RÜKÛ
1009- Her rekâtta, kıraatten sonra parmak uçlarını -özellikle de başparmağı- diz kapaklarına koyacak şekilde eğilmeye "rükû" denir.
1010- İnsanın rükû miktarı eğildikten sonra ellerini dizlerine koymamasının sakıncası yoktur.
1011- İnsan normal olmayan bir şekilde rükû yaparsa, meselâ sağa veya sola eğilirse veya dizlerini öne çekerek elleri dizlerine kavuşsa bile, sahih değildir.
1012- İnsan, rükû niyetiyle eğilmelidir. Eğer başka bir maksatla, meselâ, bir haşereyi öldürmek için eğilirse, o rükû sayılmaz. Doğrulup tekrar rükû için eğilmesi gerekir ve bu ameli vasıtasıyla fazla rükün yapılmış sayılmaz; sonuç olarak da namaz batıl olmaz.
1013- İnsanın kolu veya dizi diğerlerinin kolu ve diziyle farklı olursa, meselâ, kolu uzun olur ve birazcık eğilince dizlerine ulaşırsa veya dizleri, normal insanlarınkinden daha aşağı olur ve ellerini dizlerine ulaştırması için çok eğilmesi gerekirse, normal seviyede eğilmesi gerekir.
1014- Oturarak rükû yapan kimsenin, yüzü dizlerine paralel olacak derecede eğilmesi gerekir. Yüzü, secde yerine yaklaşıncaya kadar eğilmesi, daha iyidir.
1015- Rükûda hangi zikir söylenirse yeterlidir. Ama farz ihtiyat gereği, üç defa( سُبْحَانَ اللَّهِ ) "Subhanellah" veya bir defa ( سُبْحَانَ رَبِّىَ الْعَظِيم وَ بِحَمْدِهِ )"Subhane rebbiye'l-‘ezîmi ve bihemdih" zikri söylenmelidir. Vakit dar olur veya zorunlu bir durum olursa bir kere “Subhenallâh” denilmesi yeterlidir. "Subhane rebbiye'l-‘ezîmi ve bihemdih" zikrini doğru bir şekilde teleffuz edemeyen üç kere "Subhanellâh" söyleyebilir.
1016- Rükûda söylenen zikir peş peşe ve sahih Arapçayla söylenmelidir. Zikrin üç, beş, yedi defa veya daha fazla söylenmesi, müstehaptır.
1017- Rükûda, bedenin istikrar bulması gerekir. İstikrar halinden çıkacak şekilde bedenini hareket ettirilmemesi gerekir. Hatta vacip bir zikir olmasa dahi hüküm aynıdır. Bilerek bedeninin istikrarını korumazsa, istikrar halinde zikri iade de etse farz ihtiyat gereği namazı batıldır.
1018- Rükûda farz zikir söylenirken elde olmaksızın vücudun istikrarı bozulacak şekilde hareket edilirse, vücut istikrar bulduktan sonra, zikrin ikinci kez okunması daha iyidir. Ama vücudun istikrarı bozulmayacak şekilde birazcık hareket edilir veya parmaklar oynatılırsa, sakıncası yoktur.
1019- Rükû miktarınca eğilmeden ve vücut istikrar bulmadan önce bilerek rükû zikri okunursa, namaz batıl olur. Fakat vücut istikrar bulduktan sonra yeniden zikri söylerse namazı sahihtir. Yanlışlıkla söylerse zikri yenilemeye gerek yoktur.
1020- Farz olan zikir tamamlanmadan önce, bilerek baş rükûdan kaldırılırsa, namaz batıl olur. Eğer baş yanlışlıkla kaldırılırsa zikri yenilemek gerekmez.
1021- Rükûda hatta vücut istikrar bulmadan bir kere “Subhenallâh” zikrini söyleyecek kadar dahi kalamazsa demesi vacip değildir. Fakat müstehap ihtiyat gereği, hatta bir miktarını kalkma halinde veya daha önce, mutlak kurbet kastıyla dese dahi söylemelidir.
1022- Hastalık ve benzeri sebeple rükûda vücudu istikrar bulamıyorsa, namaz sahihtir. Ama, rükû vaziyetinden çıkmadan önce farz olan "Subhane Rebbiye'l-‘ezîmi ve bi-hemdih" veya üç defa "Subhanellah" zikrini daha önce anlattığımız gibi söylemelidir.
1023- Rükû miktarınca eğilemeyen kimse, bir şeye yaslanarak rükû etmelidir. Eğer bir şeye yaslanarak da normal şekilde rükû yapamazsa, rükû denilecek kadar eğilmelidir. Bu kadar da eğilemezse, başıyla rükû için işaret etmelidir.
1024- Rükû için başıyla işaret etmesi gereken kimse başıyla da işaret edemezse, rükû niyetiyle gözlerini kapatarak zikri söylemesi ve rükûdan kalkma niyetiyle de gözlerini açması gerekir. Buna da gücü yetmezse, kalbinde rükû niyeti ederek farz ihtiyat gereği eliyle de işaret etmeli ve zikir söylemelidir. Elbette mümkünse bu durumla, otururken rükûa ima etme durumunu birleştirmelidir.
1025- Ayakta rükû yapmaya gücü yetmeyen kimse, rükû için oturduğunda eğilebiliyorsa, namazını ayakta kılmalı ve rükûu baş işaretiyle yapmalıdır. Müstehap ihtiyat gereği, daha sonra başka bir namaz kılar şöyle ki, rükû zamanı oturur ve rükû için eğilir.
1026- Rükû haddine yetiştikten sonra başını kaldırır ve tekrar rükû niyetiyle rükû miktarınca eğilirse, namaz batıl olur.
1027- Rükû zikri bittikten sonra tam doğrulmalı ve farz ihtiyat gereği vücut istikrar bulduktan sonra secdeye gidilmelidir. Eğer bilerek doğrulmadan secdeye gidilirse, namaz batıl olur. Aynı şekilde farz ihtiyata göre vücut istikrar bulmadan bilerek secdeye gidilirse yine namaz batıl olur.
1028- Rükû unutulur ve secdeye varılmadan önce hatırlanırsa, doğrulup sonra rükû yapılmalıdır ve eğer doğrulmaksızın eğildiği durumda rükûa dönerse yeterli olmaz.
1029- Alın yere vardıktan sonra rükû yapılmadığının farkına varılırsa, doğrulup rükû yapılmalıdır. İkinci secdede hatırlarsa farz ihtiyat gereği namazı batıldır.
1030- Rükûa gidilmeden önce ayakta düz durulduğu hâlde tekbir alınması, rükûda da dizlerin geri çekilmesi, sırtın düz tutulması, boynun uzatılıp sırtla dümdüz bir doğrultuda bulunması, ayakların arasına bakılması, rükû zikrinden önce veya sonra salâvat getirilmesi, rükûdan doğrulup düz durulduktan sonra beden istikrar bulunca: "Semi-‘ellahu limen hemideh" denilmesi müstehaptır.
1031- Kadınların rükûda ellerini dizlerden yukarı koyması ve dizleri geri çekmemesi müstehaptır.
SECDE
1032- Farz ve müstehap namazların her rekâtında rükûdan sonra iki defa secde yapılması gerekir. Secde, huzu kastıyla özel bir şekilde alnı yere koymaktan ibarettir. Namazda secde halinde iki elin içini, iki dizi ve iki ayak başparmak uçlarını yere koymak farzdır. Alından kasıt farz ihtiyat gereği alnın ortasıdır. Bu da iki kaşın ortasında saç bitimine kadar ve ortadan çekilen iki çizgiden elde edilen dikdörtgendir.
1033- İki secde birlikte bir rükündür. O hâlde farz namazda, unutarak veya meseleyi bilmediği için her iki secdeyi terk ederse namaz batıl olur. Aynı şekilde bir rekâtta iki secdeyi unuttuğundan veya mazur olduğu cehaletinden dolayı fazla yaparsa, farz ihtiyata göre hüküm aynıdır.
1034- Bilerek bir secde eksik veya fazla yapılırsa, namaz batıl olur. Yanlışlıkla bir secde eksik veya fazla yapılırsa, namazı batıl olmaz. Sahiv secdesi hükümlerinde açıklaması gelecektir.
1035- Bilerek veya yanlışlıkla, alın yere koyulmazsa, diğer organlar yere koyulsa da secde yapılmamıştır. Ama alın yere koyulur da yanlışlıkla diğer organlar yere koyulmaz veya yanlışlıkla zikir söylenmezse, secde sahihtir.
1036- Herhangi bir zikir söyleneceği gibi, zorunlu bir durum olmadıkça, secdede üç kere, (سُبْحَانَ اللَّهِ) "Subhanellâh" veya bir kere (سُبْحَانَ رَبِّىَ اْلاَعْلَى وَ بِحَمْدِهِ) "Subhane reb-biye'l-‘e'la ve bihemdih" söylemek daha iyidir. Bu kelimeler arka arkaya ve sahih bir Arapçayla söylenmelidir. Farz ihtiyat gereği bu miktarda olmalıdır. Ayrıca "Subhane reb-biye'l-‘e'la ve bihemdih” zikrini üç, beş, yedi ve daha fazla söylemek müstehaptır.
1037- Secdelerde, farz zikir miktarınca vücudun istikrar bulması gerekir. Bedenini zaruri bir durum olmadıkça, istikrardan çıkaracak kadar hareket ettirmemelidir. Hatta vacip zikirle meşgul olmasa da farz ihtiyata göre hüküm aynıdır.
1038- Alın yere koyulmadan veya vücut istikrar bulmadan önce kasıtlı olarak secde zikri söylenirse namaz batıl olur. İstikrar halinden sonra zikri yeniden derse namaz sahih olur. Zikir tamamlanmadan önce kasıtlı olarak baş secdeden kaldırılırsa, namaz yine batıl olur.
1039- Alın yere koyulmadan secde zikri söylenir ve secdeden kalkmadan farkına varılırsa, vücudun istikrarı hâlinde zikir yeniden söylenmelidir. Ama alın yere koyulup beden istikrar bulmadan yanlışlıkla söylenirse tekrar edilmesine gerek yoktur.
1040- Secdeden kalktıktan sonra, secde zikri tamamlanmadan secdeden kalkıldığı anlaşılırsa, namaz sahihtir.
1041- Secde zikri söylenirken, yedi azadan biri kasıtlı olarak yerden kaldırılırsa, secdede gerekli olan istikrara ters bir davranış olursa namaz batıl olur. Vacip ihtiyata göre zikir okunmasa da hüküm aynıdır.
1042- Secde zikri tamamlanmadan önce yanlışlıkla baş yerden kaldırılırsa, alın tekrar yere koyulamaz ve yapılan miktar bir secde olarak sayılmalıdır. Ama diğer organlardan herhangi biri yanlışlıkla yerden kaldırılırsa, ikinci kez yere koyulup secde zikri söylenmelidir.
1043- Birinci secdenin zikri tamamlandıktan sonra oturup vücut istikrar bulduktan sonra tekrar secdeye gitmek gerekir.
1044- Alnın koyulduğu yer, dizlerin koyulduğu yerden ve parmak uçlarından dört bitişik parmak kadar aşağıda ve yüksekte olmamalıdır. Farz ihtiyat gereği alnın koyulduğu yer, durduğu yerden de dört bitişik parmak kadar aşağıda ve yukarıda olmamalıdır.
1045- Eğilimi tam olarak anlaşılamayan eğimli yerde, farz ihtiyat gereği, alnın koyulduğu yer, ayak parmaklarının ve diz uçlarının koyulduğu yerden dört bitişik parmak kadar yukarıda veya aşağıda olması sakıncalıdır.
1046- Alın, yanlışlıkla dizlerin ve ayak parmaklarının koyulduğu yerden dört bitişik parmak yüksekte olan bir şey üzerine koyulursa, bu yükseklik "secde vaziyetindedir" denmeyecek kadar fazlaysa, baş kaldırılıp ve yüksekliği dört bitişik parmaktan az olan bir şey üzerine koyulmalıdır. Eğer yükseklik, "secde vaziyetindedir" denilecek kadar olur ve vacip zikir söylendikten sonra farkına varılırsa, başını secdeden kaldırarak namazı bitirebilir. Ama vacip zikri söylemeden önce farkına varılırsa, alın onun üzerinden yüksekliği dört parmak miktarı veya daha az olan şey üzerine çekilmeli ve vacip zikir söylenmelidir. Eğer alnın çekilmesi mümkün değilse o durumda zikir söylenerek namaz tamamlanmalıdır. Yeniden namazı kılmasına gerek yoktur.
1047- Alınla üzerine secde edilmesi sahih olan yer arasında bir şey olmamalıdır. O hâlde, mührün üzerinde alnın mührün kendisine temas etmeyeceği kadar kir olursa, secde batıl olur. Ama eğer mührün rengi değişmiş olursa, sakıncası yoktur.
1048- Secdede iki elin içinin yere koyulması gerekir. Farz ihtiyata göre elin içinin tamamının yere konulması gerekir. Ama çaresizlik anında elin üstünün de sakıncası yoktur. Eğer elin üstü mümkün olmazsa, farz ihtiyat gereği bilek koyulmalıdır. O da koyulamazsa, dirseğe kadar yere koyulabilen kısım koyulmalıdır. O da mümkün olmazsa, kolun koyulması yeterlidir.
1049- Farz ihtiyat gereği secdede, ayak başparmakları yere koyulmalıdır. Parmakların ucunun yere bırakılması gerekli değildir, ön veya arka tarafının yere konulması da yeterlidir. Ayak başparmağını yere bırakamazsa diğer parmakları veya ayağının üzerini yere bırakırsa veya tırnakların uzun olmasından dolayı başparmağının ucu yere değmezse namaz batıl olur. İhmalkârlıktan veya meseleyi bilmediğinden bu şekilde kılmışsa, namazlarını yeniden kılmalıdır.
1050- Ayak başparmağının bir miktarı kesilmiş olursa, geri kalan kısım yere koyulmalıdır. Parmaktan hiçbir şey kalmaz veya kalır ancak yere değmeyecek kadar çok kısa olursa, farz ihtiyat gereği öbür parmaklarını yere koyulması gerekir. Hiçbir parmak yoksa, ayak adına ne varsa, o yere koyulmalıdır.
1051- Göğüs ve karın yere yapıştırılarak ve ayaklar biraz uzatılarak, normal olmayan bir şekilde secde edilirse, bu şekilde “secde etti” derlerse namazı sahihtir. Uzanmış derler ve secde ettiği anlaşılmazsa namazı batıldır.
1052- Mühür veya üzerine secde ettiği şey pak olmalıdır. Ama mühür necis bir yaygı üzerine koyulur veya mührün öbür tarafı necis olur; ancak, alın pak tarafına koyulursa, ya da mührün bir kısmı pak diğer kısmı alına bulaşmayacak şekilde necis olursa sakıncası yoktur.
1053- Alında çıban, yara veya benzeri bir şey olur ve yere bırakmak mümkün olmazsa; eğer alının her tarafını sarmamışsa alnın sağlam yeri ile secde edilmelidir; mümkün olmadığı takdirde ise, yer kazılmalı, çıbanın yere geleceği yer çukur bırakılmalı ve alnın secdeye yetecek miktarda sağlam tarafı yere koyulmalıdır. (Alından maksadın ne olduğu secde bölümünün başlarında açıklandı.)
1054- Çıban veya yara bütün alnı kaplamışsa, alnın iki tarafından biriyle secde edilmesi gerekir. Eğer bu mümkün olmazsa, yüzünün bazı bölümleriyle secde etmelidir. Yapamazsa farz ihtiyat gereği çene ile secde etmelidir. çene ile de mümkün olmazsa, alının iki tarafından biriyle secde edilmelidir. Yüzden hiçbir yerle yapılamazsa, secde için işaret etmelidir.
1055- Oturabilen fakat alnını yere ulaştıramayan kimse, secde denilebilecek miktarda eğilebiliyorsa eğilmeli ve alnını yüksek bir şey üzerine koyulan mühüre veya üzerine secde edilmesi doğru olan bir şeyin üzerine koymalıdır. Fakat mümkünse ellerinin içini dizlerini ve başparmak uçlarını doğal bir şekilde yere koymalıdır.
1056- Bir önceki meselde anlatıldığı şekilde mührü veya üzerine secde edilmesi sahih olan bir şeyi üzerine bırakmak için yüksek bir şey yoksa veya secde etmesi için mührü kaldırıp tutmaya yardım edecek biri de olmazsa, mührü veya başka bir şeyi eliyle kaldırmalı ve ona secde etmelidir.
1057- Asla secde edemeyen, secde denilebilecek kadar da eğilemeyen kimse, secde için başıyla işaret etmelidir. Yapamazsa gözleriyle işaret etmelidir. Gözleriyle de işaret edemiyorsa kalbinde secde için niyet etmeli, farz ihtiyat gereği eliyle veya benzeri bir şeyle secde için işaret ederek vacip zikri söylemelidir.
1058- İradesi dışında baş secdeden kalkarsa, mümkünse başının tekrar secde yerine dönmesine engel olmalıdır ve bu, zikir okunsa da okunmasa da, bir secde sayılır. Eğer başını tutamaz ve iradesi dışında tekrar secdeye ulaşırsa, ikisi bir secde sayılır ve eğer zikir okunmamışsa, müstehap ihtiyata göre okunmalıdır. Elbette cüzi niyet edilmeden mutlak yakınlaşma niyeti edilmelidir.
1059- Takiyye yapılması gereken yerde, yaygı ve benzeri şeyler üzerine secde yapılabilir ve namaz için başka bir yere gidilmesine veya takiyyeye neden olan şey yok olduktan sonra, aynı yerde doğru bir şekilde secde yapılmak için, namazın geciktirilmesine gerek yoktur. Takiyyeye ters olmayacak şekilde aynı yerde secdenin sahih olduğu hasır gibi şeylerin üzerine secde etmesi mümkünse, sergi ve benzeri şeyler üzerine secde etmemelidir.
1060- Üzerind vücudun istikrak bulmadığı tüyden yapılmış yatak ve benzeri şeyler üzerine secde etmek batıldır.
1061- Çamurlu bir yerde namaz kılmaya mecbur olan kimse, bedenine ve elbisesine çamur değmesi zahmete neden olmayacaksa, secde ve teşehhüdünü normal olarak yapmalıdır. Zorluğu olursa ayakta, secde için başıyla işaret etmeli ve teşehhüdü ayakta okumalıdır, namazı da sahihtir.
1062- Namazın birinci rekâtında ve öğlen, ikindi ve yatsı gibi dört rekatlı namazların teşehhüdün yeri olmayan üçüncü rekâtlarında, farz ihtiyata göre ikinci secdeden sonra biraz oturduktan sonra ayağa kalkılmalıdır.
Üzerine Secde Etmenin Sahih Olduğu Şeyler
1063- Yere, yenilecek ve giyilecek şeyler dışında yerden biten ağaç ve ağaç yaprağı gibi şeyler üzerine secde edilmelidir. Buğday, arpa, pamuk gibi yenilecek ve giyilecek şeyler üzerine secde etmek, caiz değildir. Yine yerden sayılmayan altın ve gümüş gibi madensel şeyler üzerine secde etmek de sahih değildir. Ancak çaresizlik anında ziftin, üzerine secdenin sahih olmadığı şeylere önceliği vardır.
1064- Üzüm ağacı yaprağına, taze olduğu ve genellikle yenildiği dönemde secde etmek caiz değildir. Bunun dışında onun üzerine secde etmenin sakıncası yoktur.
1065- Yerden bitip hayvan yiyeceği olan ot ve saman gibi şeyler üzerine secde etmek sahihtir.
1066- Yenilecek cinsten olmayan çiçekler üzerine secde etmek sahihtir. Hatta yerden bitip tedavi için kaynatılarak suyu içilen sığırdilli ve menekşe gibi bitkilere secde de sahihtir.
1067- Bazı şehirlerde yenilmesi normal ve bazı şehirlerde ise normal olmayan bitkiler orada da yenilenden sayılırsa secde sahih değildir. Yine ham meyve üzerine secde etmek, ihtiyat gereği sahih değildir.
1068- Kireç ve alçı taşı üzerine secde etmek sahihtir. Hatta pişmiş kireç ve alçı, tuğla, toprak testi ve benzeri şeylere de secde edilebilir.
1069- Ağaç ve saman gibi üzerine secde edilmesi caiz olan bir şeyden yapılan kâğıt üzerine secde edilebilir. Pamuk ve benzeri şeylerden yapılan kâğıt üzerine de secde etmenin sakıncası yoktur. İpekten yapılırsa caiz değildir. Üzerine secde etmenin caiz olduğu şeylerden yapıldığı bilinirse, kâğıt mendil üzerine secde edilebilir.
1070- Secde için en uygun şey, şehitler efendisi Hazret-i İmam Hüseyin'in (ona selâm olsun) toprağıdır. Ondan sonra toprak, topraktan sonra taş ve taştan sonra bitki gelir.
1071- Üzerine secde edilen bir şey olmaz veya olur ama çok soğuk, sıcak veya benzeri bir şeyden dolayı üzerine secde edilemezse, ziftin diğerlerine önceliği vardır. Onlara secde de mümkün olmazsa, elbisesine veya zorunlu durum olmadıkça secde caiz olmayan diğer şeylere secde edebilir. Müstehap ihtiyat gereği elbisesine secde etmek mümkünse başka bir şeye secde etmemelidir.
1072- Üzerinde alnın istikrar bulmadığı çamur ve gevşek toprağa yapılan secde batıldır.
1073- Birinci secdede mühür alına yapışırsa, ikinci secde için kaldırılmalıdır.
1074- Üzerine secde edilen şey namazda kaybolur ve üzerine secde edilen başka bir şey olmazsa, 1071. meselede söylendiği şekilde sırasıyla amel etmelidir. İster vakit dar olsun veya namazı bozarak yeniden kılınacak kadar geniş olsun hüküm aynıdır.
1075- Secde hâlinde iken alnın, secde edilmeyen bir şey üzerine koyulduğu, vacip zikir yerine getirdikten sonra anlaşılırsa, alın secdeden kaldırılarak namaza devam edilmelidir. Ama vacip zikir yerine getirilmeden anlaşılırsa alın, üzerine secdenin sahih olduğu şey üzerine çekilerek, vacip zikir söylenmelidir. Alının çekilmesi mümkün değilse o halde vacip zikri söyleyebilir, her iki durumda da namazı sahihtir.
1076- Secdeden sonra alnın secdenin batıl olduğu şey üzerine koyulduğu anlaşılırsa, sakıncası yoktur.
1077- Yüce Allah'tan başkası için secde etmek, haramdır. Avam halktan bazısı, Ehlibeyt İmamlarının (hepsine selâm olsun) türbeleri karşısında alınlarını yere koymaları yüce Allah'a şükür içinse sakıncası yoktur; aksi takdirde sakıncalıdır.
Secdeyle İlgili Müstehap ve Mekruhlar
1078- Secdede birkaç şey müstehaptır:
1) Ayakta namaz kılan kimsenin rükûdan kalkıp tam olarak doğrulduktan sonra; oturarak namaz kılan kimsenin ise, tam olarak oturduktan sonra, secdeye gitmek için tekbir alması.
2) Secdeye gidilmek istendiği zaman erkeğin önce ellerini, kadının ise, önce dizlerini yere koyması.
3) Burnun mühür veya üzerine secde edilesi sahih olan bir şey üzerine koyulması.
4) Secdede parmakların birbirine bitiştirilerek uçları kıbleye gelecek şekilde kulakların hizasına koyulması.
5) Secdede dua etmek, ihtiyaçların giderilmesini Allah'tan istemek ve şu duayı okumak:
يَا خَيْرَ الْمَسْؤلِينَ وَ يَا خَيْرَ الْمُعْطِينَ ارْزُقْنِى وَارْزُقْ عِيَالِى مِنْ فَضْلِكَ فَاِنَّكَ ذُوالفَضْلِ الْعَظِيمِ
Okunuşu: "Ya heyr'el-mes'ûlîne ve ya heyr'el-mu‘'ţîn, ur-zuknî verzuk ‘iyalî min feżlike feinneke zu'l-feżl'il-‘ezîm."
Anlamı: Ey, kendisinden dilekte bulunulanların en hayırlısı! Ey ihsan edenlerin en iyisi! Kendi fazlından beni ve ailemi rızıklandır. Şüphesiz sen, büyük fazl sahibisin.
6) Secdeden sonra sol yan üzerine oturmak ve sağ ayağın üstünü sol ayağın iç kısmı üzerine koymak.
7) Her secdeden kalkıp oturulduğunda vücut istikrar bulduktan sonra tekbir alınması.
8) Birinci secdeden kalkılınca vücut istikrar bulduktan sonra, ) وَ اَتُوبُ اِلَيْهِ رَبِّى ( اَسْتَغْفِرُ اللَّهُ "Esteğfirullahe rebbî ve etûbu ileyh"[45] demek.
9) Secdeyi uzatmak ve otururken elleri uyluk (bacak) üzerine koymak.
10) İkinci secdeye gitmek için vücut istikrar hâlinde iken "Ellahu ekber" demek.
11) Secdelerde salavat getirmek.
12) Doğrulurken, elleri dizlerden sonra yerden kaldırmak.
13) Erkeklerin, dirsekleri ve karınlarını yere koymamaları, kolları da yanlarından ayırmaları; kadınların ise, dirseklerini ve karınlarını yere koymaları, vücudun organlarını birbirine bitiştirmeleri.
Secdeyle ilgili diğer müstehaplar konuyla ilgili ayrıntılı kitaplarda açıklanmıştır.
1079- Secdede Kurân okumak mekruhtur. Yine secde yerindeki toz toprağı gidermek için üflemek mekruhtur. Eğer üfleme sonucu ağızdan bilerek iki harf çıkarsa, farz ihtiyat gereği namaz batıl olur. Bunların dışında, konuyla ilgili kitaplarda açıklanan diğer mekruhlar da vardır.
Tilâvet Secdesiyle İlgili Hükümler
Kurandaki Farz Secdeler:
1080- Kurân-ı Kerim'in şu dört suresinin her birinde bir secde ayeti vardır: "Necm, Alak, Secde ve Fussilet Sureleri." Bu ayetlerden birini okuyan veya dinleyen kimsenin ayet bittikten hemen sonra bir secde etmesi gerekir. Eğer unutursa, aklına geldiği zaman secde etmelidir. İrade dışı duyulursa secde etmek iyi olmakla birlikte farz değildir.
1081- İnsan secde ayetini okurken, secde ayeti okuyan başka birisini de dinlerse iki secde etmelidir.
1082- Namaz dışında secde hâlinde iken secde ayetini okur veya onu dinlerse, başını secdeden kaldırıp yeniden secde etmesi gerekir.
1083- Secde ayeti uykuda olandan, deliden veya Kuran’ı ayırt edemeyen çocuktan duyulursa secde vacip olur. Fakat gramofon veya teypten duyarsa vacip değildir. Radyo teyp gibi kasetten yayın yapıyorsa hüküm aynıdır. Fakat radyonun stüdyosunda secde ayetini okunur, radyo vesilesiyle insan da duyarsa secde vacip olur.
1084- Kuran’ı kerimin farz secdelerinde; farz ihtiyat gereği insanın yeri gasp edilmiş olmamalıdır. Müstehap ihtiyat gereği alın konulan yer diz ve ayak parmaklarından dört kapalı parmaktan daha aşağı veya yukarı olmamalıdır. Fakat abdestli, gusüllü, kıbleye doğru olmasına ve avret yerini kapatmasına, bedeninin veya anlını bırakacağı yerin pak olmasına gerek yoktur. Namaz kılanın elbisesinde şart olan şeyler onun elbisesinde şart değildir.
1085- Farz ihtiyat gereği, Kuran’ın vacip secdesini yerine getirirken alın toprağa veya üzerine secde edilmesi sahih olan bir şeyin üzerine konulmalıdır. Namazın secdesinde olduğu gibi diğer bölgeleri de (yedi aza) yere bırakmak ihtiyaten müstehaptır.
1086- Kuran’ın vacip secdesini yerine getirirken zikir edilmese bile, alnın secde niyetiyle yere koyulması yeterlidir. Herhangi bir zikir söylemek, müstehaptır; ancak şu zikir daha iyidir:
لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللَّهُ حَقّاً حَقّاً لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللَّهُ اِيمَاناً وَ تَصْدِيقاً لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللَّهُ عُبُودِيَّةً وَ رِقّاً سَجَدْتُ لَكَ يَا رَبِّ تَعَبُّداً وَ رِقّاً لاَ مُسْتَنْكِفاً وَ لاَ مُسْتَكْبِراً بَلْ اَنَا عَبْدٌ ذَلِيلٌ ضَعِيفٌ خَائِفٌ مُسْتَجِيرٌ
Okunuşu: "La ilâhe illellahu hekken hekka. La ilâhe illellahu îmanen ve tesdîka. La ilâhe illellahu ‘ubûdiyyeten ve rikka. Secedtu leke ya rebbî te‘ebbuden ve rikka, la mustenkifen ve la mustekbiren, bel ene ‘ebdun zelîlun że‘îfun hâifun mustecîr."[46]
Dostları ilə paylaş: |