bedilmişti.
Ondan sonra Girit seferlerinin açılışına kadar Akde-
nize muharebe için donanma çıkarılmayıp çoğunluk sa-
vunma ile yetinildi. Fakat Üçüncü Sultan Murad ve Üçün-
cü Mehmed zamanında Cağaloğlu Sinan Paşa ve Halil
Paşanın kaptanlıklarında bazı Deniz zaferleri kazanıldı.
(1054) Senesinde Girit seferi açıldıktan sonra Os-
manlı Donanmasında Kalyonlar kullanılmağa başlayıp lâ-
kin o vakitte ilk önceleri kullanılan ancak Borten nev'î
idi. Sonraları adım adım kalyonlar çoğaltılmışdır.
Şöyleki; Osmanlı Donanması ile büyük kısım asker ve
mühimmat geride yürütülerek ük önce Hanya ele geçiril-
mişti. Ancak bunun ardından Venedik gemileri Girit yol-
larını kesmeğe başlayıp hattâ İstanbul'dan Girit'e asker
götürmeğe memur olan üç kıt'a gemiden ikisi bazı telefat
verdikten sonra kurtulup diğer birisi ki kırk iki pare top
çekerdi - içindeki askerler şehîd oldu ve gemide battı.
O zamana kadar Osmanlı içinde Denizcilik bügisi pek
ziyâde gelişerek Osmanlı Donanması Avrupa donanma-
sına galip iken Osmanlılarda adım adım bu bilgili kimse-
ler azalarak Avrupalılarda ise o zamana kadar harp ge-
misini eskisinden daha ileriye götürüp bilhassa yelkenci-
likde bugüne kadar bir hayli ilerleyip böylece Kalyon-
TARİH-İ CEVDET 211
culuk da ilerlemiş olduğundan, Fransız donanmalarına
Osmanlı donanması karşı koyamaz olmuştu. 140 pare ge-
miden ibaret Osmanlı donanması muhafaza işi için Han-
ya eteğinde demirlemişken, limanın iki tarafına toplar
koyarak muhafazaya dikkat edildiği hâlde Venedik'in
Sûde'ye yardım için gelmiş olan yüz pare çekdirir ve Bur-
ten ve Mavnaları meydan okuyarak etrafta dolaşıp du-
rurdu.
Bir müddet sonra Hanya dışında bulunan Cezayir
gemileriyle diğer gemiler üzerine Venedik donanması ge-
lip gemilere ve kaleye bir hayli top attıktan sonra, Os-
manlı gemilerini yakmak için beş kıt'a gemisini salıver-
mişti. Lâkin henüz Osmanlı gemilerine çatmadan, ateş ge-
misi oldukları bilinerek kancalar ile döndürülüp zarar ve-
remeden kendi kendilerine batmışlardır. Ve Süde Kalesi-
nin fethi kabil olamadığından Girid'in kara taraflarına
taarruz olunarak bir hayli yerler ele geçti.
Kış günlerinde fırtına çıkınca Hanya önünde bir
çok Osmanlı gemisi batıp parçalandıktan sonra o senenin
baharında da Venedik donanması Girit yollarını keserek
istenildiği gibi Girit'e mühimmat getirilemeyip ileri-
ki senelerde de Osmanlı donanması Boğazdan çıkacağı
mevsimde Venedik donanması Boğaz dışına gelerek demir
atardı ve Osmanlı donanması Akdenize çıkamaz oldu. Ça-
resiz dışarıdan derya beyleri gemileriyle Girit'e bir az
şey gönderilir oldu.
İşte Girit'in tamamen ele geçirüemeyip Girit Seferle-
rinin bunca seneler uzaması bundandır. Yoksa Venedik
donanmasına karşı koyacak donanma olsaydı Girit adası
üç sene bile dayanamazdı.
Düşman kalyonları ile denizde gezip muharebe sıra-
sında rüzgâr ile kullanarak kadırgaları çiğnetmekle hiç
bir şey yapamayan Osmanlı donanması savulmak lâzım
geldiğinden başka Boğazda deniz altıklarında Kadırgalar
212
AHMED CEVDET PAŞA
ile karşı koyulamadığından beri taraftan da Kalyonlar ya-
pılması ve Kalyona Kalyon ile karşı koymak lâzımdır di-
ye Dördüncü Sultan Mehmed tahta geçince mirî canib-
den Kalyonlar inşasına karar verilip, hattâ (1061) senesin-
de Sadrazam Melek Ahmed Paşa bahçe kapısında (60) ar-
şın uzunluğunda bir Kalyon kurdurmuşdu. Ancak yapılı-
şında bazı noksanlar olduğundan indirirken batmıştır.
Sonra alışılarak yapılan gerekli çektirirler ile beraber ye-
teri kadar Burten de yapılmış ve adım adım kalyonların
arttırılmasına çalışılarak ayrıca Kalyonlar Kaptanı nas-
bolunmuşdu. Hattâ (1064) senesinde Osmanlı donanması
Boğaza vardığı zaman her zaman olduğu gibi Venedik
donanması boğaz dışında demirlemişti. İlk önce Kalyonlar
ardlarmca Mavnalar onların ardından çekdirirler tertip i-
le çıkıp taarruz edilince büyük bir muharebe olup, Vene-
dikliler Boğazı terk etmeğe mecbur olmuşlardı. Bu Kal-
yonlar epeyce işe yarayıp, özellikle Kalyonlar Kaptanı
olan emir kaptan pek çok kahramanlık ve mertlik etmiş-
ti. Bu yüzle Osmanlı donanması Boğazdan çıkıp ardından
Tunus ve Mıslr Kalyonları ve sonra on bir kıt'a Cezayir
Kalyonu donanmaya katıldıktan sonra varıp İstendil a-
dasmı talan edip yıktılar. Sonra Değirmenlik dolayların-
da Venedik donanması ile yine büyük bir muharebe yap-
mışlardı.
(1065) Tarihinde yine donanma Boğaza vardıkda, her
zaman olduğu gibi Venedik donanması ile büyük bir mu-
harebe edip Osmanlı donanmasından bir kaç gemi battı
ise de Venediklilerinde beş altı gemisi batırılıp gerisi kırık
yaralı olduğundan denize açılıp çekilip gitmeğe mecbur
oldular. Lâkin bu cenk de lâyıkiyle iş gören bir kaç Kal-
yondan ibaret olup diğerleri birer yaylım ateş verdikten
sonra kurtuluş yeri arayarak Midilli adasına kadar git-
tiler. Sonra Osmanlı donanması Sakız'da toplanarak Mav-
na ve Kalyonların hiç bir faidesi yoktur diye iade olunuyo
TARİH-İ CEVDET
213
çekdirir nev'inden olan Osmanlı donanması ayrılıp derya-
ya çıkılmışdı. Çünkü Kalyonların iyi kullanılması yel-
kencilik san'atında maharete bağlı olup o vakit ise ter-*
sane halkı henüz yeteri kadar eğitim görüp maharet ka-
zanmamışlardı. Denizde Kalyonları gereği gibi kullana-
mayıp böylece çekdirir nev'inden gemilere itibar olunur-
du. Kalyonlar yalnız her sene Boğazı kuşatan Venedik do-
nanmasını boğazdan atmağa yarardı ve Osmanlı donan-
masına yardımcı bir kuvvet gibi bulunurdu. Lâkin Ve-
nediklilerin o vakit denizcilikde maharetleri daha fazla
olduğundan Boğazı açmak faslı bile her sene ifa oluna-
mazdı. Öyleki (1066) senesinde kırk pare Kadırga ve on
Mavna ve otuz Kalyon ve yirmi kıt'a Bey gemileri olduğu
halde donanma levazımatı henüz tamamlanmadan acele
kalkıp Boğaza vardıklarında Venediğin çekdirir, Mavna
ve Burten olmak üzere Boğaz dışında yolu kapatmış yet-
miş pare gemilerine karşı çıkarak, yapılan muharebede
Osmanlı donanması bütün bütün yok olma mertebesinde
yenilgiye uğrayıp bozulmuş dağılıp İnebahtındaki Sıngın
donanma bozgununa benzer bir bozgun olayı oldu.
O sene Köprülü Mehmed Paşa Sadrazam olup Boğaza
Fransız donanması gelmeden önce dışarıda bir deniz kuv-
veti olmak için tamamlanabilen kırk pare çekdirir gemi
ile Kaptan Paşayı kış günleri tstanköy ve Rodos taraf-
larına çıkarmışdı.
Sonra bahar gelince Köprülü Mehmed Paşa Serdar ola-
rak Boğaza gittiğinde de dokuz Kalyon, on Mavna, ve o-
tuz Kadırga ile Bastarda ve yüz elli kadar Filika ve sair
kayıklar istanbul'dan çıkıp Boğaza varmışlardı. Bu kere
de Boğazda Venedik donanmasiyle yapılan muharebede
Osmanlı donanması bozuldu. Kısaca Venedikliler Girit'e
yeteri kadar asker ve mühimmat gönderilmesin diye her
sene Boğazı kuşatarak Fatih zamanında Boğazın muha-
fazası için yapılmış olan iki kalenin dışında olarak iki ta-
214
AHMED CEVDET PAŞA
rafta yatıp dışarıya gemi çıkartmadıklarından başka dı-
şarıdan İstanbul'a gelen gemileri de avlarlardı ve bir iki
defa Kalyonlar kuvvetiyle Boğaz açılmışsa da Osmanlı
tersanesinde henüz mahir Kalyoncular yetişmediğinden
nihayet eskiden olduğu bozgunlar olunca yine Boğaz ka-^
palı kaldığından Köprülü Mehmed Paşa adı geçen kale-
lerden yirmi mil kadar Güneyde Boğazın denize açılacak
yerinde iki yakaya karşı karşıya iki kale yaptırdı ve Kal-
yonların inşası büyük masraflara bağlı olduğu hâlde
iyice bilinmeyen eğitimi ve öğretimi yapılmamış bir de-
ğer olup nizam-ı ahvaline yeteri kadar önem verilemediği
için ve gereği gibi işe yaramak müyesser olmadığına ve
Osmanlı Devleti tersanesinde aslında kullanılan çekdirir
nevilerinden başka tertipleri ile bir ocak olması uygunken
Kaptan Paşa Derya beyleri ve sair tersane halkı kıs-
kandıklarından Kalyoncuları küçük düşürüp bunlar son-
radan olma tayfadır. Eğer tertipleri nizâma ve hâlleri ge-
reği tertipli olursa deniz de yararlı iş görüp nâm kazanır-
lar ve tersane rical ve ümerasına üstünlükle iş görerek
Padişah gözüne girerek üstün tutulurlar ve garp ocakları
gibi bağımsız başka güruh olurlar diye Kalyon işlerinde
durgun ve isteksiz davrandıklarından Kalyonculuğa iyi
bir düzen verilemedi.
Fazıl Ahmed Paşanın sadâretinde Kalyon inşaasm-
dan bütün bütün vazgeçilip Akdenizin korunması için kırk
pare tersane gemisi ile kırk adet derya beyleri gemileri ol-
mak üzere nizam verildi.
Bir müddet işte bu gemilerle Akdenizi korumaya ça-
lışıp ancak zahire ve mühimmat nakli için tüccar Kalyon-
ları kullanılırdı. Fakat Mısır, Tunus ve Cezayir tarafla-
rında Kalyonlar terk olunmayıp buraların cenk gemileri
kalyon ile şantiye den ibaret olarak oralarda derya fen-
ninde mahir adamlar bulunurdu. Osmanlı donanması ge-
mileri Venedik donanmasiyle meydan muharebesi edemez
TARÎH-Î CEVDET 215
»olmuşken onlar yine Avrupa donanmalarına meydan oku-
yup gezerlerdi. Yine (1079) tarihinde Girit sularında Ce-
zayir ve Tunus Kalyonları Venedik Kalyonlariyle muha-
rebe ettiklerinde galip gelerek Venediklinin yetmişer pare
top çeker iki kalyonunu da ele geçirmişlerdi.
Osmanlı Devletinin deniz kuvvetleri azalmağa başla-
yınca Hindistan kıyılarındaki Yemen Habeş'deki deniz
zaferleri yok olup, Akdeniz'deki geçerli gücü ve etkisi azal-
mış olduğu gibi yeniden yeniye yapılan fetihlerle ilerleme
de dahi hızı kesilmişdi. Bu devirde yukarıda anlatıldığı
gibi Girit ve bazı adaların fethiyle yetinilmiş, eldekini ko-
ruma yoluna gidilmiştir. Bu da Köprülüler gibi Sadrâzam-
ların himmet ve iş görürlüklerinin eseri idi.
Kara Mustafa Paşanın sadaretinde Venedikliler ile
arasında soğukluk çıkınca, Venedikliden öc almak içinse
denizde galibiyete bağlı olduğundan (1093) tarihinde Ka-
ra Mustafa Paşa yine Kalyonlar inşası için irade çıka-
rarak Tersane-i Amire de dört kıt'ası üç anbarlı olarak
seksener ve altı kıt'ası altmışar tunç toplu olmak üzere
on kıt'a Kalyon yapılmasına başlandı. Bu kalyonların ba-
cısı ellişer, bazısı, kırk beşer zira' uzunluğunda idi. Beş
lut'ası baş kaptan olmak üzere deniz ümerasından Mı-
•sırlızade ibrahim Paşanın idaresine ve beş kıt'ası ikinci
kaptan olmak üzere Cezayirli Baba Hasan Beyin idaresi-
ne verilerek ve her birine Salyane olmak üzere bazı san-
caklar tahsis ve tevcih edilerek Rodos'tan Reşid'e varın-
caya dek tüccarı muhafaza etmeleri ferman buyruldu.
Garb ocakları gibi tersane de bir başka ocak olmak üzere
kaptanlarına, ağalarına, çavuşlarına ve hocalarına, tahsis
edildi. Garp ocaklarından vesair taraflardan Kalyoncu-
luk işlerini bilir kişiler toplayıp Kalyon umuruna gereği
gibi intizam verildi. (1096) Tarhinde Derya Kaptanı o-
lan Muhasip Mustafa Paşa altmış pare gemi ile Akdeniz'e
çıkıp Sisam Boğazından geçip, Rodos'a vardı. O güne ka-
216
AHMED CEVDET PAŞA
dar Osmanlı donanması Sisam Boğazından ileriye geçe-
memişti. Bu kere donanmanın oradan çıkıp da Rodos'a
varması denizcilikte bir nevî muzafferiyet sayıldı. Halbu-
ki (1097) tarihinde adı geçen Mısırlızade İbrahim Paşa
vezaret rütbesiyle Kaptan-ı Derya olduğundan Baba Hasan
bey Kalyonlar baş kaptanı ve onun yerine Benefşeli Ah
bey ikinci kaptan olduklarında, (1097) senesi içinde Ve-
nedik Kalyonları ile büyük bir deniz muharebesi olmuş;
ve galip gelmişlerdi. Ancak Baba Hasan Paşa yaralana-
rak öldüğünden mutasarrıf olduğu Kıbrıs eyaleti iki tuğ
ile baş kaptan olmak üzere Ali Beye ve onun mutasarrıf"
olduğu İskenderiye sancağı bir tuğ ile ikinci kaptanlık ol-
mak üzere memi kaptana verilmişdi. Bu suretle Kalyon
kaptanlarını kadrini bilerek yükselttikleri için ve adım a-
dım Kalyonlar çoğalıp ehil ve erbabıda çoğalarak Osmanlı
Devleti Tersanesinde Kalyonculuk umuru epeyce ilerledi.
Hattâ (1106) tarihinde Venedikliler bir ara gelip Sakız'ı-
istilâ ettiklerinde Amcazade Hüseyin Paşa Kaptan-ı Derya
ve Mezamorta Hüseyin Paşa Kalyonlar Kaptanı olarak
mürettep olan 20 kıt'a Kalyon ve 24 pare çekdirir gemi ile
denize açılıp Koyun adaları dolaylarında Venedik donan-
ması ile yapılan deniz muharebesinde galip ve muzaffer
olmaları ile Venediklinin bir kaç gemisi batıp geri kalanı
yara alıp Sakız tarafına çekilmeye ve kaçmaya mecbur
oldu. Bir kaç gün sonra yine iki donanma karşılaşınca
yapılan muharebede Venedik donanması yine yenilgiye
uğrayarak bunda da ellibeş pare top çeker bir kalyonları
yakılmış ve dört mavnaları parçalanmış, bir çekdirirlerî
de batmış geri kalan gemileri bozguna uğrayıp kaçmakla
Sakız Adası kurtulmuştur. Bu muzafferiyetler yalnız Kal-
yonlarla kazanılmış olduğundan Amcazade Hüseyin Paşa
Sakız muhafazasına memur olarak Mezamorta Hüseyin-
Paşanın bu muharebede meşhur olan büyük hizmetlerine-
mükâfat olarak derya kaptanlığı tevcih olunup o da Kal-
TARİH-İ CEVDET
217
yonlarm çoğaltılmasına ve umurunun işlen,ip muntazam
yapılmasına himmet ederek (1109) ve (1110) senelerinde
Venedikliler ile yapılan deniz muharebelerinde ardı ardı-
na Venedik donanmalarına galip gelmiştir.
Bu suretle Osmanlı Devletinin deniz kuvvetleri epey-
ce büyüyerek (1114) tarihinde Akdenize yirmi kıt'a Kal-
yon ve altı pare derya beyleri çektirileri ile bir miktar fir-
kate ve Karadeniz'e beş kıt'a Kalyon ve on beş pare der-
ya beyleri çektirirleri ile yirmi bir pare Kalite ve yirmi beş
kıt'a Şayka çıkardığından başka Tuna nehrinde de Fir-
kate Kalite ve Şayka ve üstü açık adı verilen gemilerle
200 pareye yakın ince donanma tertip olunmuşdu.
Üçüncü Sultan Ahmed zamanının başlangıcında da
yeniden bir kıt'a büyük Kalyon inşa ile Deniz umurunun
ikmaline çalışılmakda olup (1119) tarihinde Kalyonlar
kaptanı olan Canım Hoca denmekle anılır Mehmet Kaptan
yirmi kıt'a Kalyon ile bazı İspanya kıyı ve adalarını ta-
lan ve iki kalelerini tahrip ile dönerek Malta adasının ya-
kınında demir atıp korku saçtığı sırada, Patrona kapta-
nı olan Mustafa kaptan dahi iki Kalyon ile İslâm adala-
rı arasında dolaşan Malta Kalyonlarını yakmışdır. Bu su-
retle Osmanlı Devleti tersanesinde Kalyonculuk işleri i-
lerleyip asıl Osmanlı donanması Kalyonlardan ibaret o-
larak çekdirir envamdan ibaret olan mirî gemiler ondan
sonra donanmaya yardım için kullanılır olduğundan Kap-
tan Paşa bulunan zatlar Baştarda-i Hümayün'a binerek
önceleri Osmanlı donanması sırdan makamında bulunup
^sıl donanma kumandanı Kalyonlar kaptanı demek ola-
rak onun bindiği Kalyona Kapudane-i Hümayun ve onun
ikincisine Patrona adı verilirdi. Daha sonraları Bastarda
bütün bütün terk ile kaptan Kalyonuna Paşa gemisi de-
nilip Kapudane Bey bir unvan olarak, onun ikincisine
Patrona bey ve üçüncüsüne Piyale bey denildi.
218
AHMED CEVDET PAŞA
Kalyonlar için lâzım gelen yetmiş seksen kantarlık
demirler aslında İstanbul'da yaptırılamayıp Ingiltereden
getirtilirken j(1120) tarihlerinde Humbaracı ocağındaki
Usta Ali adlı bir hezarfen ortaya çıkıp onun eğitimi ile
tersane gözleri ardında yepyeni bir işyeri açılıp az za-
man içinde yeterli kalyon zincirleri ve çapası yapılarak
Osmanlı Devleti bu hususda dışarıya ihtiyaç duymamış
ve yine o sırada bir kıt'a Bastarda ile elli bir zira' uzun-
luğunda bir kıt'a kalyon yapılmışdı. O esnada Kapuda-
ne-i Hümâyûn kaptanı olarak adı geçen Canım Hoca Meh-
med Kaptan miri Kalyonlariyle Akdeniz muhafazasına
gıkıp bir iki sene zarfında nice büyük korsan Kalyonla-
rını ele geçirip muzaffer olarak tersaneye dönüşlerinden
"başka Kapdan-ı Derya olduğunda (1128) ve (1129) se-
nelerinde defalarca yapılan deniz muharebelerinde Ve-
nedik donanmasına galip gelmişdir. Sonraları İkinci Ah-
med Han devrinde altmış bir buçuk zira' uzunluğunda
bir kıt'a üç anbarlı ile iki kıt'a Karavele denilir. Kalyon
ve yine diğer bir üç anbarlı ve sonra birinci Sultan Mah-
mud zamanında evvela iki kıt'a kalyon yapıldıktan son-
ra Tuhtetül mülûk, Muradiye, Fâtih-i Bahrî, Nâsır-ı
Bahrî, Peri Bahrî, Berid - üz zafer ve Ziver-i Bahrî, adlı
kalyonlar ile bir kıt'a üç anbarlı ve Üçüncü Mustafa
Han zamanında Hısm-ı bahrî adlı Kalyon inşa kılınıp adı
geçen Per-i Bahrî adlı Kalyon Çekdirme gibi gerekirse
kürek ile de yürütülmek üzere o zamana göre yeni bir
buluş olan ve bütün yenilikleri üzerinde bir san'at eseri
Kalyon imiş. Bu suretle Osmanlı Devletinin deniz kuv-
vetleri yine yenilenmiş ve genişlemişse de uzun zaman
deniz seferleri bir yana bırakılarak Osmanlı donanması
yalnız muhafaza kasdiyle ilk baharda adet olduğu üzere
Akdenize çıkarılır ve güz zamanı tersaneye getirilir ol-
muşdu. Böylece Osmanlı tersanesinde maharet ve bilgi
sahibi kalmayıp asker ve deniz rüesası Akdenize çıktık-
TARİH-I CEVDET 219
ça derdli adalar reayasını soymakdan başka bir işe ya-
ramaz olduklarından o vakitte ise Avrupada maarif ve
sanayiin ilerlemesi ile deniz fenni de pek çok ilerledi-
ğinden Kaptan-ı Derya bulunan zatlar Devlet ve Salta-
nat erkânından sayılarak çoğunlukla deniz işlerinden ha-
bersiz olup deniz mansabları tevcihatında da en azından
ehüyet aranmaz ve belki deniz seferlerinin pek çok ilim
ve maarife bağlı olduğu bilinmez olduğundan Avrupa
Devletleri deniz kuvvetlerine karşı koyma şöyle dursun
Akdeniz'de dolaşan korsanların kovulmasına bile gücü
yetmeyip Mısır tarafına gidip gelen müslüman hacılar
ve Osmanlı tüccarları korsan korkusundan emniyet ge-
misine muhtaç duruma gelmişti. Tersane işleri bozuk
ve karma karışık iken yine bitmez tükenmez masraflar-
la bir kaç senede bir Kalyon indirilir oda Devlete on kat
hahasına çıktıkdan başka, kereste bahanesi vesair or-
man tecavüzleri ile bu yolda tersaneye hizmet eden ka-
zalar da tahribata uğramakda olduğu halde yapılan kal-
yonların kıç taraflarına bir çok odalar yapılıp hiç de
muharebeye yaramaz ve keresteleri yaş iken mıhlan-
makla bir kaç sene içinde su çekip açılırdı. Kısacası ter-
sane geliri, ve Çekdiri paşalıklarına tahsis olunan yerle-
rin hasılatı ve yine Salyane kaptanlıkları rical ve diğer
rüesaya yiyim yeri olup kalyoncu adiyle bulunan asker
de kendi ticaretiyle meşgul bir takım arsız ve memleket
sevgisinden yitik kişilerden olarak, halkın ırzına taarruz-
dan başka bir işe yaramazlarken kaptanlıklar rüşvet ile
ehil olmayanlara verilmekle deniz ahvalini bilmez kim-
seler kaptanlık satın alarak kalyondu ulufesi adiyle mirî
"tarafından verilen büyük miktarda parayı aralarında
taksim ederlerdi.
İşte böylece (1182) senesi seferi ortaya çıktı. (1184)
?senesinde Rusya'nın onbeş kapak ve altı firkateyn ve bir
miktar küçük gemilerden ibaret Baltık denizi donanması,
220
AHMED CEVDET PAŞA
Aleksi Orlof'un idaresi altında ve amiral İspridof maiye-
tinde olduğu halde Septe boğazından Akdeniz'e dolaşa-
rak Mora sularında ortaya çıkınca Osmanlı donanması
ile Kaptan-ı Derya Hüsameddin paşa derhal Akdenize
çıkarılıp Osmanlı donanması çokluk ve adet bakımından
Rus donanmasından fazla ise de Rus donanmasında İn-
giliz, Danimarkalı ve diğer Avrupalılardan denizcüikde
mahir adamlar olduklarından başka bir çok ingiliz
amiralleri de mevcut olup Osmanlı donanmasında bulu-
nan rüesa ise denizcüikde gafil ve harb hilelerinden ha-
bersiz oldukları gibi askerin çoğu sağdan soldan zorla
toplanmış ırgat ve çiftçi makulesi devşirme kimseler
olduklarından gemi kullanmak ve muharebede ise yara-
mak şöyle dursun sıkı bir dalga çıksa ayak üstünde du-
ramazlardı. Fakat doksan pare top çeker Kapudane-i
hümâyûn süvarisi olan denizde kahramanlıklarıyla de-
nenmiş Cezayirli Hasan Bey —ki sonraları Hamit Han
devrinde uzun zaman kaptanlık eden Gazi Hasan Paşa
dır— Cezayir ocağında eğitim ve öğretim görerek mu-
harebelere girmiş ve böyle yetişmiş merd bir kahraman-
dı. Koyun adaları dolayında muharebe başlayınca Ha-
san bey adı geçen ispridof adlı Rus amiralinin Kalyonuna
çatıp o kadar kan dökerek bir muharebe yaptı ki dost
düşman beğendi. Lâkin sonunda gemilerin ikisi birden
ateş alarak havaya uçtu. Hasan Bey yatağanı ağzında
olduğu halde yüzerek canını kurtardığı gibi Rus amirali
de böyle güç hal ile kurtulmuşdur. Bu dehşet veren olay
sırasında diğer iki taraf gemileri muharebeyi durdurup
sonra yine muharebeye başlamışlarsa da akşam erişmek-
le iki taraf birbirinden ayrılarak sonra Kaptan Paşa de-
nizcilikdeki bilgisizliğinden ötürü Osmanlı Donanmasını
Çeşme limanına sokup belâyı kendisi davet ettiğinden
düşman donanması liman ağzına gelip harb başlayınca
İngiliz amirallerin düzeni ile bir kaç kıt'a ateş kayıkları
TARİH-1 CEVDET
221
liman içine sokuldu ve Osmanlı Donanması tamamen ya-
kıldı.
Böylece Akdeniz boğazı kapanıp zahire kıtlığı ile
türlü sıkıntılara uğradılar. Derhal muhafaza işini göre-
cek gemi inşası kabil olmadığına göre Venedik cumhu-
riyeti gibi bazı Avrupa devletlerinden Istanbulda oturan
elçileri vasıtasiyle fazla pahalı olarak, kızıp gemi isten-
diyse de vakit geçirdiler gibi sonra böyle iki büyük devle-
tin harp halinde bulundukları sırada gemi satın alınma-
sı ihtiyatlı olmamıza aykırı olduğu yolunda gelen özür di-
leme yazılarında bizler ekseriya edevat ve malzemeyi ge-
mi inşası için diğer memleketlerden tedarike mecburken
limanlarımızda bir kaç takım donanmaya yetecek bir çok
gemilerimiz mevcut olup Osmanlı Devleti ise gemi inşa
edecek olduğu halde bütün levazım kendi mülkünde var-
ken böyle hareket edip de ihtiyaten bir kaç takım do-
nanmaya yetecek kadar gemi yapmadı diye bazı itiraz-
lar dahi yazılan yazılarda vardı. Bu böyle iken yukarda
adı geçen Cezayirli Hasan bey Kaptan-ı Derya olup kı-
rık dökük elde ne varsa o gemilerle Akdenizin muhafa-
zasına kalkıp sonra yanan donanmadan iyi bir donanma
donanma teçhizine ihtimam eylemişse de yalnız gemi te-
dariki ile iş bitmeyip asıl mesele gemileri kullanacak ma-
Tür adamlar tedariki idi. Son sefer Osmanlı Devletine
ders olmuşken Devlet nizamı işleri yalnız sözde kalıyor-
du. Rüşvet ise sair işlerde geçerli olduğu gibi gemilere
süvari nasbmda da geçerli olarak böylece ehliyet ve is-
tihkak aranmaz olmuşdu. Denizci devletlerde denizci ol-
Dostları ilə paylaş: |