a) Ezanı işitenin, müezzinin söylediklerini, ancak "Hayye ala's-salah" ve "Hayye ale'l-felah" sözleri yerine "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah" sözünü söyleyerek tekrar etmesi konusundaki rivâyet sahihtir.
b) Ezanı işitenin "Radîtü billahi rabben ve bi'l-İslâmi dînen ve bi Muhammedin resûlen. Yani, Rab olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan ve resûl olarak da Hz. Muhammed'den razı oldum." demelidir.
c) Ezanı işitenin, müezzine icabetinden sonra Hz. Peygamber'e salavât göndermelidir. O'na getirilecek ve O'na ulaşacak salavâtların en mükemmeli, ümmetine kendisi için okumalarını öğrettiği salavâttır. Bilgiçlik taslayanlar her ne kadar bilgiçlik taslasalar da bundan daha mükemmel hiçbir salavât yoktur.
d) Ezanı işitenin, Hz. Peygamber'e salavâttan sonra: "Allahümme rabbe hâzihi'd-da'veti't-tâmmeti ve's-salâti'l-qâimeti âti Muhammedeni'l-vesilete ve'l-fedîlete ve'b-ashü meqâmen mahmûdeni'l-lezî ve addehû inneke lâ tuhlifu'l-mîâd.353 Yani, bu eksiksiz çağrının, vakti giren kılınacak namazın Rabbi olan Allah'ım! Muhammed'e vesileyi ve fazileti ihsan et ve O'nu vaat ettiğin Makam-ı Mahmûd'a eriştir. Şüphesiz Sen vadinden caymazsın." demelidir.
e) Ezanı işitenin, ondan sonra kendisi için dua edip Allah'ın lütfundan istemelidir; zira Sünen kitaplarında zikredildiği gibi, bu kişinin duası kabul edilir. Hz. Peygamber'in, kâmet kelimesi okunurken: "Allah onu (namazı) kıldırsın ve devam ettirsin." dediği zikredilmiştir. Sünenler'de onun şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: "Ezan ile kâmet arasında yapılan dua geri çevrilmez. 'Nasıl dua edelim?' ey Allah'ın Resûlü, dediler. Allah Resûlü de: "Allah'tan dünya ve ahirette âfiyet vermesini isteyin." 354 buyurmuştur.
29. Hz. Peygamber'in Selamlaşma İle İlgili
Uygulamaları
Buhârî ve Müslim'de Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: "İslâm'da en faziletli ve hayırlı olan şey, yemek yedirmek ve tanıdığına ve tanımadığına selam vermektir."355 Buhârî Sahîh'inde Ammar'ın şöyle dediğini nakletmiştir: "Şu üç şeyi şahsında bir araya getiren, imanını da mükemmelleştirmiş olur: Nefsine karşı olsa da insafı elden bırakmamak, herkese selam vermek ve muhtaç iken başkasına vermek."356
Müslim'in rivâyetine göre Allah Resûlü çocukların yanından geçtiğinde onlara selam verirdi.357 Tirmizî'nin rivâyetinde ise, Resûlullah bir gün bir grup kadının yanından geçerken, onlara eliyle işaret ederek selam vermiştir.358 Sahîh-i Buhârî'de ve diğerlerinde rivâyet edildiğine göre, küçüğün büyüğe; yürüyenin oturana; binitlinin yürüyene ve azınlığın çoğunluğa selam vermesi gerekir.359
Allah Elçisi'nin adetlerinden biri, bir topluluğun yanına geldiğinde ve onların yanından ayrılırken selam vermesiydi. O şöyle buyurmuştur: "Sizden biri oturduğunda da kalktığında da selam versin; çünkü ilk selam ikincisinden (sevap yönünden) daha üstün değildir." 360 Yine o şöyle buyurmuştur: "Kim selam vermeden önce soru sormaya başlarsa ona cevap vermeyiniz."
Hz. Peygamber'in sünneti, selam verdiğinde; esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh diye selam vermesiydi. Enes, Câbir ve başkalarının rivâyet ettiği gibi, selamı eliyle, başıyla ve namaz dışında parmağıyla almazdı.
Selam alırken "vav" ile ve "selam" lafzından önce "aleyke" diyerek "Ve aleykesselâm" şeklinde alırdı. Doğru olan da budur.
Allah Resûlü'nün müslümanlarla müşriklerin karışık olduğu bir meclise uğradığında onlara selam verdiği sabittir.
Sünen sahiplerinin zikrettiğine göre O'nun âdetlerinden biri, bir kişi kendisine bir başkasının selamını getirdiğinde, hem onun hem de selamını getirdiği kişinin selamını almasıydı.361
Allah Resûlü'nün bir sünneti de, günah işleyen kişiye tövbe edinceye kadar ne selam verir ne de selamını alırdı. Nitekim Ka'b b. Mâlik ve iki arkadaşını terk etti; Zeyneb'e: "Devesi hastalanınca Safiyye'ye yardım et!" deyince Zeyneb: "Ben bu yahudi kadınına mı yardım edeceğim? demesi üzerini ondan iki buçuk ay ayrı kaldı. Her iki rivâyeti de Ebû Dâvûd nakletmiştir.362
Dostları ilə paylaş: |