AnlambiLİM



Yüklə 59,07 Kb.
tarix26.10.2017
ölçüsü59,07 Kb.
#13117




ANLAM BİLİMİ 1

Hazırlayan: Dr. Yasemin Ay

Dilin anlam tabakasıyla ilgilenen bilim dalına anlam bilimi “semiyoloji” adı verilir. Bu bilim dalının inceleme alanı içinde yer alan konuları şöyle sıralayabiliriz:

1. Kelime ve ifadelerin manalarını açıklamak,

2. Kelime ve ifadelerin mana çeşitlerini araştırmak,

3. Kelime ve ifadelerin oluşturduğu mana gruplarını ve bunların ortaya çıkma özelliklerini öğrenmek,

4. Kelime ve ifadelerin manalarının değişme sebeplerini belirlemek,

5. Dildeki bütün anlam hadiseleri açıklamak.

Şimdi kısaca kelimenin manası üzerinde duralım.

Kelimenin Manası
Dil araştırmalarında, kelimenin manasının neden ibaret olduğu ve bunu ne şekilde tarif etmek gerektiği hakkında birbirinden farklı görüşler ileri sürülmüştür. Biz bunları bir tarafa bırakarak kısaca şöyle bir tarif yapmak istiyoruz: Kelimenin maddî yahut soyut bir varlığı, nesneyi, olayı vs.yi karşılamasına kelimenin manası denir. Her bir kelimenin manası, karşıladığı bu nesne veya olay hakkındaki kavramla sıkı sıkıya bağlıdır. Ancak “manâ” ve “kavram”, kesinlikle birbirinin aynı değildir.

Herhangi bir kavramda nesne veya olayların bütün yönleri kendini gösterir. Fakat kelimenin manasında sadece o nesneyi veya olayı diğerlerinden farklı kılan özellik söz konusudur. Yani, bir mana herhangi bir kavramı tam olarak karşılamaz.

Araştırmalar sonucunda anlaşılmıştır ki kelimenin manası bir kavramın herhangi bir özelliğini ifade etmekle sınırlanamaz. Bir dildeki bütün kelimeler, kavramların birçok özelliğinin ifade edilmesi için yardımcı olabilir.

Kelimenin manası söz konusu olduğunda onun herkes tarafından aynı şekilde anlaşılması önemlidir. Eğer bir kelimenin manası, o dili kullanan herkes için aynı değilse o zaman bu kelimeler dilde fazla barınamaz ve kullanım dışında kalır.

Dilde mevcut olan her bir kelimenin manası, belli tarihî gelişim sürecinde yaratıcı düşünceyle ilişkili olarak ortaya çıkar. Her bir mana için şekil, her bir şekil için mana gereklidir. Buradan anlaşılacağı üzere, bir dilde kullanılan sesleri tesadüfî olarak bir araya getirmekle kelime yaratılmaz.

Tam Manalı Kelimeler ve Tam Manalı Olmayan Kelimeler
Dilde, belli bir manaya sahip olmayan hiçbir kelime yoktur. Fakat kelimeler, ifade ettikleri manaya ve mana çeşidine göre de birbirinin aynı değildir. Buna göre kelimeler iki kısma ayrılır: Tam manalı kelimeler ve tam manalı olmayan kelimeler.

Tam manalı kelimeler: Dilde herhangi bir manayı gerçek şekilde ifade eden kelimelere tam manalı kelimeler denir. Meselâ taş, toprak, defter, ak, beş, ben, otur, çabuk, seher vs.

Tam manalı kelimelerin başlıca özellikleri, bu kelimeler vasıtasıyla cümle kurulabilmesi ve hem somut, hem soyut düşünceleri ifade edebilmeleridir.



Tam manalı olmayan kelimeler: Tek başına kullanıldığında mana taşımayan ve ancak cümle içinde belli bir mananın ifadesine yardım eden kelimelere tam manalı olmayan kelimeler denir. Meselâ ama, ancak, lakin, için, ve, da, vs. Yardımcı kelimeler olarak da adlandırılan bu gruptaki kelimeler, tam manalı kelimelerin birbirleriyle ilişki kurmasını sağlar. Yardımcı kelimelerin manası, metin içinde kendinden önce ve kendinden sonra gelen kelimelerle ilişkisine göre belirlenir.
Kelimenin Mana Kuruluşu (Hacmi)
Kullandığımız kelimelerden, sadece bir mana veya amaç için değil çeşitli mana ve amaçlar için faydalanırız. Kelimeler, metin içerisinde belli özelliklere bağlı olarak çeşitli manalara ve buna bağlı olarak da mana zenginliğine sahip olur. Meselâ “baş” kelimesini ele alalım. Bu kelimenin ilk manası hiç şüphe yok ki insan bedeninin bilinen bir organıdır. Ancak bu manadan farklı olarak aynı kelime pek çok manada daha kullanılır. Meselâ “dağın başı”, “yılbaşı”, “bağın başı”, “baş makale”, “başöğretmen” vs.

Bunlara ilave olarak “baş” kelimesi, başka kelimelerle birleşerek deyimleri meydana getirir: Meselâ “baş koymak”, “baş kaldırmak”, “başa çıkmak”, “başını belaya sokmak”, “başına iş açmak” vs.

Bir dildeki kelimenin ifade ettiği bütün manalara kelimenin mana kuruluşu denir. Bu, aynı zamanda kelimenin mana hacmi veya mana sistemi olarak da isimlendirilir.

Kelimenin mana hacmini açıklığa kavuşturmak için önce o kelimenin manası belirlenir. Bunun için izlenen yol ise şöyledir:

1. Öncelikle en eski dil abidelerine, tarihî belgelere başvurulur ve oradan alıntılar yapılır.

2. Kelimenin manası metin içinde belirlenmeye çalışılır. Çünkü bir kelimenin çeşitli manalarda kullanılması, onu çevreleyen diğer kelimelerle nasıl bir bütün oluşturduğuyla yakından alâkalıdır.

Kelimenin manası hakkındaki bu kısa açıklamadan sonra kelimenin sözlük ve gramatikal manalarından bahsetmek faydalı olacaktır.
Kelimenin Sözlük Manası ve Gramatikal Manası
Dilde herhangi bir nesne, olay, işaret, durum, hal, hareket, vs. bildiren kelimelerin hem bir sözlük, hem de bir gramatikal manası vardır.

a. Sözlük manası: Dildeki bir kelimenin tek başına kullanıldığında ifade ettiği hakiki manaya o kelimenin sözlük manası denir. Meselâ saat, yıl, hafta, çörek, yağ, vs.

Sözlük manası, kelimenin ilk ve başlıca manasıdır. Dildeki bütün kelimelerin sözlük manası yoktur; sadece tam manalı kelimeler için sözlük manası söz konusudur.



b. Gramatik mana: Kelimelerin gramatikal kuruluşuyla bağlantılı olarak ifade ettikleri genel manaya gramatikal mana denir. Dildeki her kelime gramatikal açıdan incelendiğinde onun gramatikal manası belirlenmiş olur. Meselâ “kitaplardan” kelimesini ele alalım:
kitaplardan

Sözlük Manası Gramatik Mana



Basılmış ve ciltlenmiş İsim İsmin ayrılma (-den) hali

kâğıt nesne Somut Genel Tekil

Gramatikal mana şu yollarla elde edilir:


Ekler vasıtasıyla:
1. Hal ekleri vasıtasıyla: kalem-kalem+in; kent-kent+e; ağaç-ağaç+tan, vs.

2. Çokluk ekleri vasıtasıyla: öğrenci-öğrenci+ler; kitap-kitap+lar, vs..

3. Zaman ekleri vasıtasıyla: gel-gel+ir; gör-gör+ecek; al-al+dı, vs..

4. İyelik ekleri vasıtasıyla: talebe-talebe+m; gazeteci-gazeteci+si, vs..

Bütün bu ve buna benzer ekler yardımıyla ifade edilen manaların hepsi gramatikal manadır.
Vurgu ve kelimelerin sıralanışı vasıtasıyla: Gramatikal mana, vurgu ve kelimelerin sıralanışı vasıtasıyla da ortaya çıkar. Mesela:

Ben okuldan eve gittim.

Ben eve okuldan gittim.

Okuldan eve ben gittim.

Bu örneklerin birincisinde eve, ikincisinde okuldan, üçüncüsünde de ben kelimeleri bütün kelimeler içinde manaca farklılaşan ve asıl ifade edilmek istenen kelimelerdir.

Tam manalı olmayan kelimeler vasıtasıyla: Gramatikal manaya kelimenin cümle içindeki rolü de dahildir. Dildeki bağlaçların, edatların veya nidaların sözlük manaları yoktur. Bu grup içinde yer alan kelimeler cümle içindeki vazifeleri ile bağlantılı olarak, kendilerinden önce ve sonra gelen kelimeler arasında kendi genel manalarını gösterebilirler ve bu da gramatik mana içine girer. Örnek olarak “için” kelimesini ele alalım. Bu kelime tek başına bir manaya sahip değildir. Çünkü hiçbir nesne, olay, hareket, vs. ifade etmez. Ancak bir cümlede kullanıldığı zaman bu kelime özel bir yer ve mana kazanır. Bunu “Ben senin için kitap aldım.” cümlesinde açıkça görmek mümkündür. Bu cümlede için kelimesi kullanılmazsa cümlenin manası da anlaşılmaz. Yani için ve benzeri kelimeler aslında manasız değildir; sadece cümle yapısı içinde gramatikal bir manaya sahiptir.

Dildeki kelime grupları, sözlük ve gramatikal mana yönünden iki kısma ayrılır: 1. Hem sözlük manalı hem de gramatikal manalı kelimeler; 2. Yalnız gramatikal manalı kelimeler. Dilde var olan bütün tam manalı kelimelerin hem sözlük hem de gramatikal manaları vardır. Tam manalı olmayan kelimeler ise sadece gramatikal manaya sahiptir.

Kelimelerde birden çok gramatikal mana olabilir. Bu manalar, kelimenin sözlük manasını tamamlar ve kesinleştirir; aynı zamanda kelimelerin birbiriyle olan ilişkisini de gösterir.
c. Sözlük manası ile gramatik mana ilişkisi: Cümle içinde yer alan kelimeler, birbirleriyle bağlantılıdır ve bu bağlantı sayesinde sözlük manası ile gramatikal mana arasında sıkı bir ilişki kurulur. Mesela “ülke” kelimesini ele alalım. Bu kelime, genel anlamıyla “ülke” anlayışını ifade eder ve hangi gramatikal şekille kullanılırsa kullanılsın manası değişmez. Bir örnekle bu söylediğimizi açıklamak mümkündür:

Var olsun celalin, ey Azerbaycan!

Ey Odlar ülkesi, güneşli diyar!

Vatan toprağında şarka nur saçan

Şanlı bir ülkesin, azad, bahtiyar!

(E.Cemil)

Kelimenin sözlük manası ile gramatikal manası arasındaki bağ o kadar kuvvetlidir ki bunlardan birincisi değiştiğinde diğeri de mutlaka değişir.

Kelimenin Manasının Değişmesi ve Gelişmesi

Dünyada değişmeyen ve gelişmeyen hiçbir varlık yoktur ve olamaz da. Bütün mevcut, maddî varlıklar gibi, kelime ve kelimenin manası da tarih boyunca değişikliğe uğrar ve gelişir.

Kelimelerin tarihî gelişimine baktığımızda özelliklerinin sabit olmadığını görürüz. Gerek şekillerinde ve gerekse manalarında bir değişiklik söz konusudur. Fakat kelimenin manasında meydana gelen değişiklik, ses açısından meydana gelen değişiklikten daha çok dikkat çeker ve çeşitli şekillerde olur.

Kelimenin ilk manasından sonra tarih boyunca uğradığı değişiklikler, onun manasının değişimi olarak adlandırılır. Kelimelerin değişime uğraması kendi kendine olmaz. Bu her şeyden evvel, herhangi bir toplumun içtimaî-siyasî yapısı, dünya görüşü, vs. ile alakalı olarak meydana gelen bir süreçtir. Yani toplumların tarihi, hayatı, medeniyetine bağlı olarak kelimelerin ilk manaları az veya çok değişime uğramıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere dildeki kelimelerin manasında görülen değişikliğin en büyük sebebi, toplumun değişmesi ve gelişmesidir.

Kelimenin manasında kendini gösteren değişiklikler, şu şekilde bir şema ile gösterilebilir:
Kelimenin Manası


İlk manadan tamamen farklı İlk manadan kısmen farklı

yeni mana yeni mana

Mantıkî Psikolojik



Genişleme Mecaz

Daralma
Biz burada ilk manadan kısmen farklı, yeni manada kullanılan kelimelerin uğradığı mantıkî değişiklikler üzerinde kısaca duracağız.

Kelimenin Manasının Genişlemesi


Dildeki kelimelerin geniş manada kullanılması sonucunda ortaya çıkan semantik hadiseye mana genişlemesi denir. Kelimenin manasının genişlemesi tarihî bir süreçtir. Bir örnekle açıklamaya çalışalım: “Vatan” kelimesi önceleri insanın doğduğu yer anlamında kullanılırken şimdi daha geniş bir manaya sahiptir. Bu kelimeyi aşağıdaki örneklerle açıklamak daha etkili olacaktır:

1. Doğum yeri manasında:

Geçen günü bir bir hayal edersin,

Dolar gam gönlüne melal edersin,

Gelenden gidenden sual edersin,

Bir gün olur vatan deyip ağlarsın.

(M.V.Vidadi)

2. Azerbaycan Cumhuriyeti manasında:

Azerbaycan! Vatanımın güzel tabiatı vardır.

(A. Şaik)


Kelimenin Manasının Daralması
Dilde herhangi bir kelimenin manası genişlediği gibi daralabilir de. Kelimenin ilk manasına nispeten dar manada kullanılmasına mana daralması denir. Meselâ “konmak” kelimesi, eski devirlerde “oturmak, mesken tutmak” manalarında kullanılarak insana da ait olmuştur. “Oğlu olanı ak otağa, kızı olanı kara otağa kondurun.” veya “O kırk namertler dahi bir yerde konmuşlardı.” örneklerinde olduğu gibi. Daha sonraları ise “kuş gibi konmak” manasında kullanılan bu kelime nihayet kuşlar ve uçakla ilgili kullanılan bir kelime haline gelmiş; insanlar için kullanılmaz olmuştur.

Dildeki kelimelerin manasında görülen daralma, mananın değişmesinde de etkili rol oynayan toplumun değişmesi ve gelişmesiyle yakından ilgilidir.



Kelimenin Mecazî Manada Kullanılması

Kelimeler, gerçek olay, hal, hareket veya nesnelerin ifadesi için genel olarak ilk manalarında kullanılır. Bununla beraber, kelimelerden mecazî manalarda da yararlanılır. Yani dildeki bazı kelimelerin iki kullanımı söz konusudur: 1. Kelimenin esas manası; 2. Kelimeden istifade edilerek elde edilen mecazî manası. Asıl olan manadır, mecazîlik ise ancak kelimenin bize sunduğu bir imkândır. Kelimenin mecazî manada kullanılırken ifade ettiği mana, asıl manadan daha dar kapsamlıdır. “Taş” kelimesini düşünelim. “Taş ev” dediğimizde taş, gerçek manasında kullanılmıştır ve evin taştan yapıldığını ifade etmektedir. Ancak “taş kalpli adam” dediğimizde taş kelimesi burada mecazî manada kullanılmış olur. Taşın hiçbir şey hissetmemesi, kalbe izafe edilmiştir.

Kelimenin asıl manası ile mecazî manada kullanılması arasındaki ilişkiyle bağlantılı olarak, kelime mecazî manada kullanılırken asıl manası dışında daha farklı manalarda da kullanılmış olur. Böylece, kelimenin mecazî manada kullanılmasıyla alâkalı olarak, kelimelerde çok manalılık dediğimiz semantik hadise meydana gelir.

Kelimelerin mecazî manada kullanılması genellikle 3 şekilde olur:

Mecaz

Metafor Metonim Sinekdoks


İstiâre (Metafor, Eğretileme): Nesne ve olaylar arasında benzerlik kurma esasına dayanarak meydana getirilen mecazlara istiâre denir2. Meselâ:

Seherdir… Tarar saçlarını gün,

Terler Kafkasın karlı dağları.

(S.V.)


Bu mısralarda günün saçlarını taraması, dağların terlemesi istiaredir. Çünkü günün (güneşin) saçları yoktur, dağların da terleme kabiliyeti yoktur. Bu iki özellik de aslında canlılara mahsustur. İstiârede herhangi bir nesnenin rengi, şekli, karakteri, hareketi veya bunun gibi özellikleri alınıp bir başkasına aitmiş gibi kullanılabilir.

Mecazların dilde en fazla kullanılan şekli istiârelerdir. Özellikle edebiyatta istiârelerden çok yararlanılır ve onlar sayesinde edebiyatta güzel bir tarz yaratılırken herhangi bir nesne veya olayın özellikleri de daha açık ve etkili bir şekilde ifade edilmiş olur. Meselâ Samet Vurgun, akşam vaktini, karanlığın çökmesini istiâreler yardımıyla şöyle anlatmıştır:

Uzanır çöllere akşamın eli,

Dumanlar gölgeli, dağlar gölgeli,

Karanlık başını eğer dağlara,

Kayalar örtülüp çekilir dara.


Akşamın elinin olamayacağı, karanlığın baş eğemeyeceği veya nesnelerin örtünemeyeceği aslında herkesçe bilinmektedir. Bütün bunlar şairin yarattığı istiârelerdir.

İstiâreler genel veya özel olabilir. Umumî dilde kullanılan ve herkesin istifade ettiği isti$areler, genel istiârelerdir. Şair veya yazarların şahsî üslûba uygun olarak yarattığı istiâreler ise özel istiârelerdir.


Mürsel Mecaz (Metonim, Düzdeğişmece): İki veya daha fazla nesnenin birbirine yakınlığı esası dikkate alınarak meydana getirilen mecazlara mürsel mecaz denir3. Meselâ “Ben Fuzulî’yi okudum.” cümlesinde Fuzulî ile kastedilen aslında Fuzulî’nin eserleridir.

Metonim ile istiâre arasındaki fark, metonimde nesneler arasındaki bağlantının, istiârede ise benzerliğin ön planda olmasıdır.



Sinekdoks (Kapsamlayış): Bir kelimenin başka bir kelimeyle birlikte kullanıldığında ifade ettiği manayı tek başına da ifade edebilmesine sinekdoks adı verilir4. Meselâ “Zeki adamlar tarih boyu yaşarlar.” cümlesindeki “zeki adamlar”, akıllı adamlar, istidatlı adamlar manasında kullanılmıştır. Bazen bu iki kelime birlikte kullanılmaz da “zeki” tek başına kullanılır. Mesela “Zekiler tarihte çok az ortaya çıkar.” cümlesindeki “zeki”, sinekdokstur.
Kelimelerin Tek manalılığı ve Çok manalılığı
Dildeki kelimeler, ifade ettikleri mananın sayısı veya derecesi bakımından aynı değildir. Bazı kelimeler tek bir mana için kullanılırken bazı kelimeler birden fazla mana ifade edebilir. Bu, genel olarak dil sisteminde tek manalılık ve çok manalılık olgusu olarak isimlendirilir.

a. Kelimelerin tek manalılığı: Kelimelerin sadece bir mana ifade etmesine (karşılamasına) tek manalılık (monosemi) denir. Mesela “ben” kelimesi sadece konuşanı, “sen” kelimesi işiteni, “o” kelimesi ise hakkında konuşulanı ifade eder. “Üç” kelimesi, dörtten az, ikiden fazla manasına gelir; yani tek manası vardır.

b. Kelimelerin çok manalılığı: Kelimenin asıl manasına ek olarak, farklı cümlelerde yeni manalar ifade etmesine kelimelerin çok manalılığı (polisemi) adı verilir. Kelimenin çok manalılığı ancak belli bir metin içinde herhangi bir kelimeyle bağlantılı olarak meydana çıkar. Meselâ “kol” kelimesi, içinde kullanıldığı metne göre değişik manalara gelebilir:

1. İnsan bedeninin bir uzvu manasında; meselâ “O, Mihribanın kolundan tutup çekti.”.

2. Büyük bir akarsudan bölünmüş küçük sular manasında; meselâ “Bu çayın bazı kolları kentin içinden geçer.”.

3. Ağacın kalın budakları manasında; meselâ “Şanlı geçmiş tarihini anlatır: Her kol-budak, gölgesinde seve seve birini beslemiştir.”

4. Giysilerin kola benzeyen kısımları manasında; meselâ “Üzerinde kolsuz bir gömlek vardı.”

5. Tür manasında; meselâ “Bedii eserlerin edebî dili Azerbaycan edebî dilinin bir kolunu teşkil eder.”

Kelimenin asıl manasından başka manalarda da kullanılması, dilin gelişimini gösteren önemli unsurlardandır. Herhangi yeni mana söz konusu olduğunda bu manayı karşılamak üzere yeni kelime türetmek yerine bu mana, dildeki mevcut kelimelerle karşılanır.
Çok manalılığın ortaya çıkışı
Mevcut her kelime ilk ortaya çıkışında tek bir manada kullanılmış, çok manalılığa ise tarihî süreç içinde kavuşmuştur. Dildeki kelimelerin çok manalı olarak kullanılması, o kelimenin mecazî manada da kullanılmasıyla yakından ilgilidir. Bir kelime, mecazî olarak değişik manalarda kullanıldıkça, manaları çoğalır ve en sonunda çok manalı bir kelime haline gelir. Ancak çok manalı bir hale gelmesi o kelimenin asıl manasının unutulacağı anlamına gelmez; asıl mana genellikle varlığını korur.

Bir dildeki çok manalı kelimeler, anlaşılmazlığa veya karmaşıklığa yol açmaz. Kelimelerin çok manalılığı, cümle içinde kendinden önce ve kendinden sonra gelen diğer kelimelerle birlikte oluşur. Mesela “kaş” kelimesini ele alalım. “Genç kızın ay gibi kaşları vardı”; “Köroğlu, gide gide dağın kaşına varmıştı.” ve “Kerem eğerin kaşına ilişmişti.” cümlelerindeki “kaş” kelimesinin hepsi birbirinden farklı manalar taşır. Birincisinde insanın gözü üstündeki kısa tüyler; ikincisinde dağın yüksek noktası; üçüncüsünde de eyerin ön ve arka kısımlarındaki çıkıntı manasında kullanılmıştır.



Dildeki bütün kelimelerin çok manalılığı aynı derecede değildir. Bazı kelimeler iki veya üç manaya gelirken, bazı kelimeler daha fazla manada kullanılabilmektedir. Ayrıca bir dildeki çok manalı kelimenin bir başka dildeki karşılığı olan kelime aynı derecede çok manalılığa sahip olmayabilir. Meselâ Azerice’deki “göz” kelimesinin çok manalılığı, bu kelimenin Rusça’daki karşılığı olan “qlaza” kelimesinin çok manalılığından daha geniştir. Burada önemli olan nokta, kelimelerin çok manalılığında, o dile ait millî özelliklerin nasıl bir rol oynadığıdır.


1 Bu makale, daha önce “Edebî Dilde Üslûplar” başlıklı yazıyı hazırladığımız Afad KURBANOV’un Muasır Azerbaycan Edebî Dili (c.I, Baku-‘Nurlan’, 2003) adlı kitabından günümüz Türkçesine uyarlanmıştır.

2 Metafor: “Bir kavramın daha canlı ve daha bilinen bir kavram göstergesiyle ifade edildiği bir söz figürü. (…) Metaforda birbiriyle pek uyuşmayan kavramların bir şekilde bir araya getirilmesi söz konusudur.” Daha geniş bilgi için bkz. Bahar Dervişcemaloğlu, “Temel Göstergebilim (Semiyotik) Kavramları Üzerine Bir İnceleme”, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2005, s. 70-74.

3 Metonim: “Bir gösterilenin, onunla doğrudan bağlantılı olan ya da herhangi bir açıdan onunla ilişkili olan başka bir gösterilenin yerini tuttuğu bir söz figürü. Düz değişmece, bu açıdan bir tür yan anlam (connotation) gibi de değerlendirilebilir.” Daha geniş bilgi için bkz. Dervişcemaloğlu, s.74-77.

4 Sinekdoks: “Parçanın bütün yerine, cinsin tür yerine ya da tam tersi bir şekilde kullanımı içeren bir söz figürü, bir tür yan anlam. Bazı kuramcılar kapsamlayışı düz değişmeceden ayrı görmezler. (..) düz değişmecenin niteliksel, kapsamlayışın ise niteliksel olduğu söylenebilir.

Yüklə 59,07 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin