*TAŞinmaz maliKİNİn sorumluluğU



Yüklə 170,92 Kb.
səhifə1/3
tarix07.04.2018
ölçüsü170,92 Kb.
#47424
  1   2   3

*TAŞINMAZ MALİKİNİN SORUMLULUĞU

Burada malikin kusursuz sorumluluğu söz konusudur. Yani malik ister kusurlu ister kusursuz olsun meydana gelen zarardan sorumludur. Kusur aranmadığından, malikin ayırt etme gücünün varlığı&yokluğu da önemli değildir.



Yani TMK 730 uyarınca ‘Bir taşınmaz malikinin mülkiyet hakkını kullanması sonucu zarar gören veya zarar görme tehlikesi yaşayan kimse, dava açabilir. Hakim zararın uygun bir bedelle denkleştirilmesine karar verebilir.

  1. Sorumluluğun Şartları:

  1. Olumlu Şartlar:

  1. Taşınmaz bir malın kullanılması gerekir.

  2. Aşırı bir kullanma söz konusu olmalıdır. (Buraya fazla takılmayın şart olarak yazıp geçin.

  3. Sorumluluğu doğuran olay, hukuka aykırı olmalıdır.

  4. Zarar veya zarar görme tehlikesi bulunmalıdır.

  5. Uygun illiyet bağı bulunmalıdır.

  1. Olumsuz Şartlar (Sorumluluktan Kurtulma):

Mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusuru söz konusu olursa yani illiyet bağı kesilirse malik sorumluluktan kurtulur.

  1. Açılacak Davalar:

  1. Eski Haline Getirme Davası: Meydana gelen hukuka aykırılık devam ediyorsa, komşu, taşkınlıkların ortadan kaldırılmasını, eski halin iadesini isteyebilir. Bazı hallerde taşkınlık davranışı kaçınılmaz nitelikte olabilir. (inşaat yapımı mesela) Bu durumda hakim, zararın uygun bir bedelle denkleştirilmesine hükmedebilir.

  2. Tehlikenin Giderilmesi Davası: Zarar verme tehlikesi taşıyan davranış veya girişim henüz başlamamış olmasına rağmen, tehlikenin varlığı ihtimalinde bu dava açılır.

  3. Tazminat Davası: Komşu, malikin taşkın davranışı sebebiyle zarara uğradıysa, ayrıca tazminat davası da açabilir.



  1. Taşınmaz Malikinin Sorumluluğu ile TBK’daki Bina ve İnşa Eseri Sahibinin Sorumluluğu Karşılaştırması

Her iki sorumluluğun kaynağı da bir taşınmaz maldır. Her iki sorumluluk da, kusursuz sorumluluk halidir.

  1. Taşınmaz malikinin sorumluluğu durumu, TMK 730’da düzenlenmiş olup, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının aşırı kullanılmasından doğan zarar&zarar tehlikesi durumunda uygulanır. TBK’da Bina ve yapı eseri sahibinin sorumluluğu ise, binanın veya eserin yapımdaki bozukluk veya bakımdaki noksanlık sebebiyle özen gösterme görevini ihmal etmesinden doğan zararda uygulanır.

  2. Taşınmaz malikinin sorumluluğu durumunda davalı & davacılar sadece komşular olduğu için davacı ya da davalı, taşınmaz maliki ya da sınırlı ayni hak sahibi olabilir. TBK’daki bina ve yapı eseri malikinin sorumluluğu halinde davacı herkes olabilir. Örneğin arabamı park ettim çatıdan kiremit düştü. Burada TMK 730’a göre değil TBK’daki bina ve yapı eseri sahibinin sorumluluğu kurumuna göre davacı olabilirim.

*TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİN KISITLAMALARI

I) Taşınmaz Mülkiyetinin Kanuni Kısıtlamaları: Numerus clauses(sınırlı sayı) şeklinde. 3 adettir;

1) Paylı Mülkiyette Paydaşlar Lehine Konulmuş Yasal Kısıtlama (Yasal Önalım Hakkı): Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlar önalım haklarını kullanabilirler. Yasal önalım hakkı, diğer paydaşlara aynı şartlarla satın alma yetkisi veren ve kanundan doğan, eşyaya bağlı, yenilik doğuran bir haktır. Bu hak kişiye değil, paya bağlı bir haktır. Pay kiminse hak da onundur.

Yasal önalım hakkı (TMK’da düzenlenen), sözleşmesel önalım (TBK’da düzenlenen) hakkından farklı olarak, satışa eşdeğer her işlemde (trampa, bağışlama vs.) kullanılamaz. Yalnızca satışta uygulanır. (Sözleşmeseli birazdan göreceğiz)

Yapılan satış, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir. Bu bildirimin akabinde yasal önalım hakkının kullanılabilmesi için öğrenmeden itibaren 3 ay, her halükarda satıştan 2 yıllık zamanaşımı vardır. (hak düşürücü süre) Yani noterden bildirim yapılmamış ve 2 sene dolmuşsa bu hak kullanılamaz. Bu hak, alıcıya karşı dava açılarak kullanılır. Önalım hakkı sahibi adına payın tesciline kara verilmeden önce, hakimin belirleyeceği süre içinde satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerinin nakden depo edilmesi gerekir. Edilmezse dava reddedilir. Mülkiyet, mahkemenin vereceği tescil kararının kesinleşmesi ile önalım hakkı sahibine geçer. Bunun akabinde yapılacak tapudaki tescil işlemi açıklayıcı niteliktedir.

Yasal önalım hakkı paydaşların kendi arasında yapılan satışlarda kullanılamaz. Bu, önalım hakkının paydaşlar arasına üçüncü kişilerin girmemesi, mülkiyetin mümkün olduğunca mevcut paydaşlar arasında toplanmasına uygundur. Satış yapılıp da birden çok paydaş önalım hakkı kullanırsa, bunların pay oranları ne olursa olsun, satılan pay üzerinde eşit oranda hak sahibi olurlar. Önalım hakkından feragat mümkündür.



2) Komşular Lehine Konulmuş Kısıtlamalar:

a) Mülkiyet Hakkını Aşırı Kullanmaktan Kaçınma: Herkes taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşuları olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle komşular arası mazur görülebilecek seviyeyi açan duman, buğu, kurum, toz ve koku çıkartmak, gürültü ve sarsıntı yapmak yasaktır.Aksi halde TMK m. 730 (ilk sayfadaki taşınmaz malikinin sorumluluğu) çerçevesinde sorumlulukları doğar. Hakim burada yerel adetleri ve taşınmazın özgülenme amacını göz önünde bulundurarak karar verecektir.

b) Kazı & Yapılar: Malik, kazı ve yapı yaparken komşu taşınmazlara, onların topraklarını sarsmak veya tehlikeye düşürmek ya da üzerlerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınmak durumundadır. Aksi halde malik TMK m. 730 (ilk sayfadaki taşınmaz malikinin sorumluluğu) kapsamında sorumlu olur.

c) Bitkiler: TMK Madde 740.- Komşunun arazisine taşarak zarar veren dal ve kökler, onun istemi üzerine uygun bir süre içinde kaldırılmazsa, komşu bu dal ve kökleri kesip kendi mülkiyetine geçirebilir.

Ekilmiş veya üzerine yapı yapılmış arazisine dalların taşmasına katlanan komşu, bu dallarda yetişen meyvaları toplama hakkına sahip olur. 



d) Kendi Kendine Akan Sular: Üst taşınmazın maliki, alttaki taşınmaza akan suların doğal akışını değiştiremez, kendine gerekli sudan fazlasını alıkoyamaz; alttaki taşınmaz maliki de kendi arazisine akan suyu kabule mecburdur. Ancak zarar görüyorsa gideri üstteki malike ait olmak üzere, kendi arazisine yapılacak bir mecra ile suyun akıtılmasını isteyebilir. Burada mecradan aklınıza kanalizasyon sistemi gelsin. Bunu isteyebiliyor yani malik.

e) Mecra (Altyapı) Geçirilmesi: TMK 744-746 uyarınca; gerçekten gerekli olduğu durumlarda, taşınmaz malikinin mecra geçirilmesine ilişkin hakkı vermesi zorunludur. Mecra geçirilmesinin gerekli olmasının şartları;

i. Elektrik, su vb. için mecraya ihtiyaç olmalıdır.

ii. Başka yerden geçirilmesi imkansız veya aşırı masraflı olmalıdır.

iii. Mecrayı geçirecek kişi, yükümlünün zararını peşinen tazmin etmelidir: Buradaki zarardan şunu anlayın, mecra yani altyapı geçirmek için bir kazı yapılacak, belki adamın arazisi, ekinleri, belki de bir duvarı zarar görecek. Bunların peşinen karşılanması gerekiyor.

iv. Mecranın geçirilmesi komşuluk ilişkisine dayanmalıdır.

Kanuni mecra hakkının şartları oluştuğunda, yükümlü taşınmaz malikinin hak sahibine bu hakkı vermesi gerekmektedir. Ancak vermezse, hak sahibi olduğunu düşünen taşınmaz maliki mahkemeye giderek hakkının varlığının tespitini ve bu hakkın tapu siciline tescilini talep edebilir. Hakim kararı ile hak tespit edilir ve sonrasında yapılan tescil açıklayıcı hükümdedir.

İstisna 1: Arazinin üzerinden geçecek mecralarda olağanüstü durumlar varsa malik, mecranın geçirileceğin arazi parçasının, zararını tam karşılayacak bir bedel ödenmek suretiyle kendisinden satın alınmasını talep edebilir.

İstisna 2: Mecra ve mecra ihtiyacı ile ilgili durum değişirse; artık ihtiyaç kalmazsa veya başka bir yerden de bu sağlanabilir hale gelirse; yükümlü taşınmaz maliki, masrafı mecra hakkı sahibine ait olmak üzere, mecranın başka bir yere nakledilmesini talep edebilir.



f) Geçit Hakları: TMK 747 uyarınca taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam bir bedel karşılığında kendisine geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir. Bunu yapabilmesinin şartları;

i. Geçit isteyenin yola çıkmak için yeterli geçidinin bulunmaması

ii. Taşınmazların durumu ve çeşitli maliklerin uğrayacakları zararlar açısından bu hak başka komşulardan talep edilememeli: Yani bu hak, ilk önce, kendisinden bu geçidin istenmesi önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun düşen ve en az zarara uğrayacak komşuya komşuya karşı karşı ileri sürülür.

iii. Geçit isteyenin denkleştirme bedelini ödemesi gerekir. Burada kişi, kendi arazisinden başkasının geçmesine katlanmak zorunda kalıyor. Bu durumda buna katlanması karşılığında denkleştirme bedeli olarak bir miktar bedel ödenmesi gerekiyor.

Mecra hakkında şartlar varsa, hak kendiliğinden doğmuş demektir. Mahkemede açılacak dava sadece tespit davası demiştik. Hakim hakkı tespit edip bırakıyordu.

Geçit hakkında ise bu daha farklıdır. Burada şartları varsa, hak sahibi olduğunu düşünen kişi gidip malike başvurur, malik şartların varlığını kabul ederse hak doğar. Eğer kabul etmezse; hak sahibi olduğunu düşünen kişi mahkemede dava açarak kendine zorunlu geçit hakkının verilmesini ister. Bu durumda hakimin vereceği kararın kesinleşmesi ile hak doğacaktır. (yani burada mecradaki gibi tespit davası değil bir eda davası açılıyor). Yapılan tescil yine açıklayıcı niteliktedir.

g) Su İrtifakı: İsteyebilmenin şartları;

i. Yükümlünün kaynak suyu kendi ihtiyacından fazla olmalıdır.

ii. İrtifakı isteyenin bu suyu başka yerden sağlaması aşır zahmetli&masraflı olması.

iii. İrtifakı kurmak için malike tam denkleştirme bedeli ödenmeli.

II) Taşınmaz Mülkiyetinin İradi Kısıtlanmaları: Malik, mülkiyeti devir yetkisini kısıtlayabilir. Bunlar; sözleşmeden doğan önalım, alım, gerialım hakkı olarak üçe ayrılır. Kişisel nitelikte olan bu sözleşmeler tapuya şerh verilerek üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilme etkisini kazanırlar. Eğer şerh verilmemişse sadece mirasçılara karşı ileri sürülebilir 3. Kişilere sürülemezler.


  1. Sözleşmeden Doğan Önalım Hakkı: Taşınmaz malikinin, taşınmazı üçüncü kişiye satması halinde, önalım hakkı sahibine tek taraflı irade beyanı ile taşınmazın alıcısı olma yetkisi veren bir haktır. Sözleşme şekle bağlı değildir, adi yazılı şekilde yapılan bir sözleşme ile bu hak verilebilir. Bunun sebebi ise bu hükmün genellikle kira sözleşmesine konulan bir hüküm olmasındandır o yüzden kanun koyucu şekle bağlamamış.

Önalım hakkı kanunda biraz garip düzenlenmiş; şöyle ki bildiğimiz üzere tapuya şerh verilmeyen kişisel haklar yalnızca sözleşmenin karşı tarafına karşı ileri sürülebilir. Burada kira sözleşmesinde önalım hakkı tanınırsa, satış yapıldıktan sonra önalım hakkı sahibi hiçbir şey yapamayacaktır. Ancak gidip eski malike tazminat davası açar, gidip malı yeni alan 3. Kişiye herhangi bir şey ileri süremez. O YÜZDEN PRATİKTE BU HAKKIN TAPUYA ŞERH VERİLMESİ ZORUNLU BİR UNSUR GİBİ GÖRÜNMEKTEDİR. SÖZLEŞMESEL ÖNALIMDAN DOĞAN HAK, YALNIZCA ŞERH VERİLİNCE 3. KİŞİYE İLERİ SÜRÜLMEKTEDİR.

Bunun sebebi şu: Eskiden İsviçre’de ve Türkiye’de satış sözleşmesi ve tescil birbirinden ayrı yapılan şeylermiş, yani sözleşmeyi yapıyorsun sonra çok zaman geçiyor tescil ediyorsun. Bu işte eskiden kalma bir refleksle yazılmış bir hüküm. Şimdilerde satış sözleşmesi ile tescilin arasında 5 dakika olduğu için önalım hakkı kullanılamıyor. Eskiden sözleşme yapılıp tescil hemen yapılmadığı için o arada bu hak kullanılabiliyormuş. SONUÇ OLARAK TEKRAR EDİYORUM ŞİMDİ BU HAKKIN KULLANIMI ŞERH OLMAZSA PRATİK OLARAK MÜMKÜN DEĞİLDİR.

Önalım hakkının iki türlüsü vardır. 1) eğer önalım hakkının, taşınmazın 3. kişiye satıldığı bedel üzerinden tanındığı yazılmışsa burada Adi Önalım Hakkı vardır. Ancak sözleşmede önalım hakkının hangi bedelden kullanılacağı yazılmışsa; örneğin 80.000 tl ile önalım hakkı tanınmışsa burada Nitelikli Önalım Hakkı vardır. Adi önalım hakkı olunca olay muvazaaya açık oluyor genelde burada bedeli 3 katı gösterip önalım hakkı sahibinin hak kullanmasına engel olunabiliyor. Öteki adam tabi burada muvazaayı ispatlama yoluna gidip gerçek bedel üstünden hakkını kullanabilir.

Önalım hakkı dava ile kullanılır. Bu dava sonucu hakimden; taşınmazın bedeli karşılığında hak sahibi adına tescili istenir. Bu hak söz konusu olunca bilinmeli ki; taşınmaz üçüncü kişiye satılır ve bu satış hak sahibine bildirilir. Hak sahibinin bildirimin akabinde hakkını kullanması gereken öğrenmeden itibaren 3 ay / her halükarda satıştan itibaren 2 yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlar. Dava yoluyla hak kullanılınca hakim, taşınmazın hak sahibi lehine tesciline karar verir ve bu karar mülkiyeti geçirir; tescil ise açıklayıcıdır.Sözleşmesel önalım hakkı, satışa eşdeğer bir işlem (trampa, bağışlama vs.) yapılınca da kullanılabilir. TBK’ya göre bu sözleşme en fazla 10 sene için yapılabilir. Örneğin sözleşmeyi yaptıktan 2 sene sonra şerh ettin, artık o şerh en fazla 8 senelik olabilir.

Doktrinsel tartışma çıkabilir: Önalım hakkı sahibi, tapuda şerh edilmiş bu hakkını, ilk satışta bu hakkını kullanmıyorsa bu hak sona erer mi? Yoksa sözleşme ve şerh süresince (max 10 sene) yapılan herhangi bir satış için bu hakkını kullanması mümkün müdür? Doktrinde iki görüş vardır: İlk görüş (sanırsam Oğuzman olabilir – emin değilim); ilk satıştan sonra hak kullanılmazsa sona ermelidir diyor. Önalım hakkının mantığı satış durumunda öncelikli alacaklılık sağlamaktır bunu her satış için veremeyiz diyor. Ancak bana göre kanuni düzenlemede ilk satış sonrasında hakkın sona ereceğine ilişkin bir düzenleme olmayıp maksimum 10 sene düzenlemesi yazdığı için bence 10 sene boyunca herhangi bir satış için bu hakkın kullanılması mümkün olacaktır.



  1. Alım (İştira) Hakkı: Bu hak, hak sahibine hukuki bir işlemle belirli bir süre içinde tespit edilen koşullar altında, tek taraflı irade beyanıyla taşınmazın mülkiyetin devrini isteme yetkisi veren, yenilik doğuran bir haktır. Alım sözleşmesi ile verilir. Sözleşmenin resmi şekilde (noterde) yapılması gerekir. Tapuya bu hak için şerh verilince, şerh süresince sonraki malikler için de geçerli olur. Bu sözleşme de en fazla 10 sene için yapılabilir. Örneğin sözleşmeyi yaptıktan 2 sene sonra şerh ettin, artık o şerh en fazla 8 senelik olabilir.

Alım hakkı sahibi bu hakkını kullandığı takdirde, taşınmaz maliki ile arasında alım sözleşmesindeki koşullara uygun bir satım ilişkisi doğar. Karşı taraf artık mülkiyeti devir borcu altındadır. Şerh yoksa sadece hakkı veren kişiye karşı ileri sürülebilir. Eğer şerh verilmişse, artık taşınmazın yeni maliklerine karşı da bu hak ileri sürülebilir.

  1. Gerialım (Vefa) Hakkı: Taşınmazını başkasına devretmiş olan kişiye, sözleşmedeki koşullarla ve tek taraflı bir irade beyanıyla taşınmazı gerialım yetkisi veren, yenilik doğuran bir haktır. Bu sözleşme de geçerli olabilmesi için resmi şekilde (noterde) yapılmalıdır.

Bu hakkın, taşınmazın sonraki maliklerine karşı ileri sürülebilmesi için tapuda şerh verilmesi gerekir. Eğer şerh verilmemişse sadece geri alım sözleşmesinin karşı tarafına ve onun mirasçılarına karşı ileri sürülebilir.

Gerialım sözleşmesi çoğunlukla ‘Lex Commmissoria’ yasağını bertaraf etmek adına yapılır. Yani borcu karşılığı taşınmazını satan kişinin, borcunu ifasından sonra taşınmazını geri alabilmesi adına yapılır. Normalde ipotek verilse lex commissoria yüzünden ipotekli mala malik olunamayacak, satış falan yapılıp bedelin içinden tahsili gerekecektir. Ancak borç karşılığı taşınmaz devredilir ve yeni malik, eski malik olan borçluya geri alım hakkı verirse; burada borcunu öde gel taşınmazını al, yoksa taşınmazın benim oldu denmek suretiyle alıcıya daha fazla teminat verilmiş olmaktadır.

Gerialım hakkı kullanılınca satış sözleşmesi kendiliğinden doğar; kişi eğer tescile yanaşmazsa gerialım hakkı sahibi mahkemeye giderek taşınmazın adına tescilini ister. Burada mahkeme kararı ile mülkiyet geçeri yapılan tescil açıklayıcıdır.

Bu geri alım sözleşmesi de en fazla 10 sene için yapılabilir. Örneğin sözleşmeyi yaptıktan 2 sene sonra şerh ettin, artık o şerh en fazla 8 senelik olabilir.



NOT: ŞERH SAYESİNDE, TAŞINMAZIN SONRAKİ MALİKLERİNE KARŞI ÖNALIM, ALIM ve GERİ ALIM HAKKININ KULLANILABİLMESİNE, ŞERHİN MUNZAM ETKİSİ DİYORUZ.

TAŞINIR MÜLKİYETİ

*TAŞINIR MÜLKİYETİNİN KONUSU

I) Taşınır Eşya: Bir yerden başka bir yere nakledildiği zaman özünde bir değişiklik meydana gelmeyen eşya, taşınır eşyadır. Taşınır eşya, bir taşınmazın bütünleyici parçası haline gelmişse taşınır mülkiyetinin konusu olmaktan çıkar, taşınmaz mülkiyetine tabi olur.

*Hayvanlar, kıyasen taşınır mülkiyetine tabidir.



II) Doğal Güçler: Doğal güçlerin taşınır mülkiyetine konu olabilmesi için;

  1. Bunlar edinilmeye elverişli, yani kişilerin hakimiyeti altına alınarak yararlanılabilme imkanına sahip olmalıdır. (Elektrik – atom enerjisi vs olur ancak güneş ışınları olmaz.)

  2. Bu doğal güçler taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmemelidir.

*TAŞINIR MÜLKİYETİNİN KAZANILMASI

I) Devren Kazanma: Taşınır mülkiyetinin önceki malikten, başka bir kişiye geçmesidir. Devren kazanma, hukuki bir işleme dayanıyorsa mülkiyeti kazanan cüzi halef, miras sebebine dayanıyorsa külli halef olur. Taşınır mülkiyetinin nakli için, zilyetliğin devri gerekir.

Bir taşınırın zilyetliğini iyi niyetle ve malik olmak üzere devralan kimse, devredenin devir yetkisi olmasa dahi, zilyetlik hükümlerine göre kazanmanın korunduğu hallerde o şeyin maliki olur. Yani kural olarak, taşınır mülkiyetinin bir hukuki işlemle kazanılabilmesi için, borçlandırıcı işlemin yapılması ve zilyetliğin devri gerekir.



  1. Borçlandırıcı İşlem: Taşınır mülkiyetinin devren kazanılması için öncelikle bir borçlandırıcı işlemin bulunması gerekir. Mülkiyetin devri borcunu doğuran borçlandırıcı işlem, sadece taraflar arasında sonuç doğuran, nisbi bir haktır.

  2. Zilyetliğin Devri: Devren kazanmada taşınırın mülkiyetinin geçişi, tasarruf işlemi olan zilyetliğin devri ile gerçekleşir. Zilyetliğin devri iki taraflı bir hukuki işlemdir; tarafların zilyetliği, mülkiyeti geçirme amacıyla geçirdikleri konusunda anlaşmaları gerekir. Zilyetliğin devri çeşitli şekillerde gerçekleşir.

Yargıtay ve Federal Mahkemece kabul edilen ve doktrinde de üstün olan görüşe göre taşınmaz mülkiyetinin devrinde olduğu gibi taşınır mülkiyetinin devrinde de sebebe bağlılık kuralının geçerli olduğudur. Diğer görüş ise (Oğuzman) taşınır mülkiyetinin devrinde sebebe bağlılık kuralı geçerli değildir der. Sebebe bağlılık şu: Taşınmazlarda olduğu gibi, borçlandırıcı işlemin geçersiz olması; zilyetliğin devrini ve mülkiyet geçişini de geçersiz kılar mı kılmaz mı? Böyle sakat bir sözleşme varsa yargıtaya ve bana göre mülkiyet geçişi geçersiz, bu saatten sonra kişi iyiniyetliyse ancak zamanaşımı vs ile kazanması mümkün olur mülkiyeti satış ile kazanamamıştır.

İlk dönemden hatırlanması gereken şeyler:



1) Taşınır bir malın emin sıfatıyla zilyedinden o mal üzerinde iyi niyetle mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak kazanan kişinin kazanımı korunuyor.

2) Mal kişinin iradesi dışında elinden çıkmışsa (hırsızlık, gasp, kaybetme, unutma gibi), a) bu malı pazar, panayır, açık artırma veya benzeri eşya satan yerden iyiniyetle edinen kişinin iyi niyeti korunmaz ancak bu malın geri istenmesi için, mala ödenen bedelin o kişiye iade edilmesi gerekir. (5 senelik hak düşürücü süre var dava için)

b) mal eğer böyle bir yerden alınmamışsa direkt olarak istihkak (mülkiyet) davasıyla mal geri alınabiliyor. (5 senelik hak düşürücü süre var dava için)

BURADA GÖRÜYORSUNUZ Kİ KÖTÜ NİYET HİÇ BİR ZAMAN KORUNMUYOR

Mülkiyetin Saklı Tutulması Sözleşmesi: Bu alıcı ve satıcı arasında yapılan ve alıcıya teslim edilen mal üzerinde bir şartın gerçekleşmesine kadar satıcının mülkiyet hakkının devam edeceğine ilişkin bir sözleşmedir. Resmi şekilde noterde yapılır ve bu sözleşme noterdeki özel bir sicile kaydedilir. Fakat şöyle ki; bu sicilin aleniyet (mal üzerinde bir hakkı görünür kılma) fonksiyonu olmadığından; malın emin sıfatıyla zilyedi olan alıcıdan iyi niyetle mal üzerinde hak kazanan üçüncü kişinin iyi niyeti korunur.

Mülkiyeti saklı tutma sözleşmesinin hükmü ise, sözleşmedeki şart gerçekleşmezse, satıcı mal üzerindeki mülkiyetine dayanarak malı geri alabilir, bunun için aralarındaki satış sözleşmesini feshetmesi gerekir. Buna karşılık, şart gerçekleşince alıcı taşınırın mülkiyetini kazanır.



Bedelin bir kısmı ödenir bir kısmı ödenmezse ve bu sebepten taşınır geri alınırsa doğal olarak bu önceki alınan bedelin iadesi gerekir. İade edilecek bedelden uygun bir kira bedeli ve malın kullanılmasından doğan zarar indirilir.

II) Aslen Kazanma: Taşınır mülkiyetinin aslen kazanılmasında ya evvelce kimsenin mülkiyetine tabi olmayan bir mal üzerinde mülkiyet hakkı kazanılmaktadır; ya da bir kimse mülkiyet hakkını kazanırken bir diğeri mülkiyet hakkını kaybetmekte, fakat bir devir olmamaktadır.

ASLEN KAZANMANIN ÇEŞİTLERİ

  1. Sahiplenme: Sahiplenme, sahipsiz bir taşınır üzerinde malik olma iradesiyle zilyetliğin ele geçirilmesidir. Zilyetliği böylece ele geçiren kişi, o taşınırın maliki olur. Burada malik olma iradesi bir hukuki fiildir. Daha önce hiç kimsenin mülkiyetinde olmayan mallar ile maliklerince terk edilen mallar sahipsiz eşyalardır.

  2. Bulunmuş Eşya: bu şekilde kazanmanın olabilmesi için bazı şaartların gerekiyor

  1. Bulunan eşya sahipli olmalıdır. (Sahipsiz olsa yukarıdaki maddenin konusu olurdu)

  2. Eşya, oturulan bir evde veya işyerinde ya da kamu hizmeti görülen yerde bulunmuş olmamalıdır.

  3. Eşyayı bulan, kanunun kendisine yüklediği görevleri yerine getirmiş olmalı. Bu görevler;

  1. Sahibini biliyorsa haber vermeli

  2. Sahibini bilmiyorsa, eşya değerli ise kolluk kuvvetlerine veya köy gibi yerlerde muhtara haber vermeli

  3. Değeri az olan bir eşya ise ya kolluk kuvvetlerine haber vermeli ya da araştırma yapıp ilan vermeli.

AKSİ HALDE KÖTÜ NİYETLİ OLUR!!! (Bunun sonucu başka bir yerde görülecek)

  1. İlan veya kolluk kuvvetleri ya da muhtara bildirme tarihinden aşlayarak 5 yıl içinde bulunan şeyin maliki ortaya çıkmamış olmalıdır. *Bu 5 sene boyunca eşyayı bulan, özenle korumalıdırç eğer eşya kolluk kuvvetlerinde 1 yıldan çok kalırsa, açık artırma ile satılır.



  1. Define: Define, bulunmalarından çok zaman önce gömülmüş veya saklanmış olduğu ve duruma göre artık malikinin bulunmadğı kesin olan değerli eşyalardır. Eğer define bilimsel bir değer taşıyorsa, özel hükümler uygulanır. Eğer define bilimsel bir değer taşımıyorsa, içinde bulunduğu taşınır veya taşınmaz malın malikinin olur. Defineyi bulan kimseye ise, bulunan malın değerinin yarısını aşmayacak değerde bir ödül verilir.



  1. İşleme (Hukuki Tağyir): Bir kimse başkasına ait bir şeyi işler veya başka bir şekle sokarsa, emeğin değerinin o şeyin değerinden fazla olması halinde, yeni şey işleyenin, aksi takdirde yeni şey malikin olur. (örneğin başkasının boyası ve tuvalini kullanıp tablo yaptın) Eğer işleyen iyi niyetli değilse, yani taşınırın başkasına ait olduğunu biiliyor veya bilebilecek durumda ise hakim takdir yetkisini kullanır. Mal kime verilirse verilsin, diğer tarafın tazminat ve sebepsiz zenginleşmeden doğan talep hakları saklıdır.



  1. Yüklə 170,92 Kb.

    Dostları ilə paylaş:
  1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin