18 Haziran 2012 pazartesi



Yüklə 1,82 Mb.
səhifə1/29
tarix17.11.2018
ölçüsü1,82 Mb.
#83261
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   29

18 Haziran 2012 PAZARTESİ

Resmî Gazete

Sayı : 28327 (Mükerrer)

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS NO                  : 2012/15

KARAR NO             : 2012/15

KARAR TR             : 14.5.2012

(Ceza Bölümü)

ÖZET        : Jandarma personeli olan sanıklar hakkında mülki görevleri sırasında işledikleri ileri sürülen suç nedeniyle, açılan kamu davasının ADLİ YARGI yerinde görülmesinin gerektiği hk.

K A R A R

Davacı        : K.H.

Sanıklar      : 1- S. Ö. 2- A. T.  3- C. T.


  • O L A Y     : Şebinkarahisar/Giresun İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde görevli sanıklar J. Er     S. Ö., J. Er A. T. ve J. Er C. T.’in, 12.3.2011 günü, Şebinkarahisar K-2 tipi Ceza İnfaz Kurumunun çevre emniyet nöbetçileri oldukları sırada, nöbet talimatına aykırı davranmaları nedeniyle eylemlerinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinde düzenlenen suç kapsamında değerlendirildiği belirtilerek yargılanmalarının adliye mahkemelerine ait olduğu gerekçesiyle, 48. Motorlu Piyade Tugayı Komutanlığı’nca hazırlanan soruşturma dosyasının, Şebinkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesi üzerine, cezaevi dış koruma görevinin jandarmanın mülki görevlerinden olması nedeniyle görevli merciin Disiplin Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle Şebinkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nca görevsizlik ve evrakın 48. Motorlu Piyade Tugayı Komutanlığı Askeri Disiplin Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildikten sonra, sanıklar hakkında nöbet talimatına aykırı hareket etmek suçunu işledikleri ileri sürülerek eylemlerine uyan 477 sayılı Disiplin Mahkemelerinin Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanunu’nun 56. maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle 48. Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı’nın 27.5.2011 gün ve E:2011/476, K:2011/137 sayılı iddianamesiyle aynı Komutanlık Disiplin Mahkemesi’ne dava açılmıştır.

  • 48. MOTORLU PİYADE TUGAYI KOMUTANLIĞI DİSİPLİN MAHKEMESİ: 3.6.2011 gün ve E:2011/476, K:2011/1 sayıyla, sivil cezaevi dış koruma görevinin jandarmanın askeri görevi olmayıp idari kolluk görevlerinden olduğu, yüklenen eylemin Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinde düzenlenen suç kapsamında değerlendirildiği açıklanarak, yargılamanın adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle sanıkların bir üst Disiplin Mahkemesi’nde itiraz talebinde bulunabilecekleri belirtilerek görevsizlik kararı vermiş, karar sanıklara tebliğ edilmiş; sanıklar süresi içinde karara karşı bir üst Disiplin Mahkemesi nezdinde itirazda bulunmamıştır.

  • ŞEBİNKARAHİSAR SULH CEZA MAHKEMESİ: 23.8.2011 gün ve E:2011/138, K:2011/124 sayıyla, sanıklara yüklenen eylemin Jandarmanın mülki görevleri sırasında işlendiği konusunda bir şüphenin bulunmadığı ancak asker olan sanıkların bu eylemleri askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri ve dolayısıyla yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, kendisine gelmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler; Ali Cengiz ÖZBEK, Ahmet DURU,  Ahmet KARADAVUT, Y. Sezai KARAA, Turgut SÖNMEZ, Haluk ZEYBEL’in, katılımlarıyla yapılan 14.05.2012 günlü toplantısında,

I-İLK İNCELEME: Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun’da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, başvurunun reddi yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın adli yargı,  Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Birol DİNLER’in davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir.

"Askeri suç" ise öğretide ve uygulamada:

a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar, 

c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.

Ancak, sanıklar Jandarma Personeli olduğuna göre, Jandarmanın hangi nitelikteki görevler ile görevlendirildiğine ilişkin yasal düzenlemenin göz önünde tutulması, suça konu olayın meydana geldiği sırada yerine getirilmekte olan görevin, Yasa'da belirtilen görevlerden hangisine uygun olduğunun incelenmesi, görevli yargı yerinin buna göre belirlenmesi gerekmektedir.

2803 sayılı Jandarma Teşkilat Görev Ve Yetkileri Kanunu’nun 7. maddesinde, Jandarmanın sorumluluk alanlarında genel olarak görevleri:

a) Mülki görevleri;

Emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak,  korumak ve kollamak, kaçakçılığı men, takip ve tahkik etmek, suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri almak ve uygulamak, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin dış korunmalarını yapmak,

b) Adli görevleri;

İşlenmiş suçlarla ilgili olarak kanunlarda belirtilen işlemleri yapmak ve bunlara ilişkin adli hizmetleri yerine getirmek,

c) Askeri görevleri;

Askeri kanun ve nizamların gereği görevlerle Genelkurmay Başkanlığı'nca verilen görevleri yapmak,

d) Diğer görevleri;

Yukarıda belirtilen görevler dışında kalan ve diğer kanun ve nizam hükümlerinin icrası ile bunlara dayalı emir ve kararlarla Jandarmaya verilen görevleri yapmak, şeklinde sayılmıştır.

Jandarma Teşkilatı Görev Ve Yetkileri Yönetmeliğinin, “Mülki Görevlerin Esasları” başlığı altında düzenlenen 45. maddesinde, “Jandarma:

a.Halkın can, ırz ve malını korur.

b…….

………..


h.Ceza infaz kurumlarının ve tutukevlerinin dış korumalarını sağlayıcı önlemleri alır. Tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakilleriyle muhafazalarını sağlar” denilmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, dosya içinde mevcut bilgi ve belgelerden sanıklar Seyithan Öztan, Adil Topçu ve Cihan Tekin’in olay sırasında Şebinkarahisar K-2 tipi Ceza İnfaz Kurumunun çevre emniyet nöbetçileri olarak görevli oldukları, bu görevin Jandarmanın askerlik görevi ile ilgili olmayıp mülki görevi ile ilgili olduğu anlaşılmıştır.

2803 sayılı Kanun’un 15 ve Yönetmeliğin 186. maddelerine göre jandarma personelinin ancak askeri hizmete ilişkin eylemlerinden dolayı askeri yargıya tabi bulundukları kuşkusuzdur. Sanıklara yüklenen eylemlerin nitelendirilmesinin, yargılama aşamasında davaya bakan mahkemece delillerin değerlendirilmesi sonucu yapılacağı açıktır.

Açıklanan nedenlerle, asker kişi sanıkların mülki görevleri sırasında işledikleri ileri sürülen suç nedeniyle haklarında açılan kamu davasının adli yargı yerinde görülmesi ve Şebinkarahisar Sulh Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.



SONUÇ     : Davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Şebinkarahisar Sulh Ceza Mahkemesi’nin 23.8.2011 gün ve E:2011/138, K:2011/124 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 14.05.2012 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

—— • ——


Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS NO                  : 2012/16

KARAR NO             : 2012/16

KARAR TR             : 14.5.2012

(Ceza Bölümü)

ÖZET        : Asker kişi sanıklar hakkında “hırsızlık ve mala zarar verme” suçları nedeniyle açılan kamu davasının, suçların askeri suç olmaması, askeri suça bağlı bulunmaması ve askeri mahkemede yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmiş olması nedeniyle, ADLİ YARGI yerinde görülmesinin gerektiği hk.

K A R A R

Davacı        : K.H.

Sanıklar      : 1-D. K.  2-K. K.

O L A Y     : Konya Hv. Svn. Eğt. Tb. Krş. Er Eğt. Bl. Komutanlığı emrinde görevli sanıklar Hv. Svn. Onb. D. K. ile Hv. Svn. Onb. K. K.’un, 24.4.2009 günü saat 01.00 sıralarında, birlik içersinde yer alan Dileksu A.Ş.’ne ait çay kahve makinesinin para haznesini kırarak içindeki madeni paraların tümünü aldıkları, böylece, geceleyin açıkta kilitlenmek suretiyle bırakılmış eşya üzerinde iştirak halinde hırsızlık ve kamunun yararlanmasına ayrılmış eşya üzerinde iştirak halinde mala zarar verme suçlarını  işledikleri ileri sürülerek, eylemlerine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-b,143/1,37/1,142/4,152/1-a,37/1,168/1. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 11.9.2009 gün ve E:2009/266, K:2009/276 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

DENİZ  KUVVETLERİ  KOMUTANLIĞI ASKERİ  MAHKEMESİ: 3.11.2010  gün  ve    E:2010/93, K:2010/360 sayıyla, sanıklara yüklenen eylemin askeri mahalde işlendiği ileri sürülmüş ise de, Anayasa’nın 145. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Konya 12. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

KONYA 12. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 9.2.2011 gün ve E:2011/312, K:2011/14 sayıyla, 353 sayılı Yasa’nın 9. maddesinin halen yürürlükte olduğu, Mahkemelerin kanunları uygulamakla yükümlü oldukları Anayasa’ya aykırı bir durum olduğunda, durumun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması gerektiği, bu hususları yerine getirmeden yargılamanın adli yargı yerinde yapılmasının mümkün olmadığı, bu nedenlerle görevli yargı yerinin askeri yargı yeri olduğu gerekçesiyle itiraz yolu açık olmak üzere görevsizlik kararı vermiş, dava dosyası, kendisine gelmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca gönderilmiştir.



  • Mahkememize gönderilen dava dosyasında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce 3.10.2011 gün ve E:2011/24, K:2011/23 sayılı karar ile adli yargı yerince verilen görevsizlik kararı kesinleşmeden dava dosyası Mahkememize gönderildiğinden, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilip dosyanın Mahkemesine gönderilmesinden sonra, dosyadaki eksiklik giderilip, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararı kesinleştirilerek dava dosyası, kendisine gelmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler; Ali Cengiz ÖZBEK, Ahmet DURU, Ahmet KARADAVUT, Y. Sezai KARAA, Turgut SÖNMEZ, Haluk ZEYBEL’in katılımlarıyla yapılan 14.05.2012 günlü toplantısında;

  • I-İLK İNCELEME: Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

  • II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın adli yargı,  Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Birol DİNLER’in davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir.

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar, 

c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.          

Aynı Yasa’nın 13.10.1996 gün ve 22786 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4191 sayılı Yasa’yla değişik 17. maddesinde; “askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer” denilmekte iken, maddenin "... ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması ..." tümcesi Anayasa Mahkemesi'nin 11.3.2000 gün ve 23990 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1.7.1998 gün ve E:1996/74, K:1998/45 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

Buna göre, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği açıktır. İptal kararı nedeniyle, sanık hakkında kamu davasının açılmış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.

Sanıklara yüklenen eylemlerin Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği, Askeri Ceza Kanunu’nda bu suçlara ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, bu nedenle yüklenen eylemlerin “askeri suç” olmadığı kuşkusuzdur. Sanıkların yargılama aşamasında terhis edildikleri de dosyada bulunan bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.

353 sayılı Yasa'nın 17. maddesinde, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevinin değişmeyeceği, ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması durumunda, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği düzenlenmiş bulunduğundan ve somut olayda sanıklara yüklenen eylemlerin askeri suç olmadığı anlaşıldığından, 353 sayılı Yasa’nın 17. maddesi uyarınca davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 12.9.2010 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilip, buna ilişkin Yüksek Seçim Kurulu Kararı’nın 23.9.2010 gün ve 27708 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5982 sayılı Yasa’nın 15. maddesi ile değişik T.C. Anayasa’sının 145. maddesinin  birinci fıkrasında, “Askeri yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından  yürütülür.  Bu  mahkemeler;  asker   kişiler   tarafından   işlenen  askerî  suçlar  ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür” denilmiştir.

Olumsuz görev uyuşmazlığına konu kamu davasında, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararında, asker kişi sanığı askeri mahalde işlediği ileri sürülen suç nedeniyle yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesine yer verilmiş ise de, yargılama aşamasında sanıkların terhis edilmiş olmaları nedeniyle askeri mahkemede yargılanmalarını gerektiren ilginin kesilmiş olması nedeniyle yukarıda açıklandığı üzere sanıkları yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu açık olmakla birlikte aksi durumda dahi, özel kanun niteliğindeki Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 9. maddesinde yer alan “askeri mahal” kavramının Anayasa’da yapılan yeni düzenleme ile kaldırıldığı,  ayrıca Anayasa Mahkemesi’nde iptale konu olduğu, Mahkemece 15.3.2012 gün ve E:2011/30, K:2012/36 sayılı karar ile “…..askeri mahallerde…..” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiği de gözetildiğinde, artık asker kişilerin askeri mahalde işledikleri suçlara ait davaların askeri yargı yerinde görülemeyeceği kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, davanın adli yargı yerinde görülmesi ve Konya 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.



SONUÇ     : Davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Konya 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 9.2.2011 gün ve E:2011/312, K:2011/14 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 14.05.2012 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

—— • ——


Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS NO                  : 2012/17

KARAR NO             : 2012/17

KARAR TR             : 14.5.2012

(Ceza Bölümü)

ÖZET        : Asker kişi sanık hakkında “hırsızlık” suçuna uygun eyleminden dolayı açılan kamu davasının, suçun askeri suç olmaması, askeri suça bağlı bulunmaması ve askeri mahkemede yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmiş olması nedeniyle, ADLİ YARGI yerinde görülmesinin gerektiği hk.

K A R A R

Davacı        : K. H.

Sanık          : F. Ş.

O L A Y     : Aydın/Kuşadası Dayıoğlutepe SGR İstasyon Komutanlığı emrinde görevli sanık Dz. Er F. Ş.’in, 16.4.2009 tarihinde birlik kantininde yapılan sayım sonucu kasa hesabında 375 liranın eksik olduğunun tespit edilmesi üzerine yapılan soruşturma sonucunda, 13.4.2009 günü, birlik kantinine ait 375 lirayı aldığının anlaşıldığı, böylece sanığın askeri eşyayı çalmak suçunu işlediği ileri sürülerek eylemine uyan 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 131/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle Güney Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 6.4.2010 gün ve E:2010/163, K:2010/235 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

GÜNEY DENİZ SAHA  KOMUTANLIĞI  ASKERİ  MAHKEMESİ:  31.8.2010 gün ve E:2010/642, K:2010/707 sayıyla, sanığın olay tarihinde asker kişi olduğu ve yüklenen eylemin askeri mahalde işlendiği ileri sürülerek yargılamasının askeri yargı yerinde yapılması için kamu davası açılmış ise de, eylemin Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen “hırsızlık” suçunu oluşturacağı ve yargılama aşamasında sanığın terhis edilmiş olması nedeniyle askeri mahkemede yargılanmayı gerektiren ilginin kesildiği açıklanarak, 353 sayılı Yasa’nın 17. maddesi uyarınca yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu  gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Kuşadası 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

KUŞADASI 1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 14.4.2011 gün ve E:2011/167, K:2011/238 sayıyla, olay tarihinde asker kişi olan sanığı, askeri birliğe ait kantin kasasından askeri eşya niteliğinde bulunan parayı çaldığı ileri sürüldüğünden, yüklenen suçun askeri suç olması nedeniyle 353 sayılı Yasa’nın 17. maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığından, yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle itiraz yolu açık olmak üzere görevsizlik kararı vermiş, dava dosyası, kendisine gelmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Mahkememize gönderilmiştir.



  • Mahkememize gönderilen dava dosyasında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce 3.10.2011 gün ve E:2011/19, K:2011/19 sayılı karar ile adli yargı yerince verilen görevsizlik kararı kesinleşmeden dava dosyası Mahkememize gönderildiğinden, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilip dosyanın Mahkemesine gönderilmesinden sonra, dosyadaki eksiklik giderilip, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararı kesinleştirilerek dava dosyası, kendisine gelmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler; Ali Cengiz ÖZBEK, Ahmet DURU, Ahmet KARADAVUT, Y. Sezai KARAA, Turgut SÖNMEZ, Haluk ZEYBEL’in katılımlarıyla yapılan 14.05.2012 günlü toplantısında;

  • I-İLK İNCELEME: Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

  • II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın adli yargı,  Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Birol DİNLER’in davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir.

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar, 

c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.          

Aynı Yasa’nın 13.10.1996 gün ve 22786 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4191 sayılı Yasa’yla değişik 17. maddesinde; “askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer” denilmekte iken, maddenin "... ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması ..." tümcesi Anayasa Mahkemesi'nin 11.3.2000 gün ve 23990 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1.7.1998 gün ve E:1996/74, K:1998/45 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

Buna göre, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği açıktır. İptal kararı nedeniyle, sanık hakkında kamu davasının açılmış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, 16.4.2009 günü kantin sorumlusu tarafından yapılan sayımda kantin parasının eksik olduğunun tespit edilmesi üzerine, daha önce meydana gelen ancak ispatlanamayan bir olay nedeniyle sanıktan şüphelenildiği ve 13.4.2009 günü çarşı iznine çıkmadan önce parasının olmadığını söyleyen sanığın izin dönüşü yüklü miktarda alışveriş yapmış olarak birliğe döndüğü de düşünülerek sorgulandığında parayı aldığını kabul ettiği, dosya içinde mevcut Dayıoğlu SGR İstasyon Komutanlığı’nın 5.5.2009 gün ve Güv. Hiz. :3000-651-09 sayılı yazısından sanığın olay tarihinde veya öncesinde kantinde görevlendirilmediğinin bildirildiği anlaşılmıştır.

Olumsuz görev uyuşmazlığına konu kamu davasında, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararında, askeri birliğe ait kantin kasasından askeri eşya niteliğinde bulunan paranın çalındığı ileri sürüldüğünden, yüklenen eylemin askeri suç olduğu gerekçesine yer verilmiş ise de, yerleşmiş Askeri Yargıtay İçtihatlarıyla da kabul edildiği üzere, askeri kantinlere ait eşya ve paranın askeri eşya niteliğinin olmadığı, kantinde görevlendirilmemek kaydıyla buraya ait paraya karşı hırsızlık suçunu işleyen sanığın eyleminin Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen “hırsızlık” suçunu oluşturacağı sonucuna varılmıştır.

Bu durumda sanığa yüklenen eylemin Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği, Askeri Ceza Kanunu’nda bu suça ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, bu nedenle yüklenen eylemin “askeri suç” olmadığı açıktır. Sanığın yargılama aşamasında terhis edildiği de dosyada bulunan bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.

353 sayılı Yasa'nın 17. maddesinde, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevinin değişmeyeceği, ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması durumunda, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği düzenlenmiş bulunduğundan ve somut olayda sanığa yüklenen eylemin askeri suç olmadığı anlaşıldığından, 353 sayılı Yasa’nın 17. maddesi uyarınca davanın adli yargı yerinde görülmesi ve Kuşadası 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ     : Davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Kuşadası 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 14.4.2011 gün ve E:2011/167, K:2011/238 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 14.05.2012 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

—— • ——


Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS NO                  : 2012/18

KARAR NO             : 2012/18

KARAR TR             : 14.5.2012

(Ceza Bölümü)

ÖZET        : 2247 sayılı Yasa’nın 1 ve 14.  maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE karar verilmesinin gerektiği hk.                                                                                                            

K A R A R

Davacı        : K. H.

Sanık          : O. K.


  • O L A Y     : Silivri Cezaevi J. Tb. K. lığı 1. J. Sevk Bl. Komutanlığı emrinde görevli sanık J. Er   O. K.’in, devriye görevlisi olduğunda görev yerinden Devriye Komutanı veya Unsur Komutanının bilgisi olmadan ayrılmanın, uzaklaşmanın yasak olduğuna dair tebliğ edilen emre rağmen, 5.10.2009 günü, Fatih Adliyesinde devriye olarak görevli iken izin almadan adliyeyi terk ettiği, böylece, emre itaatsizlikte ısrar etmek suçunu işlediği ileri sürülerek, sanığın eylemine uyan 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 87/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle 3. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 12.11.2009 gün ve E:2009/1099, K:2009/996 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

  • 3. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi, sanığın yüklenen eylem nedeniyle cezalandırılmasına karar vermiş, kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Askeri Yargıtay 1. Dairesi’nce, tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakilleriyle muhafazalarını sağlama usul ve esaslarının, Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliğinin 45/4. maddesinde belirtilen, jandarmanın mülki görevleri arasında yer alması nedeniyle, sanığın mülki görevlerinin ifası sırasında işlediği ileri sürülen suç nedeniyle adli yargı yerinde yargılanması gerektiği açıklanarak, hükmün görev yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

  • 3. KOLORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 5.5.2011 gün ve E:2011/374, K:2011/192 sayıyla, bozma ilamında belirtilen hususları tekrar ederek sanığı mülki görevi sırasında işlediği ileri sürülen suç nedeniyle yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Silivri 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

  • SİLİVRİ 1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 24.11.2011 gün ve E:2011/437, K:2011/457 sayıyla, sanığa yüklenen eylemin Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanununa göre askeri hizmete ilişkin askeri suç olduğu, mülki görev kapsamında bulunmadığı, bu nedenle sanığı yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle Silivri Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yolu açık olmak üzere görevsizlik kararı vermiş, dava dosyası, kendisine gelmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler; Ali Cengiz ÖZBEK,  Ahmet DURU, Ahmet KARADAVUT, Y. Sezai KARAA, Turgut SÖNMEZ, Haluk ZEYBEL’in, katılımlarıyla yapılan 14.05.2012 günlü toplantısında, Raportör-Hâkim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, başvurunun reddi yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Birol DİNLER’in, başvurunun reddine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosyanın incelenmesinde, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararının itiraz yolu açık olmak üzere verildiği anlaşılmıştır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34. maddesi 2. fıkrasında, “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir” denilmiş, 223. maddesinin 10. fıkrasında, “Adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı kanun yolu bakımından hüküm sayılır” düzenlemesi yer almıştır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun’un “Olumsuz görev uyuşmazlığı” başlığı altında düzenlenen 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir” denilmektedir.

Uyuşmazlığın incelenebilmesi için, 2247 sayılı Yasa’nın 1 ve 14. maddeleri uyarınca, yargı yerlerince verilen kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri dışında ayrıca, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 9.12.1931 gün ve E:1931/12, K:1931/48 sayılı kararında da belirtildiği gibi yargı yolunu değiştirmeye yönelik görevsizlik kararlarının temyize tabi oldukları kuşkusuzdur. Böylece, başvuracağı kanun yolu,  süresi,  mercii yasaya uygun olarak gösterilmeyen kararın kesinleşmesinden söz edilmesine olanak yoktur. Bu nedenle, sanığa yukarıda açıklanan haklarını belirtir nitelikte tebligat yapılarak temyiz süresinin beklenmesi, görevsizlik kararı kesinleştikten sonra dosyanın Mahkememize gönderilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Silivri 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kara-rının kesinleşmemiş olması nedeniyle, 2247 sayılı Yasa'nın 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.



SONUÇ     : 2247 sayılı Yasa'nın 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 14.05.2012 günü  OYBİRLİĞİ  İLE KESİN OLARAK karar verildi.

—— • ——


Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS NO                  : 2012/19

KARAR NO             : 2012/19

KARAR TR             : 14.5.2012

(Ceza Bölümü)

ÖZET        : 2247 sayılı Yasa’nın 1 ve 14.  maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE karar verilmesinin gerektiği hk.                                                                                                             

K A R A R

Davacı        : K.H.



Sanıklar      : 1- B. K.  2- S. K.  3- T. S.  4- A. S.

  • O L A Y     : Çanakkale Boğaz Komutanlığı emrinde Lojistik Şube Müdürü olarak görevli sanık Dz. İk. Bnb. T. S.’in, 2003-2006 yılları arası, kendi sağlık karnesi ve aynı Komutanlık emrinde görevli diğer subay ve astsubayların sağlık karnelerine “pilokarbin nitrat” isimli yüksek fiyatlı ve sivil eczane tarafından hazırlanan ilacı yazdırdığı, hastane revir sevk evraklarını birinci amire onaylatması gerektiği halde bizzat kendisinin tanzim ettiği, Çanakkale 18 Mart Eczanesinin reçete kabul işlemlerinin öncelikle ve tahakkuk işlemlerinin ivedilikle sonuçlandırılması konusunda mahiyeti altındaki personele ısrarcı ve takipçi bir politika sergilediği, kendisi ve adına reçete yazdırdığı personelden kesilmesi gereken ilaç katkı paylarını zamanında kestirmediği ve ileriki aylara ertelenmesi konusunda direktif verdiği iddialarıyla hakkında suç dosyası düzenlendiği ve açılan soruşturma sonunda, eylemine uyan 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 115/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan ve halen devam eden kamu davası dışında, reçeteler ve protokol kayıtlarının incelenmesinden sonra, ayrıca Çanakkale Asker Hastanesi’nde görevli askeri doktorlardan sanık Tbp. Bnb. A. S.’in 6.1.2006 tarihinde İk. Kd. Bçvş. Y. S.’ın, sanık J. Tbp. Atğm. S. K.’nin 20.9.2006 günü, İk. Yzb. K. B.’un, Çanakkale Boğaz Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutanlığı Revirinde görevli askeri doktorlardan sanık Dz. Tbp. Atğm. B. K.’nın 23.5.2005 günü Ütğm. E. B.’ın sağlık fişlerine “pilokarbin nitrat” isimli saç ilacı yazdıkları, sağlık fişlerine ilaç yazılan kişilerin ilaç yazan doktorlar tarafından muayene edilmediği, ilaçların gıyaplarında T. S.’in isteği doğrultusunda sağlık fişlerine yazıldığı, esasen sağlık fişlerine “pilokarbin nitrat” isimli saç ilacı yazılan kişilerin herhangi bir saç rahatsızlıklarının olmadığı, ilaçların yazıldığı tarihler dikkate alındığında, T. S.’in kendisine ait ilaçları yazdırırken genellikle yanında ilaç yazdıracağı kişiye ait sağlık cüzdanını da getirdiği ve kendisinin kullandığı ilaçları sağlık fişi sahibinin gıyabında onun sağlık fişine yazdırdığı, böylece sanık İk. Bnb.        T. S.’in kendi sağlık fişi dışında başkalarının sağlık fişine yüksek fiyatlı “pilokarbin nitrat” isimli saç ilacını yazdırması ve ilaç katkı payını Devlete ödetmesi nedeniyle hazineyi zarara uğrattığı nedeniyle sanık T.S.’in memuriyet görevini kötüye kullanmak suçuna iştirak etmek suçunu işlediği ileri sürülerek eylemine uyan 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 114. maddesi delaleti ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257/1,43., sanıklar A. S., S. K. ve B. K.’nın memuriyet görevini kötüye kullanmak suçunu işledikleri ileri sürülerek eylemlerine uyan aynı Kanun’un 257/1. maddesi uyarınca aynı eylemi işledikleri ileri sürülen onüç sanık ile birlikte cezalandırılmaları istemiyle Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 15.4.2008 gün ve E:2008/135, K:2008/235 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

  • KUZEY DENİZ SAHA KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 26.10.2011 gün ve E:2011/32, K:2011/187 sayıyla, sanıklara yüklenen eylemin resmi evrakta sahtekarlık suçunu oluşturacağı, bu suçun da askeri suç olmadığı, askeri bir suça bağlı bulunmadığı, asker kişiye karşı veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak da işlenmediğinden, Anayasa’nın 145. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle de yargılamanın adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, karar sanıklar T. S.,    A. S., S. K. ve B. K. tarafından temyiz edilmediğinden bu sanıklar açısından kesinleşmiş, dava dosyası, Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

  • ÇANAKKALE AĞIR CEZA MAHKEMESİ: 21.3.2012 gün ve E:2012/82, K:2012/84 sayıyla, sanıklara yüklenen eylemin 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 134. maddesinde düzenlenen suç kapsamında kaldığı, bu suçtan sanıkları yargılama görevinin de askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, dava dosyası, aynı Mahkemece, Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler; Ali Cengiz ÖZBEK,  Ahmet DURU, Ahmet KARADAVUT, Y. Sezai KARAA, Turgut SÖNMEZ, Haluk ZEYBEL’in, katılımlarıyla yapılan 14.05.2012 günlü toplantısında, Raportör-Hâkim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, başvurunun reddi yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Birol DİNLER’in, başvurunun reddine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosyanın incelenmesinde, adli yargı yerince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu verilen görevsizlik kararının sanıklara tebliğ edilmediği, Yasa’da belirtilen hususları içermediği anlaşılmıştır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34. maddesi 2. fıkrasında, “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir” denilmiş, 223. maddesinin 10. fıkrasında, “Adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı kanun yolu bakımından hüküm sayılır” düzenlemesi yer almıştır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun’un “Olumsuz görev uyuşmazlığı” başlığı altında düzenlenen 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir” denilmektedir.

Uyuşmazlığın incelenebilmesi için, 2247 sayılı Yasa’nın 1 ve 14. maddeleri uyarınca, yargı yerlerince verilen kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri dışında ayrıca, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 9.12.1931 gün ve E:1931/12, K:1931/48 sayılı kararında da belirtildiği gibi yargı yolunu değiştirmeye yönelik görevsizlik kararlarının temyize tabi oldukları kuşkusuzdur. Böylece, başvuracağı kanun yolu,  süresi,  mercii yasaya uygun olarak gösterilmeyen kararın kesinleşmesinden söz edilmesine olanak yoktur. Bu nedenle, sanıklara yukarıda açıklanan haklarını belirtir nitelikte tebligat yapılarak temyiz süresinin beklenmesi, görevsizlik kararı kesinleştikten sonra dosyanın Mahkememize gönderilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kararının kesinleşmemiş olması nedeniyle, 2247 sayılı Yasa'nın 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.



SONUÇ : 2247 sayılı Yasa'nın 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 14.05.2012 günü  OYBİRLİĞİ  İLE KESİN OLARAK karar verildi.

—— • ——


Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS NO                  : 2012/20

KARAR NO             : 2012/20

KARAR TR             : 4.6.2012

(Ceza Bölümü)

ÖZET        : Suç tarihinde asker kişi olan sanık hakkında Askeri Ceza Kanunu’nun 130/1. maddesine uygun eylemi nedeniyle açılan kamu davasının ASKERİ YARGI yerinde görülmesi gerektiği hk.

K A R A R

Davacı        : K.H.

Sanık          : T. Y.

O L A Y     : Kıbrıs 14.Zh.Tug.Kh. Ve Kh.Bl. Komutanlığı emrinde görevli sanık Tnk. Er T. Y.’ın, 20.7.2011 günü, birlik içersinde bulunan ankesörlü telefonda eşi ile görüşme yaptığı sırada, yumruğu ile vurmak suretiyle telefon kabin camını kırdığı, kırılan kabin camının Tugay Muhabere Bölük Komutanlığı’na ait olduğunun bildirildiği, böylece, sanığın askeri eşyayı kasten tahrip suçunu işlediği ileri sürülerek eylemine uyan 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 130/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 27.9.2011 gün ve E:2011/268, K:2011/128 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

KIBRIS TÜRK BARIŞ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ:  11.11.2011 gün ve E:2011/357, K:2011/232 sayıyla, kırılan kabin camının birlik envanterinde kayıtlı olmaması nedeniyle “askeri eşya” niteliği bulunmadığından sanığa yüklenen eylemin Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen “mala zarar verme” suçunu oluşturabileceği, Anayasa’nın 145. maddesinde yapılan değişiklik sonucu maddede ki “askeri mahal” ibaresinin de kaldırılmış olduğu açıklanarak, sanığı yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası,  Doğubayazıt 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

DOĞUBAYAZIT 1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 20.1.2012 gün ve E:2012/38, K:2012/84 sayıyla, suça konu telefon görüşmelerinin yapıldığı ankesörün KKTC Telekom Müdürlüğüne ait olduğu, ankesörü kavrayan kabinlerin ise Muhabere Bölük Komutanlığı’nca yaptırıldığı fakat askeri envanterde kayıtlı olmadığının ve mülkiyetinin de herhangi bir kuruma ait bulunmadığının anlaşıldığı, belirtilen eşyanın sehven ya da başka bir nedenle envantere alınmamış olmasının askeri eşya olduğu hususunu değiştirmeyeceği açıklanarak, yüklenen eylemin Askeri Ceza Kanunu’nun 130. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu, bu nedenle sanığı yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, dava dosyası, aynı Mahkemece, Mahkememize gönderilmiştir.



  • Mahkememize gönderilen dava dosyasında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce 5.3.2012 gün ve E:2012/6, K:2012/6 sayılı karar ile adli yargı yerince verilen görevsizlik kararı kesinleşmeden dava dosyası Mahkememize gönderildiğinden, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilip dosyanın Mahkemesine gönderilmesinden sonra, dosyadaki eksiklik giderilip, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararı kesinleştirilerek dava dosyası, aynı Mahkemece, Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler; Ali Cengiz ÖZBEK, Ahmet DURU, Ahmet KARADAVUT, Y. Sezai KARAA, Turgut SÖNMEZ, Haluk ZEYBEL’in katılımlarıyla yapılan 04.06.2012 günlü toplantısında;

  • I-İLK İNCELEME: Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

  • II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde askeri yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın askeri yargı,  Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Filiz TÜRKOĞLU’nun davanın çözümünün askeri yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir.

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar, 

c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.

Öte yandan, 12.9.2010 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilip, buna ilişkin Yüksek Seçim Kurulu Kararı’nın 23.9.2010 gün ve 27708 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5982 sayılı Yasa’nın 15. maddesi ile değişik T.C. Anayasa’sının 145. maddesinin birinci fıkrasında, “Askeri yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, olay sırasında camı kırılan telefon kabininin, Mu. Bl. Komutanlığı’nca yaptırıldığı, askeri hizmete tahsisli olduğu fakat envanterde olmadığının K.K.T.C. /Değirmenlik 14. Zırhlı Tugay Komutanlığı’nın 17.10.2011 gün ve KH.BL.9100-532-11 sayılı yazısı ile bildirildiği anlaşılmıştır.

Yerleşik Askeri Yargıtay kararlarının incelenmesinden, olayına özgü olarak ordunun envanterinde olan eşyanın yanı sıra, fiili kullanımında olan eşyaların da askeri eşya kapsamında değerlendirildiği, doktrinde mülkiyeti devlete ait olan ve kullanılması Silahlı Kuvvetlere bırakılan eşya olarak tanımlandığının da kabul edildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, envanterde kaydı olmamakla birlikte, Komutanlıkça yaptırıldığı yani Devlet malı olduğu anlaşılan ve askeri birliğe tahsis edilen telefon kabininin “askeri eşya” olarak kabulünün mümkün olduğu sonucuna varılmıştır.

Olumsuz görev uyuşmazlığına konu kamu davasında, askeri yargı yerince verilen görevsizlik kararında, suça konu telefon kabininin Türk Silahlı Kuvvetlerinin mülkiyetinde olmadığı, bu nedenle “askeri eşya” sayılamayacağı gerekçesine yer verilmiş ise de, Devlet malı olduğu ve kullanımının Türk Silahlı Kuvvetlerine bırakıldığı gözetildiğinde, suça konu eşyanın “askeri eşya” ve yüklenen eylemin de “askeri suç” olduğu kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, davanın askeri yargı yerinde görülmesi ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ     : Davanın çözümünde ASKERİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin 11.11.2011 gün ve E:2011/357, K:2011/232 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 04.06.2012 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

—— • ——


Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS NO                  : 2012/21

KARAR NO             : 2012/21

KARAR TR             : 4.6.2012

(Ceza Bölümü)

ÖZET        : Asker kişi sanıklar hakkında “yaralama ve bu suça iştirak etmek” suçlarına uygun eylemleri nedeniyle açılan kamu davasının, suçun askeri suç olmaması, askeri suça bağlı bulunmaması ve askeri mahkemede yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmiş olması nedeniyle ADLİ YARGI yerinde görülmesinin gerektiği hk.

K A R A R

Davacı        : K.H.

Sanıklar      : 1- R. Ö., 2- B. U.,  3- M. B.,  4- Y. I.,  5- S. D.,  6- O. Y.,  7- O.Ç.,  8- A. H. 

O L A Y     : Tunceli / Hozat 51. Mot. P. Tug.Kh.Bl. Komutanlığı emrinde görevli sanık P.Er R. Ö. ile aynı Komutanlık emrinde görevli P. Er S. Y.’ın, 3.1.2010 günü öğle içtimasında tartıştıkları, “akşam seni sinkaf edeceğim” diyerek olay yerinden ayrılan R. Ö.’ın, sanıklardan P. Er O. Y. ile S.’ın kaldığı koğuşa gelerek yeniden tartışmaya ve birbirlerine vurmaya başladıkları sırada,S.’ın küfrederek bıçak salladığı, daha sonra sanıklar P. Onb. E. F., P. Er A. H., P. Er O. Ç., P. Er M. B., P. Er Y. I., P. Er S. D. ve P.Er B. U.’ın da kavgaya dahil olarak S. Y.’ı darp ettikleri, orada bulunan diğer askerlerin araya girerek S. Y.’ı gazino koğuşuna götürdükleri, sanıkların burada da S.’ı dövdükleri ve sanıklar M. B. ile Y. I.’ın S.’ın koğuşuna gelerek, M.’ın “adam bayıldı, gelin alın”, Y.’in “adam dövecekseniz aha böyle dövülür gidin alın” dediği, revire sonra da hastaneye kaldırılan S. Y.’ın muayeneleri sonucunda “kraniumda otuz cm² kemik defekti” tespit edildiği, kesin raporunda, “yaralamanın kişinin yaşamını tehlikeye sokacak nitelikte olduğu, duyulardan veya organlardan birinin işlevinin yitirilmesi niteliğinde olduğu ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının” belirtildiği, böylece sanıklar R. Ö., O. Y., A. H., O. Ç., M. B., Y. I., S. D. ve B. U.’ın neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu işledikleri, S. Y.’ın O. Y.’ı darp ederek kasten yaralama suçunu işlediği, sanıklardan E. F.’ın bu eylemi ile 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 118. maddesinde düzenlenen “asta müessir fiil” suçu ile birlikte bu suçu da işlediği, ancak eyleminin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen ve daha ağır cezayı gerektiren 87/2. maddesindeki suç kapsamında kaldığı ve sanıkların terhis edildikleri açıklanarak 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’nca görevsizlik kararı verilmesi üzerine yapılan itiraz sonucu, 2. Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi, itirazın kabulüne, görevsizlik kararının sanıklardan E. F. açısından kaldırılmasına karar vermiş, diğer sanıklar açısından görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra, Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, görevsizlik kararında anlatıldığı şekilde olay anlatılarak sanıklardan R. Ö.’ın eylemine uyan Türk Ceza Kanunu’nun 125/1-4, 87/2-b, 37., sanıklar O. Y., A. H., O. Ç., S. D., B. U., M. B. ve Y. I.’ın eylemlerine uyan aynı Kanun’un 87/2-b, 37., S. Y.’ın eylemine uyan aynı Kanun’un 125/1-4, 43/2 ve 106/2-a maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle 16.3.2011 gün ve E:2011/39, K:2011/16 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.      

HOZAT ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 31.3.2011 gün ve E:2011/15, K:2011/23 sayıyla, silahla tehdit ve hakaret suçları nedeniyle açılan kamu davalarının tefriki ile devamına karar verdikten sonra, sanıklara yüklenen yaralama eyleminin Onbaşı rütbesinde olan E. F. ile iştirak halinde gerçekleştirildiği ileri sürüldüğünden, bu kapsamda Askeri Ceza Kanunu’nun 118. maddesinde düzenlenen suça iştirak ettikleri iddiasıyla yargılanmalarının gerektiği ve 353 sayılı Yasa’nın 12. maddesi uyarınca yargılamanın askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

8. KOLORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 17.1.2012 gün ve E:2012/159, K:2012/14 sayıyla, sanıkların diğer sanık E. F.’ın eyleminden ayrı olarak mağdura karşı ayrı bir yaralama eyleminde bulundukları, iddianamede anlatıldığı gibi Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen “yaralama” suçuna iştirak ettikleri ve statülerinin aynı olduğu, yargılama aşamasında terhis edildikleri açıklanarak, yüklenen eylemin askeri suç olmaması ve askeri mahkemede yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi nedeniyle sanıkları yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmesi üzerine, dava dosyası, 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’nca, Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler; Ali Cengiz ÖZBEK, Ahmet DURU, Ahmet KARADAVUT, Y. Sezai KARAA, Turgut SÖNMEZ, Haluk ZEYBEL’in katılımlarıyla yapılan 04.06.2012 günlü toplantısında;



  • I-İLK İNCELEME: Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, adli ve askeri yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

  • II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın adli yargı,  Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Filiz TÜRKOĞLU’nun davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir.

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar, 

c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.          

Aynı Yasa’nın 13.10.1996 gün ve 22786 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4191 sayılı Yasa’yla değişik 17. maddesinde; “askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer” denilmekte iken, maddenin "... ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması ..." tümcesi Anayasa Mahkemesi'nin 11.3.2000 gün ve 23990 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1.7.1998 gün ve E:1996/74, K:1998/45 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

Buna göre, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği açıktır. İptal kararı nedeniyle, sanık hakkında kamu davasının açılmış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, iddianame içeriği ve görevsizlik kararı veren yargı yerlerince de kabul edildiği üzere, sanıklar hakkında S. Y.’ı, hep birlikte iştirak halinde dövdükleri ve bu nedenle hayati tehlike oluşturacak ve duyulardan ve organlardan birinin işlevini yitirecek şekilde yaraladıkları ileri sürülerek kamu davası açıldığı, bu davadan ayrı olarak askeri yargı yerinde davası devam eden diğer sanık E. F.’ın bu eyleme iştirakinin söz konusu olduğu, statüsü nedeniyle eyleminin ayrıca “asta müessir fiil” suçunu oluşturup oluşturmadığı ve hukuki durumunun yargılamanın devam ettiği mahkemece değerlendirileceği, sanıklar hakkında E. F.’ın ayrıca işlediği ileri sürülen suça ilişkin ve bu suça iştirak ettiklerinden bahisle açılmış bir kamu davasının bulunmadığı anlaşılmıştır.

Bu durumda olumsuz görev uyuşmazlığına konu “yaralama” suçuna uygun sanıklara yüklenen eylemin Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği, Askeri Ceza Kanunu’nda bu suça ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, bu nedenle yüklenen eylemin “askeri suç” olmadığı açıktır. Sanıkların yargılama aşamasında terhis edildikleri de dosyada bulunan bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.

353 sayılı Yasa'nın 17. maddesinde, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevinin değişmeyeceği, ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması durumunda, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği düzenlenmiş bulunduğundan ve somut olayda sanıklara yüklenen eylemin askeri suç olmadığı anlaşıldığından, 353 sayılı Yasa’nın 17. maddesi uyarınca davanın adli yargı yerinde görülmesi ve Hozat Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.



SONUÇ     : Davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Hozat Asliye Ceza Mahkemesi’nin 31.3.2011 gün ve E:2011/15, K:2011/23 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 04.06.2012 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

—— • ——


Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS NO                  : 2012/22

KARAR NO             : 2012/22

KARAR TR             : 4.6.2012

(Ceza Bölümü)

ÖZET        : Asker kişi sanık hakkında “bilinçli taksirle yaralama” suçuna uygun eylemi nedeniyle açılan kamu davasının, suçun askeri suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması, davası ayrı yürüyen diğer sanığın terhis edilmesiyle askeri mahkemede yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmiş olması nedeniyle 353 sayılı Yasa’nın 12. maddesi uyarınca ADLİ YARGI yerinde görülmesinin gerektiği hk.                            

K A R A R

Davacı        : K.H.

Katılan        : Ö. U.

Sanık          : M. B. G.



  • O L A Y     : Isparta İç Güv. Eğt. Tatb. Mrk. 2. Tb. 3. Bl. Komutanlığı emrinde görevli sanık P. Uzm.Çvş. M. B. G.’in Isparta 30 Yataklı İaşeli Revir Baş-tabipliğinde Nöbetçi Uzman Çavuş olarak görevli olduğu 13.10.2008 günü, aynı Komutanlık emrinde görevli sanık Ulş. Er B. E. D.’nin de 018143 plakalı Land Rover ambulans aracının şoförü olduğu, 19:10 sıralarında nöbetçi doktorun U.B. isimli hastayı Isparta Asker Hastanesi Acil Servisine sevk etmesi ve ambulansla götürülmesini istemesi, sanık M. B. G.’i de araç komutanı olarak görevlendirmesi üzerine, kışla revirinden hastaneye doğru hareket ettikleri sırada, tanık beyanlarına göre aracın hız limitinin 20 km/saat olması gerekirken 50-60 km/saat olduğu ve tepe lambası ile sireninin açık olmadığı, bu sırada takımlar halinde gece eğitimi için kışla içersinde yürüyüş kolunda ilerleyen 40. P. Eğt. A. 2. Tb. 3. Bl. Komutanlığı personeli ile karşılaştıkları, havanın kararmış olması nedeniyle şoförün bölüğü geç fark ettiği ve hızı nedeniyle yavaşlayamadığı, karşıdan gelmekte olan bir aracın farlarının gözünü aldığı, bölüğün ise ambulansın sireni ve tepe lambası açık olmadığından arkalarından yaklaşmakta olan tehlikeyi fark edemediği, şoförün manevra yapmasına ve frene basmasına rağmen P. Er Ö. U.’a çarptığı, her iki bacağının kırılmasına sebep olduğu ve yaralamanın “hayat fonksiyonlarını ağır derecede etkileyecek nitelikte olduğu” nun belirtildiği, böylece araç komutanı olan sanık M. B. G.’in, memuriyet görevini ihmal, diğer sanık B. E. D.’nin bilinçli taksirle yaralama suçlarını işledikleri ileri sürülerek, sanık M. B. G.’in eylemine uyan 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 144. maddesi delaletiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257/2., sanık B. E. D.’nin eylemine uyan aynı Kanun’un 22/3, 89/1, 89/2-b ve 89/5. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 19.3.2009 gün ve E:2009/80, K:2009/251 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

  • Dağ Komando Okulu Ve Eğitim Merkezi Komutanlığı Askeri Mahkemesi,sanıklardan  M.B.G’in yüklenen eylem nedeniyle cezalandırılmasına, diğer sanık hakkında açılan kamu davasında ise, sanığın yargılama aşamasında terhis edilmiş olması ve yüklenen eylemin askeri suç olmaması nedeniyle adli yargı yerinde yargılanması gerektiği açıklanarak görevsizlik kararı vermiş, kararın sanık M. B. G. tarafından temyiz edilmesi üzerine, Askeri Yargıtay 2. Dairesi, katılan Ö. U.’ın araç şoförü olan sanık ile araç komutanı olan sanık M. B. G.’in ihmali eylemleri sonucunda meydana gelen trafik kazasında yaralandığının kabul edildiği dikkate alındığında, sanığın eyleminin yasal koşulları oluştuğu takdirde özel bir suç tipi olan “taksirle yaralamaya sebebiyet vermek” suçunu oluşturacağı, bu durumda 353 sayılı Yasa’nın 12 ve 17. maddeleri uyarınca davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği açıklanarak, hükmün suç vasfına bağlı görev ilişkisi yönünden bozulmasına karar vermiştir.

  • DAĞ KOMANDO OKULU VE EĞİTİM MERKEZİ KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 30.11.2011 gün ve E:2011/692, K:2011/371 sayıyla, bozma ilamında yazılı hususları tekrar ederek sanığı yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Isparta 1. Sulh Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

  • ISPARTA 1. SULH CEZA MAHKEMESİ:19.1.2012 gün ve E:2012/36, K:2012/32 sayıyla, sanıklardan B. E. D.’ye yüklenen eylemin taksirle işlenen suçlardan, sanık M. B. G.’e yüklenen eylemin kasıtla işlenebilen suçlardan olduğu ve bu iki suçun müştereken işlenemeyeceği, bu sanığın eylemi ile B.’ın eylemine katıldığı ileri sürülmekte ise de, adli yargı yerinde yolcu ya da yayalara öngörülen idari yaptırımlara ilişkin suçu oluşturabileceği, sanığın yolcu niteliğinde olduğu ve adli yargı yerinde üzerine yüklenebilecek bir suç olmadığı, araç komutanı olarak Askeri Ceza Kanunu’nda düzenlenen suç nedeniyle yargılamasının askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi üzerine, dava dosyası, kendisine gelmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler; Ali Cengiz ÖZBEK, Ahmet DURU, Ahmet KARADAVUT, Y. Sezai KARAA, Turgut SÖNMEZ, Haluk ZEYBEL’in katılımlarıyla yapılan 04.06.2012 günlü toplantısında;

  • I-İLK İNCELEME: Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

  • II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın adli yargı,  Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Filiz TÜRKOĞLU’nun davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir.

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar, 

c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.          

Aynı Yasa’nın 13.10.1996 gün ve 22786 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4191 sayılı Yasa’yla değişik 17. maddesinde; “askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer” denilmekte iken, maddenin "... ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması ..." tümcesi Anayasa Mahkemesi'nin 11.3.2000 gün ve 23990 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1.7.1998 gün ve E:1996/74, K:1998/45 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

Buna göre, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği açıktır. İptal kararı nedeniyle, sanık hakkında kamu davasının açılmış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.

353 sayılı Yasa’nın “Müşterek Suçlar” başlığı altında düzenlenen 12. maddesinde  "Askeri mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi kişiler tarafından bir suçun müştereken işlenmesi halinde eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı bir suç ise sanıkların yargılanmaları askeri mahkemelere; eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı olmayan bir suç ise adliye mahkemelerine aittir" denilerek, Askeri Ceza Kanununda yazılı olmayan bir suçun müştereken işlenmesi halinde sanıkların yargılamalarının adliye mahkemelerinde yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, dosya içinde mevcut dört kişiden oluşan idari tahkikat heyetince yapılan soruşturma sonucu düzenlenen idari tahkikat raporunda, sanık P. Uzm. Çvş. M.B.G.’in hız limitleri konusunda sürücüyü ikaz etmediği ve ambulans aracının esas güzergahını değiştirdiğinin tespit edildiğinin belirlendiği, bilirkişi raporunda ise, kazanın neden-sonuç ilişkisine bakıldığında, ambulansın hastaneye giderken siren ve tepe lambalarının yanmadığı ve hızlı olduğunun saptandığını, şayet aksi olsa idi gece karanlığında ışığın rahat görülebileceği ve sirenin duyulabileceği belirtilerek hız kuralına da uyulmadığı nedeniyle sanık M. B. G.’in ambulansın siren ve tepe lambalarının yakılması konusu ile hız sınırlarına uyulması konusunda araç şoförünü yeterli şekilde uyarmadığı için kusurlu olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.

Bu durumda, sanıklar M. B. G. ile B. E. D.’nin bilirkişi raporu ile tesbit edildiği şekilde kusurlu hareketleriyle, meydana gelen olaya sebebiyet vermiş olmaları, sanık M. B. G.’in eylemi ile sonuç arasında doğrudan doğruya ilişki bulunduğu da gözetildiğinde, eylemlerinin müşterek işlenmiş suç niteliğinde bulunduğu, sanığa yüklenen eylemin de bu suç kapsamında değerlendirilebileceği sonucuna varılmıştır.

Sanık B. E. D.’nin yargılama aşamasında terhis edilmiş olması nedeniyle sanıkların ortak kusurlarıyla Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş bulunan taksirli suçlarından dolayı, 353 sayılı Yasa’nın 12. maddesi uyarınca birlikte yargılanmalarının mümkün olup olmayacağının incelenmesi gerekmektedir.

Anılan Yasa’nın 12. maddesinde yer alan “bir suçun müştereken işlenmesi halinin, iştirak hükümlerini de içine almakla beraber daha geniş bir mana ifade etmesi, bir eylemin birlikte beraber işlenmesi, eylemi ile başka eylemlerin meydana gelmesine ve sonuçta bir eylemin oluşmasına ayrı ayrı kusurlarıyla birlikte sebep olan sanıklar arasında Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 8. maddesinde düzenlenen “bağlılık” durumunun da mevcut olması, ayrıca kusur derecelerinin belirlenmesinde, kanıtların değerlendirilmesinde, ceza miktarlarının saptanmasında çelişkilerin meydana gelmemesi bakımından da ortak kusurla birlikte işlendiği anlaşılan eylem nedeniyle sanıklar hakkında açılan kamu davalarının aynı yargı yerinde birlikte görülmesi, bu nedenle yüklenen suçun da askeri suç olmaması göz önüne alınarak 353 sayılı Yasa’nın 12. maddesi hükmü uyarınca sanıkların birlikte adli yargı yerinde yargılanmaları, bu nedenle Isparta 1. Sulh Ceza  Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.



SONUÇ     : Davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Isparta 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 19.1.2012 gün ve E:2012/36, K:2012/32 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 04.06.2012 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

—— • ——


Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS NO                 : 2010/95

KARAR NO            : 2012/93

KARAR TR             : 21.5.2012

(Hukuk Bölümü)

ÖZET        : Yatırım malları dolayısıyla tahakkuk ettirilen katma değer vergisinin, bu verginin fiilen indirilmesinin mümkün olacağı tarihe kadar ertelenebilmesinin teminatın verilmesi şartına bağlandığı, dolayısıyla, teminatın çözülebilmesi için yatırımcı firmanın vergiye tabi işlemleri nedeniyle vergi dairesine ödediği katma değer vergisi toplamının, ertelenen vergi miktarına ulaşması gerektiği, bu durumda teminatı verenin mutemet ya da yatırımcı firma olduğuna bakılmaksızın, kanunen öngörülen koşulun gerçekleşmesinin aranacağı nedeniyle adli yargı kararının KALDIRILMASI, hukuk ve usule uygun bulunan İDARİ YARGI kararının BENİMSENMESİ suretiyle HÜKÜM UYUŞMAZLIĞININ giderilmesi hk.

Yüklə 1,82 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin