8-İhtilafları Ortadan Kaldırmak
Kur’an:
“İnsanlar bir tek ümmetti. Allah peygamberleri müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi; insanların ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında hüküm vermek için onlarla birlikte hakka davet eden kitaplar indirdi. Ancak Kitab verilenler, kendilerine belgeler geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden onda ayrılığa düştüler. Allah, iman edenleri, ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izni ile hidayet etti. Allah dilediğini doğru yola hidayet eder.”3
-
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir de Allah’ın onlara Resulünü yollayıp nimetlendirdiği zamana bakın; diniyle itaatlerini pekiştirdi, onları daveti etrafına toplayarak uzlaşmalarını sağladı; bu dinde birleşmeleri yüzünden yücelik kanatlarını gererek nimetini üzerlerine nasıl yaydı! Türlü türlü nimetlerini, bereketlerini, hayırlarını üzerlerine akıttı. Nimetler içinde yüzenler, o nimetle yaşamanın zevkine erdiler.”4
Tefsir
Allame Tabatabai, Allah-u Teala’nın, “İnsanlar tek bir ümmet idi” ayeti hakkında şöyle buyurmaktadır: “Ayet-i kerime, insanlık hayatında dinin temelinin atılış sebebini, insanoğlunun dinle yükümlü kılınış nedenini ve insanların dinle ilgili olarak görüş ayrılığına düşmelerinin gerekçesini açıklıyor. Buna göre: Öz yaratılış olarak toplu halde ve dayanışmalı olarak yaşamaya eğilimli olan insan türü, toplu halde yaşayışının ilk evresinde bir ümmetti. Sonra öz yaratılışının bir gereği olarak, bir canlı olmaktan kaynaklanan meziyetler edinme noktasında aralarında farklılaşmalar baş gösterdi. Bu durum, ortaya çıkan ihtilafları ve hayatın gerekli olgularına ilişkin çekişmeleri ortadan kaldıracak kanunların konulmasını kaçınılmaz kıldı. Sonra Peygamberler ve elçiler gönderilmek suretiyle bu kanunlara din kisvesi giydirildi. Bu yasalar müjde, korkutma ve sevap-azap ikilemi ile pekiştirildi. Aksayan yönler, Peygamberin gönderilmesi üzere ibadetler desteğiyle onarıldı. Daha sonra dinsel bilgiler ya da dünya ve ahiret meselelerinde görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Bunun sonunda dini birlik ve bütünlük zedelendi. Gruplar ve hizipler oluştu. Bunun bir uzantısı olarak da, hayatın diğer alanlarında da ihtilaflar gündeme geldi. Bu ikinci ihtilafın tek nedeni, kendilerine kitap verilenlerin azgınlık ve kıskançlıklarıydı. Dinin temel prensipleri ve ana öğretileri kendilerine gösterilmesinin ardından zulüm ve azgınlıkla sapmalarıydı. Böyle olunca da, aleyhlerine kullanılacak kanıt tamamlandı. Sorumlu kılınışlarının gerekçesi, bizzat kendi hayatlarında somutlaştı.
Şu halde, insanlık hayatında iki türlü ihtilaf ve görüş ayrılığı söz konusudur. Biri dinle ilgilidir ki, dayanağı insanın öz yaratılışı ve doğal yapısı değil, aksine azgınların heva ve hevesleri, kızkançlıklarıdır. Diğeri ise, dünya meselelerine ilişkin ihtilafdır ki öz yaratılışa dayanır, fıtridir. Ayrıca dinin gönderilip insan hayatına egemen kılınmasının de sebebidir. Ardından yüce Allah, hakkında görüş ayrılığına düşülen meselelerle ilgili olarak, kendi izniyle müminleri gerçeğe iletti. Alalh kimi dilerse onu doğru yola yöneltir.
Şu halde, insan türünün mutluluğa kavuşmasının, hayatının dengeli ve ahenkli bir düzen içinde sürmesinin tek etkeni ilahi kaynaklı olan dindir. Allah katından gelen din, fıtratın aksayan yönlerini, yine fıtrat ile onarır. Farklı farklı güçlerin kızgınlık ve tuğyanlarını normal hale getirir. İnsanın dünyevi ve uhrevi, maddi ve manevi hayat biçimine düzen verir. İşte, ayet-i kerimeden algıladığımız kadarıyla, insan türünün dünya üzerindeki toplumsal ve dinsel hayatının, tarihsel sürecinin özeti.
Görüldüğü gibi, ayet-i kerimede, ayrıntıya girmekten kaçınılmıştır. Çünkü, değişik meselelere işaret eden değişik ayetlerde, konu başka boyutlarıyla da ele alınmıştır.”1
9-Esenlik Yollarına Hidayet Olmak
Kur’an:
“Allah, rızasını gözetenleri onunla, selamet yollarına eriştirir ve onları, izni ile, karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Onları doğru yola hidayet eder.”2
-
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teala sizleri İslam’a özgü kıldı ve sizleri onun için seçti, bu da İslam’ın adının selametten (esenlikten) gelmesinden ve bütün yücelikleri (kendi bünyesinde) barındırmasındandır.”3
-
İmam Ali (a.s), münezzeh olan Allah’ın yolunu kateden kimsenin sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: “Kendisi için nurlu bir ışık parıldadı, yolunu aydınlattı, onu yolda ilerletti, her kapıyı başka bir kapıya doğru sürdü ve sonunda esenlik kapısına ve ikamet yurduna ulaştı.”4
-
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlahi takva kalplerinizin hastalığının ilacı, kalp körlüğünüzün gözü ve beden hastalıklarının şifasıdır.”5
Tefsir:
“Allah onunla, rızasına uyanları esenlik yollarına iletir.” “Bihi” (onunla) ifadesindeki “ba” alet içindir. Zamir ise kitaba veya ister Peygamber (s.a.a) kastedilsin, ister Kur’an kastedilsin, nura dönüktür. Doılayısıyla her ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Çünkü Peygamber hidayet aşamasının zahiri seebeplerinden biridir. Kur’an da öyle. Gerçek hidayet O’nunla kaimdir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Sen, sevdiğini doğru yola iletemezsin, fakat Allah dilediğini doğru yola iletir.”1 Ve yine şöyle buyuruyor: “İşte sana da böyle emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi doğru yola ilettiğimiz bir nur yaptık. Şüphesiz sen, doğru yola götürüyorsun. Göklerde ve yerde bulunan her şeyin sahibi Allah’ın yoluna. İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah’a varır.”2
Bu ayetler, görüldüğü gibi doğru yola iletme misyonunu, hem Kur’an’a, hem de Peygambere (s.a.a) nispet ediyor. Ama aynı zamanda, onu menşe itibariyle Allah’a döndürüyor. Gerçek yol gösterici O’dur. Gerisi zahiri sebeptir, hidayeti canlandırmak için işe koşulmuştur.
Allah, “Allah onunla iletir” ifadesini, “rızasına uyanları” ifadesiyle kayıtlandırmıştır. Bu demektir ki, ilahi yol göstericiliğin aktif hale gelmesi, O’nun rızasına tabi olmaya bağlıdır. Hidayetten maksat, arzulanan şeye ulaştırmadır (sırf yol göstericilikten ibaret değildir.) Yüce Allah’ın insanı esenlik yollarndan birine veya hepsine yahut da peş peşe sıralanan bu yolların çoğuna yöneltip sokması yani.
Ayetin akışı içinde yüce Allah “selam” (esenlik) kavramını mutlak tutmuştur. Bununla dünya ve ahiret hayatının mutluluğunu bozan her türlü bedbahtlıktan kurtuluş ve selamette oluş kastedilir. Bu açıdan Kur’an’ın, Allah’a teslim oluşu, imanı ve takvayı kurtuluş, başarı, güvenlik vb. şeylerle nitelendirmesiyle örtüşen bir ifadedir.
Tefsirimizin birinci cildinde, “Bizi dosdoğru yola ilet”3 ayetini incelerken şöyle demiştik. Yüce Allah’ın, kullarının farklı durumlarına cevap verebilecek birçok yolu vardır ve bunlar sonunda gelip bir ana yolda birleşirler. Yüce Allah da ana yolu kendine nispet eder ve adına da, kendi kitabında “dosdoğru yol” (sırat-ı müstakim) der. Nitekim o şöyle buyurmuştur: “Bizin uğrumuzda cihat edenleri, biz elbette yollarımıza iletiriz. Muhakkak ki Allah, iyilik edenlerle beraberdir.”1 Ve yine şöyle buyuruyor: “İşte benim doğru yolum budur, ona uyun, başka yollara uymayın ki, sizi onun yolundan ayırmasın.”2
Bu da gösteriyor ki, Allah’ın birçok (yan) yolu vardır. Ama bunların tümü bir noktada birleşirler. Tümü, izleyicisini Allah’ın kerametine ulaştırır ve onu Allah’ın dosdoğru yolundan ayırmaz. Ve yine her yol, kendi yolcusunu başka yolların yolcusundan da ayırmaz. Ama Allah’ın dosdoğru yolu dışındaki diğer sapkın yolların durumu böyle değildir.
Buna göre ayetin anlamı –Allah daha iyi bilir- şudur: Yüce Allah kitabı ve Peygamberi aracılığıyla, rızasına tabi olanı bazı yollara iletir. Bu yolların temel özellikleri yolcularının dünya ve ahiret hayatının mutsuzluğundan korunmaları, mutlu hayatı kederli bir yaşama dönüştürecek olumsuzluklardan muhafaza olmalarıdır.
Şu halde esenlik ve mutluluğa ulaşma, Allah’ın rızasına tabi olmaya bağlıdır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Kulları için küfre razı olmaz.”3 Ve yine şöyle buyuruyor: “Allah, yoldan çıkan topluluktan razı olmaz.”4 Sonuç itibariyle esenlik ve mutluluk elde etmek, zulüm yolundan kaçınmaya, zalimlerle içli dışlı olmaktan uzak durmaya gelip dayanır. Allah, zalimler için hidayetinin söz konusu olmayacağını vurgulayarak, bu ilahi saygınlığa erişmekten yana onların umutlarını boşa çıkarmıştır: “Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.”5
O halde, “Allah, rızasına uyanları onunla esenlik yollarına iletir” ayeti, bir yönüyle “İnananlar ve imanları bir zulümle bulamayanlar, işte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır”1ayetini çağrıştırmaktadır ve onun konumuna sahiptir.”2
Dostları ilə paylaş: |