Anadolu Türk Beylikleri Sanatı



Yüklə 8,23 Mb.
səhifə15/179
tarix17.01.2019
ölçüsü8,23 Mb.
#100097
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   179

Doğu yönde merdivenle inilerek, cenazelik kısmına girilir. Kare planlı cenazelik, doğu-batı istikametinde beşik tonozla örtülüdür. İçerisi, doğu, batı ve güney kenarlar ortasındaki mazgal pencerelerle aydınlatılır.

Bakü Şirvanşahlar Saray Külliyesi’nde Divanhane olarak tanınan bölüm, kuzeye doğru çıkıntı yapan bir teras üzerinde alçak sütunlar ve sivri kemerli revaklar ile çevrili geniş avlunun ortasında yer alan sekizgen planlı yapı, biçim olarak Bayındır Kümbeti’ne benzer. Şirvanşahlar ile Akkoyunlular iyi münasebetleri olduğu, Bayındır Kümbeti’nin mimarı Baba Can’ın da Bakü’den Ahlat’a geldiği bilinmektedir.99
22. Anonim (Mirza Bey Kümbeti) Türbe III (Plan: 16)

A. Şerif Baygu bu türbeden bahsetmiş ve fotoğrafını yayımlamışsa da isim vermemiştir.100 İ. Kafesoğlu “Mirza Bey Türbesi” diye bahseder.101

Yapının Yeri: İki Kubbe mahallesi içerisindedir.

Yapım Yılı: Kitabesi yoktur. XIV. yüzyıl 1. veya 2. yarısına tarihlendirildiği102 gibi XIV. yüzyıl sonlarına,103 XVI. veya XVII. yüzyıla da tarihlendirilmiştir.104

Bugün toprak seviyesinin altındadır. Tek katlı ve kare planlıdır. Kare plandaki türbenin beden duvarlarının üst köşelerindeki üçgen pahlarla mekanın üzeri sekizgen hale gelmiştir. Gövde üst kesiminde çıkıntı yapan üçgen pahlarla üst örtüye geçilmektedir. Üst örtüyü teşkil eden sekizgen piramit külah gövdenin üzerine bir şapka gibi oturmaktadır. Sekizgen piramidal külah üzerinde boğumlu taş alem yer alır (Resim: 32). Kuzey yöndeki girişin üzerinde aşınmış durumda mukarnaslı kavsara vardır (Resim: 33).

23. Dede Maksut Türbesi (Plan: 17)

Yapının Yeri: İki Kubbe mahallesinde, Emir Ali Türbesi’nin karşısındadır.

Yapım Yılı: Şeyh Ahmed isimli bir kimsenin H. 945 (M.1538-39) tarihli vakfiyesinde Dede Maksud’un şahit olarak ismi görülmüştür. Bu nedenle türbe XVI. yüzyıla tarihlendirilir.105

Evliya Çelebi’nin bahsettiği “Menakıbül Evliya: Telifatı es Şeyh Dede Maksut Ahlat’i” cümlesinden müellifin alim bir kişi olduğu anlaşılır.106

Kare planlıdır. Basit bir yapıdır. İç mekanı örten kuzey-güney eksenindeki beşik tonozu, dıştan düz bir çatı örter. Eserin kuzeydoğu köşesinde giriş kapısı bulunmaktadır. Güney kenar ortasında mazgal penceresi vardır. Yapı 1970 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarılmıştır.107

24. Bayındır

Köprüsü


Yapının Yeri: Bayındır kümbetinin batısında, Harabeşehir ile Tahtı Süleyman mahallelerini ayıran ve eski iç kalenin batı eteğinden geçen derenin üzerinde kurulmuştur (Resim: 34).

Yapım Yılı: Kitabesi yoktur. Köprünün Bayındır tarafından yaptırıldığı kabul edilmektedir.108 Akkoyunlu Devri’ne, XV. yüzyıl sonlarına mal edilmektedir.109

Köprü, tek gözlü ve sivri kemerlidir. Köprü, Harabeşehir deresinin iki yanındaki kayalıklara oturtulmuştur. Derenin iki yakası arasında önce düz olan köprünün tek açıklığını takiben doğuya dönerek keskin bir dirsek meydana getirmektedir. Kırık bir hat şeklinde ve kemerlidir. Batıya doğru keskin dirsek oluşturan kısım ise, suların fazla olduğu zaman mukavemeti artırmak ve taşkınları önlemek için düşünülmüştür (Resim: 35).

Küçük bir yapı olmasına rağmen, o devrin kervan ve yayalarının geçişine elverişli merdivenli yolu ile dikkati çeker. Yanlarında hafif yüksekçe, kademeli taş korkulukları yer alır. Doğu tarafından merdiven şeklinde bir bölümle batıya doğru gitmekte, sivri kemerli geniş kısım biraz kuzeye yönelerek ilk kısımda belirli bir açı meydana getirmekte ve hafif batıya yönelerek nihayetlenmektedir.

Doğu taraftan merdiven başlangıcına yakın yerde güney kenarda taş sökülmesi ile ortaya çıkan bir boşluk sökülme mevcuttur. Buradan söküldüğü bilinen, üzerinde at figürü olduğu belirlenen bir taş müze bahçesine kaldırılmıştır.

Bayındır Köprüsü üzerinde, şekil ve damgalara rastlandığı belirtilmektedir.110 Ancak günümüzde sözü edilen unsurlara rastlanmamıştır.

Mezar Taşları

Ahlat’ta tarihi öneme haiz olan, müstakil 6 mezarlık alanı mevcuttur. Bunlar; Harabe Şehir mezarlığı, Taht-ı

Süleyman Mezarlığı, Kırklar mezarlığı, Merkez (Erkizan) Mezarlığı, Kale Mezarlığı ve Meydanlık Kabristanı’dır. Bunların büyük bir bölümü tahrip olmuştur. Kültür Bakanlığı tarafından etrafı duvarla çevrilerek korumaya alınan meydanlık kabristanında fazla miktarda mezar taşı mevcuttur. Duvarla çevrili olan kısım 186.000 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Korumaya alınamayan alanlara bakıldığında mezarlık alanlarının çok daha geniş yer kapladığı görülmektedir (Resim: 36-37-38).

Meydanlık kabristanında, sayı olarak varlığı belirlenebilen 1800 civarında mezar taşı kalıntısı bulunmaktadır. Bunlardan iyi durumda olan 118 adeti Beyhan Karamağaralı tarafından ilim alemine tanıtılmıştır.111

XII. asır ilk çeyreği ile XIV. asır ikinci yarısına kadar uzanan dönemlere ait mezar taşı örneklerine rastlanmaktadır. Bazı mezarlıklarda ise, XVI-XVII. yüzyıla tarihlendirilen örnekler bulunmaktadır.

Mezarlık alanında, Ermenşahlar, Eyyubiler, İlhanlılar, Karakoyunlular, Beylikler ve Selçuklu devirlerine ait mezar taşları mevcuttur.

Mezar taşı tipler; 1- Çatma Lahitler (Resim: 39), 2-Şahidesiz Prizmatik Sandukalar (Resim: 40), a-Yekpare gövdeli basit sandukaları b-Gövdeli ve Kapaklı Sandukalar, 3- Şahideli Mezar Taşları olarak tasnif edilmiştir (Resim: 41).

Şahidelerin Cephe kompozisyonları: 1- Nişli Şahideler 2- Geometrik Bir Ağ ile Kaplı Olan Şahideler, 3- Büyük Bir Kandil Motifi ile Süslü Olan Şahideler, 4- Çeşitli Varyasyon ve Karma Tiplerden Oluşan Şahideler şeklinde gruplandırılmıştır.

Tezyinat olarak, Yıldız Ağları, Rumi Ağlar, Rumilerle Şeritlerin Kaynaşarak Teşkil Ettiği Örgüler, a-Örgülü Kufiden oluşan geçmeler, b-Geometrik olarak düzenlenen rumiler, c-Niş teşkil edene palmet örgüler, Ejder (Kurt) ve Ejder Kemerler, Kandiller ve Şamdanlar işlenmiştir.

Bordürlerde; Rumi, Geometrik ve Yazının kullanıldığı görülmektedir. Genel olarak kullanılan motifler arasında; Mührü Süleyman, Post Samarra Üslubu (eğri kesim tekniği), Kıvrım dal, Rumi, Filiz, Helezonlu Kıvrık Dal, Niş, Zencirek, Rumi örgü, Rumi ağ, Geometrik ağ, 16 köşeli yıldız, Yıldız ağ, Madalyon, Sivri kemer, Çarkıfelek, Askılı Kandil, Şamdan, Palmet, Kemerli niş, motiflerinin uygulandığı görülmektedir.

Yazı olarak; Mail kufi, Spiralli kufi, Kıvrık dal kufi, Yuvarlatılmış kufi, Celi, Sülüs, yazı örnekleri görülmektedir.

Beyhan Karamağaralı, mezar taşları üzerinde 20 san’atkar isimi tespit etmiştir. Mezartaşı ustalarının isimlerine mimari abidelerde de rastlanmaktadır. Kitabelere göre, Ahlatlı san’atkarların sıra ile önce gulam ve şagird oldukları, ustalarının adını zikrederek imzalarını attıkları ve nihayet üstad unvanını kullandıklarını bu safhadan sonra çırak ve kalfa yetiştirdikleri belirlenmiştir.112 Mezar taşları üzerinde ayrıca şu ibareler ve hususiyetler bulunmaktadır:

a- Ayetler örnekleri; İhlas suresi, Rahman Suresi; 26-27. Ayetleri, Ali İmran Suresi, 17-18. Ayet, Mü’minun Suresi 115. Ayet, Rahman Suresi 26. Ayet, Tevbe Suresi, 21. Ayet, Ayet’el Kürsi Duası, Enbiya Suresi, 35. Ayet, Ankebut Suresi, 57. Ayet, Bakara suresi 225. Ayet.

b- Kelimei Tevhit.

c- Hadis, Ölüm bir kapıdır, herkes o kapıdan geçer. Dünya ahiret ehline, ahiret dünya ehline, dünya ve ahiret (ise) ehlullaha (derviş ve mutasavvıf) haramdır. Dünya ahiretin tarlasıdır.

d- Sözler: Dünya bir saatlik bir müddettir, onu ibadetle geçir, Ölüm bir kadehtir, herkes ondan içer. Şeklinde yazılar bulunmaktadır.

Sonuç olarak ifade etmek gerekirse mezartaşları;

- Şehirlerin iskan alanını, sahibini belli etmektedir. Şehirlerin tapu senedi konumundadır.


- Sanatkar imzası bulunmaktadır (Şagird-Üstad). Usta-çırak ilişkisini göstermektedir. Lonca teşkilatından bahsedilmektedir. Ayrıca mezar taşlarında Kadı, İlim adamı ibarelerine de rastlanmaktadır. Bu da Ahlat’ın o dönemde ilim ve kültür merkezi olduğunu gösterir.

- Yapıldıkları çevrenin ve devrin inançlarını, adetlerini, san’at geleneklerini, iktisadi ve sosyal şartlarını aksettirirler.

- Kültür birliğini ifade eder. Milletin menşeini ortaya koyar. İnsanoğlunun dünyadaki varlığının delilidir. (Ölünün hüviyetini bildiren kitabeye sahiptirler)

-İ. Hakkı Baltacıoğlu, “Açık havada teşekkül etmiş bir kıyafet, mimari, tezyinat, hat ve teknik müzesi“ olarak tanımlamıştır.

- Form, biçim, ebat ve ölçüler olarak Orhun Anıtlarıyla benzerliği bulunmaktadır.

- Terminus post quem ve terminus anti quem olarak etnografik açıdan ve sanat tarihi açısından belge niteliğindedir. Koç, koyun şeklinde mezar taşları da bulunmaktadır.

- Sadece mezar taşlarına bakarak Türklerin tarihi seyrini izlemek, göç yollarını Orta Asya’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Balkanlar’a izlemek mümkün olabilir.

- Sahip oldukları özelliklere bakıldığında mezar taşlarının tarihimiz ve kültür tarihimiz açısından ehemmiyeti ortaya çıkmaktadır.

- Taş işçiliği detaylarıyla da, mezar taşları ilginç uygulamalara zemin oluşturmuştur. Mezar taşlarının bazılarının yüzeylerinde beş kademeli, dantele gibi ince işlemelerin yapıldığı görülmektedir (Resim: 42).

- Mezar taşları, arkeoloji, sanat tarihi, kültür tarihi ve siyasi tarihin önemli kaynakları arasında yer almakta olup, ait oldukları toplumun inançlarını, adetlerini, gelenek ve göreneklerini, sanat anlayışlarını, sosyal ve kültürel yapısını aksettirirler.113

- Selçuklu Devri taş işçiliğinin en başarılı ve ilginç örneklerini bu taşlardan izlemek mümkündür114 (Resim: 43-44-45-46-47).

Ahlat’taki tüm eserler; günümüzde de ocaklardan el ile ve makine ile çıkarılan (Resim: 48) açık kırmızımsı kahverengi Ahlat Taşı denilen tüften yapılmışlardır. Ahlat taşı, ince grenli ve daha dayanıklıdır. Ocaktan çıktıktan sonra kolay işleme ve zaman içerisinde sertleşme özelliğine sahiptir.

Sonuç

Ahlat’taki eserler ağırlıklı olarak; Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Osmanlı dönemlerine aittir. Buradaki yapılar bölgesel ve çeşitli etkilerle birleşerek zengin süsleme şeması ve süsleme unsuru içermektedir.



Türk mezar anıtı mimarisinin kronolojisi içerisinde belli bir yeri olan Ahlat kümbetleri ilk örnekleri Orta Asya’da görülen Türk mezar anıtlarının geleneğine bağlı, fakat onlardan daha mütevazı ölçülerde ve taştan yapılmışlardır.

Kaidelerin üst hizasını profilli bir tezyinat şeridi kuşatmakta ve bundan sonra gelen gövde kısmı, dıştan profilli çerçevelerle birbirlerinden ayrılmış, dikdörtgen veya üst kemerli büyük panolarla süslenmiştir. Bu panoların ortasında yer alan üstü mukarnas kavsaralı kapı ve pencerelerin etrafını tezyinat şeritleri kuşatmaktadır. Gövdenin üst kısmı yine tezyini kuşaklar ve ayet şeritlerinden sonra mukarnaslı bir silme ile hareketlendirilmiştir. Konik veya piramidal külah kaplamasında da kabartma kordonlarla dekoratif şekiller meydana getirilecek biçimde süslenmiştir. Tezyini bakımdan gövde bir bütün olarak değerlendirilmiştir.

XIII. yüzyılda silindir biçimi, XIV. yüzyılda da çok yüzlü gövdeleriyle görülen kümbetlerde esas olan, altta cenazelik, üstte de içten kubbe, dıştan kubbe ile örtülü gövde kısmının bulunmasıdır.

Gövdenin içi, daima kıble yönü belirtilmiş bir ziyaret mescidi şeklinde düşünülmüştür. Ancak genellikle dört yönde süslemeli açıklıkları bulunan bu gövdelerin kuzeydeki açıklıkları kapı olmakla birlikte yerden çok yüksekte kalmaktadır. Nasıl çıkıldığı bilinmeyen bu kapılara çözüm olarak restorasyonlar sırasında iki yandan çıkılan merdivenler yapılmıştır.115 Cenazelik kısımlarının girişi doğu yönde bulunmaktadır. Türklerin din ve eski anane

lerin etkisinde olarak doğu tarafına kutsallık verdikleri ve Tanrı’ya daha yakın bir bölge olduğuna inandıkları ifade edilmektedir. Türk destanlarına (metinlere) göre de Cennet ve Hayat ağacı göğün doğu yönündedir. Orta Asya’nın coğrafya durumu bakımından eski Türk Devletleri, doğu ile batı arasında yönlenmişlerdir.116 Bu bölümlerin ilgi çekici tonoz örtüleri bulunmaktadır. Hepsinin mazgal pencere biçiminde havalandırma ve aydınlatma açıklıkları vardır. Hafif loş, mistik bir hava verilmek istenmiş intibasını uyandırmaktadır.

Genelde Ahlat mezar anıtları; oranlan, dengesi ve etkisi açısından başarılı plastik yapılardır. Bununla birlikte, Ahlat yapıları kendi içinde kronolojik bir gelişim göstermezler. Anadolu Türk sanatında Selçuklulardan Osmanlı’ya kümbetler iki katlıdan tek katlıya doğru bir gelişme gösterirken, burada erken tarihli tek katlı örnekler görülmektedir.

Süsleme açısından Selçuklulara göre iyice sadeleşme görülür, Bitlis ve çevresi, Anadolu Selçuklu Dönemi’nin merkezi olan Konya’ya uzaklığı sebebiyle sanatta uygulanan form ve süslemeleri daha geç takip etmiştir. Bu nedenle Selçuklu etkileri geç dönemlere kadar devam etmiş olmakla beraber süsleme açısından kronolojik bir sıra izlemezler. Yapıların dış yüzeyleri taş kabartma olarak süslenmiştir. Yapılan süslemelerde genel olarak geometrik (geçme ve versiyonları), farklı sayılarda kollu yıldız motifleri, bitkisel (palmet, rumi, kıvrım dal, sap ve karma motifler), rozetler, sütünceler, yazı kuşakları, silmeler, üçgen nişler, mukarnaslar, mihrabiyeler ve figürlü bezemelerin kullanıldığı görülür. Kullanılan süsleme unsurlarının işlenmeleri açısından bakıldığında oylumların derinleşmeye doğru bir seyir izlediği, yüksek kabartma karakterine yönelme dikkati çekmektedir.

Ahlat’ta bazı kümbetlerde bulunan emir ve beylerin cesetlerinin mumyalanmasının, milli bir menşeinin olması ihtimalini vermektedir.117

Mevcut eserlere bakıldığında XV. yüzyıl sonlarına doğru, Ahlat’ta mezar anıtı mimarisi son bulur.

Camiler ise Osmanlı devri yapılarıdır. Aynı plan ve mimariyi tekrar ederler. Mescit ise Akkoyunlular Devri’ne aittir. Bu yapılarda fazla süsleme unsuru görülmemektedir.

Yapıların tamamında volkanik kesme (tüf) taş kullanılmıştır. Çoğunlukla kitabeler beyaz taşa yazılmıştır. Kümbetlerin bazılarında külah altında beyaz taş kitabe veya süsleme şeridi geçirilmiştir. Kümbetlerin gövdeleri çeşitli şekillerde hareketlendirilmiştir.

Ahlat yapılarının mimari süslemesi, kendine özgü ve bölgesellik gösteren yorumlar doğrultusundadır. Yerli süsleyici birimlerden belli ölçüde yararlanmış bunun yanında Anadolu öncesi Türk süsleme unsurlarını devam ettirmiştir. Ayrıca bu süs unsurları daha sonraki dönemlerde Anadolu Türk yapılarında uygulanma alanı bulmuştur.

Ahlat yapılarının; plan, mimari, şekil ve süsleme bakımından XIII-XV. yüzyıllarda, daha önceki ve sonraki yüzyıllardaki Türk sanat eserleri arasında bağ teşkil ettiğini söyleyebiliriz.

Mezar taşları üzerinde imzaları görülen taşçı ustalarının ismine aynı zamanda Anadolu’daki mimari eserlerde de rastlanmaktadır. Ahlatlı bu sanatkarlardan beşinin Ahlat dışındaki eserleri; 1- Konya Alaeddin Camii minberini yapmış olan el Hac Mekki, b. Hilati,118 2- Divriği Ulu Camii ile Daruşşifası’nı yapmış olan Hurşah el Hılati,119 3- Tercan Mama Hatun Türbesinin mimarı Ebu’n Nema b. Mufaddal’ul Ahval el Hilati,120 4- Gevaş Halime (Cerme) Hatun Kümbeti’nin ustası Esed b.Havend el Hılati121 5- Kayseri-Nevşehir yolu üzerindeki Alay hanın mimarının adı tam okunamamakla birlikte el-Hilatı”

geçmektedir.122 6- Ahlat Erzen Hatun Kümbeti’nin mimarı Kasım b. Üstad Ali’dir.123

Bu dönemin mimarlık ürünleri, Anadolu öncesi Türk mimarlığının çeşitli denemelerinin, taş malzeme ile, yeni bir araştırma heyecanıyla yoğrulup denendiği eserlerdir. Geleneksel plan ve biçim (form) tasarımları, yeni imkânlarla ilgi çekici denemelere sahne olmuş, devamlılık içinde, yeni arayışlar, çağın mimarlık üslubunun genel karakterini meydana getirmiştir

Eski eserlerin bulunduğu yerlere bakıldığında, 4 ila 7 km. arasında bir genişlik ve 11 km. uzunlukta bir alana yukarıda anlatılan eserlerin yayıldığı görülmektedir. Bu, iskan alanının genişliğini göstermesi bakımından önemlidir. Değişik dönemlerde İslâm Kültür ve Medeniyetine beşiklik yapması itibariyle de bu yörenin kendine göre bir ağırlığı vardır. Ahlat’ın kültür tarihimiz ve san’atımızdaki yeri iki bakımdan önemlidir. Bunlar;

1- Buraya gelmeden evvelki kültürümüzün burada devam etmesi ve

2- Buraya gelen kültür unsurlarının Anadolu’ya yayıldığını göstermesi açısından önemlidir.124

Ahlat, Türk-İslâm tarihi içerisinde çeşitli dönemlere beşiklik etmiştir. Burası, doğudan İç Anadolu’ya ve batıya geçişte sanki bir köprü gibidir. Konaklama yeri diyebileceğimiz konumdadır. Sürekli göçlerin yaşandığı hareketliliğin olduğu bir beldedir. Göçler neticesi gelen sanatkarların Orta Asya kökenli sanat geleneklerini burada devam ettirdikleri görülmektedir. Yapı türleri ve yapılar üzerindeki motifler bunu teyit etmektedir.

Ahlat; tarihi niteliğinin yanı sıra, geleneksel kültüre has unsurlarını da muhafaza etmiştir. Ayrıca coğrafi yer itibariyle de diğer şark yörelerinden farklılık arz eder. Burası, gölün, insanın içine inşirah veren en güzide yerindedir. Bu coğrafi durum Ahlat insanına o kadar tesir etmiş veya Ahlat insanı bu coğrafi durumla o kadar bütünleşmiştir ki, ekseriyetle asabî ve müteheyyiç olan Şark insanına kıyasla Ahlat’ın insanı yumuşak huyludur. İstikrarlı hareket Ahlatlının mümeyyiz vasfıdır.

1 Orak, Hüseyin, Türkiye Kılavuzu, Ankara, 1946, s. 634-635, Saraçoğlu, Hüseyin, Doğu Anadolu Bölgesi, İstanbul, 1989, s. 465.

2 Saraçoğlu, Hüseyin, Doğu Anadolu Bölgesi, (Öğretmen Kitapları Dizisi), M. E. B. Yayını, İstanbul, 1989, s. 469.

3 Sümer Faruk, “Ahlat Md”, TDV, İslam Ansiklopedisi, C. II İstanbul, 1989, s. 19; Gregory, Abu’l-Ferec Tarihi, (Çeviren: Ömer Rıza Doğrul) C. I, Ankara, 1987, s. 274; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, (Tercüme: Fikret Işıltan), İstanbul, 1970, s. 90, 146, 245.

4 Erzen, Afif, Doğu Anadolu ve Urartular, (Eastern Anatolia And Urartians), Ankara, 1986, s. 4.

5 Beygu, Abdurrahim, Şerif, Ahlat Kitabeleri, İstanbul, 1932, s. 35.

6 Streck, “Ahlat Md”, İslam Ansiklopedisi, C. I, Eskişehir, 1997, s. 160; Yinanç, Mükrimin Halil, “Bitlis Md. ”, İslam Ansiklopedisi, C. II, Eskişehir, 1997, s. 661; Sümer, Faruk, Ahlat Şehri ve Ahlatşahlar, Belleten, C., I, S. 197, Ağustos, 1986, s. 450-451.

7 Vakid-i, Futuhu-ş Şam, C. II, Kahire, 1373, s. 113.

8 Streck, a.g.m, s. 160; Albert Gabriel, Voyages, Archeologıgues dans la Turquie Orientale, Paris, 1942, s. 241; Sümer, Faruk, a.g.m., s. 447-490; Sümer, Faruk, Selçuklu Devrinde Doğu Anadolu’da Türk Beylikleri, Ankara, 1990, s. 49.

9 Sümer, Faruk, a.g.e., Ankara, 1990, s. 50.

10 Yinanç, Mükrimin Halil, Türkiye Tarihi, Selçuklular Devri I., Anadolu’nun Fethi, İstanbul, 1944, s. 55.

11 Turan, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, Ankara, 1965, s. 100-101.

12 Nasır’ı Hüsrev, Sefername, (Çev. Abdulvahap Tarzı), İstanbul, 1950; Sümer, Faruk, a.g.e., Ankara, 1990, s. 50.

13 Turan, Osman, a.g.e., s. 110, 119, 125-126.

14 Sümer, Faruk, a.g.e., s. 53; Streck., a.g.md., s. 160; Turan, Osman, a.g.e., s. 86; Özaydın, Abdulkerim, “Ahlatşahlar”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C. 9, İstanbul, 1988, s. 195.

15 Turan, Osman, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, İstanbul, 1980, s. 117-123; Kılıç Orhan, XVI. Ve XVII. Yüzyıllarda Van, (1548-1648), Van, 1997, s. 7.

16 Sümer, Faruk, a.g.e., Ankara, 1990; s. 53; Turan, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul, 1971, s. 374-379.

17 Karamağaralı, Beyhan, Ahlat Mezar Taşları, Ankara, 1992, s. 88.

18 Sümer, Faruk, Ahlat Şehri ve Ahlatşahlar, Belleten, C., I, S. 197, Ağustos, 1986, s. 454-458.

19 Sümer, Faruk, Selçuklu Devrinde Doğu Anadolu’da Türk Beylikleri, Ankara, 1990, s. 56.

20 Turan, Osman, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar, Ankara, 1959, s. 79.

21 Sümer, Faruk, Ahlat Şehri ve Ahlatşahlar, Belleten, C., I, S. 197, Ağustos, 1986, s. 454-458.

22 Sümer, Faruk, a.g.m., s. 458-461; Sümer, Faruk, Selçuklu Devrinde Doğu Anadolu’da Türk Beylikleri, Ankara, 1990, s. 57.

23 Sümer, Faruk, a.g.e., s. 61.

24 Sümer, Faruk, Karakoyunlular, TTK. Yayını, Ankara, 1967, s. 39.

25 Yinanç, Mükrimin Halil, “Akkoyunlular”, İslam Ansiklopedisi, C. I, s. 262.

26 Evliya Çelebi, Seyahatname, (Sadeleştiren: Mümin Çevik) c. III-IV, Üçdal Neşriyat, İstanbul, 1993, s. 519.

27 Evliya Çelebi, a.g.e., s. 517-523.


28 Cihannüma, İstanbul, 1145, s. 413-414.

29 Beygu, Abdurrahim Şerif, a.g.e., s, 78; Tabak Nermin, Ahlat Türk Mimarisi, İstanbul, 1972, s. 37; Erken, Sabih, Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler, VGM. Yayınları, Ankara, 1977, s. 267; Tuncer, Orhan Cezmi, Anadolu Kümbetleri I, Selçuklu Dönemi, Ankara, 1986, s. 91.

30 Tabak Nermin, a.g.e., s. 37.

31 Beygu, Abdurrahim Şerif, a.g.e., s, 95.

32 Tabak Nermin, a.g.e., s. 39.

33 Beygu, Abdurrahim Şerif, a.g.e., s, 96.

34 Erken, Sabih, a.g.e., s. 247-250.

35 Tabak Nermin, a.g.e., s. 41-42.

36 Karamağaralı, Haluk, “Ahlat’ta Bulunan Tümülüs Tarzındaki Türk Mezarları, Önasya, C. 5, S. 59-60, Temmuz-Ağustos, 1970, s. 4-5.

37 Karamağaralı Beyhan, “Ahlat’ta Bulunan Bir Çini Fırını”, Yıllık Araştırmalar Dergisi, Ankara, 1981, s. 67-71; Karamağaralı, Beyhan, “Ahlat Seramik Ekolü”, A. Ü., İslami İlimler Dergisi, S. 5, Ankara, 1982, s. 391-462; Karamağaralı, Beyhan, “a Ceramic Oven Discovered İn Ahlat”, Fifth İnternational Congres of Turkish Art, Budapeşt, 1987, s. 497-482.

38 Nakış Karamağaralı, Ahlat Kazılarında Ortaya Çıkarılan Seramikler (2 cilt), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1991; Akgül (Karamağaralı) Nakış, Ahlat Seramikleri, 9. Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi, Ankara, 1995, C. I, s. 35-39.

39 Albert Gabriel, Voyages Archeologiques Dans La Turquie Orientale, Paris, 1940, s. 247; Arık, M. Oluş, “Erken Devir Anadolu türk Mimarisinde Türbe Biçimleri”, Anatolia XI, Ankara, 1967, s. 74; Önkal, Hakkı, Anadolu Selçuklu Türbeleri, Ankara, 1996, s. 245-246.

40 Beygu, Abdurrahim Şerif, a.g.e., s. 88.

41 Yetkin, Suut Kemal, Türk Mimarisi, İstanbul, 1970, s. 63.

42 Yaşa, Recep, Bitlis’te Türk İskanı, (XII-XIII Yüzyıl), Ahlat Kültür Vakfı yayını No: 2, Ankara, 1992, s. 52.

43 Ünver, Süheyl, “Ahlat’tan Geçerken”, Tarih Hayat Mecmuası, C. 2, S. 8, Eylül, 1971, s. 8.

44 Erken Sabih, a.g.e., s. 259.

45 Arık, M. Oluş, a.g.m. s. 74; Tabak Nermin, a.g.e., s. 11.

46 Önkal, Hakkı, a.g.e., s. 244.

47 Aslanapa, Oktay, Türk Sanatı II, MEB., Yayının, İstanbul, 1973, s. 140.

48 Öney, Gönül, “İran ve Anadolu Selçuklu Türbelerinin Mukayesesi”, Yıllık Araştırmalar Dergisi, III, Ankara, 1981, s. 42; Sözen, Metin, Diyarbakır’da Türk Mimarisi, İstanbul, 1971, s. 160-162.

49 Beygu, Abdurrahim Şerif, a.g.e., s. 87; Kafesoğlu, İbrahim, “Ahlat Çevresinde 1945’teYapılanTarihi ve Arkeolojik Tetkik Seyahati Raporu”, Tarih Dergisi, I, 1949, s, 174.

50 Yetkin Suut Kemal, İslam Mimarisi, Ankara, 1965, s. 119; Karamağaralı Haluk, “Erzurum’daki Hatuniye Medresesinin Tarihi ve Banisi Hakkında Bazı Mülahazalar”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Ankara, 1971, s. 239; Önkal, Hakkı, a.g.e., s. 223.

51 Sümer, Faruk, a.g.e., s. 456-457.

52 Tabak Nermin, a.g.e., s. 12.

53 Karamağaralı, Haluk, a.g.m., s. 236-238.

54 Tuncer, Orhan Cezmi, a.g.e., s. 75.

55 Cezar, Mustafa, Anadolu Öncesi Türklerde Şehir ve Mimarlık, İstanbul, 1977, s. 305, 345.

56 Albert Gabriel, a.g.e., s. 244.

57 H. F. B. Lynch, Armenia Travels and Studies, New York and Bombay, 1901, s. 290.

58 H. F. B. Lynch, a.g.e., s. 290.

59 Yaşa, Recep, a.g.e., 53.

60 A. Gabriel, a.g.e., s. 244.

61 Erken Sabih, a.g.e., s. 262.

62 A. Gabriel, a.g.e., s. 248; H. F. B. Lynnch, a.g.e., s. 292; Kafesoğlu, İbrahim, “Ahlat Çevresinde 1945’te Yapılan Tarihi ve Arkeolojik Tetkik Seyahati Raporu”, Tarih Dergisi, I, 1949, s. 174; Yaşa, Recep, a.g.e., s. 54.

63 Beygu, Abdurrahim Şerif, a.g.e., s. 67-68.

64 Tabak Nermin, a.g.e., s. 15.

65 Tuncer, Orhan Cezmi, “Bitlis Ahlat, Hasan Padişah Kümbeti Onarımı”, Rölöve ve Restorasyon Dergisi, Ankara, 1974, s. 48.

66 Kafesoğlu, İbrahim, a.g.m., s. 174.

67 Cezar, Mustafa, a.g.e., s. 343.

68 Tabak Nermin, a.g.e., s. 17; Erken Sabih, a.g.e., s. 281.


Yüklə 8,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   179




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin