Some Expressions and Phrases that might be Useful for Translation
* Kamuoyunun gerçekleri bilme zamanıdır. (kamuoyu: the Public)
* Bir insanın artık kendisine gülemediği zaman, başkalarının ona gülme zamanıdır.
1)
It + be + time (+ for + noun OR pronoun) + to + infinitive . . .
* It is time for the Public to know the real facts.
*
* Dökülmüş(spilt) süte ağlamanın faydası yok. (deyimsel karşılığı: son pişmanlık neye yarar?)
* Eğer yanlış trene binersen, koridorda aksi yönde koşmanın bir faydası yoktur.
2)
It(There) + be + no + use + Ving
* It(There) is no use crying over spilt milk.
*
* Hocanın neyi kastettiğini(mean) çözmemiz(work out) epey(a good deal of) bir zamanımızı aldı.
* Raphael gibi resim yapmak dört yılımı aldı, bir çocuk gibi resim yapmak ise ömrümü… --- Pablo PICASSO
3)
It + take + noun OR pronoun + a noun phrase + infinitive . . .
It took us a great deal to work out what the teacher (had) meant.
of time
* “Barış gönüllüleri(volunteers)” projesini başlatan(launch) Eisenhower değil Kennedy'dir.
4)
It + be + thing to be emphasized (but not …) + that OR who + complement
It is Kennedy but not Eisenhower that/who launched the
“Volunteers for Peace”
project.
* Erkek aslan, bütün gün uyumak ve yemek yemekten başka bir şey yapmadı.
* Ben, inanmaktan başka bir şey yapmadım. --- (İsa’nın ölümü hakkında bir ilahinin adı)
5)
..… appropriate form of “1st verb” + nothing + but + base form of the 2nd verb(s)
The male lion did nothing but sleep and eat all day.
* İngiltere’ninkine kıyasla, Avustralya’nın tarihinin oldukça kısa olduğu söylenebilir.
The ……………………………………………………………………………………when compared to ……
* Bu genç romancının eserleri o kadar iyi ki, Charles Dickens’ınkilerle bile kıyaslanabilir.
6)
“THOSE of + noun OR pronoun” is used to make comparisons between plurals when you want to avoid the repetition of the same noun once again:
* The works of this young novelist are so good that they can be compared even to those of Dickens.
“THAT of + noun OR pronoun” is used to make comparisons between singulars when you want to avoid the repetition of the same noun once again:
* The history of Australia can be said to be fairly short when compared to that of England.
* Bana göre, bir kuzunun hayatı bir insanınkinden daha az değerli değildir. İnsan bedeni uğruna bir kuzunun canını almaya gönülsüz olmam gerekir.
--- Mahatma GANDHI
(kuzu: lamb / gönülsüz: unwilling)
* Hükümet sandalyesine, idama giden bir mahkumunkinden farksız hislerle gidiyorum. --- George WASHINGTON
(mahkûm: culprit / idam: execution)
* Ruhun hastalıkları, bedeninkilerden daha tehlikeli ve sayıca daha fazladır.
(sayıca daha fazla: numerous)
* Aşağıdaki beş şık(option) içerisinde, diğer dördünden farklı olanı işaretleyiniz(mark).
* Duygusal bir ikilemdeyseniz(dilemma); her zaman sizi seveni, sizin sevdiğinize tercih edin.
* Bamya(okra) satın alırken; küçük, parlak, yeşil ve taze olanları tercih edin.
* Bilenler bilmeyenlere anlatsın.
* Unutulanlar unutanları asla unutmazlar.
7)
IMPERSONAL RELATIVE CLAUSES
the one(s) + who/which ……………………………
those + who/which ……………………………
* Dünya tehlikeli bir yerdir; kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalanlar ve hiçbir şey yapmayanlar yüzünden… (seyirci kalmak: to look on)
* 21. yüzyılın cahilleri, okuyamayan ve yazamayanlar olmayacak; öğrenme, öğrenmeme(unlearn) ve yeniden öğrenme işlerini beceremeyenler olacak.
MIXED EXERCISES:
* Gereken değişiklikleri yapmamızın zamanı geldi de geçiyor bile!
* Cimrinin teki olduğu söyleniyor. Eğer öyleyse, ondan borç istemenin (ask for a loan) bir yararı yok.
………………………………… a miser………………………………………………………………………………………
* Gözlerimin loş(dim) ışığa alışması birkaç saniye aldı.
* Matbaayı(printing press) icat eden Alman Gutenberg değil, Asyalı bilginlerdi(scholar).
* Otobüs şöförü olarak kendisinin maaşı, bir öğretmeninkinden çok daha yüksek.
* Mavi gözlü kediler, kör olmaya(to go blind) yeşil gözlü olanlardan daha yatkındır (likely).
SUGGESTED TRANSLATIONS:
* Aşağıdaki beş şık(option) içerisinde, diğer dördünden farklı olanı işaretleyiniz(mark).
Among the five options below, mark the one which is different from the other 4.
* Duygusal bir ikilemdeyseniz(dilemma); her zaman sizi seveni, sizin sevdiğinize tercih edin.
If you are in an emotional dilemma, always prefer the one who loves you to the one who(m) you love.
* Bamya(okra) satın alırken, küçük, parlak, yeşil ve taze olanları tercih edin.
When buying okras, prefer the ones which are small, bright, green and fresh.
* Bilenler bilmeyenlere anlatsın.
Let those who know it tell those who do not (know it).
* Unutulanlar unutanları asla unutmazlar.
Those who are forgotten do not ever forget OR never forget those who forget.
* Gereken değişiklikleri yapmamızın zamanı geldi de geçiyor bile!
It is time for us to make the necessary changes.
OR It’s (high) time we MADE the necessary changes.
* Cimrinin teki olduğu söyleniyor. Eğer öyleyse, ondan borç istemenin (ask for a loan) bir yararı yok.
He is said to be a miser. If so, it is no use askING for a loan from him.
* Gözlerimin loş(dim) ışığa alışması birkaç saniye aldı.
It took my eyes a few seconds to GET USED TO the dim light.
* Matbaayı(printing press) icat eden Alman Gutenberg değil Asyalı bilginlerdi(scholar).
It was not Gutenberg from Germany but Asian scholars who invented the printing press. / It was Asian scholars but not Gutenberg from Germany who …
* Otobüs şöförü olarak kendisinin maaşı(salary) bir öğretmeninkinden çok daha yüksek.
His salary as a bus driver is much higher than THAT OF a teacher.
* Mavi gözlü kediler, kör olmaya(to go blind) yeşil gözlü olanlardan daha yatkındır (likely).
Cats who have blue eyes/Cats with blue eyes/Blue-eyed cats/Cats who are blue-eyed are more likely to go blind than those which have green eyes/those with green eyes/green-eyed ones/those which are green-eyed.
Dostları ilə paylaş: |