o kadim hâkim kavminin bakiyesi telâkki 'etmek ve tarihte ancak Sakalar, Skitler ve Türklerde gördüğümüz göçebe devlet an’anelerinin mucidleri bu Taçikler olacağını tasavvur etmek tamamiyle manasızdır. Eğer Türkistanda İran unsurunun bîr zaman, burası merkez olmak üzere, büyük bir imparatorluk kurduğu ve bunun asırlarca yaşamış olduğu bir tarihî hakikat ise, onu bize,8-10.uncu asırlarla Türkistanda eskiden hâkim olan milletler hakkında bü kadar hâtıralar bırakan Ma- verâünnehrin İranlı âlimleri ve râvîleri işitmiş olurlardı; halbuki onlar (Daqîqî, 'Umer Nesefî, Bal ‘amî, Narşakhî v.s.) o eski mazide ancak türk kavimleri hâkim olduğundan bahsederler. Sakaların Milâddan önce Siyistana ve Hindistana gidenleri oradaki îranlı ve Hindli kavimlere temessül edip kayboldukları muhakkaktır; fakat 8-10.unçu asırlarda arap hâkimiyeti zamanında Sakaların Pamirde oturanları (Kümidh’ler) daha türklüklerini muhafaza etmiş oldukları gibi, onlarııi Siyistandaki bakiyeleri de belki daha Türk addedilmişlerdir. Bunu gösteren deliller de vardır (bk. Muhammed bn. Selâm el-Cumahî, Tdbaqât üş-Şu’arâ, Leiden, 1916, s. 135-36; şâir ‘Ubeydallah bn. Qays, Mus‘ab bn. Zübeyrı methederken Siyis- tanın merkezi olan Zerencin kalelerinde esir alman Türk kızlarından bahsediyor: