1. ÜNİTE: TARİH BİLİMİ
1. TARİH VE İNSAN
A. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ
1. TARİH VE İNSAN
Tarih, insan topluluklarının geçmişteki faaliyetlerini (dinî, siyasi, ticari, sosyal vb.), birbirleriyle olan ilişkilerini sebep-sonuç ilişkisi içinde, yer ve zaman göstererek, belgelere dayalı inceleyen bir bilim dalıdır.
2. TARİHİN KONUSU
İnsanları ilgilendiren her türlü faaliyet tarihin konusunu ve inceleme alanını oluşturmaktadır. Tarihin incelediği konular içerisinde doğal afetler de bulunmaktadır.
3. TARİHSEL OLAY, OLGU VE TARİHÇİ İLİŞKİSİ
Tarihî olayların oluşumunda ve sonuçlarında sabit kanunlar ve kurallar yoktur. Tarihî olaylar, belirli bir mekânda ve belirli bir zaman diliminde gerçekleşmektedir. Olayı olgudan ayıran bir diğer özellik ise olayın başlangıç ve bitiş tarihinin belli olmasıdır.
4. TARİHTE NEDEN-SONUÇ, YER-ZAMAN İLİŞKİSİ
Tarih sel olaylar süreklilik gösterir.
Tarih sel olay, gerçekleştiği yer ve zamanın ürünüdür.
Tarihin değişme yen önemli unsurları; yer-zaman, sebep-sonuç ve insan unsurudur. Çoğu zaman biten bir olayın sonucu, başlayacak olan olayın sebebini oluşturur.
5. TARİH BİLİMİNİN YONTEMİ
Doğa bilimlerinin yöntemi, deney ve gözleme dayalıdır. Tarih ise olgu ve olayları açıklarken deney ve gözleme başvuramaz. Çünkü tarihte meydana gelen olaylar bir kez gerçekleşir ve tekrarlanamaz.
Doğru tarih bilgi si ne, ilgili kaynaklara başvurularak öğrenilebilir.
a. Kaynak Arama (Belge Bulma)
Tarih sel olay ve olgular konusunda bize bilgi veren, tanıklık yapan sözlü, yazılı ve yazısız her türlü malzemeye kaynak denir.
Sözlü kaynaklar: efsane, destan, menkıbe vb. anlatılardır
Yazılı kaynaklar: fermanlar, antlaşma metinleri, kil tabletler, şecereler (soy kütükleri), yıllıklar (anallar), takvimler, kitabeler (yazıtlar), mahkeme kararları, noter belgeleri, mü hürler, seyahatnameler, gazeteler, dergiler vb.
Yazı sız kaynaklar ise arkeolojik kazılar sonucunda bulunan toprak, taş, maden, kemik ten yapılmış eşyalar, giysiler vb.dir
Kaynaklar, verdikleri bilgini niteliğine göre;
Birinci elden kaynak: doğrudan doğruya tarihî olayı gören, yaşayan veya olayın yaşandığı zamanda bulunan kişilerin yazmış olduğu eserlerdir
İkinci elden kaynaklar ise bilgilerini birinci elden kaynaklara dayandıran çalışmalardır.
b. Verileri Tasnif Etme (Sınıflandırma)
Elde edilen kaynakların türüne, cinsine, dönemine göre sınıflandırılması aşamasıdır.
c. Tahlil Et me (Analiz Çözümleme)
Sınıflandırılan kaynakların içeriğinin değerlendirilmesi, bilgilerin açığa çıkarıldığı aşamadır.
ç. Tenkit Etme (Eleştiri)
Çözümlenen kaynakların sahte mi gerçek mi, verilen bilgilerin doğru mu yanlış mı olduğunun değerlendirildiği bölümdür.
Dış Tenkit: Bir kaynağın orijinal olup olmadığının, hangi tarihe ait olduğunun değerlendirilmesidir.
İç Tenkit: Kaynakta verilen bilginin doğru olup olmadığının tespit edildiği aşamadır.
d. Terkip Etme (Sentez)
Elde edilen doğru bilginin bir araya getirilmesi, kitap haline getirilmesi aşamasıdır.
6. TARİHİN TASNİFİ (SINIFLANDIRILMASI)
Tarih öğrenme ve öğretmeyi kolaylaştırmak amacıyla zamana, yere ve konuya göre sınıflandırılır.
a. Zamana Gore Sınıflandırma
Tarihin belli bir zaman aralığının araştırılmasıdır. Tarihi çağlara ayırma, yüzyıllara ayırma, belli devirlere ayırma bu tür tasnife örnektir.
b. Mekâna Göre Sınıflandırma
Bir kentin, bir bölgenin, bir ülkenin, bir kıtanın ya da yeryüzü-
nün tümünün birer konu olarak ele alınması mekâna göre sınıflandırmadır. Ankara tarihi, Avrupa tarihi, Anadolu tarihi gibi.
c. Konuya Göre Sınıflandırma
Zaman ve mekân unsurlarına bağlı kalmadan belli bir konunun incelenmesidir. Tıp tarihi, sanat tarihi, dinler tarihi, gibi. Ayrıca sadece bir devletin tarihi incelenirse ona da özel tarih denir.
B. TARİHTE ZAMAN VE TAKVİM
1. TAKVİMİN ORTAYA ÇIKIŞI VE TANIMI
Zamanın; gün, ay, yıl gibi dönemlere ayrılmasıdır.
Bilinen en eski takvimler Sümerlere ve Mısırlılara aittir. Günümüzde Mısır takvimi güneş yılına, Sümer takvimi ise ay yılına göre düzenlenmiştir.
Dünyanın Güneş çevresinde bir dönüşünü 1 yıl kabul eden takvimlere güneş takvimi denir.(365 gün)
Ayın dünya çevresindeki bir dönüşünü 1 ay, 12 dönüşünü de bir yıl kabul eden takvime ay takvimi denir. (354 gün)
Hicri takvim hicreti başlangıç olarak alırken miladi takvim Hz. İsa’nın doğumunu başlangıç olarak almıştır.
2. TÜRKLERİN KULLANDIĞI TAKVİMLER
12 hayvanlı Türk Takvimi:
Güneş takvimidir.
1 yıl 365 gün olarak hesaplanmıştır
Her yıla bir hayvan adı verilmiştir.
Hicri Takvim:
Ay takvimidir
Hicreti başlangıç olarak alır
Dini gün, ay ve bayramların belirlenmesinde kullanılır
Celali Takvimi:
Güneş takvimidir
1 yıl 365 gün 6 saat olarak hesaplanmıştır
Büyük Selçuklu Devletinin hükümdarı Melikşah tarafından geliştirilmiştir.(1079 başlangıç yılı)
Rumi Takvim:
Güneş takvimidir.
1839 yılından itibaren mali işlerde kullanılmıştır
Miladi yılın 584. Yılı Rumi Takvime (0) başlangıç olarak alındı
Miladi Takvim:
Güneş Takvimidir
1 yıl 365 gün 6 saat olarak kabul edilmiştir
Gregoryen takvimi olarak da bilinir
Hz. İsa’nın doğumunu başlangıç yılı olarak kabul edilmiştir
1926 yılından itibaren kullanılmaya başlanmış ve halen kullanmakta olduğumuz takvimdir.
C. TARİH ÖĞRENMENİN AMAÇ VE YARARLARI
“Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça bütün Türk çocukları kendileri için lazım olan atılım kaynağını o tarihte bulabileceklerdir. Bu tarihte Türk çocukları istiklâl fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle kimseye yük olmayacaklardır.” Atatürk
Tarih bir milletin hafızasıdır
Milletleri millet yapar
Geleceğe hazırlanmamızı sağlar
“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kaljmazsa değişmeyen hakikat insanlı ğı şaşırtacak bir mahiyet alır.”objektif tarih anlayışı
Ç. TARİHI OLAYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Tarihi olayların en belirgin özelliği, tekrarlanmasının mümkün olmaması ve bir anda olup bitmesidir.
Tarih bilimi, olayları bugünün koşullarına göre değil, yaşandığı günün şartlarına göre değerlendirmeyi yöntem olarak kabul eder.
D. TARİHI OLAY VE OLGULARA FARKLI BAKIŞ ACILARI
Bir olayı araştırmaya kalkışan araştırmacılar bu olaya belli bir anlam vermeye çalışmışlardır. Tarihçiler aynı belgeleri farklı anlayıp yorumlayabilirler. Tarihi olay ve olgulara farklı bakış açısıyla bakmak bilimsel açıdan ne kadar doğru ise tarihçinin olayları değerlendirirken olaya tarafsız yaklaşması da o derece doğrudur. Tarihçi olaylara duygusal yaklaşamaz. Ancak inançları, siyasal anlayışı, aldığı eğitim vb. nedenlerle tarihçinin duygusal yaklaşması mümkündür.
E. YENİ BİLGİLER IŞIĞINDA TARİHI BİLGİLERİN DEĞİŞEBİLİR OZELLİĞİ
Tarih kesin bilgilerden oluşmaz. Araştırmalar sonucunda ortaya çıkan yeni belge ve kanıtlar tarihin yeniden değerlendirilmesini gerektirir. Bu belge ve buluntular var olan bilgileri bazen güçlendirir bazen de değiştirir. Yakın bir zamana kadar Osmanlı Devleti’nde ilk paranın Orhan Bey döneminde basıldığı biliniyordu. Ancak daha sonra yapılan araştırmalar sonucunda Osman Bey dönemine ait bir para bulundu.
F. TARİH ARAŞTIRMACILIĞI VE TARİH YAZICILIĞI
Yunan tarihçi Herodotos, Tarih (Historia) adlı kitabını yazarken sadece dinlediklerini aynen anlatmamış, onları yorumlamıştır. Herodotos şairlerden farklı olarak halk içinde dinlediği her şeye inanmamış, bunların doğru olup olmadığını kontrol etmeye çalışmıştır. Bu yüzden Herodotos’a “ Tarihin Babası" denmiştir.
İslam tarih yazıcılığı, VII. yüzyılda olayların hikâyeci anlatım tarzı ile nakledilmesi şeklinde ortaya çıkmıştır. IX. yüzyılda yaşamış Taberi, İslam tarih yazıcılığını hikâyeci bir anlatımdan kurtarmıştır. Ünlü tarihçi ve sosyolog İbn-i Haldun ise konularını tarih felsefesi çerçevesinde ele almıştır. Kendi ekolünü oluşturup İslam dünyasında derin izler bırakarak birçok İslam tarihçisini etkilemiştir. İbn-i Haldun’un ünlü "Mukaddime”si tarih felsefesinin İslam dünyasındaki gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.
Tarih yazıcılığı, dil özellikleri ve anlam bakımından farklılık gösterir. Bu nedenle çeşitli tarih yazıcılığı anlayışları vardır. Başlıca tarih yazıcılığı anlayışları ve özellikleri şunlardır:
a.Hikâyeci Tarih Yazıcılığı
Hikâyeci tarih yazıcılığı İlk Çağda ortaya çıkmıştır.
Bu anlayışa göre olaylar hikâye yoluyla anlatılmış
Daha çok efsanelere yer verilmiştir.
Yer ve zaman genel olarak belirtilmiş
Neden-sonuç ilişkisi tam olarak kurulamamıştır.
Herodotos,hikâyeci yazımın ilk temsilcisidir.
b.Öğretici (Faydacı-Pragmatik) Tarih Yazıcılığı
Tarihî olaylardan ders çıkarmak, millî ve ahlaki değerleri benimsetmek için yapılan anlatım tarzıdır.
Bu tarzın temsilciliğini Thukydides (Tukidides) yapmıştır. Başarısızlıklar birkaç cümle ile yazılmış, başarı vekahramanlıklara büyük yer verilmiştir.
c. Kronik Tarih Yazıcılığı
Olayları oluş sırasına göre inceleyen tarih yazıcılığı türüdür.
her yılın olayları, aralarında herhangi bir bağlantı gözetilmeden kronolojik olarak sıralanır.
Yoruma yer vermez,
neden-sonuç ilişkisi incelenmez.
örnek;Anadolu’da yaşamış Hititlerin hazırladıkları anallar (yılıklar)dır.
ç. Sosyal Tarih Yazıcılığı
Tarihin duygusal yönlerine yer vermez,
Öğüt ve nasihati amaç edinmez
Toplumun her türlü faaliyetleri ayrıtlara inilmeden, siyasi, sosyal ve kültürel açıdan ele alınarak incelenir
(Bu tür yazım şeklinde olayların neden ve sonuçları somut esaslara dayandırılmaya çalışılır.).
d. Araştırmacı (Neden-Nasılı) Tarih Yazıcılığı
Olayların nedenleri ve sonuçları derinlemesine incelenir
tarihi olayların oluşumunda etkili olan dönemin sosyal, dini, ekonomik, kültürel ve siyasi yapısı ayrıntılarıyla ele alınarak yalın bir şekilde anlatılır.
Tarihi olaylar yer-zaman, neden-sonuç ilişkisi içinde verilir.
XIX. yüzyılda doğmuştur.
tarihi olaylar kaynaklara dayalı olarak araştırılır.
XX. yüzyıl başlarında Fransa’da ortaya çıkan
Analles Ekolü’ne göre tarih yazıcılığı yalnızca siyasi, diplomatik ve askeri olaylardan ibaret değildir. Asıl önemli olan olayların gerisindeki
kültürel, toplumsal ve ekonomik gelişmelerdir. Bu anlayışla araştırmacı tarih yazıcılığı ekolünü benimseyen
tarihçiler sosyoloji, psikoloji, antropoloji, siyaset ve ekonomi gibi bilimlerden yararlanmışlardır. Bu ekolün
temsilcilerinden bazıları; Fernard Braudel (Fernand Brudel), Marc Bloch (Mark Bloh) ve Halil İnalcık’tır.
2. TÜRKLERDE TARİH YAZICILIĞI
Türklerde tarih yazıcılığı Osmanlı Devletiyle başlamıştır.
Osmanlı Devleti’nde tarih yazıcılığı, hükümdarların hayatları, siyasi ve askerî başarılarının vakayiname tarzında anlatılmasını içermektedir.
Tarihî olayları kronolojik sıra ile anlatan, genellikle yazan kişinin sübjektif (öznel) görüş ve değerlendirmelerini içeren eserlere vakayiname denir.
Osmanlılarda devlet tarafından tarihî olayları yazmakla görevlendirilen kimselere şehnameci, bunların yaptığı işlere ise şehnamecilik denilmiştir.
Şehnameciliğin yerini vakayinamecilik almıştır. Bu eserler yıllık özelliği taşımaktadır.
Osmanlı Devleti’nde tarihî olayları kaydetmekle görevlendirilen kişiye vakanüvis denir.
Osmanlı Devleti'nin ilk resmî vakanüvisi “Naima”’dır.
Ahmet Cevdet Paşa Eserlerini arşiv belgelerine dayandırmıştır. Ayrıca olayları sadece anlatmakla kalmamış olaylara neden olan sosyal, ekonomik etkenleri de yansıtmıştır.
Cumhuriyet Döneminde tarih yazıcılığı Atatürk tarafından başlatılmıştır.
Bu çalışmalarında üç noktaya yönelmiştir:
1. Türk ve dünya tarihini eski, yanlış, ideolojik yaklaşımlardan kurtarmak.
2. dünya medeniyetine Türk medeniyetinin yapmış olduğu katkıları ortaya çıkarmak.
3. Türk tarihini ilmi metotlarla modern, orijinal bir tarih hâline getirmektir.’™
Bu amaçlara ulaşabilmek için Türk Tarih Kurumunu kurdurmuştur
Türk Tarih Kurumu bilimsel konuları tartışmak üzere, Türk Tarih Kongreleri düzenlemektedir.
Son yıllarda ülkemizde yerel tarih çalışmalarına karşı ilgi giderek artmaktadır.
G. TARİH BİLİMİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ
Tarih bilimi bilgiye ulaşırken birçok bilim dalının verilerinden yararlanır. tarihe yardımcı olan bilimler şunlardır:
1. Coğrafya:
Herhangi bir yerinin fiziksel ve sosyal özelliklerinin, tarihsel olay ve olgular üzerindeki etkilerini inceleyerek tarih bilimine yardımcı olur.
2. Arkeoloji:
Kazı bilimi demektir.
Toprak ve su altında kalmış tarihsel kalıntıların bulunması ve ortaya çıkarılması yoluyla tarih bilimine yardımcı olmaktadır. Arkeoloji, özellikle tarih öncesi devirlerin aydınlatılmasında son derece önemli bir yer tutmaktadır.
3. Antropoloji:
İnsan ırklarını inceleyen bilimdir.
Fiziki ve sosyal antropoloji olarak ikiye ayrılır.
Fiziki antropoloji insan ırklarının fiziksel ve biyolojik yapılarını, gelişimlerini inceler
Sosyal antropoloji Toplumların kültürlerinin gelişmesini inceler
4. Etnografya: Gelenek, görenek ve töreleri inceler
5. Hukuk: meydana gelen olayları yönlendiren kuralları konu edinir.
6. Kronoloji: Zaman bilimi demektir. Olayları ilk olandan son olana doğru sıralar
etkisini inceleyerek tarih bilimine yardımcı olur.
7. Edebiyat: duygu ve düşünceleri söz ve yazı ile anlatma sanatıdır. Şiir, roman, hikâye, destan vb.
8. Felsefe: Akıl ve mantık ilkelerine uygun düşünmeyi esas alan bir bilimdir. Tarihî olayların doğru değerlendirilip yorumlanabilmesi ancak o devrin felsefesinin bilinmesiyle mümkündür.
9. Paleografya: Tarih boyunca kullanılan alfabeleri çözerek bu alfabelerle yazılan belgelerin okunmasını sağlar.
10. Epigrafya: Kitabeler bilimi demektir. Anıt ve kitabelerdeki yazıların okunmasını, çözümlenmesini ve yorumlanmasını sağlayarak tarih bilimine katkıda bulunur.
11. Sosyoloji: Toplum bilimi anlamına gelir. Toplumsal olayların bağlı olduğu kuralları, toplumların kurduğu kurum ve kuruluşların insan ve toplum üzerindeki
12. Filoloji: Dilleri inceleyen bilim dalıdır. Diller arasındaki akrabalıkları, sözcük alışverişini araştırarak toplumların birbirine yakınlık derecelerinin ve göç hareketlerinin açıklanmasında tarih bilimine katkı sunar
13. Diplomatik: Ferman, antlaşma metinleri, şeriye sicilleri, berat vb. resmi belgeleri şekil ve içerik bakımından inceleyen bilim dalıdır.
14. Nümizmatik: Eski paraları inceleyen bilim dalıdır
15. İstatistik: Toplumsal nitelikteki olaylarla ilgili sayısal verileri toplamak, bu verileri analiz etmek ve bunlardan politikaya ilişkin sonuçlar çıkarılmasında kullanılan matematiğe dayalı bilim dalıdır.
16. Onomatoloji: Ülke, bölge, kent, dağ, ırmak vb. adlarının nereden geldiğini ve anlamlarını ortaya çıkaran bilim dalıdır.
17. Heraldik: Armaları inceleyen bilim dalıdır.
18. Sanat Tarihi: Resim, heykel, mimarlık ve süsleme sanatları sanat tarihinin konusuna girer.
19. Kimya: tarihî bulguların hangi döneme ait olduğunun belirlenmesinde tarih bilimine yardımcı olur. Kimya biliminde kullanılan “Karbon 14 Metodu” arkeolojik kazılar sonucu elde edilen buluntu ve kalıntıların yaşlarını belirler.
20. Sicilografi: Mühür bilimi demektir.
21. Arkeometri: Arkeolojik buluntuların tarihlenmesinde, kronolojik araştırmaların düzenlenmesinde tarih bilimine katkı sağlar.
2. ÜNİTE:
UYGARLIĞIN DOĞUŞU VE İLK UYGARLIKLAR
A. TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR VE TARİH ÇAĞLARI
1. YERYÜZÜNDE YAŞAMIN BAŞLAMASI
Tarihçiler, insanlık için büyük önem taşıyan tarihsel olayları bölümlere ayırma gereği duymuşlardır. Bu bölümlerin her birine “çağ” (dönem) adını veren tarihçiler, yazının bulunuşuna kadar geçen dönemi “Tarih Öncesi Çağlar”, yazının bulunuşundan sonraki dönemi ise “Tarih Çağları” olarak adlandırmışlardır.
2. TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR(PREHİSTORYA)
-
Yazının icadından önceki dönemdir.
-
Arkeolojinin verilerinden faydalanılır.
-
Taş Çağı ve Maden Çağı olarak ikiye ayrılır
a. Taş Çağı (MÖ 600.000-5500)
Eski Taş (Paleolitik) Çağı (MÖ 600.000-10.000)
-
İnsanlık tarihinin en uzun dönemidir.
-
İnsanlar avcılık ve toplayıcılık yapmıştır
-
İnsanlar mağaralarda ve kaya sığınaklarında yaşamışlardır
-
Kemik, çakmak taşı ve diğer sert taşları işleyerek alet yapmışlardır
-
Mağara duvarlarına resimler çizmişlerdir.
Orta Taş (Mezolotik) Çağı (MÖ 10.000-8000)
-
İnsan yaşamı mağara ve ağaç kovuklarında devam etmiştir
-
Avcılık ve toplayıcılık devam etmiştir
-
İnsanlar taşları yontup basit savunma aracı olarak kullanırlar
-
Dönemin sonlarına doğru buzullar erimeye başladı.
-
Bu dönemin en önemli özelliği ateşin kullanılıp kontrol altına alınmasıdır.
Yeni Taş (Neolitik) Çağı (MÖ 8000-5500)
-
Taş Çağının en gelişmiş dönemidir
-
İnsanlar havaların ısınmasıyla ovalarda, su kenarlarında yaşamaya başlamışlardır
-
Tarımsal üretim başladı
-
Köyler kuruldu, yerleşik hayat başladı
-
Hayvanlar evcilleştirildi
-
Bitki liflerinden giyecek yapıldı.
-
Topraktan ve kilden çanak çömlek yapıldı.
b. Maden Cağı (MO 5500-1200)
Bakır (Kalkolitik) Cağı
-
Taş çağından maden çağına geçiş dönemidir
-
İşlenmesi kolay olduğu için ilk bakır madeni kullanılmıştır
-
Tarımın önemi artmış, yerleşim yerlerinin çevresi surlarla çevrilmiştir
Tunç Cağı
De mir Cağı
-
Demirden yapılan araç gereçler kullanılmaya başlandı
-
İlk büyük devletler(imparatorluklar) kurulmuştur
-
Çağın sonunda yazı bulunmuştur
-
Bu dönemde Anadolu’daki yerleşim yerlerinin başlıcaları:
-
Yozgat Alişar
-
Çorum Alacahöyük
-
Çanakkale Truva/Troya
-
Burdur Hacılar
3. TARİH CAĞLARI
-
Tarihi çağların ayrılmasında evrensel nitelikli olaylar dikkate alınmıştır.
-
İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ, Yakın Çağ
B. İLK CAĞ UYGARLIKLARININ OLUŞUMU VE YAYILIŞI
ORTAK MİRASA DOĞRU
-
Uygarlık: farklı toplumların uzun süre içinde edindikleri evrensel bilgi, düşünce ve birikimlerin paylaşılması olarak tanımlanabilir
-
Kültür: genellikle toplumların örf, âdet, gelenek ve göreneklerini ifade eden maddi ve manevi değerlerdir
-
C. MEZOPOTAMYA, MISIR, İRAN, HİNT, CİN VE DOĞU AKDENİZ UYGARLIKLARI
-
1. MEZOPOTAMYA UYGARLIĞI
“Mezopotamya”, Yunanca bir kelime olup “Fırat ve Dicle nehirleri” arasında kalan bölgeye verilen addır.
Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bölgenin önemli göç ve ticaret yolları üzerinde bulunması, verimli topraklara sahip olması ve su kaynaklarının bol olması buraya birçok topluluğun gelip yerleşmesinde etkili olmuştur.
a. Sümerler (MO 4000-2350)
-
Orta Asya kökenli bir uygarlık olduğu düşünülmektedir
-
“Site” adı verilen şehir devletleri halinde yönetilmişlerdir.
-
Siteleri “Patesi/Ensi” denilen rahip-krallar yönetmiştir.
-
Halk; Rahipler, hürler, ve köleler olmak üzere üç sınıfa ayrılmıştır.
-
Sümerlerin Lagaş kralı “Urukagina” tarihte ilk yazılı kanunları yapmıştır
-
Ahiret inancı yoktu
-
Çok tanrılı bir din anlayışı vardır
-
Gök cisimlerine de inandıkları için bu cisimleri Gözlemlemek için “Ziggurat” denilen tapınak/gözlem evleri yapmışlardır.
Not: Zigguratlar astronomi biliminin gelişmesini sağlamıştır.
-
“Gılgamış, Tufan, ve Yaradılış” Sümerlilere ait destanlardır.
b. Akadlar:(Mö.2350 – 2100)
-
Arabistan’dan gelerek Mezopotamya’ya yerleşmişlerdir
-
Güçlü ordulara sahiptiler
-
Bu ordular Dünya’da ilk imparatorluğu kurmalarını sağladı
-
Çok tanrılı dini inanış vardı
c. Elamlılar:(Mö 300 – 640)
-
İran’ın güneybatısında kurulmuşlardır
-
Önceleri şehir devletleri halindeyken sonradan krallık kurmuşlardır.
d. Babilliler (Amurlular) (Mö 2100 – 539)
-
Sami kökenli Amurlular tarafından kuruldu
-
Başkent Babil “Asma Bahçeleriyle” tanınmıştır
-
En tanınmış hükümdarları “Hammurabi” dir.
-
Hammurabi, Sümer ve Akad kanunlarını düzenleyerek “Hammurabi Kanunları”nı yaptı.
-
Hammurabi kanunlar ilk anayasa olarak kabul edilir.
(shf 60)
d.Asurlular (Mö 200 – 609)
-
Sami kökenli bir uygarlıktır
-
Anadolu’da “Karum” adı verilin ticari kolonileri kurdular
-
Anadolu ile ticaret yaparak yazıyı Anadolu’ya taşıdılar
-
Ninava’da büyük bir kütüphane kurdular
2. MISIR UYGARLIĞI
-
Mısır’ın etrafı denizlerle ve çöllerle çevrili olduğu için dışardan etkilenmemiş kendine özgü bir kültür meydana gelmiştir.
-
Konumu itibariyle birçok istilaya uğramıştır
-
Mısır medeniyeti Nil nehri çevresinde kurulmuştur
-
Haziran ayından Aralık ayına kadar taşar
-
Halk, rahipler, askerler, kâtipler, tüccarlar, zanaatkârlar, çiftçiler, köleler sınıflarına ayrılmıştır
-
Tarıma dayalı bir ekonomi vardır
-
Çok tanrılı din anlayışı vardır.
-
Ahiret inancına sahiptirler
-
Piramit denilen kral mezarları yapmışlardır.
-
Ülkeyi “firavun” denilen tanrı-krallar yönetmiştir
-
Hiyeroglif yazısını kullanmışlardır
-
Astronomi, tıp, eczacılık ve matematikte gelişmişlerdir
-
İlk güneş takvimini yapmışlardır
. İRAN UYGARLIĞI
-
Eski çağlarda İran’da Medler ve Persler olmak üzere iki toplum hüküm sürmüştür
-
İran’da ilk kurulan uygarlık Medler oldu
-
Daha sonra Pers İmparatorluğu kuruldu
-
Anadolu’ya da hakim olan Perslere Büyük İskender son verdi
-
Persler döneminde Anadolu “satraplık” denilen eyaletlere bölünerek yönetildi.
-
Perslerin atlı ve yaya birliklerinden oluşan düzenli orduları vardı
-
ilk posta teşkilatını kurdular,Kral yolunu geliştirdiler
-
Zerdüştlük inancına sahiptiler
-
Bu inançta iyiliği temsil eden “Ahura Mazda” ile kötülüğü temsil eden “Ehrimen” in mücadelesi söz konusudur. Dini tapınaklarına “Ateşgede” denilirdi.
Dostları ilə paylaş: |