Yazar İstanbul'da doğdu. Servet-i Fünun dönemi şairlerinden İsmail Safa’nın oğludur. Sivas’a sürgüne gönderilen babasının orada ölmesi üzerine [1901] yılında iki yaşında yetim kalmış, bu yüzden “Yetim Safa” adıyla anılmıştır.
Hayatı (devam)
Hayatı (devam)
Babasız büyümenin acılarının yanı sıra, sekiz dokuz yaşlarında yakalandığı bir kemik hastalığı dolayısıyla 17 yaşına kadar, bu hastalığın fiziksel ve ruhsal bunalımlarını yaşamıştır.
Sonradan bu günlerini Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı romanında dile getirmiştir.
Hayatı (devam)
Hastalık ve savaşın yol açtığı maddî sıkıntılar dolayısıyla öğrenimini sürdürememiştir.
O sıralar Maarif Nazırı olan Recaizade Ekrem Bey bu görevinden ayrılınca onu Galatasaray Lisesi’nde okutma vaadini yerine getirememiştir.
Peyami Safa da hayatını kazanmak ve annesine bakmak için Vefa İdadisi’ndeki öğrenimini yarıda bırakmıştır.
Hayatı (devam)
Hayatı (devam)
Keaton Matbaası’nda bir süre çalışan Peyami Safa, açılan sınavı kazanarak Posta - Telgraf Nezareti’ne girmiş, Birinci Dünya de kendi çabasıyla Fransızcasını ilerletmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına kadar orada çalışmıştır (1914).
Daha sonra Boğaziçi’ndeki Rehber-i İttihat Mektebi’nde öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Dört yıl çalıştığı bu okulda, hem öğretmiş, hem öğretmiştir.
1918 yılında ağabeyi İlhami Safa’nın isteğine uyarak öğretmenlikten ayrılmış ve birlikte çıkardıkları “20. Asır” adlı akşam gazetesinde “Asrın Hikâyeleri” başlığı altında yazdığı öykülerle gazetecilik yaşamına başlamıştır.
İmzasız olarak yazdığı bu hikâyelerin tutulması üzerine Server Bedi takma adını kullanmaya başlayan Peyami Safa, daha sonra 1921′de Son Telgraf gazetesinde yazmış, oradan da Tasvir-i Efkâr’a geçmiştir.
Daha sonra Cumhuriyet gazetesine geçmiş, 1940 yılına kadar bu gazetede fıkra ve makalelerinin yanı sıra, roman da tefrika etmiştir.
Çok sevdiği oğlu Murat’ı askerliğini yaptığı sıra kaybetmesi Peyami Safa'yı çok sarstı. Bu olaydan birkaç ay sonra İstanbul'da vefat etmiştir. Şimdi Edirnekapı Şehitliği'nde gömülüdür.
Peyami Safa kendi kendisini yetiştirmiş ender şahsiyetlerden biridir.
YAZIN HAYATI
Edebiyatta ticaret, ticaretlerin en iğrenci.
(Peyami Safa, Sanat Edebiyat Tenkit, Ötüken Yay., 6. Bas., İst., 1999, s. 256-257)
Yazı hayatına 20. Asır'daki hikâyeleriyle başlayan Peyami Safa, tam 43 yıl, hemen hemen hiç ara vermeden Türkiye'de yayımlanan birçok gazete ve dergide çeşitli zamanlarda fıkra, makale, deneme ve romanlarını yayımlamış, son derece verimli bir yazar olmuştur.
Güçlü bir fikir adamı, romancı ve polemikçidir. Nâzım Hikmet Ran, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin'le polemiğe giriştir.
Kendi kendini yetiştirmiş bir kişi olan Peyami
Safa, çağın düşünce akımlarıyla ilgilenmiş, siyasal sorunlar karşısında tavır almış, bu yüzden Türk basınında derin izler bırakan polemiklere girişmiştir.
Atatürk İnkılapları öncesindeki fikir cereyanlarını en gerçek kaynaklarıyla ortaya koymaya çalışmıştır.
Peyami Safa halk için yazdığı edebî değeri olmayan romanlarını "Server Bedi" imzası ile yayınladı.
Öldüğü zaman Son Havadis gazetesi baş yazarı idi.
Sayıları 80'i bulan bu eserler arasında; Cumbadan Rumbaya (1936) romanıyla, Cingöz Recai polis hikâyeleri dizisi en ünlüleridir.
Ayrıca ders kitapları da yazdı.
Peyami Safa'nın fıkra ve makalelerinde ise sağlam bir mantık dokusu ve inandırıcılık görülür.
Romanlarında ise olaydan çok tahlile önem verdi.
Toplumumuzdaki ahlâk çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı, nesiller ve sosyal çevreler arasındaki çatışmayı dile getirdi.
Zıt kavramları, duygu ve düşünce tezadını ustaca işledi.
Peyami Safa daha 1932’de Ahmet Ağaoğlu’nun etrafında toplanan bir fikir camiasındaki ilmi ve fikri tartışmalara katılarak kendini göstermiştir.
Çok yönlü prensiplere sahip olan Peyami Safa genellikle düşüncelerini iki temel prensip üzerine kurmuştur.
Peyami Safa’nın Düşünce Sistemi (devam)
Bunların Maneviyatçılık ve İnkılapçılık olduğu görüşündeyiz.
İlk önce İnkılapçılık olan düşünce sistemini açıklayalım.
Onun batıcı ve milliyetçi temeller üzerine kurulmuş İnkılapçı düşünceye sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Peyami Safa’nın Düşünce Sistemi (devam)
Peki ona göre batıcılık nasıl?
Peyami Safa’nın Batıcılık anlayışı milli benliği ve milli değerleri kaybetmeden, onları korumak şartıyla Batı’nın düşünce ve metodunu almaktır.
Peyami Safa’nın Düşünce Sistemi (devam)
Diğer düşünce sistemi ise Maneviyatçılıktır.
Onun yazılarında manevi değerlerin önemi üzerinde durduğunu ve fikirlerini bu çizgide geliştiğini görüyoruz.
Peyami Safa’nın Düşünce Sistemi (devam)
O her ne kadar İnkılapçı düşüncesi dolayısıyla akla önem verse de, bunun yanında manevi dünyamızı besleyen kaynakların inkâr edilmeyeceği düşüncesindedir.
PEYAMİ SAFA’NIN
ŞİİR ÖĞÜTLERİ
(Tasvîr, 7 Temmuz 1945)
Peyami Safa’nın Şiir Öğütleri (devamı)
Bazı mecmualar, sahifelerinde basılmak için manzume yollayan amatörlere şiir öğütleri verirler.
Talebe vazifelerinin altına fikirlerini yazan eski tipteki edebiyat öğretmenleri gibi, bu mecmualarda da şiirin yaratma sırlarını ve gizli kanunlarını bildiğini sanan bir hoca efendi, gençliğe tavsiyeler ve direktifler yağdırır.
Peyami Safa’nın Şiir Öğütleri (devamı)
Bir mecmuacı bana bu şiir sahifelerinin çok müşteri tuttuğunu söyledi.
O zaman, bu zavallı amatörlerin damaklarına takılmış ağ iğnesiyle boşlukta çırpınan, sonra mecmuacının sepetine düşen birer av olmalarına katmerli merhametle acıdım.
Peyami Safa’nın Şiir Öğütleri (devamı)
Şiirin de sağlık bilgisi gibi kaideleri olduğuna inanan hoca efendi, terli iken su içmeyiniz, uzun bir yoldan dönünce ayaklarınızı sıcak suya sokunuz, tarzında emirler ve düsturlar gibi, şiirin de kazık kesilmiş esasları olduğunu sanır.
Fakat bu öğütler arasında bir tekine rastlamazsınız ki öğütçünün şiir denilen mürekkep ruh hâdisesini anlamak ne kelime!- sezinlemekten bile nasibi olmadığını açıkça göstermesin.
Peyami Safa’nın Şiir Öğütleri (devamı)
Hele o öğütler, o öğütler... Zavallı amatörün körpe şiir idrâkinde bir hatânın duvarından daha büyük bir hâtanın kayasına çarparak tuzla buz eden o her biri saçmanın saçması öğütler...
Peyami Safa’nın Şiir Öğütleri (devamı)
Verilen öğüt ne olursa olsun, evvela bu öğüt verme ameliyesi, hoca efendinin şiiri de hukuk gibi, ahlâk gibi, sağlık gibi her yanı yüksek düsturlarla kapalı bir kaideler nizamı gibi gördüğüne delâlet etmektedir.
Bu anlayış, zihnî plânlardan çok uzaklarda ve illiyet zinciri hayvanda şakırdamayan bir münasebetler âleminin ifadesi olan gerçek şiirin bizden beklediği idrâkin tam zıddıdır.
PEYAMİ SAFA’NIN
ÜSLÛBU
Peyami Safa’nın Üslubu (devam)
Peyami Safa gerek romanlarındaki, gerek fıkralarındaki üslûbun kudreti ile tanınmış, sevilmiş bir yazardır.
Türkçe üzerine sayısız makaleleri, bir de dil bilgisi kitabı olan bu yazıcı cümle ve kelime kurmada, Türkçenin bütün imkânlarını yoklamıştır.
Bir düşünce ya da duyguyu en kestirmeden anlatmak gücü gösterir.
Peyami Safa’nın Üslubu (devam)
Kişilerini (romancının diliyle değil) kendi ağzıyla konuşturur.
Söyleşme ve hitaplarda , her kahramanını, kültür seviyesine, ruh haline, mizacına ve zevkine göre söyletmek hüneri gösterir.
Tahkiye, tasvir ve tahlil bölümlerinde konuşur gibi yazmaya karşıdır. Ayrıca romana çirkin bayağı sözler sokulmasına da karşıdır.
PEYAMİ SAFA’NIN
ROMANCILIĞI
Peyami Safa’nın Romancılığı (devam)
Peyami safa, romancılığının üç merhale geçirdiğini söylüyor.
Sözde Kızlar, Mahşer, Canan’ı ilk devre romanları olarak görür ve bunları ele alınmayacak kadar kusurlu bulur.
İkinci devre romanları olarak gördüğü Şimşek , Bir Akşamdı eserlerinin tekniğini beğenmekle birlikte, insan ruhuna ait endişeleri işlemesi bakımından farklı olduklarını düşünür.
Peyami Safa’nın Romancılığı (devam)
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih Harbiye gibi eserlerinde çalışma hedefine daha çok yaklaştığını hisseder.
Bu üç merhaleye dördüncü olara yirmi yıl kadar sonra yayımlanan Matmazel Noralyanın Koltuğu, Biz İnsanlar gibi eserlerini söyleyebiliriz. Bunlarda artık teknik hatalar ortadan kalkmıştır
Peyami Safa’nın Romancılığı (devam)
O bir tahlil romancısıdır. Yani kişilere ve eşyaya psikolojik bir dikkat ile bakar. Şuur ile alt şuuru araştırır.
Maddi manevi ıstırap dolu hayatları , hasta beden ve ruhları, ahlak bunalımlarını kişi toplum çatışmalarını; günah, kopmuşluk, yalnızlık duygularını vb. konuları ele alır.
Peyami Safa’nın Romancılığı (devam)
Bu tarz tahlil romanlarında olay değil, kişilerin, eşyanın ve bizzat olayın ince bir dikkatle çözümlenmesi önemlidir. Böylece insanın iç macerasını ele alarak çağdaş romanı sadece olay etrafında dönmekten kurtarır.
Peyami safa bunun yanı sıra kişilerin sosyal çatışmalarını da ele alır. Yani o Psiko-sosyal türde romanlar veriyor, denilebilir.
PEYAMİ SAFA’NIN
ESERLERİ
Hikâyeleri
Bir gencin hayati (1921)
Gençliğimiz (1922)
Siyah Beyaz Hikâyeler (1923)
İstanbul Hikâyeleri (1923)
Aşk Oyunları (1924)
Süngülerin Gölgesinde (1924)
Ateşböcekleri (1925)
Düşünsel Yapıtları
Zavallı Celal Nuri Bey (1914) Büyük Avrupa Anketi (1938)
Türk İnkılâbına Bakışlar (1938) Felsefî Buhran (1939)
Millet ve İnsan (1943) Mahutlar (1959)
Düşünsel Yapıtları (devam)
Sosyalizm (1961) Mistisizm (1962) Nasyonalizm (1962) Doğu - Batı Sentezi (1963) Nasyonalizm - Sosyalizm - Mistisizm (1968) Osmanlıca - Türkçe - Uydurmaca (1970)
Peyami Safa, bu eserinde insanlığı materyalizmin kör çemberini kırmağa, kendini kaybettiği ruhunu bulmaya çağırmaktadır.
Asrımızda insanın bütün problemleri bu noktada düğümlenmektedir. Ve Allah'ı bilmedikçe, insanlık buhrandan buhrana yuvarlanacak, huzur ve sükun bulamayacaktır.
BİZ İNSANLAR
Mütefekkir romancı bu eserde insan ruhunun derinliklerine büyük zekasının ışığını tutmaktadır.
Romanda asil bir ruhun insanın anlaşılmazlığı karşısındaki bunalımları, ikiyüzlülüğe ve bayağılıklara karşı isyanı verilmektedir.
Harb yıllarının ahlâkı ve içtimâi hayanı verilmektedir.
FATİH HARBİYE
Yazar bu romanında Tanzimat'tan kopup gelen, Millî Mücadelede ve sonraki yıllarda alevlenen batılılaşma hareketlerinin Türk tipindeki ve cemiyetindeki etkilerini incelemektedir.
MATMAZEL NORALYA' NIN KOLTUĞU
Peyami Safa'nın mizaç ve ruh yapısına uygun düşen bir konuyu ihtiva etmektedir. Ruhçu ve akılcı dünya görüşünün yazarın anlayışı çerçevesinde birleştirilmesi esasına dayanır.
DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU
DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU
İlk romanlarında sola yakın görüşler taşıyan Peyami Safa, bir hastanın psikolojisini anlattığı otobiyografik romanı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu (1931) Nazım Hikmet’e ithaf etmişti.
Roman, yalnız ve hasta bir çocuğun ızdırabını, çocukça aşkını ve kıskançlığını; mes'ud olmak isteyen bir genç kızın temiz sevgisini; inanmak arzusu bütün benliğini saran bir insanın kuruntularını ve çıplak hastane duvarı gerisindeki hıçkırıklarını anlatır.
MAHŞER
Yazarın görüşlerini değişik bir tarzda işlediği bir romandır.
ŞİMŞEK
Yazarın ilk romanlarındandır. Yazar bunda da bütün eserlerinde işlediği konuları, bir başka tarzda yeniden işlemektedir .
CANAN
Peyami Safa'nın "Şimşek", "Bir Akşamdı", "Mahşer" romanları tarzında bir diğer eseridir.
SÖZDE KIZLAR
Günümüzün kızlarını, onları mes’ud yahut bedbaht edebilecek hususları birer ibret levhası gibi yansıtmaktadır.