Yazili üNİTE: I konu: tarih biLMİne giRİŞ


Aşağıdakilerden hangisinin oluş zamanı diğerlerine göre daha belirgindir?



Yüklə 389,87 Kb.
səhifə2/4
tarix26.08.2018
ölçüsü389,87 Kb.
#74716
növüYazi
1   2   3   4

2. Aşağıdakilerden hangisinin oluş zamanı diğerlerine göre daha belirgindir?
A) Türkiye şubat ayının 28’inde NATO’ya girmiştir.

B) Atatürk, 19. ve 20. Yüzyılda Yaşamıştır.

C) Yazı günümüzde yaklaşık 5000 yıl önce bulunmuştur.

D) Kars Antlaşması ekim ayının 1. Yarısında imzalanmıştır.

E) Türkiye, 1932 yılının 28’inde Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur.
Doğru Cevap: E
3.

MÖ tarihleri Miladi Takvimi’nin başlangıcından geriye doğru gittikçe, MS tarihleri ise Miladi Takvimi’nin başlangıcından günümüze doğru geldikçe sayısal değer olarak artar.


Bu bilgiye dayanarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılabilir?
A) MÖ iki tarihten sayısal değeri büyük olan küçük olandan daha eski bir tarihi gösterir.

B) MÖ iki tarihin arasındaki süreyi bulmak için bu iki tarihi toplamak gerekir.

C) MÖ bir tarih ile MS bir tarih arasındaki süre bunlardan sayısal değeri küçük olanı sayısal değeri büyük olandan çıkarılmasıyla bulunur.

D) MS iki tarihin arasındaki süreyi bulmak için bu iki tarihi toplamak gerekir.

E) MS iki tarihten sayısal değeri küçük olan büyük olandan daha yakın bir tarihi gösterir.


Doğru Cevap A
TÜRKLERİN KULLANDIĞI TAKVİMLER



Türkler tarih boyunca birçok takvim kullandı. Bunlar:

-12 Hayvanlı Türk Takvimi

-Hicri Takvim

-Celâli Takvim

-Rumi Takvim

-Miladi Takvim


-12 Hayvanlı Türk Takvimi: Türklerin kullandığı en eski takvimdir ve Türklerin milli takvimidir. Her yıla bir hayvan ismi verilir ve 12 yılda bir devir yapar.

Bu takvimi; İslamiyet’ten önceki Türkler, Çinliler ve Tibetliler kullanmışlardır.

Güneş esaslı bir takvimdir ve bir yıl 365 gün 5 saat olarak belirlenmiştir.

21 Mart bu takvimin başlangıcı kabul edilmiştir. “Nevruz (Yeni Gün) ” (Bahar Bayramı) Olarak kabul edilmiştir.

-Hicri Takvim: Hz. Muhammed (s.a.v.)’ın 622 yılında Medine’ye hicreti takvimin başlangıcı kabul edilmiştir. Ay (kamer) yılına göre düzenlen bu takvimde bir yıl 354 gün olarak hesaplanmıştır ve Miladi Takvime göre 11 gün daha az olduğundan her yıl 11 gün geri gitmektedir. Bu nedenle her 33 yılda bir devir yapar. Hicri takvim ülkemizde sadece dini günlerin, ayların ve dini bayramların belirlenmesinde kullanılmaktadır.
Türklerin İslamiyet’i kabul ettikten sonra Hicri takvimi kullanmasının Nedenleri:

-Dinsel değişmelerin toplumları etkilemesi

-Türklerin kültürel değişmelere açık olması

-Türklerin İslam dünyası ile ilişkilerini kolaylaştırmayı amaçlaması


-Celâli Takvim: Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah döneminde Ömer Hayyam başkanlığındaki bir kurul tarafından düzenlenmiştir. Güneş yılı esasına göre düzenlenmiştir. Selçuklular bu takvimi daha çok mali alanda kullanmak için hazırlamışlardır.

-Bir yıl 365 gün 6 saat olarak belirlenmiştir.

-1079 yılında kullanılmaya başlanan bu takvimde yılın başlangıcı 21 Mart (Nevruz) olarak kabul edilmiştir. Bu takvimi Harzemşahlar ile Babürler tarafından da kullanılmıştır.

-Rumi Takvim: 1677 yılında Mart ayını yılbaşı kabul eden Rumi Takvim yapıldı. Osmanlı tarihinde 1839 tarihinden itibaren bütün resmi ve mali işlerde görülen aksamanın önüne geçmek amacıyla kullanılmıştır.

-Osmanlı Devleti, bu takvimi hicri 1255 (1839) tarihinde başlatmıştır. Bu nedenle Rumi takvim ile Miladi takvim arasında 584 yıl zaman farkı vardır. Yıl 365 gün 6 saat olarak kabul edilir ve 1 Mart mali yılbaşı olarak kabul edilmiştir. 1982 yılına kadar bu uygulama devam etmiştir. 1982 anayasasında mali yıl 1 Marrttan 1 Ocağa alınmıştır.


-Miladi Takvim: Yıl 365 gün 6 saat olarak kabul edilir. 1 Ocak 1926 yılından itibaren kullanılmaya başlamıştır. Gregoryen takvimi adı ile de bilinen bu takvim Hz. İsa’nın doğumu takvimin başlangıcı olarak kabul edilir. Miladi takvimde yılın ilk günü 1 Ocak’tır.





Hicri tarihlerin miladi tarihlere çevrilmesi:

HT/33=Fark

HT-Fark=X

X+622= MT




Miladi Tarihin Hicri tarihe çevrilmesi

MT-622=X


X/33=Y (sonuç)

HT=X+Y



Rumi tarihlerin miladi tarihe çevrilmesi:

RT+584=MT




Miladi tarihin Rumi tarihe çevrilmesi

RT=MT-584





TARİH YAZICILIĞI



Yazılış şekillerine göre tarih yazıcılığının gelişim süreci:

—Hikâyeci (Rivayetçi) Tarih

—Öğretici (Pragmatik) Tarih

—Araştırıcı Tarih Yazıcılığı (Neden-Nasılcılık)

—Sosyal Tarih:

—Kronik Tarih:

—Neden-Nasılcı Tarih (Araştırmacı, Bilimsel)
İnsanlar, çeşitli alanlarda edindiği tecrübeleri gelecek nesillere aktarma ihtiyacı duymuştur. Bundan dolayı kendileri ile ilgili çeşitli konuları yazılı hâle getirmişlerdir.
Hititlerde anallar yıllıklar,

Gök Türklerde kitabeler,

Osmanlılarda vakayinameler,

Ruslarda kronikler



tarih yazıcılığına örnek gösterilebilir.

İnsanların olayları kaydetme ihtiyacı tarih yazıcılığını ortaya çıkarmıştır. Ancak tarih yazıcılığı insanların ihtiyaçlarına, beklentilerine, dönemin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel özelliklerine göre değişiklik göstermiştir. Bunun temel sebebi, insanların zaman içerisinde düşünce ve ihtiyaçlarından meydana gelen değişikliklerdir.


-Hikayeci (Rivayetçi) Tarih Yazıcılığı:

İlk olarak Eski Yunan’da MÖ 5. Yüzyılda yaşamış olan Heredotos (Heredot)’un yazdığı Tarih (Historia) bu türün ilk örneğidir. Bu tür tarih yazıcılığında hikâye ve efsanelerle dolu bilgiler nakledilirdi. Genellikle yer ve zamandan bahsedilmekle birlikte sebep ve sonuç ilişkileri üzerinde çok durulmazdı.


XVIII. yüzyıla kadar Avrupa ve İslâm dünyası tarihçiliğinde bu tarzda kaleme alınan eserler vardır.
-Öğretici Tarih Yazıcılığı:

Öğretici tarzda eser veren tarihçiler mensup oldukları toplumu harekete geçirerek milli birlik ve ahlaki değerleri geliştirmişlerdir. Bu tarz tarihi yazıcılığında topluma fayda sağlamak amaçlanır. Bu tarzın ilk temsilcisi Thukydides (Tukidides) Büyük yenilgileri takip eden zamanlarda ya da toplumun fikir yönünden birlik içinde olmadığı dönemlerde bu eserler ilgi çekmiştir.


Öğretici tarih yazıcılığına Avrupa’da ve ülkemizde XIX. yızyıla kadar devam edilmiştir.
-Kronik Tarih Yazıcılığı: Olayları oluş sırasına göre inceleyen tarih yazıcılığı türüdür. Bu tarih yazıcılığında her yılın olayları arasında herhangi bir bağlantı gözetilmeden kronolojik olarak sıralanır.

-yoruma yer vermez,

-neden-sonuç ilişkisi incelenmez.

Bu türün en güzel örneği Hititlerin tanrılarına hesap vermek amacıyla hazırladıkları anallar (yıllıklar) dır.


-Sosyal Tarih Yazıcılığı: öğretici tarihin duygusal yönlerine yer vermeyen, öğüt ve nasihati amaç edinmeyen tarih yazıcılığı türüdür. Toplumun her türlü faaliyetleri ayrıntılarına inilmeden siyasi, sosyal ve kültürel açıdan ele alınarak incelenir. Bu tür yazım şeklinde olayların neden ve sonuçları somut esaslara dayandırılmaya çalışılır.

Araştırmacı (Neden-Nasılcı) Tarih Yazıcılığı:

Buna “Modern Tarih Yazıcılığı” da denir. Günümüz tarihçileri sadece olayları anlatmaz, onları değerlendirir, hangi nedenlerden kaynaklandığını araştırır ve sonuçlarını belirler. Modern tarihçi “Ne oldu? sorusu ile birlikte “Nasıl oldu?”, Hangi nedenlerden kaynaklandı?” sorularının da cevabını bulmaya çalışır. Bu tür tarih anlayışında olaylar sadece anlatılmaz aynı zamanda tarafsız bir gözle objektif biçimde yorumlanmaktadır.

Olayların nedenleri ve sonuçları derinlemesine incelenir. Araştırıcı tarih yazımı XIX. Yüzyılda doğmuştur. Bu tarz tarih yazıcılığında tarihi olaylar tek bir sebebe dayandırılmıştır. Dönemin toplumsal, ekonomik, siyasi, dini, kültürel yapıları ayrıntılarıyla ele alınır ve yalın bir şekilde yazılır. Bu tür tarih yazıcılığında tarihi olaylar kaynaklara dayalı olarak araştırılır ve başvurulan kaynaklar oluşturulan eserde dipnot olarak belirtilir. Ayrıca eserlerde araştırıcı tarih yazıcılığında olayların gelişimi, yeri zamanı, sebepleri ve sonuçları ve bunlar arasındaki ilişkiler bir bütün olarak değerlendirilmiştir.
Bu türün bazı temsilcileri:

-Halil İnalcık

-Fernard Braudel (Fernand Brudel)

-Marc Bloch (Mark Bloh)



İSLÂM TARİH YAZICILIĞI:

İslam tarih yazıcılığı, VII. Yüzyılda olayların hikâyeci anlatım tarzıyla nakledilmesi şeklinde ortaya çıkmıştır. IX. Yüzyılda yaşamış olan Taberi, İslâm tarih yazıcılığını hikâyeci bir anlatımdan kurtarırken eserlerini çeşitli kaynaklardan yararlanarak yazmıştır. XV. yüzyılda İbn Haldun, konularını tarih felsefesi çerçevesinde ele almıştır. XVII ve XVIII. Yüzyıldaki olayları aktarmak amacıyla ansiklopedik tarzda eserler yazılmıştır. XIX. Yüzyılda genel tarih, milletler ve ülkeler tarihi, dinler ve medeniyetler tarihi eserler yazılmıştır.


ORTA ÇAĞ AVRUPA’SINDA TARİH YAZICILIĞI VE GELİŞİMİ:

Orta Çağ Avrupa’sında tarih anlayışı, eleştiriden uzak, “kilise tarihi” şeklinde bir gelişim göstermiştir. Orta Çağın sonunda tarih yazıcılığına eleştirel yöntem kazandıran Rönesans düşünürleridir.

XVIII. yüzyılda tarihçiler bir yandan kaynakları araştırmayı sürdürürken bir yandan da çeşitli tarih felsefelerinden ve çeşitli düşüncele akımlarından esinlenmişlerdir.

XVIII. yüzyılda Voltaire (Volter) o zamana kadar din ve siyaseti konu alan tarih anlayışını geliştirerek uygarlığın genel tarihini yazmıştır. XIX. Yüzyıl ve sonrasında onun açtığı yolda devam eden tarihçiler, değişik alanlarda çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmalar “Toplum Bilimleri Yüksek Araştırma Okulu”nun ve “İtalyan Mikro Tarih Okulu”nun açılmasını sağlamıştır.

Türk tarihi, başlangıçta sözlü tarih dediğimiz türler olan destanlar ve efsanelerde yer almıştır. Türk tarih yazıcılığının en önemli örneklerine II. Köktürk Devleti Hükümdarı Bilge Kağan tarafından diktirilen Orhun Kitabeleri’nde rastlanmıştır. Kitabelerde Türk tarihine dair önemli bilgiler yer almıştır. Tarih yazıcılığı Türk- İslam devletleri döneminde de gelişme göstermiştir.

OSMANLILAR DÖNEMİNDE TARİH YAZICILIĞI:
Osmanlı Devleti’nde tarih yazıcılığı, devlet politikası doğrultusunda yöneticilerin hayatları, başarıları, siyasi ve askeri olayların anlatılması şeklinde bir gelişme göstermiştir. Osmanlı tarih yazıcılığındaki temel amaç:

- devletin başarılarının gelecek nesillere aktarılmasıdır.



- devletin uygulamalarına yönelik sonradan ortaya çıkabilecek iddia ve taleplere karşı bir kanıt oluşturmaktır.
Fakat Osmanlı Devleti XVIII. Yüzyılda, idari, siyasi ve toplumsal alanlarda olduğu gibi tarih felsefesi ve yazıcılığı konusunda da Avrupa’dan etkilenmiştir. Osmanlı Devleti’nde tarih yazıcılığı, devlet politikası doğrultusunda hükümdarların hayatları, siyasi ve askeri başarılırının vakayiname tarzında anlatılmasını içermektedir.
Şehnameci: Osmanlılarda devlet tarafından tarihi olayları yazmakla görevlendirilen kimselere şehnameci, bunların yaptığı işlere şehnamecilik denilmiştir.

Şehnamelerde önemli kişilerin hayat hikâyeleri anlatılır. Zamanla şehnameciliğin yerini vakayinamecilik almıştır. Bu eserler yıllık özelliği taşımaktadır.


Vakiname: Tarihi olayları kronolojik sıra ile anlatan genellikle yazan kişinin sübjektif (öznel) görüş ve değerlendirmelerini içeren eserlere vakayiname denir. Batılılar buna “kronik” demektedirler.

Bunun sonucunda Osmanlı tarih yazıcılığının en önemli unsurlarından biri olan vakanüvislik XVIII. Yüzyılın başlarından itibaren ön plana çıkmıştır. Osmanlı merkez teşkilatında devlet tarihçisi olan vakanüvisler, kendilerinden önce yazılan olayları derlemişler ve görevli bulundukları dönemin olaylarını kaydetmişlerdir. Osmanlı Devleti’nde vakanüvislerden önce olayların kaydını “şehnameci” adı verilen görevliler tutmuştur.



İlk vakanüvis Halepli Mustafa Naima Efendi’dir.

-Naima Efendi, tarihin sadece olaylar dizilişinden ibaret olmadığını belirterek belgelerin dışında sosyolojik yorumlara yer verilmesini savunan bir tarihçilik anlayışını benimsenmiştir.

-Vakanüvislerin eserleri dışında yazılmış Hoca Sadeddin Efendi, Aşık Paşazade, Oruç Bey, Behişti, Peçevî, Selanikî ve önemli bir devlet adamı olan Cevdet Paşa’nın tarihleri vardır.

Osmanlı Devleti’nin son vakanüvisi Abdurrahman Şeref Bey’dir.


CUMHURİYET DÖNEMİ TARİH YAZICILIĞI:

Cumhuriyet Döneminde yeni tarih anlayışının ortaya çıkmasında Atatürk’ün büyük rolü olmuştur. I. Türk Tarih Kongresinde Türk tarihçileri Atatürk’ün çizdiği ana hatlar üzerinde çalışmalar yapmışlar. Bu çalışmalar sonucunda “Türk Tarih Tezi” ortaya çıkmıştır. Türklerin dünya uygarlıklarının gelişiminde önemli bir yere sahip olduğu amaçlanmıştır.

Atatürk’ün 1931’de kurduğu “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti”nin amacı Türk, İslam ve dünya tarihinin incelemek ve elde edilen sonuçları her türlü yolla yayınlamaktır. Kurum bu amaçlarını gerçekleştirmek için anma törenleri, konferanslar, seminerler, kongreler düzenlemekte, kazılar yaptırmakta; Türk ve Türkiye tarihine ait kitaplar yayımlamaktadır.
TARİHE YARDIMCI BİLİMLER
Coğrafya: Yeryüzünü beşeri ve fizik yönden inceleyen bilimdir. Bir yerin coğrafi özelliklerini bilmeden olayları değerlendirmek ve yorumlamak imkansızdır.
Arkeoloji: Kazı bilimidir.

Özellikle yazısız belgelerin olduğu tarih öncesi dönemin aydınlatılmasında tarih bilimine yardımcı olmaktadır.


Kronoloji: Zaman bilimi demektir. Tarihi olayların gerçekleşme zamanını doğru olarak tespitini yapar.
Antopoloji: İnsan ırkını inceleyen bilimdir. İkiye ayrılır.

1. Fiziki Antropoloji: İnsan ırkını araştırır. İnsan ırklarının fiziksel ve biyolojik yapılarını, gelişmelerini inceleyerek insanlık tarihinin en eski dönemlerinin aydınlatılmasını sağlar.

2. Sosyal Antropoloji: İnsanların sosyal ve kültürel etkinliklerini inceler. Toplumların kültürlerinin başlangıçtan günümüze kadar gelişmesini inceleyen sosyal antropoloji farklı kültürler arasındaki ilişkileri aydınlatarak tarih bilimine yardımcı olur.
Etnografya: Gelenek, kültür ve töreleri inceleyerek geçmişte yaşamış toplumların kültürel yaşamlarının öğrenilmesini sağlar.
Hukuk: İnsanların birbiriyle ve devletle olan münasebetlerini düzenleyen kurallardır. Hukuk kurallarının incelenmesiyle toplumların siyasi, kültürel, ekonomik yapıları hakkında bilgilere ulaşmak mümkündür.
Edebiyat: Edebiyat; olay, duygu, düşünceleri ve hayalleri dil aracılığıyla sözlü ve yazılı olarak etkili bir biçimde anlatma sanatıdır. Tarihi romanlar, dil araştırmaları ve bu eserlerin çözümlenmesiyle geçmişte yaşamış insanlar hakkında bilgi edinmemizi sağlar. Edebiyat geçmişte meydana gelmiş olayların günümüze aktarılmasında tarihe yardımcı olur.
Felsefe: Akıl ve mantık ilkelerine uygun düşünmeyi esas alan bir bilimdir. Felsefe, ilmi düşünce şeklinin ve bilimin yolunu açmış tarih bilimine yardımcı olmuştur. Tarihi olayların doğru değerlendirilip yorumlanabilmesi ancak o devrin felsefesinin bilinmesiyle mümkündür
Paleografya: Yazı bilimidir. Tarih boyunca kullanılan alfabeleri çözerek bu alfabelerle yazılan belgelerin okunmasını sağlar. Örneğin bir tarihçi, Mısır tarihini incelerken o dönemde kullanılan hiyeroglif yazısını; Orta Asya tarihini incelerken Uygur, Orhun ve Çin alfabelerini bilmesi gerekir.
Epigrafya: Kitabe bilimi demektir. Anıt ve kitabelerdeki yazıların okunmasını, çözümlenmesini ve yorumlanmasını sağlayarak tarih bilimine yardımcı olur.

Örneğin Kök Tür Devleti’nin Orhun, Uygurların Karabalgasun, Kırgızların Yenisey kitabelerindeki yazılar incelenerek tarih bilimine yardımcı olur.


Nümizmatik: Para bilimidir. Eski paralar üzerinde bulunan yazı ve tasvirler ile bu paraların ait oldukları uygarlıklar hakkında bilgi edinilmesini sağlar.
Sosyoloji: Toplum bilimi anlamına gelir. Toplumsal olayların bağlı olduğu kuralları toplumların kurduğu kurum ve kuruluşların insan ve toplum üzerindeki etkisini inceleyerek tarih bilimine yardımcı olan bir bilim dalıdır.
Filoloji: Dil bilimidir.
Ekoloji: Çevre bilimidir. Çevre değişikliklerini ve bu değişikliklerin insan toplulukları üzerindeki etkilerini araştırır.
Diplomatik: Siyaset bilimidir.
Sigilografi: Mühür bilimidir. Herhangi bir tarihi belgede kullanılan yazı çeşidi, hükümdar ismi, mühür ve o belgenin yazıldığı dönem hakkında bilge vererek tarih bilimine yardımcı olur.
Teoloji: Din bilimidir.

Kimya (Karbon 14 metodu)
İstatistik: Elde edilen verileri analiz etme ve yorumlamak demektir. Sınır belirleme, vergi toplama, toprak dağılımı, nüfus büyüklüğü gibi konularda tarih biline yardımcı olmaktadır.
Onomatoloji: Ülke, bölge, kent, dağ, ırmak vb. adlarının nereden geldiğini ve anlamlarını ortaya çıkararak uygarlıkların gelişiminin ve birbirleri ile ilişkilerinin aydınlatılmasında tarih biline katkı sağlar.

Heraldik: Armaları inceleyen bilim dalıdır.
Sanat Tarihi: Resim, heykel, mimarlık ve süsleme sanatları sanat tarihinin konusuna girer. Günümüze kadar gelen sanatsal eserler incelenerek toplumların kültür seviyelerini ve medeniyete olan katkılarını araştırarak tarihe yardımcı olur.





DENEME TESTİ: 1




1. Yeryüzünde yaşayan hiçbir kültür yoktur ki, hayatının bütün unsurlarını özgün olarak kendisi yaratmış olsun." görüşü hangi tarihi gerçeği vurgulamaktadır?
A) Kültürel etkileşim tarihin her döneminde yaşanmıştır.

B) Dışa kapalı toplumlar öz kültür geliştirebilme imkânına sahiptirler.

C) Kültürel oluşum toplumun yerleştiği coğrafya ile yakından ilgilidir.

D) Küttür alış verişi yani iz ticari ilişkiyle gerçekleşebilir.

E) İlkel toplumlar kültürel etkileşimden uzaktır.
2. Tarihi bir olayın doğru değerlendirilmesi;
I. Araştırmanın yapıldığı dönemin koşullarının dikkate alınması

II. Doğru bilgiler içeren belgelere ulaşılması

III.Araştırmayı yapanların ön yargılarının olmaması

özelliklerinden hangilerinin dikkate alınmasıyla sağlanabilir?
A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II

D) II ve III E) I, II ve III


3. Tarih öncesi devirleri yaşayan topluluklar aynı anda, aynı araç ve gereçleri kullanmamışlardır. Örneğin bir bölgede topraktan çanak ve çömlekler kullanılırken, diğer bir bölgede bu tür eşyaların demirden yapılmış olduğu görülmüştür.
Bu bilgi bu topluluklarda aşağıdakilerden hangisinin gerçekleşmediğinin göstergesidir?
A) Ticaret-Göç B) Tarım-Sanat C) Dil-Din

D) Üretim-Tüketim E) Tarım-Hayvancılık


4. Eski paralar, tarihin aydınlatılmasında işlevi olan kaynaklardan biri olarak kabul edilir. Paralardan;
I. Siyasal

II. Ekonomi

III. Kültür

alanlarından hangilerinin aydınlatılmasında yararlanılabileceği savunulabilir?
A) Yalnız I B) I ve II C) II ve III

D) I ve III E) I, II ve III


5.

I. Olayların kaynaklara dayandırılması

II. Olayların genelleme yapılarak değerlendirilmesi

III. Olaylar arasında sebep-sonuç ilişkisi kurulması

IV. Araştırmalarda anket yaparak sonuca ulaşmanın sağlanması

durumlarından hangileri "bilimsel tarih" anlayışına ters düşer?
A) Yalnız III B) Yalnız IV C) I ve III

D) II ve IV E) III ve IV


6. Tarihi bir çevrede yapılan kazı çalışmaları sırasında paleografya uzmanlarına da ihtiyaç duyulması;
I. Bölgedeki toplumsal yaşamın tarih öncesi devirlerle sınırlı olduğu

II. Başka topluluklarla ilişki kurulduğu

III. Tarih devirlerine geçildiği

yargılarından hangilerini doğrular?
A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) II ve III E) I, II ve III


7. Bir milleti veya bir olayı ele alarak inceleyen tarih türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Genel Tarih B) Siyasi Tarih C) Özel Tarih

D) Bilim Tarihi E) Sanat Tarihi


8. Tarihin konusunu, insan topluluklarının en eski zamanlardan beri günümüze kadar geçirmiş olduğu siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve dini faaliyetler oluşturur. Tarihçi bu olayları değerlendirirken olayın yaşandığı zamanın ve çevrenin koşullarını dikkate almalıdır.
Aşağıdakilerden hangisi bu bilgiden çıkarılacak en doğru sonuçtur?
A) Tarihçi olayları sebep sonuç ilişkisi içinde araştırmalıdır

B) Tarihçi çevrenin fiziki özelliklerini incelemelidir

C) Tarihçi olayları geçtikleri zamanın koşulları içinde değerlendirmelidir

D) Tarihçi belgelerden yararlanmalıdır

E) Tarihçi belgelerin doğruluk derecesini araştırmalıdır
9. Tarih bilimi, insanlar tarafından meydana getirilen olayları incelediği için beşeri bilimler içerisinde yer alır. Tarihi bil­giler belgelere dayanılarak açıklanır. Olayla ilgili kaynak araştırması yapılır ve belgeler bulunur.
Yukarıdaki anlatıma göre tarih biliminin hangi özelliği daha çok ön plana çıkarılmıştır?

A) Objektif olması B) Yer ve zaman göstermesi

C) Tekrarın olmaması D) Belgelere dayanması

E) Neden - sonuç ilişkisi


10. Yapılan arkeolojik bir kazıda; gümüşten ve altından ya­pılmış çubuklar, buğday ve arpa taneleri, demirden ya­pılmış ok ve mızrak uçları ile kılıçlar bulunmuştur.
Bu bilgiden yola çıkıldığında:
I. Bölgede tarımın gelişmediği

II. Bölgenin tarih öncesine ait bir yerleşim yeri olduğu

III. Yeraltı kaynaklarının bulunmadığı

IV. Bölgede üst düzey bir medeniyetin oluşmadığı



yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız l B) II ve IV C) I ve IV.

D) I ve III E) II ve III



11. Aşağıdakilerden hangisi Tarih Biliminin yazılı kaynaklarından biri olamaz?

A) Fermanlar B) Şecereler C) Mühürler

D) Resimler E) Beratlar
12. Tarihte Türklerin kullandığı en eski takvim aşağıdakilerden hangisidir?
A) 12 Hayvanlı Takvim

B) Hicret Takvimi

C) Rumi Takvim

D) Milat Takvimi

E) Celali Takvimi

13. Tarihi araştırmalara yardımcı olan kaynaklar içinde en doğru bilgilere devlet arşivlerinden ulaşılabilir.
Buna göre Osmanlı Devleti’nden kalan,
I. fermanlar

II. hatıralar,

III. antlaşma metinleri

Kaynaklarından hangilerinin daha objektif olduğu savunulabilinir?


A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II D) II ve III E) I, II ve III
14. Yazının bulunması -İlk Çağ’ın,

Kavimler Göçü -Orta Çağ’ın

İstanbul’un fethi -Yeni Çağ7ın

Fransız İhtilali -Yakın Çağı’ın



Buna göre çağların başlamasında aşağıdakilerden hangisinin esas alındığı söylenebilir?
A) Çeşitli icatların B) Büyük savaşların

C) Önemli isyanların D) Toplumların yönetim şekillerinin

E) Sonuçları itibariyle insanlığı etkileyen önemli olayların
15. Moğolistan’da yapılan kazılarda Orhun kitabelerinin Göktürler dönemine ait olduğu tespit edilmiştir.


Yüklə 389,87 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin