[1]- Tefsir-i Numune, c.26, s.64, özetle.
3. BÖLÜM NÜBÜVVET
– Genel Hatlarıyla Nübüvvet (1)
– Genel Hatlarıyla Nübüvvet (2)
– Genel Hatlarıyla Nübüvvet (3)
– Genel Hatlarıyla Nübüvvet (4)
– Genel Hatlarıyla Nübüvvet (5)
– Genel Hatlarıyla Nübüvvet (6)
– Hz. Muhammed'in Bi'seti
– Hz. Muhammed'in (s.a.a) Hatemiyyeti
15. Ders: Genel Hatlarıyla Nübüvvet (1)
İslâm akaidinin üçüncü temel prensibi nübüvvet, yani peygamberliktir; insanoğlu tevhit ve adaletten sonra masum ve günah işlemez bir lider, kılavuz ve rehbere ihtiyacı olduğunu fark etmektedir. İşte bu noktada vahiy meselesi gündeme gelmekte ve toplumun hidayeti ve insanların tekâmül programını üstlenmiş bulunan vahyin taşıyıcılarını (peygamberleri) tanıma söz konusu olmaktadır.
Bu bahsimizde önce insanın vahye olan ihtiyacı, peygamberlerin gönderilme gerekliliği, sıfatlarını ve özelliklerini ele alacağız. Kelam ilminde adına "nübüvvet-i amme" denilen bu konuyu açıkladıktan sonra "nübüvvet-i hasse" olarak adlandırılan "Yüce Peygamber'in (s.a.a) nübüvveti ve onun son peygamber oluşu"nun ispatına geçeceğiz.
Vahyin Zarureti
1- Yaratılışın tanınabilmesi için bi'setin gerekliliği: Yaratılış nizamını dikkatle irdeleyen biri, bu muazzam sistemin amaçsız yaratıldığına elbette ki inanamayacaktır. Daha önceki bahislerimizde yüce Allah'ın hakîm olduğunu, asla gereksiz ve yararsız bir iş yapmadığını açıklamıştık. Yaratılıştaki bu muazzam düzen, disiplin, organize ve uyum; bunun belli bir gaye ve amaç için yaratılmış olduğunu göstermekte ve bu durumda da şu sorular akla gelmektedir:
a) Hekîm Allah, bu muazzam düzeni ne için yarattı? Bizim yaratılış nedenimiz nedir?
b) Yaratılış gayemize hangi yolla ulaşabiliriz? Saadet ve kemalin yolu nedir? Bu yol nasıl kat edilir?
c) Ölümden sonra ne olacaktır? Öldükten sonra yok olup gidecek miyiz, yoksa başka bir hayata mı geçeceğiz? Ölüm sonrası hayat ne tür bir hayat olacaktır?
Bu tür soruların doğru cevabını bulabilmek için yüce Allah tarafından görevlendirilen bir elçinin gelmesi; yaratılışın felsefesini, kemal ve saadete ulaşmanın yolunu, ölüm sonrası nasıl bir hayatın olacağını, insanlara açıklayıp anlatması gerekir.
İnsanın dünya hayatıyla ilgili meseleleri kendi akıl ve zekâsıyla kavrayıp çözebilmesi mümkündür. Ama saadet ve kemal, gelecek ve ölümden sonraki muazzam hayat gibi konularda insan zekâsı aciz kalmaktadır. Bu nedenledir ki Yüce ve Hakîm Allah insanoğlunun gerçek kemale ulaşma yollarını ona göstermesi için masum peygamberler göndermiştir.
Hişam İbn Hakem İmam Cafer Sâdık'tan (a.s) dinsiz bir adamın, peygamberlerin gönderiliş sebebini sorduğunu ve İmam'ın şu cevabı verdiğini aktarır:
Zira bizim bir yaratıcımız vardır, bizden ve diğer bütün mahlukattan daha üstün olan hikmet ve şefkat sahibi bir yaratıcımız olduğunu bilmekteyiz… İnsanlar doğrudan doğruya O'nunla irtibat kuramadığı için kendisiyle kulları arasında peygamber ve elçileri bulunması gerekir. Bunlar vasıtasıyla insanlara doğruları gösterir, insanların hayatının bağlı olduğu ve terk edil-mesinin mahva yol açacağı şeyleri onlara öğretir. Binaenaleyh Hekîm ve Âlim olan yüce Allah'ın kulları arasında O'nun emir ve yasaklarını bildirip uygulayan elçileri ve temsilcileri, yani peygamberler bulunmuştur.[1]
İmam Rıza (a.s) şöyle buyurur:
İnsanoğlunun yapısında ve onun varlığına yerleştirilen türlü karmaşık ve esrarengiz güçler arasında, insanı tekâmüle ulaştıran risalet vazifesini üstlenebilecek bir güç bulunmamaktadır. Diğer taraftan da yüce Allah gözle görülememekte, kullarının O'nunla direkt irtibatı mümkün olmamaktadır. Yüce Allah'ın mesajını kullarına ulaştıracak elçilerden başka çare bulunmamaktadır. Bu peygamberler kulların hayrına ve zararına olan şeyleri bildirmekle ve onları hayra davet etmekle yükümlü kılınmışlardır.[2]
2- Peygamberler insanın tekâmül kanununu onlara ulaştırırlar: İnsanoğlu gerçek kemal olan yaratılış gayesine ulaşabilmek için güvenilir bir kanun koyucuya muhtaçtır. Bu kural koyucunun da şu özelliklere sahip olması gerekir:
a) İnsanı tüm anlamıyla tanımak, onun vücut ve ruhunun bütün sırlarını, rumuzlarını, duygu ve eğilimlerini, içgüdü ve şehvetlerini bütün boyutlarıyla bilmelidir.
b) İnsanın varlığında potansiyel olarak bulunan bütün yetenek ve liyakatlere, bütün mümkün kemallere vâkıf olmalıdır.
c) İnsanın tekamülünü sağlayacak bütün prensipleri bilmeli, kemalini engelleyecek faktörlerle kemali için gerekli şartlar ve ortamlara tam anlamıyla vakıf olmalıdır.
d) Asla hata yapmamalı ve kesinlikle günah işlememelidir; ayrıca fevkalade şefkatli, güçlü ve cesur olmalı, hiçbir güçten çekinmemelidir.
e) Toplumda hiçbir şahsî çıkarı bulunmamalıdır; böylece kendi şahsi çıkarını kollayarak toplumun çıkarlarına ters düşecek kanunlar koymayacaktır.
Yukarıda belirtilen şartlara haiz olan kimse, insanoğlu için en ideal kanun koyucu olacaktır.
"Ben, insanın yaratılışının bütün sırlarına vâkıfım!" diyebilecek kimse var mıdır sahi?
Bugün bütün büyük bilim adamları insanın sırlarla dolu yaratılışı hakkında bilinenlerin çok az olduğunu itiraf etmekte, hatta bazıları insanı "meçhul yaratık" şeklinde tanımlamaktadır.
İnsanda var olan bütün güç ve yetenekleri keşfettiğini, onun kemali için gerekli şartları ve bunu engelleyebilecek faktörleri tam olarak bildiğini söyleyebilecek kimse var mıdır bugün?
Hayatında asla yanlışlık ve hata yapmamış, asla günah işlememiş ve işlemeyecek olan birini gösterebilir misiniz?
Bütün dünyada bu şartlara, hatta bunların bir kısmına sahip bir insana rastlayabilmek kabil değildir, çeşitli zaman ve mekânlarda farklı kanunların ortaya çıkmasının nedeni de budur aslında.
Binaenaleyh, insanoğlu için kanun koyuculuk salahiyetine haiz yegâne makam, onu yaratan yüce Allah'tır, zira bütün yaratıkların bütün sırlarını bilen sadece O'dur! Kâinatın geçmişini ve geleceğini bilen O'dur, kimseye hiçbir ihtiyacı olmayan ve toplumda zerrece çıkarı söz konusu bulunmayan da yine O'dur! Herkese karşı en şefkatli ve en sevgili O'dur, insanların kemali için gerekli bütün şartları ve faktörleri tam olarak sadece O bilmektedir!
Görüldüğü gibi insanlar için kanun koyma yetkisine sahip bulunan yegâne makam yüce Allah ve O'nunla doğrudan irtibatı bulunan peygamberleridir. Öyleyse insanla ilgili bütün kanun ve kuralları vahiy mecrasından almak ve peygamberlerin okulundan öğrenmek gerekir. Kur'ân bu hakikati şöyle vurgular:
Andolsun, insanı biz yarattık, onun gizli-saklı her şeyini, hatta aklından neler geçirdiğini biliriz… [3]
Onlar, "Allah, insanoğluna hiçbir şey indirmemiştir." demekle, Allah'ı gereğince tanımamış olduklarını gösterdiler…[4]
Hüküm ve kanun yalnızca Allah'ındır. [5]
Sorular:
1- Yaratılışın gayesinin anlaşılması için neden peygamberlerin gönderilmesi gerekmektedir?
2- Peygamberlerin gönderiliş lüzumu hakkında İmam Cafer Sâdık (a.s) ne buyuruyor?
3- İmam Rıza'nın (a.s) bi'set hakkındaki buyruğu nedir?
4- Kanun koyucunun taşıması gereken şartları özetle belirtiniz.
Dostları ilə paylaş: |