“Böylece O,sizi onların arazilerine,yurtlarına ve mallarına mirasçı kıldı.Dahası
ayak basmadığınız bir nice toprağı da(vaad etti):Zira Allah her şeye kadirdir.”(..gücü yetendir.)
Ahzab(106);Âyet:25,26,27. Kureyzoğulları,yıllardır iç içe yaşadıkları,hiçbir zarar görmedikleri Müslümanla- rı en zor zamanlarında sırtlarından hançerleyerek müşrik saldırganların cephesinde yer almış-
lardı.Müttefikler bölgeyi terk eder etmez Müslümanlar kalelerine çekilmiş bulunan Kureyzoğul-
ları üzerine yürüdü.Yaklaşık üç hafta süren sıkı bir kuşatma sonunda kendileri hakkındaki
hükmü Medineli müttefikleri Sa’d b.Muaz’ın vermesi şartıyla teslim oldular.Rasulallah(AS) da
bu şartı uygun bulup kabul etti.Sa’d,onlar hakkında kendi kitaplarıyla(Tevrat’la)hükmetti.
(Tesniye:20/10-14)
Hz.Peygamber(AS),hükmün Tevrat kaynaklı oluşunu şöyle dile getirdi:”Onlar
hakkında yedi kat göğün ötesindeki hükümle hükmettin!”(Sa’d b.Muaz’a hitaben)
* “Sen ey Peygamber!Eşlerine de ki:”Eğer sizler bu dünya hayatını ve onun ihtişa- mını istiyorsanız,gelin size dünyalığınızı vereyim ve sizi güzellikle bırakayım.”
“Yok eğer Allah’ı,Rasul’ünü ve âhiret yurdunun(sonsuz mutluluğunu)istiyorsa- nız,bilin ki Allah içinizden iyi davranışı tabiat haline getirenlere muhteşem bir ödül hazırlamış- tır.”
“Ey(siz)Peygamber hanımları!İçinizden her kim açık bir hayasızlık yaparsa,onun azabı(cezası)ikiye katlanır.;zira bu Allah için çok kolaydır.”
“Ama içinizden her kim de Allah’a ve Rasul’üne gönülden boyun eğer ve ıslah
edici iyilikler işlerse,onun ödülünü de iki misli veririz.Ayrıca ona akıl almaz güzellikte bir rızık hazırlamışızdır.”
“Ey Peygamber hanımları!Siz herhangi bir hanım gibi değilsiniz!Tabi ki eğer
Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız.Şu halde işveli bir edayla konuşmayın!
Sonra kalplerinde hastalık bulunanlar yersiz bir arzuya(ümide)kapılırlar.Bu yüzden güzel ve
narak,herkes gibi bu nimetten bir pay talep ettiler.Oysa Allah Rasulü’nün gözettiği ilke,yönetimi
altındaki toplumun en yoksul tabakasının standartlarında yaşamaktı.Eşleri refah paylarının art-
tırılmasında ısrar edince,ilkesine bağlı kalacağını beyanla,onları ayrılıp ayrılmamakta muhay-
yer (tercih haklarını özgürce kullanmakta serbest)bıraktı.Hz.Aişe(RA):”Ben Allah Rasulü’nü dünya nimetlerine tercih ediyorum!”dedi ve bunu(bu tercihi) diğer hanımları takip etti.Bazen eşleriyle ilişkileri kopma noktasına kadar gelen Allah Elçisi,eşlerine ömrü boyunca bir tek fiske dahi vurmadı.Onlara karşı her zaman nazik,şefkatli ve anlayışlı bir eş oldu.
Diğer âyetlerde de,Müslüman,(örnek,ideal)bir ailedeki yaşam formları/prensipleri
mükemmel bir şekilde dile getirilmekte,gözler önüne serilmekte,aile mutluluğu için bunlara
uyulması gerektiği vurgulanmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’in aydınlığıyla aydınlanan ve arınan gönüllerin karşılıklı sevgi,
saygı,anlayış,fedakârlık duygularıyla donanmasıyla,aile bireyleri arasındaki kaynaşma ve
dayanışma sonucu,o yuva mutluluğun,huzurun yaşanacağı ve âhirete taşınacağı bir mekan haline gelmez mi?
* * Böyle bir aileyi ve toplumu ancak şu özellikleri taşıyan bireyler(mü’minler)oluş-
turabilir;
“Şüphesiz Allah’a tam teslim olmuş bütün erkekler ve kadınlar,O’na güvenip
inanmış bütün erkekler ve kadınlar,O’na adanmış bütün erkekler ve kadınlar,ahdine sadık
bütün erkekler ve kadınlar,sıkıntılara karşı direnen(sabreden)bütün erkekler ve kadınlar,
(Allah’a karşı)derin bir saygıyla titreyen bütün erkekler ve kadınlar,(Allah’a)sadakatlerini
servetlerini yoksullarla paylaşarak isbat eden bütün erkekler ve kadınlar,benliklerini denetim
altına alıp oruç tutan bütün erkekler ve kadınlar,iffetlerini koruyan bütün erkekler ve kadınlar,
Allah’ı sürekli hatırda tutan(anan) bütün erkekler ve kadınlar…(İşte)bunlara Allah sınırsız bir
bağış ve muhteşem bir ödül hazırlamıştır.”
Ahzab(106);Âyet:35
* “Allah ve Rasulü bir konuda hüküm verdiği zaman,inanan bir erkek ve kadının
kendi işlerinde kişisel tercihlerine göre hareket etmeleri düşünülemez.Zira,kim Allah ve
Rasulü’ne isyan ederse,işte o apaçık bir sapıklığa gömülmüş olur.”
bir kimsenin sahiplenerek bakımını üstlenmesini İslâm caiz görür,teşvik eder.Özellikle yetimle-
rin.)
“Muhammed’in oğlu Zeyd” tanımının yerine,vahyin ismen andığı tak sahabi olma
şerefine nail olmakla ödüllendirilmiştir.
Hz.Peygamber(AS),Zeyd(RA)’i halasının kızı soylu bir aileden olan Zeynep(RA) ile evlendirmiş,ancak bu evlilik yürümeyince,Zeyd’e;”Eşini bırakma,Allah’a karşı saygılı ol!”uyarısını yapmıştı.Olayın bundan sonrası ve âyetlerin maksadı bu pasajlardan anlaşılmak-
tadır.
*
“(Ey Mü’minler!)Muhammed sizin erkeklerinizden herhangi birinin babası değil-
dir,fakat o,Allah’ın Elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur.(…mührüdür.)Ve zaten Allah,her
şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmektedir.”
“Sen ey Peygamber!Elbet biz seni bir şahit,bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gön-
derdik.”
“Yine O’nun izniyle (insanları)Allah’a çağıran bir davetçi ve etrafını aydınlatan
bir kandil(çerağ)olarak.”
Ahzab(106);Âyet:40,45,46 175
“İmdi mü’minlere,Allah’tan kendilerini büyük bir lütfun beklediğini müjdele!”
“Asla inkârcılara ve ikiyüzlülere uyma ve onlara incitici sözler söyleme/onların
incitici sözlerine aldırma!Ve yalnız Allah’a güven;Zira koruyucu otorite olarak Allah yeter.”
Ahzab(106);Âyet: 47,48 Hz.Peygamber(AS) son peygamber(hâtim okunuşuyla)ve peygamberlerin
mührüdür.Peygamberler kitabının son sahifesine basılan mühürdür.(hâtem okunuşuyla.)
O,vahyin ışığını bütün zamanlara saçan bir kandil(çerağ/nur),Allah’ın izniyle
insanları O’na(O’nun dini İslâm’a) çağıran bir davetçi,bir,şahit ve müjdecidir.
Müteakip âyetlerdeki öğütler/prensipler toplumsal barışın ve huzurun sağlanması,
karşıt görüşlülerin kazanılması açısından her zamanda/mekanda geçerli olan,insan ilişkilerini kolaylaştıran evrensel kurallardır.Zira her görüşten insanların bir arada yaşadığı hayat bir
mucizedir ve insan sürekli hata yapabilen bir varlıktır. * “Siz ey iman edenler!Mü’min kadınları nikahlar da onları gerdeğe girmeden önce
boşarsanız,onlara karşı iddet hesaplama hakkınız yoktur.Şu halde derhal onlara dünyalıklarını
verin ve kendilerini güzellikle salıverin.”
“Sen ey Peygamber!Biz sana mehir bedellerini verdiğin eşlerini,savaş esirleri
arasından sağ elinin altında bulunan kimseleri,seninle birlikte göç etmiş bulunan amca ve hala
kızlarını,dayı ve teyze kızlarını ve kendilerini Peygamber’e(mehir bedeli istemeksizin)sunan ve
Peygamber’in de kendilerini nikahlamayı kabul ettiği mü’min kadınları-ki bu yalnızca sana
hastır,diğer mü’minler için değildir-helâl kıldık.
Doğrusu onlara eşleri ve sağ elleri altında bulunanlar konusundaki talimatlarımı-
zı bilmekteyiz.Ne ki bununla amaçlanan,senin zor durumda kalmamandır.Zaten Allah,tarifsiz
bir bağışlayıcıdır,eşsiz bir merhamet(rahmet)kaynağıdır.”
Ahzab(106);Âyet:49,50 (Savaş esirlerinden)Müslüman olanlarını Müslüman erkeklerin eş edinmeleri Nisâ Sûresi’nin 24.âyetinde tavsiye edilirken,onların dost tutmamış ve zinaya bulaşmamış olmaları
şart koşulmuşken,savaş esiri hanımların cinselliğinin esir sahiplerinin keyfine bırakıldığı asla
düşünülemez,söylenemez.Bu âyet Nisâ/24 ve Hz.Peygamber(as)’in fiili sünneti ışığında değerlen-
dirilmeli ve anlaşılmalıdır.
Hz.Peygamber(AS) kendisine-evlilik konusunda- tanınan bu ayrıcalıktan yarar-
lanmak yerine,aktif ilişkide olduğu eş sayısını dönüşümlü de olsa dörtle sınırlamıştır.Bu,bir
sonraki âyetten de anlaşılmaktadır. * “Onlardan(eşlerinden) dilediğini daha sonraya bırakabilir,dilediğini de yanına alabilirsin;İlişkini dondurup (sonraya)bıraktıklarından birini yeniden istemende senin için bir
beis yoktur;bu (seni her görüşte)onların gözlerinin ışımasını,üzülmemelerini ve onlara verdi-
ğin şeylerden razı olmalarını sağlar;ve sadece Allah kalplerinizde olanı bilir.Ama zaten Allah,
her şeyi bilir,tarifsiz bir hilim sahibidir.”
“Bundan sonra sana,başka hiçbir hanım helâl değildir;güzellikleri seni hayran
bıraksa dahi-sağ elinin altında bulunanlar hariç-onlardan hiçbirini değiştiremezsin.Hem zaten
Allah her şeyi gözetleyendir.”
Ahzab(106);Âyet:51,52
176
Hz.Peygamber(AS),kendisine tanınan bu hakkı-ki hanımlara Peygamber eşi olma şerefini bahşetmek ve onları himayesine almak söz konusudur,asıl amaçtır-kullanmak yerine Nisâ/3’e göre hareket etmiştir.Bu sınırlamanın mağduriyete sebep olmaması için,dönüşümün gerekliliği vurgulanmaktadır.Ve Rasulallah için çok eşliliğin tahammülü gerektiren bir fedakâr-
lık olduğu açık-seçik ortaya konmaktadır.
52.âyetle,Rasulallah,yeni bir nikâh yükünden/mecburiyetinden kurtarılmakta,
tüm muhtemel adayların/taliplerin önü kesilmektedir.Devamındaki ifadeler,Elçi’nin isteğinin
dahi bu kapının aralanmasına yetmeyeceğini ortaya koymaktadır.
Nihayet bir insan olan Rasulallah’ın manevi görevi yanında böylesine ağır bir
dünyevi yükü kaldırmakta zorlanabileceği göz önünde bulundurulmalıdır ki,bunu en iyi bilen
hiç kuşkusuz Allah’tır.
* “Siz ey iman edenler!Size izin verilmedikçe Peygamber’in evlerine(odalarına)
ne zaman davet edilirseniz,o zaman içeri girin!Yemeği yediğiniz(bitirdiğiniz) zaman da hemen ayrılın,lâfa dalmayın!Çünkü böyle yapmanız Peygamber’i üzebilir,fakat o bunu söylemek için sizden çekinir,ama Allah hakikati söylemekten asla çekinmez.
(Ey mü’min erkekler!)Onlardan(Peygamber eşlerinden/ya da bir evin hanımların-
dan)bir şey isteyeceğiniz zaman,kapı dışından isteyin.Bu sizin kalplerinizin de,onların kalpleri-
nin de daha temiz kalması için en uygun yoldur.Dahası,sizin ne Allah Rasulü’nü üzmeniz,ne de
ölümünden sonra onun eşleriyle evlenmeniz ebediyen helâl değildir.Çünkü bütün bunlar Allah
Katında zaten çok büyük bir vebaldir.”
Ahzab(106);Âyet:53 Âyet,her ne kadar Allah Elçisi’nin hane halkı ile ilgiliyse de,genelde bu prensip-
lerin(davetlerde ve komşuluk ilişkilerinde uyulacak adabı muaşeret kurallarının)her zamanda/mekânda hane mahremiyetinin ve özel hayatın korunması açısından işlevini yitirmediği,ne kadar önem ve değer taşıdığı açıktır. * “(Ne ki)onların babaları,oğulları,kardeşleri,erkek kardeşlerinin oğulları,kız
kardeşlerinin oğulları,kendi cinslerinden olan kadınlar ve sağ elleri altında bulunanlar konu-
sunda bir sakınca yoktur.Ama(ey Peygamber hanımları!),siz hep Allah’a karşı sorumluluk
bilinciyle hareket edin;çünkü Allah her bir şeye şahittir.”
Ahzab(106);Âyet:55 Bu âyet de genelleştirilirse,hane mahrumiyetinden kimlerin yararlanacağı/
yasağın kimler üzerinden kalktığı anlaşılacaktır. * “Şu kesin ki Allah ve O’nun melekleri Peygamber’i desteklerler.Ey iman edenler,
siz(ler) de onu destekleyin(ona salât edin) ve tam bir teslimiyetle(onun örnekliğine)teslim olun!”
“Allah’ı ve Rasul’ünü incitenlere gelince;Allah onları bu dünyada da,öte dünya-
da da rahmetinden mahrum edecek ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırlayacak.”
Ahzab(106);Âyet:56,57
177
Âyette geçen “salât”kelimesinin türetildiği salâ “destek”anlamına gelmektedir.
Bu âyetin kapsamı,Allah ve meleklerinin mü’minleri desteklediğinden söz eden 43.âyetle
birlikte değerlendirilmelidir.(Krş:Bakara/94;157,Tevbe/114;99,103)
Salât “dua” manasına bu kökten yola çıkarak ulaşmıştır.Fakat Allah’ın kuluna
“dua etmesi”caiz olmayacağı için,salâtın bir “destek”emri olduğunu,Allah’ın ve meleklerinin
bu “salât”ı vahyi gönderip,indirerek yaptıkları,mü’minlerinse fiili dua ile risalet mirasını des-
teklemeleri ve sürdürmeleri gerektiğini göstermektedir.
Salât’a Allah ve melekleri de katılırken,selâm’ın sadece mü’minlere emredilmiş
olması dikkat çekicidir.(Buradaki selâm Neml;59.âyet ışığında değerlendirilmelidir.)
Mü’minlerin Hz.Peygamber(AS)’e “selâm”a davet edilmesi,onun “güzel örnek/
ideal insan modeli”olmasından kaynaklanmaktadır.Allah’ın ve meleklerin onu örnek alması
nasıl düşünülemezse,samimi bir mü’minin de onu örnek almaması düşünülemez.
Âyetteki ’ale’n-nebi’den yola çıkarak ulaşılacak bütüncül bir okumayla;Salât’ın
nübüvvete,itaat ve teslimiyetin risalete olduğu sonucuna ulaşabiliriz.
Allah’ı ve Elçisi’ni incitmeye gelince;onları akıbetlerinin ne olacağı açık-seçik
belirtilmektedir.
Allah Elçisi,yalnız sağken değil,vefatından sonra da incitilebilir.Bu,onun süne-
tine,risaletine uymamak,ihmal ya da ihanet etmekle olur.Allah bizleri bu korkunç hatadan/
zulümden korusun! * “Sen ey Peygamber!Eşlerine,kızlarına(bütün)mü’minlerin hanımlarına(toplum
içine çıktıklarında)üzerlerine(tesettürü tam sağlayan)giysilerini almalarını söyle!Bu onların
(mü’min ve saygın)kadınlar olarak tanınmaları ve rahatsız edilmemeleri için daha uygundur.
Ve Allah zaten tarifsiz bir bağış,eşsiz bir merhamet kaynağıdır.”
Ahzab(106);Âyet:59 Nûr/31.âyet,tesettürün kişisel boyutunu düzenlerken,bu âyet toplumsal boyutunu- gerekçeleri ile-düzenlemektedir.(Mü’minelerin birer saygın hanım olmaları ve rahatsız edilmemelerinin sağlanması.)
* “Şu kesin ki,eğer ikiyüzlüler(münafıklar),kalplerinde hastalık bulunanlar ve
şehirde yalan haber(ler)yayarak ortalığı karıştıranlar(huzuru,dengeyi bozan ahlâksızlar)
buna bir son vermezlerse,seni onların üzerine öyle bir salarız ki,sonra kısa bir süre dışında sana
komşu olarak bile orada kalamazlar.”
“Allah’ın rahmetinden dışlanmış olarak göze kestirilen her yerde enselenip kesin-
kes öldürülürler.”
“Allah’ın daha öncekiler için geçerli olan uygulaması(yasası/sünneti)budur.Ve
sen Allah’ın sünnetinde hiçbir değişiklik bulamazsın!”
Ahzab(106);Âyet;60,61,62
Toplumun huzurunu/dengelerini bozan hasta ruhlu,ikiyüzlü,kavgacı,terörist
tiplerin toplumun selameti açısından saf dışı bırakılmalarından daha doğal ve gerekli bir
uygulama düşünülebilir mi?(Onların eğitilerek,ıslâh evlerinde tedaviye tabi tutularak topluma
yeniden kazandırılmaları denemeleri çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanmakta,huylu huyundan