Yayin kurulu danişma kurulu kisaltmalar



Yüklə 6,39 Mb.
səhifə6/65
tarix07.01.2019
ölçüsü6,39 Mb.
#91130
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   65

Altın-Orda Hanlığı


PROF. DR. MUSTAFA KAFALI

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi / Türkiye

engiz Han (1155-1227), 1220 yılında başladığı Harezmşahlar seferi ile meşgul iken 1222 yılında kumandanları arasında en değerli ikisini, Cebe Noyan ve Subitay Noyan’ı Derbent üzerinden Kuzey Kafkasya ve Kıpçak Hanlığı’na sefere memur etmişti. Bu sırada büyük oğlu Cuci (Coçi) Han’ı da Harezmşahlar ülkesinin zaptı tamamlandıktan sonra aynı yıl içinde kendisine verdiği İtil Irmağı doğusundaki yurduna göndermişti.1 Cuci Han’ın bu şekilde gönderilişinin tesadüfî olmadığı hadisenin seyrinden anlaşılmaktadır. Kendisi seferin ikmali ile uğraşırken, Cebe ve Subitay Noyanlar Kafkasya üzerinden Batı Deşt-i Kıpçak’a akınlar yapacaklardı. Cuci Han da İtil Irmağı’ndan İrtiş’e kadar uzanan ve babası tarafından kendisine verilen Doğu Deşt-i Kıpçak’ta Cebe ve Subitay’ın Batı Deşt-i Kıpçak’taki ileri harekatını takip ederek ileride zaptı düşünülen bu ülke için hazırlıkta bulunabilecekti. Ayrıca Cuci Han’ın halen tamamlanmamış olan Harezm seferi esnasında, Cebe ve Subitay Noyanların herhangi bir muvaffakiyetsizlikleri ihtimali yanında, Cengiz Han ordularının gerisini emniyet altına almak için de düşünülmüş olmalıdır. Nitekim hadiselerin daha sonraki seyri bu düşünceye hak verdirtecek şekilde cereyan etmiştir. Güney Kafkasya’yı çiğneyen Cebe ve Subitay Noyanlar bundan sonra Derbent üzerinden hareketle Kuzey Kafkasya’ya girmişlerdi. Müşterek düşmana karşı birlikte hareket eden Kafkas kavimlerinden Alanlar, Çerkezler, Lezgiler, Kıpçaklarla anlaşarak Moğol ordusunu karşıladılar. İlk çatışmada netice alamayacaklarını anlayarak hileye başvuran Moğollar, Türk-Moğol kardeşliğinden bahsederek Kıpçakları, Kafkaslı müttefiklerinden ayırmaya muvaffak olmuşlardı. Hatta bunun delili olmak üzere Kıpçak Hanı Konçak Han’a hediyeler göndermişlerdi. Bundan sonra Alanları, Çerkezleri ve Lezgileri kolayca yenerek kılıçtan geçirmişler daha sonrada dağınık vaziyette geri dönmekte olan Kıpçaklara baskın vererek onları da perişan etmişlerdi.2 Bu arada Kıpçak Hanı Konçak Han da telef olanlar arasındaydı.3 Yeni Kıpçak başbuğu Kotan Han vaziyetin vehametini anlayarak Rus

prensleri ile anlaşıp bu tehlikeye karşı ordu hazırlığına girişmişti. Cebe ve Subitay Noyanlar kumandasındaki Moğol ordusu bu büyük ordu karşısında on iki gün durmadan geri çekilerek hem muharebe için uygun yeri seçebilmek ve hem de düşmanlarını gevşekliğe sevk etme yolunu seçtiler. Nihayet Don Irmağı’na katılan Kalka Irmağı boyuna geldikleri sırada birdenbire taarruza geçtiler. Moğol ordusu bu zaferden sonra düşmanlarını takip etmeyerek Kırım’ın ticaret merkezi olan Sudak şehrini yağmaladı. Buradan elde edilen bol ganimetler ile yurtlarına dönmek üzere doğu istikametinde yola çıktılar.4 Fakat, İtil Irmağı’nın Aktuba Irmağı’na ayrılan büklümüne gelince kuzeyden gelen Bulgar Türklerinin ani baskınına uğramışlar ve Asya’ya hem ganimetlerini kaybederek ve hem de ancak dört bin kişi ile dönebilmişlerdi. Moğol ordusunun bu baskında uğradığı zayiatın büyük olduğu anlaşılmaktadır.5

İlk Kıpçak seferi dehşet salma ve yağma hareketi gibi görünse de hakikatte daha sonra yapılacak olan ikinci Kıpçak seferinin bir hazırlık tatbikatı olarak değerlendirilmelidir. Cengiz Han 1225 yılında Harezmşahlar üzerine yaptığı seferden sonra yaz mevsimini İrtiş Irmağı civarında geçirmiş, sonbaharda Tula Irmağı boyundaki yurduna dönmüştür.6 1222 yılından beri Doğu Deşt-i Kıpçak’ta bulunan büyük oğlu Cuci Han’ı yerinde bırakmış ve ona İrtiş Irmağı’ndan İtil Irmağı’na kadar uzanan Doğu Deşt-i Kıpçak ülkesi ile Harezm’in idaresini vermişti. Ayrıca burada Uluğ Orda’nın tesis edilmesini ve Altın Taht’ın kurulmasını emretmişti.7 Kurulacak olan Uluğ Orda’nın Cuci adına teşkil olunacak yeni ulusuna, Altın Taht’ın ise Cuci Han’ın evladının bu ulus üzerindeki hakimiyetine delalet ettiği anlaşılmaktadır. Ayrıca yapılmış olan birinci Kıpçak seferi ise Cuci Han’ın adına teşkil olunan yeni ulusun gelişme ve büyüme istikameti şeklinde düşünülmüş olmalıdır. Bu, ikinci Kıpçak seferinin bilahare Ogeday’ın kağanlığa seçildiği 1228 kurultayının en mühim meselesi haline geldiğinden anlaşılmaktadır.8

Dolayısıyla dört ulus içinde ilk tesis olunan Cuci Ulusu olmaktadır. Ötemiş Hacı’nın nakline göre Cengiz Han, Cuci Han’a İrtiş’ten İtil Irmağı’na kadar olan bu geniş ülkeyi Yurt, Harezm’i ise askerlerinin atlarının yemini karşılamak üzere vermişti.9 Cuci Han 1227 yılı baharında Cengiz Han’dan altı ay önce bir av esnasında kaza ile attan düşmüş ve omurgası kırılarak ölmüştü.10 Cuci’nin Hatunlarından ve odalıklarından dünyaya gelen oğullarının tamamı kırk kadar olup, yalnızca hatunlarından olanların sayısı on sekiz tane idi. Bunların isimleri sırası ile şöyleydi: 1- Orda-İçen 2- Batu 3- Berke 4- Berkçe 5- Şiban 6- Tangut 7- Bo’ul (Bogul) 8- Cilavun 9- Şinkur 10- Çimpay 11- Muhammed 12- Odur 13- Tokay -Timur 14- Senküm 15- Hükeci 16- İsen 17- Börü 18- Kavadar.

Cuci Han’ın birçok hanımı olmakla beraber bunlar içinde üç tanesi itibarlı idi. Birinci ve Uluğ Hatun’u Kongırat kabilesinden Serkan Hatun, ikincisi Mekeş Noyan’ın kızı Almalık Hatun’un kızı Bek-Tutmak Hatun, üçüncüsü yine Kongırat kabilesinden Elçi Noyan’ın kızı Erkin-Kuçin (Ögey-Kuçin) Hatun adlarındaydılar. Büyük oğul Orda-İçen, Serkan Hatun’dan, Batu ise Erkin-Kuçin Hatun’dan

dünyaya gelmişlerdi.11 Cuci Han, 1222-1227 yılları arasında beş yıl kadar kendi yurdunda hüküm sürmüş ve kendi adıyla anılacak olan Cuci Ulusu’nun temelini atmıştır. Ancak ömrü yetmediği için Cuci Ulusu’nun büyümesi ve tabiî hudutlarına ermesi, oğlu ve halefi Batu Han zamanında ve ikinci Kıpçak seferinin neticesinde mümkün olacaktır. Çünkü birinci Kıpçak seferinin sonunda Batı Deşt-i Kıpçak ülkesi üzerinde bir hakimiyet kurulamamıştı. Cuci Han’ın hakimiyeti Batı’da İtil boyuna kadar uzanmaktaydı. Zira bu birinci sefer ancak bir keşif seferi idi. Onun dışında fetih gayesi yoktu.

Cuci Han’ın 1227 yılında ölümünden sonra büyük oğlu Orda ve ikinci oğlu Batu babalarının tahtına çıkmak hususunda aralarında anlaşamamışlar ve her ikisi de diğerinin lehine tahttan feragat etmekte ısrar etmişlerdi. Orda, küçük kardeşi Batu’yu babasının yerine geçmekte daha layık görmekte idi. Batu ise ağabeyi olması hasebiyle Orda’nın tahta çıkmasını istiyordu. Neticede meselenin halledilmesi için dedeleri Cengiz Han’ın huzuruna gittiler. Torunlarını kabul eden Cengiz Han, Batu için Altın Busagalı Ak-Orda’yı (altın aksamlı Ak-Orda), Orda için ise Gümüş Busagalı Gök-Orda’yı (gümüş aksamlı Gök-Orda) kurdurtmuştu. Ayrıca onlara iltifat ve ihsanlarda bulunduktan sonra Batu’ya Sayın Han, Orda’ya ise İçen Han lakaplarını vermişti. Dolayısıyla Cuci Ulusu’nun Sağ-Kol ve Sol-Kol’unda yer alan iki bölüm daha sonra bu isimlerle anılacaklardı.12 Böylece Doğu Deşt-i Kıpçak, Orda-İçen Han’a, İtil boyu ve zaptı planlanmış ve kararlaştırılmış olan Batı Deşt-i Kıpçak ise Sağ-Kol Sayın Han’a yurt olarak verilmişti. Ancak bu bölünmenin iki ayrı hanlık olmayıp Türk Devlet teşkilatındaki Sağ ve Sol-Kol tertibinde Cuci Ulusu’nun ikili idareye göre tanzim edildiği açıkça görülmektedir. Çünkü Cengiz Han, Orda-İçen Han’ı Sayın Han’a (Batu), tabi kılmıştı. Görüldüğü üzere Ak-Orda ve Gök-Orda hanlıklarının Cuci Ulusu’nun iki bölümüne alem oluşunun manası Altın Busagalı Ak-Orda’nın Sayın Han Sülalesinin, Gümüş Busagalı Gök-Orda’nın ise Orda-Han Sülalesi’nin sembolü oluşundan ileri gelmektedir. Ayrıca madenlerin kıymetine göre renklerin değeri hakkındaki bir fikre sahip olmaktayız. Buna göre altın ile ak renk, gümüş ile gök renkten üstün olmaktadır.

Bu şekilde renkle yönlerin isimlendirilmesi yine ananeye uygun düşmektedir. Zira Türkler batıyı ak, doğuyu gök renk ile isimlendirirken, güneyi kızıl, kuzeyi kara, merkezi ise sarı renklerle adlandırmışlardır.13 Bu bakımdan Kazvinli Kadı Ahmet Gaffârî’nin 1564 yılında telif ettiği Tarih-i Cihân-Ârâ ile Mu’iniddin Natanzi’nin 1414 yılında ikmal ettiği Tarih-i Mu’ini’nin Cuci Ulusu’nun iki bölümünü isimlendirmeleri hatalı olmaktadır. Ancak geçen asırdan beri pek çok Avrupalı tarihçi muteber iki kaynak diye bu iki eseri göstermişler ve bunun içinde yanlışlığa düşmüşlerdir. Zira ikisi de Avrupalı tarihçilere temel kaynak durumunda olan eserde Ak-Orda ve Gök-Orda hanlıklarının adlarını yanlış takdim etmişlerdir.14 Bu iki kaynağa dayanan ve yerli kaynakları göremeyen veya ihmal eden J. Von Hammer-Purgstall, P. Savelief, H. Howorth, S. Lane-Poole, E. De Zamba

ur, Berthold Spuler, A. Y. Yakubovsky, Rene Grousset bu isimlendirmeyi hatalı yapmışlardır. Bununla beraber A. Markof, Khara-Davan, George Vernadsky ve Z. Velidî Togan bu bölümlerin adlarını doğru olarak nakletmektedirler.15

Arapça kaynaklarda ise Altın-Orda Hanlığı’nın adı “Kıpçak Sultanlığı” şeklinde geçmektedir. Farsça kaynaklar ile yerli Türkçe kaynaklarda asıl adı Ak-Orda olduğu halde; Altın-Orda adının daha sonraları yaygınlaşmasına ve Ak-Orda yerine kaim olmasının üzerinde duralım. Avrupalı tarihçilerin Batı Deşt-i Kıpçak hanlığını Altın-Orda olarak tanımalarındaki temel sebep, Ak-Orda hanedanının sembolünün yukarıda zikretmiş olduğumuz Ak-Orda’nın aksamının altından oluşu ile alakalı olsa gerektir. Çünkü Rus kaynak ve mehazlarında Altın-Orda’nın adı Zolotaya Orda yani Altın-Orda şeklindedir. Rusça isimlendirmenin Altın-Orda manasında oluşu bu ismin Avrupa dillerindeki adlandırmaya tesiri olmuştur. Zira İngilizce Golden-Horde, Almanca Goldene-Horde, Fransızca Horde d’Or şekillerinde aynı mefhumu ifade etmek üzere kullanılmışlardır.

Plano de Carpini’nin nakline göre Moğolların Altın-Orda tabirini kullandıklarını bilmekteyiz. Güyük Kağan’ın 1246 yılında kağan seçildiği sırada kağanlık otağına Şira-Orda (Sarı Otağ) denirken; bu otağa yakın mesafede Altın-Orda adı verilen diğer bir otağın varlığından bahsedilmektedir.16 Yalnız Moğollar tarafından Ak-Orda yerine Altın-Orda tabirinin kullanıldığına dair henüz herhangi bir yerli kaynağa sahip değiliz.

Altın-Orda Hanlığı’nın tabiî hudutlarına varışı ancak 1228 yılındaki kurultayda kararlaştırılan ikinci Kıpçak seferi ile mümkün olacaktır.17 Batı Deşt-i Kıpçak’ın fethini temin eden sefer 1229-1241 sona erdiği zaman Cuci Ulusu’nun batıdaki hududu Karpat dağlarına ve Tuna’nın döküldüğü sahaya kadar uzanıyordu. Bu tarihten itibaren Altın-Orda Hanlığı İtil havzası dahil Hazar ve Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırları, tabi durumda olan Gök-Orda Hanlığı ise doğuda İrtiş Irmağı’na güneyde ise Sır-Derya (Seyhun) boyuna kadar geniş Doğu Deşt-i Kıpçak’ı içine alacaktır.

Cengiz Han oğlu Cuci Han’ın ölümünden sonra Deşt-i Kıpçak ülkesini torunları Batu Han=Sayın Han ve Orda-İçen Han arasında taksim etmişti. Cuci Ulusu’nun ve hanlığının Türk Devlet teşkilatındaki iki bölümlü devlet idaresi esasına göre yapılan bu taksimde daha sonra fethedilecek olan Sağ-Kol illeri ve Öng kol illeri İtil Irmağı boyundaki vilayetler ile hanlık makamı Sayın Han (1227-1255)’a, Sol-Kol illeri ile Sır-Derya boyundaki vilayetler Orda-İçen Han’a verilmişi.18 Cuci Han’dan sonra bütün Cuci ailesinin reisi ve hanı olan Sayın Han’a dedesi hakimiyet alameti olan Altın Busagalı Ak-Orda’yı kurdurduğu için soyundan gelenler Ak-Orda Hanedanı adı ile anılmışlardı. Sayın Han Sülalesi’nden gelen Ak-Orda veya Altın-Orda hanları da aynen ataları Sayın Han gibi Cuci ailesinin ve ulusunun başkanı olmakta devam etmişlerdi. Sayın Han sülalesi yani Ak-Orda hanedanının bu hakimiyet devresi, Batu Han’ın 1227 yılında Cuci Ulusu’nun başına geçtiği tarihten itibaren Batu ailesinin sonuncusu olan Berdi-Bek (1357-1360)’ in ölümüne kadar yüz otuz üç yıl devam etmişti. Cengiz Han, Sayın Han’ın ağabeyi Orda-İçen Han’a Gümüş Busagalı Gök-Orda’yı kurdurduğu için onun neslinden gelen bu hanedan da Gök-Orda Hanedanı adıyla adlanmıştı. Orda-İçen neslinden gelen hanlar da ataları Orda-İçen gibi Sayın Han sülalesinden olan hanlara bağlı kalmışlardı. Yalnız bu bağlılık hali Gök-Orda ha

nı Sası Buka’nın oğlu Mübarek-Hoca zamanına kadar devam etmişti. Zira Mübarek-Hoca H. 728-729, yani 1327-1328 yıllarında Sığnak şehrinde istiklal alameti olan paralarını darb ettirecektir.19 Özbek Han bu isyan hareketini şiddetli bir şekilde bastırarak hanedanın bu koluna son verecektir. Böylece 1360 tarihine kadar devam eden Ak-Orda ve 1328 senesine kadar devam eden Gök-Orda hanedanları son bulduktan sonra Cuci Han’ın bilinen on sekiz evladından beşinci oğlu Şiban ile on üçüncü oğlu Tokay-Timur’un Altın-Orda Hanlığı’nın bünyesinde hakimiyet kuran üçüncü ve dördüncü sülaleler halinde ortaya çıkacaktır.

Şimdi hanlığın kurucusu olan Sayın Han’ın neslinden gelen Ak-Orda Hanedanı ile başlayalım.

Batu (Sayın) Hanı (1127-1256): Cuci Han’ın ölümü üzerine ikinci oğlu Batu Han, babasının tahtına geçmişti. Deşt-i Kıpçak’ın zaptı onun zamanında tamamlanmış ve Cuci Ulusu esas itibariyle onun devrinde teşekkül etmişti. Ak-Orda Sülalesi’nin müessisi ve ilk hükümdarıdır. Dört oğlu vardı. Adları 1- Sertak, 2- Togan (Tutugan), 3- Ebüken, 4- Ulakçı idi.20

Sertak Han (1256 sonu ve 1257 yılı içinde): Batu Han 1256 yılında ölünce yerine oğlu Sertak, Münge Kağan’ın yarlığı ile babasının tahtına çıkmıştı. Fakat bir sene kadar hanlık yapamadan öldü.21

Ulakçı Han (1257 yılı içinde): Sertak Han’ın ölümünden sonra kardeşi Ulakçı, Mengü Kağan’ın yarlığı ile tahta çıktı. Fakat Ulakçı Han da ağabeyi Sertak Han gibi bir sene hanlık süremeden öldü.22

Berke Han (1257-1266): Sertak ve Ulakçı Hanların birbiri ardınca ölmeleri üzerine, Cuci Ulusu’ndan beğler Batu Han’ın küçük kardeşi Berke’yi han ilan ettiler. Berke Han, Sayın Han Sülalesi’ni, İlhanlı müdahalesinden koruması ve Cuci Ulusu’nda ilk Müslüman hükümdar oluşuyla meşhurdur. 1266 yılında vefat ettiği zaman hiç evladı yoktu.23

Münge-Timur Han (1266-1282): Berke Han ölünce Altın-Orda tahtına, Batu Han’ın oğullarından Togan (Tutugan)’ın oğlu Münge-Timur, han oldu. Berke Han, Sayın Han Sülalesi’nin dışında kalması hasebiyle Münge-Timur Han’ın tahta çıkmasıyla Saray tahtı, tekrar Sayın Han Sülalesi’nin eline geçmiş oldu. Dartu ve Tuda-Münge adlı iki kardeşi vardı. 1282 yılında öldü.24

Tuda-Münge Han (1282-1287): Tuda-Münge, biraderinin yerine 1282 yılında tahta çıktı. Ahmaklığı ve divâneliği ile meşhurdu. Beş yıl hanlık yaptı.25

Tula-Buka Han (1287-1291): Tuda-Münge ve Münge-Timur Hanların kardeşi Dartu’nun oğlu Tula-Buka, amcasının yerine 1287 yılında han oldu. 1291 yılında öldürüldü.26

Tokta (Toktoga) Han (1291-1313): Tula-Buka Han’dan sonra Altın-Orda tahtına çıkan Tokta Han, Münge-Timur Han’ın oğlu idi. Alguy ve Tuğrulca adlarında kardeşleri vardı. Tokta Han 1300 yılında Emir Nogay’ı mağlup ederek öldürtmüştü. Nogay’ı bertaraf ettikten sonra Atalığı, Uygur Bacırtuk Buka’nın tesir ve teşvikiyle Sayın Han Sülalesi’nin bütün mensuplarını teker teker öldürtmüş ve yalnız veliahd olan oğlu İlbasar’ı hayatta bırakmıştı. Fakat İlbasar kendisinden önce ölünce kederinden hastalanarak öldü.27

Özbek Han (1313/1340): Tokta Han, Atalığı Uygur Bacırtuk Buka’nın teşvikiyle Sayın Han sülalesi oğullarını öldürtürken bu arada kardeşi Tuğrulca’yı da öldürtmüş ve dul kalan hanımı Gelin-Beyalin Hatun’u kendisine nikahlamıştı. Fakat Gelin-Beyalin, kocası Tuğrulca’dan gebe idi. Doğan çocuğa Özbek adını vererek gizlice Kabartay Çerkezlerinin içine göndermişti. Çünkü Toktaga Han, mevcud ve yeni doğan bütün çocuklarını öldürtüyordu. Fakat bu sırada veliahdı İlbasar-Oğlan ölünce Sayın Han Sülalesi’nin son bulduğunu görerek üzüntüsünden hastalanmıştı. Bunun üzerine Gelin-Beyalin Hatun, Özbek Han’ın varlığından Tokta Han’ı haberdar etmiş, han da emirlerinden Kıyat Astay ile Secut Alatay Beğ’i Özbek Han’ı getirmek üzere göndermişti. Çünkü Tokta Han, ölmeden önce sülalesinin son temsilcisi olan yeğeni Özbek’i kendisine veliahd ilan etmek istiyordu. Secut-Alatay Beğ ve Kıyat-Astay Beğ, Özbek Han’ı alıp döndükleri zaman Tokta Han ölmüş ve Atalığı Uygur Bacırtuk-Buka Hanlığı’nı ilan etmiş, hatta Gelin-Beyalin Hatun’u da kendisine nikahlamıştı. Cuci Sülalesi’nin diğer şubelerinden oğlanlar da bu kuvvetli beğe karşı boyun eğmeye mecbur kalmışlar, yalnız Şiban evladı, Bacırtuk-Buka ile mücadele etmeye çalışıyordu. Böyle bir vaziyette kuvvet ile baş edemeyeceklerini anlayan Kıyat Astay ve Secut Alatay Beğler, boyun eğmiş gibi görünerek hile ile Bacırtuk-Buka’yı öldürdüler ve Özbek Han’ı Altın-Orda tahtına çıkardılar.28 Özbek Han, Ak-Orda (Altın-Orda) tahtına çıktığı zaman 14 yaşına basmıştı.29 Daha önce bahsetmiş olduğumuz Tay-Tuğlu Begüm Hatun’la ancak tahta çıktıktan sonra evlendiği anlaşılıyor. Tini-Bek, Canı-Bek ve Hızır-Bek adında üç oğlu olmuştu.30 Özbek Han zamanında Gök-Orda ve Cuci evladının bütün şubelerini alakadar eden mühim hadiseler cereyan etmiş ve Özbek Han, bütün Cuci Ulusu’nda merkeziyetçi bir idare tesis etmişti. Gök-Orda hanedanının alakalı kısmında bahsedeceğiz. Özbek Han’ın ölümünden sonra oğullarından Canı-Bek Han, Gök-Orda’da bulunan kardeşi Tini-Bek Han’ı mağlup ederek öldürtmüştü. Aynı akıbet diğer kardeşleri Hızır-Bek’in de başına gelmişti.31

Canı-Bek Han (1340-1357): Canı-Bek Han, kardeşlerini bertaraf ettikten sonra Cuci Ulusu’na hakim oldu. Berdi-Bek adındaki oğlundan başka bir de Kildi-Bek adında oğlu olduğu anlaşılıyor.32 Berdi-Bek 1357 yılında beğlerden Kanglı Tulubay vasıtasıyla babasını öldürterek Altın-Orda tahtına çıkmıştı.33

Berdi-Bek (1357-1360): Berdi-Bek Han, Atalığı Kanglı Tulubay’ın teşviki ile kendi sülalesinin bütün oğlanlarını öldürttü. Bunun için kendisine “Kökün Kırgan Köten Han” derler.34 Berdi-Bek Han’dan sonra Sayın Han Sülalesi’nden kimse kalmadığı için sülale son buldu.

Orda-İçen Han ise babası Cuci Han’ın ölümünden sonra Sol-Kol’da yani Sır-Derya boylarında han olmuştu. Ancak bu hanlık müstakil bir devlet hükümdarlığı değil Altın-Orda Hanlığı’nın bir bölümü durumunda olan Gök-Orda kısmının idareciliği manasında idi. Annesi Kongırat kabilesinden Serkak (veya Serkan) Hatun idi. Orda-İçen Han’ın üç hatunu olup üçü de Kongırat kabilesinden idi. Birinci hatununun ismi Çöke Hatun, ikincisinin Tunakana Hatun, üçüncüsünün ise yalnızca bu kabileden olduğunu bilmekteyiz. Yedi tane oğlu vardı. Bunların adları sırayla 1- Sertak-Tay, 2- Kuli, 3- Kurmuşi, 4- Konggiran, 5- Çurmakay, 6- Kutubay, 7- Hülagü idi.35 Orda-İçen Han, kardeşi Batu Han’a tabi olarak hareket eder ve yarlıklarının başına onun ismini yazdırırdı. Sol-Kol askeri ve Sol-Kol oğlanları Odar, Tokay-Timur, Şinkur ve Sengüm onun hizmetinde idiler.36

Kongıran Han: Orda-İçen Han öldükten sonra oğullarından Kongıran başa geçmişti. Kongıran Han’ın hiç evladı yoktu.37

Kulçi (Koyunçi) Han: Kongıran Han’dan sonra Gök-Orda’nın başına Orda-İçen Han’ın en büyük oğlu Sertaktay’ın oğlu Kulçi (Koyunçi) geçmişti. Kulçi’nin lakabı Toruk Han idi. Sertaktay’ın Kongırat kabilesinden olan hanımı Bukulun Hatun’dan dünyaya gelmişti. Doğduğu zaman babası ölmüştü. Kulçi’nin dört oğlu vardı. 1- Bayan, 2- Başkırtay, 3- Çıgan-Buka, 4- Mutuday.

Bayan Han: Kulçi’den sonra yerine oğlu Bayan geçmişti. Bayan, zamanında amcazadelerinden Hülagü’nün torunu ve Timur-Buka’nın oğlu Köplek ile uzun müddet mücadele etti. Dört oğlu vardı. Bunların adları 1- Şadi, 2- Sası-Buka, 3- Tekne, 4- Salciyutay38 idi.

Sası-Buka Han: Babası Bayan Han’ın ölümü üzerine Gök-Orda tahtına çıkmıştı. Toktoga Han ile çağdaştır. Özbek Han’ın tahta çıkmasından sonra vefat ettiği anlaşılıyor. Zira Sası-Buka’nın oğlu İrzen Han, Mu’iniddin Natanzi’ye göre Özbek Han’ın hükmü ile Gök-Orda tahtına çıkmıştı.39

İrzen Han: Tarih-i Mu’ini’ye göre İrzen Han Otrar, Sabran, Cend ve Barçkent gibi Sır-Derya boyundaki şehirlerde camiler, mescidler inşa ettirmiş ve hayır işleri ile uğraşmıştı. Özbek Han 1320 tarihinde Müslümanlığı kabul edince hanedan mensuplarına da kabul ettirmişti. Demek ki, İrzen Han cami, mescid ve hayır işleri ile uğraştığına göre o da Müslüman olanlardandı. Hadisenin seyrinden O’nun 1320’li yıllardan sonra vefat ettiği anlaşılmaktadır. Yalnız vefat tarihi 1327 yılından önce olmalıdır. Çünkü oğlu Mübarek-Hoca bu tarihte Gök-Orda’nın Ak-Orda’dan ayrılışını ifade için para darbettirerek istiklalini ilan etmişti.40

Mübarek-Hoca: Babası İrzen Han’dan sonra Gök-Orda tahtına çıkan Mübarek-Hoca H. 728-729, yani 1327-1328 yıllarında istiklal alameti olan paralarını Gök-Orda’nın merkezi Sığnak şehrinde darp ettirmişti.41 Bunun üzerine Deşt-i Kıpçak’ta Bulkak yani karışıklık meydana gelmişti. Özbek Han bu isyan hareketini çok şedit bir şekilde bastırmış olmalıdır. Mübarek-Hoca perişan olmuş, iki buçuk sene kadar takipten kurtulmak için daima kaçmış ve Altay dağlarında ölmüştü. Mu’iniddin Natanzi, halen bu Bulkak hadisesi Deşt-i Kıpçak’ta bir asır geçmesine rağmen unutulmamıştı, demektedir.42 Özbek Han’ın isyanı bastırdıktan sonra Gök-Orda hanedanına son verdiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar Kadı Ahmet Gaffari ve Mu’iniddin Natanzi hanedanın devam ettiğini nakletmekte iseler de bunu yerli kaynaklar desteklememektedirler. Mübarek-Hoca’nın fitnesi neticesinde meydana gelen bu büyük Bulkak hadisesini Ötemiş Hacı ve Kırımlı Abdülgaffar’ın nakilleri ile değerlendirecek olursak hadisenin mahiyeti daha iyi aydınlanmış olacaktır. Özbek Han’ın Ak-Orda tahtına çıkmadan önce Toktoga Han’ın ölümü üzerine atalığı Uygur Bacırtuk-Buka’nın fırsattan istifade ederek hanlığını ilan ettiğini söylemiştik. O zaman yalnız Şiban evladı hariç bü

tün Cuci evladı mensupları boyun eğmek mecburiyetinde kalmışlardı. Özbek Han, Bacırtuk-Buka’yı bertaraf edip tahta çıktığı zaman Cuci oğlanlarının bu boyun eğme işine çok kızmış olmasına rağmen onlara dokunmadığı anlaşılıyor.

Fakat Orda-İçen Sülalesi’nden İrzen’in oğlu Mübarek-Hoca’nın 1327 yılında kendisine karşı isyan edip istiklalini ilan etmesi üzerine evvelce saklamış olduğu hiddetini ortaya koyduğunu görüyoruz. Zira Kara Kişi yani asil olmayan biri olarak tavsif ettiği Uygur Bacıtuk-Buka’ya boyun eğmelerine rağmen meşru Sayın Han sülalesinden olan kendisine karşı isyan edilmesi onu çok şiddetli hareket etmeye sevk etmiştir. Muhtemelen Sol-Kol oğlanları da Mübarek-Hoca’nın hareketine katılmışlar veya hiç olmazsa O’nun hanlığını tasvip etmişlerdi. Özbek Han isyan hareketini bastırıp Cuci Ulusu’nda hakimiyetini tesis eder etmez Cuci Han’ın hatunlarından olma diğer oğlanları çağırtıp huzuruna topladı ve onlara siz Cuci Han’ın neslinden değil misiniz ki bir Kara Kişi’ye kul nöker ve muti oldunuz. Madem ki sizler Kara Kişi’nin kulluk nökerliğini kabul ettiniz ben de sizi Kara Kişi’ye koşun vereyim diyerek onları eski suçları ile mahkum etmiş yalnız Şiban evladı hariç hepsini teba’aları ile birlikte Uluğ Bey’i Kıyat Astay’ın emrine vermişti. Şiban evladına da Bacırtuk-Buka ile mücadele ettikleri için iltifatlarda bulunup onlara kendi öz illerini vererek yurtlarına göndermişti.43

Yukarıda Ötemiş Hacı Tarihi’nden aldığımız kısım, Cuci Ulusu’nun teşkilatında mühim bir değişmeyi ortaya koymaktadır. Böylelikle Özbek Han Bulkak hadisesini berteraf ettikten sonra Cuci Ulusu’nda o tarihe kadar mevcut olan ikili idare sistemini de yıktığı görülüyor. Dolayısıyla bu hareket neticesinde Gök-Orda hanedanı sona ermiş oluyordu. Kıyat Astay’dan sonra Sol-Kol oğlanları ve kabileleri önce oğlu Kıyat Cerkutlu sonra da torunu Kıyat Tengiz-Buka’nın idaresi altında kalmışlardı. Bu hal Berdi-Bek Han’ın ölümünden sonra Sol-Kol’a mensup Tokay-Timur oğlanlarının Tengiz-Buka’yı katletmelerine kadar devam etmiştir.44

Özbek Han’ın Gök-Orda hanedanına son verişinin delillerinden birisi de büyük oğlu Tini-Bek’i Gök-Orda tahtına tayin edişidir. Kutb, Hüsrev-ü Şirin adlı manzum eserini, Tini-Bek Han Gök-Orda tahtında iken onun maiyetinde bulunduğu sırada yazmıştı.45 Özbek Han’ın oğlunu Sığnak’a Han olarak gönderişi, Ak-Orda ve Gök-Orda’yı merkezi bir idarede toplayarak Cuci Ulusu’nu yalnız Sayın Han Sülalesi’nin hakimiyeti altında birleştirmek istemesinden kaynaklanıyordu. Tini-Bek Han’ın, babası Özbek Han’ın vefatından sonra tahta çıkan kardeşi Canı-Bek Han tarafından katledildiğini zikretmiştik.

Gök-Orda hanedanının Mübarek-Hoca’nın istiklal teşebbüsünde bulunmasından sonra sona erişinin en mühim delili ise, bu hânedanın devam ettiğini bildiren Mu’iniddin Natanzi’nin ve Kadı Ahmet Gaffari’nin her ikisinin de Orda-İçen sülalesine ait naklettikleri soy kütüğünün, Tokay-Timur neslinden geldiği bilinen Urus Han, Toktamış Han ve Timur-Kutluk Han’a bağlanışıdır.46 Halbuki

yerli Türkçe kaynakların hepsi, istisnasız adı geçen üç hanın, Sol-Kol oğlanlarından Cuci Han’ın on üçüncü oğlu Tokay-Timur neslinden geldiğini söylemektedirler. Çok kıymetli ve sağlam şecere kitabı olan Muizzü’l-ensab, her üç hanı da Tokay-Timur nesline bağlamaktadır. Ayrıca Ötemiş Hacı,47 Kırımlı Abdülgaffar,48 Ebulgazi,49 ve Ali Celayir50 gibi Cuci Ulusu’nun yerli kaynakları da adları geçen hanları Cuci Han’ın on üçüncü oğlu Sol-Kol oğlanlarından Tokay-Timur’a bağlamaktadırlar. Dolayısıyla Orda-İçen Sülalesi’nin devamlılığını, Tokay-Timur evladı ile temin etmek suni bir yakıştırma olmaktadır. Mu’iniddin Natanzi ve Kadı Ahmet Gaffar-ı Kazvini, bu yakıştırma veya hatayı Tokay-Timur evladının da Sol-Kol oğlanlarından oluşu ve Berdi-Bek Han’ın ölümünden sonra Sol-Kol yani Sır-Derya boyunda hakimiyetlerini kurarak Gök-Orda hanedanının yerini almaları münasebeti ile yapmış olsa gerektir. Eğer Mu’iniddin Natanzi ve Ahmet Gaffar-ı Kazvini’nin verdiği soy kütükleri, bir an için doğru olarak farzedilecek olursa Kırım, Kazan, As-Tarhan ve Kazak Hanlarının da soylarını Orda-İçen Sülalesi’ne bağlamak icap etmektedir. Halbuki Seyid Mehmet Rıza, Es-Seb’üs-seyyar ve Halîm Giray, Gülbün-i Hânân adlı eserlerinde soykütüğünü Cuci Han’ın oğlu Tokay-Timur’a bağlamaktadırlar. Netice olarak Orda-İçen Han neslinin devam ettiğini gösteren hiçbir yerli kaynak mevcut değildir.


Yüklə 6,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   65




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin