Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 11.07.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
E.2001/7966 K.2001/8307 T.29.11.2001
ÖZET
Belirli bir sigortalının eksik veya hiç çalışmadığı dönemler için çalıştığı var sayılarak prim tahakkuku işleminin yasal dayanağı 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 79. maddesi olup, Kurumun müfettişlerine işin yürütümü için gerekli asgari işçilik miktarının tespiti yetkisi veren 4792 sayılı yasanın 6.maddesinin olayda uygulanma yeri yoktur.
Y A R G I T A Y İ L A M I
Davacı, re'sen hesaplanan prim borcu ve fer'ilerinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı işveren, sigortalı A.Ç'ın 1996/Eylül ayında 25 gün çalıştığı halde 30 gün çalıştığı kabul edilerek, sigortalı S.E. 1998/Temmuz ayında ücretsiz izin kullanması nedeniyle hiç çalışması bulunmadığı halde 30 gün çalıştığı varsayılarak Kurumca resen tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammının iptaline karar verilmesini istemiş, mahkemece; Kurum müfettişlerine en az işçilik miktarının tespiti yetkisini tanıyan 4792 Sayılı Kanunun 3917 Sayılı Kanunla değişik 6.maddesinin, 04.10.2000 gün ve 24190 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava; Kurum müfettişlerince işyerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen tutanaklara göre davalıya ait gazete dağıtım ve pazarlama işyerinde çalışan iki sigortalının Kuruma bildirilen gün sayılarının eksik gösterildiği gerekçesiyle tama iblağ edilmesi üzerine Kurumca resen tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammının iptali istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı; mahkemenin kabul gerekçesinde belirttiği gibi 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılan ve Kurum müfettişlerine işin yürütümü için gerekli asgari işçilik miktarının tespiti ve uygulamadaki adıyla Kuruma "ölçümleme" yetkisi veren 4792 Sayılı Kanunun 3917 Sayılı Kanunla değişik 6.maddesinin olayda uygulama yeri yoktur.Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Kanunun 79. maddesidir.
İşverenin, sigortalı S.E'nun ücretsiz izin talebini içeren 29.06.1998 tarihli dilekçesindeki mazeretine binaen 1998/Temmuz ayında fiilen çalışmadığına dair savunmasının; sigortalının, 01.06.1998 tarihinde işe girdiği ve 1475 Sayılı İş Kanununun 49. maddesi uyarınca henüz yıllık ücretli izin hakkını kazanmadığı da gözetilerek, bizzat mahkemeye çağrılarak işverenlikçe mahkemeye sunulan ücretsiz izin dilekçesinin kendisine ait olup olmadığının, kendisine aitse ne zaman verildiğinin ve özellikle çekişme konusu 1998/Temmuz ayında işyerinde fiilen çalışıp çalışmadığının açıklattırıldıktan, keza Kurum müfettişince düzenlenen tespit tutanağına göre 1996/Eylül ayında 30 gün çalıştığı halde çalışması 25 gün olarak Kuruma eksik bildirildiği ileri sürülen sigortalı A.Ç'ın; çalışmasının davalı işverenin iddia ettiği gibi part-time şeklinde mi, yoksa müfettişlikçe belirlendiği gibi 30 tam gün üzerinden mi gerçekleştiği bu sigortalıya açıklattırılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.11.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
2006/4400 E., 2007/1192 K.
BİLİRKİŞİ RAPORUNUN YANLIŞ DEĞERLENDİRİLMESİ
GECİKME ZAMMI
PRİM
İçtihat Metni
Davacı, prim ve gecikme zammımdan dolayı borçlu olmadığının tespiti ile aksine komisyon kararının iptaline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı, işin yürütümü için bildirilmesi gereken asgari işçiliğin noksan olduğu gerekçesi ile kurumca re'sen tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammının iptalini istemiştir.
Mahkemece bilirkişi raporu yanlış değerlendirilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacı şirket ihale yoluyla üstlendiği Akşehir İlçesi Y… Kasabası İlköğretim Okulu kalorifer tesisatı onarım inşaatı işinde, sigorta müfettişi incelemesi sonuca yüklenim konusu işin işçi çalıştırmadan yapılamayacağı, en az bir işçinin çalışması gerektiği gerekçesi ile % 30 işçilik oranı uygulanarak toplam 2.322,46 YTL. prim ve gecikme zammının davacıdan talep edildiği, işverenin, ihale konusu işin başka firmaya yaptırıldığını, işçiliğinde bu firma tarafından karşılandığı ileri sürerek yaptığı itirazın kurum ünitesince reddedildiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, dava konusu işin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan S.S.K. 16-192 sayılı Ek genelgesinin 65. sırasında yer olan bina onarımları iş kolunda belirtilen kalorifer tesisatı onarım işlerine ait % 10 olarak gösterilen işçilik oranının işin niteliğine uygun olduğu, öte yandan mevcut belgelere göre işçiliğin A…. Makine Mühendislik İnşaat San.Tic.Ltd. Şti. tarafından karşılandığı iddiasının da doğru olmadığı, Mahkemenin bu yönlerden kabulünün doğru olduğu ancak bilirkişi tarafından belirtilen bildirilmesi gerekil asgari işçilik tutarı olan 317,25 YTL. üzerinden prim ve gecikme zammı hesaplattırılarak sonuca gidilmesi gerekirken tespit edilen miktar yanlış değerlendirilerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı kurum vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2004/11672 2005/1487
ÖZET
Bu gibi durumlarda, Kurum ve itiraz halinde Mahkemeler, bildirilmesi zorunlu işçilik oranını belirlerken; işin genel niteliğini, işte kullanılan teknik yöntemleri, işin büyüklüğünü, tamamlama süresini, işyeri koşullarını, istihkak tutarlarını, kısaca işçilik bildirilmesi gereken işle ilgili tüm verileri gözetmek, gerekirse benzerleriyle kıyaslamak, yerinde bizzat işi denetlemek ve gerçek biçimde işçilik oranını saptamak zorundadır.
Y A R G I T A Y İ L Â M I
Davacı, prim tahakkuku ve itirazın reddine ilişkin davalı Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava hukuki nitelikçe; 4792 sayılı Kanunun 3917 sayılı Kanunla değişik 6. maddesi kapsamında, sigorta müfettiş raporuna dayanılarak Kurum tarafından resen tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammından dolayı davacının borçlu olmadığının tespiti ve ölçümleme işleminin iptali istemine ilişkin olup, Mahkemece, bilirkişi raporuna dayanılarak, istem kısmen hüküm altına alınmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekirse; gerek, 4958 sayılı Yasa ile yapılan yasal düzenleme ile Sigorta Teftiş Kurulu Başkanlığına, işin yürütümü için gerekli olan asgari işçilik miktarını saptama yetkisinin tanınmış olması, gerekse, aynı Yasayla bu konuda 506 sayılı Yasanın 79 ve 130. maddesine yeni fıkralar eklenmesi gözönünde bulundurularak Mahkemece, Kurumun eksik işçilik miktarını belirleme yetkisi olduğunun kabulü yerindedir. Ancak, sigorta primleri Takip ve Tahsilat Daire Başkanlığınca 03.09.1999 tarihinde yayınlanan 16.192 sayılı genelgeye ekli listede, dava konusu olan yol inşaatı asgari işçilik oranı %4, ihata duvarı asgari işçilik oranı %18 ve kanalizasyon inşaatı asgari işçilik oranı %8 olarak belirlenmiş iken, hükme esas kılınan bilirkişi raporunda ayrıntılı açıklamaya yer vermeksizin yol inşaatı işi için %2, ihata duvarı inşaatı işi için %8 ve kanalizasyon inşaatı işi için %4 oranının belirlenmesi, sonra ayrı bir hesaplamayla ortalama işçilik oranının %3.45 olarak kabul edilmesi ve değerlendirmeye esas hakediş, tutarına bu oranın uygulanması hatalıdır. Bu gibi durumlarda, Kurum ve itiraz halinde Mahkemeler, bildirilmesi zorunlu işçilik oranını belirlerken; işin genel niteliğini, işte kullanılan teknik yöntemleri, işin büyüklüğünü, tamamlama süresini, işyeri koşullarını, istihkak tutarlarını, kısaca işçilik bildirilmesi gereken işle ilgili tüm verileri gözetmek, gerekirse benzerleriyle kıyaslamak, yerinde bizzat işi denetlemek ve gerçek biçimde işçilik oranını saptamak zorundadır. Bu yöntem işlenerek işverenin eksik işçilik bildiriminde bulunup bulunmadığı belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece, öngörülen biçimde bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın, denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.02.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
2003/2997 E., 2003/4126 K.
KURUMUN ÖLÇÜMLEME HAKKI
NOKSAN İŞÇİLİK BİLDİRİMİ
PRİM VE GECİKME ZAMMI BORCUNUN İPTALİ VE İSTİRDAT
ÖZET
NOKSAN İŞÇİLİK BİLDİRİMİ NEDENİYLE AÇILAN DAVADA, MAHKEMECE, İŞYERİ DOSYASI VE MÜFETTİŞ RAPORUNUN TAMAMI GETİRTİLMEDEN, GEREKLİ BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ YAPILMADAN, DAYANAK YASANIN İPTAL EDİLİP, YASAL BOŞLUK DOĞDUĞUNDAN BAHİSLE, ÖLÇÜMLEMENİN YAPILAMAYACAĞI GEREKÇESİYLE DAVANIN KABULÜNE KARAR VERİLMESİ DOĞRU DEĞİLDİR.
İçtihat Metni
Davacı, Kurum tarafından tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammı borcunun iptaline ve ödenen miktarın istirdadına karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava noksan işçilik bildirimi nedeniyle tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammı ile idari para cezasının iptaline, ödemelerin yasal faiziyle birlikte tahsiline yöneliktir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de bu sonuç dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Davacı işveren sıfatıyla ihale ile aldığı iş nedeniyle istihkak bedeli üzerinden bildirilmesi gereken işçilik oranından noksan işçilik bildiriminde bulunmuş ve bu durum Kurum müfettişlerinin mahallinde yaptıkları denetim sonucu da belirlenmiştir. Davanın yasal dayanağını oluşturan 4792 sayılı Yasa'nın değişik 6. maddesinde düzenlenen Kurumun ölçümlerine hakkı kaldırılmış, ölçümleme ile ilgili esaslar yerine yeni düzenleme getiren 616 sayılı KHK. Kararnamenin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi ile ortaya hukuksal boşluk çıkmıştır. Yasaya karşı her hangi bir nedenle Yasa'nın öngörmüş olduğu yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin yasal boşluk vardır diye haklarında hiçbir işlem yapılmamasının düşünülemeyeceği Yargıtay HGK.nun 21.11.2001 tarih 965-1038 esas, karar sayılı ilamı ile de vurgulanmıştır. Mahkeme, işyeri dosyası ve müfettiş raporunun tamamını getirmeden, gerekli bilirkişi incelemesi yapmadan dayanak Yasanın iptal edildiğinden bahisle, ölçümlemenin yapılamayacağı gerekçesiyle davayı kabul etmesi isabetli değildir. Zira ölçümleme teknik konuların incelenmesini gerektiren uzmanlık işidir. Bu konuda uzman bilirkişilerin bilgilerine başvurup sonuca gidilmelidir. Bu nedenle Mahkemeler, bildirilmesi zorunlu işçilik oranını belirlerken; iş ve işyeri belgelerini toplayıp, işin genel niteliğini, işte kullanılan teknik yöntemleri, işin büyüklüğünü, tamamlama süresini, işyeri koşullarını, istihkak tutarlarını, kısaca işçilik bildirilmesi gereken işle ilgili tüm verileri gözetmek, gerekirse emsalleriyle kıyaslamak, mahallinde bizzat işi denetlemek, kısaca işle ilgili tüm verileri dikkate alarak gerçek biçimde işçilik oranını veya miktarını saptamak zorundadır. Bu belirleme sonucunda gerçekten noksan isilik bildirildiği saptanırsa fazla bildirilenler yönünden istem kabul edilmeli aksi halde red edilmelidir, idari para cezası kesinleştiğinden bu konuda yeniden inceleme yapılamayacağı da gözönünde bulundurulmalıdır. Mahkemece, öngörülen biçimde bir inceleme yapılmaksızın, salt hukuksal bir takım nedenlerle sonuca giden bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 1.5.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi
Başkanlığı
Esas Karar
2004/844 2004/3376
ÖZET
506 Sayılı Yasa'da yeni düzenlemeler getiren 4958 sayılı Yasa'dan önce kurumun ölçümlemeye dayanak aldığı yasal düzenlemelerin ortadan kaldırıldığı hususu doğrudur. Gerek 3917 sayılı Yasa ve gerekse bu yasayla öngörülen ölçümlemeye ilişkin esaslar yerine yeni düzenleme getiren 616 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin hükümleri geçerliliğini yitirmiştir.
Y A R G I T A Y İ L A M I
Davacı, Kurum tarafından tahakkuk ettirilen ek prim ve gecikme zammı borcunun iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Sosyal Sigortalar Kurumu müfettişince saptanan bildirim dışı kalmış işçiliğin takibine ilişkindir. Mahkemece, kurumun ölçümleme yetkisinin kalktığından bahisle davacı isteminin kabulüne karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya aykırı bulunmaktadır. Gerçekten, 506 Sayılı Yasa'da yeni düzenlemeler getiren 4958 sayılı Yasa'dan önce kurumun ölçümlemeye dayanak aldığı yasal düzenlemelerin ortadan kaldırıldığı hususu doğrudur. Gerek 3917 sayılı Yasa ve gerekse bu yasayla öngörülen ölçümlemeye ilişkin esaslar yerine yeni düzenleme getiren 616 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin hükümleri geçerliliğini yitirmiştir. Ne var ki, bu hukuksal boşluk, Kurumun yapılan işler ile buna bağlı bildirilmesi zorunlu işçilik miktarları üzerinde denetim ve prim saptama yetkisini ortadan kaldırmamıştır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.11.2001 günlü, Esas: 2002/965, Karar: 2001/1038 sayılı kararı da aynı yöndedir. 506 sayılı Yasa'nın 79.maddesi ve diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Kuruma kendisine bildirilen veya bildirilmeyen işçilik yönünde inceleme yetkisi açıkça verilmektedir. Kaldı ki, 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 Sayılı Yasa'dan önce durum bu merkezde olduğu gibi, 4958 Sayılı Yasa'nın 37. ve 49. maddeleri gereğince de kurumun ölçümleme hakkının bulunduğu açıktır.
Somut olayda, ölçümlemenin konusu olan Merkez Vali S. Sağlık Ocağı inşaatı işi ile ilgili sigorta primleri hesabına esas tutulacak kazançlar toplamının Kurumca re'sen hesaplandığı dosyadaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece yapılacak işlem, inşaat işlerinden anlayan uzman bilirkişi ile mahallinde keşif yapılarak, yöntemince işin esasına girmek, işin genel niteliğini, işte kullanılan teknik yöntemleri, işin büyüklüğünü, tamamlama süresini, işyeri koşullarını, istihkak tutarlarını, kısaca, işçilik bildirilmesi gereken işle ilgili tüm verileri gözeterek, gerekirse, emsalleriyle kıyaslayarak, dava konusu iş nedeniyle gerçek biçimde bildirilmesi zorunlu işçilik oranını veya miktarını belirlemek ve belirlenecek bu işçilik oranına göre işverenin prim borcu bulunup bulunmadığını saptamaktır.
Mahkemece, öngörülen biçimde bir inceleme yapılmaksızın, yetersiz bilirkişi raporu hükme dayanak alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.04.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi
Başkanlığı
Esas Karar
2003/7933 2003/8772
ÖZET
Kurum'un prim alacağının yani eksik bildirimde bulunulup bulunulmadığının yöntemince işin esasına girilerek belirlenmesi gerekir.
Y A R G I T A Y İ L A M I
Davacı Kurum tarafından tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammı borcunun iptaline ve borcu olmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir. Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmasına rağmen bozma ilamı gerekleri yerine getirilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yalnızca tanık dinlenerek hüküm kurulmuştur. Gerçekten uyulan bozma ilamında Kurum'un prim alacağının yani eksik bildirimde bulunulup bulunulmadığının yöntemince işin esasına girilerek belirlenmesi gerektiği açıklanmıştır. Bu durumda yapılması gereken; işyerinde kayıtların düzenli tutulup tutulmadığı, işyerinin kapsam ve kapasitesi çalışma yöntemi iş durumunda değişiklik olup olmadığı, işyerinde çalışan işçi sayısının mevsimlik yada diğer koşullara göre değişiklik gösterip göstermediği, davacı işverenin farklı bildirim nedeninin açıkça ortaya konması yönünden mahallinde saptama yapmak, bu yönlerde gereğinde uzman kişilerden görüş almak ve işyeri ile ilgili gerçek bilgiler saptandıktan sonra sonuca gitmektir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde yerel denetim tutanağının aynı nitelikte belge ile aksinin kanıtlanmadığından bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuştur. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 4.11.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi
Başkanlığı
Esas Karar
2003/8003 2003/ 9637
ÖZET
506 sayılı Yasa'nın 79.maddesi ve diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Kurum'a kendisine bildirilen veya bildirilmeyen işçilik yönünde inceleme yetkisi açıkça verilmektedir.
Y A R G I T A Y İ L A M I
Davacı, Kurum tarafından re'sen tahakkuk ettirilen ek ve gecikme zammı prim borcunun istirdadı ile yasal faiziyle birlikte Kurumdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Taraflar arasındaki uyuşmazlık Sosyal Sigortalar müfettişince saptanan bildirim dışı kalmış işçiliğin takibine ilişkindir.
Mahkemece, davanın yasal dayanağını oluşturan 4792 sayılı Yasa'nın değişik 6.maddesinde düzenlenen ölçümleme hakkının 616 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile iptal edildiği ve dayanağı kalmadığı gerekçesiyle davacı isteminin kabulüne karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Gerçekten, gerek 3917 sayılı Yasa ve gerekse bu yasayla öngörülen ölçümlemeye ilişkin esaslar yerine yeni düzenleme getiren 616 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin hükümleri geçerliliğini yitirmiştir. Ne var ki, bu hukuksal boşluk, kurumun yapılan işler ile buna bağlı bildirilmesi zorunlu işçilik miktarları üzerinde denetim ve prim saptama yetkisini ortadan kaldırmamıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.11.2001 gün ve 2001/965 Esas, 2001/1038 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir. 506 sayılı Yasa'nın 79.maddesi ve diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Kurum'a kendisine bildirilen veya bildirilmeyen işçilik yönünde inceleme yetkisi açıkça verilmektedir. Kaldı ki, 4958 sayılı Yasa'nın 37.maddesi ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 79.maddesine eklenen fıkra ile 506 sayılı Yasa'nın 83.maddesinde belirtilen Kurum ve kuruluşlar tarafından ihale yoluyla yaptırılan her türlü işler ile gerçek veya tüzel kişilerce yapılan inşaatlardan dolayı yeterli işçilik bildirilmiş olup olmadığının Kurumca araştırılacağı hükmü getirilmiştir.
Kurum ve itiraz halinde mahkemeler, bildirilmesi zorunlu işçilik oranını belirlerken, işin genel niteliğini, işte kullanılan teknik yöntemleri, işin büyüklüğünü, tamamlama süresini, işyeri koşullarını, istihkak tutarlarını, kısaca işçilik bildirilmesi gereken işle ilgili tüm verileri gözetmek, gerekirse emsalleriyle kıyaslamak, mahallinde bizzat işi denetlemek, kısaca işle ilgili tüm verileri dikkate alarak gerçek biçimde işçilik oranını veya miktarını saptamak zorundadır.
Bu belirleme sonucunda gerçekten noksan işçilik bildirildiği saptanırsa fazla bildirilenler yönünden istem kabul edilmeli, aksi halde red edilmelidir. Mahkemece, öngörülen biçimde bir inceleme yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.11.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi
Başkanlığı
Esas Karar
2003/8008 2003/9355
ÖZET
Kurumun yapılan işler ile buna bağlı bildirilmesi zorunlu işçilik miktarları üzerinde denetim ve prim saptama yetkisini ortadan kaldırmamıştır.
Y A R G I T A Y İ L A M I
Davacı, Kurum tarafından tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammı borcunun iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Mahkemece bilirkişi raporuna dayanılarak, davacı isteminin reddine karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya aykırı bulunmaktadır.
Gerçekten dosya içerisinde bulunan bilirkişi raporlarında gösterildiği üzere, Kurumun ölçümlemeye dayanak aldığı yasal düzenlemelerin ortadan kaldırıldığı hususu doğrudur. Gerek 3917 sayılı Yasa ve gerekse bu yasayla öngörülen ölçümlemeye ilişkin esaslar yerine yeni düzenleme getiren 616 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin hükümleri geçerliliğini yitirmiştir. Ne var ki, bu hukuksal boşluk, Kurumun yapılan işler ile buna bağlı bildirilmesi zorunlu işçilik miktarları üzerinde denetim ve prim saptama yetkisini ortadan kaldırmamıştır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.10.2003 günlü, Esas: 2003/567, Karar: 2003/568 sayılı kararı da aynı yöndedir. 506 sayılı Yasa'nın 79.maddesi ve diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Kuruma kendisine bildirilen veya bildirilmeyen işçilik oranı yönünde inceleme yetkisi açıkça verilmektedir.
Kurum ve itiraz halinde Mahkemeler, bildirilmesi zorunlu işçilik oranını belirlerken; işin genel niteliğini, işte kullanılan teknik yöntemleri, işin büyüklüğünü, tamamlama süresini, işyeri koşullarını, istihkak tutarlarını, kısaca işçilik bildirilmesi gereken işle ilgili tüm verileri gözetmek, gerekirse emsalleriyle kıyaslamak, mahallinde bizzat işi denetlemek, kısaca işle ilgili tüm verileri dikkate alarak gerçek biçimde işçilik oranını veya miktarını saptamak zorundadır.
Bu belirleme sonucunda gerçekten noksan işçilik bildirildiği saptanırsa fazla bildirilenler yönünden istem kabul edilmeli aksi halde red edilmelidir. Mahkemece, öngörülen biçimde bir inceleme yapılmaksızın, salt hukuksal bir takım nedenlerle sonuca giden bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.11.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
Başkanlığı
Esas Karar
1995/4928 1995/7106
ÖZET
Dava, nitelikçe Kurum ünitesi itiraz komisyonu kararının iptali istemine ilişkindir. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı belirgin olarak 3917 sayılı Yasanın 4. maddesiyle değişik 4792 sayılı Kanunun 6. maddesinin son fıkrasıdır.
Y A R G I T A Y İ L A M I
Davacı, davalı Kurum tarafından tahakkuk ettirilen toplam 58.570.342.- TL prim borcunun ve buna ilişkin 24.11.1994 gün 5 nolu itiraz komisyonu kararının iptali gerektiğinin tesbitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, nitelikçe Kurum ünitesi itiraz komisyonu kararının iptali istemine ilişkindir. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı belirgin olarak 3917 sayılı Yasanın 4. maddesiyle değişik 4792 sayılı Kanunun 6. maddesinin son fıkrasıdır. Anılan maddede; sigorta müfettişleri işverenin Kuruma emsaline veya yapılan işin nitelik ve kapsamına göre, işin yürütümü için gerekli olan sigortalı sayısını, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunu saptamaları halinde, sigorta primleri hesabına esas tutulacak kazançlar toplamı, sigorta müfettişi raporuna dayanılarak, Kurumca resen hesaplanır. İşin yürütümü için, gerekli olan asgari işçilik miktarı, yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya Kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurlar dikkate alınarak, sigorta müfettişince saptanır hükmü öngörülmüştür. Somut olayda, ölçümlemenin konusu özel bina inşaatının 30.9.1994 tarihinde bittiği 5.10.1994 gün 271/105 sayılı müfettiş raporu esas alınarak sigorta primleri hesabına esas tutulacak kazançlar toplamının Kurumca resen hesaplandığı dosyadaki bilgi ve belgelerden açıkca anlaşılmaktadır. Öte yandan, 3917 sayılı Yasanın 8.12.1993 tarihinde yürürlüğe girdiği aynı Yasanın 8. maddesinin açık hükmü gereğidir. Hal böyle olunca, dava konusu olaya 3917 sayılı Yasanın 4. maddesiyle değişik 4792 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanması gerektiği açık-seçiktir. Yapılacak iş davalı Kurumun, sigorta primleri hesabına esas tutulacak kazançlar toplamının hesaplanmasında; yukarıda sözü geçen Yasanın 6. maddesinde öngörülen yöntemi izlemek suretiyle belirleyip, belirlemediğini saptamak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yetersiz bilirkişi düşüncesine dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.11.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Dostları ilə paylaş: |