2010 YÜksek lisans tez özetleri


Land Use Problems In Buyukçekmece Lake Watershed



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə9/30
tarix07.05.2018
ölçüsü1,75 Mb.
#50222
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   30

Land Use Problems In Buyukçekmece Lake Watershed

Main objective of this study titled “Land Use Problems In Buyukçekmece Lake Watershed” was to determine land use problems and measures that should be taken in order to conserve vegation, soil and water resources in the watershed.

Büyükçekmece watershed is one of the important watersheds providing fresh water for Istanbul.Also, the watershed is one of the most populated areas in Istanbul. Due to intensive and poor –organized urbanization, human impact on the lands has incraesed in the watershed.On the other hand, there is not a proper watershed management model to evaluate the balance between land use and conservation

Study watershed covers an area of 63.165 ha and 45.598 ha of it is composed of land capabilitiy classes of I-IV that suitable for agriculture. Based on actual land use data. Areas of the land used for cultivation and settlement are 44.036 and 5.761,63 ha,respectively. Main land use problem in the watershed is misues of arable land for residency. Compared to land use problems experienced in the other parts of Turkey, agricultural based pollution is the main problem in the watershed and water pollution should be taken under control in the watershed that is one of the main water resources for Istanbul.

Therefore, a watershed management plan should be developed focusing on mostly water quality and quantity in the watershed in order to utilize natural resources in the watershed at optimal level.

ERDENER Yücel

Danışman : Prof. Dr. Ahmet Hızal

Anabilim Dalı : Orman Mühendisliği

Programı : Havza Amenajmanı

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Ahmet HIZAL

Prof. Dr. Kamil ŞENGÖNÜL

Prof. Dr. Hakan ALTINÇEKİÇ,

Doç. Dr. Ferhat GÖKBULAK

Doç. Dr. Yusuf SERENGİL



Doğu Sapanca Havzasında Arazi Kullanım Sorunları

Sapanca Gölü, Sakarya ve Kocaeli illerinin içme ve kullanma suyu gereksinimlerini karşılamaktadır. Gölün, bu işlevini devamlı olarak sürdürebilmesi için havzasındaki arazi kullanma sorunlarının belirlenmesi ve su üretimine uygun bir şekilde çözümlenmesi gerekmektedir.

Yüksek lisans tezi olarak hazırlanan bu araştırma Sapanca Gölünün su sağlama işlevinin sürekliliğine katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır. Bu bağlamda, Sapanca Gölü havzasının %18 lik bölümünü oluşturan Doğu Sapanca Gölü havzasındaki (Araştırma alanındaki) arazi kullanma şekilleri incelenmek ve sorunları ortaya koymak amacıyla önceki çalışmaların verilerinden yararlanılmıştır. Bu kapsamda araştırma alanı 1947, 1972, 1981, 1995 ve 1997 yıllarının arazi kullanma şekilleri ayrıntılı olarak incelenerek sorunlar belirlenmiş ve çözüm önerileri ortaya konulmuştur.

Araştırmanın sonuçlarına göre; araştırma alanında su üretimini olumsuz yönde etkileyen en önemli sorun, havzada egemen olan ve havzanın %39,1’inde sürdürülen tarımsal faaliyetlere bağlı olarak meydana gelen şiddetli erozyon olaylarıdır. Bunun yanı sıra yerleşim ve endüstriyel alanların artmasına bağlı olarak geçirimsiz yüzeylerin artması, I. ve II. sınıf tarım arazisinin yapılaşmalar ile işgal edilmesi ve bataklıkların kurutulması diğer sorunlar olarak belirlenmiştir.

Bu sorunların su üretimine uygun olarak çözülebilmesi için; 1) tarımsal faaliyetlerin denetlenmesi ve bunların mutlaka erozyonu önleyici toprak koruma önlemleri ile birlikte yapılmasının sağlanması, 2) yerleşim ve endüstri tesislerinin VI. ve VII. sınıflara kurulmalarının temini, 3) uluslar arası anlaşmalara göre (bizim de dahil olduğumuz) bataklık alanların kurutulmasını önleyecek tedbirlerin alınması yerinde bir yaklaşım olabilir.

Problems Assocıated Wıth Land Use In Eastern Sapanca Lake Watershed
Sapanca lake meets water consumption of Sakarya and Kocaeli cities. For a sustainable water production from Sapanca lake, land use problems in the watershed should determined and then solved according to principals of water production.This study prepared as a master thesis aimed at making contributions for a sustainable water production from Sapanca lake. In this context, in order to evaluate land use types and determine problems associated with, eastern part of the watershed that covers 18 % of the Sapanca lake watershed was chosen as a study area and data from previous studies were used in this study. For this purpose, actual lands use types of 1947, 1972, 1981, 1995 and 1997 years were examined with details, land use problems were determined, and recommendations for solutions were made.According to result of the study, there are several problems in the study area. Soils erosion is the main problem in the study site and occurs mostly as a result of agricultural activities that take place in the 39.1 % of the watershed. Increase of impervious surfaces due to expansion of residential and industrial areas, occupation of I and II lands capability classes with constructions, and marshlands draining are other problems determined in the watershed.In order to solve these problems with respect to water production, agricultural activities should be controlled and soil conservation measures should be enforced together with these activities. Residential and industrial areas should be moved to lands in III and IV capability classes and marshlands should be protected for biodiversity of the site.

ÖNAL Pınar
Danışman : Yrd. Doç. Dr. Sultan BEKİROĞLU

Anabilim Dalı : Orman Mühendisliği

Programı : Ormancılık Ekonomisi

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Yrd. Doç. Dr. Sultan BEKİROĞLU

Prof. Dr. Ahmet TÜRKER

Prof. Dr. Ömer SARAÇOĞLU

Prof. Dr. Hakan ALTINÇEKİÇ

Doç. Dr. Kenan OK

Orman Köylerinde Orköy Tarafından Gerçekleştirilen Köy Kalkındırma Projelerinin Uygulama Sonuçlarının Araştırılması (Şile-İstanbul)

Kırsal kalkınma, Türkiye’nin çözümlemesi gereken önemli sorunlarından birisidir. Bu sorunu çözebilmek için ülkedeki çeşitli kuruluşlar çaba göstermektedir. Bu kuruluşlardan biri de Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı Orman Köy İlişkileri Genel Müdürlüğü (ORKÖY)’dür.

Genellikle marjinal araziler üzerinde kurulmuş olan orman köylerinde, verimli tarım arazileri bulunmadığı gibi, mevcut olanlar dağınık ve küçük ölçeklerdedir. Hayvancılık bakımından da sınırlı olanaklara sahip olduklarından, orman köylerinde yaşam tek seçenek olarak ormanlara bağımlı kalmaktadır. Bu nedenle ORKÖY, orman köylülerinin orman kaynaklarına olan bağımlılıklarını azaltmak amacıyla sosyal ve ekonomik nitelikli projeleri uygulamaya koymaktadır.

Bu çalışmada, İstanbul-Şile İlçesi’nde ORKÖY tarafından son 10 yılda (1999-2008) gerçekleştirilen sosyal ve ekonomik nitelikli köy kalkındırma projelerinin uygulama sonuçları araştırılmıştır. Çalışma kapsamına İstanbul-Şile İlçesi’ne bağlı 57 orman köyünden 30’u alınmıştır. İlgili köylerde ORKÖY, süt sığırcılığı (ekonomik nitelikli) ve güneş enerjisi ile su ısıtma tip projesi (sosyal nitelikli) olmak üzere iki çeşit proje uygulamıştır. Çalışma kapsamına alınan orman köylerinde istatistiki olarak hesaplanan örnek büyüklüğü (n=117) kadar sayıda ORKÖY kredisi almış orman köylüsüne düzenlenen anket formları uygulanmıştır. Söz konusu anket formlarındaki sorular orman köylerinin mevcut demografik, sosyal, ekonomik niteliklerini ve orman köylüsü olma memnuniyeti ile ilgili 10 hipotezi test edebilecek şekilde tasarlanmıştır. 50 adet sorudan oluşan anket formları denekler ile yüz yüze görüşme yöntemi uygulanarak gerçekleştirilmiştir. Anketlerden elde edilen bilgiler, yüzde hesabı ve khi- kare bağımsızlık testi, çapraz tablo, korelasyon ve regresyon analizi uygulanarak değerlendirilmiştir.

Bu araştırma ile söz konusu orman köylerinde ORKÖY kredisi kullanan orman köylülerinin demografik, sosyo-ekonomik yapılarına ve orman köylüsü olma memnuniyetlerine ilişkin çok sayıda sonuca ulaşılmıştır. Bu sonuçlardan en önemlileri şunlardır: -ORKÖY kredisi kullanan orman köylülerinin %81’i orman köylüsü olmaktan memnundur. -Sosyal nitelikli güneş enerjisi ile su ısıtma tip projesinden yararlanan deneklerin tamamı bu projeyi başarılı bulmaktadır. -Ekonomik nitelikli süt sığırcılığı kredisi alan deneklerin yalnızca % 44’ü bu projenin yeterli gelişme gösterdiğini düşünmektedir. -Ekonomik nitelikli ORKÖY kredilerinin miktarı (kişi/köy) ve düzeyi (TL/kişi) yetersizdir. -Ekonomik nitelikli proje çıktısı olarak üretilen sütün pazarlanmasında sorunlar yaşanmaktadır. Sonuç olarak, ORKÖY’ün araştırma alanında gerçekleştirmiş olduğu sosyal ve ekonomik nitelikli bu iki projenin orman köylüsü olma memnuniyetini artırdığı, yakacak odun tüketimini ve ısınma ve ısıtma giderlerini azalttığı söylenebilir.


Research Of The Results On The Vıllage Development Projects In Forest Vıllages By Orköy (Şile-İstanbul Case)

Rural development is one of the important problems that Turkey has to solve. Various organizations in the country make an effort to be able to solve this problem. One of these organizations is General Directorate of Forest -Village Affairs (ORKOY) connected with Ministry of Environment and Forestry.

As there aren’t any productive agricultural lands in small forest villages generally situated in marginal lands, current ones are also disorganized and small scaled. As they have limited opportunities in terms of animal breeding, the life in forest villages depends on forests as the only choice. Therefore, ORKOY puts the projects which have social and economic quality into practice to reduce the dependences of forest villagers to forest resources.

In this study, application results of village development projects having social and economic quality performed by ORKOY in Istanbul-Sıle town in the recent 10 years have been researched. 30 of 57 forest villages connected with Istanbul- Sıle town have been taken into the scope of the study. ORKOY has applied two types of the projects, one is dairy farming (having economic quality) and solar energy and the other one is water heating type project (having social quality) in the related villages. In forest villages taken into the scope of the study, questionnaire forms organized to forest villager who gets ORKOY loan up to the number as sample size (n=117) calculated statically have been applied. Questions in the questionnaire forms above mentioned are designed to be able to test the social, economic and demographic qualifications of the forest villager and 12 hypotheses related to satisfaction of forest villager. Questionnaire forms which consist of 50 numbers of questions are conducted by applying face to face method with experimental subjects. Information obtained from questionnaires has been evaluated by applying percentage calculus and chi square test, crosstab, correlation and regression analysis.

A great number of results have been reached concerning demographic, social-economic structures of forest villagers who use ORKOY credit in forest villages and satisfaction of being forest villager. The most important of these results are: %81 of forest villagers who use ORKOY credit are glad to use ORKOY credit. All the experimental subjects that benefit from solar energy with social quality and water heating type project find this project successful. Only %44 of experimental subjects that take the credit of dairy farming with economic quality think this project enough developed. The amount of ORKOY credits with economic quality (person/village) and level (TL/person) is inadequate. The problems occur in the marketing of milk produced as project output with economic quality. Consequently, these two projects having social and economic quality that ORKOY performed in research area can be said that they enhance the satisfaction of being forest villager and decrease wooden consumption and heating and calefaction costs.

AY Necmettin
Danışman : Prof.Dr. Tamer ÖYMEN

Anabilim Dalı : Orman Mühendisliği

Programı : Orman Entomolojisi ve Koruma

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr. Tamer ÖYMEN

Prof.Dr. Erdal SELMİ

Prof.Dr. Ferhat BOZKUŞ

Prof.Dr. Hakan ALTINÇEKİÇ

Yrd. Doç. Dr. Ali KÜÇÜKOSMANOĞLU


Türkiye Ormanlarında Yangınlarla Savaşta Uçak Ve Helikopterlerden Yararlanma Olanakları (Antalya Orman Bölge Müdürlüğü Örneği)

Türkiye’de 8.9 milyon hektarı verimli olmak üzere toplam 20,2 milyon ha orman alanı vardır. Ülkemiz ormanlar açısından zengin sayılabilecek bir ülkedir.Ancak son yıllarda, özellikle yaz mevsiminde orman yangınlarında görülen artış, uçak ve helikopterlerle havadan mücadelenin önemini her gün biraz daha arttırmaktadır.

Türkiye’de orman yangınları ile havadan mücadele ilk kez 1985 yılında Türk Hava Kurumu’nun 4 adet damp uçağı ve 1 adet keşif uçağı ile başlamıştır.1988 yılında Orman Genel Müdürlüğü’ne ait 3 adet S-355 Ecureuil (Sincap) ve 3 adet Dauphin (Yunus) olmak üzere 6 adet helikopteri, orman yangınlarında keşif ve gözetleme, personel ve malzeme nakli, havadan fotoğraf çekme, hasta ve yaralı taşıma, ormanda kaçakcılık ile mücadele hizmetlerinde kullanmaya başlamıştır.1995 yılında Rusya’dan 5 adet, 1996 yılında da 7 adet MI-17 helikopterleri ve 1996 yılında Kanada’dan uçuş sırasında suya inip kalkabilen ve alçalarak su alabilen 3 adet CL-215 ve CL-415 tipi amfibik uçak kiralanmıştır.1997 yılı sonunda S-365 Ecureuil tipi helikopterlerin Dauphin tipi helikopterlerle değişimi gerçekleşmiştir. 2009 yılından sonra da CL-215 tipi uçaklar tekrar kullanılmaya başlamıştır.

“Türkiye Ormanlarında Yangınlarla Savaşta Uçak ve Helikopterlerden Yararlanma Olanakları (Antalya Orman Bölge Müdürlüğü Örneği)” adlı Yüksek Lisans Tez çalışmasında öncelikle Dünyada orman yangınlarında kullanılan uçak ve helikopterlerin tipleri ve özellikleri, Türkiye’de orman yangınlarında hangi tip uçak ve helikopter kullanıldığı araştırılmıştır. Bu teorik bilgiler toplandıktan sonra uygulamaları görmek amacıyla hava araçlarıyla uçarak orman yangınlarını havadan izleme, yangın söndürme çalışmalarına katılma ve yangın yönetim sistemi içerisinde görev alarak aksaklıklar ile yapılan uygulamalar tarafımdan gözlenmiştir.

Bu çalışma kapsamında havadan uçak ve helikopterlerle yangın üzerine atılan su ve yangın geciktiricilerinin atılma usul ve teknikleri araştırılarak, hava araçlarının yangınlardaki başarıları ile ekonomik olup olmadıkları değerlendirilmiştir. Hava araçlarının tek başına yer ekiplerinin müdahalesi olmadan başarılı olup olamayacağı ile hava araçlarının yönetilme durumları irdelenmiştir.

Bulunan literatür çalışmaları sonucunda ülkemizde kullanılması gereken en uygun uçak tipinin arazi koşulları da dikkate alınıp kıyaslandığında seçilecek uçak ve helikopterlerin hızlı manevra kabiliyetinde, hava alanlarına her seferinde suyunu doldurmak için gidip gelmesine gerek kalmaksızın, deniz, göl, gölet ve barajlara alçalarak suyunu çok kısa süre içerisinde alabilen ve aldığı suyu hiç sızdırmadan yangın mahalline taşıyarak atabilen tipteki hava araçları kullanılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu hava araçları ikmal, personel, hasta ve yaralı taşıma, yangın içerisinde kalan personelin kurtarılması çalışmalarında da kullanılabilmelidir.

Antalya Orman Bölge Müdürlüğü’nün güney sınırlarını Akdeniz oluşturmaktadır. Yangına 1. derece hassas olan kıyı bandında hava araçlarının çok kısa sürede suyunu alabileceği ortam doğal olarak bulunmaktadır.

Antalya Orman Bölge Müdürlüğü’nde yapılan olduğu yangınla savaş çalışmaları ve uygulamaları incelenerek bu çalışmalarda uçak ve helikopterlerin konuşlandığı yerler, altyapı, personel ve yapılan uygulamalarda elde edilen sonuçlar tarafımdan çalışmalara katılarak incelenmiş ve toplanan bilgiler değerlendirilmiştir.

  

 
The Advantages Of Aırcrafts And Helıkopters Controllıng Forest Fıres In Turkey (A Case Study: Antalya Forest Enterprıses)



Turkey has 8.9 million ha productive forest out of 20.2 millions ha forest area. Our country can be considered as rich in terms of forest area. Fighting against forest fires which recently increased especially in summer is getting more and more important.

Aerial fire fighting is the use of aircraft and other aerial resources to combat forest fires. This technology has been introduced in Turkey a first time in 1985  by using fixed-wing airplanes (4 Dromader, 1 Cessna) with a capability to drop 800 to 1000 l of water. In 1988,  the General Directorate of Forestry has began to use 3 Ecureuil (Squirrel) and 3 Dauphin (Dolphin), all together 6 helicopters, in forest fire reconnaissance and surveillance, personnel and material transport, aerial photographing, carrying sick and wounded, and  as well as the fight against illegal forest use. Turkey rented from Russia 5 MI-17 helicopter in 1995 and 7 more in 1996. In addition, 3 amphibious planes of the types CL-215 and CL-415 were rented from Canada in 1996, which can alight on water and intake water by descending. At the end of 1997, the S-365 Ecureuil helicopter were exchanged by Dauphin types. Finally, since 2009, CL-215 amphibious aircrafts are in use again.

This master thesis entitled ”Figthing Against Forest Fires in Turkey by Using  Aircrafts and Helicopters” investigates what kind of aircrafts and  helicopters are used in the world and  in Turkey. Besides reviewing different sources of informations and the study of  this thesis included personal experiences in several applications like forest fire monitoring, fire extinguishing work, and any kind of problems arising during all those fire fighting activities.

In the frame of this research, the tools and the techniques of water dropping and smothering  process have been observed and evaluated their succses and efficiency as well as whether air crafts and the helicopters are enough without help of ground crews interference against forest fire.

The most appropriate aircraft type should be selected according to  their  abilities such as rapid maneuver, abilities to fill up water from the nearest water sources and without leaking sprinkle on the fire as quick as possible. Additionaly they should be used for the personnel transport, the sick and the wounded  and as well as rescue the people who surrounded by fire.

Southern part of Antalya Regional Forestry Directorate is Mediterranean Coast which makes naturally access in short time to fill up the water  for the aircrafts and the helicopters.

In this resarch figthing against forest fires and the applications in Antalya Regional Forest Directorate were examined  and, types as well as the techniques of aircrafts and helicopters have been investigated and the results have been evaluat

ALTUN ŞAHİN Damla
Danışman : Prof. Dr. Hüseyin DİRİK

Anabilim Dalı : Orman Mühendisliği

Programı : Silvikültür

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Hüseyin DİRİK

Prof. Dr. Ömer KARAÖZ

Prof. Dr. Kamil ŞENGÖNÜL Prof. Dr. Hakan ALTINÇEKİÇ

Doç. Dr. Alper H. ÇOLAK



Kazdağları’nda Açık Maden İşletmeciliğinin Koruma - Kullanma Dengesi Açısından Değerlendirilmesi İle İlgili Bir Modelleme

İnsan sağlığı ve refahı, sağlıklı ekosistemler tarafından sağlanan yaşam ve destek sistemlerine ve doğal kaynaklara bağlıdır.’ (USEPA, 1995)

Ekonominin en önemli sektörlerinden biri olan madencilik, ülkelerin sosyo-ekonomik gelişimleri için gerekli olan enerji ve sanayinin hammadde ihtiyacını karşılayan bir faaliyettir. Ülkelerin sahip oldukları doğal zenginliklere olan talepleri, artan nüfus ve gelişen teknoloji ile birlikte giderek artmış, madenlerin işletilmesi kaçılmaz olurken çeşitli ekolojik sorunlarını da beraberinde getirmiştir.

"Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu", Nisan 1987 tarihinde "Ortak Geleceğimiz" adlı raporu yayımlanmıştır. Bu raporda, giderek ağırlaşan çevresel sorunlar karşısında, insanlığın çıkış yolu olarak, çevresel gelişme ile ekonomik kalkınma arasında bir dengenin sağlanması ve gelişmenin "sürdürülebilir" olması gerektiği belirtilmiştir. Artan çevre sorunlarıyla birlikte faaliyetlerin beraberinde getirebileceği risklerin bilinmesi de önem kazanmıştır. Risklerin değerlendirilmesiyle ilgili ilk çalışmalar USEPA tarafından 1970’li yıllardan beri çeşitli konular üzerinde yapılmıştır. USEPA risk yönetimi ve süreciyle ilgili yayınlarda bulunmuştur (USEPA, 1989; 1991; 1992; 1994; 1995; 1996 a,b; 1997; 1998 a,b; 2000; 2004). Bu çalışmada milli park, önemli bitki alanı, tabiatı koruma alanı ve GEKYA (Gen Koruma ve Yönetim Alanları) statüleriyle koruma altında olan Kazdağları bölgesinde meydana gelebilecek olası madencilik faaliyetleri sonucunda oluşabilecek risklerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Baskı unsurları belirlenip, değerlendirme uç noktaları seçilerek, Kazdağları için kavramsal model oluşturulmuştur ve hipotez etki matrisi yardımıyla baskı unsurları önem derecelerine göre sıralanmıştır. Araştırma kapsamında, örnek alanlar için ekolojik risk değerlendirme matrisleri oluşturulmuş ve matrisler yardımıyla riskler değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda ulaşılan sonuçlar ve sonuçlara ait yorumlar aşağıda açıklanmıştır.

1. İncelenen örnek alanlardan 1., 2., 3. ve 4. alan için 85 etki belirlenmiştir. Fiziksel çevre elamanlarının en fazla etkiye maruz kaldığı görülmektedir. Toplamda fiziksel çevre için 48 etki tespit edilmiştir. Bunu sırasıyla 21 etkiyle sosyal çevre elemanları ve 16 etki ile biyolojik çevre elemanları izlemektedir. Bu örnek alanlar için belirlenen etkilerden 4 etki az, 29 etki orta, 15 etki yüksek ve 37 etki şiddetli değerli olarak belirlenmiştir. 5. örnek alan için 95 etki belirlenmiştir. Belirlenen 49 etki fiziksel çevre elemanları için belirlenmiş etiklerdir. Sonra sırasıyla 21 sosyal çevre elemanları etkileri ile 25 biyolojik çevre elemanları üzerinde belirlenen etkiler tespit edilmiştir. İncelenen son örnek alan belirlenen etkilerden 4 etki az, 31 etki orta, 18 etki yüksek ve 43 etki şiddetli olarak belirlenmiştir.

2. Kazdağları bölgesi ekolojik yönetim ana hedefleri olarak; Milli Park, Tabiat Koruma Alanı, Önemli Bitki Alanı ve GEKYA kapsamında biyolojik ve faunistik çeşitliliğin korunması ve alanın sahip olduğu doğal özelliklerden kaynaklı kültürel değerlerin korunması öngörülmüştür.

3. Kazdağları bölgesi ekolojik yönetim uygulama hedefleri olarak; alana özgü 23 endemik türün korunması, Avrupa ölçeğinde tehlike altındaki 35 bitki taksonunun korunması, mevcut kuş popülasyonun korunması, bölgenin zengin yer altı ve yerüstü kaynaklarının korunması, kültürel tarım alanlarının korunması ve WHO (World Health Organization-Dünya Sağlık Örgütü) tarafından onaylanan hava kalitesinin korunması öngörülmüştür.

4. Kavramsal model kapsamında baskı unsuru olarak; kimyasal maddeler; atıklar; gürültü-toz-hava kirliliği ve insan baskısı değerlendirme uç noktası olarak da; tarım alanları, flora ve orman varlığı, arazi şekli, hidrolojik yapı, hava kalitesi ve sosyal sorunları öngörülmüştür.

5. Hipotez etki matrisi sonucunda baskı unsurlarından atıkların (B2) 16 değerle en çok etki yaptığın belirlenmiştir. Daha sonra 15 değerle insan baskısı (B4), 14 değerle kimyasal maddeler (B1) ve 9 değerle gürültü, toz ve hava kirliliği (B3) sıralanmaktadır.

6. Belirlenen baskı unsurlarının, değerlendirme uç noktalarına yaptığı değişimlerin izlenebilmesi için çeşitli ölçüm önerileri getirilmiştir. Bunlar; ürün rantının izlenmesi ve toprak özelliklerinin ölçümü, vejetasyon yapısının izlenmesi, topografyanın ve yapay göl formasyonlarının izlenmesi, su seviyesi, debi ölçümü, kimyasal analizler ve izleme, SO2 ve NO2 ölçümleri ile yöre halkı üzerine etkileri, suni gelişim problemleridir.

Kazdağları bölgesi için yürütülen ekolojik risk değerlendirme çalışmasıyla, sorunlar ortaya konulmuş, kavramsal model oluşturularak daha sonraki çalışmalar için bilimsel bir altlık hazırlanmıştır. Bu altlık yönetim kararları arasında seçim yapılabilmesi için de bilimsel bir temel oluşturmaktadır.

A Modelling For Assessment Of Open Cast Mining In Ida Mountains In Terms Of Conservation And Usage Balance

Human health and welfare ultimately rely upon the life support systems and natural resources provided by healthy ecosystems.” (USEPA, 1995)

Mining, one of the most important sectors of the economy, is an activity that meets energy and raw material needs of industry which are necessary for socio-economic development of the countries. As population grows and technology advances, the demand of nations’ natural resources increases gradually. It becomes necessary to operate the mines and this brings a variety of ecological degradation issues.

The World Commission on Environment and Development, which is best known for developing the broad political concept of sustainable development, published its report Our Common Future in April 1987. In this report, it has been specified that ensuring balance between environmental development and economic development is needed and the growth needs to be "sustainable” as a way out for humanity in response to environmental problems which become increasingly severe. Defining environmental problems, involving pressing issues such as risks associated with industrial activities, has become important for the last few decades. The first studies about risk assessment were carried out on various issues since the 1970s by USEPA. It has made publications with regard to risk management and process. (USEPA, 1989; 1991; 1992; 1994; 1995; 1996 a,b; 1997; 1998 a,b; 2000; 2004). These publications form an important basis for risk analyses. In this study it has been aimed to identify the risks which may arise as a result of possible mining activities in Ida Mountains region which is under protection with its national park, important plant area, natural conservation area and GMZs (Gene Management Zones). In the research, ecological risk assessment matrices were created for the sample areas and the risks were evaluated with the help of the matrices. By specifying stressors and selecting assessment endpoints the conceptual model for Ida Mountains were created and assessment endpoints were prioritized with the help of the hypothesis effect matrix. In conclusion, the results and the interpretation of the results are explained as following:

1. 85 impacts have been identified for the 1st, 2nd, 3rd and 4th examined sample areas. It has been observed that the elements of the physical environment were exposed to the maximum effect. 48 impacts have been identified in total for physical environment. This is followed by the social environment elements with 21 impacts and biological environment elements with 16 impacts respectively. 4 of the impacts are ranked as minor, 29 of the impacts are ranked as moderate, 15 of the impacts are ranked as highvalue and 37 of the impacts are ranked as severe among the determined impacts for the sample areas. 95 impacts have been identified for the 5th sample area. 49 impacts have been identified for physical environment. This is followed by the social environment elements with 21 impacts and biological environment elements with 16 impacts respectively. 4 of the impacts are ranked as minor, 38 of the impacts are ranked as moderate, 15 of the impacts are ranked as high-value and 43 of the impacts are ranked as severe among the determined impacts in the last examined area.

2. As for main objectives of ecological management of Ida Mountains region; the conservation of biological and faunistic diversity and the conservation of cultural values as a consequence of natural features of the area have been envisaged in the scope of National Park, Natural Conservation Area, Important Plant Area and GMZs.

3. As for application objectives of ecological management of Ida Mountains region; preservation of 23 endemic species which are specific to the area, conservation of 35 plant taxon endangered within the European scale, protection of existing bird population, conservation of the region's rich underground and aboveground resources and protection of air quality approved by the WHO (World Health Organization) have been envisaged.

4. As for stressors for the conceptual model; chemical substances, wastes noise-dust-air pollution and human pressure have been identified. And as for assessment endpoints; agricultural areas, flora and forests, land type, hydrological structure, air quality and social issues have been envisaged.

5. By the result of hypothesis effect matrix, it has been evaluated that the stressorwastes (B2) has the maximum effect with the value of 16. This is followed by human pressure (B4) with the value of 15, chemicals (B1) with the value of 14 and noise- dustair pollution (B3) with the value of 9.

6. For monitoring of the changes made to the assessment endpoints by specified stressors, a variety of measuring proposals have been made. These are: monitoring of product rant and measuring soil properties, monitoring of vegetation structure, topography and artificial lake formation, water level and flow measurement, chemical analyses and monitoring chemicals, SO2 and NO2 measurements, effects on the local people and social problems of fading industrial towns.

By ecological risk assessment studies conducted for the Ida Mountains region, issues are specified and the help of establishing the conceptual model, a scientific base for further studies were prepared. This study may be used as a scientific basis to make a choice between a range of management decisions


Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin