Yazar: Üstat Hüseyin ensariyan


Evliliğin İslami ve İlahi Şartları



Yüklə 1,46 Mb.
səhifə9/32
tarix06.03.2018
ölçüsü1,46 Mb.
#45110
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   32

Evliliğin İslami ve İlahi Şartları



Din ve Dindarlık

Mukaddes İslam dini, itikadi, ahlaki ve ameli bir dindir. İslam’da akide, kalbin Hz. Hak ile bağlantı içinde olması, kıyamette meleklere, peygamberlere ve Kuran’ı Kerime iman etmesidir.

İslam’da ahlak ise tevazu, huzu, huşu, edeb, sabır, hilim, tahammül, göğüs genişliği, sevgi, muhabbet, ra'fet, utufet, yumuşaklık, sefa, samimiyet, eşitlik, adalet, yücelik ve cömertliktir.

İslam’da amel ise namaz, oruç, hac, zekat, hums, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, cihat, Allah için sevmek, Allah için düşman olmak, anne babaya iyilik ve kendisiyle ilişkisi olan herkesin hakkına riayet etmektir.

Elbette bu konular, İslam’ın bütün meselelerinin üç boyutunda söz konusu değildir. Sadece insanların dünya ve ahiret esenliğini hayatın bütün boyutlarında sağlayan kapsamlı bir din ve kamil İslam dininden birer örnek konumundadır.

Din hakikatte hayatın güneşi, yaşamın meşalesi, hakka doğru bir önder ve insanın dünya ve ahiretini bayındır kılan bir gerçektir. Yaratılış hazinesinde, dinden daha değerli bir cevher yoktur. Bütün peygamberlerin, imamların ve Hak velilerinin tebliğ ettiği din, herkesin kendisiyle süslendiği zaman Allah’ın rengiyle süslendiği bütün saadet kapılarını yüzüne açtığı ve uzak duranların ise kendi yüzüne bütün şekavet kapılarını açtığı bir dindir.

Din, Hak Teala nezdinde değerli olduğu kadar dindarlık da değerlidir.

Hak diniyle süslenen kimse, en yüce insan, en üstün varlık ve yaratılış alemindeki en yüce varlıktır.

Şüphesiz iman edip salih amel işleyenler, işte yaratıkların en hayırlısı onlardır. 1 Kur’an-ı Kerim ve rivayetlerde yer alan müminin sıfatları, mümin insanı kabul edilir bir mümin kılacak düzeyde beyan edilmiştir. Onlardan bazıları şunlardır:

“Namazda huzu içinde olmak, boş ve batıl şeyler konuşmaktan sakınmak, zekat vermek, haram şehvetten kendini korumak, emanete riayet etmek, namaza dikkat etmek, 2 yeryüzünde tevazu ile yürümek, nefis esenliği içinde cahillerle karşılaşmak, geceyi secde ve kıyamla sabahlamak, azaptan kurtuluş için dua etmek, infak anında israftan kaçınmak, cimrilikten sakınmak, itidal ve ılımlı olmaya riayet etmek, şirk, cinayet ve zinadan sakınmak, haksız ve zorbalıkla tanıklık etmekten sakınmak, özellikle boş şeylerden uzak durmak, Allah’ın ayetlerine basiretle bakmak, eşi ve çocukları için dua etmek, takva ehli temiz kimselerin başında yer almak. 3

Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Müminin adet ve huyu, dünyaya rağbetsizliği; himmeti, diyaneti; izzeti, kanaati; ciddiyeti ise ahiret için çalışmasıdır. Şüphesiz, iyilikleri çoktur, dereceleri yücedir. Özgürlük ve kurtuluşu için yarışmaktadır.”4

Hakeza Müminlerin Emiri (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin sürekli zikreder, çok düşünür, nimetlere karşı şükreder ve belalarda sabırlı olur.”1

İmam Sadık (a.s) da şöyle buyurmuştur: “Mümin, kazandığı temiz, ahlakı güzel, batını doğru, malının fazlalığını infak eden ve fazla konuşmaktan sakınan kimsedir.”2

Müminin değeri hakkında ise rivayetlerde İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Müminin saygınlığı, Ka’be’nin saygınlığından daha büyüktür.”3

Beşinci İmam (a.s) ise şöyle buyurmuştur: “Erkeğin ailesini ve çocuklarını tanıdığı gibi mümin de gökte (melekler tarafından) tanınmaktadır. Şüphesiz mümin, aziz ve celil olan Allah nezdinde mukarreb melekten daha yücedir.”4

Allah Resulü (s.a.a) ise şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz övgüsü yüce olan Allah şöyle buyurmaktadır: “İzzetim ve celalime yemin olsun ki yaratıklarım arasında mümin kulumdan daha sevimli bir varlık yaratmadım.”5


Denk Olmak

Din ve dindarlık hakkında açıkladığımız bu önsözden sonra şimdi de evliliğin önemli şartlarından birinin de eşlerin denk olduğu anlamına dikkat edilmesi gerektiğidir. “Kufv” lügatte benzer anlamındadır. Evlilik meselesinde de bir yere kadar batın ve zahir açısından kız ve erkek arasında bir benzerlik olması gerekir. Benzerliğin en önemli aşaması, dindarlık çehresinde tecelli etmelidir. Yani temiz hak kültüründe mümin müminin dengi ve dindar da dindarın benzeridir. Kur’an-ı Kerim şöyle buyurmuştur: “Temiz kadınlar, temiz erkekler içindir.”1

Hak kitap şöyle buyurmaktadır: “O halde temiz kadınlarla evleniniz.”2

Kadın ve erkeklerdeki bu temizlik ilk aşamada batın temizliğidir ve bu da Allah’a, kıyamete, nübüvvete, Kur’an’a ve meleklere iman etmek ve hakkın ahlakıyla ahlaklanmaktır.

O halde Müslüman ve mümin bir erkek, Müslüman ve mümin olmayan başka bir kadınla evlenemez. Eğer bu evlilik gerçekleşirse batıldır. Çocukları şüphesiz zina zade sayılır. Hakeza mümin bir kadın da mümin olmayan bir erkekle evlenemez. Zira şer'i açıdan bu evlilik batıldır, haramdır ve çocukları da haramdan doğan çocuklardır.

Mümin ve mümine, mümin olmayan kadın ve erkeklerin dengi değildir. Eğer bu batıl evlilik gerçekleşirse, her ikisinin de yüzüne kıyamet azabından bir kapı açılmış olur.

Kur’an-ı Kerim, temiz bir insanın, yani müminin, temiz olmayan bir insanla evliliğini şiddetle yasaklamış ve şöyle buyurmuştur: “Allah’a şirk koşan kadınlarla onlar imana gelinceye kadar evlenmeyin. İman eden bir cariye, hoşunuza gitse de müşrik bir kadından daha iyidir. İman edinceye kadar puta tapan erkeklerle mümin kadınları da evlendirmeyin. İman eden bir köle, hoşunuza gitmiş olsa da, müşrik bir erkekten daha iyidir. İşte onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle cennete ve mağfirete çağırır ve insanlara ibret alsınlar diye ayetlerini açıklar.”1

O halde dikkat ediniz de imanlı kızınızı hak ve hakikat ehli olmayan, gerçekleri inkar bataklığında çırpınan bir erkeğe vermeyiniz. Hakeza mümin ve temiz erkek çocuğunuzu da ilahi ilkeleri inkar eden bir kızla evlendirmeyiniz. Evliliğin sıhhati hususundaki ilk şart kız ve erkeğin iman ehli oluşudur. Eğer ikisi de mümin olursa, iki nur, iki temiz varlık ve iki mümin birbirine kavuşur. Onların birbirine kavuşmasından da salih çocuklarından ibaret olan temiz ve layık ürünler vücuda gelir.

İman etmemiş olan bir erkekte veya hakikatle süslenmeyen bir kadında var olan güzelliğin, malın ve makamın, saadet, esenlik, neşat ve hayatın sürekliliği hususunda etkili olduğunu sanmayınız.

Elbette ailelerin, eşlerin denk oluşu meselesinde de, zorluk çıkarmaması gerekir. Kız ve erkek, inanç, ahlak, İslami amel, kıyafet ve zahiri şekil açısından birbirine yakın olurlarsa, bu ikisi mukaddes şeriat açısından da birbirine denk ve eşittir ve onların evliliği Hakkın bereket ve rahmetinin tecellisi olacaktır.

Eşlerin denk olması hususunda aşağıdaki rivayetlere teveccüh ediniz:

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eşitlik, iffetli olmak ve de yanında kolayca yaşamaktır.”2

Allah Resulü (s.a.a) ise bu konuda şöyle buyurmuştur: “Dininden ve emanete riayet edişinden razı olduğunuz biri size gelir de size görücülüğe gelirse onu evlendiriniz. Eğer bunu yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat ortaya çıkar.”1

Allah Resulü bir başka rivayette şöyle buyurmuştur: “Ahlakını ve dinini beğendiğiniz biri size görücülüğe gelirse, onu evlendiriniz. Eğer bunu yapmazsanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat doğar.”2

Evet, evlilik konusunda zorluluk çıkarmak, engel icat etmek, yanlış adet ve geleneklere dayanmak, zor şartlar öne sürmek, güzellik, servet ve makam talep etmek, kız ve erkek aileleri tarafından sorunlar yaratmak, kendi kendini tatmin, eşcinsellik, zina, sinirsel baskılar ve ruhsal hastalıkların kız ve erkeklerde artışına sebep olacaktır. Bütün bu fitne ve fesatların günahı ve onların dünya ve ahiretteki kötü sonuçları, evlilik konusunda zorluk çıkaran anne, baba, kavim ve akrabaların boynunadır.

Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Denkleri evlendiriniz, onlarla evleniniz, onları (salih çocuklar dünyaya getirsinler diye) nutfeniz için seçiniz.”3

Evet, kız ve erkekteki iman, ahlak, emanet ve dürüstlük, denklik sebebidir. Anneler, babalar ve ailelerin bir an önce, tam bir kolaylaştırıcılık ile, ilahi ve ahlaki olmayan şartlar öne sürmekten sakınma haleti içinde, iki denk insanın evlilik ortamını temin etmelidirler ki Hak Teala’nın kendileri hakkında rızayet, hoşnutluk ve rahmetini elde edebilsinler.

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin bir genç, mümin kardeşinin kızını istemeye gelir de, “Beni evlendir” derse, kardeşi buna karşılık, “Ben böyle yapmam, şüphesiz ben senden daha zenginim” derse, bu en şiddetli musibettir.”1

Evlilik hususunda kavmi, şehri, kabilevi bağnazlıklar göz önüne alınmamalıdır. Zira bu tür bağnazlıklar, ilahi dinde reddedilmiştir ve batıl ilan edilmiştir.

Fakirlik ve zenginlik, bu şehir ve o şehir, bu kabile ve o kabile, evlilik hususunda ölçü olmamalıdır. Kadın ve erkeklerin tümü bir anne ve babanın kız ve erkek çocuklarıdır. Hiç kimse için takva dışında başka birinden üstünlük ve ayrıcalık söz konusu değildir.


İmam Seccad’ın (a.s) Eşlerin Denkliliği Hakkındaki Görüşü

İmam Bakır (a.s) şöyle nakletmektedir: “Yüce babam, Hz. Zeyn’ül Abidin (a.s), hac merasimini eda ederken, güzel ahlakından etkilendiği bir hanım gördü ve bu kadının eşinin olup olmadığını soruşturdu. Etrafındakiler, o kadının eşinin olmadığını söylediler. Babam onun soyunu sopunu araştırmadan, kendisine evlilik teklif etti ve bu teklif, onunla evlenmesiyle sonuçlandı.

Ensar’dan bir kimse, bu olayı işitince böylesine kolay gerçekleşen bu evlilikten dolayı bu evlilik kendisine çok ağır geldi. O kadının, asılsız soysuz olabileceğini ve bu yüzden de İmam Zeyn’ül Abidin’in kınanmasına sebep olacağını düşündü. Bir müddet sonra araştırmaya koyuldu ve o kadının Şeyban taifesinden olduğunu öğrendi. Dördüncü İmam Zeyn’ül Abidin’in huzuruna vardı, olayı ona anlattı ve şöyle dedi: “Allah’a şükürler olsun ki eşiniz meşhur ve saygın bir ailedendir.” İmam ona şöyle buyurdu: “Ben, senin bu işlere önem vereceğinden daha akıllı olduğunu sanıyordum. Aziz ve celil olan Allah’ın İslam’ın bereketiyle, aşağılıkları kaldırdığını, noksanlıkları telafi ettiğini, yüceliği aşağılığın yerine geçirdiğini bilmiyor musun? Müslüman hangi konuda olursa olsun saygındır ve onun için aşağılık söz konusu değildir. Aşağılık ve düşüklük, sadece cahiliyyet için söz konusudur.”1

O halde aynı kabileden olmak, hemşeri olmak, yeterli kadar servete sahip bulunmak, insanların denk olduğunun delili değildir. İslami hükme göre, Arabın Arap olmayana, beyazın siyaha, Kureyşli’nin de Kureyşli olmayana ayrıcalık ve üstünlüğü yoktur. Ayrıcalık ve üstünlük sadece takva iledir. Müslüman bir kadın ve erkek, iman, takva, ahlak, emanet, iffet, temizlik, taharet ve selamet sahibi oldukları takdirde, birbirine denk sayılırlar. Her ne kadar birisi Arap, diğeri Arap olmasa, birisi bir şehirden, diğeri ise köylü de olsa, birisi zengin, diğeri fakir, birisi beyaz diğeri siyah, birisi kabile sahibi, diğeri kabilesiz bile olsa hiç fark etmez.

Ali b. Esbat, İmam Cevad’a (a.s) şöyle yazmıştır: “Ben, kızlarımı evlendirmek için, ahlak ve iman hususunda onlara denk olacak birilerini bulamadım.” İmam ona cevap olarak şu mektubu yazdı: “Kızların hakkında yazdığını öğrendim. Allah seni rahmet ve lütfüne mazhar kılsın. Kızların hakkında bu kadar dikkat göstermen gerekli değildir. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Eğer din ve ahlakından razı olduğunuz biri görücülüğe gelirse, onu kabul ediniz; aksi takdirde yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat kopar.”2

İmam Sadık (a.s) da İbrahim adında birine şöyle buyurmuştur: “Hiçbir mümin, servetten daha tehlikeli bir fayda görmemiştir. Malın zararı, alttan ve üstten çobansız bir koyun sürüsüne saldıran iki kurttan daha tehlikelidir. Bu kurtlar, sürüye ne yapabilir? ” Ben şöyle arz ettim: “Fesat dışında hiçbir şey yapamazlar.” İmam şöyle buyurdu: “Doğru söyledin; malın en küçük zararı, bir Müslüman, Müslüman bir kızı istemeye gelince, o malı olmadığından dolayı onu kovması ve kızını onunla evlendirmekten sakınmasıdır.”


Birkaç Gruba Kız Vermeyiniz

İlahi marifetlerde yer aldığına göre, çocuk, Allah’ın emaneti, Hakkın nimeti ve Rabbın insana bir ihsanıdır. Hakkın emanetini korumak ise, onun dini ve ahlakı terbiyesine önem vermek, evlilik esnasında da onun için temiz bir eş seçmektir. Eşinin evine giden bir kız, o evin, eşinin ailesinin ve bizzat kocasının etkisi altında kalır. Velhasıl, o muhitte eşi tarafından kendisinden bazı şeyler istenir. Dolayısıyla gittiği bu ev, ilahi ve mümin bir ev olmalıdır. Eşi, kabiliyetleri ve gücü oranında zahiri ve batıni güzelliklerle donanmış olmalıdır. Bu yüzden ilahi din, kızları ilahi ve İslami şartlara sahip olmayan kimselere vermekten sakındırmıştır. Nitekim Allah Resulü bir rivayette şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz, nikah bir tür kölelik ve itaattir. Sizden biri kızını evlendirmek istediğinde, onu kocasına itaate ve kulluğa zorlamaktadır. Dolayısıyla da sizden her birisi, kızını kimin köleliğine verdiğine dikkat etmelidir.”1 Kız çocuğunu din, ilahi emirler ve hak inançlara bağlı olmayan ve Allah’ın kitabının tabiriyle fasık olan kimselerle evlendirmek caiz değildir. Kızını kibir, böbürlenme, hased, hırs, tamah, cimrilik, kötü dilli ve kötü ahlaklı bir kimseyle evlendirmek yasaklanmıştır.

Kızını, cahil, beyinsiz, hayatını idare etme gücünden yoksun ve kız için sadece sorun çıkaran bir erkekle evlendirmek, şeriata aykırıdır ve insanlıktan uzak bir davranıştır. Kızı şarap içen aşağılık ve ilahi haramlardan sakınmayan biriyle evlendirmek kesinlikle yasaklanmıştır.

Şimdi de bu konuda çok önemli şu rivayetlere dikkat ediniz: Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kim kızını bir fasıkla evlendirirse, her gün ona bin lanet iner.”2

Hüseyin b. Beşşar, İmam Musa b. Kazım’a (a.s) şöyle yazmıştır: “Kavmimden biri benim kızımı istemiştir, ama ahlakı kötüdür.” İmam ona cevap olarak şöyle yazdı: “Eğer kötü ahlak sahibi ise ona verme.”3

İmam Sadık (a.s), Nisa suresinin beşinci ayetine istinat ederek, kendisine malının teslim edilme liyakatine sahip olmayan, ferdi ve toplumsal meselelerde ve emanet hususunda kendisine itimat edilemeyecek olan kimseye, kız vermekten şiddetle sakındırmıştır.4

Peygamber (s.a.a) hakeza şöyle buyurmuştur: “Kim Allah şarabı benim dilimle haram kıldıktan sonra onu içerse, görücülüğe geldiğinde ona kız vermeyiniz. Zira o bu evliliğe layık değildir.”1

Sekizinci İmam Hz. Rıza (a.s) ise şöyle buyurmuştur: “Şarap içen kimseye kız vermekten sakın. Zira kızını onunla evlendirmek, onu zinaya zorlamak gibidir.”2

Evet, ilahi farzlara bağlı olmayan fısk ve facirlikten el çekmeyen, ahlaki güzelliklere sahip olmayan, ahlakı kötü olan, gerekli akıl ve fikirden nasibi olmayan, haram içeceklerden sakınamayacak kadar iradesiz olan bir kimseye, hakkın emaneti olan temiz bir kızı emanet etmek, doğru değildir. Bu iş o kızı zayi eder, o kızın fasık için doğurduğu çocuklar da o şahsın varlığının kötü etkilerinden etkilenir. Beşer bu gerçeğe ulaşmadan yıllar önce altıncı İmam (a.s) şu hakikati açık bir şekilde beyan etmiştir: “Haramın etkileri, nesilde de ortaya çıkar.”3
Şu Kadınlarla Evlenmeyiniz

İslam; fasıklar, beyinsizler, kötü ahlaklı ve şarap içen kimselere kız vermekten sakındırmış ve kadının değerini onu bu kimselerle evlilikten men ederek korumuştur. Aynı şekilde mümin ve yüce genç erkeklerin de, ilahi ve İslami şartlara sahip olmayan kadınlarla evlenmelerini caiz bilmemiştir. Bu konuda da vahiy kaynağından en muteber kitaplarda birçok önemli rivayetler nakledilmiştir. Onlardan bir kısmına işaret edelim. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ahmak kadınla evlenmekten sakının. Şüphesiz onunla arkadaşlık, ömrü zayi eder, çocuğu ise zalim olur.”1 Hakeza Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Çöplükte yetişen çiçekten sakınınız.” Kendisine şöyle soruldu: “Çöplükte yetişen çiçek nedir? ” Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Kötü ve aşağılık bir ailede yetişen güzel kadındır.”2

Hakeza Allah Resulü (s.a.a) bir duasında şöyle buyurmuştur: “Allah’ım! Şüphesiz ben, bana itaat edeceğine emreden çocuktan, fayda vermeden zayi olacak maldan, beni (cahillik, ahmaklık ve kötü ahlakı sebebiyle) vaktinden önce yaşlandıran kadından, hilekar arkadaştan sana sığınırım.”3 Hakeza Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kadınlarınızın en kötüsü; kısır olanlar, temizliğe riayet etmeyenler, inatçılar, isyancılar, akraba nezdinde düşük, kendi görüşünde aziz, kocasına itaat etmeyen ve diğerlerine teslim olanlardır.”4 Hakeza Peygamber şöyle buyurmuştur: “Uğursuzluk üç şeydedir: “Binekte, kadında ve evde. Kadının uğursuz olanı, mehriyesi fazla, doğurması ise zor olandır. Bineğin kötüsü ise, hastalığı çok olan ve huysuz olandır. Evin kötüsü ise dar olanı ve komşusu pis olandır.”5 Hakeza Peygamber şöyle buyurmuştur: “En kötü şey, kötü kadındır.”6

Müminlerin Emiri (a.s) ise şöyle buyurmuştur: “Eşlerin en kötüsü, uyumsuz olan eştir.”7

Allah Resulü (s.a.a) ise şöyle buyurmuştur: “Size kadınlarınızın en kötüsünü haber vermeyeyim mi? Şüphesiz onlar ehlinde zelil olan, eşine karşı üstünlük satan, kısır olan ve kin taşıyan kadındır ki hiçbir çirkin işten el çekmez, eşi olmadığında süslenir, eşinin yanında ise süslenmez, eşine itaat etmez, emirlerini dinlemez, halvet ettiğinde eşinin isteklerine tabi olmaz, eşinin özrünü kabul etmez ve hatalarını bağışlamaz.”1

النكاح سنتي فمن رغب عن سنتي فليس مني

Nikah benim sünnetimdir. O halde kim sünnetimden yüz çevirirse şüphesiz benden değildir.”



(Bihar, c. 103, s. 220)




Yüklə 1,46 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin