Abdal (Bak. Fütüvvet)



Yüklə 2,51 Mb.
səhifə20/52
tarix27.12.2018
ölçüsü2,51 Mb.
#86799
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   52

HAREMEYN HAZİNESt (Bak. Haremeyn Evkafı)M.Sertoğlu.

HAREMEYN MUKATAASI KALEMİ Bâb-ı defterî'nin kalemlerinden olup her sene Haremeyn'e gönderilen Surrelerin kayıtları ve Haremeyn'e ait mukataa kayıtları muhafaza olunur ve bunlara ait, muameleler görülürdü. (Bak. Haremeyn, Evkafı, Surre)M.Sertoğlu.

HAREMEYN MUHASEBESİ KALEMİ Haremeyn'e ve ona tâbi ve mülhak olan evkafın kayıtlan bu kalemde tutulur ve muamelesi görülürdü. Her sene bu evkafın bütün muhasebesi burada icra olunarak defteri Başmuhasebeye verilir, su-.reti kalemde kalırdı. (Bak. Haremeyn Evkafı)M.Sertoğlu.

HAREMEYN MÜFETTİŞİ Haremeyn evkafının ve hanedana ait vakıfların her türlü muamelelerini teftişe memur ve selâhiyetli olan kimseM.Sertoğlu.

HAREMEYN NAZIRI (Bak. Haremeyn nezareti)M.Sertoğlu.

HAREMEYN NEZARETİ Haremeyn evkafının iyi idare edilememesi sebebiyle idaresinin Dâr-üs-saade ağalarından alınması üzerine, bu işi görmek için 1836 yılında teşkil olunan bir idare. Başında bulunana Haremeyn Nazın denirdi. Evkaf nezaretine devrolunmuştur. (Bak. Haremeyn Evkafı)M.Sertoğlu.

HAREMEYN MANSIBI Mekke ve Medine Kadılığı. (Bak. Kadı). Bu man-sıb Bilâd-ı hamse mevleviyetinden bir derece üstün ve Galata kadılığı mansıbından bir derece aşağı idi. (Bak. Mev-leviyyet)M.Sertoğlu.

HAREMEYN PAYESİ Haremeyn mansıbının, bilfiil icra etmek üzere değil de bir rütbe, bir derece olarak tevcihi. Bu payeyi alanlar, ertesi tevcihte bilfiil mansıbı alırlardı. (Bak. Paye, Silsile)M.Sertoğlu.

HARİCİ Üçüncü îslâm halifesi Haz-reti Osman'ın şehit edilmesi dolayısiyle doğan büyük kargaşa sonunda vâki olan Sıffîn muharebesi sırasında Hazreti Ali ilo Muaviye'nin hilâfet meselesini hakem usuliyle halletmesini kabul etmeyerek ayrılan ve her iki tarafa düşman olan zümreye umumiyetle verilen isim. Sonradan bir mezhep haline gelmiştir. Haricilerin ilk icraatı Hazreti Ali ile Muaviye ve Amr ibn-ül As'ı aynı zamanda öldürmek teşebbüsleridir. Bunun birincisinde muvaffak olmuşlar, lâkin Muaviye ve Amr Ibn ül As kurtulmuştur. Hariciler, şiddetli taassupları ve islâmlar arasında ırk farkını kabul etmemeleri, Hazreti Osman'la beraber Hazreti Ali'yi reddetmeyenleri, en küçük bir günah işleyenleri, zulmeden devlet reislerine ve ricaline karşı ayaklanmayanları kâfir addetmeleriyle meşhur oldular. Emevîler devrinde devamlı kargaşalıklar çıkardılar, isyan ve ihtilâlden geri durmadılar. Nihayet Abbasîlerin Emevî saltanatına son vermesinde mühim rolleri oldu. Hariciler îslâm fıkhını reddetmişler, bir çok hadisleri kabul etmemişler ve yalnız Kur'an-ı Kerim'le hareket edeceklerini ilân ettikleri halde bunda da muvaffak olamayıp dalâlete düşmüşlerdir. Ehli sünnet olan Müslümanlar, Haricilerin gerek inanışa ve gerek amel'e ait kanaatlerini reddetmişlerdir. (Bak. Ehli Sünnet)M.Sertoğlu.

HARİÇ EMİNLERİ (Bak. Hariç Ez Defter)M.Sertoğlu.

HARİÇ EZ DEFTER Yeni arazi tahriri yapılırken eski tahrire nazaran fazla çıkan nüfus ve arazi hakkında kullanılan bir tâbir. (Bak. Tahrir). Hariç ez defter diye zuhur eden nüfus, bulundukları yerin sahib-i arzına üç sene müddetle Kışlak resmi verdikten sonra Bennâk sınıfına dahil olurlardı. (Bak. Sahib-i arz, Çift). Bu şekilde meydana çıkan arazi ise Hariç Eminleri denilen kimseler tarafından zaptolunup Mevkufat kalemine haber verilir ve burada el konurdu. Hariç ez defter nüfusu, hariç ez defter arazi üzerinde ise bu nüfusun vermekle mükellef bulunduğu vergi de Hariç Eminleri tarafından alınıp Mevkufat kalemine teslim olunurdu. (Bak. Mevkufat kalemi)M.Sertoğlu.

HARİÇ VEZİRLERİ (Bak. Vezir)M.Sertoğlu.

HARİCİYE NAZIRI Dışişleri bakanının eski adı. Daha evvel, bu işi Reis-ül-küttab denilen zat görürdü, 1836 yılında Umur-ı hariciye nezareti teşkil olunmuştur. Millî Mücadelede vs cumhuriyetten sonra hariciye nazırı yerine hariciye vekili denmiştirM.Sertoğlu.

HARİCİYE NEZARETİ (Bak. Hariciye nazırı)M.Sertoğlu.

HARİÇ MEDRESESİ ilk tahsil veren medrese. İptiday-ı hariç ve Hareket-i hariç adlı iki kısımdan mürekkepti. (Bak. Medrese)M.Sertoğlu.

HARİK KÖŞKÜ Ağakapısında, İstanbul'da vukubulan yangınları haber vermek üzere diğer binalardan daha yüksek ve etrafa nezareti olmak üzere mevcut bulunan köşk. Burada bulunan Dide-ban adh memurlar etrafı daima gözetirlerdi. (Bak. Dideban, Bayezid Kulesi)M.Sertoğlu.

HARİRÎ Harir ipek demek olup ipekten yapılan kâğıtlara Harirî adı verilirdi. Hindistan'da yapılan Harir-i Hindi ve Semerkand'da yapılan Harir-i Semerkandlî gibi nevileri vardıM.Sertoğlu.

HARMANLI ÇARŞAF Etekleri geniş ve harmaniye yâni pelerin gibi açılan bir cins çarşafM.Sertoğlu.

HART A VI Küçük vs yuvarlak keçp külah. Eskiden Kapıkulu Süvarilerine mahsustuM.Sertoğlu.

HARVANÎ 1828 senesinde elbise nizamnamesi ihdas olunup devlet ricalinin kürk giymesi usulü terkolunduktan sonra giydikleri yakası sırma işlemeli çuhadan üst elbisesiM.Sertoğlu.

HAS Yıllık geliri yüz bin akçeden fazla olan dirliklere verilen isim. Sancak beyleri, Beğlerbeğleri, Vezirler, Hükümdarlara mensup kadınlar ve Hükümdarlara mahsustu. (Bak. Tahrir, Havass-ı hümayun, Havass-ı vüzera, Paşmaklık)M.Sertoğlu.

HAS AHIR Saray hayvanlarına ve bunların takımlarına bu hayvanların bakım ve yetiştirmelerine ait işleri gören teşkilât ve bunların bulundukları yer. Bir adı da İstabl-ı âmire idi. Has ahır, bir tek yerde değildi. Top-kapı sarayında Ortakapıdan girilince sol tarafta bir ahır vardı. (Şimdi müzenin Arabalar Dairesi olan yer). Burada hükümdarın şahsiyle, yakın bendegâm için iki yüz tane seçme at bulunurdu. Gene aynı avluda, içinde elli kadar cinsleri dada mükemmel atlar bulunan bir ahır mevcuttur. Bundan başka saray burnu tarafında, Romalılardan kalma zafer sütununun önünde de bir has ahır dairesi vardı. Enderunlularla has odaklar ve Harem ağalarına mahsus atların ahırları ise Ahırkapı tarafında idi. Saray dışında Vefa semtinde, Kadırga limanında saraya ait ahırlar bulunmakta idi. Dolmabahçe sarayı yapıldıktan ve hükümdarlar burada oturmaya başladıktan sonra Beşiktaş'ta, sarayın karşısında da bir istabl-ı âmire dairesi kurulmuştur. (Bak. Dolmabahçe sarayı). Bunlardan ayrı olarak, Edirne, Bursa, Selanik ile Yunanistan'ın ve Anadolu'nun bir çok yerlerinde saray için atlar beslenir ve hazırlanırdı. Bütün bu atların mevcudu altı bin kadardı. Has ahırın en büyük âmiri Büyük İmrahor, ondan sonra gelen ise Küçük İm-rahor'du. Büyük Imrahora Imrahor-ı evvel, Küçük Imrahora İmrahor-ı sâni denirdiM.Sertoğlu.

HAS AHIR ERKÂNI Has ahırda vazife gören ileri derecede memurlar. Bunlar, muhtelif zamanlarda şu kimselerden meydana gelmişlerdi: XVI. Yüzyılda: Birinci Imrahor, ikinci Imrahor, Has ahır kethüdası, Beygir Kethüdası, Has Rahtvan, Beygir Rahtvanı, Kürsidar, Odabaşı. XVH. Yüzyılda: Birinci İmrahor, ikinci Imrahor, Ahır Kethüdası, Ahır Halifesi, Arpa Kâtibi, Saraçlar Kâtibi, Arpa Ruznamçecisi, İkinci Ahır Kethüdası, Birinci Rahtvan, Birinci Odabaşı, ikinci Odabaşı, ikinci Rahtvan, Hazinedar, Hünkâr Arabacıbaşı-sı, Kürsidar. XVHI. Yüzyılda: Birinci îmrahor, İkinci İmrahor. Arpa Emini, Hünkâr Başsilahşoru, îmrahor Ağa Kethüdası, Hasahır Kethüdası, Arpa Emini, Hünkâr Başsilahşoru, Imra-tibi, Saraçlar Halifesi, Hasahır Kaşağıcısı, Imrahor Ağa Kâtibi, Kürsidar, Ocak Veznedarı, Başnalbant, Hasahır Mehteri, Hamlacı, Karakulak, Telhisciağa, Odabaşı. (Bak. Has ahır)M.Sertoğlu.



HAS AHIR HADEMELERİ Has ahırda Has ahır erkânından başka bu teşkilât içinde vazife gören hizmet sahipleri olup şunlardan ibaretti: l — At oğlanları veya Seyisler: Bu sınıf, tavla uşağı cinsinden olup bir kısmı İstanbul'da, sarayın iç ve dış ahırlarında ve bir kısmı ise haralarda hizmet gö-rürülerdi. Sefer zamanlarında hükümdarın ve maiyetindekilerin atlarını ve her türlü ağırlıklarını taşıyan beygirleri idare eder, bunlara .bakar ve tımarlarını yaparlardı. At oğlanlarından Büyük İmrahor'a tâbi olanlar Saray ve Enderun ahırlarına bakarlardı. Küçük İmrahor'a tâbi olanlar ise Vefa tarafındaki ahırların ve Edirne, Yanbolu, Hayrabolu, Zara gibi yerlerdeki ahır ve haraların seyisleriydi. Bunların ayrıca şagirdleri vardı ki zamanla seyis olurlardı. Seyisler başlarına Barata giyerlerdi. (Bak. Barata). Dış hizmete çıksalar üç bin akçe ile, şagirdleri ise iki bim akçe ile Tımarlı Süvari olurlardı. 2 — Serahur veya Salâhur'lar: Bun ların vazifesi binicilik ve at terbiyesi olup Has ahırın birinci sınıf hademele- rindendi. Resmî günlerde hükümdarların atlarına binerek maharet gösterirlerdi. Mevcutları iki bin kadardı. Âmirleri ter fi ederse Küçük İmrahor olurdu. 3 — Saraçlar: Mevcutları ikiyüz ka dar olup Has ahırın saraçlığa ait işlerini gören sanatkârlardı. Yaptıkları eyerler, sağlamlık ve zarafetle nam almıştı. Bun ların bir kısmı Büyük İmrahor'a tâbi olup, Birinci Saraçları veya Hassa Saraç ları, bir kısmı ise Küçük İmrahor'a tâbi olup İkinci Saraçlar veya Beygir Saraç ları diye anılırlardı.. Teşkilâtları onar, on birer kişilik bölükler halinde olup her bölükte şagirdler vardı. Bunlardan yular dikenlere Efsarduran veya Yulara denirdi. Saraçlar terfian tımara çıksalar ulufele rinin hsr akçesi için XVI. Yüzyılda bin ve sonraları iki bin akçe alırlardı. Şagird ler, zamanla saraç olurlar veya Kapıkulu Süvari bölüklerine, nadiren de tımara çıkarlardı, ölen saraçların oğulları şagird olarak alınırlardı. Hassa saraçların birin ci bölüğünde bütün saraç bölüklerinin âmiri olan kethüda, hükümdarın Raht-ı Hümayun denilen mücevherli eyerlerini muhafaza edenlerin âmiri olan Rahtvan-ı Hâs ve muavini Rahtvan-ı Sanî bulunur ve bunlar büyük ve küçük Rahtvan ağaları diye anılırlardı. Kürsidar terfi ederse Rahtvan-ı San! olurdu. Kürsidar, Padişahın ata bineceği zaman basacağı iskemleyi taşırdı. 4 — Nalbandlar: Üç yüz kadar usta ve yamaktan mürekkeptiler. Bunlar üç sınıftılar. Bir sınıfı hayvan hastalıldariyla uğraşıp onları tedavi ederler, bir sınıfı nal ve mıh imal ederler, bir sınıfı ise hayvanları nallarlar ve iğdiş ederlerdi. Padişahlara mahsus atların ise Nalband-ı esban-ı hassa adlı ayrı nalbandları vardı. 5 — Katırcılar. (Bak. Harbende). 6 — Deveciler: Has ahıra mahsus olup muhtelif yerlerde bulunan bin katar kadar develere bakarlardı. Bunlara Sar- bân da denirdi. İki kısımdan ibaret olup erkek develere bakanlar Sarbâı-ı ner, dişi develere bakanlar Sarbân-ı mâde di ye anılırlardı. Bunları, Yeniçeri Ocağın daki devecilerle karıştırmamak lâzımdır. (Bak. Deveci Ortaları)M.Sertoğlu.

HAS AHIR HAZİNEDARI Pek kıymetli eşya vesair takımlarını muhafaza ile memur kimse. (Bak. Raht-ı hümayun hazinedarı) M.Sertoğlu.

HAS AHIR KETHÜDASI (Bak. Has Kethüda)M.Sertoğlu.

HAS AHIR MURASSAAT HAZİNESİ (Bak. Raht-ı hümayun hazinesi)M.Sertoğlu.

HASBAHÇE Sarayın hududu dahilindeki bahçe ve bostanlar hakkında kullanılan bir tâbirM.Sertoğlu.

HASBAHÇE BOSTANCILARI Bostancı Ocağı mensuplarından saray, bahçe ve bostanlara bakanlar. (Bak. Bostancı Ocağı). Saraya ait olup saray dışında bulunan saray ve bostanlara bakanlara ise Hassa bostancılar denirdi. (Bak. Hadâiki hassa). Hasbahçe bostancıları 650, Hassa bostancıları 970 kişi kadardılarM.Sertoğlu.

HASEKİ Umumiyetle bir hizmette eskiyenlere verilen unvan olup Has-eski sözünden hâsıl olmuştur. Enderun'un muhtelif hizmetlerinde kıdem sahibi olanlarla, Bostancı Ocağının küçük rütbedeki subaylarına da bu unvan verilirdi. Bunların âmirine Baş haseki denirdi. (Bak. Bostancı Ocağı). Bundan başka, saray cariyeleri arasında bir sınıfa da Haseki denirdi. (Bak. Gedikli cariye)M.Sertoğlu.

HASEKİBAŞÎ (Bak. Baltacılar).

HASEKİ BAŞKÂTİBİ (Bak. Baltacılar)M.Sertoğlu.

HASEKİ ORTALARI Yeniçeri Ocağında cemaat ortalarından 14, 49, 66 ve 67 nci ortalara verilen isim. Hasekiler muteber bir zümre olup kendilerine Ağa diye hitap olunurdu. Bu dört ortanın Ya-yabaşısı, padişah camiye çıkışta ikişer, ikişer sağında ve solunda yürürlerdi. Bunla-i ra Hünkâr hasekisi denirdi. Av sırasında maiyetleriyle birlikte hazır bulunurlar ve besledikleri tazıları birlikte getirirlerdi. Hünkâr hasekilerinin dördünün en kıdemlisine Başhaseki denirdi. Bunu, Bostancı Ocağında bulunan ve küçük rütbedeki haseki adlı zabitlerin âmirleri olan Baş*-haseki ile karıştırmamalıdır. Başhaseki terfi ederse Turnacıbaşı olurdu. (Bak. Turnacıbaşı). Dört haseki ortasının mevcudu cem'an bin kişi kadardı. Kendilerine Hasekiyan-ı piyade de denirdiM.Sertoğlu.

HASEKİ SULTAN (Bak. Gedikli cariye)M.Sertoğlu.

HASEKlYAN-I PlYADE (Bak. Haseki Ortalan)M.Sertoğlu.

HAS FIRIN Saray halkının ekmeklerini pişiren fırınlara verilen isim. (Bak. Ekmekçiler)M.Sertoğlu.

HASILLI Harem ağalarının ,bir derecesi. (Bak. Harem Ağalan)M.Sertoğlu.

HASÎRLI (Bak. Hasıllı)M.Sertoğlu.

HASIRCIYAN-I HASSA Muhtelif saraylarla yeniçeri odalarının ve acemi kışlalarının yıllık ihtiyacı için hasır dokuyan kimseler. Bunlar, Acemioğlanları arasından seçilirdi. Şimdi mevcut bulunmayan koğuşları, evvelce Askerî Müze-olan Aya irini kilisesi ile Sur-u Sultani arasında idi. Bu hasırlar, her sene vergi mükellefiyeti karşılığı olarak Manyas ovasından tedarik edilen sazlardan dokunurduM.Sertoğlu.

HASIR YELKEN Yüksek aboneli dört köşe lâtin yelkenine halk tarafından verilen isimM.Sertoğlu.

HAS KETHÜDA Has ahırın ileri gelen âmirlerinden biri. (Bak. Has ahır), îstabl-ı âmireye ait bütün teferrüatli işlerle meşgul olur ve Büyük Imrahor'un nezaretinde burasını idare ederdiM.Sertoğlu.

HASKÖY MÜHENDİSHANESt (Bak. Mühendishane-i berri-i hümayun)M.Sertoğlu.

HASLAR MUKATAASI Eski maliye kalemlerinden biri olup burada hükümdarla hanedana mensup olanların haslarından mukataaya, yani geliri maktu olarak iltizama verilenlere ait defterler ve hesaplar tutulur, emirler yazılır ve muhafaza edilirdi. (Bak. iltizam)M.Sertoğlu.

HAS MATBAH Sarayda padişahın nefsine ait yemeklerin piştiği matbah. (Bak. Matbah-ı âmire, Kuşhane matba-hı)M.Sertoğlu.

HASODA Enderun odalarının birincisi ve en itibarlısı olup Fatih Sultan Meh-med tarafından mevcudu otuz iki kişi olmak üzere tesis olunmuştur (Bak. Enderun). Bunlara ait olmak üzere Enderun'daki Hasoda koğuşunu Yavuz yaptırmıştır, ilk Hasoda koğuşu Hırka-i Saadet dairesinin altında bulunurken IV. Murad zamanında burası terkolunarak tam karşısına yeni bir Hasoda koğuşu inşa edildi. Yavuz, Hazine ve Kiler koğuşlarının eski ve emektarlarından bir kısmını daha Hasodaya alıp mevcudu kırk'a iblağ etti. Burada bir münhal olursa Hazine odasından Güğümbaşı, iki münhal olursa onunla beraber Kiler odasından Peşkirbaşı, üçüncüde Seferli odasından Çamaşırcıbaşı ve dördüncü münhalde ise yine Seferli'den Hamamcıbaşı Hasodaya alınırlardı. (Her biri için kendi maddelerine bak). Hasodanın âmirleri sırasiyle Hasoda-başı, Silâhdar, Çuhadar, Rikâbdar, Tül-bend gulâmı, Miftah gulâmı idiler. (Her biri için kendi maddesine bak). Hasoda-başı, bu saydıklarımız müstesna olmak izere koğujun diğer mensuplarını icabında bizzat cezalandırmağa selâhiyetli idi. Hasodaya, mutad şekilden maada Hazine, Kiler ve Seferli koğuşlarının diğer eskileri de hükümdarın emriyle alınabilirdi. Hattâ XVII. Yüzyılın başından itibaren yine hükümdarların arzu ve emirleri üzerine daha aşağı saray hizmetlerinden ve hattâ saray dışından bir çok kimselerin defaten Hasodaya alındıkları olmuştur. Hasodalıların asıl vazifeleri Hırka-i Saadet dairesini süpürmek, tozunu almak, mübarek gecelerde güzel kokulu ağaçlar yakıp gülsuyu serpmek, Kur'an-ı Kerim okumak, padişaha ait hizmetleri görmek ve icabında ona arkadaşlık etmekti. Yani, hükümdarların âdeta saray içindeki hususi maiyeti idiler. Padişahın yemek ve peşkirlerini Peşkir gulâmı muhafaza eder, leğen ve ibrik hizmetini ibrikdar görürdü. Yine Hünkâr müezzini, Sır kâtibi, Başçu-hadar, Sarıkçıbaşı, Kahvecibaşı, Tüfekçi-başı, Berberbaşı nevinden hizmet sahipleri de Hasoda erkâmndandı. Bunlardan sonra gelen eskilere ise köşebaşı denirdi. Hasodalılar dış hizrrıste çıkarlarsa acemilerine Çaşnigirlik, eskilerine Müteferrika-lık ve bazan Sancakbeyliği verilirdi. Yukarıda adı geçen altı büyük ağa, yani Hasodabaşı, Silâhdar, Çuhadar, Rikâbdar, Tülbend gulâmı ve Miftah gulâmı ise dış hizmetlere çıkarlarsa vezaretle Eyalet valiliği, Derya kaptanlığı, .Yeniçeri Ağalığı nevinden birinci derecedeki devlet memuriyetlerden biri verilirdi. Hasodanın bir adı da Hane-i has idiM.Sertoğlu.

HASODABAŞI Enderundaki hasoda koğuşunun âmiri. (Bak. Enderun). Hasodabaşı merasimde padişahın elbisesini giydirmek ve çıkarmakla vazifeli idi. Padişah nereye giderse o da beraberinde bulunurdu. Ekseriya tavaşî olan ak hadımlardan tâyin olunursa da, Enderundan yetişen içoğlanlarından da seçildiği olurdu. Hükümdarların birinci derecede yakınlarından olup sahib-i arz, yani padişaha doğrudan doğruya maruzatta bulunmak salâhiyeti olan erkândandı. Derecesi Ka-pıağası ile müsavi ise de teşrifatta ondan sonra gelirdi. Padişahın dört mühründen biri onda dururdu. (Bak. Mühr-i hümayun).Hasodabaşılık, 1681 yılında ilga olun-muşsa da 1687 tarihinde, ü. Süleyman'ın cülûsiyle tekrar ihya edilmiştir. Lâkin artık ehemmiyetini kaybetmiş, teşrifattaki yerini muhafaza etmekle beraber hasoda-nın ve neticede enderunun amirliği fiilen Silâhtar Ağaya geçmiştir. (Bak. Hasoda)M.Sertoğlu.

HASODA HAZİNESt Enderun koğuşlarından Hasodada bulunan ve Hasodaba-şı nezaretinde olan kıymetli eşya ile padişahın şahsına mahsus paranın muhafaza olunduğu hazine. (Bak. Hasoda, Içhazi-ne)M.Sertoğlu.

HASODALIK (Bak. Gedikli cariye)M.Sertoğlu.

HASSA Padişahlara ve padişah saraylarına mahsus .hizmetler hakkında kullanılan bir tâbirM.Sertoğlu.

HASSA AVCILARI (Bak. Avcılar)M.Sertoğlu.

HASSA BOSTANCILARI (Bak. Has bahçe Bostancıları, Bostancı Ocağı)M.Sertoğlu.

HASSA ÇAMAŞIRCILARI Saraya ait çamaşırları yıkıyan kimseler. Başlarındaki âmire çamaşırcıbaşı denirdi. Çamaşırcılar arasında müteferrika adlı hademeler ve şagirdler vardı. Şagird terfi ederse çamaşırcı olur, çamaşırcılar ise çıkmalarda Kapıkulu Süvariliği ile saraydan çıkarlardı. Münhal şagirdliklere ise Acemi Ocağından ehliyetli olanlar seçilirdi. Hassa çamaşırcıları, sarayın Bîrun kısmına ait hizmet bölüklerinden olup bir isimleri de Câme şuyan-ı hassa idi. (Bak. Bîrun)M.Sertoğlu.

HASSA HARÇ EMlNl Saray mensuplarının muhtelif alacaklarını tahsil ve saraya ait satın alma işleriyle meşgul olan memurM.Sertoğlu.

HASSA HARİCİ MATBAH (Bak. Hassa matbahı)M.Sertoğlu.

HASSA KADIRGASI, KALYONU Devlete ait kadırga veya kalyonlar hakkında kullanılan tâbirM.Sertoğlu.

HASSA KAPTANI (Bak. Hassa reisi)M.Sertoğlu.

HASSA KOZBEKÇİLERİ (Bak. Koz-bekçi)M.Sertoğlu.

HASSA KUŞBAZLARI (Bak. Avcılar)M.Sertoğlu.

HASSA MATBAHI Sarayda harem halkının yemeklerinin piştiği yer. Padişaha ait yemeklerin piştiği matbaha ise Has Matbah denirdi. (Bak. Matbah-ı âmire). Bundan başka sarayda bir Dâr'-üs-saade ağası matbahı vardı. Burada, kızlar ağası ile ona mensup olanların yemekleri hazırlanırdı. Bunlardan başka, Dür'üs-saade ağasiyle harem dairesi mensuplarından olmayan öbür saray halkı için yemek pişen bir yer vardı ki, bunun ismi Hassa harici matbah idiM.Sertoğlu.

HASSA MÜEZZİNLERİ Topkapı sa rayı dahilindeki cami ile Padişahların cuma ve bayram namazlarını kıldıkları mabetlerde müezzinlik eden saray müezzinlerinin unvanıM.Sertoğlu.

HASSA ORDUSU II. Meşrutiyet devrine kadar merkezi İstanbul'da olan ve bu münasebetle sarayın muhafazasiyle de mükellef olan birinci orduya verilen isimM.Sertoğlu.

HASSA REİSİ Kürekle yürüyen donanma gemilerinde bir geminin kaptanı olan kimse. Gemi azabları bölükbaşılan olan reisler arasından seçilirdi. Gemilerine fener takmak haklan vardı. Hassa reisi olabilmek için harbde düşman gemilerinden birini zaptetmek veya buna denk bir hizmette bulunmak lâzımdı. Bunlara Hassa Kaptanı veya Mîrî reis de denirdi. (Bak. Bahriye azablan)M.Sertoğlu.

HASSA SATIRLARI (Bak. Şatır, Şâ-tırbaşı)M.Sertoğlu.

HASSA TABİBLERİ (Bak. Hekimbaşı)M.Sertoğlu.

HASSA TERZİLERİ Padişaha ait kürklerle hil'at ve elbiseleri diken terziler olup iki sınıftır. Birincisi hil'atleri dikenler olup bunlara Hayyatin-i hil'at denirdi. Üç bölüktüler ve mevcutları yirmi bu- - yirmi üç arasındaydı. On üç kadar da müteferrika adlı yardımcıları vardı. Başlarına Ser hayyatin-i hil'at de-nirdi. ikincisi Hayyatin-i hassa denilen sınıftı. Bunlar saraya ait diğer elbiselerle padişah mektuplarının, yani namelerin kılıflarını dikerlerdi. Padişahla birlikte sefere gitmeleri kanundu. Başları Ser-hayyatin-i hassa idi. Terfi ederse Terzi-bagı olurdu. Bunların mevcutları bej bölük olup ayrıca ipekçi ve hallaç bölükleri ve müteferrikaları da vardı. Hassa terzilerin hepsi birden Enderun Hazinedarbaşısına tâbi idiler, Çalıştıkları yer, Alay köşkünün karşısında bugün Adlî Tıp müessesesi ve daha evvel Soğukçeşme Askerî Rüştiyesi olan binanın bulunduğu mahalde idi. Umumi mevcutları; XVI. Yüzyılda 369, XVII. Yüzyılda 319, XVIII. Yüzyılda 104, XIX. Yüzyılda ise 40 kişiydiM.Sertoğlu.

HASSA- VOYNUKLARI Bak. Voy-nuk)M.Sertoğlu.

HASS-ÜL-HAS Hil'at nevilerinden biri. Merasimlerde Reis-ül-küttab Çavuş-

HASS-ÜL HAS BÂ POSTlN SAMUR Samur kürk kaplı birinci sınıf hil'at. Yeniçeri Ağasına, Kaptanpaşaya, Nişancıya ve beyaz çuhaya kaplı olanı Şeyhülislâmlara giydirilirdiM.Sertoğlu.

HASEBİ Eski kâğıt cinslerinden 'biri. Merasimlerde Reis-ül-küttap, Çavuş-ipek olan kâğıtlara ise Harirî denirdiM.Sertoğlu.

HAŞİYE Kenar mânasına gelen. bir kelimedir. Bir kitabın veya mektubun kenarına sonradan akla gelerek yazılan şeylerle bir kitabın izahı için kaleme alınan yazılara bu isim verilir. Aynı zamanda, bir sayfanın kenarlarına yapılan tezhip de bu adla anılırdıM.Sertoğlu.

HÂŞİYE-İ TECRİD Osmanlı medreselerinin ilk kısmı. (Bak. Medrese)M.Sertoğlu.

HAŞMETLÛ Ecnebi Hıristiyan hükümdarlar hakkında Majeste mukabili olarak kullanılan bir tâbirM.Sertoğlu.

HAT (Bak. Arşın)M.Sertoğlu.

HATA, HATAY Doğu Türkistan, Moğolistan ve Mançuri ile Siberya'mn bir kısmını kaplayan bölgeye eskiden verilen isim. Buralarda X. Yüzyıldan itibaren Moğolların Hata kabilesi iki asır kadar hüküm sürdüğünden bu geniş bölgeye isimlerini vermişlerdirM.Sertoğlu.

HATAİ İpekli kumaş nevilerinden biri. Sade, telli, nevzuhur gibi çeşitleri vardı. Türkistanda yapılan ince elyafh, dayanıklı bir cins makbul kâğıt. Stilize edilmiş çiçek şekilleriyle yapılan bir tezhib nev'i. (Ayrıca Bak. fağfur)M.Sertoğlu.

HAT AB ANBARI Sarayın odun an-barına verilen isimM.Sertoğlu.

HATABCI Ocak halinde olan Has ahıra bağlı korucuların her ocağında bir bölük halinde bulunan oduncular. (Bak. Korucu)M.Sertoğlu.

HÂTEM-İ SADARET Sadrıâzamlara verilen ve hükümdarların mutlak vekili olduklarına delâlet eden padişah mührü. (Bak. Mühr-i hümayun)M.Sertoğlu.

HÂTEM-İ ŞERİF (Bak. Hâtem-i sadaret)M.Sertoğlu.

HÂTEM-İ VEKALET (Bak. Hâtem-i sadaret)M.Sertoğlu.

HÂTEMKÂRİ Taş, tahta, maden gibi şeyleri oyarak sonra doldurmak suretiyle yapılan tezyinat. Mermerin içine somaki, bakırın içine gümüş, abanoz içine şimşir, tahtanın içine sedef vesaire doldurularak yapılır ve hepsinin satıhları müsavi olurdu. Bunun bir adı da kakma idiM.Sertoğlu.

HATİB Cuma günleri camide hutbe okuyan kimseM.Sertoğlu.

HATİB-İ CAMİ-İ MİYANE Yeniçerilerin Yeni Odalarda bulunan Orta camiin hatibi olup Sekbanların süvari kısrrun-dandı. (Bak. Halife-i şagirdan)M.Sertoğlu.

HATİB EBRUSU XVHI. Yüzyılda yaşamış Ayasofya hatiplerinden birisi tarafından yapılan ebrulara verilen isim. (Bak. Ebru)M.Sertoğlu.

HATİM Yüzünden veya ezber olarak Kur'an-ı Kerim'i baştanbaşa okumakM.Sertoğlu.

HATİME Son, nihayet demektir. Aynı zamanda' resmi yazılarda, eskiden yazının hitap ettiği makam veya şahsa göre en sonra söylenen resmî söz mânasına gelirdiM.Sertoğlu.

HATMAN Leh kazaklarının ve diğer kazakların başbuğlarına verilen isim. (Bak. Kazak)M.Sertoğlu.

HATTAT iyi yazı yazan. Yazı yazmakta üstat ve mahir olan kimse. Doğu-İslâm dünyasında en meşhur ve unutulmaz hattatlar Türkler arasından yetişmiştir. İran ta'liki denilen bir cinsten başka bütün yazı nevilerini en güzel Türkler yazmışlardır. Türk ta'liki ise iranlılar tarafından aynı maharetle yazılmamış olup esasen Iran talikinden daha da güzel ve sadedir. Iran ta'likinin mübalâğalı tarafları giderilerek daha tatlı ve cazip bir hale getirilmiştir. Türk yazısı XV. Yüzyıldan sonra yabancı tesirinden kurtulup müstakil bir ekol haline gelmiştir. Hattatların kullandıkları meşhur yazı nevilerinin başlıcaları şunlardır: Nesih, Sülüs, Ta'lik, Rik'a, Divanî, Reyhanı, Muhakkak, Kufi, Şecerî, Siyakat, Tevkii veya Icâze ve bunların Celî yani kalın, Gubarî yani çok küçük ve Şikeste yani kırma denilen basit şekilleriM.Sertoğlu.


Yüklə 2,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   52




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin