Allah'ın Mütekellim, Kur'ân'ın Allah Kelâmı Oluşu Kur'ân'ın Yaratılmışlığı Etrafındaki Görüşler 3



Yüklə 0,55 Mb.
səhifə1/17
tarix08.01.2019
ölçüsü0,55 Mb.
#92323
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17

2. Allah'ın Mütekellim, Kur'ân'ın Allah Kelâmı Oluşu 2

3. Kur'ân'ın Yaratılmışlığı Etrafındaki Görüşler 3

3.1. Kur'ân Mahlûktur Görüşü 3

3.2. Kur'ân'ın Mahlûk Oluşunu Gösteren Durumlar 4

3.2.1. Kelâmın Sadece Olgusal Alan (Şâhid)da Var Olması 4

3.2.2. Kelâmın Ses ve Harflerden Oluşması 6

3.2.3. Kelâmın Bir Mahalde Bulunması 9

3.2.4. Kelâmın Fiil Oluşu 12

3.2.5. Kelâmda Belli Bir Tertibin Olması 13

3.2.6. Kelâmın Müfîd Oluşu 14

3.2.7. Kur'ân'ın Konusal İçeriği 16

3.2.8. Teaddüd-i Kudemâ Endişesi 17

3.3. Kur'ân Mahlûk Değildir Görüşü 18

3.4. Kur'ân'ın Mahlûk Olmamasını Gerektiren Durumlar 19

3.4.1. Mahiyetin Kelâm-ı Nefsî Oluşu 19

3.4.2. Kelâmın Zıddınm Noksanlık İfade Edişi 20

3.4.3. Mahlûk Kur’ân’ın Araz Olacağı 22

3.4.4. İ'câz Konusu ve Halku'l-Kur'ân 23

3. FARKLILAŞMADA YORUMSAL BOYUTLAR 24

A. Anlama-Yorum 24

1. Anlama Ve Yorum 24

2. Anlama ve Yorumun Nasıllığı Sorunu 25

3. Kur'ân'ı Anlama ve Yorumlama 27

4. Delil-Delâlet-İstidlâl ve Yöntemler 31

4.1. İstidlal Yolları 32

4.1.1. Kıyâsü'1-Gâib Ale'ş-Şâhid 34

4.1.2. İn'ikâs-ı Edille 34

4.1.3. Sebr ve Taksim 35

4.1.4. Diğer Yöntemler 37

B. Farklı Yorumlama Nedenleri 38

1. Düşünce Usûlünün Önceden Belirlenmesi Mezhebi Önyargılar 39

2. Yaklaşım Farklılıkları/Karşıt Hususları Merkeze Alma 40

3. Bağlamı ve Kur'ân Bütünlüğünü Gözetme 41

4. Nassın Yapısı/Farklı Yoruma Açık Olması 42

5. Aşırı Yorum 45


2. Allah'ın Mütekellim, Kur'ân'ın Allah Kelâmı Oluşu

Allah Teâlâ'yı ancak kevnî ve lafzı ayetlerle tanımak mümkündür. O, kendini yalnızca söz'ünde ifşa eder, başka bir durumda O'nu asla kavrayamayız. Dolayısıyla vahyin biricik kanalı sözdür. 1 Mu'tezilî anlayışın aksine esasen Allah'ın kelâmı olmasaydı insanların da kelâ­mından söz etmek mümkün olmayacaktı, Allah anlatmasaydı Adem isimleri bilemezdi. 2

Allah-insan ilişkisinde yaratan-yaratılan şeklindeki varoluşsal iliş­kinin yanı sıra haberleşme ilişkisi de vardır, Allah kelâmını gönderir kul da buna muhatap olur. 3 Dolayısıyla "Allah mütekellimdir" ifa­desi pek fazla önem taşımayan konuşma tarzına indirgenemez. 4 Ke­lâmın varlığı yaratıklar için noksanlığı giderici olup mükemmellik ifa­de etmektedir. Aynı şeyin Allah Teâlâ için de daha öncelikle mükem­mellik anlamına gelmesi gerekir. Allah'ın mütekellim olduğunu ret, zorunlu olarak peygamberlerin risaletini inkâr demektir. Çünkü pey­gamberler Allah adına elçilik yapmakta ve sözlü mesaj getirmektedir­ler. Allah'ın mütekellim olmaması demek, O'nun elçilerini tanımama demektir. 5

Bundan dolayı Bâkıllânî, Kur'ân'ın, Allah'ın kadîm kelâmı oldu­ğunu, Kâdî Abdülcebbâr ise yaratılmış olduğunu savunurlarken, onun Allah'ın kelâmı olmasında birleşmektedirler. Kâdi Abdülcebbâr, Hz. Peygamber'in getirdiği İslâm dininde Kur'ân'ın hakiki anlamda Al­lah'ın kelâmı olup, hatta buna inanmanın zarûriyyât-'ı diniyyed'en olduğunu söylemektedir. Hatta Kâdi Abdülcebbâr'a göre Müslümanlar, Allah'ın mütekellim oluşunda ittifak etmişler ancak bunun ne anlama geldiğinde ihtilâf etmişlerdir. Ehl-i Sünnet ile aradaki ihtilâf, Kur'ân'ın, acaba Allah'ın kelâmından hikâye edilen kelâm mı olduğu yoksa bizzat Allah'ın kelâmı mı olduğu hususundadır. 6

Kâdî Abdülcebbâr, mihraplarda okunan, sayfalarda yazılı olan Allah'ın kelâmı olduğunu, aksi takdirde helalharam ayırımının kalmayacağından ve dinî hükümlerin döneceği bir kaynak yok sayıla­cağından dolayı küfür gerekeceğini söylemektedir. 7 Ayetlerde Kur'ân'ın şerefli bir elçinin sözü olduğunun söylenmesi 8 onun Allah'ın kelâmı olmasına engel değildir. Zira Cebrâîl, Allah'tan işittiği ve Hz. Peygamber de Cebrâîl olmadan sözü öğrenemeyeceği için böy­le demek caizdir. Bir başkasının sözü bazen onu taşıyan kişiye izafe edilebilir. Bunun dilde örnekleri çoktur. 9 Kâdî Abdülcebbâr, Mutezile'nin ittifakla, Allah'ın hakiki anlamda mütekellim olduğuna inan­dıklarını belirtmektedir. Fakat sıfatlara genel yaklaşımları doğrultu­sunda Allah, kendi zâtının gereği olarak değil, muhdes bir kelâmla mütekellimdir, zira kelâmı hadistir. 10

Genelde Ehl-i Sünnet, özelde Bâkıllânî'ye göre Kur'ân, Allah'ın ezelî ve ebedî kelâmıdır. Allah bu kelâmla ezelde ve ebedde mütekel­limdir. Kelâmı için başlangıç ve sondan söz edilemez. Kelâmullah mahlûk (yaratılmış), mec'ûl (yapılmış), muhdes (sonradan var kılın­mış) değildir. 11Ancak Kur'ân okumamız bizim kesbimizdir. 12 Ehl-i Sünnet'in bilimsel anlamda ilk temsilcilerinden Ebu Hanife gibi âlim­lerin Allah'ın isim ve sıfatlarının hadis değil ezelî ve ebedî olduğuna ilişkin vurgulu sözleriyle Bâkıllânî'nin görüşlerinin paralellik arz etme­si 13 Sünnî çizginin özünü koruyarak geliştiğinin de bir göstergesidir.

Allah Teâlâ'nın kelâmının varlığında şüphe etmeyen Kâdî Abdül­cebbâr, kelâmın muhdes ve fiil edilmiş olduğunu ispat sadedinde mütekellim-kelâm ilişkisini irdelemekte ve kelâmın ancak iki yolla biline­bileceğini söylemektedir:

1- Kelâm, ya doğrudan kelâm sahibinden işi­tilir ve kelâmın, neden ve illetlerinin o kişiye dayandığı bilinir.

2- Ya da böyle bir kelâmı doğru bir haber verici haber verir, insanlar için bilme­nin mümkün olduğu alan olan fizik dünyada (şâhid) kelâmın varlık bil­gisi böyledir. Öyleyse Allah'ın kelâmını bilmenin yolu da iki türlüdür.

1- Bir şekilde kelâmını var kılar ve hiç kimse buna benzer şekilde ke­lâm meydana getiremez. Allah'ın çakıl taşında, ağaçta, taşta kelâmını var kılması gibi.

2- Bir peygamberin haber vermesiyle bilinebilir, işte Kur'ân'ın Allah'ın kelâmı olduğunun bilinişi bu şekildedir. 14 Elimizde mevcut Kur'ân'ın, Allah'ın kelâmı olduğuna hem akıl hem de nakil de­lâlet etmektedir. Kelâma muktedir diğer canlıların taş ya da ağaçta ke­lâm var edemez olmaları, Allah'ın ise buna kadir olması aklî delâlete örnektir. Kur'ân'ın fesahat ve belagatı Allah'tan geldiğini göstermekte­dir, ancak Kâdî Abdülcebbâr bu delili önceki kadar sağlam görmemek­tedir. Hz. Peygamber'in, bu, Allah'ın kelâmıdır demesi naklî delil­dir. 15 Kâdî Abdülcebbâr, Kur'ân'ın Allah kelâmı ve Allah'ın Kur'ân'la mütekellim olduğuna dair pek çok ayet 16 zikretmektedir. Bu ayetlerde anlatılan Kur'ân ister işitilen kelâm olsun, ister hikâye edilip de işi­tilen kelâm olsun Allah'ın kelâmıdır. 17

"Allah'ın kelâmım işitip dinleyinceye kadar onlara aman ver!” 18 Ayeti işitilen şeyin Allah'ın kelâmı olduğunu göstermektedir. 19

Allah'ın kelâmının varlığı kesin kabul edildikten sonra bu kelâ­mın mahiyetine ilişkin ihtimaller ve kelâmın mahlûk olup olmadığı tartışması baş göstermektedir. Mütekellim-kelâm ilişkisinde şu ihti­maller vardır:

1- Mütekellim, kelâmı fiil eden, var kılan, varlık alanı­na çıkarandır; kelâm, susma ve dilsiz olmanın bulunmadığı bir halde kişinin konuşma aletinden ortaya çıkan bir eserdir ve kişi bundan do­layı mütekellim olur.

2- Kelâm, bulunduğu zâtın hâl veya sıfatı oldu­ğunu gösterir, mütekellimin sıfatıdır; kişi, kendisinde kelâm mevcut olduğu için mütekellim olur.

3- Kelâm mütekellime tamamen ya da bir kısmına hulul eder. 20

Diğer alternatiflerin Allah Teâlâ için doğru ve caiz olamayacağını söyleyen Kâdî Abdülcebbâr, genel Mu'tezilî anlayış doğrultusunda bi­rinci anlam dışındaki ihtimalleri dışarıda bırakarak Allah Teâlâ'nın, ancak kelâmı fiil ettiği için mütekellim olduğunu savunmaktadır. Ehl-i Sünnet ve tabii ki Bâkıllânî ise, kelâmı sıfat olarak görmektedirler. Kâdî Abdülcebbâr'ın burada yaptığı taksimatın işlevsel olduğu anlaşıl­maktadır. Yani muhaliflerin görüşlerini de kapsayacak tarzda bir tak­simat yapmış, kendisi fiil olan anlamı tercih etmiştir.



Yüklə 0,55 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin