cayın ıı, yayın balığı; folk.: balık şeklindeki deniz canavarı, cayın balık= cayın; cayın ooz: büyük ağızlı.
cayış, işs. 1. gütme, otlama; mal cayıtın bilbeysinğ: hayvanlar nerede ve nasıl gütmesini bilmiyorsun; 2. mer’a, otlak; maldın cayıtı bolboy bara atat: hayvanlar için mera yetişmiyor; otlak işleri yolunda değil; çar cayıt= çarcayıt; 3. genişlik; engin; een- cayıt turmuş: müreffeh hayat.
cayka_, 1. silkmek, çırpmak; harekete getirmek; ak sakalın caykagan: (koyu ve uzun) ak sakalını sallıyor; 2. = caygar; aldap- soo-lap caykayın folk.: hile ile ve ustalıkla ben yoluna koyarım, işi düzeltirim.
caykakta-, atla öteye beriye koşturmak; ata bir veya yarım çark yaptırmak.
caykal-, 1. bir yandan o bir yana sallamak; caykala bastı: süzülerek, kurularak salınarak geziyor; sakalınğ caykalgan: sakalın küremsiğidir, kaba sakalsın; sakalın özenle taranmış; sakalın sana mühim bir tavır veriyor; çöbü caykalgan cer; koyu ve taze otla örtülmüş olan yer; 2. tam gelmek, yakışmak; köynögü caykalgan: elbisesi yakışıyor ve tam geliyor.