körünöö = = körünö.
körünt- , et. körün- ’den.
körünüktüü, görülen, gözüken; közgö körünüktüü: göze gözüken; körünüktüü iygilikter: göze görünen başarılar.
körünüş I, manzara, perde (piyeste) ; zuhurat.
körünüş- II, müş. körün- ’den.
körünüü, işs. körün- ’den.
körüstön, f. mezarlık, kabristan.
körüş- , biri- birini görmek, karşılaşmak, selâmlaşmak; koş koldop körüş- : her iki eli verek selâmlaşmak; ölbögen körüşöt ats. hayatta olanlar biri- birileriyle görüşürler; aykalışıp körüş- : arka- arkaya durarak selâmlaşmak.
körüştür- , et. körüş- ’ten.
körüü, işs. kör- III’ten.
körüüçü, temaşa eden, seyirci.
kösö- = = közö; menin töş etimdi kösöp öttü ele folk. : (ok) benim göğsümü delerek geçti.
kösöl = = közöl.
kösöm, 1. koyun sürüsünde kılavuz vazifesini gören teke: kösemen; 2. rehber, kılağuz; köptü körböy, kösöm bolbos ats. : bir çok şeyler görüp geçirmeden kılavuz, rehber olunmaz; kösöm at: ayakları sağlam olan, yolunu şaşırmayan at.
kösömdük, kılavuz vaziyeti, mevkii, önderlik, rehberlik.
kösömsün- , kılavuzluk, rehberlik taslamak.
kösönök = = közönök.
kösöö I, ölçer, gelberi (ocaktaki ateşi düzeltmek için kullanılan değnek) ; körgön- körgönön kılat, kösöö- türtkönün kılat, ats. : gören gördüğünü yapar: gelberi dürttüğünü; kara kösöö: birnevi ekin hastalığı, yenürce illeti; kösöö kuyruk: kısa kuyruklu.
kösöö II, köse, yüzünde tüyü, kılı olmıyan kimse; kösöönün akıllı tüştön kiyin ats. : kösenin aklı sonradan gelir (harf. kösenin aklı öyleden sonra) ; aldar kösöö: Kazah masallarındaki şahıslardan biridir, ki büyük kurnazlıklarla temeyyüz eder) .
kösöölön- , kara kösöölön- : kurumla, isle örtülmek; pek fazla karamak.
Dostları ilə paylaş: |