YARIN : ASTSUBAY EŞLER
YAZI DİZİSİ-13
Astsubay eşi olmak o gemide sen yuvada nöbet tutmaktır
Bir astsubay eşi olmanın ne anlama geldiğini eşlerine sorduk. "Her sabah kalktığımda sol tarafımın sızladığını hissetmek" diyen bir astsubay eşine bir başka bahriyeli eşi, "Fedakârlık demek, sabretmek demek, sevdiği gemide kendisi yuvasında nöbet tutmak demek" yanıtı veriyor
Astsubayların sıkıntılarının en büyük paydaşları eşleri ve çocukları. Sık sık yaşanan tayinler, zor şartlardaki yaşam koşulları, çocukların sürekli değişen okulları astsubay eşlerini zorluyor. Kimi astsubaylar tayin oldukları bazı yerlere ailesini götüremiyor ya da götürmek istemiyor. Uzun süreli ayrılıklar kimi yuvaların dağılmasına neden oluyor. Özellikle denizci astsubaylarda çocukların doğumunu göremeyen, eşlerini çok özel günlerinde yalnız bırakanların dramları gerçekten yürek burkuyor. Biz de astsubay eşlerine kulak verelim dedik. Bir astsubay eşi olmanın ne anlama geldiğini birinci ağızlardan dinledik. Belki birçok devlet memur eşinin yaşadığı sıkıntılar onların ki... Fakat bazı sorunları var ki, astsubay eşi olmanın dayanılmaz zorlukları işte onlar....
Bahriyeli farkı
Bir Emekli Deniz Astsubayı'nın eşi Zeynep Batımor anlatıyor: "Bahriyeli eşi olmak, seyirlere her gidişlerinde gözyaşlarıyla uğurlamak, arkasından el sallamak demekti. Gece karanlık çöktüğünde saatlerce fotoğraflarına bakmak, hayallere dalmak, yatağına yattığında yavrusuna sarılıp onunla uyumak, rüya ile gerçeği birbirine karıştırmak demekti. Sabırla, umutla ufuktan gelen geminin kendisine doğru geldiğini, sevdiğine sarılacağı anın heyecanını yaşamak, aslında eli boş kalmak... Yine de umutla, sabırla beklemek demekti. Kapı her çaldığında eli ayağı heyecanla titreyerek sevinçle koşmak, onu görememek ama yine de umudunu yitirmeden umutla, gururla, şerefle yolunu gözlemek demekti. Her dakika sevdiğini sevgiyle, sabırla beklemek, her zaman kalbi sanki duracakmış sanmak, nereye baksa onu görmek, her nefes alışında sevdiğini yaşamak demekti.
Yalnız genç kadın
Sanki daha önce sevdiğiyle doğmuş, dünya onsuz boşmuş gibi yaşamak. Her sabah kalktığında sol tarafının sızladığını hissetmek... Sevdiğini deliler gibi sevmek, özlemek, daha duvağını yeni açmış eli kınalı gelinin ne olduğunu bile bilemeden asker yolu, bahriyelisini beklemek demekti. İnsanlar tarafından başka gözle bakılan genç bir kadın yalnız kalır mı? Zihniyeti yanlış olanlara inatla 'ayaktayım' diyerek gururla eşinin geleceğini beklemek. Onunla gurur duymak, mutlu olmak, evinin hem kadını hem erkeği olmak, yavrularına anne-baba olmak demekti. Yavruları, 'Babam nerede' diye sorduklarında, 'Senin baban çok şerefli bir asker' demekti. Bahriyeli eşi olmak; fedakarlık demek, sıkıntılara göğüs germek, sabretmek demek. Sevdiği gemide kendisi yuvasında nöbet tutmak demekti. Yıllar geçse de asla pişmanlık duymadan gururla onunla yaşamak demekti. Kolay değildir bahriyeli eşi olmak. Bunu kimse anlayamaz ancak yaşamak gerek. Bahriyeli eşinin yaşadıkları saymakla bitmez, sayfalara sığmaz. Ne mutlu asker eşi, bahriyeli eşi olmak! Dünyaya tekrar gelsem yine bahriyeli eşi olmak isterim çünkü çok mutlu, gururluyum. Askerim; çünkü ben bahriyeliyim"
'Her gün şikayet'
Emekli bir başka astsubayın eşi Şenay Gürpınar ise şunları söylüyor: "Ben astsubay eşi emekli bir öğretmenim. 2 evladımızı en iyi şekilde okutup kariyer sahibi yaptık. Çok prestijli görevlerde çalışıyorlar. Eşimle 2 kişi 2 emekli maaşı alıyoruz. Evimiz arabamız var.,hiçbir sıkıntımız yok. Ancak eşimle evlendiğim 43 yılda 1 kez şikayetçi olmadığı günü hatırlamam. "Ben para istemiyorum isyanım haksızlıklara" diyordu. Bu ruh hali elbette evimize de yansıyordu. Sürekli söylediği, 'Biz subaylara altın tepside sunulan imtiyazı istemiyoruz. Adalet, eşitlik ve insan onuruna saygı istiyoruz. Üniformamız kefen, 1 ayın 8-10 gününü tek kuruş fazla mesai almadan 24 saat esasına göre kışlada geçiriyoruz. Ama klimalı ofislerinde günde 8 saat görev yapan büro memurlarıyla aynı, birçok memurdan daha alt kademeden göreve başlıyoruz. Haksızlıklara uğruyoruz, bu kanıma dokunuyor. Kanımızın rengi yeşil mi? Başka bir orduya mı hizmet ediyoruz? Subayın en yakın yardımcısı mıyız yoksa rakibi mi? Nedir bu düşmanca tavır?..' gibi sarfettiği sözlerden dolayı haksız mı? Siz söyleyin.
'Zorunlu kermes'
Eşim görevliyken orduevlerinde asker eşleri kermesler çaylar düzenlerdik. Subay eşleri aynı kocalarının zihniyetini bizlere uygulamak isterlerdi. Bu nasıl bir insanlık duygusudur nasıl bir zihniyettir? Ben öğretmenim. Eşim benimle aynı maaşı alıyor. Fakat onların hizmet koşulları, sorumlulukları bizlerle aynı mıydı? Elbette değildi tamam emeklinin unvanı, rütbesi olmaz diyelim. Peki o zaman neden bu imtiyaz ve ayrıcalık? Devletimizin ekonomik sıkıntısı bizlere gelince mi akla geliyor? Nimet ve külfet birlikte paylaşılsa ya! Bu maaşa, 'Ne yapalım imkanlar bu kadar' diyerek katlanırız. Bakınız hemşirelerden subay yaptılar. Sonra, 'Subay hemşire olur mu? Karizması çizilir' diye vazgeçtiler. Onlardan bir dönem önce ve bir dönem sonra aynı okuldan aynı eğitimle mezun olan hemşireler, daha ağır koşullarda çalıyor ama subayın maaşının üçte birini alıyorlar. Bu büe adaletsizliğin hukuksuzluğun imtiyazın kanıtıdır."
BİR ASTSUBAYA AŞIK OLMAK...
İsmini açıklamak istemeyen bir astsubay eşi yaşadığı zorlukları şöyle özetliyor: "Bir astsubaya aşık olmakla insan ne çok şey kaybeder bilseniz. Zordur, çok zordur. Mesleğinizden olursunuz, sağlığınızdan olursunuz. Ailenizden ve toprağınızdan olursunuz. En kötüsü karnınızdaki bebekten. Kaybetmişsinizdir çünkü, yanınızda yoktur o astsubay. Görevdedir izin gereklidir onca komutandan...
O astsubay eve dönene kadar siz yabancı bir memleketin hastane köşesinde acınızı üstlenmişsinizdir tek başınıza... Avuçlarınız soğumuştur, ruhunuz katılmıştır... İlk sınavınızdır belki de asker eşi olarak bu. Aklınızda magazin haberi gibi kalmıştır asker eşleri hiyerarşisi. Egeli bir kadındır bu belki, serzenişte bulunur dere otu bulamamış olmaktan Diyarbakır'ın Silvan'ında. Ertesi gün 8 şehit verilince Silvan'da, anlar kıyı Egeli astsubay eşi yeni gelin, ölüm enselerinde solumaktadır kalmamıştır dere otundan yana şikayeti artık. Emirler demirleri kesmektedir çünkü.
'SENDEN ÖZÜR DİLERİM KIZIM'
Bir astsubayın yaşadığı sıkıntıları kızına aktarışına kulak verelim: "Özür dilerim kızım; sana hak ettiğin maddiyatta bir hayat sunamadım. Her talebini karşılayamadım. İyi bir eğitim sağlayamadım. 2 yılda 1 gördüğüm keyfi atamalarla düzenli bir okul hayatın olamadı. Bazen kültürünü, bazen dilini bilmediğin çocuklarla farklı farklı okullarda eğitim gördün. Hiçbir arkadaşlığın 2 yıldan fazla sürmedi, hep yarım kaldın. Sana hak ettiğin bir oda veremedim. Adaletsiz lojman sistemi hayatımızı hep etkiledi. Birileri, "Lojmanın iyisi bana çıkar mı?" diye dertlenirken biz, "Acaba bize lojman çıkar mı?" diye kaygılandık. Çıkan lojmanlar ise kimsenin beğenmediği, güneşsiz, küçük basık yerler oldu. Bazen o kötü lojmana bile muhtaç olduk. Terörün ne olduğunu öğrenemeyecek kadar küçüktün. Öğrendin silah sesleriyle... Özür dilerim kızım; her istediğinde yanında olamadım. Hep birözlemle büyüdün. Keyfi mesailer, keyfi nöbetler, cezalar, denetleme hazırlıkları buna sebep oldu. Bazen seni ve ailemi götüremedim çalıştığım yerlere. Statümü ve rütbemi sen de taşıdın benim gibi. Serviste sana gösterilen yere oturdun. Yaşıtlarının babaları farklı rütbelerde olduğu için onlarla aynı sosyal mekanlarda oturamadın. Çok sıra bekledin. Seni hak ettiğin tatile götüremedim. Kamp sırası ise 10 yılda bir gelemedi. Diğerleri gibi her yıl gidemedik. Puanımız kontenjanımız yetemedi. Hastalandığında A polikliniğine gidemedik. Diğerleri gibi güzel parklarda oynayamadın. Astsubay olduğum için özür dilerim kızım."
'ALT RÜTBELİNİN EŞİYİM, SELAM YOK'
İsmini vermek istemeyen bir astsubay eşinin aktardıkları çok çarpıcı: "Kimya ve İngilizce öğretmeniyim. Anne, baba, abla ve dedesi öğretmen olan, milliyetçi, İzmir'de modern bir ortamda yetişen, kolej ve Fen Lisesi okuyan bir kadınım. Fakat astsubay, eşi olduğum için 14 yıllık evliliğimde hiç kimsenin maruz kalmak istemeyeceği tavırlardan dolayı ordudan soğuyan bir vatandaşım. Bu kültürle yetiştiğim için orduevlerinde ve lojmanlarda zaman zaman aşağılanmalara maruz kalmaya alışmakla beraber 14 yıldır bir astsubay eşi olarak hem gururluyum hem de ordu tavrını içime sindiremiyorum. Bu seneler boyunca başıma bir çok olay geldi. Askeri ortamlardan mümkün olduğunca uzak durmaya çalıştım. Eşimin hapse girmesi, sicil notunun fazlasıyla düşürülmesi pahasına askeri çaylara gitmemeye çalıştım. Buna rağmen çok sinir oldum, orduya küstüm. Derste olduğum saatte bile çaya katılmam için eşime uyarı geldi. 40 öğrenciyi bırakıp müdürden izin alıp komutan eşlerini memnun edecekmişim.Gitmedim tabi ki... Sadece şehit olduğu zaman insan yerine konulan astsubay ve uzman erlerin fazlasıyla sorunu var. Fakat eşlerin kabahati ne? Subay eşi bir meslektaşım beni subay eşi zannederken verdiği selamları astsubay eşi olduğumu anlayınca kesti. Okullarda bile subay eşleri öğretmenlerin yerleri bizden uzaktır. Kim subay, kim astsubay eşi anlarsınız. Gümüldür'de havacıların kampına yandaki pansiyonda kalırken yemek yemeğe giderdik. Orada bile lokantalar, plajlar ayrı. Astsubay plajı taşlı ve küçücükken, subay tarafı kumluk ve ferah. Subay komşularımız bizlere selam bile vermeye üşeniyorlar. Subayları yetiştiren bir öğretmen olarak hakkımızı çiğneyenlere hakkımı helal etmiyorum."
yarın: İç Hizmet yönetmeliği
YAZI DİZİSİ-14
DAHA ÇAĞDAŞ İÇ HİZMET YÖNETMELİĞİ İSTİYORLAR
Astsubaylar, 52 yıldır uygulanan TSK İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği'ne dikkat çekiyor. İç Hizmet Yönetmeliği'nin bazı maddelerinin çağa ayakuydurarak yenilenmesiyle, daha insani ve huzurlu bir ortamın sağlanacağından kuşku duymadıklarını vurguluyorlar...
1961 yılında Milli Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği, aradan geçen 52 yıl sonra bazı maddeleri zamana yenik düştüğü için astsubaylar tarafından eleştiriliyor. Astsubaylar; askeri disiplin ve geleneklerin karşısında olmadıklarını, ordudaki huzur ortamı için genel işleyişi şikayet etmek gibi bir dertleri olmadığını özellikle belirtiyor. Fakat gelişmiş ülke ordularında ast üst ilişkilerinde yaşanan daha modern ve çağdaş uygulama ve hiyerarşik yapının, Türk ordusunda da olmasını istediklerini belirtiyorlar. Rütbelere saygının arkasında olduklarım ifade eden astsubaylar; çağdaşlaşan İç Hizmet Yönetmeliği'yle, daha insani ve huzurlu bir ortamın sağlanacağından eminler.
'Gönül isteği şart olur mu?'
Astsubaylar İç Hizmet Kanun ve Yönetmeliği'nde çağa uygun olmadığını düşündükleri bazı maddeleri tek tek sıralıyor. Madde 4'ten başlıyorlar: "Mesleğin istediği mutlak itaati her astın gönül isteğiyle yapması şarttır. İtaatin; amir veya üstün kanuni selahiyetinden korkmaktan ziyade onun bilgisine, rütbe, makamına, şahsına karşı duyulan saygı ve sevgiden ileri geldiğine, astın bütün hal ve hareketlerinde, her yer ve zamanda göze çarpmalıdır. Bakışlarında parlamalıdır." Bu maddeye getirilen eleştiri, itaatin 'gönül isteğiyle' yapılması şartı olarak gösteriliyor.
Bir de bakışları parlamalıdır' şartı çok da çağdaş bir durum olarak görülmüyor.
'Üst asttan hep mi bilgili olur?'
Madde 5'te, "Her astın amirlerinin daha bilgili ve tecrübeli olduğuna, Silahlı Kuvvetler'e ve memlekete daha fazla hizmeti bulunduğuna ve kendi hakkında daima iyi düşünür olduğuna itimat etmesi ve korunduğuna emin olması lazımdır" deniliyor. Burada ise yeni mezun bir teğmenin, 20 yıllık tecrübeli bir kıdemli başçavuştan daha bilgili olduğuna itimat edilmesi sonucunun çıkması ve hatta bundan emin olunması eleştiriliyor. Madde 7'de, "Üstlerin; asker, şahsi şeref ve haysiyetlerine dokunacak sözler söylemek, nerede olursa olsun çekiştirmek, şahsiyetlerini hor ve hakir görmek gibi teşebbüslerin; Silahlı Kuvvetler'in disiplin ruhuna asla uygun olmayan çok fena haller olduğunu ve bunların hiçbir zaman cezasız kalmayacağını her askerin bilmesi lazım" ifadesi yer alıyor. Astsubaylar ise burada üstlerin bu fiilleri yaptığında ceza almadığım söylüyor. Madde 8'de, "Ast, amirin her emrini bütün tahammül kuvvetini, sarf ederek istekle ve tam zamanında yapmağa mecburdur. Bundan başka gerek vazife sırasında ve gerekse vazife dışında amirlerine yardım etmek de her astın borcudur" kuralı var. Bu maddeki "vazife dışı" yaklaşımının ucunun açık olduğu ve özel hayata müdahale olduğu sonucu çıkarılıyor.
Gözüne istekle bakmak...
Madde 9'da, "Astlar, amirlerinin yanında her vakit dikkatli bulunurlar ve bir hizmet sırasında verilecek emirleri yapmaya hazır olduklarım göstermek için amirlerinin gözüne istekle bakmalıdırlar" hükmü var. Profesyonel yaşamda,"Gözüne istekle bakmak" zorunluluğu olması doğru bulunmuyor. Madde 18'deyse, "Amirler maiyetini sevgi ve samimiyet uyandırması itibarıyla soyadlarıyla da çağırabilirler" denilmesine karşın, genç bir teğmenin 40 yaşındaki bir başçavuşa ismiyle hitap ettiğinin görüldüğü belirtiliyor. Madde 20'deki, "Amirler, maiyetlerinin ruhlarına hakim olmalıdır" ifadesinin de çok sağlıklı olmadığı belirtiliyor.
Subaylara at yetiştirme hakkı
Eleştiri konusu olan diğer maddeler ise şöyle belirtiliyor: Madde 140:"Gazinolarda camekan önünde oturan ast, dışarıda bir üstün geçtiğini görürse toparlanarak başla selam verir. Sokaktan geçen ast, bir gazinoda camekan önünde bir üstün oturduğunu görürse elle selamlayarak geçer."Madde 73: "Subayların zati binekleri askeri veteriner hekimler tarafından parasız olarak muayene ve tedavi edilir. Bunların gerek hayvan hastanelerinde ve gerekse sivil veteriner hekimler tarafından tedavi edilmeleri halinde yem, ilaç, yer ve malzeme masrafları Milli Savunma Bakanlığı bütçesinden ödenir." Madde 143: "Ast, üste her yerde yol vermeye, umumi ulaştırma vasıtaları içinde yer vermeye ve kolaylık göstermeğe çalışır. Bunun için mümkün oldukça yerin ve yolun müsait kısmı üste terk edilmelidir. Merdivenler ve dar geçitler gibi yerlerde astlar durarak üstlerini selâmlar, yol verirler." Madde 155: "Kahve, gazino, sinema ve san- buna benzer umumi yerlerde bulunurken subay, askeri memur ve astsubaylar içeriye girince kahve küçük ise erbaş ve erlerin hepsi birden, büyük ise üst önlerinden geçerken kalkarak, her biri esas duruşta başlarıyla üstü selamlarlar. Madde 344:Hayvanlara bakan astsubay erbaş ve erler; veterinerin bulunmadığında yadahayvanlarıyla bir vazifeye gittikleri zaman hastalanacak hayvanlara yapılması lazım olan tedbirleri bilmeli ve yapabilmelidir. Hayvan hastalıklarına ait alametleri bümeleri lazımdır."
TEMAD'ın eleştirisi
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) Genel Başkanı Ahmet Keser, ana sorunun kanun ve uygulamaların genel hukuk kurallarına uygun hale getirilmemesi olduğunu söylüyor. TEMAD Başkanı şöyle devam ediyor: "Anayasa Madde 128'de; 'Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri, diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır' Biz de devlet görevlisiysek bu hükümlere tabii olmak istiyoruz. Türk Ceza Kanunu 2'nci maddesinde; 'Kanunim açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.' Fakat temel yasalara aykırı askeri mevzuat hükümleri vardır."
MAAŞ YETMİYOR PAZARDA ÇALIŞIYORUM
Emekli Hava Astsubayı Cengiz Bayram da bir aile dramı anlatıyor:" 1300 lira maaş alıyorum. 2 çocuğum var üniversitede okuyor. Birini zar zor evlendirdim, daha düğün borçlarını bitiremedim. Mecburen bankalardan kredi çektim ödemekte zorlanıyorum. İkinci çocuğum da üniversitede okuyor. Cep harçlığı verirken zorlanıyorum. İnsanca bir yaşamdan geçtik zaruri ihtiyaçlarımızı bile zor karşılıyoruz. Hiçbir emekli astsubay yoktur ki emekli olduktan sonra bir iş bulup çalışmasın. Yoksa geçinemez, ben de çalışıyorum. Pazarda bir yakınımın yanında günlük 20 lira alıyorum. O da ayda 14 gün. Yetiyor mu? Hayır ama günü kurtarıyoruz. İnsanca yaşamayı unuttuk, sosyal hayatımız neredeyse sıfır. Pazarda kendi meslektaşlarımı görüyorum. Biraz utanıyorum, 'Ama namusumla çalışıyorum' diye kendimi avutuyorum. Eşim ve çocuklarım halime üzülüyor. Onlara layık bir koca, baba olamamaktan utanıyorum.
'FERYADIMIZI DUYUN'
Yıllardır maaşların iyileştirileceği hayalleriyle uyutulduk, halen daha umut etmekten başka çaremiz yok. Başımızdaki siyasilerin feryadımızı duymasını istiyoruz. Subay ve astsubay arasındaki gelir uçurumunun bir nebze olsun kapatılması tek arzumuz. Paraya en fazla ihtiyacımız olduğu bir dönemdeyiz, ya çocuklarımız üniversitede okuyor yada evlilik çağları geliyor. Maaşı yetmeyince de çareyi intiharda bulan birçok meslektaşım var. Bulunduğum ilde 2 ay önce üniversiteyi bitiren çocuğunu evlendiremediği için bir emekli astsubay kardeşimiz intihar etti. Ne yazık ki tek sebep ekonomikti."
‘BENİ SUBAY YAPMADILAR’
Emekli Deniz Astsubayı Ali Kalaycı anlatıyor "Meslektaşlarımız artık daha bilgili ve donanımlı. Yüksek okul ve üniversite okuyorlar, yüksek lisans vedoktora yapıyorlar. Bunun; ülkemiz, Silahlı Kuvvetlerimiz ve meslektaşlarımız için çok önemli bir gelişme olduğu şüphesizdir. Mesleğimle ilgili çok kursu dereceyle bitirdim, 20'nin üzerinde üstün basan ve takdirname aldım, iktisat fakültesi mezunuyum. Askeri Personel Kanunu'nun 25. Maddesi, 'Kendi nam ve hesabına 4 yıllık fakülte veya yüksek okul bitirenler subay sınıfına geçirilirler' der. Der ama uygulamada bin bir güçlük çıkartılır,'Kadro yok' denir. Benim sınıfım İkmal. Kendi sınıfımla ilgili bir fakülteyi birdim ama maalesef dikkate alınmadı. 1’nci derecenin 1’nci kademesinden maaş alıyorum. Maaşım 1715 TL. 28 yıl hizmet süresi ve 18 yıl eğitimin karşılığı bu.."
Dostları ilə paylaş: |