Abir azabindan kurtaran şeyler


Ölülerin Kabirdeki Halleri Ve Kabre Alışmaları: Ölüler Kabirde Namaz Kılar, Kur'an Okur, Ziyaretleşîr Ve Her Türlü Nimetten Yararlanırlar



Yüklə 0,97 Mb.
səhifə3/16
tarix08.01.2019
ölçüsü0,97 Mb.
#92826
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16

Ölülerin Kabirdeki Halleri Ve Kabre Alışmaları: Ölüler Kabirde Namaz Kılar, Kur'an Okur, Ziyaretleşîr Ve Her Türlü Nimetten Yararlanırlar

Taberani, Ebû Ya'la, Beyhaki, «Şuab»daîsbehani «Tergib» îbn-i Ömer (Radıyallahû anhüma)'dan rivayet ettiklerine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Lâilâhe illallah diyenler ölümde, kabirde ve haşirde vahşet ve sıkıntı görmezler.»

Ebu'l-Kasım el-Ceyli, Diba da îbn-i Abbâs (Radıyallahû an-hüma)'dan rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Lâilahe illallah Ölümde, kabirde ve kabirden çıktığında müs-lüman için ünsiyettir.»

Ebû Ya'la, Beyhaki, ibn-i Mende, Enes (Radıyallahû anh) 'den ri­vayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)':

«Peygamberler, kabirlerinde diridirler ve namaz kılarlar,» diye buyurdu.

Müslim, Enes (Radıyaîlahû anh)'dan rivayetine göre, Peygam­ber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

Miraca çıktığım gece Musa (Aleyhi's-selânı)'in yanından geç­tim. O kabrinde namaza durmuştu.

îbn-i Mende dedi ki, bu hadisi Haccac bin Minhal, Yûnus bin Muhammed, Ebû Nasr et-Temmâr, Hibban ve başkaları Hammad'-dan, O Süleyman et-Teymi ve Sâbit'den, onlarda, Enes (Radıyalla­hû anh)'dan rivayet etimişlerdir.

Ayrıca Süfyan, Yahya bin Said, Amr bin Habip Cerir bin Ab-dulhamid, Mutemir bin Süleyman, Yezid bin Harun îsa ve başka­ları Süleyman et-Teymiden, rivayet etmişlerdir. Enesten başka, sa­habelerden Ebu Hüreyre, Abdullah bin Cerrad ve başkaları bu ha­disi Resülullahtan rivayet etmişlerdir.

Ebû Nuaym, Hilye'de İbn-i Abbâs (Radıyallahû anhüma)'

Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

Ben, Musa'nın kabrinin yanından geçerken O, dikilip namaz kı­lıyordu.

îbn-i Sa'd Tabakat'da ibn-i Ebi Şeybe Musannaf da îmam Ahmed «Zühd»de beraber olarak Affan bin Müslim'den, o da Hammad bin Selem'den o da Sabit el-Bennani'den şöyle dediğini ri­vayet etmişlerdir.

«Yâ Rabbi, eğer kabirde namaz kılmayı, bir kimseye nasip et­mişsen, bana da nasip et.»

Ebû Nuaym... Sâbit'den rivayet ettiğine göre, o Hamid et-Tavile:

Peygamberlerden başka kimsenin kabrinde namaz kıldığım bili­yor musun,» demiş. O:

«Hayır» demiş. Sabit: |

Ya Rabbi! Eğer bir kimseye kabrinde namaz kılmak için izin veriyorsan Sâbit'e kabrinde namaz kılmak için izin ver.»

Yine Ebu Nuaym, Cübeyr'den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ondan başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, ben Sabit el-Bennani'yi kabrine koyduğum zaman Halid et-Tavil de yanımda idi. Kabrinin duvarını ördüğümüzde, Iahdîne bir taş düştü, bak­tım namaz kılıyor. O daima şöyle dua ederdi:

«Yâ Rabbi! Eğer mahlûkatından bir kimseye kabirde namaz kıl­mayı nasip etmişsen, bana da et. İşte, Allah onun duasını reddet­medi.»

Ibn-i Cerir «Tehzib el-Asar»da ve Ebû Nuaym, ibrahim bin es-Samme el-Mühellebiden rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

Seher vaktinde Hısın'dan geçerken, Sabit el - Bennani'nin kabri­nin yanmdan geçtiğimizde kabrinden Kur'an sesini işitiyorduk,

îbn-i Meride... Ebû Hamniad el-Haffar'dan güvenilir ve mut-İ taki bir zat idi senediyle rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

«Cuma günü, öğle vaktinde, kabristana girdim. Hangi kabrin yanından geçtiysem, onda Kur'an'ın okunduğunu işitiyordum,»

Tirmizi, hasen gördüğü bir rivayette, Hakim ve Beyhaki Abdul-llah bin Abbas (Radıyallahû anhümaJ'dan rivayet ettiklerine göre, O, şöyle demiştir :

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'in sahabilerinden bi­risi çadırmı bir kabrin üstünde kurdu. Oranın kabir olduğu bilin­miyordu. Sahabi baktı ki içinde bir insan Tebâreke sûresini sonuna kadar okuyor. Resûlullah'a (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) gelip ona durumu anlattı. Resûlullah (Saîlallâhû Aleyhi ve Selîenı) O, kur­tarıcıdır, O koruyucudur, insanı kabir azabından kurtarır, diye bu-

Ebu'l-Kasım es-Sa'di, Ruh kitabında şöyle demiştir-

«Bu peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'den bir tasdikdir ki ölü kabrinde Kur'an okur. Çünkü Abdullah (Radıyallahû anh) peygambere haber vermiş O (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) de, tas­dik etmiştir.

İmam Kemalüddin bin Zemelkani, «el-Amelü'1-Makbul Fi Ziya-reti'r-ResûI» adlı kitapda, şöyle demiştir:

Bu hadis açıktan ifâde eder ki ölü, Tebâreke suresini okuyor. Bu rivayetten Allah'ın bazı velilerini Kur'an okumakla, bazılarını na­maz kılmakla mükerrem kıldığı anlaşılmaktadır.

Bu duıum, veliler için geçerli ise, peygamberler için tarik-i evlâ ile geçerlidir.

Hafiz Zeyneddin bin Recep «Ehl-ul Kubur» kitabında, şöylel de­miştir :

«Allah Berzah âleminin ehlinden bâzılarına salih amelleri ik­ram eder, Amelleri kesildiğinden onunla onlara sevap hâsıl olma­sa da, Allah'ın zikir ve taatiyle nîmetlenmek için daha önce yaptığı ibadet o alemde devam eder. Tıpkı, melekler ve Cennet ehlinin zi­kir ve ibadetle nimetlendikleri gibi... Sevap olmasa dahi zikir ve iba­detler, erbabı için, bütün dünya nimetlerinden daha büyük bir nimet­tirler. Ve lezzetleri daha fazladır.

(Hakiki) mutlular, Allah'ın zikir ve taatinden başka şeylerle mutlu olamamışlardır.

Ebu'l-Hasen bin el-Berrâ «Havza»' kitabında, Abdullah bin Mu-hanımed bin Mansur'dan İbrahim el-Haffar'm 8 ona şöyle dediğini nakletmiştir :

«Bir kabir kazdım, bir taş göründü, taş kabrin önünden açıldı-

İbn-i Receb'in nakline göre muhaddis Ebü'l-Haccac Yûsuf bin Mu-hamirted es-Seriri'nin üstadı Ebu'l-Hasan Ali bin Hüseyin Es-Samîri ki, salih ve muttaki bir adamdı; Talebelerine rivayet ederken, Samu­ra kabristanından bir yer gösterip :

«Bu yerden, devamlı olarak Tebâreke suresinin okunduğunu işi­tiyoruz,» dedi. ;

Hafız, Ebû Bekir El-Hatip senediyle İsa bin Muhammed el-Tu-mâri'den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ebû Bekir bin Mücahid el-Makri'yi rüyada görüm, sanki Kur'an okuyordu. Ben, ona *sen ölüsün nasıl okuyorsun dedim. O:

Ben her namazda ve Kur'an'ı her hatmettiğimde dua ederdim ki Allah, beni kabrinde Kur'an okuyanlardan eylesin. İşte bu kabrim­de Kur'an okuyorum.»

Hallâl es-Sünne» kitabında İbrahim bin Hakem bin Ebban tarikiyle rivayeti zaiftir o da babasından, o da îkrime'den, ibn-i Abbâs (Radıyallahû ânh) 'in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:

«Kabirde, mümine bir Kur'an verilir. O da okur.»

İbn-i el-Berra «Ravzada Hafs bin Ömer el-Adeni'den ki onunda rivayeti zaiftir o da El-Hakem bin Ebban'dan bu hadisi rivayet etmişlerdir.

Hafız, Ebu'1-Ala EI-Hemedani ölümünden sonra rüyada duvar­ları kitaplardan olan bir şehirde görünmüş. «Nedir bu» diye sorul­duğunda O demiş ki

«Allah'dan istedim ki, hayatımda ilimle meşgul olduğum gibi ölümümde de beni ilimle meşgul etsin. İşte kabrimde de ilimle meş­gulüm.

İbn-i Mende, Ebû Ahmed, Hakim. «el-Künnâ» (künyeler) kita­bında zaif bir sened ile, Talha bin Ubeydullah'dan şöyle dediğini ri­vayet etmiştir :

«Ormandan malımı getiriyordum. Gece oldu. Abdullah bin Arar bin Hızam'ın kabrinin yanmda barındım. Kabirden eşini işitmedi­ğim bir Kur'an sesini işittim. Resûlullaha (Sallallâhû Aleyhi ve Sel­lem)'e geldim, durumu onâ anlattım. Buyurdu ki,

«O Abdullah'dır, biliyorsun, Allah ruhlarını alıp Cennette, Ze-berced ve yakut kandillerinin içine bırakır. Sonra Cennetin ortası­na asar; gece olduğu zaman ruhları onlara döner. Fecir oluncaya kadar öylece Kur'an okurlar. Fecirde Cennetteki yerlerine geçerler.

Nesâi, Hâkim Beyhaki, -Şuâb-i iman»da Âişe (Radıyallahû an-hâVdan rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Uyudum kendimi Cennette gördüm.

Neseî'nin rivayetinde Cennete girdim. Kur'an okuyan birisinin sesini işittim. Kimdir bu dedim. Harise bin Numandır, dediler.

Sonra Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) üç sefer «İşte, hayırlı insan böyledir,» diye buyurdu. Harise anasına çok iyi davra­nan bir insandı...

Beyhâki, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh)'dan, Resûlullah (Sal­lallâhû Aleyhi ve Seilem) 'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Ben kendimi Cennette gördüm. Orda, bir adamın Kur'an okudu­ğunu işittim, kimdir, bu dedim. Harise bin Numandır, dediler. İşte hayırlı insan böyledir, böyledir, böyledir.

îbn-i Ebi Dünya, Yezid er-Rekkaş'dan naklettiğine göre: şöyle demiştir;

Bana ulaştı ki, mümin öldüğü zaman, Kuran'dan öğrenmediği parça kalmışsa; Cenab-ı Hak, ona Kur'an Öğretecek melekleri gön­derir. Bu durumu kıyamete kadar devam eder.

Hasan'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:

Bana ulaştı ki, mümin Kur'anı hıfzetmeden ölürse, Allah onun Hafaza (koruyucu) meleklerine emreder ki, kıyamette ailesiyle be­raber dirileceği güne kadar ona kabrinde Kuran öğretin.

İbn-i Ebi Dünya, İbn-i Mende, Atiyye el-Avfi'den rivayet ettik­lerine göre, şöyle demiştir:

Bana ulaştı ki, kul Allah'ın kitabını öğrenmeden Allah ile kar­şılaştığı (öldüğü) vakit, kabirde Allah ona Kur'am öğretir ki, karşı­lığında ona sevap ihsan etsin.

Deylemi'nin Firdevs'inde, Ebû Said el-Hudri (Radıyallahû anh) '-nın hadisinde benzeri merfûan rivayet edilmiştir. Fakat Deylemi'nin oğlu senedini zikretmemiştir.

Sonra Ebul-Hüseyin bin Büşran'm «Fevâid»inin birinci cüz'ün-de bunu senedli olarak gördüm:

Ebul-Hüseyin, Atiyye el-Avfî tarikiyle Ebû Saîd-i Hudrî (Radı-yallaû anh)'dan Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'m şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

«Kim, Kur'ani ezberlemeden ölürse, bir melek kabirde ona Kur'an öğretir; Kur'an'ı ezberlemiş olarak dirilir.

Bunu Ebu'l-Kasım el-Ezheri, Fezâilü'l Kur'an. kitabında ve Se­lefi Müntehamat'ında rivayet etmişlerdir.

tbn-i Mende, îkrime'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: «Mümine bir mushaf verilir. Ondan okur.»

îbn-i Mende, Âsim es-Sakafi'den şöyle dediğini rivayet etmiştir :

«Belh' te bir kabir kazıdık. Baktım kabirde yaşlı bir adam, kıb­leye yönelmiş üstünde yeşil bir örtü atılmış, etrafı yeşil ile sarılı, odasında bir mushaf vardı. Adam onu okuyordu.

îbn-i Mende, Ebû Nadir en-Nisabûri el-Haffar'dan Salih f muttaki bir insandı rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

«Bir kabir kazdım. Kabirde başka bir kabir çıktı, baktım, güzel yüzlü, güzel elbiseli, güzel kokulu, bir genç dört köşe oturmuş. Oda­sında güzellikte benzerini görmediğim bir hatla yeşil mürekkeble yazılmış bir kitap var. O da Kur'an okuyor. Genç bana baktı, kıya­met koptu mu dedi, ben hayır dedim. O, öyle ise taşları yerine koy dedi, ben de taşları yerine yerleştirdim. ;

Ben diyorum ki, bu ibn-i Neccâr'm, rivayet ettiği nakildir O demiş ki: İsmini bilmediğim tsbehanh bir talebenin el yazısıyle ıya-zılı bir kitapta okudum ki; |

Raşitbillahın kölesi Hatla bin Abdullah, Mus'ab bin Abdullah el-Haffar'dan, kabir kazarken bir şey gördün mü? diye sormuş.

O hayır! Fakat, babamdan işittim ki diyordu: Bir kabir kazdım; lahde ulaştığım zaman bir taş çıkardım, baktım altında bir adam, elinde bir Kur'an okuyor. Bana «kıyamet koptu mu?» dedi. Ben «ha­yır» dedim. Sonra üstünü örttüm.

Ebû Nuaym, Mücahidden rivayet ettiğine göre: «Amel-i salih işleyenler kendi nefisleri için yer yaparlar»9 mealindeki âyeti kerimeden maksat kabirde1 yer yaparlar, demiş.

İbn-i Ebi Dünya -el-Kubûr- kitabında Bişr bir Hars'dan ri­vayet ettiğine göre şöyle demiştir:

«Allah'a itaat eden için en iyi menzil kabirdir.»

Hars bin Ebû Üsame, Müsned'inde Ukayli ve Vaüi, el-İbbane'de Câbir (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiklerine göre;

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Ölülerinizin kefenini güzelleştiriniz, çünkü onlar kabirde birbir­leriyle ziyaretleşirler, birbirlerine karşı iftihar ederler.

Sahih-i Müslim'de Cabir'in hadisi şöyledir:

«Biriniz kardeşinin işine bakacak olursa, kefenini güzelleştirsin.»

Âlimler demişler ki, kefen güzelliğinden maksat beyazlığı, te­mizliği, genişlik ve kalınlığıdır. Yoksa pahalı kumaştan olması de­mek değildir. Çünkü kefende aşırı gitmekten nehy vardır.

İbn-i Adiy, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anhl'dan rivayet ettiğine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Ölülerinizin kefenlerini güzelleştiriniz. Çünkü onlar kabirlerin­de birbiriyle ziyaretleşirler.»

Ukayli ve Hatip «Tarih»inde Enes (Radıyallahû anhî'dan rivayet ettiklerine göre;

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Biriniz kardeşinin tekfin işine bakacak olursa, kefenini güzelleş-tirsin.

Tirmizi, İbn-i Mâce, Muhammed bin Yahya el-Hezeli, —Sahihin'-de— ibn-i Ebi Dünya, Beyhaki, —«Şuâb-ı İman» da Ebû Katade

(Radıyallahû anh)'den rivayet ettiklerine göre;

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: !

Biriniz, kardeşinin işine bakacak olursa kefenini güzelleştirsih. Çünkü, onlar kabirlerinde birbirini ziyaret ederler

Beyhaki, senedini zikrettikten sonra demiş ki; Bu hadis, Elşû Bekir es-Sıddık (Radıyallahû anh)'m «klfenlerini kurutmak için­dir» sözüne muhalif değildir.

Çünkü, bu dış âlemde gördüğümüzdür. Allah'ın ilminde duru­mu Allah'ın dilediği gibi olur. Nasıl ki şehidler, Allah'ın katında di­ridirler, rızıklanırîar. Halbuki, gördüğün gibi kan içindedirler. Sonra vücûtları dağılır. Bizim bu gözümüzde böyledir. Gayb âleminde ise Allah'ın bildirdiği olur. Eğer Allah'ın bildirdiğini göz önünde gör-seydik, gayba iman meselesi kalkardı.

İbn-i Ebi Dünya, «Rüyalar». kitabında, Râşit bin Sa'd'dan riva­yet ettiğine göre;

Hanımı vefat eden bir adam rüyasında başka hanımları görür­ken hanımım göremedi. Onlardan hanımını sormuş. Demişler ki; «Siz onun kefenini kısa yaptmız, bizimle beraber çıkmaktan utanıyor.» Adam gelip Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'a haber verdi. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki;

«Git bak, güvenilir çare var mı?» Adam, Ensardan Sekerata gi­ren birisinin yanına gitti. Ona durumu anlattı. Ensari dedi ki:

«Ölülere bir şey ulaştırmak isteyen varsa ben ulaştırırım».

Sonra Ensari, öldü. Adam, zeferan ile boyanmış iki elbise gel di. Ensarinin kefeninin içine koydu. Geceleyin adam o kadınlarla be­raber hanımım o iki elbise içinde gördü. 1

Bu mürsel bir hadistir. Resûlullah'a isnadında sakınca yoktur. Raşit bin Sa'd ise; güvenilir ve çok mürsel hadis nakleden birisidir.

İbn-i Cevzi, «Uyun el-Hikâyat» kitabında senediyle Muhammed bin Yusuf el-Firyabi'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Kayseriye'de bir hanım vefat etti. Bir kızı onu rüyada gördü. Hanım kızma, ey kızcağızım! Beni dar bir kefenle tekfin ettiniz. Ben arkadaşlarım arasında onlardan utanıyorum. Filan kadın, falan gün bize gelecektir. Filan yerde benim dört dinarım vardır. Onlarla bana bir kefen al ve o hanımla bana gönder.»

Kız dedi ki: «Ben o yerde anamın dinarlarının olduğunu bilmi­yordum. Ve ondan söz ettiği kadında da bir hastalık yoktu. Bu rü­yayı gördüğümden sonra hastalandı.»

Firyâbi, dedi ki: bana gelip durumu anlattılar. 'Yâ Ebû Abdul­lah sen ne diyorsun* dediler. Ben «ölülerin kefenleri içinde birbirini ziyaret ettikleri ile ilgili hadisi zikrettim. Ve ona bir kefen alın» dedim.

Kız bahsedilen o hanıma gitti, «şayet ölürsen seninle anama bir kefen göndereceğim, ona ulaştırırsın» dedi. Hanım aynı gün öldü. Alman o kefen onun kefeninin içine konuldu.

Kız bîr claha anasını rüyada gördü. Kızma dedi ki:

«Kızım filan kadm bize geldi, kefen bize ulaştı. Çok güzeldir. Ce-nab-ı Hak karşılığında seni mükafatlandırsın.»

Selefi, el-Meşihat el-Bâğdadiye'de Muhammed bin Sirin'den ri­vayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Eskiler, kefenin katlanmalı ve düğmeli olmasını mtistahap sa­yıyorlardı.

(Ravi dedi ki) Çünkü, ölüler kabirlerinde birbirini ziyaret eder­ler.

İbn-i Ebi Şeybe, Umeyr bin el-Esved es-Sükûni'den rivayet etti­ğine göre;

Muâz bin Cebel hanımı için tavsiyede bulundu ve sefere çıktı. Peşinde hanımı öldü. Eski iki elbisesi içinde tekfin edildi. Sonra gel­di. Onun geri dönmesinden bir az önce kabri bitirmiştik. Sordu

«Kaç kefenle kefenlediniz,» «Eski iki elbisesi içinde defnedildi» dedik.

Bunun üzerine, kabri açtı ve yeni elbiseler içinde tekfin etti, de­di ki: «Ölülerinizin kefenlerini güzelleştirmiş, çünkü ölüler kefen­leri içinde haşrolunurlar.»

İbn-i Ebi Dünya, Şa'bi'den rivayet ettiğine göre;

«Ölü lahdine bırakıldığı! ailesi ve çocukları onun yanına geldik­leri zaman onlardan geride bıraktıklarını ve ne yaptıklarını sorar.

Mücahit'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Adam kabrinde çocuklarının sâlih olmasiyle müjdelenir.

Sa'di, «Arkada kalıp onlara k a vuşmay anlarla müjdelenirler 10 mealindeki ayeti kerime hakkında demiş ki

Şehide bir kitap verilir. İçinde yanına gelecek kardeşlerinin is­mi yazılıdır. Kişi seferden gelen akrabasiyle dünyada sevindiği gibit şehid onlarla sevinir.

Ibn-i Ebû Dünya, Beyhaki, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anhdan rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

Kabirde, mümin için, takva ehlinin uykusu gibi oyu denir.İbn-i Asâkir, Said bin Cübeyr'den rivayetine göre, şöyle demiş-

İbn-i Abbâs (Radıyallahû anhüma) Taif'de öldü, ben cenazesin­de hazır bulundum. Hiç görmediğim bir şekilde olan beyaz bir kuş geldi, cenazesine girdi, daha çıktığını görmedim. Defnedildiği za­man, kabrinin kenarında şu ayet okundu, «Ey nefs-i mutmainne Rabbine razı ve kendinden razı olunmuş olarak dön, kullarımın içi­ne gir, cennetime dahil ol» 11Fakat o ayetlerin kimin tarafından okunduğu bilinmedi.

Ikıime ve Ebû Zübeyr (Radıyallahû anh) 'dan da bir benzeri, az farkla rivayet edilmiştir. Şöyle ki:

«Gökten beyaz bir kuş geldi, kefeninin içine girdi, sonra, bir da­ha görünmedi. Ordakiler o kuşun onun ameli olduğuna kail oldular.»

Mücâhid, Abdullah bin Yamin ve Bahr bin Ubeyd'den de rivayet edilmiştir: Yalnız şu farkla:

«Vecc tarafından beyaz büyük bir kuş geldi.

Geylan bin Ömer, Meymûn bin Mehran'dan da şu farkla riva­yet edilmiştir:

«Kuş arandı, bulunmadı. Defnedildiği zaman sahibini göreme­diğimiz bir sesi işittik:

«Ey nefs-i mutmainne. Rabbine dön Razi ve marzi olarak... Kul­larımın içine gir, Cennetime dahil ol.» 12

Yine îbn-i Asakir, Meymûn bin Mehran yoluyla ibn-i Abbâs (Ra-dıyallahû anh)'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Resûluîlah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) 'a seni rüyada gördüm. Dihyetü'l-Kelbi ile konuşuyordunuz, konuşmanızı kesmek istemedim, dedim. O buyurdu

— Gerçekten gördün mü? Ben

— Evet, dedim. Buyurdu ki:

__ O Cibril'dir, uyanık ol, gözün kapanacak. Allah, ölümünde onu

sana bir daha gösterecek. Ravi dedi ki, İbn-i Abbâs (Radıyaîlahû an­hüma) defnedildiği zaman, yatağına bırakıldı, çok beyaz bir kuş geldi, kefenine girdi. Bunun üzerine o kuşu aramaya başladılar.

îkrime bunun aynısını rivayet edip şunu da ilâve etmiş: Kabrine bırakıldığı zaman ordaki herkesin işittiği bir sesle yu-kardaki âyet-i kerimenin okunduğunu dinledik.

Emir'ül-Müminin Mehdi'den de bir benzeri rivayet edilmiştir, O demiş ki:

Babam bana, babasından, dedesinden, ibn-i Ab£âs (Radıyalla­hû anh) 'dan rivayet etti ve dedi ki:

Biz kendi aramızda, «İbn-i Abbâs»m ölümde, gözünün kendisine iade edildiğini konuşuyorduk.

Saîd bin Mansûr, ibn-i Ebi Şeybe, ibn-i Ebi Dünya ve Hüzeyfe bin el-Yemân'dan şöyle dediğini rivayet etmişlerdir.

Öldüğüm zaman, Bana iki elbise alın ve pahalılığa kaçmayın. Eğer arkadaşınız (yani ben) bir hayır görürse şüphesiz daha gü­zelini giydirilir, yoksa çok kısa bir zamanda o pahalı aldığınız şeyi ondan sökerler.

îbn-i Saîd, Beyhakî, çeşitli yollarla Hüzeyfe bin Yemân'dan|nak-lettiklerine göre;

O ölümü, anında, şöyle demiştir:

Bana iki kat beyaz kefen alın, çünkü onlar az bir zamatümde kalacaklar, sonra, onlardan daha hayırlı veya daha şerli bir şey giydirileceğim.

Ibn-i Ebi Dünya, Yahya bin Râşit'den, nakline göre, Ömor bin el-Hattap (Radıyallahû anh) vasiyetinde şöyle demiştir:

Kefenimde iktisad edin, eğer Allah katında bana hayır varsa Allah onları daha hayırlısıyle değiştirir. Eğer durum başka şekilde ise, Allah onları kısa bir zamanda benden söker.

Ve kabrimde de iktisat edin. Çünkü eğer, Allah katından bana verirse, gözüm alacağı kadar bana kabrimi genişlettirir. Eğer baş­ka şekilde isem, kaburgalarım birbirine geçinceye kadar üzerime daraltılır.

Abdullah bin Ahmed — «Zevaidüz-Zühd»de, Ubâdete bin Nu-seyy (Radıyallahû anh) 'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

Ebû Bekir (Radıyallahû anh) ölüme yaklaştığı an, Âişe, (Ra­dıyallahû anhâ) 'e şöyle dedi:

Benim şu iki elbisemi yıka, beni onlarla tekfin et. Çünkü baba­nın iki şıktan birinin olması muhtemeldir.

Ya en güzel şekilde giy d irilecektir veya hepten soyulacaktır.

Said Sin Mansûr, Sahabi Uhban bin Sayfi el-Gifari'nin kızı Âişe'-den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

Babam, bize gömlek içinde onu tekfin etmememizi tavsiye etti. Onu defnettiğimizin ertesi günü sabahleyin baktık, onunla kefen­lediğimiz, gömlek ipte asılı...

Taberâni, Ebû Bekr el-Berki, Marifet es-Sahabe'de, Ebû Amr, et-Tesemmülî'den, o da Uhba'nm kızından rivayet ettiğine göre, şöy­le demiştir:

Uhban, hastalığı ağırlaştığı zaman, ailesine onu kefenleyip göm­lek giydirmemeyi vasiyet etti. Ravi dedi ki biz ona gömlek giydir­dik, sabahladığımızda baktık, gömlek ip üstündedir.

Taberâni, Adise binti Uhban'dan rivayet ettiğine göre, şöyle de­miştir :

Babam Ölüme hazırlandığı zaman, dedi ki; beni, dikilmiş bir şey­le tekfin etmeyin. Ruhunu teslim edip yıkandığı vakit, beni kefeni getirtmek için gönderdiler. Ben kefeni getirttim. Onlar «gömlek de getir» dediler. Ben «hayır, babam bizi gömlekten sakındırdı.» cte-dim.

Ravi dedi ki, «Terziye gömlek için gönderdim. Babamın onda bir gömleği vardı. Gömleği getirdi, giydirip götürdüler. Kapıyı ka­patıp peşinde gittim. Döndüğümde baktım, gömlek evdedir. Sonra, babamı yıkayanları çağırdım, «gömleği ona giydirdiniz mi?» dedim. Onlar «evet» dediler. Ben «Bu mu idi» dedim. Onlar «evet» dediler.

tbn-i Neccar «Tarih»inde Halef el-Berdaniden rivayet etti­ğine göre, şöyle demiştir:

Bir adam öldü, kefen evinden ona bir kefen getirildi. Kçfen faz­la geldi. Ben fazlalığını kestim. Gece olunca biri gelip dedi: |

«Sen Allah'ın velisinin kefeninde bahillik yaptın. İşte senin ke­fenini sana iade ettik. Onu da Cennetten bir kefenle tekfin ettik. Bunun üzerine ben korkarak kalktım, Kefen evine gittim baktım, benim ölüye sardığım kefen oraya atılmış.

Ebû Nuaym, Müslim el-Cündi'den rivayet ettiğine göre, Tavus oğluna şöyle demiştir:

Benim kabrimi bitirdiğiniz zaman bak eğer ben kabirde olma­sam Allah'a hamd et, eğer beni içinde bulursan, «Muhakkak biz Al-Iahın mülküyüz ve ona döneceğiz.»

Sonra oğlu kabre bakmış ki, Babası içinde yok. Bundan dolayı oğlunun yüzünde daima sevinç okunuyordu.

îbn-i Ebû Dünya «el-Kubûr» kitabında Ebû Bekr el-Makarri «Fe-vâid»de Haramad bin Zeyd'den, adını söylediği bir adam ona şöyle rivayet edip demiş ki,

«Bir ölü defnettik. Ben gittim Kabrinde bir şey yapacaktım, fa­kat onu göremedim.»

Beyhakı Delâil'de Enes bin Malik (Radıyallahû anh) 'dan ri­vayetine göre;

Ömer bin el-Hattâp (Radıyallahû anh) bir ordu düzenledi, Ala bin el-Hadremiyi de başlarına komutan yaptı. Ben de o gaziler için­de idim. Seferden döndüğümüzde Alâ, (Radıyallahû anh) öldü, def­nettik. İş bitince bir adam geldi, «kimdir bu?» dedi. Biz, «insanların iyilerinden Alâ bin el-Hadremidir» dedik. O:

«Bu arazî, ölüleri dışarı atar, iyisi onu bir iki mil ilerde, ölüleri kabul eden yere nakledin. Bunun üzerine kabri deştik, lahdine ulaş­tığımız zaman, baktık arkadaşımız içinde yok, ve kabri göz alacak kadar nurla genişleyip parlıyor. Biz üzerine toprağı attık ve yolu­muza devam ettik.

Bu kıssa, Ebu Hüreyre (Radıyallahû anh)'dan da varit olmuş­tur. Ebû Nuaym «Delâil»de rivayet etmiştir. Rivayetin lafzı şöyle­dir :

Arkadaşımız öldü, biz onu kuma gömdük. Sonra, vahşi hay­vanlar gelir, onu yer dedik ve kabrini deştik, fakat onu bulamadık.»

Ebu'l-Hasan bin Bişranın «Fevâid»inin birinci cildinde senediy­le Abdülaziz bin Ebû Verrad'dan rivayet ettiğine göre, şöyle de­miştir :

Mekke'de her gün, on iki bin teşbih çeken bir kadın vardı. Öldü, kabre konulduğu zaman, erkeklerin elinden alındı.

Ebû Nuaym, Cürcan ahâlisinin birisinden, öyle dediğini riyet etmiştir:

Kerz bin Vebre el-Curcâni, vefat ettiği zaman, bir adam rüya­da şöyle görmüş.

Sanki, kabirdekiler üzerlerine yeni elbiseler giyerek kabirleriüzerine oturmuşlar. Onlara nedir bu durumunuz, denilmiş. Gaipten biri, Kerz, kabirdekilerin yanma geldiği için yeni elbise giymişler, diye cevap vermiş.

Ibn-i Ebi Dünya, «Rikka ve Beka» kitabında^ Miskin bin Bekir'­den rivayet ettiğine göre;

Verrad el-îcli, öldüğü zaman, kabrine götürülüp lahdine bıra­kılacağında baktılar ki, lahd reyhan çiçeği ile döşenmiş. Bâzıları o çiçekten bir miktar aldılar, yetmiş gün yaş durdu, bozulmadı. în-sanlar gidip onları seyrediyordular. Etrafında kalabalık oluyordu. Bunun, üzerine Emir, fitne korkusundan çiçeği aldı, halkı dağıttı. Sonra, Emir evinde o çiçeği kaybetti ve nereye gittiğini bilemedi.

Muhalled ed-Devri Hafız Ebû Bekir el-Hatip, Muhammed bü el-Hafiz'dan naklettiğine göre, şöyle demiştir:

Anam öldü, indim, onu kabrine koyacaktım. Bitişiğindeki, bir kabirden bir delik açıldı. Baktım içinde bir adam, üzerinde yeni ke­fenler var, göğsü üzerinde de, taze yasemin çiçeğinden bir demet konulmuş. Ben demeti aldım, kokladım, kokusu miskten daha kes­kindi. Beraberimdeki cemâat de kokladı, sonra yerine koydum, ve gediği kapattım.

Hafız Ebu'l-Ferec bin Cevzi, Cafer es-Sarrac tarikiyle bir üsta­dından rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

İmam Ahmed (Radıyallahû anh) kabri yanında bir kabir bu­lundu. Baktık, göğsü üzerinde bir reyhan çiçeği dalgalanıyor.

Yine Hafız Ebul-Ferec «Tarih»inde zikrettiğine göre,

Basra'da h. 176 senesinde, bir tepede havuz şeklinde yedi kabir açıldı. İçinde yedi kişi vardı. Cesed ve kefenleri sağlamdı. Onlardan birisi gençti, saçları yerinde idi, dudaklarında sanki su içmiş gibi yaş vardı. Gözleri sürmeli idi, yalnız kalçasından bir darbe izi vardı. Orda hazır bulunanlardan bâzıları saçından almak istediler, baktı­lar ki, diri saçı gibi sağlamdır.

îbn-i Sa'd, Tabak'at'inda Ebû Saîd-el-Hudri (Radıyallahû anh)'-dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

Ben, Baki'de Sa'd bin Muâz için kabir kazıyanlar içinde idim. Kabri bitirinceye kadar toprağı kazdıkça misk kokuyordu.

îbn-i §a''d,' Muhajnmed bin Şürahbil bin Hasene'den, naklettiği­ne, göre şöyle demiştir:

Birisi, Sa'd'ın kabrinden bir avuç toprak aldı, götürdü, sonra baktı ki, o aldığı toprak misktir.

İbn-i Ebî Dünya, Muğire bin Habip'den naklettiğine göre; Bir adam, rüyada görülmüş, Ona-;

«Nedir bu, kabrinde duyulan misk kokuları?» denilmiş, O; «Bunlar Kur'an okumak ve orucun kokusudur» demiş>

îmam Ahmed, Câbir bin Abdullah (Radıyallahû anh) 'dan riva­yet ettiğine göre şöyle demiştir:

Bedevi bir Arab geldi. Biz bir yolda peygamber (Sallallâhû Aley­hi ve Sellem) ile beraberdik. Arab, peygambere, bana İslam ve için-dekileriıü söyle, dedi. Biz o durumda iken, adam birden devesinin üstünden baş aşağı düştü ve öldü. Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) buyurüu kij

İşte az yorulan çok nimet gören budur. Sanırım o aç öldü, çün­kü, hürü'l-inden olan hanımlarına baktım, cennet meyvelerinden onun ağzma sokuyorlar.

Tirmizi, Hâkim, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh)'dan o da gamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'den naklettiğine göre buyurmuştur:

Cafer'in, Cennetde meleklerle uçtuğunu gördüm.

Hakim, ibn-i Abbâs (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiğine gö­re, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)

«Akşam Cennete girdim, baktım. Cafer meleklerle beraber uçu­yor. Hamza, bir koltuğa dayanmış,» diye buyurdu ve sahabelerinden bir kaç kişi daha zikretti.

Ibn-i Ebî Dünya, ibn-i Ömer, (Radıyallahû anhümal'di yet ettiğine göre;

O, yıkılmış bâzı kabirlerin yanma gitmiş, bakmış ki, bir kafa­tası açıkta duruyor. Bir adama emretmiş. Adam onu toprağa göm­müş. Sonra demiş ki, bu toprak bu cesetlere zarar vermez. Kıyame­te kadar, ikap gören sevap gören ancak ruhlardır.

İbn-i Ebİ Dünya ve îbn-i Ebî Şeybe «el-Garra» adlı kitapda, Sa-fiyye binti Şeybe'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

Ben Haccac'ın Abdullah bin Zübeyr'i astığı zaman, onun (Ab-dullahm) anası. Esma binti Ebu Bekir es-Sıddık (Radıyallahû aiıhü-ma)'m yanında idim. îbn-î Ömer (Radıyallahû anhüma) yanına gel­di. Onu taziye ediyordu. Dedi ki:

«Yâ filâne Allah'dan sakın, sabret, bu cesed bir şey değildir. Allah katında esas olan ruhlardır.»

Esma dedi ki: «Beni sabırdan ah koyan bir şey yoktur. Yahya bin Zekeriya (Aleyhimesselâm) 'm başı da yahudi, bozguncularından birisine hediye edilmişti.

îbn-i Sa'd, Hâlid bin Ma'dan'dan rivayet ettiğine göre;

İki ordunun karşılaştığı gün, Rum ordusu hezimete uğradığın­da, bir geçide kaçtılar. Orda ancak birer birer geçîlebiliyordu. Ordan müslümanlara savaş açtılar. Hişam bin As giderek, onlarla şehid oluncaya kadar savaştı. O geçidin üstüne düştü. Geçidi kapattı. Müs­lümanlar oraya vardığında geçitde onun cesedinin üzerine at sür­mekten çekindiler. Bunun üzerine Amr bin As dedi ki:

«Allah ona şehadet rütbesini vermiş, ruhunu yükseltmiş, kalan yalnız bir ceseddir. Atları sürün, o atım sürdü, diğerler de peşinde gittiler. Öyle ki, Hişam'ın cesedi parçalandı...

îbn-i Recep dedi ki, bu sözler ruhların öldükten sonra cesedle ilgileri olmadığını göstermez. Ancak cesedin insanların tazibinden toprağın çürütmesinden mutazarrır olmadığını gösterir. Çünkü ka­bir azabı, dünya azabı cinsinden değildir. O başka bir çeşit azabdır. Allah'ın irade ye kudretiyle ölüyü etkiler. 13


Yüklə 0,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin