YönetiCİ Özeti; mevcut durum ve sorunlar



Yüklə 184,09 Kb.
səhifə1/4
tarix03.08.2018
ölçüsü184,09 Kb.
#66809
  1   2   3   4

YÖNETİCİ ÖZETİ;

MEVCUT DURUM VE SORUNLAR;

TÜİK verilerine göre 2012 yılı toplam nüfusumuz 75 627 384 kişidir, bu nüfusun 22 692 174’i 18 yaşın altındadır. Diğer bir deyişle ülkemizde 2012 yılında çocuk nüfusu toplam nüfusun %30’unu oluşturmaktadır. TNSA 2008 verilerine göre doğurganlık hızı 2,16’dır.

Ülkemizde oldukça iyi teşkilatlanmış sağlık sistemi mevcuttur ve son yıllarda çocuk sağlığı konusunda oldukça göze çarpan iyileştirmeler olmuştur. Bebek ölüm hızları azaltılmış, aşılanma ile korunan hastalıklarda oldukça yüksek oranda başarılar sağlanmıştır. Ancak sağlık hizmetlerinin ülke genelindeki dağılımı oldukça dengesizdir.

Sağlıkta çeşitli veri sistemleri ve ulusal sağlık bilgi sistemi mevcut olmasına karşın ulusal çapta bireylerin sağlık geçmişlerine ulaşılabilecek ulusal sağlık sistemi yoktur.



Sağlık kurumlarının fiziki yapı ve donanımları çocuk odaklı değildir. Sağlık kurumlarının hepsinde çocukların kullandığı alanlar onların boyutlarına göre değildir. Hastanede yatan çocukların annelerine çağdaş koşullara uygun olacak şekilde refakat yatağı yoktur. Hastanelerin çoğunda çocuk oyun, süt verme, bebek bakımı alanlarının çağdaş standartlarda değildir. Ayrıca hastanelerde yatan çocuklar yattıkları süre boyunca eğitim alamamakta ve hastaneden çıktıktan sonra sınıf arkadaşlarından geri kalmış olmaktadırlar. Pek çok hastanede çocuk acil yoktur, acil vakalar erişkinlerin acilleri ile birlikte muayene ve tedavi edilmektedirler. Yenidoğan yoğun bakım üniteleri ve çocuk yoğun bakım üniteleri sayıca yetersizdir.

Ülkemizde erken yaşta evlilikler oldukça yaygındır ve ergenlik çağındaki kızların anne olma oranı da oldukça yüksektir. Bu tip gebeliklerde hem annenin hem de bebeğin özel ilgi gereksinimi vardır. Ülkemizde her beş evlilikten biri akrabalar arasında yapılmaktadır. Akraba evliliklerinin genetik ve doğuştan metabolik hastalıklar riskini artırdığı şüphe götürmez bir bilimsel gerçekliktir.

Akraba evlilikleri genellikle ülkemizin sağlık sisteminin daha az olduğu bölgelerinde yoğunlaşmaktadır. Akraba evliliği yapan çiftler genellikle erken yaşlarda ve eşler henüz maddi bağımsızlıklarını elde etmeden ve hatta kendi zorunlu eğitimlerini tamamlamadan evlenmişlerdir. Küçük yaşta evlendirilen çiftler genellikle geleneksel aile yapısı içerisinde bir önceki nesille birlikte yaşamakta ve çocuklarının beslenmesi ve yetiştirilmesi ile ilgili tutumları ve davranışları bir önceki nesilde olduğu gibi devam etmektedir.

Ne yazık ki okuma alışkanlığının çok az ve doğru bilgiye ulaşma davranışının yetersiz olduğu bir toplumda yaşamaktayız, kişiler genellikle bilgileri geleneksel olarak büyüklerinden, sosyal çevresinden ve son yıllarda da televizyondan almaktadırlar. Açıkça toplum; televizyonlarda yayınlanan denetimsiz sağlık programları ile bilgi bombardımanına tutulmakla birlikte gerçekten toplumun tutum ve davranışlarını olumlu yönde değiştirecek doğru ve gerekli bilgi veren programlar yapılmamaktadır. Örneğin Sağlık Bakanlığının çocukları aşılama konusundaki çok net politikalarına karşılık yazılı ve görsel basında tıp mensubu bile olmayan kişiler tarafından açıkça çocukların aşılatılmaması gerektiği ile ilgili yayınlar yapılabilmektedir. Bu konuda cezai yaptırım eksiktir.

Çocuk sağlığı izlemleri konusunda Sağlık Bakanlığının İzlem Protokolü mevcut olmakla birlikte 6 yaştan sonra her hangi bir izlem protokolü bulunmamaktadır. Oysa bebeklik dönemi dışında, okul çağı ve ergenlik çağı çocuklarının da periyodik takibe ihtiyacı vardır. Böylece boy, ağırlık sapmaları, ergenlik problemlerinin erken tanısı ve durum henüz hastalık boyutuna gelmeden önlem almak mümkün olabilir. Ergenlik çağı sorunları sadece duygusal ya da cinsel sağlık boyutunda düşünülmekte olup büyüyen, gelişen ve cinsel değişimlerini tamamlayan organizmanın ihtiyaçlarına yönelik takip protokolleri yoktur.

Çocuk sağlığı izlemi konusunda ve çocukluk çağı hastalıkları konusunda ilk basamak olarak aile hekimliği görevlidir. Gereken olgularda 2. ve 3. basamaklara sevk sistemi mevcuttur. Ancak sevk sırasındaki transferler ve barınma vb sosyo-ekonomik desteğin sağlanmasında ve hastayı takip eden 1.,2., ve 3. basamak sağlık kuruluşları ve paydaşları arasında bilgi akışı ve eşgüdüm eksikliği vardır.

Türkiye’de çocukluk çağı kronik hastalık sıklığı ile ilgili veriler yetersizdir. Sık görülen kronik hastalıkların ulusal takip protokolleri geliştirilmemiştir. Kronik hastalığı olan çocukların ev takibi, çocuk ve ailenin psikososyal desteği ile ilgili protokol yoktur.

Rehabilitasyon kavramı tam olarak anlaşılmış değildir. Özel eğitim ve tıbbi rehabilitasyon hizmetlerinin Milli Eğitim Bakanlığına bağlı özel öğretim kurumu olan Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinde verilmesi iki hizmetin sunumu ile ilgili sorunlara ve karmaşıklığa yol açmaktadır. Ülkemizde artan engellilik oranlarına paralel olarak 2.ve 3. Basamak merkezlerindeki rehabilitasyon olanaklarına ek olarak Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon hekimlerinin denetiminde iyi kurgulanmış, donanımlı tıbbi rehabilitasyon merkezlerine de ihtiyaç vardır.

Devlet bakımı altında olan çocuklarla ilgili sevgi evi, çocuk yuvası, çocuk evi vb düzenlemeler olmasına rağmen, annesi hapiste yattığı için hapishane koşullarında büyüyen çocuklarla ilgili her hangi bir düzenleme bulunmamakta, bu çocuklar adeta devlet tarafından görülmemektedir.

Çocuk ihmal ve istismarı konusundaki çalışma ve iyileştirmeler çok yetersizdir. Bu konudaki iyileştirmeler (Çocuk İzlem Merkezleri gibi) cinsel istismara uğramış çocuklar üzerinde yoğunlaşmıştır. Fiziksel ve duygusal istismara uğrayan çocuklarla ilgili pek çalışma yoktur. Duygusal, fiziksel, eğitimsel ve tıbbi olarak ihmal edilen çocuklarla ilgili ise hiç çalışma yoktur. Çocuklara yönelik cinsel sömürü ve türleri ile ilgili Türkiye de yapılan durum analizi çalışmalarında, pek çok farklı kişiye çocukların para ya da başka bir şey karşılığı evlendirilmesinin ticari cinsel sömürü olup olmadığı sorulmuş ve bu konuda farklı görüşler öne çıkmıştır. Bu evlilikler, hemen hiç kimse tarafından onaylanmamakta, çocuklar için ciddi riskleri beraberinde getirdiği kabul edilmekte ancak pek çok kişi bu evlilikleri ticari cinsel sömürü olarak görmediğini belirtmektedir. Evlilik meşru bir alan olarak görüldüğü ve erken yaşta evlilikler geleneksel yapıyla bağlantılı olduğu için cinsel sömürü gibi ele alınmamaktadır.

Türkiye bir deprem kuşağı ülkesidir ancak binaların pek çoğu deprem yönetmeliğine göre inşa edilmemiştir. Depremde can ve mal kaybını azaltıcı önlemlerle ilgili farkındalık eğitimlerinin artırılmasına ihtiyaç vardır. Ulusal ulaşımın büyük bir bölümü kara yolları ile yapılmakta olup trafik kazaları çok fazladır. Trafik kazaları konusunda tutum eğitimlerinin verilmesi gerekmektedir. Ev kazaları ( örneğin soba ve şofben zehirlenmesi vb) oldukça fazladır. Doğal olarak çocukların kazaya uğrama olasılıkları çok daha fazladır. Dolayısı ile evde kaza ve yaralanmaya uğrayan pek çok çocuk vardır. Bununla ilgili önlemlerin alınması gerekmektedir.

Sağlıkta çeşitli veri sistemleri ve ulusal sağlık bilgi sistemi mevcut olmakla birlikte ulusal çapta bireylerin sağlık geçmişlerine ulaşılabilecek ulusal sağlık sistemi yoktur. Etik problemler çözülebilir. Örneğin saklanması gereken bir hastalığı olan bireyin ilaç ihtiyacına eczacı ulaşabilmekte, ancak bir doktor hastasının sağlık özgeçmişi ile ilgili bilgiye ulaşamamaktadır. Bu durumun bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir.

Sağlık kurumlarının fiziki yapı ve donanımları çocuk odaklı değildir, pek çok hastanede çocuk acil yoktur, acil vakalar erişkinlerin acilleri ile birlikte muayene ve tedavi edilmektedirler. Erişkin ve çocuk aciller benzer hizmetleri paylaşabilmek amacı ile birbirine yakın olabilir, ancak farklı mekânlarda hizmet vermeleri gereklidir.

Gebe takibi ve doğumların sağlık merkezlerinde yapılma oranları oldukça yüksektir. Bebek ölüm hızları oldukça azalmıştır ancak değişen ve gelişen çevre ve sağlık şartları dolayısı ile bebek ölümleri azaldıkça yoğun bakım ihtiyacı olan yeni doğan bebekler artmaktadır. Yenidoğan yoğun bakım üniteleri son yıllarda artmış olmasına rağmen henüz ihtiyacı karşılayacak düzeyde değildir.



Ülkemizde 1 ay-18 yaş arasındaki çocuklar için tashih edilmiş yoğun bakım üniteleri çok azdır. Sağlık kurumlarının hepsinde çocukların kullandığı alanlar onların boyutlarına göre değildir. Hastanede yatan çocukların annelerine çağdaş koşullara uygun olacak şekilde refakat yatağı yoktur. Hastanelerin çoğunda çocuk oyun, süt verme, bebek bakımı alanlarının çağdaş standartlarda değildir. Ayrıca hastanelerde yatan çocuklar yattıkları süre boyunca eğitim alamamakta ve hastaneden çıktıktan sonra sınıf arkadaşlarından geri kalmış olmaktadırlar.

ÖNERİLER;

  1. Medya ve kitle iletişim araçları kullanılarak; toplumun çocuk sağlığı konusunda (akraba evliliklerinin önlenmesi, bebeğin anne karnında izlenmesi, çocuk beslenmesi, kaza ve yaralanmaların önlenmesi, istismar ve ihmale uğrayan çocukların ihbarına kadar geniş bir yelpaze içerisinde) doğru bilgilendirmesi, çocuklara yönelik cinsel sömürü, çocuk pornosu, çocuk ticareti, çocuk çalıştırılması, erken yaşta evlilik ile ilgili toplumsal yanlış inanış ve değerlerin değiştirilmesine yönelik bilgilendirme çalışmalarının yapılması ve bu konularda medyanın denetlenmesi,

  2. Sağlık hizmetlerinin ülke geneline eşit şekilde dağılımının sağlanması, 1., 2. ve 3. basamak sağlık kuruluşları ve paydaşları arasında bilgi akışı ve eşgüdüm sağlanması , hekimlerin erişebileceği şekilde kişilerin sağlık bilgilerini içeren ulusal çapta sağlık veri sisteminin oluşturulması,

  3. Çocuk sağlığı izlemi protokollerinin 0-18 yaş aralığını kapsayacak şekilde yaygınlaştırılması, sık görülen hastalıkların sıklığı konusunda bilimsel araştırmaların yapılması, sık görülen kronik hastalıkların izlem protokollerinin oluşturulması,

  4. İhmal ve istismara uğrayan çocuklarla ilgili izlem merkezlerinin artırılması, ülkemizde artan engellilik oranlarına paralel olarak 2.ve 3. basamak merkezlerindeki rehabilitasyon olanaklarına ek olarak Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon hekimlerinin denetiminde iyi kurgulanmış, donanımlı tıbbi rehabilitasyon merkezlerinin açılması, özel eğitime ihtiyacı olan bireyler için sunulan eğitim hizmetlerinin ulaşılabilirlik eylem planı doğrultusunda erişilebilir hale getirilmesi, özel eğitim ve tıbbi rehabilitasyon hizmetlerinin verilmesinde Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının eşgüdümün artırılması,

  5. Yeni doğan yoğun bakım hizmeti veren merkezleri artırılması ve yaygınlaştırılması, riskli ve hasta yeni doğan transportu konusuna da daha fazla önem verilmesi, çocuk acillerin büyük acillerden ayrılması, büyük çocuklar için yoğun bakım merkezlerinin artırılması,

  6. Sağlık kurumlarının çocuk odaklı hale getirilmesi; Sağlık kurumlarında çocukların kullandığı alanların onların boyutlarına göre düzenlenmesi, hastanede yatan çocukların annelerinin de çocukları ile konfor içerisinde kalmalarının sağlanması, çocuk oyun, süt verme, bebek bakımı alanlarının çağdaş standartlara göre düzenlenmesi, hastanelerde yatan çocukların yattıkları süre içerisinde zorunlu eğitimden mahrum kalmamaları için

GİRİŞ;

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tanımına göre, sağlık herhangi bir hastalık ve güçsüzlük halinin olmaması ve fiziksel, ruhsal ve sosyal bakımdan tam bir iyilik olma durumudur. Bununla birlikte sağlık “yaşamı kısaltan fonksiyon veya iyilik halini bozan fiziksel, mental ve sosyal streslere karşı koyma kapasitesi” olarak da tanımlanmaktadır.

Çocuk Hakları Sözleşmesine göre 18 yaşına kadar her insan çocuktur. Taraf devletler bu sözleşmede yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa kendilerinin, anne babalarının veya yasal vasilerinin sahip oldukları ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler. Bu sözleşmeye göre çocuklarla ilgili bütün girişimlerde çocuğun yüksek yararı tam olarak gözetilecektir. Ana babalar ya da sorumluluk taşıyan diğer kişiler bu sorumluluğu yerine getiremedikleri takdirde, devlet çocuğa yeterli dikkati ve desteği gösterecektir. Her çocuk temel yaşam hakkına sahiptir, devlet çocuğun yaşamını ve gelişmesini güvence altına almakla yükümlüdür. Devlet sözleşmede yer alan hakların uygulanması için bütün imkanlarını kullanmalıdır.

Çocuğun sağlığı ve hastalığı onun içinde yaşadığı fiziki, kültürel, sosyal ve ekonomik çevreden etkilenmektedir. Hızlı kentleşme, her gün gelişen teknoloji, hızla değişen aile yapısı, yaşam biçimi, beslenme alışkanlıkları ve değer yargılarının yanı sıra devam etmekte olan iç ve dış savaşlar ile göçler nedeniyle çocukluk çağı sağlık eğilimleri de değişmektedir. Buna bağlı olarak ortaya çıkan sağlık problemlerinin önlenmesi, tanısı ve tedavisinin sadece geleneksel hekimlik uygulamaları modeliyle çözümlenmesi giderek zorlaşmaktadır. Bu sorunların çözümlenmesinin toplum tabanlı stratejilerle basit, ucuz, etkili, herkes tarafından ulaşılabilir ve kolayca uygulanabilir yaklaşımlarla yapılması bugün Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF’in de en temel politikaları arasındadır.

Çocuk sağlığı ile uğraşanlar, yalnızca teknik konularla değil, çocuğun çevresini tanıyıp olumlu duruma getirmek içinde çaba göstermelidir. Koruyucu çocuk sağlığı bakımının gerçekleşmesi için toplumun her düzeyinde işbirliği gereklidir. Sağlık ve eğitim kurumları başta olmak üzere sosyal hizmetlerle yükümlü tüm resmi ve gönüllü kuruluşların bir arada çalışmaları koruyucu hizmetlerin etkinliğini artırır. Çocuk sağlığı hizmetleri bütünsel bir yaklaşımla düzenlenmelidir. Çocuk sağlığı hizmetlerinin çok yönlü ve geniş kapsamlı olarak sunulabilmesi için koruyucu, tedavi edici ve rehabilite edici programların bütünlüğünde; birinci ve üst basamak sağlık hizmetleri basamaklarında; sağlık, sosyal ve eğitim hizmetleri bileşenleriyle ve paydaşları ile bir eş güdüm ve işbirliği sağlanması gereklidir.

DURUM ANALİZİ;

Türkiye’de 2003 yılından itibaren Dünya Sağlık Örgütünün “21.yüzyılda herkese sağlık” politikası çerçevesinde yürürlükte olan sağlıkta dönüşüm programı kapsamında, Aile Hekimliği sistemine geçilmiştir. İlk olarak 2005 yılında pilot uygulama ile başlanmış ve 2010 yılı sonu itibariyle 81 ilde uygulamaya geçilmiştir; yaşayan adrese dayalı ve nüfusa kayıtlı yaklaşık her 3500 kişiye bir aile hekimi düşmektedir.



Çocuk sağlığı izlemi; Ülkemizde 2008 TNSA verilerine göre doğurganlık hızı 2,16 ve doğum öncesi bakım alan kadınların oranı % 92’dir. Her yıl yaklaşık olarak 1 milyon 250 bin bebek doğmaktadır. Bebeklerin % 94’ü sağlık kuruluşlarında dünyaya gelmektedir. Doğum istatistiklerine göre 2012 yılında 1 279 864 doğum gerçekleşmiş olup, doğan bebeklerin %51’i erkek, %49’u kızdır. Ülkemizde Yenidoğan Yoğun Bakım toplam yatak sayısı 7492’dir ve gereksinimi henüz karşılayamamaktadır.

TNSA 2008 sonuçlarına göre Türkiye de ortanca anne olma yaşı son beş yılda 21,8’den 22,3’e çıkmıştır. Adölesan dönemde olan bayanların % 6’sının çocuk doğurmaya başladığı görülmektedir. Sağlık Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı 2012 faaliyet raporunda grafik 13’e göre anne ölüm oranı yüz bin canlı doğumda 15,5’dir.

TNSA 2008 sonuçlarına göre ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenme oranı % 41,6’dır. Emzirilen çocukların % 39’u doğumdan sonraki ilk bir saat içinde emzirilmeye başlanmıştır; % 27’si ise doğumdan sonraki ilk 24 saatte hiç emzirilmemiştir. Genel olarak, çocukların % 23’ü anne sütünden önce başka bir gıda almışlardır. Ortanca emzirme süresi ise 16 aydır. Altı aydan küçük çocuklar arasında biberon kullanımının % 41 olup emzirilen çocukların yüzde 25’i hazır mama almıştır. Yaşa-göre-ağırlık indeksine bakıldığında beş yaşın altındaki çocukların % 3’ü düşük kiloludur, % 10’u bodurdur (yaşına göre kısa).

TÜİK 2011 verilerine göre son 6 ay içinde 0-6 yaş grubu çocukların % 31,6’sı üst solunum yolu enfeksiyonu, % 25,5’i ishal, % 9,4’ü anemi, % 7,8’i ağız ve diş sağlığı sorunları, % 9,6’sı bulaşıcı hastalık geçirmiştir. Son altı ay içinde 7-14 yaş grubundaki çocukların % 14’ü enfeksiyon hastalıkları, % 23,9’u ağız ve diş sağlığı sorunları, % 13,3’ü göz ile ilgili sorunlar, % 4,7’si beslenme ile ilişkili hastalıklar ve % 5,6’sı cilt hastalıkları tanısı almıştır.

Sağlık Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı 2012 faaliyet raporunda grafik 14’e göre 962 sağlık kuruluşu bebek dostu hastane unvanına sahiptir. Ülkemizde toplam hekim sayısı 124.219 olup 100.000 kişiye düşen hekim sayısı 165, pratisyen hekim sayısı 48, uzman hekim sayısı 90, diş hekimi 27, eczacı 34, ebe ve hemşire 232’dir.



Bakanlık Sağlık Hizmetleri kuruluşları sayısı; hastane sayısı 844, ağız diş sağlığı merkezi/hastane 129, semt polikliniği 148, aile sağlığı merkezi 6717, toplum sağlığı merkezi 957, Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi 189, Verem Savaş Dispanseri 179, Sağlık Evi (aktif çalışan) 5695, 112 Acil yardım istasyonu 1863, Kanser erken teşhis tarama ve eğitim merkezi (KETEM) 124, Sıtma savaş birimi 39, Halk sağlığı laboratuvarı 83, Hava limanı sağlık denetleme merkezi 10, Sahil sağlık denetleme merkezi (aktif çalışan) 350’dir. TÜİK verilerine göre yataklı sağlık kurumu sayısı 1410 (üniversiteye ait yataklı sağlık kurumları sayısı 65) yataksız sağlık kurumu sayısı 26544’dür. Çocuk Acil Poliklinikleri ve Yoğun Bakım Ünitelerinin sayısı ise yetersiz olup artırılmalı ve donanımları güçlendirilmelidir.

TÜİK’na göre 0-9 yaş grubundan çocukların % 2,60’ı ve 10-19 yaş grubundan çocukların % 2,67’si kronik hastadır. Çocukluk çağında sık görülen (Tip 1 diyabet, astım, kronik böbrek hastalığı, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, lösemi gibi) hastalıklarla ilgili Türkiye genelinde sıklık bildiren çalışmalar yapılmamıştır. Bununla birlikte obezite ile ilgili veriler bulunmaktadır. Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması-2010 ön çalışma raporuna göre Türkiye’de 0-5 yaşta obezite sıklığı % 8,5 (erkek % 10,1, kız % 6,8), 6-18 yaşta ise % 8,2 (erkek % 9,1, kız % 7,3) olarak bulunmuştur. 0-5 yaşta fazla kilolu olanlar % 17,9, fazla kilolu ve şişman olanlar % 26,4 olarak bulunmuştur. 6-18 yaşta fazla kilolu olanlar % 14,3, fazla kilolu ve şişman olanlar % 22,5 olarak bulunmuştur.
Çocuk sağlığının izlemi konusunda Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen programlar;
Anne sütünün teşviki ve bebek dostu sağlık kuruluşları programı; Bebeklerin doğumdan hemen sonra emzirmeye başlatılması, ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesi ve 6. aydan sonra uygun besinlerle beraber emzirmenin 2 yaşına kadar sürdürülmesi amacıyla Sağlık Bakanlığı ve UNICEF işbirliğinde “Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları Programı” sürdürülmektedir. Program “Bebek Dostu Hastaneler” kavramı ile başlamış, “Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları” ve “Bebek Dostu İl” kavramına ilerlemiştir.
Tamamlayıcı beslenme programı; 5 yaş altı çocuklarda akut ve kronik malnütrisyonun önlenmesi amacıyla sağlık personeline yönelik tamamlayıcı beslenme danışmanlık eğitimleri anne sütü ve emzirme eğitimleri ile koordineli olarak yürütülmeye devam etmektedir. Türkiye genelinde toplam 18053 Sağlık Personeli Tamamlayıcı Beslenme Danışmanlık Eğitimine alınmıştır.


Yüklə 184,09 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin