23 Haziran 2014
“Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Yerel ve Ulusal STK’ların Kapasitesinin Güçlendirilmesi” Çalıştayı
Emniyetteyim Projesi Açılış Konuşması
Sayın Vekillerimiz,
Sayın Rektör Danışmanımız Prof.Dr.Çiğdem Kayacan,
Sayın Öğretim Üyelerimiz,,
Sayın Konuklar ve Basın Mensupları,
Emniyetteyim Projemizin Çalıştay programı açılışına hoşgeldiniz.
Kadına yönelik şiddeti önlemek ve ortadan kaldırmak amacıyla yapılan çalışmalara, İstanbul Üniversitesi KSAUM olarak, birincil işlevimiz olan eğitim yoluyla katkıda bulunmak üzere biz de bu çalışmada sorumluluk üstlenmiş bulunuyoruz.
Bu proje niye var? Biz KSAUM olarak bu projede niye varız?Bu projenin önemi nedir?
Ben de sizlere kısaca bu sorularını cevaplarını kısaca vermeye çalışacağım.
Artık hepimiz biliyoruz ki, kadına yönelik şiddet dünyanın her yerinde farklı dil, din, sınıf ve etnik gruplara mensup kadınların yaşadıkları ortak bir sorundur.
Bu konuda yapılan çalışmalar gösteriyor ki, Ruanda’dan İsveç’e İngiltere’ye, Arjantin’den Ürdün’e Avustralya’ya dünyanın her yerinde kadınlar sadece kadın olmalarından dolayı ailede, işyerinde, sokakta ya da eğitim kurumlarında fiziksel, cinsel, ruhsal, duygusal ya da ekonomik şiddete maruz kalıyorlar.
Dünyada 1960’lı yıllar sonrasında, Türkiye’de de 1980’li yıllar sonrasında, kadına yönelik şiddet tanımlanmış, ayrıntılandırılmış ve kadınların en temel insan haklarının ihlali sayılmıştır.
Uluslararası ve ulusal nitelikli kadın hareketinin ve kadın örgütlerinin çabasıyla dünyanın gündemine giren kadına yönelik şiddetin, kadınlar için bir kader olmadığı ve giderek kamu sağlığını tehdit eden bir toplumsal sorun olduğu konusunda artık herkes hemfikir.
Tanım
BM, Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Birliği gibi Türkiye’nin de üyesi olduğu uluslararası kuruluşların hemen hepsinin metinlerinde, kadına yönelik şiddet tanımlanmıştır.
Örneğin, BM’in 1993 yılında kabul ettiği Kadınlara Yönelik Şiddet’in Önlenmesi Bildirgesi’nde,
“Kamusal ve özel alanda gerçekleşen, kadınların fiziksel, cinsel, duygusal zarar görmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlanması muhtemel olan, her türlü cinsiyet temelli şiddet eylemi veya bu eylemin yapılacağına dair tehdit ya da zorlama ve keyfi olarak özgürlüğün kısıtlanması“
olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanım, BM’ den Dünya Sağlık Örgütü’ne ya da AB’ne kadar birçok uluslararası kuruluş metninde benzer biçimde yer almaktadır.
Şiddet verileri:
Kadına yönelik şiddete ilişkin verilere kısaca bir gözattığımızda, bu şiddetin dünyada ve kendi ülkemizde ne kadar yaygın, evrensel ve adeta doğallaştırılmış bir olgu olduğunu görmek mümkün:
Örneğin, sadece basına yansıyan ve kayıtlara geçen olaylar üzerinden bir kaç rakam verecek olursak:
Türkiye’de 2013 yılında,
214 (bazılarında 268) kadın, erkek tarafından öldürülmüş,
167 kadın tecavüze uğramış,
241 kadın ağır biçimde, fiziki şiddet görmüş,
161 kadın tacize uğramış.
Bu kadınların % 66’sı kocası ya da sevgilisi tarafından öldürülmüş,
%15’i boşanmak istediği için öldürülmüş,
%13, 5’i şiddet gördükleri için şikayetçi olduğu ve koruma kararı çıkarttığı halde öldürülmüş.
Bu veriler dahi bizlerin eğitim kurumları, stk’lar ve emniyet kurumları olarak kadına yönelik şiddetin konuşulması, önlenmesi ve maruz kalanların desteklenmesi gibi sorunu çevreleyen bütün boyutların bütünsel bir perspektif içinde ele alınmasının aciliyetini gösteriyor.
Yasalar ve düzenlemeler:
1980’lerden bu yana gündeme taşınan ve 2000’li yıllardan bu yana da yenilenmiş olan yasalar ve kurumlar düzeyinde gerçekleştirilen yeni düzenlemelerle,
kadına yönelik şiddetle mücadelede pek çok somut adım atılmaya başlanmıştır. Örneğin, Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Ailenin Korunmasına Dair Kanun yenilenmiş,
ayrıca,
Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun
kurulması bu tarz çalışmaların yaygınlaştırılması konusunda referans teşkil etmiştir. Zira, bu Komisyon’un hazırladığı rapora göre,
kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda kamu teşkilatlarına görev ve sorumluluklar yüklenmiştir.
Buna göre, özel olarak da,
kolluk kuvvetlerinin eğitim programlarında kadın ve çocuklara karşı yaklaşım konusuna yer verilerek, memurların kadın ve çocuğa yönelik şiddet konusunda özel eğitim almaları öngörülmektedir.
Bu bağlamda, şiddete maruz kalan kadınlar için ilk başvuru yeri olan polis merkezlerindeki kolluk personelinin kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet, toplumsal cinsiyet eşitliği, şiddet mağdurlarına nasıl yaklaşılması gerektiği, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun ve diğer ilgili kanunların uygulanmasıyla ilgili farkındalık ve duyarlılık geliştirmeyi amaçlayan eğitim programları oluşturulması önerilmektedir.
Başka eğitimlerin yapılmakta olduğunu da biliyoruz.
Örneğin, kadına yönelik şiddetle micadelede çeşitli sivil toplum kuruluşları ve Türkiye’de çalışmaları olan UNDP, BM Nüfus Fonu gibi uluslararası kuruluşlar tarafından emniyet ve ordu mensupları, din görevlileri ve hukukçular gibi cinsiyetçi kodların ortadan kaldırılmasında büyük önem taşıyan gruplara yönelik eğitimler verilmiştir ve halen de devam etmektedir.
Elbette ki bu çabaların ve eğitimlerin toplumsal dönüşüme yansıması uzun zaman almaktadır ama, yıllar içinde ortaya çıkan, yetersiz de olsa değişimleri izlememiz mümkün.
Tam da bu bağlamda İstanbul Üniversitesi olarak biz de asıl faaliyet alanımız olan eğitim eğitim yoluyla, bu konuda kurum olarak 25 yıldır ürettiğimiz, biriktirdiğimiz ve uzmanlaştığımız akademik bilgi birikimi ve deneyimi ile kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik çalışmaların içinde olmayı temel sorumluluk alanlarımızdan biri olarak kabul ediyoruz.
Elbette ki
KSAUM, Türkiye’de Üniversiteler bünyesinde ilk olarak açılmış olan bir Kadın Araştırmaları ve Uygulamaları Merkezi olarak, yüksek lisans araştırmaları, tezleri, konferansları, kamu ve sivil toplum kuruluşlarına yönelik danışmanlık ve eğitim hizmetleri gibi pek çok alanda hem kadına yönelik şiddetle ilgili hem de kadınların yaşadıkları her türlü soruna dair farkındalık yaratma, görünür olmasını sağlamak gibi pek çok faaliyet de zaten bulunuyor.
Örneğin bunlardan biri de,
Önümüzdeki Kasım ayı içinde gerçekleştireceğimiz,
Toplumsal cinsiyet duyarlılığı ve farkındalığı konusunda toplumu bilinçlendirme eğitimlerine, üniversitemiz bünyesindeki kadın erkek bütün personelimize açık olan,
Toplumsal Cinsiyet Duyarlılığı Eğitimi’ dir.
Niye biz bu projede varız sorusunun cevabı tam da bu noktada ortaya çıkıyor.
İstanbul Üniversitesi, KSAUM olarak ataerkil toplumun özel olarak kadını ikincilleştiren ve ezen yapısını hem evrensel hem de yerel kodları ve mekanizmaları içinde ele alarak ortaya koyan ve çözüm üretmeye çalışan bir yaklaşıma sahip olmak varoluş koşullarımızı oluşturuyor.
Bu konuda akademik bilgi üretmek ve öğretim faaliyeti birincil olmakla beraber tek işlevimiz bu değil kuşkusuz.
Bununla beraber, sivil toplum ve kamu alanında faaliyet gösteren bütün birey ve kurumlarla ürettiğimiz bilgiyi eğitim yoluyla paylaşmak, bu bilgileri işlevsel kılmak, İstanbul Üniversitesi’nin kamu yararına öncelik verme yaklaşımın da bir sorunucudur.
Nitekim,
KSAUM’un amaçları arasında yer alan,
“Toplumsal cinsiyet ve kadın sorunları alanında ulusal ve uluslararası düzeyde bilimsel araştırmalar ve uygulamalar yapmak, akademik ve toplumsal nitelikli etkinlikler düzenlemek, eğitim çalışmalarında bulunmak, projeler geliştirmek, ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak ve danışmanlık hizmetleri sunmaktır.”
Bu çerçevede, Merkezimizin kuruluşunun 25.yılında, bu önemli projeye, eğitim ve danışmanlık sorumluluğunu üstlenerek katkı vermek bizim için ayrıca bir onurdur.
Soyuttan Somuta
KSAUM’un kurulduğu dönemden bu yana, gerek eğitim programı, gerek çalışılan konular gerekse kamu alanında sözedilen kadın sorularının ‘kadın sorunu diye bir şey var’ gibi soyut bir içerikten artık, ‘kadına yönelik şiddetin önlenmesi’ amacıyla ayrıntılandırılmış somut bir içeriğe kavuşması da çeyrek yüzyıllık bir tarihin nasıl fark yarattığını, bize göstermektedir.
Bu konuda başka illerimizde de eğitim çalışmalarının da yapıldığını biliyoruz.
Ancak Emniyetteyim Projesini diğerlerinden farklı kılan, eğitim alacak grubun Polis Okulu olması; yani, gelecekte toplulumumuzun emniyetiyle ilgili önemli pozisyonlara gelecek olan emniyet görevlilerinin, kadına yönelik şiddetle ilgili duyarlılık ve farkındalık eğitimi almaları, bu meselenin ortadan kaldırılması, en azından caydırılmasında kilit önem taşıyan noktalardan biridir.
Sözün kısası,
Biz İ.Ü. KSAUM olarak içinde olduğumuz Emniyetteyim Projesinin hazırlanması, oluşturulması ve gerçekleştirilmesinde başından itibaren özveri, azim ve kararlılık içinde olduğunu bildiğimiz,
Başta Rektörümüz Sayın Profesör Doktor Yunus Söylet olmak üzere tüm proje ekibine çok teşekkür ediyoruz.
Sevgi Uçan Çubukçu, Ph.D.
Associate Professor of Political Science and Women's Studies
Director of Women's Research and Education Centre
Dostları ilə paylaş: |