[1]- Enbiyâ, 48.
[2]- A'râf, 7.
[3]- Kâria, 5.
[4]- Biharu'l-Envar, c.7, s.243-247.
[5]- age, c.7, s.248.
[6]- Biharu'l-Envar, c.7, s.243.
[7]- age, s.252.
[8]- Mefatihu'l-Cinan.
38. Ders: Kıyamette Nelerin Hesabı Sorulacaktır?
Kıyamet günü; hakkında soru sorulup hesabı istenecek şeyler gayet önemli ve bunlara gereken dikkatin gösterilmesi gayet yapıcıdır.
İmam Rıza (a.s) ataları vasıtasıyla İmam Ali'den rivayetle Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu söyler:
İnsanlara sorulacak ilk soru, biz Ehlibeyt'in sevgisidir.[1]
Ebu Basir, İmam Muhammed Bâkır'ın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Hesabı sorulacak olan ilk şey namazdır; namazı kabul edilenin diğer ibadetleri de kabul edilecektir.[2]
Yukarıda aktardığımız iki hadisin ilki inanç, ikincisi amelle ilgili ilk soruyu göstermektedir.
İmam Cafer Sâdık (a.s) yüce Allah'ın "Şüphesiz, kulak, göz ve kalp için sorumluluk vardır." buyruğunu tefsir ederken şöyle diyor:
Kulağın duyduğu, gözün gördüğü ve kalbin bağlanıp tutku duyduğu şeylerin hesabı sorulacaktır![3]
İmam Cafer Sâdık'tan (a.s) Sevgili Peygamberimizin (s.a.a) şu hadisi rivayet edilmiştir:
Yüce Allah'ın huzuruna ilk çıkacak olan, benim. Ardından, Allah'ın kitabı benim huzuruma gelir, sonra Ehlibeyt'im, ondan sonra da ümmetim benim huzuruma gelirler. Onlar hazır bekler ve Rabbim ümmetten "Benim kitabım (Kur'ân) ve Peygamber'inizin Ehlibeyt'ine nasıl davrandınız?" diye sorar.[4]
İmam Musa Kâzım (a.s) ataları vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (s.a.a) şu hadisi aktarır:
Kıyamet günü hiç kimse şu dört soruya cevap ver-meden yerinden kıpırdayamaz: Ömrünü hangi yolda harcadığı, gençliğini nasıl geçirdiği, kazandığı mal-mülkü nasıl elde ettiği ve nelere harcadığı ve biz Ehlibeyt'in sevgisi.[5]
[1]- Biharu'l-Envar, c.7, s.260.
[2]- age, c.7, s.267.
[3]- Biharu'l-Envar, c.7, s.267.
[4]- age, c.7, s.265.
[5]- age, c.7, s.258.
Kıyamet Günü Herkesten Kul Hakkı Sorulacaktır
Hesabı çok dakik ve çetin olan sorgu-suallerden biri de kul hakkı, yani insanların birbiri üzerindeki hak ve sorumluluklardır. Bu hak ve hukuku bizzat sahibi affetmedikçe Allah affetmeyecektir. Bu konuda pek çok hadis vardır, birkaçını aktaralım:
İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
…Bağışlanmayacak olan günah, kulların birbirlerine yaptıkları zulüm ve haksızlıktır. Biliniz ki yüce Allah bir elin diğerine vurması kadar bile olsa kıyamet günü, hiçbir zalimin işlediği zulmü affetmeyeceğine dair kendi izzet ve celaline yemin eder. Öyle ki kimsenin diğerinde zerrece hakkı kalmayacak şekilde yüce Allah hak sahiplerinin bütün haklarına kavuşmalarını sağlayacaktır.[1]
Yine İmam Ali (a.s) şöyle anlatıyor:
Bir gün Resulullah (s.a.a) namazdan sonra cemaate dönüp "Aranızda Neccaroğulları'ndan olan var mı?" diye sordu ve ekledi: "Arkadaşları cennet kapısının önünde zindan olmuş (cennete girmesine izin veril-miyor)… Falan Yahudi'ye üç dirhem borcu varmış, üstelik kendisi şühedadan biri![2]
İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyuruyor:
Allah yolunda öldürülmek, borçtan başka bütün günahların kefaretidir. Zira borcun kesinlikle kefareti yoktur ve mutlaka ödenmesi gerekir. Bir arkadaşı da ödeyebilir veya alacaklı alacağından vazgeçip bağışlayabilir.[3]
Bir gün Hz. Resulullah (s.a.a) cemaate "Fakir ve müflis kimdir, bilir misiniz?" diye sordu, cemaat "Biz malı-mülkü olmayana müflis deriz." deyince Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:
Benim ümmetimin müflisi namaz, oruç ve zekât gibi ibadetlerini yerine getirmiş olarak mahşere girdiği hâlde, dünyada şuna buna küfrettiği, iftira yaktığı, kimilerinin malına mülküne tecavüz ettiği ve bazı insanlara dayak attığı için onları razı etmek amacıyla bütün iyilik ve hasenatını onlara dağıtan ve hasenatı bittiğinde hak sahiplerinin günahlarının bir kısmını üstlenerek onların rızasını alıp ateşe atılan kimsedir![4]
İmam Cafer Sâdık (a.s) şöyle buyurur:
Biliniz ki hiç kimse zulmederek bir hayra vara-maz. Biliniz ki zalimin mazlumdan zulümle aldığı maldan çok daha fazlasını, mazlum, zalimin dininden alacaktır.[5]
[1]- Mead, Muhammed Taki Felsefi, c.3, s.172, el-Kâfi'den iktibasla.
[2]- Mead, M. Taki Felsefi, c.2, s.194, Tebersi'nin İhticac'ından.
[3]- age, s.195, Vesailu'ş-Şia'dan iktibasla.
[4]- age, c.3, Müsned-i Ahmed'le Sahih-i Müslim'den iktibasla.
[5]- age, el-Kâfi'den iktibasla.
Dünya ve Ahiret Sıratı Nedir?
"Sırat"ın kelime anlamı yol, yordam demektir; Kur'ân ayetleri ve Ehlibeyt hadislerindeki deyim ve ıstılah anlamı ise dünyevî ve uhrevî sırat olmak üzere iki türlüdür:
Dünya Sıratı: Kurtuluş, saadet ve felah yolu demektir. Nitekim Kur'ân'da şöyle buyrulmaktadır:
İşte bu benim yolum, doğru yoldur; o hâlde bu yola uyun ve başka yolları izlemeyin, o yollar sizi haktan ayırır. [1]
Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur… [2]
Dünya sıratı, hadislerde çeşitli terim ve kavramlarla ifade edilir: Yüce Allah'ı tanımanın yolu, İslâm, din, Kur'ân, Hz. Resulullah (s.a.a), Emirü'l-Müminin Ali (a.s), mutahhar Ehlibeyt İmamları… Bütün bunlar hadislerde saadet ve kurtuluş yolu anlamında kullanılmıştır ve "bu sırattan geçmek"ten maksat hak akideyi (yüce Allah'ı ve sıfatlarını tanımak, peygamberler ile Ehlibeyt İmamları'nı tanımak ve diğer inançları) bilmek, dinî vazifeleri yerine getirmek, övgüye layık ahlâka sahip olmaktır. Bu sırat kıldan ince, kılıçtan keskindir, bunu dikkat ve özenle geçebilen kimse ahiret sıratından da geçebilecektir.
Ahiret Sıratı: Cehennem üzerine kurulmuş bir köprüdür ve öbür yakası "yüce cennet"tir; bu köprüyü sağ-salim geçebilen kimse ebedî saadete ulaşır ve sonsuza değin cennette yaşar, bu köprüyü geçemeyen ise cehennem ateşine düşecek ve azap çekecektir:
Sizlerden, cehenneme girmeyen kalmayacaktır, Rabbin tarafından kesin bir karardır bu. Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş (zelil) bir hâlde bırakıveririz. [3]
Bu ayetin tefsiriyle ilgili olarak Hz. Peygamber'in (s.a.a) şu hadisi aktarılır:
Bazıları ışık hızıyla sırattan geçecek, bazıları rüzgar, bazıları at gibi, bazıları koşarcasına, bazıları da yürürcesine… Her insanın sırattan nasıl geçeceği ken-di amellerine bağlıdır…
Cabir İbn Abdullah Ensarî, Hz. Resulullah'tan (s.a.a) şöyle duyduğunu rivayet eder:
Cehenneme girmeyecek olan hiçbir iyi veya kötü insan yoktur; ama İbrahim (a.s) için ateşin soğuması gibi, müminler için de cehennem soğuyacak ve onlara dokunmayacaktır, derken takva sahibi olanlar kurtulacak, zalimler ateşe düşeceklerdir.[4]
[1]- En'âm, 151.
[2]- age, 126.
[3]- Meryem, 72.
[4]- Nuru's-Sekaleyn tefsiri, c.3, s.353.
Dostları ilə paylaş: |