3-Zekeriyya ve Yahya’nın İncil’deki Kıssası
İncil şöyle diyor: “Yahudiye kıralı Hirodes’in günlerinde Abiya takımından Zekeriyya adında bir kahin vardı. Onun karısı da Harun kızlarındandı ve adı Elisabet idi. Her ikisi de Allah indinde salih olup Rabbin bütün emirleri ve hükümlerinde kusursuz yürümekte idiler. Onların çocuğu yoktu, çünkü Elisabet kısır idi. Ve ikisi de çok yaşlı idiler.
Vaki oldu ki Zekeriyya kendi takımının sırasında Allah’ın huzurunda kahinlik hizmetini ederken, kahinlik ayini üzre buhur yakmak için Rabbin mabedine girmek kurası kendisine düştü. Bütün halk cemaati buhur satinde dışarıda dua ediyorlardı. Rabbin bir meleği Zekeriyya’ya gönderdi ve Zekeriyya onu görünce şaşırdı ve üzerine korku düştü. Fakat melek ona dedi: “Korkma! Zekeriyya. Çünkü duan işitildi karın Elisabet sana bir oğul doğuracak, onun adını Yahya koyacaksın. Sevinç ve sefa bulacaksın ve onun doğmasından bir çokları da sevinecekler. Çünkü Rabbin gözünde büyük olacak, şarap ve içki içmeyecek ve daha anasının karnında Ruhul Kudusle dolu olacak. İsrailoğullarından bir çoğunu onların Allah’ı Rabbe döndürecek. Babaların yüreklerini oğullara, asileri salihlerin hikmetine çevirmek ve Rabbe hazır bir kavim hazırlamak üzere İlya’nın ruhu ve kudretiyle onun önünde yürüyeceklerdir.”
Zekeriyya da meleğe dedi: “Ben bunu nasıl bileyim? Çünkü ben yaşlı bir adamım, karım da çok yaşlıdır?” Melek cevap verip ona dedi: Ben Allah önünde duran Cebrail’im seninle konuşmak ve bu şeyleri sana müjdelemek için gönderildim. İşte dilin tutulacak ve bu şeyler oluncaya kadar söz söyliyemeyeceksin. Çünkü vaktinde yerine gelecek olan sözlerime inanmadın.”
Halk Zekeriyya’yı bekleşip duruyor ve mabatte gecikmesine şaşıyorlardı. Zekeriyya ise çıktığı zaman onlarla konuşmadı onlar da mabette bir rüyet gördüğünü anladılar ve Zekeriyya hizmetinin günleri bitince evine gitti. O günlerden sonra karısı Elisabet gebe kaldı beş ay evine kapanıp dedi: “İnsanlar arasında ayıbımı gidermek için Rab üzerime nazır eylediği günlerde bana böyle etti.”
Elisabet doğuracağı vakit tamam oldu ve bir oğlan doğurdu. Komşluları ve akrabası Rabbin ona büyük merhamet ettiğini işittiler. Ve onunla beraber sevindiler ve vaki oldu ki sekizinci gün çocuğu sünnet etmek için geldiler ve onun adını babasının adına göre Zekeriyya koyuyorlardı. Anası cevap verip dedi: “Yok fakat adı Yahya olacak.” Ona dediler: “Akrabandan bu adda kimse yoktur. Ve ne ad konulmasını istersin?” Diye babasından işaretle sordular. O bir levha istedi. “Adı Yahya’dır” diye yazdı. Hepsi şaştılar. Onun ağzı hemen açıldı ve dili çözüldü. Allah’a hamdederek söz söyledi. Etrafında oturanların hepsine korku düştü. Ve hep bu sözler bütün Yahudiye dağlığında yayıldı. İşitenlerin hepsi: “Bu çocuk acaba ne olacak?” Diye bu şeyleri yüreklerinde sakladılar, çünkü Rabbin eli onunla beraberdi.
Babası Zekeriyya Ruhu’l Kudüs’le doldu, ve peygamberlik edip dedi: …”1
Hakeza İncil’de şöyle yer almıştır: “Kayser Tiberos’un saltanatının on beşinci yılında, Pontuslu Pilatus Yahudiye valisi, Hirodes Galile Reisirubu, kardeşi Filupus İturea ve Trahonitus hevalisi reisirubu, Lisanyas Abilini reisibu, Hanna ile Kayafa başkahin bulundukları zamanda, çölde Zekeriyya’nın oğlu Yahya’ya Alalh’ın sözü geldi.
Kendisi de Erden etrafındaki bütün havaliye, günahların bağışlanması için tevbe vaftizini vazederek geldi. Nasıl ki, İsa’ya peygamberin sözleri kitabında yazılmıştır: Çölde çağıranın sesi: Rabbin yolunu hazırlayın, Onun yollarını düz edin. Her dere ve tepe alçaltılacaktır, eğri olan doğrulacak, sarp yollar düz olacaktır ve bütün beşer Alalh’ın kurtarışını görecektir.
O zaman kendisi tarafından vaftiz olunmak için çıkıp gelen kalabalıklara dedi: “Ey engerekler nesli! Gelecek öfkeden kaçmayı size kim gösterdi? O halde tevbeye layık semereler çıkarın, ve babanız İbrahim’dir, diye içinizden söylemeye başlamayın. Çünkü size derim ki, Allah şu taşlardan İbrahim’e evlat kaldırmaya kadirdir. Zaten balta da ağaçların kökünün dibine yatıyor. Her iyi meyva vermeyen ağaç kesilir ve ateşe atılır.
Halk da kendisine, “öyle ise ne yapalım?” diye sordular. Cevap verip onlara dedi: “İki gömleği olan hiç olmayana versin, yiyeceği olan kimse de böyle yapsın.” Vergi mültezimleri de vaftiz olmak için gelip ona dediler: “Muallim biz ne yapalım?” Yahya onlara dedi: “Size tayin edilenden fazlasını almak için zoretmeyin. Askerler de ona ya biz ne yapalım? diye sordular? Onlara: Kimseyi sıkıştırıp soymayın, ne de kimseyi haksız yere tehdit edin, tanıyanlarınızla kanaat eyleyin. dedi.
Halk beklemekte iken hepsi Yahya hakkında: Acaba Mesih midir? diye içlerinden geçirdiler. Yahya onların hepsine cevap verdi: Gerçi ben sizi su ile vaftiz ediyorum fakat benden kudretlisi geliyor ki, onun çarıklarının tasmasını çözmeğe layık değilim. O sizi Ruhul Kudus’le ve ateşle vaftiz edecektir. Kendi harman yerini bütün temizlemek ve buğdayı ambarına toplamak için yabası elindedir fakat samanı sönmez ateşle yakacaktır.
Hirodes, kardeşinin karısı Hirodiastan ve Hirodesin ettiği bütün kötülüklerden dolayı, Yahya tarafından azarlanmış olduğu için bunun hepsinin üstüne onu zindana attı. Vaki oldu ki bütün halk vaftiz edilirken İsa dahi vaftiz edilmişti…”1
Hakeza İncil’de şöyle yer almaktadır: “Çünkü Hirodes kendisi göndererek Yahya’yı tutup kardeşi Filupus’un karısı Hirodias’ten ötürü onu zindanda bağlamıştı. Çünkü o kadınla evlenmişti. Zira Yahya Hirodes’e, “kardeşinin karısını almak sana caiz değildir” derdi. Hirodias ise ona kin besleyip onu öldürmek istiyor, fakat yapamıyordu. Çünkü Hirodias, salih ve mukaddes bir adam olduğunu bilerek, Yahya’dan korkar ve onu korurdu. Onu dinlediği zaman çok şaşırırdı ve onu sevinçle dinlerdi. Hirodes’in kendi doğum gününde büyük adamlarına, binbaşılara ve Galile’nin ileri gelenlerine ziyafet verdiği münasip gün gelince Hirodias’ın kızı girip oynadığı vakit, Hirodes’in ve kendisi ile sofrada oturanların hoşuna gitti ve kıral kıza şöyle dedi: Dile benden ne istersen sana vereceğim. Ve benden her ne dilersen ülkemin yarısına kadar sana vereceğim, diye ona and etti. O da çıkıp anasına: “Ne dileyeyim?” dedi. Anası Vaftizci Yahya’nın başını” dedi. Hemen çabucak kıralın yanına girip ondan dileyerek dedi: Vaftizci Yahya’nın başını tepsi içinde şimdi bana vermeni isterim.” Kıral çok kederlendi, fakat yeminleri ve sofrada kendisi ile oturanlardan ötürü kızı reddetmek istemedi.
Kıral hemen muhafız askerlerinden birini gönderip onun başını getirmesini emretti. O da gidip zindanda onun başını kesti. Başını tepsi içinde getirdi ve onu kıza verdi. Kız da anasına verdi. Yahya’nın öğrencileri bunu işittikleri zaman, geldiler, cesedini kaldırdılar ve onu kabre koydular.
Yahya hakkında İncil’de başka bir takım dağınık rivayetler de yer almıştır ve bu dediklerimizden öteye geçmemektedir. Düşünür bir şahsın Kur’an’dan naklettiklerimizi bizim İncil’den beyan ettiklerimizle karşılaştırarak bu yolla iki kitap arasındaki farklılığı elde etmesi mümkündür.1
-
502. Konu
En-Nübüvvet(2)
Nübüvvet(2)
Özel Nübüvvet
26-İsa (a.s)
-
Bihar, 14/191-350; Ebvab-u Kıses-u İsa ve Ummihi
-
Bihar, 14/206, 17. Bölüm; Veladet-i İsa (a.s)
-
Bihar, 14/283, 21. Bölüm; Mevaiz-u İsa (a.s)
-
Kenz'ul-Ummal, 11/500; İsa (a.s)
Dostları ilə paylaş: |