HUKUK KÖŞESİ
Av.Taner Savaş
DAVALAR, DAVALAR, DAVALAR.....
Hukuksuzlukların çok fazla yer edindiği ülkemizde, şüphesiz ki açılan davaların sayısı da bir o kadar fazla oluyor. Çünkü hukuka aykırı olan her davranış karşısında hukukun yerine getirilmesini sağlamayı amaçlayan bir hareket oluşturuyor. İşte odamız da, hiçbir maddi menfaat gözetmeden hukuksuzlukların önüne geçmek amacıyla geçmişten bugüne kadar vermiş olduğu amansız mücadeleyi sürdürüyor. Odamızca idare aleyhine açılmış olup halen
devam etmekte olan altmıştan fazla dava bulunuyor. Aslında bu davalardan her
birinin konusu başlı başına bir makaleyi dolduracak kapasitede, hatta bazıları tek başına kitap olacak nitelikte ama köşemiz sınırlı olduğundan sadece genel olarak bilgi vermekle yetinmek zorundayız.
Öncelikle yakın zamanda sonuçlanan İstanbul Büyükşehir Belediyesinin İçme Suyu Havzalarının Korunması Hakkında Yönetmeliğine ilişkin davadan söz etmek istiyorum. Yönetmeliğin amacı içmesuyu havzalarını korumak. Tabidir ki, içme suyu havzalarını korumaktan söz edince, bu amaçla çıkan bir yönetmeliğin örneğin havzalardaki yapılaşma oranını azaltması gerekir diye düşünmüşsünüzdür. Ne yazık ki, düşündüğünüz gibi değil, yönetmelik, içme suyu havzalarını korumak bir yana, içeriğinde havzaların daha fazla
kirlenmesine sebep olacak hükümleri barındırıyordu, gerçekten havzalardaki yapılaşma oranını arttırıyor, üstüne üstelik kamuoyu havzalardaki kaçak yapıların kaldırılmasını beklerken yönetmelik kaçak yapılara yasal nitelik kazandırıyor ve daha bunun gibi bir sürü neden. Ancak sevinerek söylüyorum ki, açmış olduğumuz dava kabul edildi ve yönetmeliğin iptaline karar verildi. Kararı davalı belediye temyiz etti. Temyiz incelemesi devam ediyor.
Bir başka dava kamuoyunda Kanyon Projesi olarak bilinen ve bünyesinde iş merkezleri ile konutları barındıran bir inşaatla ilgili. Odamızın dava açma gerekçesi, İstanbul'un en merkezi yerlerinden birisinde yapılan inşaatın, mevcut imar planına aykırı nitelikte olması. Bölgeye ilişkin imar planında, inşaatın bulunduğu alan ticari saha olarak yer almasına rağmen inşaatın bir bölümü tamamen konuttan oluşuyor. Halbuki, bildiğiniz üzere, bir bölgede o bölgenin imar planına aykırı bir yapılaşma söz konusu olamaz, zaten imar planının en önemli fonksiyonlarından birisi de düzenli yapılaşmayı sağlamaktır. Belediyelerin yapılacak inşaatların bölgenin imar planına uygun olmasını kontrol etme ve imar planına aykırı nitelikte inşaat yapılmasını engellemek yükümlülükleri bulunuyor. İşte bahsedilen olayda da, inşaat
sahası, bölgenin imar planında ticari saha olarak yer almasına rağmen, inşaat bünyesinde konutu da barındırıyor. Trafiği zaten yoğun olan bölgeye, konut alanı inşa edilmesi kuşkusuz ki trafiği de içinden çıkılamayacak bir duruma sokacaktır. Zaten bu düşüncelerle de, imar planı hazırlanırken, bölge konut sahası olarak değil, ticari saha olarak gösterilmiş. İşte bu
nedenlerle, inşaat ruhsatının iptali için dava açtık ve davamız devam ediyor.
Bir diğer davamız ise aslında odamızın ve odamız mensuplarının genellikle müşterek hareket ettiği mimarların mensubu olduğu Mimarlar Odasına karşı. Ancak bu davayla ayrık düştüğümüz sanılmasın, zira davayı açmaktaki asıl gayemiz odamız mensupları ve mimarlarının eskiden olduğu gibi birlikte hareket etmelerini sağlamak. Davamızın konusu Mimarlar Odası tarafından çıkartılan yönetmeliğin iptali. Yönetmelik, mimarlar ile inşaat
mühendislerinin ortaklık kurmalarını zorlaştırıcı nitelikte düzenlemeler içeriyor. İşte bu düzenlemelerin iptalini talep ediyoruz. Dava danıştayda görülüyor ve halen devam ediyor.
Bir başka davamız kamuoyunda Unakıtan villaları olarak gündeme gelen Üsküdar Büyük-Küçük Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit Amaçlı Nazım İmar Planıyla ilgili. Ancak davamız Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna karşı açıldı. Gerçekten kurulun asıl görevi sit alanlarını ve doğal alanları korumak. Ancak bölgede oluşturulan ve kurulca onaylanan nazım imar planı bu amacı yerine getirmekten uzak. İmar planı bölgedeki yapılaşma oranını eskiye
nazaran arttırmakta. Bölgenin kültürel ve doğal özelliği dikkate alındığındaysa, yapılaşma oranını arttırmak bir yana, azaltmak gerektiği ortaya çıkıyor. Davamız halen devam ediyor ve idarenin savunması bekleniyor.Yine bir diğer davamız da kamuoyunda Göztepe parkı olarak bilinen alana dini tesis yapılmasını öngören imar planı ile ilgili. Bölgenin yegane yeşil alanı
olan park, dava konusu edilen imar planı değişikliğinde dini tesis alanı olarak gösteriliyor. Elbette ki, insanların sosyal ihtiyaçlarını karşılamak idarenin yükümlülükleri arasındadır, ancak bunu sağlamanın tek yolu kuşkusuz ki yeşil alanı ortadan kaldırmakla olmayacaktır. Kaldı ki, yeşil alan dini inançları ne olursa olsun tüm insanlara yönelik bir sosyal ihtiyacı
gidermektedir. Halbuki, bölgeye dini tesis alanı yapılırsa, sadece bir kesimin sosyal ihtiyacı karşılanmış olacaktır. Kamulaştırma yoluyla yada başka bir yolla, bölgeye dini tesis alanı yapmak her zaman mümkündür, ancak Göztepe Parkının ortadan kaldırdıktan sonra, eş değer bir alan oluşturmak belki bir asır alacaktır. Dava devam ediyor ve idarenin savunması bekleniyor.
Bir diğer davamız, tam doğrusu davalarımız ise günlük hayatta sık sık karşılaştığınız ve çoğunlukla şikayetçi olduğunuz 116 Çözüm adıyla kamuoyuna duyurulan yol çalışmaları ile ilgili. İnşaatların ihalesinin iptali için dava açıldı. Mahkeme ihalelerin sayı ve tarihlerini bildirmemizi istiyor, ancak bu konuda idare neredeyse büyük bir gizlilikle hareket ettiği için
ihale tarihlerini ve sayılarını tespit etmek imkansız. Konunun uzmanlarına göre, İstanbul'da karayollarında tadilat yapmanın yeni köprü ve kavşaklar inşa etmenin trafiği çözmek açısından herhangi bir faydası olması mümkün değil. Bilakis bu suretle kaynakların tüketilmesi neticesinde kalıcı bir çözüm üretilmesinin de önüne geçiliyor. Tabii ki, bunlara katılmamak mümkün değil. Çünkü her birimiz İstanbul'da yaşayan birer fert olarak bugüne kadar yapılan yol çalışmalarının, kavşak inşaatlarının trafiği azaltıcı bir faktöre sahip olmadığının gözlemcisiyiz. Bilakis, bu çalışmalar için peyder pey harcanan paralar raylı sistem yada deniz taşımacılığı gibi kalıcı bir çözüm üretilmesini de engelliyor.
Bu davalarla aynı konuda olmasına rağmen ayrı bir paragraf ayırmak istediğim bir başka dava konusu ise, Dolmabahçe-Dolapdere, Dolapdere-Piyalepaşa, Piyalepaşa-Kağıthane Tünel Yol İnşaatı. İhaleyle yaklaşık üç parçadan oluşan 40 metre uzunluğunda bir tünel yapılması planlanıyor. Öngörülen bütçe ise, 105 milyon YTL. Konunun uzmanlarına göre, bu bütçeyle 40 metre uzunluğunda bir tünel inşa etmek neredeyse imkansız. Yani belediyenin tünel inşa etmeden önce gerekli araştırmayı yapmadığı anlaşılıyor. Gerekli fizibilite yapılmadan başlanan projelerin hüsranla sona erdiği kuralını ifade etmek için ülkemizde gösterilebilecek bir çok örnek bulunuyor. Ülkemiz bu açıdan tam bir hazine. Ben herkesçe bilinen bir örnekten bahsetmek istiyorum, Ayaş tüneli. Bildiğiniz üzere hala tamamlanamadı. Öngörülenin kat kat üstünde bir harcama yapılmasına neden oldu. Hatta kimi zaman ödenek yokluğundan inşaat
yarım kalmıştı. Görüldüğü üzere, uzmanlara hak vermemek mümkün değil. Umarız idarede konunun uzmanlarına daha çok kulak verir.Son olarak, odamızca açılan davaların yanında, birlikte hareket ve mücadele gücünün tasarruflu kullanılması amacıyla müdahil sıfatıyla takip ettiğimiz davalarda bulunuyor. Bunlardan bir tanesi, kamuyounda Galataport olarak bilinen Salıpazarı Kruvaziyer Yat Limanı ile ilgili imar planın iptali davası. Davayı Mimarlar Odası yanında müdahil sıfatıyla takip ediyoruz. Davaya konu edilen imar planı tarihi ve kültürel mirası yok edecek nitelikte. Dava danıştayda görülüyor ve idarenin savunması bekleniyor.
Müdahil sıfatıyla takip etmekte olduğumuz bir diğer dava, Bahçeşehir, Ispartakule, Tahtakale ve Tatarcık mevkilerini kapsayan imar planı ve imar planları değişikliklerinin iptali ile ilgili. Davaya Şehir Plancıları Odası yanında katılıyoruz. Davaya konu edilen değişiklikler ile eski imar planında olimpik alan olarak yer alan bölge konut sahasına dönüştürülüyor ve yapılaşmaya açılıyor. Konut sahası açmak adına yapılan bu imar planı değişikliği, ülkemizin de uğruna büyük çabalar sarfettiği olimpiyat hayallerinin de çöpe gitmesine neden olacak nitelikte. Bu dava da danıştayda görülüyor ve son olarak bölgede keşif yapıldı, dosya bilirkişide.
Bilirkişilerin raporlarını düzenlemesi bekleniyor. Odamızın vermiş olduğu hukuk mücadelesini kısaca özetlemeye çalıştım, umarım faydalı olmuştur. Görülen o ki, hukuk mücadelemiz gelecekte de aynı yoğunlukta devam edecek. Ama biz yine de, idare ile meslek örgütlerinin birlikte hareket etmesini, uzmanların görüşlerine değer verilmesini, bu suretle hataların önüne geçilmesini ve bu köşede uzun uzun davalar hakkında bilgi vermemize gerek kalmamasını temenni ediyoruz.
Dostları ilə paylaş: |