Meselülleziynet tehazû min dûnillâhi evliyâe kemeselil ankebut ittehazet beyta Allah’tan başkalarını sığınılacak otorite edinen kimselerin durumu ördüğü ağı ev edinen örümceğin durumuna çok benzer. Allah’tan başkalarını sığınılacak otorite edinen kimselerin durumu bu diyor ayet. Ördüğü ağı ev edinen örümceğin durumuna benzer. İlginç bir benzetme, bu ayete de adını veren, adını ilham eden ayet bu sureye.
Örümcek evine sığınan örümcek kafalılara hitap ediyor, onları dile getiriyor. İnsan örümcek kafalı olursa örümceğin evini Allah’a karşı zırh gibi görür. Olur mu? gülünç ama olur. Çünkü insan şaşırmaya görsün. İnsan böyledir. Allah’ın gücüyle kendi gücü arasındaki farkı görmez. Kendi güçsüzlüğünü, Allah’ın sınırsızlığını. Kendi yetersizliğini, Allah’ın yeterliliğini görmez. Haddini bilmezse örümceğin evine sığınır da yer yüzünün en korunaklı yerinde olduğunu düşünür. Öyle olur, örümcek kafalılık galiba bu işte.
Ankebût; dişi örümcektir. Ferra’nın da vurguladığı gibi erkeğine ankeb denilir. Bu şöyle ilginç bir bulguyla da bir anektot olarak nakledebiliriz, tefsir olarak değil de; Dişi örümcek, bazı cinsler erkeği ile çiftleştikten sonra erkeğini yerler. Yani erkek dişi örümceğe iç güveysi gibi gelir, sığınır ona, fakat mezarı olur. Evi mezarı olur.
İnsanların Allah’a sırt dönmesi çok ilginç bir benzetmeyle izah ediliyor. Böyle işte, eğer Allah’tan kaçar da örümceğe sığınırsan, hem seni istismar eder, hem de döner yer, öldürür. Onun için örümceğin evi misali insanın üzerinde çok yoğun düşünmesi gereken ve aslında bu dünya hayatında insanın düştüğü bir çok tuzağı ifade eden müthiş bir benzetme.