Tbmm tutanak Hizmetleri Başkanlığı



Yüklə 236,6 Kb.
səhifə1/5
tarix30.04.2018
ölçüsü236,6 Kb.
#49574
  1   2   3   4   5



T B M M

Tutanak Hizmetleri Başkanlığı

Komisyon : Anayasa Uzlaşma Giriş : Tarih : 4/3/2013 Stenograf : Kayıt: An.Uz. Sayfa:




04 Mart 2013 Pazartesi

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 10.50

BAŞKAN: Sırrı Süreyya ÖNDER (İstanbul)

------0-----

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Anayasa Uzlaşma Komisyonu toplantısını açıyorum. Bütün arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Hazirunu okuyorum: Profesör Doktor Ali Akyıldız, Özgür Sevgi Göral, Yardımcı Doçent Mehmet Ali Zengin, Mustafa Kemal Çiçek, Yardımcı Doçent Doktor Abdurrahman Saygılı, Oğuz Turhan, Kürşat Türker Ercan, Yusuf Uygar, Yusuf Buzgan, Ferhat Kabaiş.

İsmini okumadığım arkadaş var mı? Yok.

Her partiden yeterli sayıda temsilci vekil var. Toplantımızı açıyorum.

“Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar ve İdari Denetim Kurumları” görüşeceğiz çaydan sonra.

(Teknik arıza nedeniyle ara verildi)

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kısa bir teknik aradan sonra, ses kaydı yapan arkadaşlara, stenograf arkadaşlarımıza ve Meclisin yetkilendirdiği arkadaşlara özverili ve dikkatli çalışmaları için tekraren teşekkür ederek toplantıyı açıyoruz.

Düzenleyici ve denetleyici – Türkçe hatasıyla- ve idari denetim kurumlarını görüşeceğiz.

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkanım…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Özür dilerim. Her zaman olduğu gibi Atilla Ağabey gündem dışı söz talebinde bulunuyor.

ATİLLA KART (Konya) – Gündem dışı söz talebinde bulunuyorum.


SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Müslüm Gürses’le ilgili taziye…

ATİLLA KART (Konya) – Aslında, tam da gündemin içinden konuşacağım yani onu bilmenizi istiyorum.

Tabii, Müslüm Gürses’e atıfta bulundunuz. O atıftan sonra merhuma rahmet diliyorum. Kayıtlara geçeceği için bu düşüncelerimi de ifade etmek istiyorum. Müslüm Gürses gerçekten Türkiye’nin ortak değeriydi, gerçekten hepimizi temsil eden bir insandı. Mekânı cennet olsun diyorum, Allah’tan rahmet diliyorum.

Değerli Başkanım, değerli arkadaşlarım; öncelikle, tabii, yoğun mesainizden sonra Anayasa Uzlaşma Komisyonuna da zaman ayırdığınız için ve bu çerçevede o birikimlerinizden bizi de yararlandıracağınızı umut ederek bir değerlendirme yapmak istiyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Buyurun.

ATİLLA KART (Konya) – Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Barış ve Demokrasi Partisi arasında Abdullah Öcalan’ın da iştirak ettiği bir görüşme sürecinin yaşandığını görüyoruz. Burada, gerek Milliyet gazetesine yansıyan tutanaklardan gerekse üç mektup içeriğinden bu görüşmelerin aslında bir hayli önce de başladığı anlaşılıyor.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin elbette çıkarlarının korunması kaydıyla, kapalı kapılar ardında angajmana girilmemesi kaydıyla bu tür görüşmelerin yapılmasına sıcak baktığımızı ifade ettik. Hâlen aynı noktadayız, aynı düşüncedeyiz. Bu anlayışla da bu sürece katkı sağlamak istiyoruz konumumuz gereği, sorumluluk anlayışımız gereği. Orada, biliyoruz ki Anayasa’yla ilgili önemli konular görüşülüyor. Biz ne yapıyoruz burada? Biz de Anayasa’yla ilgili bir gündem içinde görev üstlenmiş durumdayız. Ve yine, biliyoruz ki başkanlık sistemi dâhil olmak üzere görüşmeler yapılıyor. Şimdi, başkanlık sistemi dâhil olmak üzere elbette iki parti görüşmeler yapabilir, bunları daha evvel de ifade ettik; bu, kendi takdirleridir, kendi sorumluluklarıdır, kendi tercihleridir. Ama bunları Anayasa Uzlaşma Komisyonunun bir parçası olarak bizim de bilmemiz gerekir. Belki o görüşmelerde bizim destek vereceğimiz dinamikler var. Böylesi daha sağlıklı olmaz mı?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – De vallahi…

ATİLLA KART (Konya) – Böylesi toplumsal barış adına daha güven verici olmaz mı? Şimdi, kaygımız odur ki İmralı’da on dört yıldan sonra psikolojik olarak, kaçınılmaz olarak doğmuş olan ve bir taraftan da devlet nüfuzuyla yaratılan manipülasyonlarla mühendislik süreci işletiliyor, yeni bir mühendislik, anayasa üzerinden yeni bir mühendislik süreci işletiliyor. Burada görünürde barış adına bunlar yapılıyor. Barış adına hepimizin burada destek vereceğinden hiç kimsenin kuşkusu yok. Gerçekten barışı sağlayacak görüşmeler yapılıyorsa, kalıcı bir barış olacaksa, Türkiye toplumunun özlediği barış inşa edilecekse burada biz de üstümüze düşen görevi, sorumluluğu üstlenmek isteriz. Ama kaygımız odur ki orada, o tamamen devlet nüfuzu, devlet yetkisinin konjonktürel olarak kullanılmasıyla Türkiye’de yine, özünde başkancı sistem üzerinden, o, Türkiye’deki nispi demokrasi kırıntılarını da yok edecek bir pazarlık yapılıyor, bir yönlendirme yapılıyor kaygısı içindeyiz.

Samimi kanaatimi söylüyorum: Bu sürecin sonucunda doğacak olan dikta yapılanması, o, Türkiye’de şu anda mevcut olan, zaten mevcut olan, yasal anlamda, toplumsal anlamda mevcut olan dikta yapılanmasını anayasal düzeye taşımak hedefindeki o dikta yapılanması sonucunda Kürt halkının bir kez daha “Yanıldık, yanıltıldık.” duygusu içine girmesi ve bunun toplumsal barışımıza yansıması, olumsuz anlamda yansıması, bu yöndeki kaygılarımı ifade etmek istiyorum ve bu çerçevede de bu düşüncemde ısrarlı olduğumu ifade etmek istiyorum. Bu gelişmeleri biz paylaşmak istiyoruz, gerçekten paylaşmak istiyoruz. Yoksa biz burada bir figür müyüz? Başından beri zaten bu duygudan, bu kompleksten bir türlü kurtulamadık. Burada bir figür olduğumuz duygusunu zaman zaman yaşıyoruz. Birileri bu masayı konjonktürel olarak kullanıyor. Biz bu oyunun parçası olmak istemiyoruz. Bu noktada şeffaf olmak istiyoruz, bilgilenmek istiyoruz.

Bu duygumu paylaşmak gereğini duyuyorum Değerli Başkanım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Teşekkür ederiz Sayın Kart.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Başkanım, iki üç cümleyle paylaşayım, tensip buyurursanız.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hayhay, buyurun.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Veya Faruk Bey, eğer siz şey yaparsanız, belki…

FARUK BAL (Konya) – Siz buyurun.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, yok… Hayır, ben tekrar konuşma ihtiyacını almayayım, onun için diyorum.

FARUK BAL (Konya) – Tekrar konuşun Sayın İyimaya... Buyurun.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin içinde yaşadığı sorun var, bu sorunun yansımaları var. Bu sorun elbette ki Atilla Bey’in yaptığı gibi, dolaylı gündemle yani toplumun asli, siyaset kurumunun asli gündeminin olmasına rağmen, Anayasa gündemine dolaylı olarak taşınabilir. Bu tartışmanın sisteme verimi ne olur, anayasa çalışmasına verimi ne olur, onlar tartışılabilir, onlara değinmeyeceğim. Bir defa, biz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak aynen diğer partilerin temiz ve saf iradelerinde olduğu gibi, toplumsal uzlaşmaya dayalı yeni bir anayasanın yapılmasından yanayız. Onun için burada çalışıyoruz, onun için burada çırpınıyoruz. Bu, şu anda, son on günde, on beş günde, yirmi günde ortaya çıkan sürecin görünürlüğü veya belli aşamadan sonra görünürlük kazanacağı veya gizli diplomasi, o süreci yürüten aktörlerin sorunu. Ha, bu sorun değerlendirilmez anlamında da almıyorum. Bizim burada kendi usulümüze göre bir anayasa kaba taslağı üzerinde anlaşmamız hâlinde, bu anlaşmayı ortadan kaldırabilecek herhangi bir karşı veya zıt sürecin gelişebileceğini veya var olabileceğini düşünmüyoruz. Onun için, tarihsel sorumluluk bizde, bu sürecin demokratik içeriğini sürdürmek kudreti, iktidarı bizde. Bunu rahat rahat yapabiliriz. Bu Türkiye'nin…

Şu, bir defa, beni bireysel olarak tabii, bu konu beni de yani bir vatansever insan olarak, tarih bilinci olan insan olarak, sosyoloji ve sistemler konusunda az buçuk emek harcamış bir insan olarak beni de rahatsız ediyor yani bugün, 1983 yılından bu yana, Türkiye'nin huzurdan kaybettiği, Türkiye'nin ekonomik değerlerden kaybettiği, Türkiye'nin demografiden, genç yavrularımızdan kaybettiği o büyük tahribatı görünce şey etmemek mümkün değil. Yani gerçekten, Türkiye, müstahak olmadığı bir oyunla karşı karşıya oldu. Bunlar şeydir yani bugün Şark meselesi, Anadolu’nun tümü dâhil, Avrupa’nın bir sorunu olmuştur. Doğudaki işte, terörden daha evvel, doğudaki Kürt meselesi, İngilizler tarafından, Fransızlar tarafından, Almanlar tarafından, Amerikalılar tarafından büyük Türkiye'nin önünün kesilmesi için şey edilmiştir ve şu anda da o süreç var.

Bütün mesele şu: Tabii, muhalefetin burada tavrı önemli. Burada Atilla Bey çok net ve pozitif bir değerlendirmede bulundu “Bu sürece bizim de katkımız olur.” dedi. Bütün mesele şu: Ben, Türkiye’deki “Türk milleti” büyük şemsiyesi altındaki farklılıkları zenginlik olarak görmek bir tarafa, istesek bile Türkiye’yi bölmek mümkün değil çünkü tarihin gönüllü beraberliğidir ve ben şu süreç…

ATİLLA KART (Konya) – Ben farklı bir şeyler söylüyorum efendim.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Oraya geliyorum Atilla Bey, bitiremedim.

ATİLLA KART (Konya) – Esasına girmeden bir şeyler söylüyorum.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, tabii…

ATİLLA KART (Konya) – Esasa yönelik de ayrıca konuşuruz tabii…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, tabii… Şunu şey ediyorum: Ben, Türkiye’de, millete rağmen, milletin kabul edemeyeceği, kabul etmeyeceği bir süreci tepeden dayatmanın mümkün olmadığını düşünüyorum ve o sürecin sağlıklı kademeleri içerisinde tabii bu değerlendirilir, muhalefet de katkıda bulunacaktır, muhalefet de karşı koyacaktır ama ben…

ATİLLA KART (Konya) – Ya da sorgulayacaktır.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, tabii, tabii, normal, tabii, tabii, tabii, doğal, sorgulayacaktır, eleştirme, sorgulama anlamında dedim zaten, muhalefetin tabiatında o var zaten. Ben her zaman muhalefeti, katılımcı sorgu, pozitif muhalefet anlamında alıyorum ve öyle de görüyorum, öyle de görmek istiyorum, Anayasa’nın 68’inci maddesi kapsamı içerisinde.

Ben şu çalışmamızın bu süreçten daha önemli olduğunu dün televizyonda söyledim çünkü bu süreç, doğru, etkileri farklı olabilir ama konjonktüreldir. Anayasal süreçte aşkın zamanlı süreç paylaşıyorum.

Saygılar sunuyorum, sağ olun.

Ama gündemimize şey yapalım, Faruk Bey de muhakkak bir şey söyleyeceklerdir.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Buyurun Sayın Bal.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, Sayın İyimaya’nın son cümlesinden başlıyorum. Dileriz ki öyle olur. Anayasa Uzlaşma Komisyonunun çalışması “İmralı süreci” diye tanımlanan ama Türkiye'nin, pek çok eski senaryoların 21’inci yüzyılda tekrar gündeme getirilerek birliğini, bütünlüğünü bozacak ve terör karşısında da silah gücünün hukuk gücünden daha üstün olduğu intibaını yaratacak görüşmeler, bizim açımızdan değerlendirdiğimizde, bu sürece çok ciddi zarar vermektedir.

Birinci olarak bu Komisyon, önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının inisiyatifi ve iradesini kullanması zemininde, ikinci olarak meşru bir zemin olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında, üçüncü olarak bu çatıda temsil yeteneğini yüzde 95 oranında sağlamış 4 tane siyasi partinin kurumsal iradesiyle kurulmuş ve kendi çalışma usullerini kendisi belirleyen, olağanüstü yetkilerle donatılmış bir komisyondur. Bu Komisyon aynı zamanda, toplumsal mutabakat, altını 10 defa çizelim, toplumsal mutabakat ile açık, şeffaf, halkın katılımını sağlayacak bir anayasayı yapabilme amacına kilitlenmiştir. 19 Ekim tarihinden itibaren çalışıyoruz. 1 Mayıs tarihine kadar halkın katılımını değişik yollarla sağladık. 17 Mayıstan itibaren de bu masada, çok hoşgörülü, çok fikirlerin ortaya çıkabilmesi ve gerçeğe ulaşılabilmesi için medeni bir süreç yaşıyoruz. Şimdi, bu Komisyona ne oldu da bu Komisyonun dışında, toplumsal mutabakatı tamamen baltalayacak, AKP ile BDP, üçüncü ve ahlaki, hukuki ve vicdani olmayan bir alanı da kutuplaştırarak, siyasi figür hâline getirerek bir paralel çalışmaya girilmiştir? Bu paralel çalışma, bu Komisyonun şimdiye kadar yapmış olduğu hizmetleri, su üzerine yazı yazılabilecek şekilde etkisizleştirmiş, itibarsızlaştırmıştır. Dolayısıyla, Sayın Kart “Biz bu görüşmelere sıcak bakıyoruz.” dedi, biz çok soğuk bakıyoruz. O kadar soğuk bakıyoruz ki bu görüşmeleri toplumsal mutabakatı donduracak soğuklukta görüyoruz.

İkinci olarak, Sayın Kart ve Sayın İyimaya bu görüşmeleri paylaşmak ve katkı sağlamak noktasında birleştiler. Biz bunu, bu görüşmeleri vicdani bulmadığımız, ahlaki bulmadığımız, hukuki bulmadığımız için hem vicdanen hem hukuken ve hem ahlaken hem de tarihe karşı mesuliyet taşımamak için bu görüşmelerle ilgili herhangi bir fikir katkısı sağlamayacağız ve paylaşmayacağız. Dolayısıyla, buradan hareket ettiğimiz zaman bu Komisyonun çalışmalarının, kamuoyunda zaten her şey İmralı’ya endekslendiği için, fikirlerinin de yansıyabileceği, kabul görebileceğine dair ihtimaller ortadan kalkmıştır. Onun yerine toplumsal mühendislik faaliyetleri başlamıştır. Bu toplumsal mühendislik faaliyetleriyle menşesi dışarıda olan, bu ülkenin bin yıllık kardeşlik hukukunu bozan, ta Wilson Prensipleri’nden Sevr Anlaşması’na kadar varan ve gelecekte de onlarca yıl, belki yüzlerce yıl bu ülkenin insanlarını birbirine boğdurabilecek, aradaki kanı daha fazla akıtabilecek bir süreç olduğunu düşünüyoruz. Bunun toplumsal mühendislik ile medya organlarının yönlendirmesiyle “Barışı isteyenler bir tarafa savaşı isteyenler bir tarafa.” gibi, “Akan kan dursun mu, durmasın mı?” gibi bir aldatma ve kandırma operasyonuna kurban edilmemesi gerekmektedir.

Dolayısıyla biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak -bunun, akan kanın durdurulmasının yolu bu değildir, barışı sağlamanın yolu bu değildir- bu yolun yanlış olduğuna, tekrar Komisyonun asli faaliyetlerine dönebilecek ve bozulmuş olan büyüsünü tekrar kazanarak halis niyetlerle bu ülkeye toplumsal mutabakata uygun bir anayasa yapabilecek hâle gelmesi için Sayın Meclis Başkanının tekrar bir inisiyatif kullanması gerektiğine inanıyoruz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Şimdi, sanırım bütün bunlara bir şeyler söylemem bekleniyor.

ATİLLA KART (Konya) – Evet, siz, tabii, değerlendirme yapın, sonra benim bir, cevaben ayrıca bir değerlendirme yapmam…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – İsterseniz onu da yapın, ondan sonra ben…

ATİLLA KART (Konya) – Hayır, sizi dinleyelim efendim. Oradan da yararlanacağız mutlaka.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Peki.

Şimdi, siyasette şöyle bir ilkeyle davranmaya çalıştım, en azından buna buradaki parti temsilcisi arkadaşlar tanıktır belli ölçüde: Ya susmayı tercih ettim, yani yalan söylemektense ya da yalanlamaktansa susmayı tercih ettim; konuştuğum zaman söylediğim şeylerin doğru olmasını gözettim. Şöyle bir ilkenin de çok faydasına inandım: Söylediğin her şey doğru olsun ama her doğruyu her yerde söyleme.

Süreç insan canıyla ve direkt bu ülkenin evlatlarının geleceğiyle ilgili olduğu için bu ülkenin daha fazla gözetilmesi gereken günlerden geçtiğimizi düşünüyorum ama bu, ortada gizli saklı bir şeyler olduğu ya da gizli saklı bir şeyler yürüdüğü anlamına da gelmiyor.

Şimdi, Sayın Kart son derece mantıklı, son derece berrak şeyler söyledi fakat içinde bir iki kelime kullandı: “Kürt halkı” dedi mesela. “Kürt halkı yine…” diye başlayan “Yine bir oyuna getiriliyor.” mealinde “Kürt halkı” dedi. Tavsiye ederim, kendi Meclis grup toplantısında “Kürt halkı” diye bir cümleye başlasın, nefes almadan, ben, burada size hakaret edecek en az 50 tane vekilinizi sayabilirim. Daha, yani, siz katkı vermekten bahsediyorsunuz, şahsınızı, bu konudaki demokrat, duyarlı, insani, vicdani tutumunu ben de bütün ülke de biliyor ama ortada böyle bir şey var.

Bir başka mesele daha var: Bu konuda biz, BDP olarak çağrı yaptık partinize. Siz Hükûmete bu konuda kredi açtığınız zaman, ikili görüşme yaptığınız zaman kamu önünde ve özel kanallardan “Buyurun, bekliyoruz.” dedik, lütfedip gelmediniz, lütfedip çağırmadınız, lütfedip merak etmediniz. Hangi zeminde ortaklaşacağız? Yani çağrıyı yapan bizzat benim, o kanalda olan bir insan olarak söylüyorum. “Buyurun, bekliyoruz.” dediğimizde “Ya, bilmem ki nasıl olur.” falan, işte “Şimdi zamanı mı, sırası mı?” İnsan canının zamanı, sırası olmuyor. Kim bu meseleye kulak kesilirse, hesabı ne olursa olsun, düşüncesi, projesi ne olursa olsun, niyet okuma aşamasında değiliz. Bunun en bariz göstergesi, daha İmralı üzerindeki tecrit kalkmadan burada sizin başkanlık sistemine dair eleştirilerinizde ve neredeyse çekilmeye varan tavrınızda bizim gösterdiğimiz tutumdur, açın, tutanaklardan bakın “Sonuna kadar tartışılmalıdır, tartışılabilir.” düşüncesindeydik. Daha İmralı’da tecrit sürüyordu biz bunu söylediğimiz zaman. Bize bir yerden vahiy gelmiş değil ya da bir talimat gelmiş değil. Onun için perde arkasında olup biten bir şey yok.

Bir kimsenin bilmediği, henüz bilmediği bir şeyi söyleyeyim size: Bu mektupta, o “10 maddelik eylem planı” diye kamuoyunda yer alan mektupta -yarın, öbür gün kamusal alana taşınacaktır son hâline gelince, hepimiz muttali olacağız- ülke bütünlüğünün zikredilmediği bir tek paragraf görmeyeceksiniz. Burada, söylemekten dilimizde tüy bitti,” Kürt halkı ayrı bir devlet, bağımsızlık istemiyor, bu taleplerinden çoktan vazgeçti. Bir ortak vatan noktasında duruyor.” demekten dilimizde tüy bitti.

Şimdi, bunun karşıtı ne? Ne istiyorsunuz? Nereye kadar savaşacağız, nereye kadar savaşacaklar? Birbirini kırana kadar mı, bire indirene kadar mı? Bunun yolu ne? Dünyanın hiçbir yerinde 3-4 milyonluk bir terör örgütü görülmemiştir, yok böyle bir tanımlama. Eğer 3-4 milyon bir tabana sahip yapıdan söz ediyorsak buna terör örgütü yaftasını yapıştırdığınızda ortada bir garabet durum var demektir. Nereye kadar sürecek bu savaş? Görüşme kiminle yapılır? İsrail Devlet Başkanının söylediği bir şeydi Filistinlilerle masaya oturduğu zaman: “Filistinlilerle nasıl barış olur?” diye, kıyametler koptu İsrail kamuoyunda. Verdiği çok özlü bir cevap vardı: “Ya insan savaştıklarıyla barış yapar. İnsan savaşmadığı biriyle niye barış yapsın?”

Peki, kendimizi burada pareledik tabiri caizse. Meseleyi ortaklaştırmak, buna anayasal bir düzlemde çözüm üretmek, bu zemini öyle bir barışa hami kılmak, bunun için kendimizi paraladık. En azından, el insaf, sizler şahitsiniz. Dün nedeysek bugün oradayız. Sürecin şeffaflığına inanıyoruz, halktan gizli saklı hiçbir şeyin olmaması gerektiğine inanıyoruz. Bu bir zamanlama ve sürecin güvenliği meselesidir sadece, çünkü sabotaja ne kadar açık olduğunu en masum, en hakkaniyetli, en vicdanlı şeylerde bile koparılan fırtınalardan okumak mümkün. Onun için, bir paranoya duygusuna girmeye gerek yok. En azından BDP ve onun temsil ettiği siyasi gelenek adına rahatlıkla söyleyebilirim ki: Bu ülke bölünmeyecek. Hep diyorduk “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilk 4 maddesi yeter bu sorunu çözmeye.” Bugün ortaya çıkan görüşmelerde de bunun ötesinde bir şey yok.

CHP’nin telaşa kapıldığı -şahsınızı tenzih ederek söylüyorum, gerçekten tenzih ederek yani- kendi yapamadığı muhalefet görevini de Kürtlere ihale etmek duygusundan geçiyor. Yani, “Kürtler şu Başbakanı da devirsinler, ondan sonra biz icaplarına bakarız.” duygusu. E, bunu siz yapacaksınız, kusura bakmayın. Yani asgari ücretten, gelir dağılımındaki adaletsizliğe kadar bütün sorunların çözümünü Kürt halkına ihale edemezsiniz. Burada, sanki, biten bir siyasal süreç varmış gibi algılanıyor. E, bu da yanlış, siyasal mücadele devam eden ve tarihselliği olan bir şeydir. Bunun silahlı olan kısmının artık bu ülkenin gündeminden ebediyete kadar çıkarılmasına dönük bir çabadır şu an tarafların yürüttüğü.

Ben, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bir usul tartışması Başkanım, izin verirseniz...

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Buyurun.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, Atilla Bey de söz alacak, Faruk Bey de.

Bence, burada, bu meseleyi… Ki Faruk Bey -enteresan- dedi ki: “Meclis Başkanı başkanlığında bunun anayasaya etkisi, çalışmalara etkisi konusunda reflekse davet etti…”

FARUK BAL (Konya) – Evet.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, öyle davet etti. Eğer, öyle bir süreç şey edecekse biz artık esasa girelim diyorum, takdir sizin. Hani, ben, Meclis Başkanı, Başkanım sizin de burada olacağınız bir gün… İşimizi yapalım efendim.

Sağ olun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Evet.

ATİLLA KART (Konya) – Evet, kısa bir değerlendirme yapayım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Buyurun.

ATİLLA KART (Konya) – Şimdi, tabii, Cumhuriyet Halk Partisinin kendi bünyesi içindeki sıkıntıları, bunları, buraya taşımaya gerek yok, yani bunun üzerinden siyaset yapmaya gerek yok.

Kürt sorununu, Cumhuriyet Halk Partisi kendi bünyesinde konuşur; ben de anlatıyorum, başka arkadaşlarım da anlatıyor. O noktada Cumhuriyet Halk Partisinin çok ciddi bir birikiminin olduğunu, bu konuya gerçekten üniter yapı içinde ve cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkarak ama demokrasi ile güçlendirerek, Türkiye’nin temel sorununun bu olduğunu bilen bir siyaset anlayışıyla Cumhuriyet Halk Partisi o görevini yapıyor, yapmaya devam edecek.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, şunu söylüyoruz: Abdullah Öcalan, orada, Türkiye Cumhuriyeti devletinin elinde bir hükümlü konumundadır. Bugün değil, on yıl evvel, keşke, 1999, 2000, 2001 yılında daha sağlıklı, daha dirayetli -2003, 2004’ü de katarak söylüyorum- devlet sorumluluk üstlenerek, inisiyatif üstlenerek bu konuya çözüm getirme iradesini ortaya koyabilseydi ve bu acılar son on yıldaki, son yedi-sekiz yıldaki büyük acılar yaşanmasaydı. Önce bu noktada kendimizi sorgulamamız gerekiyor.

Şimdi, burada nedir? Bir devlet, o örgüt lideriyle, örgüt yöneticisiyle elbette görüşür ama nedir? Devlet aklını kullanır, demokrasiyi kullanır, inisiyatifi kendisinde tutar, tabi olmaz, dış dinamiklere tabi olmaz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hangi dış dinamikler yahu? Burada dış dinamik olmaz lütfen.

ATİLLA KART (Konya) – Burada temel sorun, Adalet ve Kalkınma Partisinin -burada, benim, tabii, siyaseten de doğrudan muhatabım iktidardır- bu sorunun demokrasi içinde çözümü konusunda özgür bir iradeye, anlayışa sahip olmamasıdır, temel sorun budur. Yani, 2004, 2005’ten bu yana, tamamen bu süreci yurt dışı dinamikleri inisiyatifine bırakmanın sorunlarını, sıkıntılarını, sonuçlarını yaşıyoruz.

Şimdi, bu görüşmeler, sürdürülen bu görüşmeler, bakın, bizim gündemimizi değerli arkadaşlarım, doğrudan etkiliyor.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Atilla Ağabey, kusura bakma, nasıl etkiliyor? Nasıl? Yani, burada, bugüne kadarki çalışma metodumuz nasıl değişecek?

ATİLLA KART (Konya) – Bakın, şöyle… Şimdi, şu arkadaşlar: Başkanlık tartışılır, bunlara bir şey demiyorum, tartışılır. Ama ne oluyor? Şu anda ne tartışıyoruz, ne tartışamıyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tartışalım ağabey, reddet, tartış yahu.

ATİLLA KART (Konya) – Askıda bırakmışız.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Çünkü siz “Tartışılmaz.” dediniz daha önce.

ATİLLA KART (Konya) – Hayır, hayır.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Evet, öyle dediniz.

ATİLLA KART (Konya) – Hayır, efendim.

Bakın, hemen ne yaptık? Yanlış yaptığımızı anladık, hemen dedik ki: “Tartışılır, buyurun.” Hatta, Meral Hanım’ın bulunduğu toplantıda…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, yok “Teklif geri alınmaz.” dediniz.

ATİLLA KART (Konya) – Hayır, hayır, “Buyurun.” dedik. Müzakere edeceksiniz elbette müzakere edilir, buna kim ne diyebilir? Ama nedir? İkisi birlikte yürümez, onu demek istiyoruz. Yani, hem parlamenter sistem müzakeresi hem başkanlık sistemi müzakeresi birlikte bağdaşmaz, fiili imkânsızlık var.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Oyunu ret mi vereceksin? Ama tartışacağız.

ATİLLA KART (Konya) – Yani, şimdi, bu nedir? Bu belirsizlik ve bu süreçteki o şeffaf olmayan süreç… Burada ne oluyor? Bir müphemiyet yaratıyor, bir belirsizlik ortamı yaratıyor. Biz açıkçası gündeme hiçbirimiz tam anlamıyla giremiyoruz.

Şimdi, Sayın Bal ifade etti “Görüşmelere sıcak bakmak…” Görüşmelere hangi anlamda sıcak bakıyorum? Burada, yanlış bir değerlendirme olmaması için, görüşmelere bu anlattığım çerçevede sıcak bakıyorum. Devlet kimseye tabi olmaz, ortak akıl, yani bunu bir ideolojik ön yargı, kalıp içinde söylemiyorum ama burada söylemek istediğimiz nedir? Gerçekten, Adalet ve Kalkınma Partisini on yıl boyunca çok iyi tanıyan -orada hakikaten polemik yapmak istemiyorum- demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir anlayışa sahip olduğu içindir ki bütün kaygım ondan kaynaklanıyor. Bir uluslararası toplantıda, bir gazeteciye yönelik olarak -tırnak içinde- “Şu, şu” diyen, bu tutanakları yazan bir gazete için “Batsın bu gazetecilik.” diyen bir anlayışla demokrasiyi inşa etmenin zorluğunu görüyorum. Bu noktada gerçekçi düşündüğüme inanıyorum. Bu sebeple, bütün bu süreçlerde organ biziz, belirleyici olan, irade sahibi olan biziz, biz kimseye tabi değiliz. Bu noktada da bizim bütün bu gelişmelerden elbette bilgi sahibi olmamız gerekiyor. Biz, bilgi sahibi olacağız ki orada uyarılarımızı yapacağız, orada desteğimizi vereceğiz, orada tepkimizi ortaya koyacağız.


Yüklə 236,6 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin