boz : toprak ve kül rengi, ak ile karanın karışmasından meydana gelen renk, kin, adavet, düşmanlık, yağılık, bahadır, yiğit anlamlarına gelir. bir kabilenin adıdır.
boz :1. sert, şiddetli2. alaca renk, füme rengi3. toprak rengi
bozan : bozmak...dan düşmanı yenip dağıtan
bozca :1. cesur, gözükara 2. boz rengine kaçan
bozcak : cesur
bozçin : dürüst, güvenilir
bozkir : step, çöl, vaha
bozlak : 1. boz ve kül renginde olan 2. otlak, mera
bögü :1. filozof, hikmet sahibi kişi 2. büyü, sihir 3. ejderha, canavar 4. zehirli bir böcek
bögü, bükü : hakim, bilgili, akıl ve feraset sahibi anlamlarına gelir.
bögür : 1. ordunun kanatlarından her biri, cenah 2. kaburga ile kalça arasındaki bölge
böğdün : bürokrat, yüksek dereceli memur
böğrek : ordugah, merkez ordu, merkez ordunun savaş pozisyonu
böken : ahu, ceylan
bökevul : aşçı, iyi yemek yapan
bökli : yakışıklı, şık, iyi giyimli
böklice : şık giyimli
böle : pay, nasp, kısmet
bölek : hediye, armağan
bölen : bölüm, pay
bölük : 1. kısım, ekip, bölüm 2. pay, nasip
bölün : yönetici, şef
bönge : tekme, şut
bönger : tekmeleyici, iyi tekme atan
börçe : zülüf
börçek : zülüf
böri. kurt : bu, prens menander’de bo. han olarak geçer. bospor şehri fethedildiğinde uturgurlar’ın başında idi, ki buradan onun ordasının kuban’da olduğu sonucu çıkarılabilir. (gumilev)
börk : başlık, tüylü hayvan derilerinden yapılan başlık “ türk şapkası”
börklü(ğ) saygıdeğer
börklüce: saygıdeğer, saygı gösterilen
börte : benek
börteçin : bir moğol boyunun adı. (roux)
börü : (böri) kurt
börü, böri : kurt anlamına gelir.
böszörmeny: doğu avrupalı, aslen sir derya bölgesinden, yani moğol çağında söz edilen bözsörmeny ülkesinden (terra biserminorum) olan müslümanların eski macarca adlarından biri. bu ad bizi arapça müslim kelimesinin şekline götürür ve türkçe veya bir iranî dilde busulman, busurman, büsürmen biçimini almıştır. büsürmen versiyonu macarca’ya böszörmeny diye intikal etmiştir.
böyrek : (böğrek, beyrek)
böyük : 1. olgun, saygıdəğər 2. bilgə 3. büyü, büyücü
brutium : aşağı calabria.
bubik : gonca anlamına gelir.
bubik : konca, gül
bucak : (türkmenler) köye bu adı verir. nehir kenarındaki girintilere de bu adı verir. buna bazen kaytan da derler.
bucak : 1. gizli bölge 2. uzak yer
bucellari : bizans’ta büyük toprak sahiplerinin maaşlı askerleri.
bucuga: (buğucu, ceylan avcısı)
buda : hun hükümdarı bleda’ya macar efsanelerinde ve macar edebiyatında verilen ad.
budak : sert dal parçası güç, sertlik, dayanıklılığı sembolize eder.
budan : budun.
budanir : < budanmak.
buday : buğday
budin : budun.
budinhan :budunhan.
budraç : gözüpek, cesur
budulgan: yürekli, cesur
budun : bütün, ulu, millet “ siyasi ve dini yapıları ne olursa olsun soy, dil, töre, kültür, tarihsel yapıları bir olup, psikolojik olarak birbirine bağlı insan topluluğu.türkçede kullanılan millet ve ulus sözcükleri tam olarak bu anlamı içermektedir. millet, din ortaklıklarını daha ön planda tutan bir anlam içerirken ulus ise, daha çok boy ve uruk anlamlarını içerir.buna rağmen yakın zamana kadar millet, son zamanlarda ise ulus sözcükleri dilimize yer etmiştir. oysa gerek günlük dilimizde gerek yazı dilimizde bu sözcüğün bir an önce kullanıma girmesi gerekmektedir.”
budunçar (budunçu. yir) sözcüğünün tam anlamıyla” ulusçu”, “milletçi” . t...efsanevi alanguva’nın babasız oğlu. efsaneye göre “oğuz töresi”’ni yeniden gündeme getirip, yürürlüğe koyan kişi
budunçi: buduncu, ulusçu
buga : boğa
buga : boğa
bugan : 1. boğan 2. alamet, işaret, iz
bugateg: boğa gibi güçlü
bugay : 1. afacan, ele avuca sığmayan 2. buğu, ceylan
buğra : deve aygırı, çift hörgüçlü damızlık erkek deve anlamına gelir.
buğra : 1. genç aygır 2. genç erkek deve
buhar : buhara. (moğollar'ın gizli tarihi)
buka : köstek, zincir anlamlarına gelir.
bukaği : kelepçe, atların ayağına takılan bir çeşit köstek
bukan kağan: mokan, kağan.
bukan : (mokan, büken) güçlü, yenilmez
bukuk : tomurcuk, filiz
bulaç : bulucu, keşşaf, mucit
bulaçaban : peçenekler’in 6. kabilesinin adıdır. (9. 10.yy.) nemeth gyula’ya göre anlamı “alaca atları olan çaban kabilesi”. (fuad) köprülü ise sözcüğün bir ünvan olacağını ileri sürer.
bulagan : 1. olgun, kamil 2. bulan, bulucu
bulak : pınar, su kaynağı, göze anlamlarına gelir.
bulat : (bulut) (..bu ad, farsça “polat” da olabilirse de kişisel görüşüm olarak, bulut olabileceğini düşündüm. çünkü, kayıtlarda arapça yazılı olması ve türkçe’nin ağız farklılıkları sonucu böyle bir biçime girebileceği, ayrıca bu ağız farklılıklarının anlam farklılığına yol açmadığı gerçeğinden yola çıktım.)
bulgar : m.s. 463’de avrupa’ya ulaşan ve karadeniz’in doğu, ayrıca kuzey havalisine yerleşmiş ogur kökenli bir boy grubunun adı. daha sonraları bulgarlar’la beraber yaşayan slav unsurları arasında erimiş olan tuna boyu bulgarları’nın ataları, bu bulgar boyları arasından çıkmıştır. başka bulgar grupları (onogur. bulgarları’nın kollarından biri) volga’nın orta akışının doğu havalisinde, doğu avrupa’nın bu bölümünde, tam olarak tatar istilâsına kadar önemli bir görev üstlenen bir imparatorluk kurmuşlardır. genel olarak kabul gören hipoteze göre bulgarlar, türk dilinin eski, farklı bir versiyonunu konuşuyordu. bütün türk kavimlerinin konuştuğu diller arasında bu versiyonu bugün artık sadece çuvaş dili temsil etmektedir.
büre : (türkmenler) etrafı ormanlarla çevrilmiş, yüksek ve çıplak yerlere bu adı verir.
büre : pire anlamına
bürge : keklik, bahşiş, hediye
bürge : 1. kellik 2. bahşiş, hediye
bürkev : himaye, vesayet
bürküt : kartal anlamına
bürküt : 1. bahşiş, hediye 2. bir kartal türü
bürüncük: ipekten yapılmış, şal, fular
büte : 1. fidan 2. bütünlük
büvet : baraj, set, su seti
büyü : sihir, gizliyi bilme işi, bilgelik
büyük iskender : makedon hükümdarı (m.ö. 336. 323). dünya tarihinin seyrini değiştiren doğu seferi orta asya tarihinde de dönüm noktasını ifade etmiş ve aynı zamanda antik coğrafi tasavvurun geniş ölçüde yayılmasına da yol açmıştır.
büyük iskender hikâyesi : m.s. 1. yy.dan itibaren tam olarak ortaçağ’a kadar değişik versiyonlar halinde bütün kavimlere ulaşmış, aslında bir mısır halk hikâyesidir. bazı efsânevi formlarına göre büyük iskender, kuzey göçebe kavimleri arasında da bulunmuştu. hikâyenin bu versiyonları step tarihi açısından da çok değerli bilgileri içerir.
büyük yüeçiler : yüeçiler’in (toharlar), m.ö. 2. yy.da tienşan bölgesinden geçerek kansu yöresinden amu derya mıntıkasına yani baktria’ya göçen kolu.
calayır : calay: bilgin anlamına gelir. kazaklar’ın “ulu cüz-yüz” birliğini meydana getiren boylardan biridir.
calman : yalman
caman : 1. yaman, 2. kam, büyücü
camanbay: şamanist gelenekte, obanın büyücüsü, doktoru, kötü ruhları kovan kişi
camena(lar): romalılar'ın nympheleri olup müzler'le bir tutulmuşlardır. (estin. laporte)
campania : bugünkü garigliano, policastro, apenninler ve tiren denizi ile sınırlı bir roma eyaleti.
camuga (camuka) kızgın, asabi
canik : tüccar, ticaret erbabı
canku : meşveret
carip : yarkın, dost, çok yakın arkadaş
carlik : yarlık, emir, ferman
carti : şık, alımlı
cartularius : kamuyu ilgilendiren anlaşma, sözleşme vb. gibi belgeleri koruyan kilise görevlisi. sonra, papalık sarayında ve bizans’ta yüksek bir memurluk oldu.
caruz : heyecan
casus : vulcanus'un oğlu, korkunç dev. herkül tarafından öldürülmüştür. (estin. laporte)
cataka : sanskritçe’dir. önceki hayatlarında buda’nın erdemlerini ve yaptığı iyilikleri anlatan yazılara bu ad verilir. (roux. o.asya)
catuk : halim, haluk
cav : gösteriş, afi, fiyaka
cavankul: uygurlar döneminde ordunun sol cenahını ve oradaki askerlerin tümüne verilen ad
cavea : antik tiyatrolarda seyircilerin oturduğu kademeli bölüm. (g. bean)
cavildak : neşeli, şen şakrak
cavli : gösterişli, cafcaflı
caymaz : cesur, kararlı
caynak : pençe, doğan pençesi
cebe : moğolca’dır. zırh, pusat, silah anlamlarına gelir.
cella : tapınaklarda kült heykelinin bulunduğu ana salon. (g. bean)
celme : uriyang. hatlar'dan cengiz han'ın hizmetçisi ve yoldaşı, binbaşı, "dört köpek"ten biri. (moğollar'ın gizli tarihi)
celme : çalım, fiyaka, gösteriş
cengel : hafif, ince
cengiz : temuçin'in hükümdarlık unvanı. (moğollar'ın gizli tarihi)
cengiz : çengiz, tengiz, deniz
cennet : 1. uçmak, 2. bahçe anlamlarına gelir. (ferit devellioğlu)
cennet : arapça’dır. uçmak (isim), bahçe, çok ferah ve havadar yer anlamlarına gelir.
ceren : ceylan, ahu anlamına gelir.
ceren : ceylan, ahu, gazel
cerkin : hısım, yakın
cerkuday: yer-kutay
cetik : yetkin, uzman, olgun
cetiz : yetkin, becerikli
ceyhan : aslı çayhan..dır. çay-han
ceyhun : (ceyhan, çayhan)
ceyran : ceren
cha : çince çay anlamına gelir. batı avrupa dillerinin çay anlamındaki tea, tee, thè vb. sözcükleri fuji lehçesinde ti olarak telaffuz edilen sözcükten gelmektedir. türkçe’deki çay sözcüğü ise kuzey çin telaffuzundan gelmektedir. çayın çin’e m.ö. 3. yüzyıldan önce budizm’le beraber, büyük olasılıkla assam rahipleri tarafından getirildiği zannedilmektedir. (ça diye okunur.)
chang ch’ien : çin imparatoru’nun m.ö. 138’de, çinliler’le yüeçiler arasında ittifak kurması için hiung. nular’ın önünden kaçan yüeçiler’in peşine gönderdiği çinli bakan. chang ch’ien, batıdaki ülkelere on yıl süren hiung. nu esaretinden sonra ulaşmıştır. çin dinastik tarihi eserlerinde de kullanılan seyahatnâmesi, orta asya tarihinin önemli kaynaklarından biridir.
cheng : çince’de şehir anlamına gelir. (çınğ diye okunur.)
chieh. chia. ssu : çin dilinde kırgızlar’a verilen ad. (özkan izgi)
chin. shu : chin hanedanının (265. 419) tarihinden söz eden ve 7. yüzyılda hazırlanmış çince dinastik tarihi bir eserdir.
choalita : bizanslı tarih yazarı menandros’un sözünü ettiği, sir derya’nın orta akışının kuzeyinde, muhtemelen iranî menşeli ve iranî bir dil konuşan kavmin adı. eserinin günümüze ulaşan el yazmalarında ise bu adın okunuşu belirsizdir. choalita veya choliata. başka verilerle yapılan karşılaştırmaya dayanarak doğru okunuş olarak choalita görünüyor. choalitalar 8. yy.da müslüman olmuşlardır. bu andan itibaren toprakları müslüman topraklarının bir kısmını oluşturmuştur. büyük bir ihtimalle m.s. 9. yy.dan itibaren d.avrupa’nın değişik yerlerinde rol oynayan hvalisler (kalizler), müslüman choalitalar’ın ahfadıdır. çince kaynaklarda harezm’in adlarından biri olarak geçen kuali adı da choalitalar’a işaret ediyordu. büyük iskender’in doğu seferleri tarihinde harezm havalisinde bulunan bir ülkenin adı olarak anılan ve kolch şeklinde kayda geçirilen ad da aynı adın çok eski bir versiyonu olabilir.
chü ch’ü : “on altı devlet” çağında, m.s. 397 ve 439 arasında sarı nehrin büyük dirseği yakınında, bugünkü kansu’nun doğu kısmında hüküm sürmüş hiung. nu menşeli pei liang hanedanının yönetici ailesinin adıdır.