1- İsar (Fedakarlık)



Yüklə 1,89 Mb.
səhifə7/76
tarix17.01.2019
ölçüsü1,89 Mb.
#98598
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   76

3710. Bölüm

Koruyucu Melekler



Kur’an:

O, kulların üstünde yegane kahirdir ve size koruyucular gönderir. Artık birinize ölüm gelince elçilerimiz, bir eksiklik yapmaksızın onun canını alırlar.” 1

Ardında ve önünde insanoğlunu takip edenler vardır; Allah’ın emriyle onu gözetirler. Bir kavim kendi nefsinde olanı değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez. Allah bir milletin fenalığını dileyince artık onun önüne geçilmez. Onlar için Allah’tan başka hami de bulunmaz.” 2

Oysa, yaptıklarınızı bilen değerli yazıcılar sizi gözetlemektedirler.” 3



  1. Tefsir-i Kumi’de “Sizi gözetlemektedirler” ayeti hakkında şöyle yer almıştır: “Yani insana tayin edilen iki melek demektir. “Yaptıklarınızı bilen değerli yazıcılar” ise iyilikleri ve kötülükleri yazarlar.”4

  2. İmam Sadık (a.s), kendisine, “Neden Allah gizlilikleri ve en gizlilikleri bildiği halde melekleri tayin etmiştir?” diye soran Zındık’a şöyle buyurmuştur: “Allah bu iş ile melekleri kul edinmiş, onları kendi yaratıklarına şahit kılmıştır. Böylece kullar da meleklerin kendileriyle beraber olması hasebiyle, Allah’a itaate daha fazla dikkat göstermekte, Allah’a isyan etmekten daha çok sakınmaktadır. Nice defa kul günahı kastetmekte, ama iki müvekkel meleği hatırlaması sebebiyle günahtan sakınmakta ve kendini korumaktadır. Zira şöyle demektedir: “Rabbim beni görmektedir, beni gözetleyen melekler de bu günahıma tanıklık edeceklerdir.

Allah lütfü ve merhameti sebebiyle melekleri kullarına müvekkel kılmış, böylece insanları isyankar şeytanlardan, yeryüzünde eziyet eden haşerelerden, bir çok afetlerden ve diğer zararlardan Allah’ın izniyle kendilerinin de anlamadığı bir şekilde aziz ve celil olan Allah’ın emri gelinceye kadar korumaktadır.”1

  1. İmam Bakır (a.s), Allah-u Teala’nın, “Ardında ve önünde insanoğlunu takip edenler vardır; Allah’ın emriyle onu gözetirler” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah’ın emriyle onu bir kuyuya düşmekten veya başına bir duvarın yıkılmasından veya bir musibetin çatmasından korurlar. Eceli geldiğinde ise onu yalnız bırakırlar ve onu mukadderatına (taktir edilen şeylere) doğru sürerler. Bu koruyucular gece kendisini koruyan iki melek ile gündüz kendisini koruyan iki melektir ve bu işi sırayla yaparlar.”2

  2. İmam Sadık (a.s), Al-i Sam’ın kölesi Abdula’la’ya şöyle buyurmuştur: “Sana göre “Biz onları saydıkça sayıyoruz” Ayetinden maksat nedir?” Ben (Abdul’a’la) şöyle arzettim: “Günlerin sayısıdır.” İmam şöyle buyurdu: “Babalar ve anneler de bunu saymaktadır. Hayır, ayetin maksadı, nefeslerin sayısıdır.”3

Bak. El-Murakebe, 1537. Bölüm; el-Mead (3), 2990. Bölüm

3711. Bölüm

Meleklerin Özellikleri





  1. Davud b. Farked’il-Attar şöyle diyor: “Dostlarımızdan biri bana şöyle dedi: “Acaba melekler uyurlar mı?” Ben, “Bilmiyorum” dedim. O şöyle dedi: “Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: “Gece ve gündüz, bıkmadan tespih ederler.”4

Daha sonra da şöyle dedi: “Bu konuda sana İmam Sadık’tan (a.s) bilgi aktarayım mı?” Ben, “Evet” dedim. O şöyle dedi: “Bu soru, İmam Sadık’a (a.s) da soruldu. İmam şöyle buyurdu: “Aziz ve celil olan Allah’tan başka her varlık, uyumaktadır, melekler de uyumaktadır.” Ben şöyle arzettim: “Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: Gece ve gündüz, bıkmadan tespih ederler.

İmam şöyle buyurdu: “Onların nefesleri de tesbihtir.”5



  1. İmam Sadık (a.s), kendisine, “Meleklerin yemesi, içmesi ve evlenmesi var mıdır?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Hayır onlar, Arşın esintileriyle hayattadırlar.” Şöyle arzedildi: “Onların uyumasının nedeni nedir?” İmam şöyle buyurdu: “Böylece onlar aziz ve celil olan Allah arasında bir farklılık olsun. Zira uyumayan ve uyuklamayan sadece Allah’tır.”1

Bak. 3708. Bölüm 19010. Hadis

3712. Bölüm

Meleklerin Girmediği Evler





  1. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Cebrail (a.s) yanıma geldi ve şöyle dedi: “Biz melekler, içinde köpek, heykel veya idrar edilmiş kabın bulunduğu eve girmeyiz.”2

  2. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cebrail (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey Allah’ın Resulü! Biz içinde resim bulunan eve, içinde idrar edilen eve veya içinde köpek olan eve girmeyiz.”3

  3. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Cebrail bana geldi ve şöyle buyurdu: “Ey Muhammed! Misvak kullanmadığınız, su ile temizlenmediğiniz ve parmaklarınızın oynak yerlerini (boğumlarını) yıkamadığınız halde nasıl üzerinize nazil oluruz.”4



496. Konu
El-Melekut

Melekut


  • Bihar, 12/56, 3. Bölüm; İraet’ul-İbrahim (a.s) melekut’us-Semavat-i ve’l-Erz




3713. Bölüm

Melekut



Kur’an:

Göklerin ve yerin melekutunu, Allah’ın yarattığı her şeyi ve ecellerinin yaklaşmış olması ihtimalini düşünmüyorlar mı? Bundan sonra hangi söze inanacaklar?” 1

Böylece yakin edenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin melekutunu gösterdik.” 2

Her şeyin melekutu elinde olan ve sizin de kendisine döneceğiniz Allah münezzehtir.”3



  1. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey münezzeh, şanın ne yüce! Ey münezzeh, görebildiğimiz yaratıkların ne yüce! Her büyük senin kudretinin yanında ne küçük! Görebildiğimiz melekutun ne kadar muhteşem! Bunlar, gözümüzden kaçan hükümranlığının yanında ne cılız!”4

  2. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “O hiç bir örneğe bakmadan yaratandır… Kudretinin melekutunu ve hikmetinin eserlerini ifade eden inceliklerini bize göstermesi ve her varlığın sadece O’nun kudretiyle ayakta durabildiğini itiraf etmesi, bir hüccet olarak bizleri gayr-i ihtiyari O’nu tanımaya ve marifetine sevk etmiştir…”5

  3. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Öyle bir kudret sahibidir ki vehim ve akıllar onun kudretinin derecesini anlamaya çalışsa, vesvese tehlikesinden uzak yüce bilginlerin zekası melekut gaybının derinliklerini derk etmek için çabalasa, yine de hepsi eli boş geri döner ve gaybın karanlıklarında kendi kurtuluşları için Allah-u Teala’ya sığınırlar.”6

  4. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sonra o münezzeh Allah, göklere yerleştirmek ve melekutunun yüce göğünü bayındır kılmak için meleklerden güzel bir topluluk yarattı.”7

  5. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sıfatların kendisini tanımaktan aciz kaldığı, azametini akılların kavrayamadığı ve böylece mülkünün sonuna erişilemediği Al-lah’a hamd olsun.”1

  6. İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala’nın, “Böylece İbrahim’e gösterdik” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Yeryüzü ve yeryüzünde olan her şey, gökyüzü ile gökyüzünde olan her şey, Arşı yüklenen melek ve Arşın üzerindeki herkes, İbrahim (a.s) için keşfoldu. Allah Resulü (s.a.a) ve Müminlerin Emiri (a.s) için de öyle yapıldı.”2

  7. İmam Bakır (a.s), hakeza bu ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur: “Yeryüzü onun için keşfoldu, böylece yeryüzü ve onda olan her şeyi gördü, gökyüzü de kendisine keşfoldu ve böylece onu ve onda olan herkesi gördü. Gökleri yüklenen meleği, Arşı ve Arşın üzerinde olan her şeyi müşahade etti. Aynı şekilde sizin dostunuza da (İmam Bakır’a) gösterilmiştir.”3

  8. Zürare, İmam Bakır’dan (a.s) ve İmam Sadık’tan (a.s), “Böylece…” ayeti hakkında şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: “Gökler onun (İbrahim) için keşfoldu. Böylece Arşı ve üzerinde olan her şeyi müşahade etti.” Zürare şöyle dedi: “Gökler, yeryüzü, Arş ve Kürsü de mi?” İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Yeryüzü onun için keşfoldu ve böylece onu apaçık bir şekilde gördü. Hakeza gökleri, göklerde olan her şeyi, gökleri yüklenen meleği, Kürsü’yü ve Kürsü’de olan her şeyi açık bir şekilde müşahade etti.”4

  9. İmam Bakır (a.s), hakeza bu ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur: “Gözüne öyle bir güç verildi ki gözleri göklere nüfus etti, onda olan her şeyi müşahade etti, Arşı, Arşın üzerinde olan herşeyi, yeryüzü ve yeryüzünde olan her şeyi gördü.”5

  10. İmam Sadık (a.s), hakeza bu ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur: “Yedi gök İbrahim (a.s) için keşfoldu. Böylece Arşın üzerinde olan her şeye baktı, yeryüzü de kendisi için keşfoldu. Böylece havada olan her şeyi müşahade etti. Muhammed’e (s.a.a) de böyle bir şey gerçekleşti ve sizin dostunuz (İmam Sadık –a.s-) için ve ondan sonraki imamlar için de durum böyle olmuştur.”1

  11. İmam Seccad (a.s) “Sonra yakınlaştı ve daha da yakınlaştı” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Maksat hicaplara yakın olan ve göklerin melekutunu gören Allah Resulüdür. Böylece Peygamber çok yakınlaştı, ayaklarının altından yeryüzünün melekutuna baktı, böylece yeryüzüyle iki ok miktarınca uzaklıkta olduğunu zannetti.”2

  12. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İbrahim Halil yukarı melekut alemine götürüldü ve bu benim Rabbimin buyurduğudur: “Böylece yakin edenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin melekutunu gösterdik.”

Allah onu göğün altına doğru yukarı çıkardığında gözlerine öyle bir güç verdi ki yeryüzünü, gizli ve açık varlıkları müşahade etti. Sonra zina eden bir erkek ve kadını gördü. Onlara beddua etti, her ikisi de helak oldular. Daha sonra (aynı hal üzere) iki kişiyi gördü. Onlara da beddua etti, her ikisi de helak oldular. Yeniden iki kişiyi gördü, onlara da beddua etti, böylece her ikisi de helak oldular. Sonra başka iki kişiyi gördü. Onlara da beddua etmek istedi, ama Allah ona şöyle buyurdu: “Ey İbrahim! Benim kölelerime ve cariyelerime (kullarıma) beddua etmekten el çek. Zira ben bağışlayan, rahim, cabbar (telafi eden) ve halim biriyim. Kullarımın itaatleri bana bir zarar vermediği gibi isyanları da bana bir fayda vermez. Ben senin gibi değilim ki gönlümü yatıştırmak için onları tenbih edeyim. O halde kullarıma beddua etmekten el çek. Zira sen gerçekte uyarıcı bir kulsun, mülküme ortak değil! Sen ne beni ne de kullarımı gözetensin. Kullarım benim hakkımda üç kısımdır: Ya benim dergahıma tövbe eder, ben de onların tövbesini kabul ederim, günahlarını bağışlarım, ayıplarını örterim. İkinci grup ise, azaplarımı onlardan alıkoyarım. Çünkü çok yakında onların sırtından mümin bir neslin çıkacağını biliyorum. Bu yüzde de onların kafir babalarını idare ediyorum. Onların kafir annelerine karşı sabırla davranıyorum, azabımı onlardan kaldırıyorum ki onlardan mümin bir soy vücuda gelsin. Birbirinden ayrıldıklarında (yani mümin dünyaya geldiğinde) ise azabım onlar hakkında gerçekleşir, belam onları çepe çevre sarar. Eğer o ve bu olmasaydı (eğer tövbe etmeselerdi ve onların soyundan mümin bir soy vücuda gelmeseydi) onlar için hazırladığım azap, senin onlar için istediğin azaptan daha büyüktür. Zira benim kullarım içim azabım, celal ve büyüklüğüm esasıncadır. O halde ey İbrahim! Beni kullarımla baş başa bırak, zira ben senden daha merhametliyim. Beni kullarımla baş başa bırak. Zira ben cabbar, sabırlı, ilim ve hikmet sahibiyim. İlmimle onları tedbir eder, kaza ve kaderini onlar arasında icra ederim.”1

  1. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İbrahim (a.s) göklerin ve yerin melekutunu müşahade ettiğinde, zina halinde olan bir şahsı gördü. Ona beddua etti, o öldü. Sonra başka birini (o halde) gördü, ona da beddua etti ve o da öldü. Üç kişiyi daha aynı halde gördü, onlar beddua etti ve onlar da öldüler. Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah ona şöyle vahyetti: “Ey İbrahim! Sen duası müstecap olan birisin. O halde kullarıma beddua etme. Zira eğer isteseydim, onları yaratmazdım. Ben kullarımı üç çeşit yarattım: Biri bana ibadet eden ve bana hiçbir şeyi ortak koşmayan kuldur, o halde ben ona mükafat veririm. Diğeri ise benden başkasına tapan bir kuldur, bu kul asla benim elimden kaçamaz. Diğer kul ise benden başkasına tapan, ama onun sırtından bana ibadet eden bir nesli çıkaracağım kuldur.”2




Yüklə 1,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin