Vodafone red galalari



Yüklə 240,04 Kb.
səhifə2/4
tarix18.04.2018
ölçüsü240,04 Kb.
#48444
1   2   3   4

GENÇ USTALAR
İlk veya ikinci filmlerini çekerken dünya sinemasına farklı bir soluk getiren, özgün yaklaşımlarıyla beğeni toplayan genç yönetmenlerin uluslararası festivallerde dikkat çeken, geleceğin klasikleri olmaya aday yapıtları bu bölümde yer alıyor. Genç Ustalar NESCAFÉ Gold sponsorluğunda seyirciyle buluşacak.
Manuel - Dario Albertini

Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan Manuel, fotoğrafçılık ve belgesel sinemacılıktan gelen yönetmen Dario Albertini’nin ilk uzun metrajlı kurmaca filmi. Gençliğin umursamaz rahatlığı ve tazeliğine hayatında yer olmayan 18 yaşındaki Manuel’in hikâyesini anlatan film, büyüme ve özgürlük kavramlarını merkezini alıyor.


Kaybolma / Napadid Shodan / Disappearance – Ali Asgari

Daha önce kısa filmleriyle Cannes, Venedik ve Sundance Film Festivallerinden ödüllerle dönen yönetmen Ali Asgari, filmlerindeki karakterlerin günlük sıkıntılarında yaşamın güzelliğini ve acılarını keşfetmeyi sürdürüyor. Uzun ve soğuk bir gece boyunca geçen Kaybolma, hastane hastane dolaşan çaresiz iki genç âşığın peşinde Tahran’ın dört bir yanından insan manzaralarını gözlemliyor. Bürokrasi ve hoşgörüsüzlük gibi birçok engele takılan çift, gençliğin getirdiği iyimserliklerini kaybettikçe trajik bir noktaya sürükleniyor. Ali Asgari’nin Venedik Film Festivali’nin Ufuklar bölümünde dünya prömiyerini yapan ilk uzun metrajlı filmi Kaybolma, bir yandan İran’ın işlevsiz sağlık sistemini, bir yandan da ülkenin ahlaki duruşunu sorguluyor.


Kuzgunlar / Korparna / Ravens – Jens Assur

İsveçli ödüllü fotoğrafçı ve yönetmen Jens Assur’un Tomas Bannerhed’in kitabından uyarladığı ilk uzun metraj denemesi Kuzgunlar 70’li yıllarda geçiyor ve çiftlik hayatına sarsıcı bir bakış atıyor. Birer tablo gibi şahane kadrajlarıyla zihninizde yer edecek, baş döndürücü bir görselliğe sahip olan Kuzgunlar, hayatı boyunca istemediği bir işi yapmanın, insanın ruhunu nasıl tarumar ettiğini anlatan dokunaklı bir film.


Çiğ Süt / Petit Paysan / Bloody Milk - Hubert Charuel

Tansiyonu ince ince yükselten tarzıyla Fransız yönetmen Hubert Charuel büyük tarım şirketlerinin karşısında ezilen küçük çiftçilerin ayakta kalma mücadelesini akıllıca yazılmış bir senaryo ve doğal bir sinema diliyle anlatıyor. Cannes Eleştirmenler Haftası bölümünde özel bir gösterimde dünya prömiyerini yapan Çiğ Süt, Hubert Charuel’in ilk uzun metrajlı filmi.


Aile / La Familia – Gustavo Rondon Cordova

Aile, yaşam şartlarının git gide sertleştiği Venezuela’da 12 yaşındaki oğlunu tek başına büyütmeye çalışan bir babanın hikâyesini anlatıyor. Başkent Caracas’ın çetelerin cirit attığı şiddet dolu sokaklarında geçen film, pürüzlü, belirgin ve sert estetiğiyle gerçekçi bakış açısını vurguluyor. İlk gösterimini Cannes’da Eleştirmenler Haftası bölümünde yapan Aile, Venezuelalı yönetmen Gustavo Rondón Córdova’nın yönettiği ilk uzun metrajlı film.
Charleston – Andrei Cretulescu

İlk gösterimini Locarno’da ana yarışmada yapan, yeni dönemin yükselen Romanya sinemasının parlak örneklerinden Charleston, yönetmeni Andrei Cretulescu’nun sözleriyle “hüzünlü ama umutsuz olmayan, komik ama mutlu olmayan, bir umutsuz aşk filmi”. Film, karısını trafik kazasında kaybeden bir adamın, yas sürecini karısının âşığıyla birlikte atlatmaya çabalamasını konu alıyor. Sinema yazarı ve ödüllü bir kısa film yönetmeni olan Andrei Cretulescu’nun yönettiği bu ilk uzun metrajlı filmi aşk, hüzün, pişmanlık ve kader kavramlarını imkânsız bir aşk ve sıra dışı bir arkadaşlık üzerinden ele alan bir kara komedi.


Bir Zamanlar Kızılderili Ülkesinde / Es War Einmal Indianerland / Once Upon A Time In Indian Country – İlker Çatak

Berlin doğumlu İstanbullu Alman yönetmen İlker Çatak’ın ilk uzun metrajlı filmi Bir Zamanlar Kızılderili Ülkesinde, aynı anda hem boks filmi, hem yol filmi, hem western hem de bir video klip olmayı başaran, temposu hiç düşmeyen ve renkleri bir an olsun solmayan çılgın bir film. Babası üvey annesini öldürünce hayatı alt-üst olan 17 yaşındaki Mauser’in müzik, aşk, güzel kafalar ve şiddetle dolu sıcak yaz günlerini anlatan bu hareketli film, Nils Mohl’un aynı adlı ödüllü romanından sinemaya uyarlanmış. Şiirselliğini kaybetmeden gençliğin maceralı ruh halini yansıtan Bir Zamanlar Kızılderili Ülkesinde, dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yaptı.


Saf Kalpler / Cuori Puri / Pure Hearts – Roberto De Paolis

Saf Kalpler, şiddetli ve çözümsüz bir aşk hikâyesi üzerinden ekonomik çöküş ve göçmen krizinin tam ortasındaki Roma sokaklarının gerçekçi, çarpıcı bir izdüşümünü çiziyor. İnancına derinden bağlı annesinin sözüyle bekâret yemini etmek üzere olan 18 yaşındaki Agnese’nin hikâyesini anlatan ve ilk kez Cannes Film Festivali’nin Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterilen Saf Kalpler, Roberto de Paolis’in ilk uzun metrajlı filmi.
Şüphe / Mutalim Besafek / Doubtful - Eliran Elya

İsrailli yönetmen Eliran Elya, ödüllü ilk filmi Şüphede izleyicisine sadelikten beslenen duygusal bir yolculuk sunuyor. Gözleri Tamamen Açık filminden hatırladığımız Ran Danker’in canlandırdığı senarist ve şair Assi, bir motosiklet kazasına karışınca zorunlu sosyal hizmet verme cezasına çarptırılır ve İsrail’in güneyinde bir şehre gönderilir. Assi, sinema öğrettiği isyankâr öğrencilerine başta mesafeli yaklaşır. Yönetmen Elya, kendi gerçek deneyimlerinden yola çıktığı filminde karakterlerine hümanizm ve şefkatle yaklaşırken sinema dilinde gerçekçi bir anlatımdan ve samimiyetten güç alıyor.


Karanlıklar Vadisi / Skyggenes Dal / Valley of Shadows – Jonas Matzow Gulbrandsen

İlk gösterimini Toronto Film Festivali’nde yapan Karanlıklar Vadisi, İskandinav masallarından esinlenen yeni nesil gotik bir film. Filmin küçük kahramanı Aslak, yalnız annesiyle hayatını sürdürmeye çalışan bir çocuktur. Civardan bazı hayvanların öldürüldüğü haberleri gelir. Bu katliamı gerçekte neyin yaptığını öğrenmek isteyen Aslak, bir gün kaybolan köpeğinin peşinden ormanın derinliklerine dalar. Çekimlerini 35mm filmle yaptığı ilk filminde yönetmen Jonas Matzow Gulbrandsen, Nordik efsanelerini anımsatan nefes kesici görüntüleri Krzysztof Kieslowski’nin vazgeçemediği Zbigniew Preisner’in film için bestelediği müzikle birleştiriyor ve çocukluk korkularının gizemli tedirginliğini perdeye taşıyor.


Candelaria – Jhonny Hendrix Hinestroza

Bir yanda Sovyetler dağılıyor; bir yanda Küba, Batı ambargosu altında eziliyor. Ama 70’li yaşlarını çoktan deviren Candelaria ile Victor Hugo, günlerini yavaş, sakin ve monoton geçiriyor. Tam hüzünleri ve suskunlukları doruğa ulaşmışken Candelaria, çalıştığı otelde bir video kamera buluyor. Böylece çiftimiz ikinci baharlarını, cinsel hayatları ve dansları da dahil, kaydetme olanağı buluyor. Kolombiyalı yönetmen Jhonny Hendrix Hinestroza’nun kendi gençlik günlerinden esin bulduğu Candelaria, aşkın ve yaşam tutkusunun yaşı olmadığını vurguluyor.


Severina – Felipe Hirsch

Severina, bir yazarın yaşantısıyla üretim süreci arasındaki ilişkiye ve edebiyatın günümüzdeki yerine dair hayalperest ve melankolik bir anlatı. Kitapçı işleten bir yazar adayı, belirip kaybolan Severina adlı gizemli bir kitap hırsızına giderek daha çok kendini kaptırır; aralarındaki ilişki her ikisini de karşı konulamaz bir biçimde değiştirir. Geleneksel anlatıya meydan okuyan parçalı yapısıyla Severina, hayal ile gerçek arasında ilerlerken fantastik bir anlatımdan çok günlük hayatın olağanlığını kendine üslup ediniyor. Dünya prömiyerini Locarno Film Festivali’nde yapan Severina, oyun yazarı ve yönetmen Filipe Hirsch’in ikinci uzun metraj çalışması. Arjantinli usta yönetmen Hector Babenco’ya adanmış Severina, başta Borges, art deco, Uruguay, şarap, aşk ve kitaplara âşık herkes için bir film.
Dışarıda / Out – György Kristof

Adını kahramanının git gide toplumdan “dışarı çıkmasından” alan Dışarıda, absürt bakış açısıyla harika manzaraları Avrupa’nın yabancı korkusuyla birleştiren, mizahı da göz ardı etmeyen bir yol filmi. Çalıştığı elektrik santrali kapanınca ellilerindeki Ágoston, kimsesiz, faydasız, amaçsız ve işsiz, belki bir iş bulmak belki de balık avlamak için Slovakya’dan Doğu Avrupa’ya doğru yola çıkar. Letonya’ya varana dek karşısına canayakın bir kadından sevimsiz bir Rus adama ve doldurulmuş bir tavşana, birçok tuhaf şey çıkar. Tıpkı Ágoston gibi Slovakya’da doğmuş bir Macar olan yönetmen György Kristóf’un kendi yaşamından esinlenerek senaryosunu yazıp yönettiği ilk filmi, ilk gösterimini Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış bölümünde yaptı.


Katili Öldürmek / Matar a Jesus / Killing Jesus – Laura Mora Ortega

İlk gösterimini Toronto Film Festivali’nde yapan Katili Öldürmek, bir intikam hikâyesi etrafından Kolombiya toplumsal yapısının uyuşturucu kartellerinin etkisinde nasıl çöküşe uğradığını anlatıyor. Film, bir insan hakları savunucusu olan akademisyen babası öldürülen Lita’yı izliyor. Üniversite öğrencisi olan Lita, emniyetin isteksizliğini görünce adaleti kendi ellerine almaya karar veriyor ve acımasız Medellin karteline rağmen babasının cinayetinin sorumlularını bulup intikam almaya karar veriyor. Yönetmen Laura Mora’nın kendi korkunç çocukluk anılarından yola çıkarak çektiği bu hareketli dramda, başta çete argosu ve kartel dinamikleri olmak üzere gerçekçiliği korumak için amatör oyuncular rol alıyor.


İskele / Pigumim / Scaffolding – Matan Yair

Yıllarca sorunlu çocuklara tarih ve edebiyat öğreten yönetmen Matan Yair’in bir öğrencisinin hayatından bir kesiti, üstelik kendini oynatarak sinemaya aktardığı İskele, eğitim, erkeklik ve aile kurumlarına ilginç bir bakış atıyor. 17 yaşındaki Aşer, mezuniyet sınavlarına hazırlanmaktadır; ne var ki, hem dikkat eksikliği hem de öfke patlamaları fazla dikkat çekmektedir. Babasıyla birlikte inşaat iskeleleri kuran Aşer’in diğer baba örneği ise, içten çabalarını takdir eden tek kişi olan öğretmeni Rami’dir. Ancak bu hassas düzen sonsuza kadar devam edemeyecektir. İlk gösterimini Cannes Film Festivali’nin bağımsız film bölümü ACID’de yapan İskele, Matan Yair’in yönettiği ilk uzun metrajlı film. Aşer gerçek hayatta, hâlâ babasıyla birlikte iskele kuruyor.


NTV BELGESEL KUŞAĞI
Göçmenlikten, toplumsal ve ekonomik krizlere, sinemadan siyasete, müzik ve sanattan cinselliğe, teknolojiden savaşlara, modadan yemek kültürüne farklı konularda dünyanın dört bir yanından 12 belgesel, 12. kez NTV’nin sponsorluğunu üstlendiği NTV Belgesel Kuşağı’nda izleyicilerle buluşuyor.
Vedasız / No Farewells / Sans Adieu - Christophe Agou

Teknolojinin ve durmak bilmeyen makineleşmenin belki de o kadar iyi bir şey olmadığına dair bir film olan Vedasız, değişmekte olan modern dünyaya karşı gelen, Fransa’nın Forez dağlarındaki çiftliğinde yaşayan 75 yaşında Claudette ile köydeki komşularının günlük yaşamını konu alıyor. Yönetmen Christophe Agou’nun kendi memleketinde çektiği film, bu dağ köylülerini gözlemlerken, bir yandan kaybolmakta olan bu kültür ve yaşam tarzına bir ağıt yakıyor, bir yandan da hafıza, zamanın geçişi ve yalnızlığa dair bir zihin egzersizi sunuyor. İlk gösterimini Cannes Film Festivali’nin bağımsız sinema bölümü ACID’de yapan Vedasız’ın yönetmeni fotoğrafçı Agou, Eylül 2017’de, film henüz post-prodüksiyon aşamasındayken hayatını kaybetti. Filmin müzikleri Tindersticks’in solisti Stuart A. Staples’a ait.


Savaş Tiyatrosu / Teatro De Guerra / Theatre Of War - Lola Arias

Eski düşmanlar aynı mekânda aylarca kalırsa ne olur? Savaş Tiyatrosu, Falkland/Malvinas savaşında birbirlerine karşı savaşmış Britanyalı ve Arjantinli askerleri bir araya getiriyor; aylarca birbirleriyle zaman geçiren eski düşmanlar, çatışmalardan 35 yıl sonra olan biteni tartışıyor ve yeniden canlandırıyorlar. Arjantin ile İngiltere 1982’de Falkland/Malvinas Savaşı’nda karşı karşıya gelmiş, İngiltere’nin askeri zaferiyle sonuçlanan vuruşmalarda her iki taraftan 1000 kişi hayatını kaybetmişti. Aradan yıllar geçti; savaşa neden olan adaların hâkimiyeti halen tartışmalı. Gerçekle kurmaca arasında, rol ile duygular arasında gidip gelen; askerle oyuncu, savaş hatıraları ile hikâye arasındaki farkı bulanıklaştıran Savaş Tiyatrosu, ilk gösterimini Şubat ayında Berlin Film Festivali’nde yaptı.


My Generation / David Batty

İki Oscar’lı efsane İngiliz oyuncu Michael Caine’in gençlik yılları üzerinden 1960’larda İngiltere’de müzik ve sanat aracılığıyla gerçekleşen kültürel devrimi inceleyen bu keyifli belgesel, The Beatles, The Kinks ve Rolling Stones parçalarıyla dolu bir şölen; Paul McCartney, Marianne Faithfull, Twiggy ile yapılan röportajlar sayesinde de benzersiz bir dönem portresi. David Batty’nin yönettiği My Generation, filmin anlatıcısı ve kahramanı Michael Caine’e 2017 Venedik Film Festivali’nde Fondazione Mimmo Rotella Ödülü’nü kazandırdı.


Bayan Fang / Mrs. Fang - Wang Bing

Çin toplumunun en başarılı çağdaş belgeselcilerinden Wang Bing, Locarno Film Festivali’nden büyük ödül Altın Leopar’ı kazanan filminde kamerasını Çin’in güneyinde bir hasta yatağına çeviriyor. Filme adını veren Bayan Fang, köyde Alzheimer nedeniyle son günlerini yaşarken ailesi, yaşam kavgasını yansıtan gündelik konuları konuşarak kaçınılmaz olanı beklemektedir. Yönetmen Bing, kamerasını duygusallıktan uzak bir cesaretle ölümün yüzüne tutarken izleyicisine de meydan okuyor. Bayan Fang, geçmişine veya ilişkilerine dair herhangi bir bilgi vermediği başkarakterinin dünyadan ayrılışında çıplak, evrensel ve görüntüleri akıllara kazınan bir hikâyeyi gözler önüne seriyor.


Greenaway Alfabesi / The Greenaway Alphabet - Saskia Boddeke

The Greenaway Alphabet, festivale birkaç kez konuk gelen, Aşçı, Hırsız, Karısı ve Aşığı, Sayılarda Boğulmak ve Gece Bekçisi gibi yapıtlarının çoğunu izlediğimiz, yenilikçi yönetmen Peter Greenaway’in sinemasına, sanat görüşüne, ilişkilerine ve aile yaşamına samimi bir bakış atıyor. Greenaway’in eşi, multimedya sanatçısı Saskia Boddeke’nin yönettiği bu ilk belgesel, alfabede olduğu gibi A harfinden başlayarak bir yandan sanatçının 16 yaşındaki kızı Zoë ile çeşitli konular üzerine spontane muhabbetlerini takip ederken, bir yandan da dünya görüşünü ve sanatını etkileyen öğeleri kapsıyor. İlk gösterimini IDFA’da yapan Greenaway Alfabesi, hem dünyaca ünlü bir sanatçı, hem de zamanı kısıtlı bir baba ve eş olarak Greenaway’in benzersiz bir portresini çiziyor. Peter Greenaway, 1997 yılında İstanbul Film Festivali’nin Sinema Onur Ödülü’nü almıştı.
Parsel 35 / Carré 35 / Plot 35 - Eric Caravaca

70’ten fazla yapımda rol alan, birçok filmini festival izleyicilerinin tanıdığı ödüllü oyuncu Éric Caravaca yönettiği bu filmde, tıpkı bir yapbozun parçalarını birleştirir gibi, iyice gizlenmiş bir sırdan yola çıkarak kendi ailesinin geçmişini, kökenlerini, bir anlamda kirli çamaşırlarını ortaya döküyor. Caravaca, bu son derece kişisel projesinde, kendisi doğmadan önce, 3 yaşında ölen, ailede kimsenin sözünü etmediği, Charlotte adındaki kız kardeşinin gizemini çözmeye çalışıyor. Aile sırlarını alt üst ederken Fransa’nın sömürgeci yıllarına da değinen bu etkileyici belgesel, ilk gösterimini Cannes Film Festivali’nde özel bir seansta gerçekleştirdi. Caravaca’nın Le passager / Yolcu adlı kurmaca filmini de festivalde 2006’da izlemiştik.


Antonio Lopez 1970: Seks Moda Ve Disko / Antonio Lopez 1970: Sex Fashion & Disco - James Crump

1970’lerde moda, disko ve cinsel özgürlük, siyasal skandallara ve Vietnam Savaşı’na halkın tepkisiydi. New York ve Paris moda sahnesinin en etkili isimlerinden, vizyoner moda illüstratörü Antonio Lopez, 1970’lerin New York ve Paris’inin bu sınır tanımayan çılgın günlerinin hem en yakın tanıklarından hem de şekillendirenlerden biriydi. 70’ler dünyasında özgürlükçü tasarımlarıyla popüler kültürün geleceğini değiştiren karizmatik Lopez, moda dünyasına Jerry Hall’dan Grace Jones’a birçok unutulmaz yıldız kazandırdı. Lopez’in 1969-1973 yılları arasındaki görkemli yaşamını, parlak çevresini ve kışkırtıcı sanatını konu alan bu film, bizi cinsel devrimin, modanın ve disko müziğin tam kalbine götürmeye niyetli bir zaman kapsülü.


Makala - Emmanuel Gras

Prömiyerini yaptığı Cannes Eleştirmenler Haftası bölümünden büyük ödülle dönen Makala, Gus

Van Sant’in Gerry, Bela Tarr’ın Torino Atı’ndan esinleniyor ve neredeyse şiirsel bir sadelikle, hayatını kömür yapıp satmakla kazanan genç bir adamı izliyor. Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin güneyinde, aşırı yoğun kömür imalatı yüzünden bitki örtüsüyle hayvan nüfusu neredeyse tükenmiş olan bir bölgede geçiyor Makala. Ailesini geçindirmek için elinden tek gelen, odun kömürü yapmak olan Kabwita, yaptığı kömürü satmak üzere tehlike dolu yollara düşüyor. Swahili dilinde “odun kömürü” anlamına gelen Makala’nın yönetmeni Emmanuel Gras, 2012 tarihli belgeseli Bovines / Büyükbaş ile tanınıyor.
Baba / Abu / Father - Arshad Khan

Pakistan asıllı Kanadalı yönetmen Arshad Khan, ergenlikten yetişkinliğe kendi kimliğini bulma hikâyesine ve ailesiyle olan ilişkisine eğilen bu oldukça kişisel belgeselinde ailesinin el kamerasıyla çekilmiş görüntüleri, klasik Bollywood filmlerinden sahneler ve animasyon karışımı bir dil kullanarak cinsellik, muhafazakârlık, din ve göçmenlik gibi konulara değiniyor. Festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek olan Arshad Khan, Baba filmi ile Vancouver Uluslararası Güney Asya Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü, TWIST Seattle Film Festivali ve Austin LGBTIQ Film Festivali’nde Jüri Ödülü kazandı.


Sonsuz Futbol / Fotbal Infinit / Infinite Football - Corneliu Porumboiu

Çağdaş Romen sinemasının en yetkin yönetmenlerinden Corneliu Porumboiu, bu kez şaşırtıcı toplumsal dramlarından uzaklaşarak tüm dünyanın ortak ilgisini toplayan ender etkinliklerden futbola odaklanıyor, ama elbette kendi tarzında. Filmde Porumboiu, 80’lerde futbol oynarken bacağını kıran eski futbolcu yeni bürokrat arkadaşı Laurentiu Ginghina ile sohbet ediyor çünkü Ginghina kendince bir “futbol devrimcisi”, amacı da bu sporu “Sonsuz Futbol” adını verdiği bir versiyona yükseltmek. Devrimci fikirleri arasında korner köşelerini kırparak sahayı sekizgene dönüştürmek de var. Futboldan Avrupa Birliği’ne bin bir konuya değinen Sonsuz Futbol umut, değişim, yaşam ve elbette futbol hakkında eğlenceli bir belgesel.


Ramen Üstatları / Ramen Heads - Koki Shigeno

Japonya’nın yıllar süren eğitim ve çıraklıkla ancak ustalığına erişilen eriştesi “ramen”in bu ülkedeki yerini araştıran Ramen Üstatları, ramen ustası Osamu Tomita’yı izliyor. Tomita Usta’nın kusursuz erişte için malzeme bulma, hazırlama ve pişirme sürecindeki takıntılı yaklaşımını gözlemleyen Ramen Heads, bir yemek etrafında kültürün nasıl oluştuğunu gözler önüne seriyor. Dünya prömiyerlerini IDFA Amsterdam ve San Sebastian Film Festivallerinde yapan Ramen Heads, Japonya’da en çok izlenen televizyon belgeseli yönetmenlerinden Koki Shigeno’nun ilk uzun metrajlı belgeseli.


Coby - Christian Sonderegger

Coby ABD’nin hoşgörüsü sınırlı ortabatı bölgelerinde, bir kasabada cinsiyet geçiş operasyonuyla erkek olan 23 yaşındaki Coby’nin ve ailesinin zorlu geçiş sürecini yakından izlerken değişimin kendisini de sorgulayan çarpıcı bir belgesel. Film ilk gösterimini Cannes Film Festivali’nin bağımsız sinema bölümü ACID’de yaptı.
İyi Kışlar / Buon Inverno / Happy Winter - Giovanni Totaro

İyi Kışlar, ekonomik krizle çalkalanan İtalya’nın meşhur adası Sicilya’daki yazlıkçıların hayatına sıcak, renkli ve son derece alışılmadık bir bakış atıyor. Yönetmen Giovanni Totaro, orta-alt sınıfın sıkıntılarını tatil mefhumu üzerinden anlatan belgeselinde oldukça yaratıcı bir metafor kullanıyor ve plajın mikro-kozmosu üzerinden İtalya’daki ekonomik krizi inceliyor. Mizahı bir sinema silahı olarak devreye sokan film, Ulrich Seidl tarzında, modern, dâhiyane fikirlerle dolu, rengârenk ve kışkırtıcı bir belgesel. İtalyan yönetmen Giovanni Totaro’nun ilk uzun metrajlı belgeseli İyi Kışlar, dünya prömiyerini IDFA Amsterdam Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde gerçekleştirdi.
MAYINLI BÖLGE
Tarzı, yaklaşımı, tekniği ya da anlatımı farklı, alışılmadık, öncü, bazen zorlayıcı, sivri, bazen deneysel filmlerden oluşan bu bölüm özellikle keşifçi sinefillere sesleniyor. Sinemanın aykırı ruhları Mayınlı Bölge’de dolaşıyor.
Sevme Beni / Love Me Not - Alexandros Avranas

Festival seyircilerinin Şiddet Güzeli’nden tanıdığı Alexandros Avranas, bir kez daha maddi ve manevi çöküntü içindeki Yunan toplumuna odaklanıyor. Toplumsal dramdan gerilime, oradan da korku filmine evrilerek türler arası bir gezinti yapan Sevme Beni gerçek olaylardan esinleniyor. Rahatsız edici senaryosu ve acımasız toplumsal eleştirisiyle seyircileri ahlaki sınırlarını sorgulamaya zorluyor. Çocuk sahibi olmak isteyen bir çift, taşıyıcı anne olması için genç bir göçmen kızla anlaşır. Çiftin villasına taşınıp onlarla yaşamaya başlayan kız bir yandan bu yeni hayata alışmaya bir yandan da çifti yakından tanımaya çalışır. İşler yolunda giderken bir kaza her şeyi altüst eder.


San San Üçlemesi / The San Trilogy – Jonah Freeman, Justin Lowe

San San Üçlemesi, fütürist Herman Kahn’ın 1967 tarihli kitabı The Year 2000 / 2000 Yılı’nda San Diego ile San Francisco’nun kıyı bölgelerinin tek bir dev metropol oluşturacak şekilde büyüyeceğini öngörüsünden ortaya çıkıyor. Jonah Freeman ve Justin Lowe, Kahn’ın kitabındaki gerçekçi kurguyu ele alıp bir film üçlemesi yapıyor; Yüzen Zincir, Gölgede Senaryo ve Cıvakent. Üç belirgin bölümden oluşan San San Üçlemesi, bir dizi dekor, çevre düzenlemesi ve resim ile mimari modellemeler aracılığıyla ortaya konan sahte etnografik anlatılara dönüşüyor. San San Üçlemesi, daha önce sanatçı ikilisi Michael Elmgreen ve Ingar Dragset’in küratörlüğünü üstlendiği, “iyi bir komşu” başlıklı 15. İstanbul Bienali kapsamında Galata Rum Okulu’nda sergilenmişti.
Tatil / Holiday – Isabella Eklöf

Ulrich Seidl’ın atmosfer ve mizansenlerinden açıkça esinlenen Isabella Eklöf’ün bu ilk uzun metrajlı filmi, ilk gösterimini yaptığı Sundance’te sert sahneleri, sürprizli senaryosu, tüketici toplumuna getirdiği eleştiri ve huzursuz edici insanlık halleriyle çok konuşuldu. Gamsız Sacha, klan halinde Bodrum’da bir villada tatil yapan Danimarkalı bir uyuşturucu çetesinin reisinin sevgilisidir. Havuz, dondurma, motosiklet derken Hollandalı bir adamla yakınlaşır ve işler tatsızlaşır.


Köpuzlar / Dhogs – Andres Goteira

David Lynch, Michael Haneke, Taxi Driver, Straw Dogs hatta Holy Motors ile karşılaştırılan Köpuzlar, yazgı ve talih kavramları ile oynayan bir korku filmi. İspanya’nın Galiçya eyaletinden gelen Andrés Goteira’nın bu ilk filmi, izleyicinin zihniyle acımasızca uğraşan, duyarsız toplumu eleştirirken, müthiş manzaraları ve benzersiz atmosferiyle etkileyen bir köle-efendi filmi. Filmde, çölün ortasında bir benzinci, ıssız bir otel odası, kurban, suçlu ve tanık arasındaki çizgiler kesişirken insan doğasının en karanlık yerlerinden, en derin dehlizlerinden kaynaklanan feci olaylar meydana geliyor.


9 Parmak / 9 Doigts / 9 Fingers – F.J. Ossang

Sinemanın tavizsiz punk şairi, kült Fransız yönetmen ve müzisyen F.J. Ossang’ın, son filminden tam yedi yıl sonra çektiği 9 Parmak, “coşkulu bir punk ağıtı” olarak tanımlanıyor. Filmin harika görüntü yönetmenliğinin Jean-Pierre Melville ruhuna selam çaktığını iddia edenler de azınlıkta değil. Hayatından kaçmaya başlayan Magloire, kendisine bir servet bağışlayan biriyle karşılaşır. Bir süre sonra peşine düşen bir çete tarafından yakalanan Magloire, kendisini hem rehine hem de suça ortak bir halde bulur. Filmin başrolünü üstlenen Paul Hamy, geçen yıl Altın Lale kazanan Ornitolog filminin de başrolündeydi.


Yamyam / Caniba – Verena Paravel, Lucien Castaing-Taylor

Festival izleyicisinin bir balıkçı teknesini gözlemleyen sıra dışı belgesel Leviathan’dan hatırlayacağı yönetmen ikili Lucien Casting-Taylor ve Verena Paravel, sıra dışılıkta sınırları zorladıkları Yamyam ile tekrar festivalde. İzleyenlerin kendi sıra dışı arzularını sorgulamalarını amaçlayan yönetmenler, Venedik Film Festivali’nin Ufuklar bölümünde prömiyerini yapan filmlerinde bu kez toplum tarafından dışlanan Issei Sawaga’yı gözlemliyor. 1981’de Sorbonne’da öğrenciyken sınıf arkadaşını öldürüp yiyen Issei Sawaga, akli dengesi yerinde olmadığı gerekçesiyle yargılanmayıp Japonya’ya geri gönderildi. O günden bugüne işlediği korkunç suçun yarattığı sansasyonu çeşitli şekillerde paraya dönüştürerek geçinen Sawaga, halen ileri derece diyabet ve geçirdiği felç sonucu kardeşinin bakımına muhtaç yaşıyor ve ölümünün bir yamyamın elinden olmasını arzuluyor.


Piercing – Nicolas Pesce

Yüklə 240,04 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin