Camii'nın planı
rik ve dengeli bir plan ortaya konmuştur. Kapalı mekânlar, dörtgen kesitli payelere ve sivri kemerlere oturan bir örtü sistemine sahiptir. Bir sütun ormanı manzarası arzeden payelerin çokluğu sebebiyle kesintisiz ve toplu bir iç mekân elde etmek mümkün olmamıştır. Plandaki düzensizlikler farklı dönemlerde yapılan müdahalelerin sonucudur. Bilinmeyen bir sebeple tahribe uğrayan caminin güney ve doğu eyvanları 720'de (1320) yeniden inşa edilmiş ve daha sonra şiddetli bir depremde (765/1364) bazı eyvanları yıkılınca bina tekrar onarılmıştır. 775 (1373-74) yılında Herafın Kert emîri tarafından cami için özel olarak yaptırılan şerbet kazanı halen avludaki yerinde durmaktadır. Yapı Timurlu Hükümdarı Şâhruh (1405-1447) ve arkasından Ati Şîr Nevâî (ö. 906/1501) tarafından da tamir ettirilmiştir. Özellikle güneydoğudaki taçkapıdayer alan zengin tuğla tezyinat ve fîrûze sırlı tuğlalarla düzenlenmiş olan yazı kuşaklarının büyük kısmı bu döneme aittir. 1500 yılında onarımı tamamlanan camiye Üstad Şemseddin imzasını taşıyan somaki mermerden yapılmış yedi basamaklı bir minber konulmuştur. Vaktiyle caminin doğu kapısı önünde küçük bir avlu içerisinde taç-kapının görünüşünü kapatan seramik fı-
Herat
Cuma
Camii'nin
avluya bakan
cephesi ile
cümle kapıst
kenarındaki
yazı kuşağından
bir detay -
Afganistan
218
HERBELOT, Barthelemy de Molainville d'
rınlan bulunmaktaydı. Yapının restorasyonu için sırlı tuğla, turistler için de hediyelik eşya üreten bu fırınlar 1962 yılında yıktırılmıştır.
BİBLİYOGRAFYA :
R. Byron, "Timurid Architecture: General Trends", Suroey ofPersiar\Art{ed. A. U. Pope-P. Ackerman], London-New York 1938-39, [], 1128-129, 1134; R. N. Frye. "Two Timurid Mo-numents in Herat", Artİbus Asİae, sy. 11, As-cona 1948, s. 206-212; A. Lezine. "Herat. No-tesdevoyage", BEO, sy. 18 (1963-64], s. 127-145; G. A. Pugachenkova, "Les montıments peu connus de 1'archiıecmre medievale de l'Afgha-nistan". Afghanistan,XX\/l, Kabul 1968, s.41-48; A. S. Melikian-Chirvani, "Eastern Iranian Architecture: Apropos of the Ghürid Parts of theGreatMosqueofHarat", BSOAS, XXX1ll/2 11970). s. 322-327; R. Stuckert. "Der Baubes-tand der Masjid al-Jami in Herat 1942/43", Afghanistan Journal, Vll/1, Graz 1980, s. 3-5; R. Stuckert - B. Glâtzer, '"Die Grosse Moschee und das Mausoleum Ghiyât ud- Din in Herat", a.e., VII/1 [1980), s. 6-22; L. Golombek, "The Re-süience of the Frİday Mosque: The Case of Herat", Muqarnas, sy. 1, Cairo 1983, s. 95-102.
lifi] Selçuk Mülayim
HERBELOT, Barthelemy de Molainville d'
(ö. 1695)
İlk İslâm ansiklopedisi olarak
kabul edilen Bibliotheque orientale ı
hazırlayan Fransız şarkiyatçısı.
~l
J
14 Aralık 1625'te Paris'te doğdu ve orada yetişti. Felsefe ve Grekçe ile Latince'nin yanında İbrânîce. Süryântce ve Kel-dânîce okudu. Bu Doğu dilleri üzerindeki çalışmaları onu Arapça, Farsça ve Türkçe öğrenmeye şevketti. Daha sonra hayatını Doğu ve İslâm dünyası üzerine araştırma yapmaya adadı. Bu alandaki bilgisini arttırmak ve Doğu ile daha yakın temas kurmak için iki defa İtalya'ya gitti ve orada uzun süre kaldı. Toskana Grandükü II. Ferdinando di Medici ile tanıştı. Grandük kendisine büyük bir yakınlık gösterdi ve birçok Doğu yazması verip onu sarayına bağlamak istedi. Ancak d'Herbelot, bir buçuk yıl sonra ünlü devlet adamı Col-bert'in çağrısı üzerine Fransa'ya dönerek Maliye Bakanı Fouquet'nin maiyetinde görev aldı. 1661 *de Fouquet'nin gözden düşmesi üzerine XIV. Louis'nin sekreteri ve Doğu dilleri tercümanı oldu. 1666'da tekrar İtalya'ya gitti; uzun yıllar orada kalarak Önemli hümanistlerle ve bilim adamlarıyla dostluk kurdu. Ülkesine döndükten sonra 1692'de College de France'ın Süryânîce hocalığına tayin edildi. Bundan sonra. Doğu'ya hiç gitmemiş olmasına rağmen İtalya'dan getirdiği yazmaların
yardımıyla ilim âleminde ilk İslâm ansiklopedisi olarak kabul edilen Bibliotheque orientale adlı büyük eserini yazdı; fakat çalışmasının basıldığını göremeden 8 Aralık 1695'te öldü.
Bibiiotheque orientale'ın basımı, XIV. Louis döneminde İstanbul'da Fransa Se-fâreti'nin kâtipliğini yapan ve ülkesine gidip geldikçe d"Herbelot'ya çalışmalarında yardım eden Antoine Galland tarafından tamamlandı (Paris 1697). Galland. d'Herbelot'nun eserine yazdığı önsözde onu tanımadan önce kendisinin de böyle bir kitap yazmayı düşündüğünü belirtir. İlk defa 1060 sayfalık battal boy bir cilt halinde yayımlanan ve 1776'da Maast-richt'te yeniden basılan eserin 1777-1779'da yapılmış dört ciltlik bir La Haye, bir de 1781 -1783 yıllan arasında gerçekleştirilmiş altı ciltlik küçük boy halinde Paris baskısı vardır (Beyazıt Devlet Ktp., nr. 48.074,48.126). Paris baskısına. XIV. Louis tarafından Siyam (Tayland) ve Çin'e gönderilen Cizvit papazı C. de Visdelou İle Galland'ın Büyük Tataristan ve Doğu Türkleri hakkında verdikleri ilgi çekici bilgiler de eklenmiştir. Ayrıca bu edisyonda. d'Herbelofnurı ilk baskıda yayımlanmamış olan elli maddesiyle Galland'ın yazdığı "Doğulular'ın Hikmetli Sözleri ve Vecizeleri" adlı bir bölüm de yer almaktadır. Aynı dönemde, eserin La Haye baskısına dayanılarak J. Ch. F. Schultz tarafından Albertus H. Schultens ve Johann J. Reis-ke'nin de katkılarıyla yine dört ciltlik bir Almanca tercümesi yayımlanmıştır (Halle 1785-1790). Eserin d'Herbelot tarafından yazılan kısmı alfabetik sıraya göre düzenlenmiş olup çeşitli isim ve kavramları ihtiva etmektedir. Çeşitli araştırmacılar tarafından kaleme alınan ekler kısmı ise müstakil kitaplar halindedir.
D'Herbelot Bibliotheque orientale'i hazırlarken nisbeten geç dönemlere ait kaynakları kullanmıştır. Bunlar arasında Mîrhând'ın Ravzatü'ş-şafâ, Hândmîr'in Hulâşatü'l-ahbâr, Mîr Yahya Kazvînî'nin Lübbü't-tevârîh, Hamdullah el-Müstev-fî'nin Târih-i Güzide, Devletşah'ın Tez-kiretü'ş-şucarâ\ Hüseyin Vâiz-i Kâşifî'nin Ravzatü'ş-şühedâ ile Cevâhirü't-tef-sîr"\ (Tefsîrü'z-zehrâueyn) gibi Farsça ve Ebü'l-Fidâ'nın Takvirnü'l-büldân, İbn Hallikân'ın Vefeyâtü'l-a'yân, Ebü*l-Ve-lîd İbnü'ş-Şıhne'nin Ravzatü'I-menâzır, İbnü'l-İbri'nin Târîhu muhtaşari'd-dü-vel ve İdrîsî'nin Nüzhetü'I-müştâk'\ gibi Arapça eserlerden geniş ölçüde faydalandığı görülür. Ancak kitaplar konusunda Kâtib Çelebi'nin Keşfü'z-zunûn'unu takip ettiği halde adından söz etmemesi
dikkat çekicidir. A. Adnan Adıvar İslâm Ansiklopedisi'mn önsözünde bu kitabın, tercümesini verdikleri eserin "cedd-İ a'lâ"sı olduğunu ve eksikliklerine rağmen XIX. yüzyıla kadar herkes tarafından başvurulan bir ansiklopedi olarak kaldığını söyler.
Bibliotheque orientale, bir taraftan XVII. yüzyılda yaşamış bir Fransız'ın İslâm dünyasına onu görmeden yalnızca ulaşabildiği kaynaklar çerçevesinden bakışını yansıtması, bir taraftan da çeşitli baskıları ve Almanca tercümesiyle meydana getirdiği etki açısından büyük bir Önem taşımaktadır. Müellife göre, krala yazdığı ithaf yazısında da ifade ettiği gibi, o dönemdeki İslâm âlemi dünyanın en güzel ve en geniş alanını oluşturmakta ve tarih onun mükemmelliğini anlatmaktadır. Önsözü kaleme alan Antoine Galland, modern dönemde yaygın hale gelen İslâm tarih yazarlığının dayandığı şablonu ana hatlarıyla verirken Doğu'yu anlamak için gerekli unsurların neler olduğunu açıklayarak müslümanlan gerçekten tanıma ve tanıtmanın önemini ve gerekliliğini dile getirmektedir. Ona göre Doğu araştırmaları bazı eksikliklerine rağmen mutlaka yapılmalıdır; çünkü müslümanlarla dinleri hakkında tartışabilmek için bu bilgilere ihtiyaç vardır ve onların güçlü veya zayıf oldukları noktalar ancak bu şekilde öğrenilebilir. Kitapta dikkat çeken hususlardan biri, modern şarkiyatçılığın aksine müslü-man müelliflerin eserlerinden bir şeyler öğrenme gayreti içinde bulunulmasıdır. Hıristiyan olmayan kişilerin yazdıklarını okumanın insanın kendi imanından vazgeçmesini gerektirmediğini vurgulayan Galland, büyük düşünür ve yazarların eserlerinden onların uzun gayretler sonunda elde ettikleri bilgileri zahmetsizce öğrenerek daha aydınlanmış bir hale gelineceğine işaret etmektedir. Bunun yanında o dönemde müslümanların barbar olduğuna dair yaygın bir propaganda yürütüldüğü, halbuki onların çeşitli ilim dallarında, edebiyat ve sanatta ulaştıkları büyük başarıların bulunduğu ve sınırlı da olsa bunların bir dökümünün yapılması gerektiği, böylece ön yargıların düzeltilmesine de imkân sağlanacağı belirtilmektedir. Önsözde özellikle Türkler üzerinde durularak bu hususta onlara büyük haksızlıklar yapıldığı belirtilmiş ve Türkler'in barbar olduğu hususunun ön yargılar arasında yer aldığı, halbuki onların bütün ilim ve sanatlarda çok önemli eserler verdikleri, sadece şiirlerinin dahi yüksek zevklerini ortaya koymak için yeterli bulunduğu vurgulanmıştır.
219
HERBELOT, Barthelemy de Molainville d'
Kitabın telif ediliş amacı bir taraftan Doğu hakkında doğru bilgiler aktarmak, diğer taraftan müslümanların kaleme aldıkları eserleri okumak isteyenlerin ellerine alfabetik bir müracaat kitabı vererek onlara yardımcı olmaktır; çünkü Barthelemy d'Herbelot, kavramların orijinal-leriyle eserini aynı zamanda bir kavramlar sözlüğü mahiyetinde hazırlamıştır. Bunu yaparken de Galland'ın büyük övgüyle söz ettiği Kâtib Çelebi'nin Keşfü'z-zu-nûn'unu örnek olarak almıştır.
Müellif, Hıristiyanlık açısından fazla önem taşımayan maddelerde genellikle İslâmî eserlerden konuyla ilgili kısımları aynen veya kısaltarak derlemiş, böylece mümkün olduğu kadar müslümanların fizikî ve manevî dünyası hakkında okuyucuya doğru bilgi verme gayreti içinde bulunmuştur (meselâ bk. "Allah" md.). Buna karşılık Hıristiyanlık açısından hassas konularda, meselâ İslâmiyet'in din olma özelliği ve Hz. Muhammed'in peygamberliği gibi hususlarda açıkça hıristiyan-lann bakış açısını vurgulayarak İslâmiyet'in din adını almış sapık bir mezhep, Hz. Peygamberin de onun kurucusu olduğu görüşünü savunmuştur (11, 648). Bundan dolayı eserin bazı kısımları hiris-tiyanlarm müslümanlar ve İslâm karşısındaki polemiğine dönüşmüştür (meselâ bk. "Alcoran", "Mohammed" md.leri). Müellif, birinci elden kaynaklarla sonrakiler arasında bir ayırım yapamadığı için ulaşabildiği eserleri bilinçsizce kullanmış, bunun sonucunda da bir dizi yanlış bilgi toplamıştır (Fück, s. 183). Ancak bu noktada eser, d'Herbelot'ya ulaşan kaynaklarda onun dikkatini nelerin çektiğini ve Avrupa düşünce tarihi içerisinde İslâm dünyasının ve müslümanların nasıl kavrandığını göstermesi açısından tarihî bir değer taşımaktadır. Bu bağlamda İslâmiyet ve İslâm ülkelerinin aynı başlık altında incelenmesi, yani İslâm'ın sadece bir dini değil müslümanların yaşadığı coğrafyayı da ifade ediyor olması dikkat çekmektedir. Özellikle kendisinden sonra takipçileri tarafından kullanılan "İslâm'da ..." diye başlayan cümlelerde İslâm dininden çok İslâm dünyasının veya İslâm ülkelerinin kastedildiği görülür. Yahudi düşünürlerinin İslâm felsefesi içerisinde ele alınması da bu bakış tarzının bir uzantısı olsa gerektir. Bu husus Batfdaki İslâm anlayışının önemli ipuçlarından biridir (krş 1,656-658).
Eser, XVIII. yüzyıldan itibaren Avrupalı aydınların İslâm dünyası hakkında bilgi edinmek için başvurdukları Önemli bir
kaynak olmuş, bu arada ilkinden sonra yapılan baskılarında birçok ilâve ile genişletilmiştir. Özellikle yapılan ekler arasında yer alan kıssalarla hikmetli sözler birçok mütefekkire ilham kaynağı olmuş ve belki de bu gibi sözleriyle tanınan bir dizi insanın ön plana çıkmasına zemin hazırlamıştır. Diğer taraftan eserler, kişiler ve kavramlar hakkında verilen bilgiler daha sonra yapılan şarkiyat çalışmalarına büyük kolaylıklar sağlamıştır.
D'Herbelot. Bibliotheque orientale -den başka Latince açıklamalı bir Arapça-Farsça-Türkçe sözlükle Doğu yazmaları için bir antoloji hazırlamışsa da bu eserler basılmamıştır.
BİBLİYOGRAFYA :
B. d'Herbelot. Bibliotheque orientale, La Ha-ye 1777 -» (nşr Fuad Sezgin], Frankfurt 1995; G. Pfannmüller. Handbuch der İslâm Literatür, Berlin-Leipzig 1923, s. 14, 15, 141,150; J. Fück, Die arabischen studien in Europa, Leipzig 1955, s. 98-100, 183; Necîb el-Akiki. et-Müsteş-rikün, Kahire 1964,1. 159; EbÛ'l-Kâsım-ı Sehâb. Ferheng-i Hâuerşinâsân, Tahran 1352, s. 179-180; H. Laurens. Aux sources de l'orientalisme. La Bib!iotheque orientale de Barthelemy d'Herbelot, Paris 1978; E. Said. Oryantalizm (trc Nezih Uzel], İstanbul 1982, s. 114-120; Bedevi. Mevsû'atü't-müsteşrikin, s. 421-423; D. Torâ-bi, "Das Persien von Barthelemy d'Herbelot", Spektrum Iran, VI/1,Bonn 1993, s. 3-17; "Her-belot", TA, XIX, 176.
Dostları ilə paylaş: |