Ra’d Suresi
41
أَوَلَمْ يَرَوْا
görmediler mi?
|
أَنَّا نَأْتِي
bizim gelip
|
الْأَرْضَ
yeryüzüne
|
نَنْقُصُهَا
onu eksilttiğimizi
|
مِنْ أَطْرَافِهَاۚ
uçlarından
|
وَاللَّهُ
Allah'tır
|
يَحْكُمُ
hüküm veren
|
لَا مُعَقِّبَ
iptal edecek yoktur
|
لِحُكْمِهِۚ
O'nun hükmünü
|
وَهُوَ
O'nun
|
سَرِيعُ
çabuktur
|
الْحِسَابِ
hesabı
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Eve lem yerav ennâ ne/tî-l-arda nenkusuhâ min etrâfihâ(c) va(A)llâhu yahkumu lâ mu’akkibe lihukmih(i)(c) vehuve serî’u-lhisâb(i)
|
Ali Bulaç Meali
|
Onlar görmüyorlar mı ki, gerçekten biz arza geliyor ve onu çevresinden eksiltiyoruz. Allah hüküm verir. Onun hükmünün peşine düşecek yoktur. Ve O, hesabı pek çabuk görendir.
|
Edip Yüksel Meali
|
Yeryüzünün uçlarından eksilttiğimizi görmüyorlar mı? ALLAH hüküm verir ve O'nun hükmünü izleyip çevirecek de yoktur. O, en hızlı hesaplıyandır.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Görmüyorlar mı ki, biz yeri etrafından eksiltip duruyoruz. Allah öyle hükmeder ki, O'nun hükmünü engelleyecek kimse yoktur. O çok hızlı hesap görür.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Bizim o toprağa gelip nasıl onu, uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi? Hüküm veren Allah'tır. O'nun hükmünün ardına düşüp onu iptal edecek yoktur. O, hesabı çabuk görendir.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Görmüyorlar mı ki biz o yerküreye geliyor, onu uçlarından eksiltiyoruz. Allah hükmeder; O'nun hükmünü denetleyecek de yoktur. Hesabı çok çabuk görür O.
|
Yusuf Ali (English)
|
See they not that We gradually reduce the land (in their control) from its outlying borders?(1865) (Where) Allah commands, there is none to put back His Command: and He is swift in calling to account. *
|
M. Pickthall (English)
|
See they not how We visit the land, reducing it of its outlying parts? (When) Allah doometh there is none that can postpone His doom, and He is swift at reckoning.
|
Sâffât Suresi
180
سُبْحَانَ
yücedir
|
رَبِّكَ
Rabbin
|
رَبِّ
sahibi
|
الْعِزَّةِ
kudret ve şeref
|
عَمَّا يَصِفُونَ
onların nitelendirmelerinden
|
Türkçe Transcript (*)
|
Subhâne rabbike rabbi-l’izzeti ‘ammâ yasifûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Üstünlük ve güç (izzet) sahibi olan senin Rabbin, onların nitelendirdiklerinden yücedir.
|
Edip Yüksel Meali
|
Üstünlük ve onurun sahibi olan Rabbin, onların nitelemelerinden çok yücedir.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Senin güç ve kuvvet sahibi Rabbin, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Kudret ve şeref sahibi Rabbin, onların nitelendirmelerinden yücedir.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Senin Rabbinin, o ululuk ve kudretin Rabbinin şanı yücedir onların verdiği sıfatlardan...
|
Yusuf Ali (English)
|
Glory to thy Lord,(4145) the Lord of Honour and Power! (He is free) from what they ascribe (to Him)! *
|
M. Pickthall (English)
|
Glorified be thy Lord, the Lord of Majesty, from that which they attribute (unto Him)
|
Sâffât Suresi
182
وَالْحَمْدُ
ve hamd
|
لِلَّهِ
Allah'a
|
رَبِّ
Rabbi
|
الْعَالَمِينَ
alemlerin
|
Türkçe Transcript (*)
|
Velhamdu li(A)llâhi rabbi-l’âlemîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Ve âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
|
Edip Yüksel Meali
|
Evrenlerin Rabbi olan ALLAH'a övgüler olsun.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a!
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Hamt olsun âlemlerin Rabbi Allah'a!...
|
Yusuf Ali (English)
|
And Praise to Allah, the Lord and Cherisher of the Worlds.
|
M. Pickthall (English)
|
And praise be to Allah, Lord of the Worlds!
|
Sebe’ Suresi
1
الْحَمْدُ
hamd
|
لِلَّهِ
Allah'a mahsustur
|
الَّذِي
öyle ki
|
لَهُ
onundur
|
مَا
ne varsa
|
فِي السَّمَاوَاتِ
göklerde
|
وَمَا
ve ne varsa
|
فِي الْأَرْضِ
yerde
|
وَلَهُ
ve O'na mahsustur
|
الْحَمْدُ
hamd
|
فِي الْآخِرَةِۚ
ahirette
|
وَهُوَ
ve O
|
الْحَكِيمُ
hüküm ve hikmet sahibidir
|
الْخَبِيرُ
haber alandır
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Elhamdu li(A)llâhi-lleżî lehu mâ fî-ssemâvâti vemâ fî-l-ardi velehu-lhamdu fî-l-âḣira(ti)(c) vehuve-lhakîmu-lḣabîr(u)
|
Ali Bulaç Meali
|
Hamd, göklerde ve yerde olanların tümü kendisine ait olan Allah'ındır; ahirette de hamd O'nundur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, haber alandır.
|
Edip Yüksel Meali
|
Övgü, göklerde ve yerde ne varsa kendisine ait bulunan ALLAH'adır. Ahirette de övgü O'nadır. O Bilgedir, Haber Alandır.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Hamd, o Allah'ındır ki göklerde ne var, yerde ne varsa hep O'nundur. Ahirette de hamd O'nundur. O hüküm ve himet sahibidir, herşeyden haberdardır.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsi kendisinin olan Allah'a mahsustur. Ahirette de hamd O'na mahsustur. O, hüküm ve hikmet sahibidir; (her şeyi) haber alandır.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Hamt, göklerde ve yerde bulunanlar kendisine ait olan Allah'adır. Ölüm ötesi âlemde de hamt yalnız O'nadır. Hakîm'dir O, Habîr'dir.
|
Yusuf Ali (English)
|
Praise be to Allah,(3785) to Whom belong all things in the heavens and on earth: to Him be Praise in the Hereafter: and He is Full of Wisdom, acquainted with all things. *
|
M. Pickthall (English)
|
Praise be to Allah, unto Whom belongeth whatsoever is in the heavens and whatsoever is in the earth. His is the praise in the Hereafter, and He is the Wise, the Aware.
|
Sebe’ Suresi
2
يَعْلَمُ
bilir
|
مَا يَلِجُ
gireni
|
فِي
içine
|
الْأَرْضِ
yerin
|
وَمَا يَخْرُجُ
ve çıkanı
|
مِنْهَا
ondan
|
وَمَا يَنْزِلُ
ve ineni
|
مِنَ السَّمَاءِ
gökten
|
وَمَا يَعْرُجُ
ve çıkanı
|
فِيهَاۚ
oraya
|
وَهُوَ
ve O
|
الرَّحِيمُ
çok esirgeyen
|
الْغَفُورُ
çok bağışlayandır
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ya’lemu mâ yelicu fî-l-ardi vemâ yaḣrucu minhâ vemâ yenzilu mine-ssemâ-i vemâ ya’rucu fîhâ(c) vehuve-rrahîmu-lġafûr(u)
|
Ali Bulaç Meali
|
Yerin içine gireni, ondan çıkanı; gökten ineni ve oraya çıkanı bilir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.
|
Edip Yüksel Meali
|
Yere gireni, ondan çıkanı; gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. O Rahimdir, Bağışlayandır.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Yere ne giriyor ve ondan ne çıkıyor, gökten ne iniyor ve ona ne çıkıyorsa (Allah) hepsini bilir. O çok merhamet edicidir. Çok bağışlayıcıdır.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Yerin içine gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya çıkanı bilir. O, çok esirgeyen, çok bağışlayandır.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Yerin içine gireni, oradan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni o bilir. Rahîm'dir O, Gafûr'dur.
|
Yusuf Ali (English)
|
He knows all that goes(3786) into the earth, and all that comes out thereof; all that comes down from the sky(3787) and all that ascends thereto and He is the Most Merciful, the Oft-Forgiving. *
|
M. Pickthall (English)
|
He knoweth that which goeth down into the earth and that which cometh forth from it, and that which descendeth from the heaven and that which ascendeth into it. He is the Merciful, the Forgiving.
|
Sebe’ Suresi
26
قُلْ
de ki
|
يَجْمَعُ
toplayacak
|
بَيْنَنَا
hepimizi bir araya
|
رَبُّنَا
Rabbimiz
|
ثُمَّ
sonra
|
يَفْتَحُ
çözecektir
|
بَيْنَنَا
aramızdakini
|
بِالْحَقِّ
hak ile
|
وَهُوَ
ve O
|
الْفَتَّاحُ
sorunları en güzel çözümleyendir
|
الْعَلِيمُ
bilendir
|
|
Dostları ilə paylaş: |