Ahmed hulûSİ’de kavramlar g av. Asuman bayrakçI


"ŞİRK", "özellikleri ve sıfatlarıyla SONSUZ-SINIRSIZ” ve Vâhid-ül AHAD ALLAH



Yüklə 1 Mb.
səhifə3/13
tarix01.12.2017
ölçüsü1 Mb.
#33511
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13

"ŞİRK", "özellikleri ve sıfatlarıyla SONSUZ-SINIRSIZ” ve Vâhid-ül AHAD ALLAH" olup “ALLAH” İsmiyle işaret edilenin yanı sıra bir tanrı kabullenme anlamını meydana getirecek şekilde, gerçeği örten fikir ve kabulleniştir!.

Ki bu hâl netice itibariyle "gazâb"ı doğurur.

ALLAH İNDİNDE

BÜYÜK GAZÂBA DÛÇAR OLMAK



"Mallarınız ve evlâdlarınız sizi “ALLAH” ismiyle işaret edilenin zikrinden alakoymasın!. Bunu yapanlar hüsrana uğrayanlardır"!.. (63-9)

"Mallarınız ve evlâdlarınız sizin için bir imtihandır; Allah indinde ise büyük mükâfaat vardır"!. (64-15)

Evlâd ve maldan yüz çevirip, bir köşeye oturup, her gün bir kaç bin defa "ALLAH", "Rahman" kelimelerini tekrar etmeyi ihmal etmemek Mİ?...

Yoksa daha başka bir mânâ da var mı bu Kur’ân uyarısında?...

Âyetin tembihatını akılda tutmak ne demektir?...

Âyette iki ana yön var;

1-Evlâd ve malın Allah zikrine engel olmaması...

2. “Allah zikrinden” gâfil olunmaması...

Evlât ve malın engel olmasını nasıl anlamalıyız?..

Allah zikrinden” gâfil olmamak nasıl olur?...



"ALLAH ZİKRİ" ne demektir?...

Mal ve evlâdlar ALLAH zikrine mâni olmamalı!... diyor...

Allah zikrine nasıl mâni olur mal ve evlâdlar?...

"ALLAH"ı zikir; konusunu, ALLAH ismiyle işaret edilenin zikrinden geri kalan hüsrandadır gibi anlarsak, bundan ne anlam çıkar?...

Allah ismiyle işaret edilenin zikrinden mal ve evlâd yüzünden geri kalmak nedir ki, insanı hüsrana uğratsın?...

"Allah zikri, Rahman zikri" nedir ki, o zikirden geri kalan hüsrana uğrayıp çok büyük kayıplar içinde oluyor?...

"Yapamayacağınız şeyi niçin söylersiniz?... Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah indinde en büyük gazâbı davet eder!." (61-2/3)

bu âyet neyi anlatmak istiyor?

Allah zikrinden geri kalan ne yapmıyor”, neyi eksik bırakıyor ki, hüsrana uğruyor? ..

Ve... Yapmayacağını, yaparım diyen Allah indinde gazâba NASIL dûçar oluyor?..

Evet, ne anlıyorsunuz?...

“Allah zikri” nedir ?... ”Allah indinde büyük gazâba dûçar olmak”la bağlantısı nedir?.

Gazap nasıl oluşur? .

Sonucu ne olur?.

Allah zikri” bir köşeye çekilip "Allah" kelimesini tekrar değilse; "ALLAH” adıyla işaret edilenin zikrinden mal ve evlâd yüzünden geri kalmamak ne demektir?...



Allah isminin işaret ettiğinin zikrinden geri kalındığında, gazâb nereden ve nasıl üzerimize gelir ve bizde açığa çıkar?...

Bu gelecekte bir zamanda mı olacaktır?... Yoksa şimdi mi oluşmaktadır?...

Eğer bu durum benim için oluşuyorsa, ben bunu nasıl anlayabilirim?...



GAZÂBA UĞRAMIŞLIĞIN BİR BELİRTİSİ DE…



Allah gazâbına dûçar olmuş kişi, özündeki Allah’ı tanıyamamış ve bunun gereğini hâlâ yaşayamamakta olan insandır!

Bunu idrâk edememek de gazâba uğramışlığın bir başka belirtisidir!”



EĞER GAZAP KUŞATMAMIŞSA BİZİ…



Eğer “gazap” kuşatmamışsa bizi, vicdanımız ilimle, iğne deliği kadar yerden niyetlerimizi görebiliyorsa; sorgulayalım niyetlerimizi, yaşama ve çevremize bakış açımızı!

Yarından önce bugün hesaba çekelim kendimizi!



“GAZAP MELEKLERİ”



Beynin yaydığı radyasyonlar müspet ya da menfi mânâda iki tür radyasyon olarak iki tür varlık yaratır!.

Ya, insana, tabiatına hoş gelecek sevimli gelecek varlıklar veya ters gelecek varlıklar!

Kişinin arzu ve istekleri ne yönde ise, o yönde onun seveceği varlıklar meydana gelir, beynin yaydığı dalgalardan; ve gene aynı şekilde, kişinin genel yapısındaki korku ve endişeleri ne yönde ise, o yönden meydana gelir bir takım yaratıklar menfi dalgalardan!.

Beyin dalgalarının meydana getirdiği bu varlıklar, kişi öldüğü andan itibaren, kişinin ruh âlemi veya hayâl âlemi dediğimiz âlemde, bu kişiden sâdır olan dalgalardan meydana gelmiş olduğu için bu kişiyi sarar; ve kişi bunlardan dolayı ya azap duyar, ya zevk duyar; Âlemi Berzah’ta... Kabir Âlemi dediğimiz âlemde.



GAZAP MELEKLERİ, VASIF OLARAK



“CİN” YAPISINDADIR

İnsanın ürettiği gazap melekleri, orijin olarak melek, ancak vasıf olarak “Cin” yapısındadır!

Mezarda; mezarın içini görüyorsun, mezarın şartlarını görüyorsun. Bu, mezar âlemi.

Belli bir süre sonra, bu mezar görüntüsü kaybolur.

Ondan sonra, cennet ve cehennemi tam olarak görmeye başlıyorsun. Oradaki durumları görüyorsun. Ve dünyada ürettiğin bir takım melekler veya kötü mahlûklar sana zarar vermeye başlıyor. Bu ise senin kabir âleminde oluyor.

Gördüğün rüyayı düşün!.



“GECE”


“GECE”NİN ÖNEMİ

Gece, nasıl güneşin parazit oluşturan ışınımı dünyanın arka yüzünde kaldığı için kesiliyor ve kısa dalga yayın çok net alınabiliyorsa; insan beyni de, özellikle gece yarısı ve sonrasında çok hassas hâle gelir ve kuvveti artar.. Bu, hem alıcılık (ilham) yönünden böyledir; hem de vericilik yâni "dua" yönünden böyledir..

"İslâm Dini"nde gecenin önemi buradan ileri gelir..



“KADR” GECESİ



Bkz. K / Kadir Gecesi




“GEÇMİŞ” “

GEÇMİŞ, HAYALDİR

Geçmiş, nasıl bugün hayâl ise; bugün de, yarın öylece hayâl olacak. Öyle ise hayâl uğruna sonsuz mutluluğu fedâ etme!.



GEÇMİŞİN DEĞERLENDİRİLMESİ



Geçmişin değerlendirilmesi, ancak geçmişten ibret almakla mümkün olur.



İNSAN “DÜN” İLE



OYALANDIĞI TAKDİRDE,

YARINI KAYBEDER!

YARININI KAZANDIRMAYACAKSA,

DÜNDEN BAHSETME!

Fazilet; Yanlışını idrâk ettiğin anda kendine itiraf edebilmek ve onun gereğini uygulayabilmektir.

İnsan, dün ile oyalandığı takdirde, yarınını kaybeder.

Yarınını kazandırmayacaksa, dünden bahsetme!.




GELECEK”

Yarınınızı görmek istiyorsanız, yaşadığınız güne bakın!...

Yarın, bugün yaptıklarınızın sonuçlarını yaşayacaksınız!.

Yarın”lar “dün”lerin getirisidirler!

Yaşadığınız “an”ın hesap sonucudur “yarın”lar.

Düşünün ki, bugün, “dün” yaptıklarınızın iyi veya kötü sonuçlarını yaşıyorsunuz.

Bugününüzün de, yarın, “dün” olacağını farkederek; yaşamınıza ona göre yön vermeye; elinizdekileri bu gerçeğe göre değerlendirmeye bakınız.



GELECEK HAYAT

- Peki, gelecek hayat nedir ve nasıldır?

Diye bu defa Cem sordu:

-Gelecekteki dediğin hayat, senin bedenle olan ilişkinin kesilmesi anından itibaren başlayan hayattır...

Bu da iki devredir.



GELECEK HAYAT

İKİ DEVREDİR

Birinci devresi bu sisteminiz canlılığını sürdürdüğü sürecedir...

İkinci devresi ise güneş sisteminizdeki gezegenlerin bir kısmının güneşin büyümesiyle içine girmelerinden sonradır.

-Peki ben nasıl olacağım bu devrelerde?.

-Birinci devrede, hologramik mikrodalga beden yâni sizin deyişinizle "RUH" olarak, ama bedeni terkettiğin son andaki görüntü şeklinle...

İkinci devrede ise, gelişme sürecin içerisinde eriştiğin ahlâk veya idrâkına göre ortamına uygun bir fizik bedenle! Ama bu fizik beden, bugünkü bedenin meselâ suda yürüyebileni veya havada durabileni veya duvardan geçebileni niteliğinde bir fizik beden...

-Bu bedenden ayrıldıktan sonra içinde bulunacağım mikrodalga beden nasıl bir şeydir veya nasıl oluşmaktadır ki?.

- Beyninin ürettiği mikrodalga yapıdan oluşmaktadır!

-Yâni beynimin ürettiği dalgalar gelecekteki bedenimi mi oluşturmaktadır

-Beynimin ürettiği dalgalar gelecekteki bedenimi mi oluşturmaktadır?.



ÂN”INIMIZI DEĞERLENDİREMEZSEK



GELECEĞİMİZİ KÖRELTİRİZ

İçinde bulunduğumuz ana sorun, din-bilim dengesi kuramamaktır.

Ya Din’i veri kaynağı alıp sembolik anlatımları tasavvufla da bezeyerek hayâli bir dünyada yaşıyoruz...

Ya da bilimsel verileri ve yaşamın görebildiğimiz gerçeklerini esas alarak göremediğimiz gerçeklerden uzak düşüyoruz.

Hangi yandan veri edinirsek akabinde bunun diğer yanla örtüşmesini sağlamak için bir çalışma yapmazsak, bilelim ki gerçeklerden sapma ihtimali hayli fazladır.

Din kanalından veya tasavvuf yollu bize ulaşan verilerin yaşamın gerçekleriyle örtüşmesini anında sağlamazsak hayâlimizde yarattığımız bir dünyada yaşamaya başlarız.



Sadece bilimsellik ve yaşamda gördüklerimizle yetinirsek, genelde algılanamayan sembol ve mecazlarla işaret edilmiş yaşamın gerçeklerinden mahrum kalır, sonucunda da ânımızı değerlendirememek yüzünden geleceğimizi köreltiriz.

NOT: Geniş açıklama için A / Âhiret bölümüne bakınız



GENETİK BİLİMİ”



(GENETİK YAZGI-KADER)

Allah’ın sistemi önceden beri hep böyledir.

Allah sisteminde asla değişiklik olmaz. ( 48 -23)



"Kim İslâm dışında Din seçerse, bu



geçerli değildir! (3-85)

  • Genetik zincirin halkaları nelerdir?

  • Genetik bilimi düzenleyen yasalar nelerdir ve düzenleyicisi kimdir?

  • Genetik bilginin şifreleri nerede ve nasıl yazılmış? Bu sırlar nasıl ve ne şekilde açıklanır? Kimler bu sırlara erişebilir?

  • Genetik yazgı nasıl yazılıyor?... bu genetik yazgı ana kader midir; birimsel kader midir? Bu yazgının birimsel kaderle ilişkisi nasıldır?

  • "İnsan" bu genetik zincirin hangi halkasındadır?

  • Genetik şifrenin- genetik yazgının hazinesi, maymuncuğu, anahtarı nedir? Nerede bulunur ve nasıl kullanılır? Sonucu nedir?

  • Genetik programlama nedir; bu programlama ve bunun işletim sistemi nedir?

  • Genetik programlamanın Evren ile ve insan ile ilişkisi nedir?

  • Genetik dizinleri kim nasıl düzenler?

  • Genetik bilimin yaratılışla ilişkisi nedir, nasıldır?

  • "insan" a bu ilimden ne kadarı niçin verilmiştir?

  • Genetik şifrenin tutulduğu bir hafıza var mıdır? Varsa nerededir?

  • Genler hangi özelliklerimizi düzenler, "Din" ile genetik bilimin ilişkisi nedir?

  • Genlerden ve genlerin eserlerinden yaratılanlar nelerdir?

  • Bedensel ve ruhsal genlerimiz nasıl düzenlenir?

  • Genetik dizilim nasıl bozulur? Bu bozulumun sonucu ne zaman ve nasıl yaşanır?

  • Genetik arınma mümkün müdür?.. Bu arınmanın zamanla-nesillerle ilgisi var mıdır?

  • Genetiğin duygusu var mıdır?



MADDEÖTESİ ERVAH (Ruhlar )BOYUTUNUN

“GENETİK” ZİNCİR VE BU ZİNCİRİN HALKALARI İLE İLİŞKİSİ NE VE NASIL?

Dışarısı çok kalabalık; farkında mısınız?

Ayrıca, çok da gürültülü!.

Dışarısı” sözcüğü ne ifade ediyor size?

Sizi bilmem ama, inanın ki algıladığım “dışarısı” çok kalabalık ve de çok gürültülü!.

Gergedana benzer bir hayvan, fakat başı karınca yiyen gibi!. Sırtı kat kat!. Hayli yüksek büyütme oranlı mikroskoplar, ancak görebiliyor onları!. Biz normal 1 atmosfer basınç altında yaşamaktayken… Onlar şu an için bildiğimiz, yaşamlarını en yüksek basınç altında sürdürebilen canlılar… Dört bin (4000) atmofer basınç altında yaşamlarını sürdürebiliyorlar.. Canlılar okyanusunda bir damla olan tür onlar…

Kirpiğimizin altında; gözümüzün içinde, onlara benzer yaşayanları… Kulağımızın içinde, koltuk altlarımızda veya ne kadar girilebilecek yer varsa bedenimizde, bunların tümünde, kendi şehirleri olarak doğup büyüyüp ölen canlıları bir yana koyarsak…

Bakteri, virüs dediklerimizi de bir yana koyarsak…

Kısacası, beş duyu ile algıladıklarımızı bir yana koyarsak…

Bizim, hiç haberdar olmadıklarımız yanında, katında, ya bizler?

Gerçekten boşlukta, dünya üzerinde mi yaşıyoruz? Yoksa, göremediğimiz bir başkasının gözünün ya da kulağının içinde mi!?

En azından, görüp algılayamadığımız, ne cesamette, hangi hacımda ya da her ne ölçü birimi ise, onunla ölçülebilen; ne kadar canlı türü var, aralarında olduğumuzun farkında bile olamadığımız?

Yalnızca madde beden algılayıcılarıyla, değerlendirme yapmamız çok kötü kesiyor bizi!.. Tıbbın bilmediklerini bir bilsek!.

Mikronun mikrosu canlı-şuurlular noktasından makronun makrosu olan galaktik canlı-şuurlular noktasına kadar uzanan skalada yerimiz neresi ve kimlerin-nelerin arasında bir yere sıkışmışız düşündünüz mü hiç?

Kimler bize ne göz, hangi düşünceyle bakıyorlar… Kimler-neler bizim hiç farkımızda bile değiller!… Hiç farkımızda bile olmayanları, hiç farketmemiş olanlar kimler!?…

Ana rahmindeki spermi buyur etmiş yumurta denen tek hücrenin neresinde yazılı, benim gözümün, kulağımın, saçımın nasıl olacağı? Neresinde yazılı, ses tellerimin nasıl oluşturulacağı ve sesimin nasıl çıkacağı?… Beyin hücrelerimin ne kadarının, hangi programlara göre, ne işlevler yaparak, çevresindekiler tarafından nasıl değerlendirileceğini neresine yazmışlar o tek hücrenin?



Aptal, “Kader”i kavrayamaz!.

Ahmak veya cahil ise “kader”i reddeder!.

Echel-i cühelâ” diye bir tâbir vardır.. “Cahillerin en cahili” gibi bir anlam taşır… “Kader”i inkâr edenler için söylenmiş bir sözdür bu sanırım!.

“Genetik” bilimi, adı altında keşfedilen, öyle bir “yazgı” sistemi günışığına çıkmıştır ki günümüzde, “kader”i inkâr, ancak “echel-i cühelâ”ya özgü inkâr kavramı, olarak bu türü sergileyen özellik hâlini almıştır.

Tanrı” kavramından arınamayan yeterince gelişmemişler, yukarda kaliteli bir tahtta oturanın; yanındakilere verdiği komutlarla; özel kalemlerle belki de sedefli(!) mürekkeple yeryüzündeki garibanların “yazgı”sını, yazdırdığını hayâl etmekteler… Hatta dahası, kendilerine misâl-mecaz yollu anlatılanların bu özelliğini öylesine farketmemekteler ki; Allah Rasulünün,yazan kalemin çıtırtısı” işaretini dahi, kalemin “kamış”(!?) olmasına bağlamaktalar!.



Allah Nuru Muhammed Mustafa aleyhisselâm nurumuz olsun!.

Allah Rasûlünü anlamak bize kolaylaştırılsın… İşaretlerini, misâllerini, sembollerini farkedebilir hâle gelelim.

Evren içre evrenlerin “Bâtın”ı olan Allah ilminin, kuvveden fiile çıktığını mı; yoksa, bu ilmin algılayanla algılandığını mı, kavrayabilelim.

Seyreden ol kendi oldu”; işaretinin, ne anlama geldiğini düşünelim.

Beş duyuya dayalı algılamanın tesbit ettiği genetik yazgının, neyin madde planındaki uzantısı olduğunu düşünelim…



Madde planındaki genetik yazgının, maddeyle tesbit edilemeyen ve maddemizle algılayamadığımız, neyin veya hangi bir tür “genetik yazgının” sonucu olduğunu sezmeye çalışalım…

Boyutsallık derinliği nerede?

İlm-i ezel” nerede?



Yazan kalem ne?

Yazılan veya yazılmış olan nesne ne?



Madde ötesi “ervâh” boyutunun, “genetik” zincir ve bu zincirin halkaları ile ilişkisi ne ve nasıl?

Nerede başlayıp nerede bitiyor bu zincir ve biz hangi halkasındayız?

Bir yumurta hücresi iken, bu yaştaki özelliklerim, orada belli de…

Peki, O hücre oluşmadan önce, tüm yazgım nerede yazılıydı ki; benden (bize göre) asırlar önce yaşamış olan biri, meselâ benim, dünyaya gelip, işlevimin ne olacağını nasıl biliyordu?

Peki ya Nostradamus bazı, bilgileri nereden alıyordu?

Kaynakları neydi veya nasıl birşeydi; nasıl, neyle, nereden ediniyordu?

Dışarıdaki veya “dışarımız”daki “Ötekiler” kimler? “Dışarısı” nire?

Yarın bu boyutu terkedince, “kimler”in arasında veya içinde yer alacağız? O zaman “dışarısı” veya “dışarımız” nire olacak?

Bu “ötekiler”, eskiden “cin” diye adlandırılmış olanlar mı yalnızca?… Yoksa, bu isimle, çok geniş bir skaladaki canlı-şuurlu varlık türleri anlatılmak isteniyor da; biz, anlayış sınırımız dolayısıyla, bu ismi, özel bir türe mi hasrediyoruz? Öyle ise “dışarıda” daha kimler var?

Milyonlarca dünyamızı, içine alıp buhar edecek olan cehennemin içinde yaşayan, “ötekiler” kimler, yapıları nasıl? Şu anda, her yönümüzle içlerinde, aralarında yaşadığımız diğer “ötekiler” kimler?…

Galaksideki yüzmilyonlarca, cehennemde yaşayan “ötekiler”!

Ve daha… İnsanların cennetleri ötesinde; bu kavramlar kendileri için bir değer ifade etmeyen “ötekiler”!.

Dostlarım… Yarın, anı kırıntısı kadar dahi değer taşımayacak bir dünya yaşantısından geçip, hayalinizin kapsayamıyacağı kadar sonsuzluğa uzanan yaşam biçimi içine doğru yolculuk etmekteyiz… Ne geldiğimiz âlemin başını kavrayabiliyoruz, ne de geçeceğimiz boyutun sonunu!. Tüm bağlı oldukların, kopamadıkların, uğruna tüm yaşamın boyunca herşeyini feda ettiklerinden ayrılarak, bambaşka bir boyutta bambaşka “ötekiler” arasında yerini alıp; dünyada edindiğin sermayeye göre yaşamını sürdüreceksin…



Şimdi iyi düşün bu gerçekler ışığında… Ne kadar hazırsın Bu yaşama?..Yazgın” sana neleri kolaylaştırmış? Bu şartlara hazırlanmayı mı; yoksa aksini mi? Hazırlanmayı kolaylaştırmış ve hazırlanabiliyorsan; ne mutlu sana said dostum!…

Hazırlanamıyorsan; o takdire de diyecek bir sözüm yok!



KAZA 


(VARETME  HÜKMÜ)

 "ALLAH", "öncelik ve sonralık" gibi zaman kavramı olmaksızın; ilmiyle, ilminde mevcut olan sonsuz mânâları seyretmeyi dilemiş; " MÜRÎD " olması dolayısıyla, kendindeki sonsuz mânâları seyretmeyi "murad etmiş"; bu murad ediş ile birlikte, "ol dediği şey, anında olur", âyetinde işaret edilen bir biçimde bu mânâların seyri başlamıştır.

İşte "ALLAH"ın "ol" hükmüyle, yani "MÜRÎD" ismi ile işaret edilen bir biçimde ilmindeki mânâları seyretmeyi murad etmesi; “Evren” ismi altında olan tüm isimlerle işaret edilen varlıkların meydana gelmesini oluşturmuştur!. Bunların "yok"tan varolmasını murad etmesiHüküm”dür!.

Bütün bunların varolmasını murad etmiş, hüküm vermiştir ki, bu hüküm "ALLAH"ın "Kazası"dır!.

"Kaza", işte bu "hüküm"dür!.

Esasen;


"ALLAH MAHLÛKATIN KADERLERİNİ GÖKLERİ VE YERİ YARATMAZDAN ELLİ BİN SENE EVVEL YAZMIŞTIR, TAKDİR ETMİŞTİR."

Şeklindeki Rasûlullah açıklamasında bahsedilmekte olan gerçek işte bu boyuttur.

Bu boyutta, henüz bildiğimiz anlamda varlık suretleri olmadığı gibi, bu varlık suretlerini meydana getiren esmâ terkipleri -isimler bileşimleri- de yok daha!. Bunların asli vücudu yok!...

Bu yüzdendir ki, "Ayân-ı Sâbite vücûd kokusu almamıştır" denerek, bu takdir safhasına işaret edilir.

Yani, ALLAH'ın ilminde kendi mânâlarını seyretmesi, seyretmeyi hükmetmesi "Kaza"dır...

Bu mânâların seyredilir hâle gelmesini düzenlemesi de mutlak mânâda "Kader"dir.



TÜM CANLILARIN



VAROLUŞ GEREKÇESİ VE BİLGİSİ(tasarımı)

“SAKLANMIŞ VE KORUNMUŞ KİTAP”TA

(SAHİFE-İ VÜCUD’DA-BİLGİ VE BİLİNÇ BOYUTUNDA) BİLGİ OLARAK MEVCUTTUR

Levhi Mahfuz”, “Kesret”i yani çokluk kavramlarını meydana getiren esmâ terkiplerinin “KAZA ve KADER” boyutudur!



Bilgi ve bilinç boyutudur!

ALLAH İLMİNDEKİ “HÜKÜM ve TAKDİRİN” fiiller âlemindeki görüntüsüdür.

Çokluk kavramı içinde olan tüm varlıklar bu boyutun tasnifiyle meydana gelmiştir. Burada yazılmış olan hiçbir şey asla ve kesinlikle değişmez!.

"İLLİYİN"e mensup melekler ile, bunların altındaki tüm meleklerin varoluş hükümleri ve varoluş hikmetleri; ve bize kadar olan ve daha alt boyutlardaki tüm canlıların varoluş kökenleri buraya dayanır...

Burada bizler, bilgi olarak tüm varoluş gerekçemiz ve programımızla mevcuduz. Tasarım olarak mevcuduz!

Ve burada her şey, ezelden ebede kadar mevcut olan her şey, bilgi olarak mevcuttur!.



HERŞEYİN FİİLEN YARADILIŞI



O SİLİNMESİ, BOZULMASI

MÜMKÜN OLMAYAN

KADERE(“SİSTEM”E-“YAZI”YA)

GÖRE OLUŞUR

Âlemde cereyan edecek olan cemi'i mahlûkatın iri-ufak, ulvi-süfli HER ŞEYİN ahvali LEVHİ MAHFUZ'da tamamen ve mufassalen yazılmış, hiç biri ihmal edilmemiştir.



İlmi Hak, kalblere O KİTAPTAN nâzil olur ve KALEM-İ EVVEL'in yazdığı bu yazı, tespit ettiği bu nizam sayesindedir ki eşyayı tetkik ve tetebbu ile mârifetler, ilimler, fikirler edinilir, kitaplar telif ve tasnif olunur, mâzi ve istikbal kanunları sezilir.

Bunlar gösterir ki, Allah Teâlâ’nın kudreti gaybında, LEVHİ MAHFUZUNDA bulunmayan ve bulunamayacak olan hiç bir âyet yoktur " (c:3; s:1921)(*)

-"ALLAH YAZDI... " (58-21)

"Allah yazdı... Ezelde hükmünü verip, silinmesi bozulması kâbil olmayan bir yazı ile “LEVHİ MAHFUZ”DA tesbit eyledi." (c:7; s:4804)(*)

-"ÇÜNKÜ BİZ HER ŞEYİ BİR KADERİ İLE HALK ETMİŞİZDİR!." (54-49)

"Her şeyin vukûundan evvel, ezelde, İLMİ İLÂHİ’DE MUKADDER OLAN BİR KADERİ, yani haysiyyeti ilmiyyesi vardır ki, kazasının cereyanı, fi'len yaradılışı O KADERE göre vâki olur.

Onu başkası istediği gibi icab ve tâyin (determine) edemez..

Onun için mücrim, kendi keyf ve iradesine göre cürmün mâhiyyet ve mukadderatını değiştiremez."(c:7; s:4654)(*)

-"NE ARZDA NE DE NEFİSLERİNİZDE HİÇ BİR MUSİBET İSABET ETMEZ Kİ HER HALDE BİR KİTAPTA YAZILI OLMASIN. (57-22)

"...Bütün musibetler de Allah'ın İLMİ EZELİSİNDE veya LEVHİ MAHFUZDA yazılmış bir takdiridir.

Öyle ki;


-"O MUSİBETİ, YARATMAMIZDAN EVVEL YAZMIŞIZDIR.(57-23)

"O halde mukadder olan musibetten kaçınmakla kurtulunmaz. Bu hususta böyle itikad etmeli ve o yolda hareket eylemelidir." (c:7; s:4754)(*)



-"ŞÂNI YÜCE KUR'ÂN “LEVHİ MAHFUZ”DADIR. (85-20/21)

"Allah'ın hıfzıyla tahriften, yanlışlıktan mâsun bir “LEVH”te sâbit ve mahfuzdur.

Bu “LEVH”, şeriat lisanında meşhur olan “LEVHİ MAHFUZ” dur. Bütün her şeyin yazıldığı sahife-i VÜCUD'dur. O'nun da aslı “ÜMMÜLKİTAB” olan “İLMULLAH”tır.." (C:8;s:5696)(*)

(*)E.Hamdi Yazır-“Hak Dili Kurân Dili”



GENETİK BİLGİ,



ÖZDEN GELEN İLİMLERDEN

BİRİDİR!

(Soru: Genetik yolla intikal eden ilim, nakli midir? Özden gelen bir ilim midir?..)

Özden gelen ilimlerden biridir, genetik bilgi!..



İNSANIN VARLIĞINDA

EVRENİN TÜM BOYUT VE KATMANLARINA İLİŞKİN KORUNMUŞ-

SAKLI BİLGİ” MEVCUTTUR

Levhi mahfûzun, bir minyatüriyle senin beynindir; külli mânâda da burçlar ve yıldızlardır!



Yerler ve gökler yaratılmadan önce her şey Levhi Mahfuz’da yazılmıştır.. İnsan varlığında evrenin katmanları mevcuttur.



Levhi Mahfuz hıfzedilmiş, korunmuş İlimdir. Bu ilim, Hz. Muhammed aleyhisselâmın “Allah ilk defa ruhumu yarattı… Allah ilk defa aklımı yarattı” buyurduğudur.

Cenâb-ı Hak kendi ilmi, kendi Zâtı ile baş başa olduğu bir anda, ilminde kendisindeki mânâları seyrediyor.. Rahmaniyet, Melikiyet… deki mânâları ortaya çıkararak mânâları düşünüyor.

Bunu bizim akıl boyutumuzla seyretmemiz mümkün değil… Ancak ilim yollu seyredilebilir. Bu esmâların belli terkipler halinde ortaya çıkması “Levhi Mahfuz”u oluşturur. Bizim değerlendiremediğimizi melekler değerlendirir.

Ezelden Ebede tüm boyutları alır bir şekilde Evren içre Evrenlerde mânâlar...

Bu ilmin kayıtlı olduğu yer “Levhi Mahfuz”dur.

Kezâ, kişinin kendisinde mevcut olan "LEVH-İ MAHFUZ"u dahi, onun istidat ve kâbiliyeti böylece tesbit edilmiş olan beyinden başka bir şey değildir!




Yüklə 1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin