çınar, f. 1. çınar; dağ kavağı; 2. yüksek yapraklı ağaçlar; 3. (rad.) kızılağaç, alnus; 4. mec. dayangaç arka,sığnak; çınarday kör- : mühim, büyük, dayangaç olmaya layık saymak.
çınçıl, doğruluk seven.
çınçır, f. zincir.
çınçırla-, zincirle bağlamak, zincire vurmak.
çıncırluu, zincirli, zincirle pekitilen, cidden; açuusu çındap keldi : cidden hırslandı, kızdı; çındap ıylasa, sokur közdön caş çıgat ats. : ciddi ağlanırsa körün gözünden dahi yaş akar.
çından-, (manaca) = çında-.
çındaş-, müş. çında-dan; çındaşıp menet kıl- : özenle çalışmak.
çındık, hakikat, doğruluk,geröeklik; çındagında : hakikatta, filhakika, gerçekten; çındıkka çık- : varlığa gelmek, bir hakikat olmak; kıyalım çındıkka çıktı : hayalim bir hakikat oldu.
çındırma, (rad.) şarap tulumunda çıngırdayan küçük demir çubuklar.
çındırmaluu, (rad.) çındırması bulunan (bk. çındırma).
çınğ ı, açık muteviyatlı bir şarkıdır, ki onu gençler, gelinin güveyin evine geldiği zaman söylerlerdi; çınğ ayt- : bu şarkıyı söylemek.
Dostları ilə paylaş: |