Kadınlar Daha Çok İşsiz Bırakılıyor
AKP iktidarı kadın emeğinin ev içinde bedelsiz kullanımının bir benzerini özel sektörde “esneklik” adı altında kurumsallaştırma eğilimindedir. Kadınların esnek işgücü olarak piyasaya dâhil olmaları teşvik edilirken bir yandan da “annelik” tartışmaları ile kadınlar evde tutulmaya çalışılmaktadır. Önceki yıla göre işsiz sayısının arttığı son 3 yılda bu artışın içerisinde kadın oranının yüksekliği dikkate değerdir. TÜİK verilerine göre 2015 yılında ilave işsizlerin % 62’si, 2016 yılında % 58’i ve 2017 yılında ise % 85’i kadındır.
Türkiye'de 1999 yılında yüzde 36 olan kadınların işgücüne katılım oranı AKP hükümeti döneminde, 2005 yılında yüzde 23,3 ile en düşük seviyeleri gördü. 2006-2015 arasında sadece 8 puan yükselebildi.80 2018-2023 strateji belgesinde kadınların işgücüne katılımı en çok öne çıkan konulardan biridir. Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranı Haziran döneminde yüzde 34,6'dır ve yüzde 64,3 olan OECD ortalamasının oldukça altındadır.
“Kadın istihdamı projeleri” adı altında harcanan milyonlarca fona rağmen81 kadın işgücüne katılma oranının hala 1999 yılının altında olması, kadın işsizliğinin günden güne artması ve kayıt dışı/ücretsiz çalışan kadınların yoğunluğu fonların amacına uygun kullanılmadığını göstermektedir. Harcanan fon ile söz konusu projeler sonucunda ortaya çıkan kalıcı istihdam arasında bir bağlantı yoktur. Aynı bağlantısızlık İŞKUR mesleki eğitim kurslarında da mevcuttur. İşe yerleştirilen kursiyerin işsizlik fonuna maliyeti astronomik düzeylerdedir.
Bakanlık verilerine göre 422.898 kişi evde bakım aylığı almaktadır ve bu sayılar da istihdam oranlarına katılmaktadır. Özellikle kadınların işgücüne kısmi zamanlı çalışma üzerinden dâhil edilmesinin teşvik edilmesi buna örnek verilebilir. Bu yaklaşım emeklilik yaşının yükseltildiği, kadınların esnek, düşük ücretli ve güvencesiz istihdam alanlarına yönlendirildiği düşünüldüğünde; kadınların işgücündeki kırılgan konumunu değiştirmeyi ve kadınları toplumsal yaşamda güçlendirmeyi hedeflemekten uzaktır ve mevcut durumu kadın emeğinin sömürü alanını genişleterek yeniden üretmekte ve normalleştirmektedir.
2019 yılı bütçesinde kadınlara ayrılan bütçe kalemleri: 2008 öncesinde 150’den (Bu rakam 100 iken AKP döneminde 150’ye çıkarılmıştır) fazla kadın işçi çalıştıran işverenlerin işyerlerinde, 0-6 yaşındaki çocuklar için çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine yakın bir yurt ve kreş açmaları gerekmekteydi. 2008 yılında çıkarılan 5763 sayılı, İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla, emzirme odaları veya çocuk bakım yurdu (kreş) kurulabileceği gibi işverenlerin dışarıdan hizmet alabilmesinin (işçilerin çocuklarının kreş ücretlerini ödemeleri) yolu açılmıştır. Kreş yardımı ve işverenlere vergi muafiyeti gibi düzenlemeler ise kreşleri piyasalaştırmaktadır.
İşgücüne yeni dâhil olan kadınların önemli bir bölümü özellikle kriz ve OHAL döneminde işsiz kalmaktadır. OHAL döneminde, genellikle tüm kriz dönemlerindeki eğilimin bir benzeri olarak en çok kadın işsiz sayısının arttığı (artışın % 69’u kadın), krizin en çok kadın ve gençleri işsiz bıraktığı ifade edilmelidir.
Ulusal İstihdam Stratejisi’nde sosyal yardımların 2002 yılında yüzde 0,5 iken, 2012 yılında yüzde 1,4’e yükseldiği belirtilmektedir. Hükümet, yardımları lütuf gibi dağıtmakta, toplumda minnet ve borçluluk hissi yaratmaya çalışmakta, yoksulluğu perdelemektedir. Sosyal yardımlardan yararlanmak isteyen kadınlar, sürekli kurum ve vakıfları dolaşmak durumunda bırakılmaktadır. Başvuru sahiplerinin %80 civarı kadındır. Sosyal Yardımlar kapsamında bu yıl 50,8 milyar kaynak ayrılmıştır.
Türkiye, AB ve OECD ülkeleri içerisinde kadın işgücüne katılma oranı, kadın istihdam oranı en düşük ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye’de kadın emeğinin koşulları özetle; tarımsal alanda, kayıt dışılığı ve hatta ücretsizlik oranı yüksek bir istihdamdır. Türkiye’de her 100 kişiden 50’si kadın iken işgücünün sadece yüzde 33’ü, istihdamdakilerin sadece yüzde 31’i kadındır. Ancak işsizlerin yüzde 44’ü, işgücü dışındakilerin ise yüzde 72’si kadındır.
İstihdamda görünen 9,1 milyon kadının yüzde 26’sı ücretsiz işlerde, yüzde 43,4’ü sigortasız işlerde çalışmaktadır. İşverenlerin yüzde 92’si erkektir. SGK verileriyle kadınların daha düşük ücretlerle çalıştırıldığı bilinmektedir. Kamu da bile kadın erkek ücretleri arasında farklılıklar ve eşitsizlikler mevcuttur. Hiyerarşi yükseldikçe kadın oranı azalmaktadır. Kamu idarelerinin üst yönetimlerinin yüzde 95’i erkektir.82
İşyerinde ve Her Alanda Kadına Yönelen Eril Şiddet Kadın İstihdamını kısıtlıyor
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) bu yıl açıkladığı ve aşağıda özeti sunulan metin kadın istihdamının sadece istihdam politikaları ile ilerletilemeyeceğini ve bütüncül bir kadın bakış açısıyla ele alınması gerektiğini göstermektedir. İSİG’in açıklamasına göre;
Türkiye’de kadına yönelik bir ekonomik şiddet olarak 10 kadından yalnız 3’ü ekonomik yaşama dâhil olabilmektedir. 4 kadından biri ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır. Bu ekonomik şiddet barajını aşıp çalışan kadınlar ise geçici ve güvencesiz işlere mahkûm edilmektedir. Kadın işçilerin neredeyse yarısı kayıt dışı çalıştırılmaktadır. Kadın emekçiler erkeklere oranla daha az ücret almakta ve daha kötü koşullarda çalıştırılmaktadır.
İşyerinde kadına yönelik şiddetin ana nedenlerinden birisi, kadın işçilerin toplumsal cinsiyet rolünün işyerinde de devam etmesi iken, bu eşitsiz konumun kadını yönlendirmek istediği güvencesiz emek de bu şiddetin diğer başlıca sebebidir. Geçtiğimiz yıllar boyunca kadın istihdamının giderek artan biçimde geçici, güvencesiz, kayıt dışı işlerde yoğunlaşmasına yönelik politikalar, işyerinde kadına yönelik şiddetin artmasının en önemli zeminlerinden biri.
Eril Çalışma Ortamı da Bir Şiddettir: Kadınlar için işyerleri giderek artan bir biçimde kadına yönelik toplumsal şiddetin yeniden üretildiği ve daha da katmerleştiği alanlar haline getiriliyor. Kadın emekçiler işyerlerinde; ayrımcılık, fiziksel şiddet, sözsel şiddet, duygusal şiddet, cinsel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet ve mobbing yoluyla şiddete uğramaktadır.
İşyerinde kadına yönelik şiddeti en çok patronlar, erkek amirler ve iş arkadaşları uygulamaktadır. Kimi zamansa bu şiddet -özellikle hizmet sektörü gibi sektörlerde- müşteri, hasta gibi dışarıdan biri tarafından da uygulanmaktadır. Bu gerçeklere rağmen Türkiye’de işyerinde kadına yönelik şiddete karşı herhangi bir etkin yasal korumanın olmaması başka bir sorundur.
Hükümet Politikaları İşyerinde Kadına Yönelik Şiddeti Artırıyor: İşyerinde kadına yönelik şiddet, kadın emeğine yönelik politikalarla son yıllarda daha da vahim bir hal aldı. Ulusal İstihdam Stratejisi’nde ana hatları çizilen kadın istihdam politikası; ardından yasal düzenlemeler ve politika belgeleri kadın işçileri an be an daha kötü çalışma koşullarına ve işyerlerinde daha eşitsiz bir konuma sürükledi. Kayıt dışı, ucuz, güvencesiz işlerin belkemiği, kadın emeği üzerine kurulurken kadınların örgütlenme ve haklarını savunma olanakları her geçen gün daha da kısıtlandı, bu da işyerinde kadına yönelik şiddetin daha da artmasına neden oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2016 yılı 8 Mart’ında yaptığı konuşmasında “Açık söylüyorum bana göre kadına en büyük zararı hayatı ekonomik özgürlük parantezine mahkûm eden anlayış vermiştir” sözleri iktidarın kadın istihdamına yönelik politikaların; dolayısıyla işyerlerinde kadına yönelik şiddetin de bir dayanağını oluşturmaktadır. Kadın istihdamı, yalnızca kadınların istihdama dâhil oluşunu temel alan bir devlet politikası üzerinden yürütülmekte; dahası güvencesiz, geçici, yarı-zamanlı, ucuz işlerin belkemiği doğrudan kadın emeği üzerinden kurulmaktadır. Bu durumda kadın istihdamındaki görece artış yanıltıcıdır; kadın istihdamında artış olarak sunulan durum, kadın işçilerin geçici işlerde, daha sağlıksız koşullarda çalışmasına ve iş kazalarına zemin hazırlamaktadır.
Kriz Dönemleri Kadın Emekçiler İçin Daha Çok Şiddet Demek: Esnek, ucuza ve daha çok sömürülerek çalıştırılan kadın emekçiler, kriz dönemlerinin en çok tehdit edilen, en çok işten atılan kesimidir. İşten çıkarılma tehdidi en çok kadın işçiler bakımından yeni bir şiddete dönüşmektedir.
Kriz döneminde artan kayıt dışı çalışmadan da en çok kadınlar etkilenmektedir. İşsizlik oranlarının yüksekliği güvencesiz çalışmayı daha da artırmakta, bu durum kadın emeğinin hem çalışma koşulları bakımından hem de ücret, sigorta gibi haklar bakımından hızla çalışma yasalarının kapsamı dışına itilmesini beraberinde getirmektedir.
Kadın Cinayetleri İşyerlerine Taşınıyor: Kadın iş cinayetleri, kadın emek sömürüsünün ve kadına yönelik şiddetin işyerinde kadın emekçilerin hayatını nasıl etkilediğini gösteren en somut halidir.
2018’in ilk 10 ayında en az 92 kadın emekçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir. Ölenlerden 10’u göçmen kadınlardı, 7’si ise çocuk yaştaydı. Kadın iş cinayetlerinin 7’si Antalya’da, 7’si Aydın’da, 7’si Bursa’da, 6’sı Kocaeli’de ve 6’sı Şanlıurfa’da yaşandı. Kadın iş cinayetlerinin yüzde 51’i trafik ve servis kazaları sebebiyle yaşandı. Trafik ve servis kazaları başta tarım olmak üzere güvencesiz işlerdeki en önemli iş cinayeti sebeplerinden birisidir. Bu sebeple yaşanan iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin ağırlıklı kısmı kamyon, traktör ya da minibüslerle tarlalara taşınan tarım işçisi kadınlardır. Ezilme-göçük ve yüksekten düşme de kadın iş cinayetlerinin diğer başlıca nedenlerindendir.
En fazla kadın iş cinayeti tarım-orman işkolunda gerçekleşti. Toplam iş cinayetlerinin yüzde 52’si bu işkolunda gerçekleşirken, tekstil-deri işkolunda ve ticaret-büro işkollarında toplam ölümlerin yüzde 9’u gerçekleşti. En çok kadın emekçinin yaşamını yitirdiği diğer işkolları ise yüzde 8 ile sağlık işkolu, yüzde 7 ile konaklama işkolu oldu. Son yıllardaki kadın iş cinayetlerinde, kadın işçinin işyerinde ya da iş yolunda bir erkeğin şiddeti sonucu ölümlerindeki artış dikkat çekicidir. 2018’in ilk 10 ayında yaşanan kadın iş cinayetlerinden 5’inin nedeni kadınların işyerindeki ya da işyerine dışarıdan gelen bir erkek tarafından katledilmesi ya da cinsel ve fiziki şiddet görmesidir. Bu durum işyerlerinin özellikle kadınlar bakımından güvensizliğini göstermeye yetmektedir.
2018’in ilk 10 ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren kadın işçilerin isimlerini saygıyla anıyoruz.
Dilek Can, Nazlı Çınar, Nazlı Ünal, Gül Kibar Duran, Nuray Deveci, Zühre Kurt, Hülya Demirkıraner, Necla Davulcu, Suna Yazıcıoğlu, Gizem Altunoğlu, Sümeyye Onay, Cansu Aklık, Nurcan Eres, Fatma Mılla, Sariye Diker, Fatma Çoban, Luıza Khatueva, Serap Ortakçı, Nihal Kasapoğlu, Ayçan İbrahim, Kefa İbrahim, Makbule Ünlü, İlknur Mehmetalioğlu, Havva Peker, Hatun Üstün, Ayşe Kork, Melihat Aytekin, Fadime Sarıoğlu, Hatice Bilgin, Bahtınur Bora, Gülizar Karaman, Zeynep Gündüz, Aleyna Hatun Budanır, Sevgi Gökçe, Hüsniye Celaz, Siyte Ali, Nadiye Bekçi, Dilek (Jiyan) Dayar, Tuğçe Kara, Tuğba Yıldırım, Gül Abdu, Badiea Muhammed, Ayşe Öztürk, Ümran Karadaş, Özlem Çağlayan, Leyla Çiçek, Fatma Seriner, Hacer Tülü, Naciye Çalışkan, Melahat D., Hadiye Öztürk, Mahiye Çetin, Nurhan Doğan, Şule Çet, Kezban Avcı, Züleyha Koymatoğlu, Nuran Demircioğlu, Saliha Aybüke, Burcu Aslan, Hediye Emre, Saime Tekin, Müesser Dursun, Aysel Özdemir, Lale Yıldırım, Merve Çavdar, Betül Altıntaş, Esma Başkurt, Ümmü Uçar, Büşra Mutlu, Döndü Arpaguş, Beril Gebeş, Melike Kuvvet, Eda Uslu, Yryskul Zheenbek Kyzy, Raziye Topçu, Ayşe Saylan, Leyla Saylan, Nimet Saylan, Selvi Balakan Mürüvet Özge, Özlem Gültekin, , Ayfer Altuner, Melek Korkut, Elif Özdemir, Büşra Boyacı, Feray Günay, Seher Kök, Meryem Çam...
Dostları ilə paylaş: |