cakınçıl, (yürük at hakkında) tez koşan, fakat dayanamıyan.
cakında- , yaklaşmak, yakın gelmek; orok ubagı cakındap kaldı: ekin biçme zamanı yaklaşıyor; kalaga cakındaganda: şehre yaklaşırken.
cakındaş- , birbirine yaklaşmak; birbirine yakın gelmek; birbirine cakındaştı: birbirine yaklaştı.
cakındat- , yaklaştırmak, yakın getirmek.
cakındatıl- , mut. cakındat- tan.
cakındatuu, işs. cakındat- tan.
cakındık, yakınlık.
cakındoo, işs. cakında- dan.
cakır, züğürt, fakir; coor cayın cakır bilet ats. : (atın sırtındaki) yağırın manasını fakir bilir (onun, bu gibi atın yerine koymaya başka bir atı yoktur) ; cardı- cakır bk. cardı.
cakırçılık, züğürtlük, fakirlki.
cakırdan- , fakir düşmek, züğürtlemek.
cakırdandır- , züğürtlemeye sebebolmak.
Dostları ilə paylaş: |