Mesleğinde sağlığını kaybeden Emekli Deniz Astsubayı Mustafa Aytar'ın öyküsü çok çarpıcı: "Kalbimin yüzde 35 performansla çalışması ve kalıcı hasar bulunması nedeniyle malulen emekli edilmiş bir Deniz Astsubayıyım. Foça 'da yeni kurulan olanakları zayıf bir birlikte yoğun iş hayatıma başladım. Akşam, gece, haftasonu, bayram demeden, izinsiz çalışıyordum. Hasta olmak da yasaktı. Bitmeyen bir mesai hayatı yaşıyordum. Bu yokluk ve zor şartlar içindeki yoğun tempoya ve strese kalbim dayanamadı ve kalp krizi geçirdim. Mesai arkadaşım ikmal ' astsubayı koluma girip revire götürmek istedi. Birlik Kurmay Başkanı Yarbay, "Nereye gidiyorsun, bir yere gitmek yok! Daha çok işimiz var, rapor alırsan seni mahkemeye veririm" diyerek tehditler savurdu. Bu tehditleri dinlemeyip koluma girip revire götürdüklerinde hemen teşhis konulmuş, ambulans çağrılmıştı.
Birliğe telefon edildi sevk kağıdı istendi. Kurmay Başkanı hâlâ inanmıyor ve diretiyordu. İzmir 9 Eylül Hastanesi'ne yetiştirdiklerinde hemen yoğun bakıma alındım. Yarım saat geç gelsem ölürmüşüm. Neyse kalbime stend takıldı. Stend bir yıl dolmadan tıkandı. Çünkü astsubaya ilaçlı stend takılmaz, maliyeti daha fazla olduğu için bedelini devlet ödemez. Bir yıl geçmeden stend tıkanıp ikinci kalp krizini de geçirdim. Şu anda kalbimde hasar var ve yüzde 35'in altında performansla yaşamaya çalışıyorum. Daha sonra arkadaşların da desteğiyle Kurmay Başkanı'nı mahkemeye verdim.
Komutan baskısı
Birlik komutanım Tuğgeneral'in üstü kapalı tehditleri ve şahit olacak arkadaşlara uyguladığı baskı nedeniyle davadan vazgeçmek zorunda kaldım. Askeri Mahkemede savcı bile bana, "Sağlığını korumamışsın, sağlığını korumamak suçtur biliyorsun değil mi?"diyerek şikayete devam edersem sonumun kötü olacağını ima etmişti. Paşamızın o tarihe kadar içinde bir tane bile B olmayan sicil geçmişimi bir kenara bırakıp, sicil belgemi C, D hatta E ile doldurmasına ne demeli? Aslında pek çok meslektaşım bundan daha kötü durumlar yaşıyor çok iyi biliyorum."
yarın: Orduevi ve lojman sorunları
YAZI DİZİSİ-4 18 OCAK 2013 CUMA
ORDUNUN ORTADİREĞİ ASTSUBAYLAR
Lojmanlarda adil paylaşım istiyorlar
Rütbeli kesimin üçte ikisini astsubaylar oluşturuyor fakat lojman dağıtımında yüzde 55 subaylara tahsisat yapılıyor. Astsubaylar ancak "lojman
puanları" yüksekse lojmana sahip olabiliyor. Lojman seçme şansları ise yok, hele göreve yeni başlayana, lojman büyük ikramiye gibi bir şey
Astsubaylar çok sık tayin oluyor. Kimi zaman bir yerde 2 yıl kaldıkları bile olmuyor. İmdatlarına lojmanlar yetişiyor.
Fakat lojman paylaşımıyla ilgili epey dertliler. Bir astsubay, "Rütbeli kesimin üçte ikisini astsubaylar oluşturuyor fakat lojman dağıtımında yüzde 55 subaylara tahsisat yapılıyor. Ayrıca en iyi lojmanlara onlar geçiyor. Mesela bizim 4 ayrı yerde lojman var. En iyi yerler subayların. 80-90 metrekarelik küçük lojmanlarda hiç subay göremezsiniz. Onlar 100 metrakerenin üzerindeki dairelerde oturuyor. Ufak daireler hep astsubayların" diyor. Kendi oturduğu lojman 120 metrekare. Lojman puanı yüksek olduğu için girebildiklerini söylüyor.
800 TL kira nasıl verilir?
Bir başka Deniz Astsubayı'na kulak veriyoruz: "Bir çocuğum var, eşim üniversite mezunu fakat çalışmıyor. Denizci olduğum için hep turistik yerlere tayin oluyorum. Bu nedenle buralarda hayat biraz daha pahalı. Marmaris, Foça ve Çanakkale gibi yerlerde lojman imkanları da çok az. Bu yıl itibarıyla lojman puanım 145. Bu puanla istediğin lojmanı alırsın dediler. Meğer öyle değilmiş önce subaylara bu hak tanındı. Örneğin bir subaym 35-40 puanı var. O, 4 yıllık subay, ben 12 yüllık astsubay. Onlar bu kadarcık puanla yeni lojmanları alabiliyor. Sonra sıra bize geldiğinde kalanlarla yetiniyoruz. Yine de şükrettim çünkü Foça'da ev kiraları 700-800 TL, kira versem aldığım maaşla ailemi geçindir em em." Lojman konusunda adaletsizliğe sessiz kalmayan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir başka astsubay durumu şöyle özetliyor: "2009'da Ege Ordusu'nda lojman dağıtımına katıldım. Yaklaşık 450 personel bu dağıtıma katılmıştı. 80 küsur subay, 350'ye yakm da astsubay, uzman çavuş ve sivil memur vardı. Sadece 200 civarında daire dağıtılacaktı. Bunların yarısı subaylar için tahsisli, diğer yarısı sırasıyla Astsubay, uzman ve sivil personel içindi.
Bazıları lojmanını seçer alır
Önce subaylara lojmanlar dağıtıldı. Oraya 10-15 puanla gelmiş genç subaylara bile lojman teklif edildi. Bazısı aldı, bazısı beğenmeyip istemedi. Geri kalan personel ise kalan lojmanları kıran kırana paylaştı. Subayların beğenmediği zemin yada yüksek zemin katlar bile 97 puanla kapandı. 95 puanım olduğu için lojman alamadım. Lojman dağıtımında, hiçbir subay dışarıda kalamaz. Subaym beğenmediği her türden kötü daire şartlı olarak diğer personele tahsis edilir. Aynı binada astlar zeminlerde oturur. Şartlı oturanlar da her yıl karın ağrısı çeker aman bir subay dairemi almasın da çıkmayayım diye. Subay bloklarının zemin katlarında genellikle her daireye bir oda malzemelik olarak verilir, astsubay bloklarında zeminde de bir personel oturtulur aman devletin kaybı olmasın diye. Subaysanız lojmandaki arızanız hemen giderilir. Astsubaysanız sıra bekler durursunuz. Subaysanız, 5 yıl sonunda aynı daireyi tekrar alırsınız yada istediğiniz yeni bir daire. Astsubaysanız 5-6 yü sonra belki tekrar lojman görürsünüz."
Puana göre dağıtım
Durumu bu şekilde özetleyen astsubaym son sözü de şu oluyor: "Mevcut lojmanlardan yüzde 55 subay, yüzde 45 astsubay, yüzde 5 uzman ve sivil personel yararlanır kuralı mutlaka personel sayısıyla doğru orantılı olarak düzeltilmeli. Orduda 97 bin bin muvazzaf astsubay ve 45 bin subay var. Lojman, puanı yüksek olan personele hakça dağıtılmalı."
"SİZ ASTSUBAYSINIZ BU ORDUEVİNE GİREMEZSİNİZ"
Astsubaylar, orduevleri konusunda da dertli. "Çoğunluk astsubaylarda olduğu halde, yine kötü yerlerin kendilerine tahsis edildiğini" belirtiyorlar. Artık birçok yerde orduevleri subay-astsubay müşterek. Fakat büyük illerde subay-astsubay orduevleri yine ayrı. Bir astsubay, orduevlerinin verdiği hizmetten memnun: "İyi ve ucuz hizmet veriyorlar, eğlendiriyorlar, iyi şeyler yapıyorlar. Ancak, şikayetimiz şu: Subay ile astsubay orduevi ayrımı var. Mesela ben (isim söylüyor, ama yazılmasını istemiyor) bir orduevine sivil bir ahbabımm torpiliyle giriyorum. Kapıda bakıyor, Siz astsubaysınız, giremezsiniz' diyor." "Orduevlerinin subay-astsubay orduevi olarak ayrılmasını itirazınız var mı?" diye soruyoruz. "Var" diye söze başlarken, "Dünyada böyle bir ayrım var. Doğaldır ayırım olması" diyor. "Peki siz niye orduevlerinde bu ayrıma karşı mı çıkıyorsunuz?" diye soruyoruz. Yanıtı net: "İkimiz de ordu kökenliyiz. Niye ayrı olsun?" Hemen bir örnek veriyor bir diğer astsubay: Aksaray'da Vatan Caddesi'ndeki orduevinin 1978'den bu yana subay ve astsubaylara ortak hizmet verdiğini, aynı salonda oturulup yemek yenildiğini, "Bugüne kadar hiçbir olay çıkmadığını" anlatıyorlar; öteki orduevlerinde de aynı şeyin olabileceğini söylüyor.
Eşleri de hiyerarşik
Başka yerlerdeki subay-astsubay ayrımı konusunda ise, daha önce görev yaptığı Trabzon'dan örnek veriyor astsubay: "Trabzon'da kampımız vardı. Kumsalı bile ortadan zincir çekerek böldüler. Böyle ayrımlar var. Örneğin; yeni evlenmiş bir astsubayın eşi henüz durumu bilmediği için servis arabasında ön sıraya oturmuş; bir subay eşi onu yerinden kaldırmış. Bazı subay hanımları bize kırılmasın ama o hanım için denen şuydu: 'Kocası yarbay, ama kendisi general gibi davranıyor.'
Kampların bir yönetmeliği ve bir tahsis müdürlüğü olmasına rağmen keyfi dağıtımlardan ast rütbedeki personel oldukça rahatsız.
'22 yıl bekledim'
22 yıl sonra bir kamptan yararlanmak için talepte bulunan bir astsubayın anlattıkları ilginç: "Temmuz ayı çok yoğun başka bir tarih seçmelisiniz yanıtı aldım. 22 yıl sonra ilk kez böyle birşey istedim daha kaç yıl çalışmam gerekiyor bu tesislerden yararlanmak için? Ama subaylara kontenjan yüzdesi avantajıyla herşey çok kolay." Kamplara ve orduevlerine farklı bir açıdan yaklaşan bir astsubay da, "Şimdi 5 yıldızlı oteller gibi orduevlerimiz tesislerimiz var. Bize hitap ediyor. Yüzme havuzları var. Şimdi bunların hepsi birden istediğimiz gibi olamaz tabii, zamanla olacak. Orduevlerinden şikayetimiz; orduevlerine tayin edilen yöneticiler niteliksiz ise verdikleri hizmet de niteliksiz oluyor. Çünkü onlar orduevlerine göre yetiştirilip de gelmiyorlar, kıtalardan geliyorlar. Bu durum hoş değil" diyor.
"ÇAY BİLE İÇİRMİYORLAR"
Girne'den bize ulaşan bir astsubay anlatıyor: "Kızkardeşim bilgisayar yüksek mühendisi. Hava Kuvvetleri'nde subay olarak orduya girdi. Babam ve annem benim üzerimden Astsubay yakınları için , verilen kimlik kartını almıştı. Bu kimlikle astsubay sosyal tesislerinden yararlanabiliyorlardı. Kardeşim subay olunca subayların imkanları daha iyi olduğu için subay kimliği aldılar. Subay sosyal tesislerinden yaralanmaya başladılar. Astsubay olarak ben, ailemle subay tesislerinde aynı anda oturup çay bile içemeyiz. Bunun için yönetimden özel izin almak gerekiyor ki çoğunlukla vermiyorlar. Kardeşimle oturamıyorsam, babamla oturamıyorsam onu bırakalım askeri sivil memur diye çalıştırıp kimlik verilen mesai arkadaşımla bir bardak çay içemiyorsam bu sosyal tesisler niye var? Bu mantık hangi medeni ülkede var? Birileri bu ordunun sorunlarını sahiplensin. Sendikamız olsun."
"KIZIM SUBAY, EŞİM ASTSUBAY ORDUEVİNE"
30 yıl silahlı kuvvetlerde görev yapmış, isminin açıklanmasını istemeyen emekli bir astsubay yeni yaşadığı bir olayı anlatıyor: "Eşim emekli öğretmen, kızım mühendis, damadımz subay. Eşim emekli olduktan sonra torununa bakmak için Ankara'ya kızımın yanına gitti. Bir gün eşim ve kızım Ankara'da bir subay orduevine gidiyorlar. Kızım girebiliyor ama eşimi almıyorlar. Gerekçesini sorunca, 'Siz astsubay eşisiniz, buraya giremezsiniz' diyorlar. Normalde kızım yanında herhangi bir misafiriyle de bu orduevine gidebilir ama kendi öz annesiyle orduevine giremiyor. Bu olay eşimin ve benim moralimi çok bozdu. Bu kötü muamele karşısında günlerce uyuyamadık. Subay ve astsubay orduevleri birleştirilmeli.
yarın: Tayin sorunları
YAZI DİZİSİ 5 19 OCAK 2013 CUMARTESİ
21 YILDA 10 TAYİNE EŞYA BİLE DAYANMAZ
Sık tayinler assubayları ekonomik yönden zorluyor, çocuklarının eğitim hayatı sekteye uğruyor. Sınır karakollarında görev yapanlar bir de evliyse hayatları çok zor. 21 yılda 10 kez tayini çıkan bir assubay eşya dayandıramadığını söylüyor .
Görevde olsun,emekli olsun astsubayların en çok alındıkları ve tepki verdikleri konu,başka meslek sahipleri ile kıyaslanmaları. Bu kıyaslama yapılırken,kendi isteklerini dile getiren ve haklarını savunanların astsubaylığı küçümser bir eda içinde konuşmaları ya da açıklama yapmaları tepki çekiyor. Hani var ya;”Bir astsubay kadar itibarımız yok” Bile…Kadar….İşte bu kıyaslamalara kıdemsizi de kıdemlisi de yenisi de emeklisi de amiyane sözcüğü ile “gıcık” oluyor. Küçümsercesine yapılan kıyaslamalara tepki gösteren astsubaylar, bu arada kendi durumlarını,çalışma koşullarını ve sıkıntılarını anlatıyor. Bir de sık tayinler var ki sormayın… Assubayları ekonomik yönden zorluyor ve yoruyor. Aile düzenleri alt üst oluyor. Hele bir de eğitim gören çocukları varsa sürekli okul değiştirmek çocukların psikolojisini bozuyor. Normal şartlarda astsubay meslek hayatında 3 defa şark hizmetine gidiyor. Subaylar ise 1 kez şark görevi yapıyor. Astsubaylar bu dengesizliğe çok isyana etmeseler de yıprandıklarını belirtiyorlar. Her defasında eşya taşımak ki eşyaların kullanılacak halinin kalmadığını söylüyorlar, lojman-ev sorunu yeni bir hayata adapte olmanın güçlükleri onların canını sıkmaya yetiyor.
Kim sürekli tayin oluyor?
Jandarmada çalışan 21 yıllık bir astsubay kıdemli başçavuş şunları söylüyor; ben basından takip ediyorum profesörlerimiz olsun ya da başkaları olsun, hep Silahlı Kuvvetler’de astsubayların aldığı maaşı göz önünde tutuyorlar. 21 yıllık askerim, bu 21 yıllık hizmetimde 10 kere il gezmişim, bunun 8 yılı Güneydoğu’da. Eşyam da taşınıyor,gidiyor geliyor. Ben şimdi bizi örnek gösterenlere soruyorum Bu ülkede kaç kişi canını vermek pahasına Güneydoğu’ya gidebilir?
Bu noktada astsubayların telaffuz etmediği ama bizim hissettiğimiz bir soru aklımızdan teğet geçiyor: Hangi sermaye güneydoğuya yatırım yapıyor? Dillere pelesenk edilen “Sermaye güven ister” lafı iyi de insanın canı güven istemez mi? Başçavuş son noktayı koyuyor: “Ahkam kesmek çok kolay, herkes kesiyor” Ekonomik durum ya da geçim sıkıntısı konusunda ise şunları söylüyor; “Ben 10 defa tayin oldum 10 il gördüm. Şimdi görebiliyor musunuz durumumuzu,aldığımız maaş ortada,iki tayin demek bir yangın demek . İki defa taşının eşyanız hurda olur. Ben demek ki beş defa eşya değiştirmek mecburiyetindeyim. Yazık günah”
Sinemaya 1 kez gitmiş
İstihbaratçı bir astsubay da aynı konuda dertleniyor. Yaptığımız hizmete göre 24 saat hizmet veriyoruz. Karakolda görev yapan bir arkadaşın bölgesinde 8 tane olay olsun,aynı gün 8 olaya gider. Bazen gazetelerde okuyoruz; mesela dün şöyle bir haber vardı; Silahlı Kuvvetlere zam yapılacak, polisler ayağa kalktı . Polis bir gittiği ilde 13-15 sene kalıyor. Şark’ı bir tane. Benim astsubay arkadaşlarım 2 yıl gider doğu’ya 2 sene batı, 2 sene doğu, 2 sene batı git babam git! Emekli oluncaya kadar böyle git,gel. Ben lojmanda oturmuyorum,kirada oturuyorum. Verdiğim kira bedeli 500 lira . Elektrik,su ,doğalgazı şunu bunu ekleyin 700 lira .
Çocuklardan birine diğeri gönül koymasın diye “Oğlum seni de gelecek yıl dersaneye göndeririz” dedik. Kızım için 350 TL dersaneye veriyorum 1000 lirayı geçti, maaşın yarıdan fazlası gitti. Ben hayatım boyunca sinemaya bir kere gittim o da astsubay okulunda öğrenciyken. En büyük lüksümüz sosyal tesislerde vakit geçirmek.”Kıyaslama” konusunda deniz astsubaylarından da yakınlamalar dinledik. İsminin açıklanmasını istemeyen bir Başçavuş “Geçenlerde bir televizyonda duydum çok rahatsız oldum. Bir öğretmen arkadaş assubaylar şu kadar maaş alıyor diye kıyaslama yapıyordu. Bence kıstas o olmamalı. Yani öğretmenin karşılığı asker olmamalı. Avrupa birliğine öğretmenleri kıstas almak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü askerlik çok farklı bir meslek.”
24 Saat nöbet çabası
Kıdemli bir Başçavuş nizamiye nöbetine değiniyor. “Astsubaylar nizamiye’de 24 saat esasına göre nöbet tutuyor. Subaylar hiçbir zaman 24 saat esasına göre nöbet tutmuyor, hatta beşinci hizmet yıllarında Nöbetçi amirliği nöbeti tutuyor. Devriye yok, askerle en ufak temas yok,en ufak bir sorumluluk yok vs. vs. Başçavuş ise hiçbir kurumda örneği olmayan 24 saat ayağında bot dibine kadar risk ve sorumluluk altında nöbet tutuyor.
Kızımın doğumunda izin alamadım
Emekli bir jandarma astsubayı yaşadığı sorunları özetlemiş: Okuldan mezun olduk,karakol komutanı yaptılar, 25 yıl sonra yine karakol komutanıydım. Atandığım Doğu bölgesindeki karakolların çoğunda lojman yoktu. Herkesin bekar olması şart veya bekar yaşaması gerekiyor gibi bir mecburiyet varmış gibi davranılıyor.Atama istek formunda 5 tercih yapıyorum 5' te sıfır. O zaman niye tercih yaptırıyorsunuz? Bir de doğuya 4 kez atanıyorsunuz.Doğu'da görev yapanların en kıdemlisiyim ve 7 yıldan fazla doğuda kalmışım tekrar atıyorsunuz. Atama istek formu dikkate alınmadığı için erken yaşta mesleğe küserek ve de istemeyerek emekli oldum. Fakat okuttuğum bir kızım olduğu için çalışmak zorundayım. Tuğay,alay,tabur,bölük,karakol,takım ve tim nerede görev yaparsak yapalım zimmet ve sorumluluk bizde ama yetkimiz yok. Ben doğu’da 7.5 yıla yakın bekar kaldım. Çocuğumun doğumunda tabur komutanı izin vermediği için eşimin yanında olamadım. Evlenmek için izin dilekçemi yazdım, amirim dilekçe üzerine düğününüzü erteleyin diye yazdı. 6 kardeşiz yarısının düğününde bulunamadım. Çünkü izin alamadım.
Sorumlusun ama para yok
Emekli astsubay Muzaffer Güney’in anlattıkları çok çarpıcı : “1974’te Keşan Levazım şubesine tayin oldum. Eşya saymanlığı görevini bir yüzbaşı yapıyordu . Bazı nahoş olaylardan sonra bu yüzbaşıyı görevden aldılar. Daha sonra beni eşya mal saymanı olarak atadılar. Göreve başladım. Maaşımın haricinde saymanlık puanı almam gerekiyordu. Müfettişe ben rapor vermeme ve sicilimin iyi olmasına rağmen bana ek ücret verilmedi.Çünkü ben astsubaydım. Bu görevi yaptığım 2 yıl boyunca bana saymanlık ücreti ödenmedi. Ben emekliyim bu tür haksızlıklar devam ediyor mu bilmiyorum. Ben, astsubay olarak bu görevi yapmaya yeterli değilsem neden bana bu görev verildi? Eğer yeterliysem neden görevimin hak ettiği saymanlık ucretini alamadım? Suçum assubay olmak mıydı?
‘8 yıl Doğu’da görev yaptım’
Antalya Jandarma komutanlığında görev yapan bir astsubaya kulak veriyoruz: Uzman çavuşluktan astsubaylığa geçtim. Uzman çavuşken ilk atamam 1991’de Mardin’deydi. 5 yıl görev yaptım. Assubayken de 3 yıl Muş’ta çalıştım. Toplam 8 sene Doğu hizmetim var. 8 yılın 6 aylık bölümünü stajerim diye Doğu hizmeti olarak saymadılar. Şimdi tekrar doğu hizmeti yapmam için yazı geldi. 2008’den sonra Doğu’ya giden personelin 6 aylık stajerlik dönemi hizmetten sayılıyor ama 2008' den öncekiler sayılmıyor. O zaman görev yapmadık mı?Yaptık, hem de yoklukta görev yaptık. OHAL’in terörün en şiddetli olduğu dönemde görev yaptık ve benim personeli olduğum jandarma teşkilatı bunu görmezden geliyor. İnanın ki benim gibi birçok personel mağdur.
YARIN : GÖREV VE KADRO SORUNLARI
YAZI DİZİSİ . 6 20 OCAK 2013 PAZAR
Ankara gibi olayı ve nüfusu çok bir ilin bomba imha ve olay yeri inceleme kadrolarının sayısı ile Kırıkkale,Kırşehir gibi küçük illerin kadro sayısı aynı. Yurtdışında yüksek lisans için astsubaylara ayrılmış bir kadro bile yok. Yerinde dil öğrenimleri için kadro astsubaya 1,subaya 5 şeklinde. Geziler kadro yine adaletsiz, 1 astsubaya 15 subay.
Yurtdışında yüksek lisans için kadroları yok
Astsubayların kadro ve uzmanlaşmaları ile ilgili sıkıntıları üzerinde konuşmaya değer birçok örnek ile başlayalım. Olay yeri inceleme Timi’nin ve “bombacı”denilen patlayıcı madde imha uzmanı astsubayların parmak bastığı bir konu var. O sıkıntıyı bir başçavuş şöyle anlatıyor; Ankara'nın nufusu 4.5 milyon. Kırıkkale,Kırşehir yahut başka bir küçük ile ele almamım, nüfusu 50-60 bin, 100 bin olan. Kadrolarımız aynı. Olay yeri inceleme timi’nin bu illerdeki kadrolarıyla bizimki aynı. Bizim burada müdahale ettiğimiz olayların kapsamı,sayısı,oraların 3-4 katı ama kadrolar aynı. Bu konuda bir düzenleme yapılması hususunda müracaatlarımız var.
İL KÜÇÜK KADRO BÜYÜK
Başçavuş’un bu nazik ifadeli isteğini biraz açacak olursak; İller arasındaki kadro adaletsizliğini gidermeli.Her ilin nüfus ve olay potansiyeli dikkate alınarak güvenlik kadroları oluşturulmalı diyebiliriz. Astsubay jandarma bölgesindeki bomba ihbarlarına müdahale ettiklerini ayrıca askeri birliklerdeki mühimmat bomba imha işini de üstlendiklerini belirtiyor. Kadro sorununu anlatmak için konuya giren bir başka astsubay, kadrolardaki dengesizliğin yarattığı sorunları şöyle anlatıyor. “Orduda yaklaşık 95 bin astsubay 35 bin de subay var .Lojmanlar Ankara’da 1000 adet ise bunların 550 ‘si subayların 400’ü astsubayların, 50' si de memurların. Kamu konutları Kanunu’nda “yararlanma şartı” olarak sadece bir hüküm bulunuyor. O da daha once lojmandan yararlanmamış olmak şartı.
“Yararlananlar puanlarına göre istifade eder” diyor. Sadece kanunda bir satırda, “TSK ihtiyaçları doğrultusunda yönetmelik çıkarır dediği için ve bu yönetmelikleri hazırlayanlar da subaylar olduğu için maalesef sonuç böyle oluyor. Nakdi ödüller yine yüzdelendirilmiş. Yaklaşık yüzde 5 subay yüzde 3 astsubay,yüzde 2 uzman erbaş olarak… Yurtdışında yüksek lisans için astsubaylara ayrılmış bir kadro bile mevcut değil, Yerinde dil eğitimleri için kadro astsubaya 1 subaya 5 şeklinde. Geziler için kadro yine adaletsiz 1 astsubaya 15 subay. Büyük karargahlarda astsubaylardan çok subaylar mevcut. Mesai şartlarına gelince gerçek anlamda kişiye hizmet ediliyor. Komutan özellikle sert ise kimse “hayır” diyemiyor. Yapılan işlem eksik veya yanlış olsa da...
KADRO HANTALLIĞI
Aynı astsubay bir başka kadro sorununun astsubaylar üzerinde yarattığı yüke değiniyor. Yanlış kadrolaşmadan dolayı zaman içinde TSK hantallaşıyor. Bir örnek vereyim. Denetleme sistemi var. Bu oldukça da gerekli bir sistem. Ancak Milli Güvenlik öğretmeni olarak görev yapan albaylar, bu ders kaldırılınca boşa çıktılar. Ve denetleme subayı olarak atandılar. Denetçi subayın sayısı artınca birliklerimizde iş yapamaz hale geldik. Düşünün, dünyanın hangi işinde bir işyeri yılda 25-30 kez denetlenir? Sadece denetime hazırlanmak için 10-15 gün sürüyor. Bunun yanında gece dersleri var, nöbetler var… İnanın astsubaylar ve aileleri çok mutsuz… Sistemde teğmenden çok albay var. Sizin çalıştığınız birimde 10 yöneticinin 6 memurun olduğunu düşünün. Bir de MSB tarafından kurulan Astsubay Hakları Komisyonunun kimlerden oluştuğuna bakın. 1 Tuğgeneral, 2 kurmay albay,2 kurmay yarbay, 2 kurmay binbaşı…”
İYİ ÖRNEKLER DE VAR
Branşlaşma ya da uzmanlaşma konusunda bir jandarma kıdemli başçavuş ise olumlu örnek veriyor. Kendi uzmanlık alanını anlatarak başlıyor söze “Üçbuçuk aylık bomba imha temel kursundan sonra bir aylık tekamül (gelişme) kursu gördük. Daha sonra Bosna Hersek’te Türk Barış Kuvvetleri'nde görev yaptım. Ardından Amerika’da Luisana Polis Akademisi’nde 6 hafta sureli Patlayıcı Maddelere Karşı Önlemler Kursu gördük. Bu nedenle branşlaşma kapsamındayız. Sürekli aynı görevi yapıyoruz. Olay Yeri İnceleme Timi’nde branşlaşma iyi oturdu. İki yıl önce ihtisaslaşma diye bir kitap hazırlandı. İhtisas kitabında adınız varsa, başka bir ile de gidecek olsanız kesinlikle ihtisasınız olan branşlara atanıyorsunuz. “Trafik için de var mı? Trafikte de var, ama şu anda bir trafik timimiz mevcut 3 bin personel kursu görmüş assubay olarak. Yani hepsini branşta istihdam etmek mümkün değil. Bizde ise, öyle değil. Bizim sayımız kadar branş yerimiz var, ondan dolayı aynı branş yerlerine tayin oluyoruz.
20 yıl kıdemden sonra ilk kadroya dönüş
Antalya'dan emekli Astsubay Mehmet Ali Kılınç, ilginç bir noktaya temas ediyor; “Sadece 1 yıl kıdemli astsubayın, görev yapıp ayrıldığı kadroya 20 yıl kıdem aldıktan sonra yine aynı pozisyonda dönmesine ne dersiniz? Böyle bir meslek grubu hiç duydunuz mu? Astsubaysanız, bu olağan bir durumdur. Diyelim ki , mahalle kahvesi ortamında 50 yaşında bir emekli subaya 70 yaşında bir emekli astsubay “Ali bey” olarak tanıştırıldı. Aradan bir süre geçip emekli astsubay olduğu subay tarafından öğrenildiğinde anında subay “Bey”i kaldırır babası yaşındaki adama “Ali” demeye başlar. Bütün zamanlarda olduğu gibi astsubaylar bu mesleği ekonomik zorunluluk nedeniyle seçmişlerdir. Bu nedenle astsubay emekliliğini hak etme gününü iple çeker. Çalıştığı dönemde 20 yılını dolduran astsubay emekliliği hak eder,emekli olur. Emekli maaşı yetmese bile ek işte çalışırdı. Emekli olmak bir kurtuluştu. Artık emeklilikte yaş sınırlaması nedeniyle bu da mümkün değil. 60’lı yaşlarınıza kadar böyle adaletsiz, zor şartların hüküm sürdüğü bir ortamda umutsuz görev yapmak zorundasınız.
‘Aynı gemide yarım tazminat’
26 yıllık bir deniz astsubayıyım. Meslek hayatımın 20 yılını denizlerde fındık kabuğu gibi sallanan fırkateynlerde geçirdim.Aylarca ailemden uzakta kaldım.
Kızım, evden çok uzaklardayken dünyaya geldi. Onu 3 aylık olduğunda görebildim.Sonrasında da ayrılıklar hiç bitmedi. Eşim kızıma hem anne oldu hem de baba,seyirlerden dönünce beni tanımadı. Kiralık evlerde kömür taşırken merdivenlerden düştü ayağını kırdı ben yine yoktum. Ama hiç yılmadım hep vatana hizmet görevimdir dedim. Fırtınalı havalarda boynuma astığım poşetin içine kustum ama görev yerini terk etmedim. Fakat aynı gemide görev yaptığım subayın denizde çalıştığı için aldığı tazminatın yarısını aldığımı öğrendiğimde dondum kaldım. Düzeltilir, bir hata vardır dedim. Aynı subayın amir olduğu için bir tazminat,kurmay olduğu için başka bir tazminat daha aldığını duyunca düzelir, bana da verilir nasılsa diyerek ses çıkarmadım.
Emekli olunca benim maaşımın yarıya düştüğünü ama o subayın maaşının hiç düşmediğini öğrenince “pes”artık dedim. Bizim başkalarının parasında gözümüz yok. Ama haksızlıklar bunlarla sınırlı değil. Yaz kampları onlara hizmet eder,lojmanlar onlarındır,orduevleri krallara layıktır, makam araçları vardır.Biz de maalesef kira köşelerinde sürünür belki meslek hayatımız boyunca bir kerecik yaz kampına gidebiliriz. Bu maddi sıkıntıların yanında uğradığımız baskılar, hakaretler ve aşağılanmalar hiç bitmez. Derdimizi kime anlattıysak hep, "çalışmalar devam ediyor”denildi. 10 yıldır birşey değişmedi.
YARIN . OYAK’TA SÖZ HAKKI
Dostları ilə paylaş: |