İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: 'Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiç bir ücret istemiyorum.' Kim bir iyilik kazanırsa, biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir.
Edip Yüksel Meali
ALLAH, inanıp erdemli davranan kullarını böyle müjdeler. De ki "Ben sizden, akrabalık sevgisi dışında herhangi bir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik işlerse onun iyilğini arttırırız. ALLAH Bağışlayandır, takdir edendir. *
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
İşte Allah iman edip salih amel işleyen kullarını bununla müjdeler. Ey Muhammed! De ki: "Ben bu tebliğime karşı sizden akrabalıkta sevgiden başka hiçbir ücret istemiyorum." Her kim bir iyilik yaparsa biz onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını verir.
Süleyman Ateş Meali
Allah'ın, inanan ve iyi işler yapan kullarını müjdelediği (büyük lutuf). De ki: "Ben bunu karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ancak (Allah'a) yaklaşmayı arzu ediyorum." Kim bir iyilik yaparsa onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah bağışlayan, (iyiliğe) karşılık verendir. *
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Allah'ın, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlara müjdelediği, işte budur. De ki: "Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik/güzellik üretirse onun için, o ürettiğine bir güzellik daha ekleriz. Çünkü Allah Gafûr'dur, çok affeder; Şekûr'dur, iyiliğe karşılık verir/teşekkür eder.
Yusuf Ali (English)
That is (the Bounty) whereof(4559) Allah gives Glad Tidings to His Servants who believe and do righteous deeds. Say: "No reward do I ask of you for this except the love of those near of kin."(4560) And if any one earns any good, We shall give him an increase of good in respect thereof: for Allah is Oft-Forgiving, Most Ready(4561) to appreciate (service). *
M. Pickthall (English)
This it is which Allah announceth unto His bondmen who believe and do good works. Say (O Muhammad, unto mankind): I ask of you no fee therefor, save loving kindness among kinsfolk. And whoso scoreth a good deed we add unto its good for him. Lo! Allah is Forgiving, Responsive.
Şûrâ Suresi 26
وَيَسْتَجِيبُ
dileklerini kabul eder
الَّذِينَ آمَنُوا
inananların
وَعَمِلُوا
ve yapanların
الصَّالِحَاتِ
iyi işler
وَيَزِيدُهُمْ
ve onlara daha fazlasını verir
مِنْ فَضْلِهِۚ
lutuf ve kereminden
وَالْكَافِرُونَ
kafirlere gelince
لَهُمْ
onlara da vardır
عَذَابٌ
bir azab
شَدِيدٌ
çetin
Türkçe Transcript (*)
Ve yestecîbu-lleżîne âmenû ve ’amilû-ssâlihâti ve yezîduhum min fadlih(i)(c) velkâfirûne lehum ‘ażâbun şedîd(un)
Ali Bulaç Meali
O, iman edip salih amellerde bulunanlara icabet eder ve onlara kendi fazlından arttırır. Kafirlere gelince; onlara şiddetli bir azap vardır.
Edip Yüksel Meali
İnanıp erdemli davrananların çağrısına cevap verir ve onlara lütfunu arttırır. İnkarcılar ise çetin bir cezayı hakketmiştir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Allah iman edip, salih amel işleyenlerin tevbesini kabul eder, onlara lütfundan daha fazlasını verir. Kâfirler için ise şiddetli bir azap vardır.
Süleyman Ateş Meali
İnanan ve iyi işler yapanların dileklerini kabul eder; lutuf ve kereminden onlara, daha fazlasını da verir. Kafirlere gelince: onlara da çetin bir azab vardır.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
İman edip barışa/hayra yönelik işler yapanların dualarını O cevaplıyor, lütfundan onlara fazlasını O veriyor. İnkârcılara da şiddetli bir azap var.
Yusuf Ali (English)
And He listens to(4564) those who believe and do deeds of righteousness, and gives them increase of His Bounty: but for the Unbelievers their is a terrible Penalty. *
M. Pickthall (English)
And accepteth those who do good works, and giveth increase unto them of His bounty. And as for disbelievers, theirs will be an awful doom.
Şûrâ Suresi 44
وَمَنْ
ve kimi
يُضْلِلِ
sapıklıkta bırakırsa
اللَّهُ
Allah
فَمَا
artık yoktur
لَهُ
onun
مِنْ وَلِيٍّ
bir velisi
مِنْ بَعْدِهِۗ
O'ndan sonra
وَتَرَى
ve görürsün
الظَّالِمِينَ
zalimlerin
لَمَّا
zaman
رَأَوُا
gördükleri
الْعَذَابَ
azabı
يَقُولُونَ
dediklerini
هَلْ
var mı?
إِلَىٰ مَرَدٍّ
geri dönecek
مِنْ سَبِيلٍ
bir yol
Türkçe Transcript (*)
Vemen yudlili(A)llâhu femâ lehu min veliyyin min ba’dih(i)(k) ve terâ-zzâlimîne lemmâ raevû-l’ażâbe yekûlûne hel ilâ meraddin min sebîl(in)
Ali Bulaç Meali
Allah, kimi saptırırsa, artık bundan sonra onun hiç bir velisi yoktur. Azabı gördükleri zaman, o zalimleri bir görsen; 'Geri dönmeye bir yol var mı?' derler.
Edip Yüksel Meali
ALLAH kimi saptırmışsa, artık O'ndan sonra onun bir koruyucusu yoktur. Azabı gördüklerinde, zalimlerin, "Bizim için bir şans daha yok mu?" dediklerini görürsün.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Allah kimi saptırırsa artık bundan sonra onun için hiçbir dost yoktur. Sen, azabı gördüklerinde zalimlerin: "Acaba dönecek bir yol var mıdır?" dediklerini görürsün.
Süleyman Ateş Meali
Allah kimi sapıklıkta bırakırsa artık onun, Allah'tan sonra bir velisi yoktur. Zalimlerin, azabı gördükleri zaman: "Geri dönecek bir yol var mı?" dediklerini görürsün.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Allah'ın saptırdığına, O'ndan başka dost yoktur. Zalimlerin, azapla yüz yüze geldiklerinde, "Geri dönüşe bir yol yok mu?" diye söylendiklerini göreceksin.