Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ KÜresel ve bölgesel çalişmalar a. B. D



Yüklə 12,9 Kb.
tarix30.10.2017
ölçüsü12,9 Kb.
#22061

http://arsiv.ankara.edu.tr/gorsel/dosya/1067240172au_amblem_2.jpg

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KÜRESEL VE BÖLGESEL ÇALIŞMALAR A.B.D.

DÜNYA EKONOMİSİ

DOÇ. DR. BENAN ERES



ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ KİTABI 5. VE 6. BÖLÜMLERİN DEĞERLENDİRMESİ

ÖZGÜR ÖZTÜRK

14944616

ANKARA 2014



ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ KİTABI 5.VE 6. BÖLÜMLERİN KISA DEĞERLENDİRMESİ

Kitabın 5. ve 6. Bölümlerinde de kapsayıcı siyasal ve ekonomik kurumları inşa eden ülkeler ile sömürücü kurumları bulunan ülkelerin iktisadi büyüme koşulları konusunda tarihsel örneklerle analiz yapılmaya devam edilmiştir. Bu bölümde, otoriter rejimlere ve iktidarlara sahip ülkelerde, her ne kadar eğitim, sağlık, sosyal alanda gelişimler sağlanıp, ekonomik büyüme hamleleri görülse de, bu büyüme sürecinin kısa ve orta vade de gerçekleşeceği, bu ülkelerde sömürücü kurumların varlığı sebebiyle, uzun vade de büyümenin duracağı ve özellikle iktisadi büyümenin sürdürülebilir olamayacağını iddia etmişlerdir. Bu iddiayı ortaya atarken, sömürücü kurumların varlığı nedeniyle, bu devletlerde anti demokratik düzen ve fırsat eşitliği gibi kavramların bulunmadığını ifade etmişlerdir. Ortaya atılan tezi ,tarihsel çerçeve de ele alarak, Sovyetler örneğini vermişler ve her ne kadar önemli büyüme hamleleri yapsalar da, bunun sürdürülebilir olmadığını ifade ederek, tezlerin doğruluğunu kabul ettirmeye çalışmışlardır.

Yazarlar, Sovyetlerin özellikle sanayi alanında yaptığı hamlelerin yaklaşık 50 yıllık süre zarfında başarılı olmasına rağmen, otoriter uygulamalar sonrasında bu sistemin sürdürülebilir olmadığını ve bu sistemin kısa sürede çöktüğünü ifade etmişlerdir. Ancak, Sovyetlerin bu büyüme hamlelerinden önce yaşadığı siyasi ve ekonomik olayları detaylandırmadan, sadece otoriter rejimin uygulamalarına dayandırarak, ekonomik büyüme kavramını izah etmeye çalışmaları tezlerinin doğruluğunu ispat edebilmek için uygulanan yöntemden öteye gidememiştir. Sovyetlerin içe dönük bir ekonomisinin bulunması bu sebeple, o dönemde kapitalist düzenin tamamen dışında olması ve 1929 bunalımdan nerdeyse hiç etkilenmeyen tek ülke olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca, Sovyet ekonomisinde gerçekleşen gerileme sürecini, ülkenin iç ve dış politika durumunu anlatmadan izah etmeye çalışmakta eksik bir yaklaşım tarzı olacaktır.

Yazarlar kitabın ana fikrini oluşturan kapsayıcı siyasal ve ekonomik kurumların iktisadi büyüme de etkisini kabullendirmek için bir başka bölümde Kongo nehrinin bir kolu olan Kassai sınırında bulunan iki farklı halk arasında karşılaştırma yapmıştır. Yine bu bölgelerden biri, siyasal çatışmaların olduğu, fakir ve teknolojiden uzak bir yer iken diğer bölge ise, daha zengin ve teknolojik açıdan diğerine göre gelişmiş siyasal sistemin daha düzenli olduğu bir bölgedir. Yazarlar, kolonizasyondan kurtulmuş ve modernize olmamış iki bölge arasındaki farkı yıllar öncesinde kurulan bir krallığa bağlayarak tezlerini kabul ettirmeye çalışmıştır. Yine bir başka bölümde ise, arkeolojik bulgular sonrasında neolitik dönemde var olduğu iddia edilen bir topluluğun iktisadi büyüme hareketi ve sonrasında çöküşüne ilişkin tarihsel süreç, Sovyetler birliği ile karşılaştırılarak kitabın ana fikrinden sapmamak için Sovyetler Birliği gibi tarihin önemli bir parçası olan ülkeye de haksızlık edildiği düşünülmektedir. 5. Bölümün sonunda ise, tarihte önemli yerleri olan Maya uygarlığının çöküş nedeni de tıpkı Sovyetler örneğinde olduğu gibi sömürücü kurumların varlığına dayandırılmıştır.

Mayalar gibi önemli bir uygarlığın çöküşünü de kapsayacı kurumların olmamasına dayadırmak dar bir bakış açısı ile konuyu izah etmekten öteye gidemeyecektir.

6. bölümde ise, Venedik Krallığının siyasal ve iktisadi anlamda gelişimi ve çöküşü ele alınmıştır.

Venedik’in gelişimi Ortaçağ’dan itibaren ele alınmış ancak yine dar bir bakış açısıyla değerlendirmeler yapılmıştır. Bir başka bölümde ise, Roma İmparatorluğunun gelişimi üzerinde durularak, yükselme ve çöküş süreçlerini kapsayıcı ve sömürücü kurumların varlığına bağlamışlardır.

Tarihte var olup, bir süre sonra yok olan birçok devlet vardır. Bu anlamda, devletlerin mevcudiyetini ve yok oluşlarını sadece bu kurumların içinde değerlendirmek, kabul edilemez bir durumdur. Zira, tarih boyunca devletlerin büyümek için yaptığı hamleler, bazen stratejik hatalar nedeniyle başarısızlığa uğramış ve yıkılmaz denilen bir çok imparatorluk çökmüştür. Örneğin, 1. Dünya Savaşı sonrasında Yakın Doğu’da 4 imparatorluk çökmüştü. Bu İmparatorlukların hepsi, sömürücü kurumlar yüzünden mi çökmüştür ? Bu durumun daha detaylı analiz edilmesi gerekmektedir.

Son bölümde ise erken büyümenin devletlerin çöküşünü hazırlayan diğer bir olgu olduğu bahsinden yola çıkarak, Etiyopya bölgesindeki Aksum Krallığı ile Roma İmparatorluğunun çöküşü arasında tarihsel bir paralellik kurulmuş ve her iki imparatorluğunda çöküşü sömürücü siyasal ve ekonomik kurumların varlığına dayandırılmıştır.

Sonuç olarak, yazarlarımız kitabın hemen her bölümünde iktisadi büyüme ve çöküş aşamalarını kapsayıcı ve sömürücü siyasal ve ekonomik kurumların varlığına dayandırmış, iktisadi büyüme konusunda dikkat edilmesi gereken, coğrafi, kültürel şartlar ile, o dönemlerde devletlerin politik çıkarları neticesinde yaptığı hamleleri yok saymışlardır. Hatta, tezlerinin doğruluğunu ispat etmek için, tarihsel olayları örneklendirmede detaylandırma yapmamışlar ve kendilerini ilgilendiren bölümleri çekerek ispat noktasına gitmeye çalışmışlardır. İktisadi büyüme noktasında, kapsayıcı kurumların varlığı inkar edilmemelidir. Ancak, bu büyümenin sürdürülebilirliğinde yukarıda saydığımız diğer şartları da göz ardı etmemelidir.




Yüklə 12,9 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin