A I, taacüp haykırması; taaccüp veya memnuniyetsizlik edasiyle sual; 3



Yüklə 6,96 Mb.
səhifə88/90
tarix29.10.2017
ölçüsü6,96 Mb.
#19558
1   ...   82   83   84   85   86   87   88   89   90

urpak, 1. kepek; 2. hafit; 3. nesil, zürriyet.

uruk I, a. rûh; uruk tüşür-: maneviyatı kaybetmek; internatsionalizm urkunda: beynelmilliyet ruhunda; revolyutsiya urkunda: inklâp ruhunda.

uruk II. 1. tohum 2. cins; 3.soy, kabile; uruk-tuuğan: soysop. hısım akraba.

urukçulduk, 1. kabile münasebetleri; 2. kabile kavgaları.

uruksat, a. ruhsat, musaade.

uruktal- türemek, çoğalmak.

uruktaş-, kabilelere, soylara ayrılmak.

uruktat- türemek, coğaltmak.

urum, zürriyet; uuluğn össö-urumğa kızınğ össö-kırımğa ats.: oğlun büyürse-soya (soya devam eder) kızın büyürse- uzaklara (gider).

urumu, rumî (Destanda sık sık tüfeğin sıfatı olarak kullanılmaktadır).

urun-, 1. çarpmak çatmak, kırıklık hissetmek (mes.at üzerinde gitmekten yahut sarsan araba yüzünden) özünğö urunbas üçün, özgögö carık kıl ats: kendin çarpmamak için başkalarına ışık göster; mandaş urun, bk. mandaş; urunarğa too tappay uruşarğa coo tappay folk.: çatmak için dağ bulmayıp savaşmak için düşman

bulmayıp kuvvet ve gayret fışkıran bahadırın durumunu ifade edenbasmakalıp bir ibare ) 2. bir iş için kullanmak istifade etmek; candır urun-: tesisatı bir iş için kullanmak: tesisattan istifade etmek uruğan cabdığım: çalışırken kullandığım aygıt; urağan malım: mülkümde bulunan ve kendisiyle meskul olduğum hayvanlarım; ömründö mal uruğan cok: ömründe hayvanlarla uğraştığı yok (hiçbir zaman sürü sahibi olduğu yoktur) urunğan mülküm: faydalandığım ve işte kullandığım (ihtiyat olmak üzere saklamadığım) mülküm; Kırğızdan malay urunğan: Kırğızdan ırgatlar kullanmış; mal can urağan: mal ve aile edinmiş; baş urun-: bk. baş 1; 3. iştirak etmek; 4. tesadüfen ele geçmek; sıypalap körsöm, bir kepiç urundu: elimle karıştırdığım zaman bir pabuç rast geldi.



urunçuk, çıkıntı.

urundu: at urundu kıldı: ata. eziyet etti, bitkin bir hale getirdi.

urunt I: urunt cer: herkesin çarptığı yer; sözdün uruntu kelgende: lafa uygun gelmişken.

urunt II, et. urun-’dan; baş urunt-: itaata mecbur kılmak, boyun eğdirmek.

uruntuu, esas. başlıca; uruntuu masale: esas mesele; uruntuu stansiya: bir çok yoların kavuştuğu istasyon.

urunuş. çarpışma. bitişme tokson toonun urunuş folk.: doksan dağın kavuştuğu bitiştiği yer.

urunu, işs..urun-’dan; alardı baykap urunuu kerek: onlarla ihtiyatla muamele etmek lâzım.

urup = urp.

uruş 1, dövüş. kavga; 2. muharebe; harp; uruş komissariati es.: harbiye komserliği; uruş ilimi: askerî ilim.

uruş-II, 1. dövüşmek. kavga etmek; anı menen uruştum: onunla kavga ettim dövüştüm; ağa uruştum: onu azarladım; 2. harbetmek.

uruşçaak. kavgacı, takılgan.

uruşkak dövüsken, talaşman.

uruşkaktık. talaşmanlık, takılganlık.

uruştur-, 1. çarpıştırmak, bir şeyi birbirine vurmak; 2. kavga ettirmek. dövüştürmek.

uruu I. kabile.

uruu II işs. ur- III-ten.

uruuçuluk, kabile sistemiyle bağlantılı olan bütün münasebetlerin mecmuu; uruuçuluk küröşü: kabile mücadelesi.

uruy I. = uruk I.

uruy II. kabarık durmak; içeriye doğru çıkık durmak, şişmek, kabarmak.

uruyat a. (şimdi artık bu kelime kullanılmıyor) hürriyet.

us = uz.

uska = nuska.

uskaluu = nuskaluu.

uskaluuluk = nuskaluuluk.

usku, eski- usku; eski püskü, eski esvap.

usta, f. 1. usta; (2.demirci, çilingir (destanda silah ustası manasında dahi kullanılmaktadır))

ustaçılık = ustalık.

ustakana, f. atelye.

ustalık, meharet, ustalık.

ustap, kon. ustav.

ustara, f. ustura.

ustat, f. muallim, üstad.

ustav r. Nizamname.

ustaz = ustat.

ustukan, f. kemik.

ustukanda-, (eti) kemiklerden ayrılmak.

ustukandal-, kemiklerden ayrılmak (et hakkında).

ustun, f. sütûn. direk, kalas.

uşaa bk.uşul.

uşak I. ufak (iri olmayan); uşak koy: ufak koyun (lar); baldarı uşak: çocukları ufaktır.

uşak II. dedikodu. lâf, lakırdı; iftira; uşak cürgüz-: dedikodu yaymak; uşak-ayınğ kep uksanğ. könğülünğdü azdırba folk.: dedikodu, söz sav işidirsen, hiç de üzülme!; ukpayt dep, uşak aypta, bilbeyt dep, uuru kılba ats.: duymazlar diye dedikodu yapma, bilmezler diye hırsızlık yapma!

uşakçı, dedikoducu, iftiracı.

uşakçıl, iftirakârane; uşakçıl makala: iftirayı içine alan makale.

uşakta-, dedikodu yapma. gıyaben çekştirmek.

uşaktat-, et. uşak-’dan.

uşaktoo, dedikodu yapma gıyaben çekiştirme.

uşala-, oğalamak, ovuşturmak, ovmak; kol uşala-: elleri oğuşturmak; köz uşala-: gözeri oğmak.

uşat-, 1. ufatmak; 2. mec. israf etmek, külünü savurmak; akçanı uşatıp koydum: parayı, çılgıncasına harcadım.

uşatuu, ufaltma.

uşta- = uçta-.

uştal- = uçtal-.

uştuk = uçtuk.

uşul, uşu (datifi: uşuğa,uşaa) bu (bul bu zamirile gösterilen şeyden daha uzak oşol oşo zamiriyle gösterilen şeyden daha yakın bir şey gösterilirken); uşul cerde: burada; uşu kündön baştap: bugünden itibaren; uşunubuz:) (içimizden) busu yahut bize ait olan bize taalluku olan şeylerden) busu; uşul çak: bu vakit;; gram hal; calğız barıp, coo sayğan ce uşunum beken balalık? folk.: benim yapayalnız gidip gidipde düşmanı yenmem çocukluk mu sayılır?

uşunça, bunca. o kadar, kılbağanı ele uşubu! ona bu mu eksikti!

uşunçalık o kadar, o derece.

uşunday, öyle, o gibi; uşunday emespi? öyle değil mi? doğru değil mi?

uşundaylık, <<öylelik>> (bu gibi hassalara bu kabil mutalara malik olmaklık); uşundaylığı bızdan: böyleliğimizden dolayı.

uşur, a. tar. üşür (mahsülün yahut kazancın onda biri nisbetine vergi).

ut-, kazanmak (oyunda); utpay kalbay tuğran: muhakkak kazandıran (tahvilât hakkında).

utopiya, r. ütopi, hayal.

utopiyaçı, ütopist.

uttur-, yutturmak. kaybetmek (oyunda).

utturuş I, kaybetme, yutturma (oyunda).

utturuş- II, hep birlikte kaybetmek (oyunda).

utturuu, kaybetme (oyunda).

utul-, (oyunda) kazanılmak; beş somum utuldu beş ruble kaybettim (harfiyen benim beş rublem kazanıldı) ;; men utuldum: ben kaybettim.

uttur = uturu; utur-utur = utrurğusun-uturu (bk. uturu).

uturda- = uturla-; uturdap baş-: karşılaşmak için. hareket etmek.

uturğu = uturu.

uturla- = uturula-.

uturu, utur, karşıya, karşıda (karşısında bulunan) ; uturu cügür: karşı koşmak; uturu- kara-: doğru bakmak, gözüne bakmak; utur-uturu yahut utuğusun – uturu: boyuna, hep yeniden, daha ve daha. hemen, derhal, hemen arkasından; utur-utur ele kele bedri: boyuna gelmekte devam etti.

uturula-, karşılaşmak için gitmek, karşılaşmak; uturulap umtul-: karşılaşmak için atılmak, bir işi tekrar tekrar yapmak, tekrarlamak; uturulap çay suradı: boyuna çay istedi (her fincandan sonra tekrar istiyordu).

utuş I, oyunda kazanç; utuş oyunu: çekiliş (mec. piyango hakk.) utuş karızı yahut utuş zayomu: ikramiyeli istikraz.

utuş II, hep beraber oyunda kazanmak.

utuu, oyunda kazanma.

uu, I zehir, ağu; uu cut-: zehir yutmak mec. kedere, ruhî acıya katlanmak; suu iç dese, uu içken folk.: su iç demişler o zehir içmiş (yani namakul gayret göstermiş).

uu II, 1. av; uu uula- yahut uu kıl-: avlamak; moyunan baylağan it uuğa carabayt ats.: boynundan bağlanmış olan köpek ava yaramaz; 2. ağla kuş avlama.

uu III: uu-çuu: hayhuy, gürültü-patırtı arbede; uu dese çuu deyt: habbeyi kubbe yapıyor (harfiyen: <> derlerse <<çuu>> diyor); uuduu bk. duu.

uuç, avuç; koş uuç: iki avuç dolusu.

uuçta-, avuçla almak, avuçlamak.

uuçu, 1. avcı; 2. ağla kuş avlayan.

uuçuluk, avcılık.

uuğuş-, müş. uuk- IIden.

uuk I, obanın kubbesinin sırıkları; uuktun alakanı: uuk’un yassı (aşağı) kısmı; uuktun uçu: uuktun yukarı, ince kısmı; uuktun bileği; uuk’un aşağı kısmının dış tarafı.

uuk- II, zehirlenmek.

uuktur-, zehirlenmek.

uul, 1. oğul; 2. üçüncü şahıs bitişik zamiri olan u ile (uulu) soyadı yapar: Malik uulu: Malikoğlu.

uula-, I. anlamak; tütün uula-: <> (yemek ikram ederler diye dumanın çıktığı yere gitmek).

uula-, II: uulap-çuulap: gürültü ve uğultu yaparak.

uulan-, zehirlenmek.

uulandır-, 1. zehirlemek; mec. en hassas noktasına dokunmak; 2.çürütmek (hububatlı).

uulandıruu, 1. zehirleme (birisini); 2. çürütme (hububatlı).

uulant-, zehirlemek.

uulda-: uuldap – çuuldap: yüksek sesla ağlayarak, hıçkırarak, endişe ile bağırarak.

uuldaş-: ata-uuldaşıp: birbirine karşı baba ile oğul gibi muamele ederek.

uuldat-, et. uulda-’dan; uuldatıp-çuuldatıp: hıçkırıkla ağlayacak hale koyarak, şiddetli baskı ve cebir altında tutarak.

uuluk- = uuk- II.

uuluktur- = uuktur-.

uulukturuu, zehirletme.

uulukturuuçu, zehirleyici, zehirli; uulukturuuçu gaz: zehirleyici gaz.

uuluu, zehirlenmiş, zehir ihtiva eden, zehirli.

uurçuk, dağın bir tarafından, dar şerit gibi uzamış kısmı, burnu.

uurda-, çalmak; aşırmak, hırsızlık etmek.

uurdal-, çalınmak, aşırlımak; uurdalğan mal: calınmıs hayvan.

uurdalış, çalma, hırsızlık.

uurdan-, bir işi gizlice yapmak; uurdanıp bar-: gizlice saklanarak varmak.

uurdaş-, hep beraber çalmak.

uurdat-, çaldırmak: at uurdattım: atımı çaldırdım.

uurdoo, işs. uurda-’dan.

uurdooçu, çalıcı, hırsız.

uurdooçuluk, hırsızlık, çalma.

uurt-, yanak (yanağın dudakların köşesine bitişen kısmı). avurt; yahut uurtka tarmay: bir çocuk oyununun adıdır (avurt kabartılıyor ve ona fiske vuruluyor).

uurta- kaşıkla yemek (çorba v.s. sulu yemeği).

uurtal-. pas. uurta-’dan.

uurtam. yudum.

uurtat-, et.. uurta-’dan.

uurtoo kaşıkla yeme.

uurtta-, avurttan tutmak.

uuru, hırsız; uuru tut-: hırsız saymak; hırsızlık hususunda şüphelenmek (ör.. bk. tut- II); uuru kıl-: çalmak hırsızlık yapmak.

uuruluk, hırsızlık.

uuz, ağız (yeni doğuran hayvanın ilk sütü); uuz kımız: ilk sütten yapılan kımız; tuubağan (yahut kısır) uydun uuzu mec.: gökteki turna (harfiyen: buzağılamamış yahut kısır ineğin ağızı); uuz bozo: yeni mahsul darısından yapılan boza.

uvazir a. vezir.

uy, 1. inek; uyğa kilem capkanday: ineği çulla örtmüş gibi; uy müyüz tartıp otur-: daire teşkil ederek oturmak; uyum tuudu: bir oyunun adıdır; 2. on iki senelik hayvan devrî takvimindeikinci yılın adıdır.

uya. yuva.

uyal I, ayal I sözünün tekidir; ayaluyal kılbastan: gecikmeksizin.

uyal II. utanmak; menden uyalat: benden utanıyor: kösüm uyaldı: gözüm kamaştı ( ışığa bakamıyorum).

uyala-, yuva yapmak; oozunğa cılan uyalağır!: sen sus! (harfiyen.: ağzına yılan yuva yapsın!).

uyalan-, kendine yuva kurmak.

uyalaş-, 1. yuvadaş, aynı yuvadan olan; 2. mec. karındaş.

uyalçaak, utangaç, sıkılgan.

uyalğansı-, utanır gibi gözükmek; yalandan utanmak.

uyalınğkı-: uyalınğkı tartıp kaldı: bir parça utandı.

uyalt-, utandırmak, terzil etmek, fena vaziyete komak; aş kadırın bilbegen üy eğesin uyaltat ast…: yemekten anlamayan kimse ev sahibini utandırır; kün közdü uyaltat: güneş gözü kamaştırıyor.

uyaltuu işs.. uyalt-’ tan.

uyaluu I. inli, yuvalı; uyaluu curt: sayıca çok ve kudretli halk.

uyaluu II, işs. uyal- II’ den.

uyanğ 1. çekingen, sıkılgan, pısırık; uyanğ ciğit: sıkılgan delikanlı; uyanğ tart-; beceriksiz pısırık olmak; 2. yumuşak, nârin, nazik; uyanğ cün: yumuşak yün; İspanyol yünü; uyanğ cünmüü koy: İspanyol koyunu.

uyanğdık çekingenlik, sıkılganlık..

uyat-, utanç, ayıp; kepazelik; yüz karası, rezalet; uyat bol: rezil olmak, kepaze olmak; uyat kıl-: kepaze etmek, terzil etmek; uyakta kal-: utanmak, kepaze olmak; sisge uyat boldum: size karşı mahcup odum, sizin karşınızda rezil oldum; uyat berüü: ihtar etmek, utadırma (bir nevi cezdaır).

uyatsız, hayâsız; utanmaz, yüzsüz.

uyatsızdan-, hayâsız olmak, utanmamak.

uyatsızdık haysızlık, utanmazlık.

uyattuu 1. vicdanlı, utangan; 2. muhterem (harfiyen: kendisinden utanılan kimse); uyatuu-kadıruular: muhterem ve hatırı sayırlar.

uyçu, sığırtmaç (sığır çobanı).

uyezd, r. kaza, sancak (idarî birlik).

uyğak, yahut töö uyğak: ayı pençesi denilen ot, Lappa; kozu uyğak: pehgamber çiçeği.

uyğaktuu, ayıpençesi otu ile kaplanmış olan.

uyğar-, tahsis etmek, ayırmak; bul işti mağa uyğarıp koydu: bu işi benim için ayırdılar, bu işe beni tahsis ettiler.

uyğaruu, işs. uyğar-’dan.

uyğu: uyğu-tuyğu: 1) karşıklık; kargaşalık; 2) yılankavî.

uykalış-, 1. birbirne uymak; uygun gelmek; 2. kafiye olmak; kafiyelenmek.

uykalaştır-, 1. birini ötekisine uydurmak, birbirine uygun şekle sokmak; 2. kafiyelendirmek.

uykana, k-f. inek ahırı.

uykaş- I. 1. ahenkli ölçülü; 2. kafiyeli, kafiye; atı uykaş: adaş; ırının uykaşı cok: şarkısının ahengi yok; uykaş sözdör: kifayeye uyan sözler.

uykaş- II. 1. ahenkli olmak; ölçülü olmak; 2. kafiyelenmek.

uykaştık. 1. ahenklilik, 2. kafiyece uygunluk, kafiye.

uyku, uyku; kuş uyku bk. kuş 3; uykusu kandı: adamakıllı uyudu; uyusunu kandırdı;; tün uykusun tört bölgön: gece uykusunu dörde bölmüş (geceleri rahat uyumamış); uyku aç-, bk. aç- III; uykuda basıp öltür-: çocuğu uyku sersemliğiyle basıp öldürmek.

uykuçu = uykuçul .

uykuçul, uykucu. uykuyu seven;; arı cok – külküçül sanası cok – uykuçul ats.: hayasız olan çok güler. kaygısız olan çok uyur.

uykuçulduk, uykuculuk.

uykulu, uykulu, uyku basmış uykuluu köz uykulu gözler. uyku beldekleri taşıyan gözler.

uykusura-, uykuda sayıklamak.

uykusuroo, 1., uykuda sayıklama; 2. yarı uyku durumu; uykusuroo köz: yarı uyumuş adamın gözü.

uypala-, 1. karma karış etmek, perişan bir hale komak (mes. saçları); 2. buruşturmak (mes. giyimi); at kök şiperdi uypalap oonap ele ketti. at ağnadı ve yeşil otu ezdi.

uypalan- kırışıp top şekline girmek; keçeleşmek, ezilmek, çaçı cündöy uypalandı: şaçı yün gibi keçeleşti.

uypalakta-, (gözleri) oğmak; uykubuzdan oyğonup ketip, uypalaktap. közübüzü açtık: uykumuzdan uyandıktan sonra gözlerimizi oğuşturarak açtık.

uypalat-. et. uypala-’dan.

uysuz, ineksiz, ineği olmayan adam.

uysuzduk, ineksizlik.

uyu- 1. pıhtılanmak (kan, süt hakkında) birikmek, tolanmak ; 2. peşini bırakmadan takip etmek,bütün varlığiyle kendini bir işe vermek.

uyuk,yuva, in; hücreyle; kamunuskanın uyuğu: karınca yuvası: arının uyuğu : petek

uyukta-. yuva kurmak.

uyul, 1. kıvrılmış şaç veya kıl. kıvrım.
(insan kafasının tepesinde yahut atın alnında ve şakağında) ; uyul tegerekteri mat.: müşterülmerkez daireler; 2. kutup; tündük uyul: şimal kutbu; 3. ağaçlarda peyda olan ur; 4. es. yekpare.

uyulğu-, 1. dönmek, deveran etmek; şiddetli çarpınmak; uyulğuğan şaman: şiddetli esen rüzgâr; kâh bu, kâh öteki yandan şiddetle esen yel; 2. buram buram yükselmek; uyulğuğan çanğ: buram buram yükselen toz; tamekinin tütünü kalınğ tumanday uyulğuyt: tütün dumanı koyu sis gibi asılı duruyor; 3. kıvrılmak (saçlar hakkında) 4. yatmak (ot hakkında).

uyulğut-,et. uyulğu-’dan; uyulğutup kamçı urup. kirip bardı oşondo folk.: kamçı sallayarak ve vurarak içeriye fırladı.

uyum. teşkilât (kurum) ; koom uyumdarı içtimaî teşkilâtları.

uyumdaş-, teşkilâtlanmak.

uyumdaşkandık, teşkilâtlı olmaklık.

uyumdaştıruu, teşkilâtlandırma; uyumdaştıruu cıyılış: teşkilâtlandırma toplantısı.

uyumdaştıruuçu, teşkilâtçı.

uyumdaşuu, işs..uyumdaş-’tan.

uyuş-, 1. keçeleşmek, buruşarak topak haline gelmek; 2. birleşmek,teşkilâtlanmak.

uyuşmaluuluk, teşkiâtlılık.

uyuştur-, teşkilâtlandırmak.

uyuşturul-, teşkilâtlandırılmak.

uyuşturulğandık, teşkilâtlılık.

uyuşturuluş, (kendi kendilerini) teşkilâtlandırılış.

uyuşturuu, teşkilâtlandırma, uyuşturuu meselesi: teşkilâtlandırma meselesi; emgek uyuşturuu çalışmayı teşkilâtlandırma; uyuşturuu komiteti : teşkilâtlandırma komitesi.

uyuşturuuçu, teşkilâtçı; partiye uyuşturuuçusu: parti teşkilâtçısı.

uyuşturuuçuluk, teşkilâtlandırıcılık.

uyuşul-, teşkilâtlanmak, birleşmek; uyuşulğan col menen: teşkilâtlanma yolu ile; baldar bakçası uyuşulğan: çocuk bahçesi teşkilâtlandırılmış.

uyut-, et. uyu-’dan ılay uyut-: balçığı yoğurmak; ayran uyut: yoğurt ekşitmek; köğülümö uyuta albadım: tam kanaat edinmedim.

uyutku, 1. yoğurt mayası; 2. faal, aktif unsur; 3. sis. nüve; cetekçi uyutku; rehberlik eden nüve.

uyutkuluu, birleşmiş, kaynaşmış; yekpare; esas nüve etrafından birleşmiş olan; uyutkuluu el: kuvetli, sağlam, teşkilatlanmış olan halk.

uyutuluu, işs.. uyut-’tan.

uz, usta. eli uz, elişiyle uğraşan kadın, mahir, becerikli; az bolso da uz bolsun: az olsada iyi olsun!

uza-, 1. uzaklaşmak; uzağa gitmek; köp uzağan cok atam öldü: çok bir zaman geçmeden babam öldü; 2. muvaffak olmak; terraki etmek; kılmışı cok kıynağan Kedeykan kantip uzasın folk.: şuçsuzları azaplayan Kedeykan nasıl terakki etsin ve nasıl muvaffak olsun?; e, uzabağır!: iyilik yüzü görmeyesin!

uzak, uzun (zaman); uzakka sozulup ketti: uzun sürdü.

uzakta-, uzun sürmek; uzaktabay: uzun süemeksizin, çok geçmeden.

uzan-, çalışmak, bir zanaatla meşgul olmak (başlıca, demirci hakkında); usta uzanıp atat: demirci çalışıyor.

uzanış- müş. uzan-’dan.

uzant-, et. uzan-’dan.

uzar-, uzamak (uzun olmak); ayağı uzarbas: iyilik görmez; colunğu uzarsın! bk. col 1; eteği bütölüp, cenği uzardı bk. bütöl.

uzart-, uzatmak.

uzartuu-, uzatma.

uzat-, 1. uzaklaşırmak, gitmye müsaade etmek, kendinden uzağa bırakmak; geçirmek (teşyi etmek); 2. kızı güveyin köyüne göndermek; 3. kocaya vermek.

uzata, boyunca, boyuna, boyuna giden: uzatasınan ketken: uzununa giden, boyunca giden.

uzatış-, müş. uzat-’tan.

uzatuu, geçirme, teşyi.

uzatuuçu, geçirici teşyi eden.

uzda-, bir işi ustalıkla, merhametle yapmak.

uzdat-, et. uzda-’dan; çımırata tiktirgen, uzdan uzğa uzdatkan folk.: pul pul nakışla işletti, elişi ustalarından en ustası olan kadına marifetini göstermeyi emretti.

uzoo, işs. uza-’dan.

uzun, uzun, uzunluk; boyu uzun; uzun boylu; zunubuzdan cattık: uzanarak yattık; uzundan uzak, köpkö tuzak kılba: mızmız olma pısırıklık etme!; uzun sarı bk. sarı I; kısa eldin uçu, uzun eldin kıyırına cayılat: küçük memleketten çıkan bir şayia büyük memleketin kenarlarına kadar yayılır (yayıntı her yere gider).

uzundu, uzundu kekçe: gece geç vakita kadar.

uzunduk, uzunluk.

uzvana, kon = zveno.

Ü

übölük, oklava.

üç, 1. üç (sayı); 2. (ordo bk. oyunda ve çocukların aşık oyununda) beş; birdin üçü: beş aşık; birdin üçü bir: altı; birdin üçü eki: yedi; ekininğ üçü: on ekinin üçü tört: ondört; beştinğ üçü yirmibeş v.s.; 3. (alelâde konuşmada) birdin üçü: birkaç, bir mikdar, iki-üç, üç-dört, beş-altı; birdin üçü bolup oturuşkan adamdar: oturan beş altı kişi; birdin üçü ele malı bar: birkaç tane hayvanı (üç-dört, beş altı baş).

üçkül, üç köşeli, üçgen (müselies); kenğ burçtuu üçkül mat.: geniş açılı üçgen; tar buruçtuu tar buruçtuu üçkül mat.: dar açılı üçgen.

üçöö, üç kişi, her üçü; üçööngör: üçünüz, her üçünüz.

üçöskö, kon. = uçaske.

üçöskölük, kon. = uçaskalık..

üçültük (karş. ekiltik) hesap sarısında üç yerine giden, geçen.

Yüklə 6,96 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   82   83   84   85   86   87   88   89   90




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin