Türk diLİ DÖnem sonu sinav notlari iletiŞİM



Yüklə 216,97 Kb.
səhifə1/4
tarix02.08.2018
ölçüsü216,97 Kb.
#66484
  1   2   3   4





TÜRK DİLİ DÖNEM SONU SINAV NOTLARI

İLETİŞİM

İletişim, bireyler arasındaki her türlü ileti alışverişidir. İleti alış-verişi, belirlenen amaca yönelik olarak değişik biçimlerde gerçekleşebilir. Bilgi, duygu, düşünce, haber alış-verişinden söz edilebilir. Bu alışveriş, yani iletişim genellikle konuşmayla gerçekleşir. Fakat göz işareti, gülümseme, susma, ağlama, müzik, resim, kitap, gazete, sinema, heykel ve mimariyle de iletişim sağlanabilir. Nitekim insanlar tarih boyunca duman, mektup, kuş, ıslık, trafik işaretleri, internet gibi değişik iletişim araçları kullanmışlardır. Kısacası iletişim, insanlar arasında gerçekleşen duygu, düşünce ve bilgi alışverişidir.

İletişimin en büyük aracı dildir. Dili içinde yaşadığımız toplumda kazanır, çevremize ilişkin bilgiyi dil ile tanır, kültürümüzün devamını yine dil ile sağlarız. Dil öylesine içimize ve yaşantımıza yerleşmiştir ki, dili olmayan bir insanı, bir toplumu düşünmek oldukça zordur. Belli bir toplum ve kültür içinde öncelikle aile ve yakın çevrede kazanılan, daha sonra okulda pekiştirilen ve geliştirilen dile anadili denir.

İLETİŞİMİN ÖNEMİ

İnsan toplu hâlde yaşayan bir varlıktır. Dolayısıyla iletişim, toplumsal bir varlık olan insan yaşantısının kaçınılmaz ve önemli bir boyutunu oluşturur. Toplum içinde yaşayan her insan, farkında olsun veya olmasın, birbirleriyle iletişim içindedir. İnsanlar duygu, düşünce ve hayallerini, sorunlarını birbirlerine iletişimle aktarırlar. İletişimle insanlar birbirlerini anlarlar, sorunlarını paylaşırlar, problemlerine çözümler üretirler. Yani insan hayatının merkezinde iletişim vardır. İnsan ailesiyle, arkadaşlarıyla, komşularıyla, çevresiyle sürekli iletişim hâlindedir. Tarih boyunca insanlar hep iletişime önem vermişler ve sürekli iletişim hâlinde olmuşlardır.

Pek çok bilimadamı insan iletişimini diğer iletişim sistemlerinden üstün kılan davranışın 'konuşma yoluyla dili kullanabilme' olduğu görüşünde birleşmektedir. Dil, insanların iletişimde bulunmak amacı ile geliştirdikleri bir anlaşma aracıdır. Başka deyişle, dilin birinci işlevi iletişimdir. Bu işlevi yerine getirmede dil, insanların düşünce, duygu, istek, deneyim v.b. yaşantılarını birbirlerine aktarabilmelerini; dış dünyayı yorumlayarak kendi dünyalarına getirebilmelerini sağlayan; "bu zaman ve bu yerden, o zaman ve o yer hakkında düşünerek bu düşünü yansıtabilmelerine" ve insanın "kendi kendini keşfetmesine" olanak veren bir araç olma özelliği taşımaktadır.

İlk insanların mağara duvarındaki resimleri birilerine bir şeyler anlatmak için bir araçtı. Duman, ateş, güvercin bile anlaşma aracı olarak kullanılmıştır. Şimdi elimizde sayısız iletişim yolu var ve insanoğlu dünyanın bir ucundaki, hatta uzaydaki biriyle iletişim kurabiliyor



İLETİŞİMİN ÖĞELERİ

İletişim, tüm tarafların üzerinden bilgi alışverişi yapılacak ortak bir dili anlamalarına ihtiyaç duyar. İletişimin gerçekleşmesi için bazı unsurların bir araya gelmesi gerekir. İletişimde belirli mesajlar kodlanarak bir kanal aracılığıyla bir kaynaktan bir hedefe (alıcıya) aktarılır. Örneğin bir konuşmacı (kaynak) ortak bir dil aracılığıyla kodladığı kelimeleri (ileti) ses dalgaları (kanal) yoluyla alıcıya (hedef) aktarır. Dolayısıyla iletişimin “gönderici, alıcı, ileti, kanal, bağlam, dönüt” gibi öğeleri vardır. Şimdi bu öğeleri sırasıyla açıklayalım:



1. Gönderici (Kaynak)

Gönderici iletiyi hazırlayan, gönderen kişidir. Gönderici iletişimin en önemli öğesidir. Çünkü gönderici olmadan iletişim gerçekleşmez. İletiyi aktaran göndericiye kaynak ya da verici de denir. Dinleyiciye bir şey söyleyen kişi göndericidir.



2. İleti (Mesaj)

Göndericinin aktardığı duygu, düşünce, hayal, istek ve bilgilere “ileti” denir. Başka bir deyişle ileti, göndericinin alıcıya aktardığı mesajdır. Dolayısıyla konuşanın (gönderici) anlattığı, bildirdiği şeylerin hepsi ileti kavramına dâhildir. Sözü söyleyenin, dinleyene söylediği söz iletidir.



3. Alıcı

Duygu, düşünce, istek ve bilgilerin aktarıldığı kişi ya da kişilerdir. Başka bir deyişle alıcı, iletinin gönderildiği insan ya da topluluktur. Ortada bir ileti vardır, bu iletinin pek tabii bir de “alıcısı” olmalıdır. Bu da konuşmayı dinleyen kişidir. Dinler ve “iletiyi” alır.



4. Şifre (Kod)

İletişimdeki iletiler şifrelenerek aktarılır. Gönderici, iletisini konuşmanın yanı sıra yazıyla, resim çizerek, rakamlarla ya da hareket yaparak anlatmayı da deneyebilir. İşte bu tür iletişim şekillerine “şifre” denir.



5. Bağlam

İletişime katılan öğelerin birlikte meydana getirdiği ortama bağlam denir. Başka bir deyişle göstergenin öteki öğelerle birlikte ve onlarla birleşerek, bütünleşerek onların da yardımıyla bir kavramı yansıtmasıdır. Bir sözcüğün hangi anlamda kullanıldığını bağlamına göre belirleriz. Bir sözcüğün anlamını belirlemede bağlam devreye girer. Bu açıdan bağlam, iletişimde çok önemli bir yere sahiptir. Örneğin “sıfır” kelimesi değişik bağlamlarda değişik anlamlar ifade eder. Bu sözcük, “Galeride sıfır gibi bir araba buldum ve onu hemen aldım.” cümlesinde aracın hasarsızlığını, kullanışlılığını, yeniliğini bildiriyor. Yani olumlu anlamda kullanılmıştır. “Sorma, su içsem kilo alıyorum, bütün rejimleri denedim, netice sıfır.” cümlesinde ise “sıfır” sözcüğü “kötü, başarısız, verimsiz” anlamında kullanılmıştır. Yani olumsuz anlamda kullanılmıştır.



6. Kanal

İletinin göndericiden alıcıya ulaştığı yol veya araca kanal denir. İletişimde gönderici iletisini alıcıya söz, yazı, rakam gibi belli araçlar yardımıyla aktarır. İşte iletişimin bir parçası olan bu araçlara kanal adı verilir. Konuşmada kanal sözdür.



7. Filtre

Filtre, alıcının iletiyi kendine göre yorumlama biçimidir. Bu açıdan filtre, algılamayla ilişkili bir öğedir. Algı, kişinin belli bir bilgiyi duyma, anlama ve değerlendirme sürecidir. Kişinin durumu, istekleri, geçmiş yaşamı, önyargıları ile sosyal ve kültürel unsurlar algılamayı etkilemektedir. Tüm bu unsurlar, kişilerin aynı iletiyi farklı yorumlamasına kapı aralamaktadır. Bu durum da iletişimdeki filtre kavramıyla açıklanmaktadır.



8. Dönüt (Geri Bildirim)

Alıcının, göndericiye verdiği tepkiye (cevaba) dönüt denir. Örneğin bir gazete yazısında geçen “Türkiye’de trafik kazaları artıyor.” cümlesini ele alalım. Bu iletişimde gönderici “yazar”, alıcı ise “okuyucudur”. İleti, bir saptama olan “Türkiye’de trafik kazaları artıyor.” yargısıdır. Bu iletişimde kullanılan kanal, “gazete sayfası”; kod ise gönderici ve alıcının ortak dili olan Türkçedir.



İLETİŞİM ENGELLERİ

Kişiler arasında meydana gelen çatışmaların en sık görülen nedeni zayıf iletişimdir. İnsanlar gün içinde uyanık olduğu sürenin yaklaşık %70’ini iletişim kurarak (yazarak, okuyarak, konuşarak ve dinleyerek) geçirmekte olduklarından başarılı bir grup performansının önündeki en büyük engellerden biri“etkin iletişim eksikliği”dir.

Filtreleme / Algıda seçicilik / Duygular / Kullanılan dil / Aşırı bilgi yüklemesi / Fiziksel faktörler / Kültürel faktörler / Mesaj verme şekli...

İLETİŞİM GELİŞTİRME YÖNTEMLERİ

İletişim engellerinin aşılması ve iletişimi geliştirmek öncelikle iletişime engel olan unsurların ortadan kaldırılması ile mümkün olmaktadır. Etkin bir iletişimden söz edebilmek ve de iletişimi geliştirmek için gerekli olan önemli noktalar şu şekilde ifade edilebilir:

Mesajı Dikkatlice Oluşturmak / Empati Kurabilme / Aktif Dinleme / Geribildirim Verme

İLETİŞİM TÜRLERİ

İletişim türlerini sözlü, sözsüz, yazılı, görsel iletişim olarak dört grup altında toplayarak incelemek mümkündür.



1-Sözlü İletişim

Sözlü iletişim insanlar arasında sözel olarak kurulan iletişim türüdür. Yüz yüze yapılan görüşmeler, telefon görüşmeleri, toplantılardaki konuşmalar, sözlü brifingler, halka yapılan sunumlar. sözlü iletişim şekillerine örnek olarak verilebilir. Sözlü iletişimin en büyük avantajı hızlı olması ve geribildirimi anında almaya/vermeye olanak sağlamasıdır. Geribildirimin anında gerçekleşmesi ile gönderici ile alıcı arasında oluşabilecek yanlış anlaşılmalar anında çözümlenmekte ve daha sağlıklı bir iletişim kurulabilmektedir.



2-Sözsüz İletişim

Mahrebian ve Ferris (1967) tarafından yapılan bir araştırmada bir iletişim sürecinde karşı taraf üzerinde sözlerin yalnızca; %7, sesin % 38, beden dilinin ise % 55 oranında etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bir iletişim sürecinde karşı tarafın beden dili hareketlerini gözlemlemek ve buradaki ipuçlarını yakalamak iletişimin etkinliği açısından önemlidir. Sözsüz iletişim, beden hareketleri, jestler, ses tonu, vurgulamalar, vb. gibi sözel olmayan birçok unsuru içermektedir. Bu ifadeler sözlerin ağızdan çıkan anlamlarını etkilemektedir.

Bununla birlikte fiziksel görüntü, kıyafetler, kullanılan aksesuarlar, yüz ifadeleri gibi unsurlar da sözsüz iletişim içerisinde yer almaktadır. Sözsüz iletişim çoğu zaman sözlü iletişime göre daha güvenilir mesajlar vermektedir. İnsanlar mesajlarını iletirken sözlerini değiştirebilmektedir.

3-Yazılı İletişim

Yazılı iletişim, notlar, mektuplar, faks mesajları, elektronik postalar, örgütlerdeki raporlar, bültenler ve diğer yazı arayıcılığıyla iletilen kelime ve sembolleri içermektedir. Yazılı iletişimin kullanılmasının en büyük nedeni kanıtlanabilir ve de somut olmasıdır. Bu sayede gönderici ve alıcı aralarında kurdukları iletişimi kayıt altına alabilmektedirler. Ayrıca mesajın içeriği ile ilgili akla takılan bir soru olduğunda yazılı mesaja tekrar başvurabilmek mümkün olmaktadır. Yazılı iletişim sözlü iletişime oranla yazarken kelime seçiminde daha dikkatli olmayı sağlamaktadır. Yazılı iletişim sözlü iletişime oranla mesaj üzerinde daha çok düşünmeye imkan vermektedir. Bu nedenle yazılı iletişimde iletilen mesajlar daha mantıklı ve açık olmaktadır.



4-Görsel İletişim

Resim, fotoğraf, karikatür, video gibi görsel öğelerden yararlanılarak kurulan iletişimdir.



İLETİŞİM ŞEKİLLERİ

İletişim şekilleri iletişim kurulan taraflara göre farklılıklar göstermektedir. Temel olarak dört tip iletişimden bahsetmek mümkündür. Bunlar; kişinin kendi ile iletişimi, kişilerarası iletişim, grup iletişimi, kitle iletişimi olarak belirtebilir.



1-Kişinin Kendi ile İletişimi

İnsanın kendi içinde kurduğu iletişim türüdür. Bu iletişim insanın kendi iç dünyasında gerçekleştirdiği içsel konuşmaları ya da hayalleri içermektedir. Yapılan araştırmalar, insanın kendi ile iletişim kurmazsa bir süre sonra kendi iç dünyası ile bağlantısının kopacağını ve bu durumun da büyük bir mental rahatsızlığa yol açabileceğini göstermektedir. İnsanın içsel iletişimi, olayları kendi içerisinde şekillendirme ve bunlarla ilgili kanaatlere ulaşma, planlama, analiz etme, düşünce ve mesajları yorumlama konularında insana yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda yeni fikirlerin oluşması, yeni kararların alınması ve sorunların çözümüne de imkân vermektedir.



2-Kişilerarası İletişim

Kişilerarası iletişim, “bireyler ya da küçük gruplar arasında karşılıklı güvene dayanan, ilişkiler ağı oluşturan, bilgi ve duyguların paylaşılmasını amaçlayan çift yönlü sözlü ve sözsüz etkileşim süreci” olarak tanımlanabilir. Araştırmacılar bir iletişimin kişilerarası iletişim sayılması için, iletişime katılanların belirli bir yakınlık içerisinde yüz yüze olması, tek yönlü değil iki yönlü karşılıklı bir mesaj alışverişinin olması ve etkileşimde mesajların iletilmesinin sözlü ve sözsüz olarak zaman ve mekân birliği içinde olması gerektiğini belirtmektedir.



3-Grup İletişimi

Sosyal bir varlık olan insan çeşitli sosyal yapılar içinde yer almaktadır. Bu yapılardan biri de gruplardır. Sosyal grup, “yüz yüze etkileşim içinde bulunan, grup içindeki üyelerin varlığından haberdar olan, kendisini ve diğerlerini bu grubun üyesi olarak hisseden, belirli ortak amaçların gerçekleştirilmesi için birbirini destekleyici yönde hareket eden, karşılıklı olarak bir birine bağımlı, iki veya daha fazla bireyden oluşan birliktelik” olarak tanımlanabilmektedir.



ETKİLİ İLETİŞİM BECERİLERİ

Kendini tanımak / Kendini açmak ve kendini doğru ifade etmek / Karşımızdakini etkin ve ilgili dinlemek / Empati kurabilmek (kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koyabilmek) / Hoşgörülü ve önyargısız olmak / Eleştirilere karşı açık olmak / Beden dili, göz kontağı, hitap, ses düzeyi vb. kurabilmek…



İYİ BİR DİNLEYİCİNİN ÖZELLİKLERİ

Dikkatini karşısındaki kişiye verir. /Konuşmacıyı sözünü kesmeden dinler. / Göz teması kurar. / Son sözü söylemek için çabalamaz. / Dinlerken vereceği cevabı düşünmez. / Yargılamadan, suçlamadan dinler. / Duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışır. / Dinlerken başka bir işle meşgul olmaz. / Konuşmacının sözlerine olduğu kadar sözsüz mesajlarına da dikkat eder. / Konuşmacının duygu ve düşüncelerine anladığını gösteren sözlü ifadelerde bulunur.



İLETİŞİMDE YAPILAN HATALAR

Emir vermek / Tehdit etmek / Uyarmak / Konuyu saptırmak / Sınamak / Öğüt vermek / Eleştirmek / Nutuk çekmek / Suçlamak / İsim takmak / Alay etmek / Yargılamak



ETKİLİ İLETİŞİM İÇİN GEREKLİ UNSURLAR

Önyargılar yıkılmalıdır. / Empati kurulmalıdır. / İleti doğrudan verilmelidir. / İyi bir dinleyici olunmalıdır. / Birleştirici olunmalıdır. / Geniş çaplı düşünülmelidir. / Gelişime açık olunmalıdır. / Mesaj çok yönlü değerlendirilmelidir. / Farklı görüşlere açık olunmalıdır. / Olaylar arasında neden sonuç bağı kurulmalıdır. / İnandırıcı olunmalıdır. / Hitap edilen yaş grubunun özellikleri bilinilmelidir. / Evrensellik yakalanmalıdır.



İLETİŞİMDE GÖSTERGELERİN YERİ VE ÖNEMİ

Kendi dışında bir başka şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen nesne, görünüş ve olgulara gösterge denir. Örneğin kelimeler bir göstergedir. Buna göre adlarımız bizim göstergemizdir. “Hasan” kelimesi bir insanın göstergesidir. Aynı şekilde “vazo” kelimesi “vazo nesnesi”nin göstergesidir. “Vazo” kelimesi vazonun kendisi değildir ama vazoyu karşılar. Yazıda, konuşmada vazonun yerine geçer. Bu kelime, vazoyu gösterdiği, düşündürdüğü, onun yerini alabildiği için “gösterge” diye adlandırılır. Kısaca gösterge; kendisi o şey olmadığı hâlde, o şeyi çağrıştırarak iletişim kurmayı sağlayan araçtır, nesnedir, olgudur.



Gösterge Çeşitleri

1. Dil Göstergesi

Yazıyla veya sözle gerçekleştirilen her türlü etkinlik dil göstergesiyle ilgilidir. “Kedi” kelimesi bir dil göstergesidir. Bu gösterge, “k. e, d, i” seslerinden oluşmuştur. Kelimeyi oluşturan sesler gösteren, kelimenin çağrıştırdığı anlam ise gösterilendir.



2. Dil Dışı Göstergeler

Resim, şekil, işaret, hareket, jest, mimikler vb. dil dışı göstergelerdir. Dil dışı göstergeler dörde ayrılır:



a. Belirti (Doğal gösterge): Doğal olan her şey doğal göstergedir. Doğal bir göstergedir. Yorumu yapılmadığı zaman herhangi bir anlam ifade etmez. İletişim kurma amacı yoktur. Gösteren ile gösterilen arasında neden-sonuç ilişkisi vardır. Gök gürültüsü, yağmuru; gece bahçedeki köpeğin havlaması, dışarıda yabancının dolaştığını; ateşimizin 38 derece olması, hasta olduğumuzu gösterir. Yağmurun yağması, deprem, sel, sonbaharda yaprakların sararması vb. doğal göstergedir.

b. Belirtke (Sosyal gösterge): Sosyal durumları anlatan göstergelerdir. Yapay göstergedir. İnsanların iletişim kurmak için ürettiği şeydir. Tüm belirtkeler uzlaşımsal nitelik taşır. Görgü kuralları, trafik lambaları vb. unsurlar sosyal göstergedir. Bir futbol maçında hakemin futbolcuya gösterdiği sarı kart bir belirtkedir. Bu renk ile oyuncunun bir dahaki sert davranışta oyundan atılabileceği konusunda uzlaşmaya dayalı bir bağ söz konusudur. Herhangi bir dershanede ders sonunda zil çalması dersin bittiğinin göstergesidir. Zil, gösteren; dersten çıkma gösterilendir.

c. Görsel Gösterge (İkon): Göstereni ile gösterileni arasında benzerlik ilişkisi olan göstergedir. Haritalar, fotoğraflar, resimler, şehir planları buna örnektir.

d. Simge: Benzerlik ya da yakınlık (uzlaşma) ilişkisi içinde soyut bir gösterileni göndermede bulunan görsel biçimdir. Güvercin, barışın; terazi adaletin; aslan Galatasaray’ın simgesi olan göstergelerdir.

DİL

İnsanlar arasındaki iletişimi sağlayan, kendine özgür bir sistemi kuralları bulunan, ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı tam olarak bilinmeyen gelişmelere açık, canlı seslerden oluşan sisteme dil denir.

Yeryüzünde konuşulan dil sayısının ortalama 3000 – 3500 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Bir ana dilden ayrılarak zamanla birer bağımsız dile dönüşen ve benzer özellikleri bulunan dillere akraba diller denir. Bu akraba dillerin oluşturduğu topluluğa dil ailesi denir.

Dil ailesine giren gruplar arasında ses (fonetik), yapı (morfoloji), sözlük (leksikoloji) ve cümle bilgisi (sentaks) bakımlarından ortak özelliklerin olması gerekir.



DİLİN ÖZELLİKLERİ

Dil bir anlaşma aracıdır.

Dil tabiîdir.

Kuralları vardır.

Canlıdır.

Gizli anlaşmalar sistemidir.

Milletin ortak malıdır.

Sosyal bir varlıktır.



DİLİN ULUS HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

Bir milleti ayakta tutan, onun varlığını ve devamını sağlayan, millî şuuru besleyen, bir millete mensup olma hazzını veren ve bireylerini birbirine yaklaştırarak onlar arasında birlik yaratan unsur olarak dilin, millet hayatındaki yeri çok önemlidir. Öyle ki milletin varlığı, dilin varlığıyla mümkündür. İnsanın geçmişini öğrenmesinde, gününü yaşamasında, geleceğine yön vermesinde, kişiliğini kazanmasında, aynı dili konuşan diğer insanlarla iletişim kurmasında ve kendisini ifade etmesinde dilin çok önemli bir araç olduğu muhakkaktır. Bu bakımdan dil bir anlamda bireye hizmet eder. Ancak, insan tabiatı gereği toplu hâlde yaşamaya ihtiyaç duyar.

Dil, milletin ortak kültürüyle yol alarak varlığını devam ettirir. Milleti oluşturan bireyler arasında birleştirici bir rol üstlenen dil, aynı zamanda ortak şuurun, millî şuurun ortaya çıkmasına hizmet eder. Millî birliği ve beraberliği sağlar. Dilin bu özelliği Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetini kuran; Türk halkı, Türk milletidir. Türk milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası, bugün kendi milliyetini yapan her şeyinin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.” sözlerinde veciz ifadesini bulmuştur.

Millî varlığın korunmasıyla dilin korunması arasında çok sıkı bir ilgi vardır. Dilini unutmayan fakat bağımsızlığını kaybeden bir toplum milliyetini koruyor demektir. Bu toplum, bağımsızlığını kazanıp bir devlet kurarak, bir millet olarak yeniden tarih sahnesine çıkabilir. Sovyet Rusya’nın dağılmasıyla Türklerin ve diğer milletlerin bağımsız birer devlet olarak yeniden tarih sahnesine çıkmaları bunun en yeni örneğidir. Bir milletin dili bozulursa kültüründe sıkıntılar ortaya çıkar. Düşünce, sanat ve edebiyat alanlarında çöküntü başlar. Dil asıl işlevini (insanlar arasında anlaşma aracı olma) yerine getiremez. Kitleler birbirlerini anlayamaz hâle gelir ve yavaş yavaş kopmalar başlar. Bu gerçek, tecrübeyle sabit olduğu için bir milleti içten yıkma yönteminde işe önce dilden başlanır.

Bir milletin dili bozulursa kültüründe sıkıntılar ortaya çıkar. Düşünce, sanat ve edebiyat alanlarında çöküntü başlar. Dil asıl işlevini (insanlar arasında anlaşma aracı olma) yerine getiremez. Kitleler birbirlerini anlayamaz hâle gelir ve yavaş yavaş kopmalar başlar. Bu gerçek, tecrübeyle sabit olduğu için bir milleti içten yıkma yönteminde işe önce dilden başlanır. Yeni neslin kültürel değerleri öğrenmemesi ve bireylerin, kuşakların birbiriyle sağlıklı iletişim kurmalarını engellemek için ne gerekiyorsa yapılır. Bu yüzden dil üzerinde oynanan oyunlara karşı her zaman uyanık olmak gerekir.

Dil milletin manevi gücünün aynasıdır. Bir milletin kültürel değerlerini oluşturan ve o milleti ayakta tutan; edebiyatı, sanatı, bilim ve tekniği, dünya görüşü, ahlâk anlayışı, müziği… Geçmişten günümüze ancak dil sayesinde aktarılmaktadır. Dolayısıyla dilin korunmasıyla millî varlığın korunmasını aynı seviyede algılamak gerekir. Her millet, dilini ve kültürünü yüzyıllar boyunca yoğurur. Bu esnada o, akan bir nehir gibi, içinden geçtiği her topraktan bazı unsurları alır. Her medeni milletin konuşma ve yazı dili, karşılaştığı medeniyetlerden alınma kelime ve deyimlerle doludur. Bu bakımdan her milletin dili, o milletin çağlar boyunca yaşadığı tarihin âdeta özetidir. Dile bu gözle bakılırsa mana kazanır.



Türkçe, dünyanın en güzel, en zengin, en büyük dillerinden biridir. Her Türk çocuğu bu mükemmel dili, bu güzel Türkçeyi en aziz bir varlık olarak sevmeli ve ona saygı duymalıdır. Onun kadrini, kıymetini bilmelidir. Onu sadece kulaktan dolma şekliyle, çevresinden öğrendiği gibi kullanmakla kalmayıp, onun bütün yapısını, kanunlarını, kaidelerini hakkıyla tanıyıp bilmelidir. (M. ERGİN)

KÜLTÜR

İnsanoğlu diğer canlılardan farklı olarak sahip olduğu gelişmiş bir beyin yapısı sayesinde hayatta canlı olarak kalabilmektedir. Esasında insan en ilkel, gelişmemiş olarak doğan bir canlıdır. Doğduğunda iyi bir biçimde korunması gerekir. Hâlbuki diğer canlılar daha gelişmiş olarak doğarlar. İnsanlar bu zayıflıklarına rağmen hayatta kalabilmeyi becerebilmişler, hatta çeşitli yerleşme biçimleri ile kendilerini dışardan gelecek tehlikelere karşı koruyabilmişlerdir. İşte bunun nedeni insanların bir kültür kurabilme, yaratabilme yetenekleridir.

Sosyologlar, kültürü bir toplumun genel yaşam biçimi olarak ifade ederler. Dünyaya gelen her canlı zamanla kültürleşmektedir. Kültür, toplumda yaşayan insanların bütün öğrendikleri ve paylaştıklarını kapsayan bir kavramdır. Davranış bilimlerinin incelendiği hemen her şey kültür tarafından biçimlendirilmiştir. İnsanoğlu hayatta bazı değer, inanç ve sosyal ilişkileri öğrenerek toplumsal bir varlık haline gelmekte, bunlar da hep basit şekilde kültürü oluşturmaktadır. Kültürün koyduğu kurallar bizim parçamız haline gelir. Kültür, bir toplumda ilerlemenin üretimin, eğitimin, bilimin, güzel sanatların, insan ve toplum anlayışının gelişim düzeyini gösterir.

KÜLTÜRÜN ÖZELLİKLERİ

Millîdir.

Tarihîdir.

Özgündür.

Milletin Ortak Malıdır.

Canlı ve Tabii Bir Varlıktır.

Ahenkli Bir Bütündür.

Özü Değiştirilemez.



DİL, KÜLTÜR VE İNSAN ARASINDAKİ BAĞLANTI

Bir arada yaşama ihtiyacının ortaya koyduğu sosyal organizasyonların doğal nitelikteki en küçük örneği aile, en büyük ve en geniş örneği de millettir. Ailede, maddî ve manevî yakınlıklara dayanan bir sosyal bütünleşme vardır. Bu bütünleşme, aile fertleri arasındaki "akrabalık bağları" ve "aile bilinci" ile gerçekleştirilmiştir.

Millet dediğimiz toplulukta ise, sosyal bütünleşme, o topluluğu oluşturan bireyler arasındaki ortak kabullerden doğan ortak özellikler ile sağlanmıştır. Bu ortak özellikler, onların yaşayış biçimlerinden, hayat ve olaylar karşısındaki tutum ve davranış tarzlarından kaynaklanan yakınlıklar, benzerlikler ve tıpkılıklardır. Millet varlığında sosyal akrabalık bağını kuran ve toplum bilincini; oluşturan çeşitli öğeler ve "ortak değerler" vardır. Bunların hepsine birden kültür adını veriyoruz. Dil kültürün temel taşıdır

Dil, milleti millet yapan en önemli ögedir. Dil, kültür ile gelişir ve kültürün ayrılmaz bir parçasıdır. Dil ile ortaya konan kültür ürünleri, mani, ninni, türkü, tekerlemeler vb. en değerli kültür hazinelerimizdir. Bu ürünler geçmişten bugüne bizi anlatır. Kültür, dil aracılığı ile gelecek kuşaklara aktarılır. Dil sayesinde bizden önceki nesillerin yaşayış ve düşünüş tarzlarını hazır olarak kullanırız. Bunları kullanırken onlardaki kültür unsurları bizi de etkiler. Böylece dil vasıtasıyla nesiller arasında köprü kurulmuş olur. Nesiller dil aracılığı ile birbirine bağlanarak milli kültür birliğini oluşturur. Dil bozulursa kültür bağlarında çözülmeler başlar.

Milletin duygusu, düşüncesi, yaşayışı ilmek ilmek dil ile işlenir. Milletin sahip olduğu değerlerin aktarımı dil ile yapılır. Dil bir milletin ruhu gibidir. O ruh kaybolursa millet yok olur. Bu yüzden dilimize dolayısıyla kültürümüze sahip çıkmalıyız.

Millî hasletlerimizden olan yardımlaşma ve dayanışmanın yansımalarını atasözlerimiz-de en saf, en veciz şekilleriyle bulabiliriz. İnanç ve ahlak değerlerine uygun olarak ortaya çıkarılan “Komşusu açken tok yatan bizden değildir”, “İyilik yap da denize at balık bilmezse Hâlık bilir” gibi söyleyişler toplumumuzda yardımlaşmanın, komşuluk ilişkilerinin ne derece önemli olduğunu ortaya koyan; toplumun ortak değer yargılarının dile yansıyan en güzel şekillerindendir. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.”, “Körle yatan şaşı kalkar.”, “Asker ocağı peygamber ocağı.”, “Bir elin nesi var iki elin sesi var.” “Kulağına küpe olmak”, “göze girmek”, “gözden düşmek” ... (örnekler çoğaltılabilir) gibi atasözleri ve vecizeler milletimizin sahip olduğu yaşam biçimi ve kültürel değerleri açıkça yansıtmaktadır.



DİLİN İŞLEVLERİ

Göndergesel İşlev

İletinin, dilin göndergeyi olduğu gibi ifade etmesi amacıyla oluşturulmasıdır. Dilin bilgi verme işlevidir. İletişimde bilgiler alıcıya nesnel bir anlatımla aktarılıyorsa bu, dilin göndergesel işlevde kullanıldığını gösterir. Dilin göndergesel işlevi daha çok, öğretici metinlerde, ders kitaplarında, ansiklopedilerde, kullanma kılavuzlarında, bilimsel metinlerde karşımıza çıkar.

“İstanbul’da Sarayburnu sırtlarında kurulan ve yaklaşık 400 yıl Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezi olan Topkapı Sarayı, dünyada günümüze gelebilmiş sarayların en eskisi ve genişidir.” Bu cümlede Topkapı Sarayı ile ilgili bilgi aktarılmıştır. Bilgiye herhangi bir yorum eklenmemiş, yani bilgi nesnel bir üslupla aktarılmıştır. Dolayısıyla bu cümlede dil, göndergesel işlevde kullanılmıştır.

Heyecana Bağlı İşlev

Gönderici (kaynak) iletisini, duygu ve heyecanlarını dile getirme amacıyla aktarmışsa. dil “heyecana bağlı işlev’ de kullanılmıştır. Bu işlevde duygular, heyecanlar söz konusudur. Dilin heyecana bağlı işlevinde yorum, öznellik hâkimdir. Özel mektuplar, lirik şiirler, eleştiri yazıları, hitabetler (söylev) dilin bu işleviyle oluşturulur.

“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!” Bu cümlede dil heyecana bağlı işlevde kullanılmıştır.

Şiirsel/Sanatsal İşlev

İletinin iletisi kendinde ise dil “şiirsel işlev” inde kullanılmış demektir. İleti, bir anlam aktarmaktan çok, karşı tarafta farklı çağrışımlar uyandırır. Bu durumda ileti, kendi dışında herhangi bir şeyi, herhangi bir olguyu ifade etmez, yansıtmaz. Obje, iletinin kendisidir ancak bu; iletinin insandan, hayattan ve yaşanandan soyutlanması değildir. Burada sanata özgü gerçeklik söz konusudur.

Örneğin, dilin şiirsel işlevde kullandığı metinler olan şiirlerde şiirin amacı, o şiirin kendisidir. Edebî sanatlardan, mecaz anlamlı ve çağrışımlı sözcüklerden yararlanılarak imgeler oluşturulur, sözcükler daha farklı anlamlarda kullanılır. Dilin bu işleviyle, daha çok, edebî metinlerde karşılaşılır.

Alıcıyı Harekete Geçirme İşlevi

İleti, alıcıyı harekete geçirmek üzere düzenlenmişse dil alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılmıştır. Bu işlevde amaç, alıcıda bir tepki ve davranış değişikliği oluşturmaktır. Propaganda amaçlı yapılan siyasi söylevlerde, reklam metinlerinde, el ilanlarında genellikle dil, bu işleviyle kullanılır.

Çocuklar, tören başladı; hemen aşağıya inin!” cümlesinde dil, alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılmıştır. Burada öğrencilerde bir hareket meydana getirmek için yönlendirme söz konusudur.

Dil Ötesi İşlev

Dille ilgili bilgiler vermek üzere düzenlenen iletilerde dil, dil ötesi işlevde kullanılır. Dil ötesi işlevin yer aldığı metinlerde iletiler, dili açıklamak, dille ilgili bilgi vermek için düzenlenir.

“Fiil anlamı taşıyan ancak fiillerin özelliklerini tam olarak yansıtmayan ve cümlede isim soylu kelimeler gibi görev üstlenen kelimelere fiilimsi (eylemsi) denir. Fiiller iş hareket, oluş bildirir; mastar eklerini (-mek, -mak) alır, kip eklerini alır. Fiilimsiler ise mastar eklerini ve kip eklerini alamaz.

Kanalı Kontrol İşlevi

İletişim sırasında ileti, kanalın iletiyi iletmeye uygun olup olmadığını öğrenmek amacıyla düzenlenmişse dil, kanalı kontrol işlevinde kullanılmıştır. Bu işlevde, iletişim kanallarını denetleme amacı güdülür.

Uyuyan birini uyandırıp ona: “Uyandın mı? Sana söyleyeceklerim var?” demesi gibi.

Arkadaşların birbirleriyle konuşmalarında, eğitim sırasında, söylevlerde, törenlerde vs. dilin kanalı kontrol işlevinden yararlanılır.

Konuşmacı, salondakilere: “Sesimi duyuyor musunuz?” dedi.

DİL TÜRLERİ

Dil; kullanıldığı biçime, yaşa, mesleğe, coğrafi sınırlara göre türlere ayrılmaktadır. Şimdi bu türleri inceleyelim:



ANA DİL

Ses ve şekil yapısı, anlam özellikleri bakımından birbirinden az çok farklılaşmış olan dil veya lehçelerin, köken bakımından bilinmeyen bir tarihte birleştikleri ortak dildir: Roman dillerine kaynaklık eden Latince, Ana Türkçe, Ana Moğolca… gibi.

Bir dilin kendine özgü şahıs zamirlerinin sayı adları ile sayı sisteminin, vücut adlarının olması dili ana dil yapan ölçütlerdendir. Bunların yanı sıra ekler ve ek sistemi, fiiller, söz dizimi özelliği, çokluk yapma sistemi de o dilin ana dil olup olmadığını gösterir. Türkçe, bu özelliklere sahip bir dildir.

ANADİLİ

Dil, bir topluluğu ulus yapan etkenlerin en başında gelenidir. İnsanlar, doğuştan itibaren yakın çevresinden öğrendiği ve zamanla ilişkide bulunduğu sosyal çevrelerle geliştirdiği anadili sayesinde üyesi bulunduğu toplumla ilişki kurar ve ancak anadiliyle o toplumun bir parçası olur. Birden fazla dil konuşulan ülkelerde doğan ve büyüyen ya da değişik uluslardan anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya gelen insanın da tek bir anadili vardır. Ancak o dille bilinçaltına kadar inebilir, duygu ve düşüncelerini ifade edebilir

Her ulusun anadilinin kendine özgü ses dizgesi bulunmaktadır. Örneğin, Türkiye Türkçesinin söz varlığında Arapçadan geçen pek çok alıntı sözcük vardır. Fakat bir Türkün mide, maden, neşe ve mağrur demesi ile bir Arabınki farklıdır. Çünkü her ne kadar bunlar gibi pek çok sözcük Arapçadan dilimize geçmişse de biz bunları kendi dilimizin ses örgüsüyle söyleriz. Bu nedenle bir yabancı dil ne kadar iyi öğrenilirse öğrenilsin, telaffuzunda her zaman için birtakım güçlüklerin olacağı bir gerçektir.

Dilbilimde bir dil ailesine kaynaklık eden dile de anadil adı verilmektedir. Buna göre Türk, Moğol ve Mançu-Tunguz dillerine kaynaklık eden ya da bu dillerin köken bakımından bağlı bulunduğu bir Ana Altay dili düşünülebilir. Ana Türkçe terimi ile de Çuvaşça dışında diğer Türkçelerin atası olan dil anlatılmaktadır.



ANADİLİN ÖZELLİKLERİ

Belli Bir Ses Dizgesi Olarak Anadili:

Dış yönüyle ses açısından incelenecek olursa Anadili, belli seslerden oluşan kendine özgü bir dizgedir. Örneğin dilimizdeki ‘ı’ sesi ancak kimi dillerde görülürken; Arapçadaki ‘ayn’, ‘gayn’ ‘hemze’ gibi sesler dilimizde yoktur. Bir Türk’ün ses dizgesindeki ‘a’ ünlüsüyle bir Arap’ın dilindeki ‘a’ ayrılır.



Anlatım Yolu, Evrene Bakış Biçimi Olarak Anadili:

Biz çevremize anadilimizin penceresinden bakar, evreni anadilimizin anlama ve anlatma yolundan giderek adlandırırız. Böylece, anadilimiz bize ayrı bir, evrene bakış, evreni anlatış biçimi verir. Anlatım yolu ve dil-gerçek ilişkisi bahislerinde gördüğümüz ayrılıkları, burada bütünüyle hatırlamak gereklidir.



Bir Ulusun Kültürünün Aynası Olarak Anadili:

Bir ulusun diliyle kültürü arasındaki bağlar o kadar sıkıdır ki yalnızca söz varlığının incelenmesiyle bir ulusun yaşayış biçimi, inanç ve gelenekleri, çeşitli nitelikleri ve tarih boyunca içinde bulundukları kültür hareketleri hakkında fikir edinebiliriz.



Bir Toplumu Ulus Yapan Etkenlerin En Önemlisi Olarak Anadili:

Toplumun bir üyesi olarak kişilerin toplumla iletişimi anadili sayesindedir. Kişi anadili ile içinden çıktığı toplumun hayat tasavvurunu anlayabilir ve anlatabilir.



ANADİLİ ALT BAŞLIKLARI

Yüklə 216,97 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin