Wilbur Smith Onbirinci Yazıt



Yüklə 2,28 Mb.
səhifə32/47
tarix11.08.2018
ölçüsü2,28 Mb.
#69455
növüYazı
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   47

Sonra elini indirip gözlerini açtı. "Hazırım," dedi.

"Cevabını bu kadar ciddiyetle düşünerek akıllıca davrandın, ama kararına sevindim. Bu gece sarayda onur konuğumuz olacaksın. Sabahleyin de dağa ve yeni bir hayata doğru yola çıkarsın."

417
F:27

Wilbur Smith
Ertesi sabah yola çıktıklarında müthiş bir fırtına ortalığı kasıp kavuruyordu. Yukarı tırmandıkça amansız soğuk artıyordu. Taita, tipiyle savrulan karların ve parlayan buzların arasında neredeyse görünmez hale gelen Onka'nın atını takip ediyordu. Yolculuk bu sefer daha uzun sürmüş gibiydi ama nihayet karların arasından tünelin girişi göründü. Tüneli koruyan canavar maymunlar bile rüzgârdan sinmişti ve Taita geçerken buz tutmuş kirpiklerini kırpıştırıyorlardı. Taita rahatlayarak Onka'yı takip etti, fırtınadan kurtulmuşlardı.

Dağı aştılar; nemli karanlıktan ve meşalelerin titrek ışığından çıkıp kraterin ılık güneş ışığıyla karşılaştılar. Tünel çıkışındaki canavar maymunları geçtiler ve Bulut Bahçeleri'nin muhteşemliği önlerine serildi. Kraterin güzellikleri karşısında Taita'nm yine morali yükselmişti. Artık tanıdık gelen orman yolunu geçtiler ve buhar tüten gök mavisi göle geldiler. Kum setlerinin üstüne timsahlar yatmış güneşleniyordu. Taita ilk kez onları suyun dışında görüyordu ve büyüklükleri karşısında hayrete düşmüştü. Atlar yaklaşırken timsahlar çarpık bacaklarının üstünde yükselip suyun kıyısına yürüdüler ve zarafetle suya dalıp gözden kayboldular.

Ahırlara ulaşınca hizmetliler ve seyisler tarafından karşılandılar. Seyisler atlan aldı ve vekilharç Taita'yı Meren'le kalmış oldukları odalara götürdü. Yatağa yine temiz örtüler serilmişti, ocakta ateş yanıyordu ve sıcak su kaplan hazır beklemekteydi.

"Umarım her şey arzu ettiğiniz gibidir Saygıdeğer Büyücü. Eğer herhangi bir eksik varsa çanı çalmanız yeter." Kapının yanına asılmış olan çan kolunu gösterdi. "Bu akşam Dr. Hannah sizi özel bölümünde yemeğe bekliyor." Vekilharç geri geri kapıya doğru çekildi, iki adımda bir yerlere kadar eğiliyordu. "Güneş batarken sizi almaya geleceğim."

418
11. Yazıt

Taita yıkandıktan sonra dinlenmek için uzandı ama uyumayı başaramadı. Yine aşırı heyecan doluydu ve dolaylı bir beklenti içindeydi. Daha önce olduğu gibi, bu duygunun yine kendi içinden değil bir dış kaynaktan geldiğinin farkındaydı. Kendini toparlamaya çalıştı ama pek başaramadı. Vekilharç geldiğinde temiz bir tunik giymiş olarak hazır bekliyordu.

Dr. Hannah, onu kapıda eski bir dost gibi karşılayıp içeri aldı. Asalet payesi ile ilgili haberi duymuştu ve Taita'ya Lord Taita diye hitap ediyordu. İlk işi Meren'i sormak oldu ve Taita'dan iyi haberleri alınca sevindi. Yemekte üç konuk daha vardı. İçlerinden biri Gibba'ydı ve o da Hannah gibi Ta-ita'y1 cana yakın bir nezaketle karşılamıştı. Öteki iki konuk yabancıydı.

Hannah, "Bu Dr. Assem," dedi. "Lonca'mızın seçkin bir üyesidir. Ameliyatlarda ve eczacılıkta bitki, sebze kullanımı konusunda uzman kendisi."

Assem canlı, zeki bir yüzü olan, ufak tefek, neşeli bir adamdı. Taita aurasından onun muazzam bir bilgi birikimine sahip bir Uzun Yaşayan olduğunu anladı ama bilgin değildi.

"Dr. Rei'yi de takdim edebilir miyim? O da hasarlı veya kopmuş ten-donları ve sinirleri yeniden bağlama konusunda uzmandır. İnsanın kemik yapısını, özellikle de kafatasıyla dişleri, omurları, el ve ayak kemiklerini yaşayan tüm cerrahlardan iyi bilir. Dr. Assem ve Dr. Rei de ameliyatına katılacaklar."

Rei'nin kaba, neredeyse erkeksi yüz hatları ve iri, güçlü elleri vardı. Taita, kadının zeki biri olduğunu ve aklını sadece işine verdiğini gördü.

Sohbetleri heyecan verici ve eğlenceliydi. Taita onların üstün zekâsından hoşlanmıştı. Hizmetli çanaklarını hep dolu tuttuğu halde, hepsi de ölçülü davranıyor ve şaraptan sadece ara sıra birer yudum alıyorlardı.

Bir aşamada konu meslek etiğine geldi. Rei uzakdoğu krallıklarının birinden gelmişti. Çin imparatorunun savaşta aldığı esirleri cerrahlara teslim ettiğini anlattı. Esirler üzerinde canlı canlı teşrih işlemleri ve deneyler

419
Wilbur Smith

yapılmasını teşvik ediyordu. Hepsi imparatorun vizyon ve anlayış sahih bir adam olduğuna karar verdiler.

Hannah, "İnsanlığın büyük çoğunluğu, evcil hayvanların sadece bir kat üstündedir," diye ekledi. "İyi bir hükümdar elbette hayatın bütün gerekliliklerini ve her türlü rahatı sağlamak için elinden geleni yapmalıdır Ama, ne pahasına olursa olsun her hayatın -kutsal olduğu gibi fikirlere de kapılmamalıdır. Nasıl ki bir general savaşı kazanmak için askerlerini mutlak bir ölüme gönderebiliyorsa, bir imparator da, uyduruk, sözde insanlık kriterlerine göre değil, devletin ihtiyaçlarına göre ölüm ve yaşam kararlarını vermeye hazır olmak zorundadır."

Rei, "Tümüyle katılıyorum ama bence dahası da var," dedi. "Karar verilirken insanın değeri de göz önüne alınmalı. Bir köle veya kaba saba bir asker, yüzlerce yıllık bilgi birikimine sahip bir bilim adamıyla ya da bilginle bir tutulamaz. Köleler, askerler ve aptallar ölmek için doğar. Bunu iyi bir amaç uğruna yaparlarsa çok daha iyi olur. Toplum için değeri paha biçilmez olan âlimler ve bilim adamları mutlaka korunmalıdır."

"Aynı fikirdeyim Dr. Rei. Bilgi ve deneyim en büyük hazinelerdir, yeryüzünün bütün altın ve gümüşlerinden daha değerlidir," dedi Assem. "Zekâmız, mantığımız ve hafızamız bizi öteki hayvanlardan ve bunlara sahip olmayan alt insanlık kitlesinden üstün kılar. Siz ne düşünüyorsunuz Lord Taita?"

Taita ihtiyatlı bir şekilde, "Net veya açık bir çözüm yok," diye cevap verdi. "Bu konuyu sonsuza kadar tartışabiliriz. Ama ben de, soğukkanlılıkla kurban vermeyi gerektirse dahi, halkın iyiliğini ön planda tutmaktan yanayım. Savaşlarda askerleri yöhettim. Onları ölüme yollamanın ne kadar acı bir karar olduğunu bilirim. Ama özgürlük veya huzur tehlikedeyse gözümü kırpmadan gerekli emirleri veririm." Kendi inançlarından çok. onların duymak istediklerini dile getirmişti. Onu tetikte dinlediler ama

11. Yazıt

sonra rahatladılar ve biraz daha açıldılar. Sanki onlara geçiş belgelerini göstermiş ve onlar da bariyerleri kaldırıp onu aralarına kabul etmişlerdi.

Güzel yemeklere ve şaraba rağmen fazla oturmadılar. Gibba ilk aya-&a kalkan kişi oldu. "Sabah erken kalkmamız lazım," diye hatırlattı; hep-si kalkıp Hannah'a teşekkür ettiler ve ayrıldılar.

Taita gitmeden önce Hannah, "Onlarla tanışmanı istedim, çünkü yarın bana asistanlık yapacaklar," dedi. "Yaraların, himayendeki adamınkilerden çok daha derin ve üstelik aradan yıllar geçmiş. Yapacak daha çok işimiz olduğundan fazladan ellere ve deneyime ihtiyacımız var. Dahası, Albay Cambyses'te olduğu gibi ameliyatı odanızda yapamayız. Seni ilk muayene ettiğim salonda yapacağız." Taita'yı kolundan tutarak kapıya kadar geçirdi. "Yarın sabah öteki cerrahlarla birlikte son muayeneyi yapıp ameliyat stratejimizi planlayacağız. Umarım huzurlu bir gece geçirirsin Lord Taita."

Vekilharç, Taita'yı odasına götürmek üzere bekliyordu ve Taita geçtikleri karmaşık yolları hiç düşünmeden adamın peşine takıldı. Düşünceleri bir ağlama sesiyle bölündüğünde, o gece katıldığı sohbeti geçiriyordu aklından. Dinlemek üzere durdu. Ses pek uzaktan gelmiyordu ve hiç kuşkusuz bir kadının sesiydi. Büyük bir çaresizlik içindeymiş gibi ağlıyordu kadın. Vekilharç, Taita'nın durduğunu fark edince dönüp arkasına baktı.

Taita, "Kim bu kadın?" diye sordu.

"Bunlar ev kölelerinin hücreleri. Belki bir kabahatinden ötürü cezalandırılmıştır." Adam umursamazlıkla omuz silkti. "Lütfen siz merak buyurmayın Lord Taita. Gitmemiz lazım."

Taita meseleyi kurcalamanın bir yolu olmadığını anlamıştı. Adamın aurası yola gelmez biri olduğunu, sadece üstlerinin emirlerini yerine getirdiğini gösteriyordu.

"Gidelim bakalım," dedi, ama o andan itibaren yolu dikkatle izledi. Bu adamdan kurtulunca geri dönerim, diye karar vermişti. Ancak, ağlayan

421

Wilbur Smith



kadına duyduğu ilgi hızla azaldı ve odasına ulaştığında tamamen siljncj-gitti. Yatağına uzandı ve neredeyse anında derin, rahat bir uykuya daldı
Kahvaltısını bitirir bitirmez vekilharç tekrar geldi. Taita'yı, Han-nah'ın bölümüne götürdü, dört cerrah orada kendisini bekliyordu. Hemen işe koyuldular. Taita açısından, kendisine danışılmaması ve hissiz bir et parçası muamelesi görmek tuhaftı.

Önce sıkı bir muayeneden geçirdiler, sindirim sisteminin atıkları, nefesinin kokusu, cildinin durumu ve ayak tabanları bile atlanmadı. Dr. Rei, Taita'nın ağzım açıp diline, dişlerine, alt ve üst damaklarına baktı. "Lord Taita'nın dişleri oldukça yıpranmış ve aşınmış Dr. Hannah, köklerde de ciddi çürükler var. Ağrı yapıyordur mutlaka bunlar. Öyle değil mi lordum?" Taita'nın homurtusu yorumsuzdu ve Dr. Rei devam etti. "Çok yakında sağlığı açısından önemli sorunlar yaratır ve giderek ölüm tehlikesine yol açar. Bunlarda mümkün olan en kısa zamanda çekilmeli ve damaklara yeniden tohumlama yapılmalı."

Hannah hemen bu fikri benimsedi. "Ben zaten kasıktaki bölge dışında da bazı yenilemeler yapılması gerekeceğini düşünmüş ve fazladan hasat yaptırmıştım. Damağa yetecek kadar da tohum var elimizde."

Sonunda asıl yaraların olduğu bölgeye geldiler. Taita'nın alt kısmına eğilip, yaralı bölgeyi yokladılar, mıncıkladılar. Rei bir kumpasla ölçüm yaptı, küçük, inci gibi hiyerogliflerle papirüsün üstüne birtakım notlar yazdı. Bir yandan da sakatlanmış bölge hakkında serinkanlı tespitlerde bulunuyorlardı.

"Yara izinin olduğu dokuyu tamamen kesip atmak lazım. Tohumların tutması için doğruca ete ve açık kan damarlarına ulaşmak gerekiyor,"

422
11. Yazıt

Hiyen Hannah, Rei'ye döndü. "Ana sinirlerin yerini saptayıp, hangilerinin anlı olduğunu söyleyebilir misin?"

Rei, sinir uçlannı izlemek için bronz bir iğne kullandı. Bu sondaya dayanmak işkenceydi. Taita hemen acıyı süzmek üzere zihnini kontrol al-tına aldı. Rei onun ne yaptığını fark edince katı bir tavırla, "Acıyı bastırma yeteneğinize hayranım Lord Taita sonradan çok işinize yarayacak bir özellik bu. Ancak, muayenem boyunca bunu yapmamalısınız. Yoksa etinizin hangi kısımlarının ölü olduğunu ve kesilmesi gerektiğini, hangilerinin üstüne tohum ekebileceğimiz yerler olduğunu anlayamam.'.'

Hannah'ın neşterine yol göstermek üzere Taita'nın kasık bölgesine siyah boyayla çizgiler ve semboller yapıyordu. İşini bitirip kenara çekildiğinde, Taita'nın kasığında yüzlerce minik nokta kanıyordu ve Taita çektiği ıstıraptan kan ter içinde kalmıştı. O toparlanırken, dört cerrah Rei'nin vardığı sonuçlan tartışmaya başladılar.

Hannah, diğerlerine, "Neyse ki elimizde her zamankinden fazla tohum var," dedi. "Ekim yapmamız gereken alan daha önce saptadığımdan büyük. Yeni dişler için gereken tohumlan da hesaba katarsak, bütün harmanı kullanmamız gerekecek."

"Gerçekten öyle. Açık alan çok geniş ve iyileşme süreci daha önceki hastalanmızmkinden uzun sürecek," dedi Gibba da. "Bu arada, yaraya bulaşma olmadan idrar ve dışkı kanallarını ayırabilecek miyiz?"

"Anüs işin içine girmeyecek ve her zamanki işlevini yerine getirecek. Ancak, idrar yoluna bakır bir boru yerleştirmek niyetindeyim. Başlangıçta idrar buradan atılacak, ama tohumlar tutup da açık yaranın üstünü kaplar kaplamaz, organın normal büyümesini sağlamak için çıkartacağız."

Konu kendisi olduğu halde, Taita da bu tartışmayı tarafsız bir şekilde izlemeyi, hatta ötekilerin beğendiği katkılarda bulunmayı başarıyordu. Ameliyatın tüm yönleri, bütün ayrıntılanyla konuşulduktan sonra, Assem

423
Wilbur Smith

son kez ona döndü. "Acıyı bastırmak için kullanabileceğim bitkiler var ama belki gerek kalmaz. Dr. Rei sizi muayene ederken acıyı kontrol etme tekniğinize hayran kaldım. Bunu ameliyat sırasında da kullanabilir misi. niz, yoksa iksirlerimden hazırlayayım mı sizin için?"

"Eminim ki onlar daha etkilidir ama acıyı kendim kontrol etmeyi tercih ederim."

"Tekniğinizi büyük bir dikkatle izleyeceğim."

Hannah, sonuca varmak üzere muayeneyi bitirip Taita'ya odasına gidebileceğini söylediğinde öğleden sonranın ortasına gelmişlerdi. Taita çıkarken, Hannah, "Dr. Assem bitkisel bir iksir hazırlayıp, küçük yeşil bir şişeyle yatağının yanına bıraktı. Bir çanak ılık suyla iç onu. Bağırsaklarını çalıştırıp ameliyata hazırlayacak. Ve lütfen bu gece ve yarın sabah başka hiçbir şey yiyip içme. Sabah, gün ışığı yeterli olur olmaz başlamak niyetindeyim. Kendimize bol zaman tanımak zorundayız. Ne gibi beklenmedik güçlüklerle karşılaşacağımızı kestirmeye imkân yok. Ameliyatı gün ışığında bitirmemiz şart. Yağ kandillerinin ışığı yeterli olmaz."

Taita, "Hazır olacağım," diye garanti verdi.
Ertesi sabah Taita, Hannah'ın odasına geldiğinde, kadının cerrah ekibi toplanmış bekliyordu. Taita'nın, Meren için geldikleri zamandan hatırladığı iki görevli soyunmasına yardım etti. Tamamen çıplak kalınca onu taş masaya götürüp sırtüstü yatırdılar. Taş, altında sert ve soğuktu ama, yeraltı kanallarıyla ısıtılan oda sıcaktı. Dört doktor da bellerine kadar çıplaktı ve sadece beyaz keten peştamallara sarınmışlardı. Hannah ile Rei'nin göğüs-leriyle üst bedenleri genç kadınlarınki gibi diri ve yuvarlak hatlıydı, tenle-

424
11. Yazıt

?i de kırışıksız, düzgündü. Taita onların bu halde kalabilmek için kendi gizli becerilerini kullandıklarını düşündü ve kadınların ebedi güzellik düşkünlüğüne hafifçe gülümsedi. Sonra kendisini düşündü. Burada bıçak altına yatmayı beklerken benim onlardan ne farkım var? Gülümsemeyi kesti ve s0n kez odaya göz gezdirdi. Yakındaki başka bir masanın çeşitli gümüş, bakır ve bronz cerrahi aletleriyle dolu olduğunu fark etti. En azından elli tane parlak neşterin düzgün bir şekilde beyaz mermere dizili olduğunu görünce şaşırdı.

Hannah onun ilgisini fark etmişti. "Keskin bıçaklarla çalışmayı severim," diye açıkladı. "Hem senin hem de benim rahatım açısından." Başka bir masanın başında oturmakta olan iki teknisyeni gösterdi. "Bu adamlar yetenekli bıçakçılardır. Körelen her neşteri hemen yeniden keskinleşti-rirler. Gün bittiğinde onlara müteşekkir olacaksın." Sonra asistanlarına döndü. "Eğer her şey hazırsa başlayabiliriz."

İki erkek hastabakıcı Taita'nın alt kısmını keskin kokulu bir sıvıyla sildi. O arada cerrahlar da içinde aynı sıvıdan bulunan bir çanakta ellerini ve kollannın dirseğe kadar olan kısmını yıkıyordu. Dr. Rei, Taita'nın yanına geldi. Bir gün önce yaptığı çizikler ancak görünecek kadar solmuştu. Kadın hepsinin üstünden bir daha geçtikten sonra kenara çekilip Hannah'a yer açtı.

"İlk kesiyi yapmak üzereyim. Lord Taita, lütfen acıya karşı kendini hazırlar mısın?"

Taita çıplak göğsünde yatan Lostris Tılsımı'm sıkıca kavradı. Zihnini hafif bir sisle kapladı ve etrafını çevreleyen yüzleri belli belirsiz şekiller haline gelene kadar uzaklaştırdı.

Hannah'ın sesi uzaklardan gelirmiş gibiydi artık. Kadın, "Hazır mı-sın?" diye soruyordu.

"Hazırım. Başlayabilirsiniz." Hannah ilk kesiyi yaparken hafif bir Çekilme duygusu hissetti, bıçak daha derine inince ilk acıyı hissetti ama

425
Wilbur Smith

dayanılmaz değildi. Kendini sadece onun temasını ve neşterinin ucunu aL gılayacak bir düzeye düşürdü. Seslerini işitebiliyordu. Zaman geçti. Harı-nah hassas" bölgelerde çalışırken bir veya iki kez acıyı keskin bir şekilde duyumsadı ama o da biraz daha derine indi. Acı azalınca yine hemen yy. zeyin altına gelip cerrahlann konuşmalannı dinlemeye başladı, böylece süreci izleyebiliyordu.

Hannah, belirgin bir tatmin duygusuyla, "Pekâlâ," dedi. "Bütün yaralı dokuyu aldık, kateteri sokmaya hazınz. Beni duyabiliyor musun Lord Taita?"

Taita, "Evet," diye fısıldadı, sesi kendi kulaklarında yankılanmıştı.

"Her şey umduğumdan bile iyi gidiyor. Şimdi tüpü yerleştiriyorum."

Taita onun kendi bedeninde çalıştığını hissediyor ve sadece bastırmasına gerek olmayan orta derecede bir sıkıntı algılıyordu.

Hannah, "İdrar artık yeni boruya bağlandı," dedi. "Artık her şey hazır. Biz laboratuvardan tohumların gelmesini beklerken sen de biraz dinlenebilirsin."

Bunu uzun bir sessizlik izledi. Taita, ancak etrafında olup bitenin farkına varacağı bir derinliğe indi. Sessizlik sürüyordu ama bir tehlike veya telaş belirtisi hissetmiyordu. Sonunda odada yabancı birinin varlığını algıladı. Hannah'a ait olduğunu bildiği bir ses duydu, ama bu seferki çok farklıydı: korku veya başka bir güçlü duygu nedeniyle titriyordu. "İşte öz," demişti kadın.

Taita kendini acıya dayanabileceği bir düzeye yükseltti. Gözlerini çok az araladı, kirpiklerinin arasından bakıyordu. Hannah'ın ellerinin üstünde olduğunu gördü. İki avucuyla, Meren'in göz tohumlannı koydukla-nna benzeyen ama biraz daha büyük, sumermerinden çanağı tutmaktaydı. Hannah çanağı Taita'nın görüş çizgisinin altına indirdi ve Taita, onun ça" naktakileri alırken çıkardığı kazıma seslerini duydu. Birkaç saniye sonra

426
11. Yazıt

da kasığındaki açık yarada bir serinlik ve tohumlan yayan elin temasını hissetti. Arkasından, aynı bölgede keskin bir batma hissi geldi. Taita bunu maskeledi ve o arada yarı açık gözüne başka bir şey takıldı.

Karşı duvarda yabancı bir figür duruyordu. Hiç ses çıkarmadan gelmişti, uzun ve heybetli bir şekildi, tepeden tırnağa siyah ipek bir kumaşla örtülüydü. Tek hareket, her solukta belli belirsiz inip kalkan göğsüydü. Örtünün arkasındaki göğüs, kesinlikle mükemmel bir kadın göğsüydü.

Taita, dayanılmaz bir huşu ve korku içindeydi. İç Göz'ünü açtı ve örtülü figürün aurası olmadığını gördü. Bunun Eos olduğundan emindi, o gölgeli görüntülerinden biri değil, bizzat kendisiyle savaşmaya geldiği cadıydı.

Doğrulup oturmak ve kadına meydan okumak istedi ama trans halinden çıkmaya karar verdiği anda müthiş bir acı hissetti, geriye sürüklendi. Konuşmak istedi ama ağzından tek kelime çıkmadı. Sadece ona bakabiliyordu. Sonra şakaklarında çok yumuşak bir dokunuş hissetti, sanki bir perinin parmakları dokunuyordu. Bunun Hannah olmadığının farkındaydı. Eos zihnine girmeye ve düşüncelerini almaya çalışıyordu. Onu engellemek için hemen zihinsel engellerini yükseltti. İpeksi dokunuş geri çekildi. Eos, Taita'nın direncini hissetmiş ve ustaca bir manevrayla yer değiştirmişti. Taita onun tekrar hamle yapmak üzere çekildiğini tahmin etti. Şimdilik Taita'nın savunmasını zarif bir şekilde yoklamakla yetinmişti. Taita, onun varlığından korkup yılması gerektiğini, kötülüğünden iğrenmesi gerektiğini biliyordu, ama aksine, ona doğru güçlü ve doğal olmayan bir çekim hissediyordu. Demeter kadının güzelliği ve onu gören tüm erkeklerde yarattığı etki konusunda uyarmıştı, Taita da gardım sıkı tutmaya çalışıyor, ama yine de onun meşum güzelliğine bakma arzusuyla yanıyordu.

O anda Hannah araya girdi ve Taita'nın manzarasını kapadı. Taita kenara çekilsin diye bağırmak istedi ama Eos artık gözünün önünde olma-

427
Wilbur Smith

dığı için tekrar kendini kontrol eder hale gelmişti. Bu değerli bir keşifti Ona baktığı takdirde kadına karşı koymanın imkânsız olduğunu öğrenmişti. Zor da olsa gözünü başka yere çevirirse, ona karşı çıkabilirdi. Tavana bakarak sessizce yattı ve acının yükselmesine izin verdi, o acı, Eos'un yarattığı hayvani istekle mücadele edecekti. Hannah artık yarayı sarmaya başlamıştı; Taita da onun ellerine ve bedenine değen keten şeritlere konsantre oldu. İşini bitirince Hannah yeniden kenara çekildi. Taita hemen karşı duvara baktı ama Eos gitmişti. Sadece belli belirsiz'psişik bir iz bırakmıştı. Havada asılı kalan kıymetli bir parfüm kokusu gibi insanı mest eden bir izdi bu.

Dr. Rei, Hannah'ın yerine geçip Taita'nın ağzını açtı ve arasına tahta takozlar yerleştirdi. Taita kadının forsepsle ilk dişi tuttuğunu hissetti ve o çekmeye başlamadan acıyı maskeledi. Rei işinde uzmandı: bütün dişlerini hızla ve sorunsuz bir şekilde çekmişti. Sonra Taita ağzındaki açık yaralara tohumların yayıldığını hissetti ve yaraların dikilmekte olduğunu algıladı.
İki erkek hastabakıcı Taita'yı mermer masadan yavaşça kaldırıp, hafif bir sedyeye yerleştirdi. Onu odasına taşırlarken Hannah da yanlarında geldi. Odada hastabakıcıların onu yatağına yerleştirmelerine nezaret etti ve rahat etmesi, iyi bakılması için gereken düzenlemeleri yaptı.

Sonunda yere, yatağın yanına diz çöktü. "Hastabakıcılardan biri gece gündüz yanında kalacak. Durumunda ciddi bir değişiklik olursa hemen beni haberdar edecekler. Bir şeye ihtiyacın olursa sadece söyle yeter. Sabah akşam uğrayıp sargıları yenileyeceğim ve iyileşmeni takip edeceğim," dedi. "Bundan sonra olacaklar hakkında seni uyarmama gerek yok. Hima-

428
11. Yazıt

ettiğin adamın gözünü tohumladıktan sonra yaşadıklarını yaşayacaksın. Onun katlandığı acı ve rahatsızlığı hatırlıyorsundur. Olayların sırasını da... iiç gün boyunca nispeten acı yok, altı gün ıstırap ve onuncu gün rahatla-v,ş. Ancak, senin yaran Albay Cambyses'inkinden çok büyük olduğu için çorabın da ona göre olacaktır. Acıyı kontrol altında tutmak için tüm becerini kullanman gerekecek."

Hannah'm öngörüleri yine doğru çıkmıştı. İlk üç gün sadece hafif sıkıntılarla geçti; karnında tekdüze bir ağrı ve idrar yaparken bir yanma hissi oluyordu. Ağzı daha çok acıyordu. Diliyle, Rei'nin dişetlerine yaptığı dikişleri yoklamaya engel olmak zordu. Katı bir şey yiyemiyor, sadece et suyuyla yapılmış sebze püresiyle doyuyordu. Ayağa bin bir güçlükle kalkabiliyordu. Bir çift koltuk değneği vermişlerdi ama yine de hastabakıcının yardımı olmadan büyük aptestini yapmaya gidemiyordu.

Hannah, sargıları değiştirmeye gelince onun çalışmasını izledi ve yaranın yumuşak, yapışkan bir kabuk bağladığını gördü. Akasya ağacının gövdesinden sızan sakıza benziyordu. Hannah kabuğa zarar vermemeye dikkat etti ve keten bandajlara yapışmaması için Dr. Assem'in verdiği yağlı bir merhem sürdü.

Taita dördüncü günün sabahında öyle şiddetli bir ıstırapla uyandı ki, acıyı bastırmak için zihinsel gücünü kullanmaya fırsat bulamadan haykırmaya başladı. Hastabakıcılar hemen yanına koştular ve Dr. Hannah'a haber ulaştmldı. Hannah kapıda göründüğünde, Taita, güçlerini kullanmaya başlamıştı ve onunla aklı başında bir durumda konuşabilmek için belli bir seviyeye çekti.

Hannah, "Kötü," dedi. "Ama böyle olacağını biliyordun."

Taita, "Bildiğim her şeyin ötesinde," diye fısıldadı. "Sanki karnımda bir maden eritme potasını karıştırıyorlar."

"Sana bir iksir vermesi için Dr. Assem'i çağırabilirim."

429
Wilbur Smith

"Hayır. Bununla tek başıma başa çıkacağım."

Hannah, "Altı gün daha var," diye uyardı. "Belki de daha fazla."

"Dayanırım." Istırabı korkunç ve aralıksızdı. Bütün varlığını kaph. yordu. Aklına ne Eos hatta ne de Fenn geliyordu. Her şey acıdan ibaretti

Gün içinde büyük bir çabayla dayanmayı başarıyordu, ama uykusu gelir gelmez savunması düşüyor ve acı bütün şiddetiyle geri geliyordu. Uykusu anında açılıyor ve inlemeye başlıyordu. Assem'den uyuşturucu istemek için kıvranıyor ama bütün akli ve fiziksel gücüyle bu arzuya direniyordu. Uyuşturulmaya izin vermesinin yaratacağı tehlike, acıyı bastırmaktaydı. Eos'a ve Yalan'a karşı tek kalkanı direnciydi.

Altıncı gün, ağrılar yerini kaşıntıya bıraktı, öyle feci bir kaşıntıydı ki, ona dayanmak da neredeyse ağrıya dayanmaktan daha zordu. Sargılan koparıp atmak ve etini tırnaklarıyla parçalamak istiyordu. Sadece Hannah sargıları değiştirmeye gelince rahatlıyordu. Kirli sargılan açınca, Taita'yı yatıştıran ve rahatlatan ılık bir bitki özüyle yaralannı yıkıyordu.

O arada, bütün kasığını kaplayan yara kabuğu, mavi göldeki timsah-lann derisi kadar kara ve sert bir hale gelmişti. Bu rahatlama dönemleri kısa sürüyordu. Hannah yeni bandajı yapar yapmaz kaşıntı bütün gücüyle geri geliyordu. Taita çıldırmanın eşiğine gelmişti. Bu ıstırap hiç bitmeyecek gibiydi. Artık günlerin hesabını şaşırmıştı.

Bir aşamada Rei, onu görmeye geldi. Hastabakıcılar çenesini açık tutarken, dişetlerindeki dikişleri aldı. Asıl yaranın ıstırabıyia uğraşırken Taita onlan unutmuştu bile. Yine de, dikişlerin alınmasıyla biraz rahatladı ve direnci arttı.

Bir sabah uyandığında öyle ani bir rahatlama hissetti ki, elinde olmadan inledi. Acı ve kaşıntı geçmişti. O kadar gevşedi ki, tam bir gün ve gece boyunca sağaltıcı bir uyku uyudu. Tekrar uyandığında Hannah'ı yatağının yanında çömelmiş buldu. O uyurken sargılannı açmıştı. Taita o ka-


Yüklə 2,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin