Ayetullah uzma



Yüklə 2,18 Mb.
səhifə92/92
tarix24.11.2017
ölçüsü2,18 Mb.
#32820
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   92
Şartlı Satış: Örneğin, bir milyonluk evi iki yüz bin liraya satıp, satıcının belli bir süre içerisinde, parayı geri ver-diği takdirde muameleyi feshetme hakkına sahip olmasını şart koşmak. (2126 ve 2127. hükümlere bakınız.)
Şef' Namazı: Sekiz rekât gece namazından sonra kılınan iki rekât müstehap namaz.
Şer'î Hâkim: İslâm hükümlerini icra makamında olan müçtehit veya onun naibi; başka bir deyişle, İslâmî ölçülere göre hükmü geçerli olan müçtehit veya naibi.
Şer'î Öğlen: Bazı yerlerde şâhisin gölgesinin yok olduğu, bazı yerlerde de şâhisin gölgesinin en az miktarına ulaştığı zaman şer'î öğlen ve öğlen ezanının vaktidir.
Şükür Secdesi: Allah-u Teala'ya verdiği nimetler karşısında teşekkür etmek amacıyla alnı yere koymak.
T

Taklit: Müçtehidin fetvalarına göre amel etmek.


Talâk: Boşama; evlilik bağını özel kaideler üzerine çözmek.
Taharet: Sözlükte temizlik anlamına gelir; din deyiminde ise, abdest, gusül veya teyemmüm vesilesiyle insanda hasıl olan manevi durum. Bir kısım ibadetlerin şartı, başlangıcı ve anahtarıdır. Temizlik bulunmadıkça bu ibadetler yerine getirilmez.
Tefrit: İhmâl etmek, kusurlu ve ihmâlkâr davranmak; ifratın zıddı.
Tertibî gusül: Gusül niyetiyle önce baş ve boyunu, sonra sağ tarafı, daha sonra sol tarafı yıkamak.
Tertibî Abdest: Abdest niyetiyle suyu yüze ve ellere dökerek alınan abdest.
Tilavet Secdesi: Belirli ayetler okunduğunda veya duyulduğunda, Allah'ın büyüklüğü ve azameti karşısında yerine getirilen secdeye denir. Tilavet secdesi dört ayetle ilgili olarak farzdır; geri kalan yerlerde yapılması müstehaptır. Kurân-ı Kerim'de on beş tilavet secdesi yapılabilecek ayet vardır.
-Tilavet secdesini gerektiren ayetler:
1) Secde Suresi, 15. ayet               2) Fussilet Suresi, 37. ayet
3) Necm Suresi, son ayet              4) Alak Suresi, son ayet
-Tilavet secdesinin müstehap olduğu ayetler:
 
1) A'râf Suresi, son ayet
2) Ra'd Suresi, 15. ayet
3) Nahl Suresi, 49. ayet
4) İsrâ Suresi, 107. ayet
5) Meryem Suresi, 88. ayet
6) Hacc suresi, 18. ayet 
7) Hacc Suresi, 77. ayet
8) Furkan Suresi, 60. ayet
9) Neml Suresi, 25. ayet
10) Sâd Suresi, 24. ayet
11) İnşikak Suresi, 21. ayet
 
U

Umre: Allah'ın evini ziyaret etme. Kâbe'de yapılması gereken bazı özel ameller. Umre, şartları tahakkuk bulduğu zaman her mükellefe ömründe bir defa farz olur. Umre iki kısımdır:


1) Temettü Umresi: Temettü haccından sonra veya hacsız yerine getirilir.
2) Müfrede Umresi: Kıran ve ifrat haccından sonra veya hacsız yerine getirilir.
Bu iki kısmın ayrıntıları için hac amelleriyle ilgili kitaplara bakınız.
V

Vedia: Emanet.


Vakıf: Malın aslını kendi mülkiyetinden çıkarıp onun menfaatini bazı fertlere veya hayır işlere tahsis etmek.
Vâris: Ölen kimsenin malına şer'an sahip olan kimse.
Vasî: Yetkili; ölünün kendisinden sonra vasiyetini yerine getirmesini için tayin ettiği kimse; vesâyeti yüklenen şahıs; ölünün yetki sahibi olduğu kimseler hakkında, ölü tarafından onların işlerine bakmak üzere yetkili kılınan kim-se; bir peygamberin tayin etmesi üzere ölümünden sonra onun yerine geçen kimse.
Vasiyet: İnsanın, ölümünden sonraki işler hakkında bulunduğu tavsiyeler. Örneğin, bazı işlerin kendisi için yapılmasını istemesi, malının bir kısmının birilerine verilmesini söylemesi ve evladı gibi yetki sahibi olduğu kimseler hakkında, birini vasî tayin etmesi.
Vatan: İnsanın, kendine ikamet ve yaşamak yeri olarak seçtiği yer.
Vedi: İdrardan sonra insandan çıkan su.
Vekâlet: Vekil olma; bir kimseyi, kendisi için bir işi yapmakla vazifelendirmek.
Vekil: Başkası için bir işi yapmakla görevli olan kimse.
Veli: Çocuğun bakımı ve idaresi üzerinde olan, hâl ve hareketlerinden sorumlu bulunan kimse; şer'an çocuğun, delinin ve sefih insanın yetkilisi ve yöneticisi olan kimse; baba, büyük baba ve şer'î hâkim gibi.
Vezi: Bazı zamanlar insandan meni geldikten sonra çıkan su.
Vitir Namazı: 8 rekât gece namazı ve 2 rekât şef' namazından sonra kılınan bir rekâtlık namaz.
Y

Yâise: Yeis yaşına ulaşan kadın; aybaşı hâli görmeyen ve artık karnında çocuk görme ümidi kesilen kadın.


Yeis Yaşı: Kureyş Kabilesine mensup olan yani seyit kadınların altmış, seyit olmayan kadınların ise elli yaşına ulaşması.
Z

Zâmin: Meydana getirilen zararı (tazmini) telafi etmeye mecbur olan veya tazminat ödemeyi kabul eden kimse; kefil.


Zarurî Konular: Müslümanların dinin bir parçası olarak kabul ettikleri tartışma götürmeyen hükümler, namaz ve orucun farz olması gibi.
Zekât: İnsanın senede bir belirtilen malların belirtilen miktarını, nisap haddine ulaşınca verilmesi caiz olan yerlerde masraf etmesi şeklinde gerçekleştirilen malî ibadet. (1853. hükümden sonraki hükümlere bakınız.)
Zimmet: Uhde, üstlenilen.
Zimmî: İslâm topraklarında, İslâm'ın sosyal kanunlarına bağlı kalmaları karşılığında İslâm devletinin himayesi altında yaşayan; malı, canı, ırzı vs. teminat altına alınan, Hıristiyanlar ve Yahudiler gibi Ehlikitap olarak bilinen kâfirler.
 
*     *     *
Bâzı Arapça Harflerin Okunuşu
Her harfi çıkış yerlerine uygun, sıfatlarına ve hükümlerine dikkat ederek eda etmek gerekir. Kurân-ı Kerim’i doğru bir şekilde okuyabilmek için 3 önemli noktaya dikkat etmek gerekir:
1- Arapça harflerin doğru okunması.
2- Harekelerin doğru bir şekilde telaffuz edilmesi.
3- Harflerin kalın ve ince okunuşuna dikkat dilmesi.
Arapçadaki bâzı harflerin Türkçede tam karşılığı yoktur. Bu yüzden bâzı Arapça harflerin okunuşunu Türkçeye tercüme ederken tam karşılığını vermek mümkün değildir. Bundan dolayı okunuşları yazılırken Türkçede olan en yakın harfler seçilmektedir. Ayrıca bulundukları kelime içerisindeki okunuşları da önlerinde gelen harflere göre çoğu zaman değişmektedir.
Bu önemli konuyu göz önüne alarak bâzı Arapça harflerin okunuşlarını açıklayacağız. Elbette değerli okuyucularımızdan ricamız bu konuda uzman kişilere müracaat ederek doğru okunuş şekillerini öğrenmeleridir.
Arapçada olup da Türkçede tam karşılığı olmayan harfler şunlardır:
1-ث   : Sa
Dil ucunu, yukarı yüzüyle üst dişlerin başından biraz dışarı çıkarmak suretiyle söylenir. Çok yumuşak ve peltek söylenen “se” sesi gibi okunur.
2- ح : Ha
Gırtlağın ortasından boğuk çıkan harftir. Boğaz hafif sıkılarak ve kalın “ha”yı andırır bir şekilde okunmalıdır.
3- خ : Hâ
Boğazın ağza en yakın kısmından, boğazı hırıldatarak çıkarılır ve daima kalın okunur.
4- ذ : Zal
Yumuşak okunan bir harftir. Dil ucu ile üst ön dişlerin uçlarından çıkarılır ve peltek “za” şeklinde okunur.
5- ص : Sad
Kalın ve dolgun okunur. Dilin ucuyla ön dişlerin yarısından çıkarılır.
6- ض : Zâd
Dilin, sağ veya soldaki üst azı dişlerine dokunmasıyla çıkarılır. Ağız çok açılmamalıdır. Bu harf de daima kalın okunur.
7- ط : Ta
Kalın “t” harfini andırır. Dilin ucuyla üst ön dişlerin arkasından şiddetli bir sesle çıkarılır.
8- ظ : Za
Kalın “z” harfinin andırır. Daima kalın okunur. Dilin ucunun ön dişlerin arkasından biraz dışarıya doğru çıkarılması ve dişlerin dil ucuna hafifçe dokundurulmasıyla çıkarılır. Peltek “z” nin biraz daha kalın okunuşudur.
9- ع : Ayın
Boğaz ortasından boğazı hafif sıkarak çıkarılır. “A” harfinin biraz kalın okunuşudur.
10- غ : Ğayın
Türkçedeki “ğ” harfine benzemekle beraber daima kalın okunur. Boğaz önünden çıkarılır.
11- ق : Qaf
Dil kökünün damağa dokundurulmasıyla çıkar. Daima kalın okunan bir harftir.
12- و : Vav
Türkçedeki “u” sesini çıkarır gibi, dudaklar birbirine değmeden büzülerek çıkarılan bir harftir.
 
 

[1]- [Şahadet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur. Şahadet ederim ki Muhammed, Allah'ın elçisidir.]


[2]- [Allah'ın adıyla ve Allah'ın yardımıyla. Hamd, suyu temizleyici kılan ve onu necis kılmayan Allah'a mahsustur.]
[3]- [Allah'ım! Beni (her günah işledikçe) tövbe edenlerden kıl ve yine beni tertemiz (günahlardan kaçınan) kullarından kıl.]
[4]- [Allah'ım! Likana erişeceğim gün bana hüccetimi ve delilimi telkin et ve dilimi senin zikrin hususunda serbest kıl.]
[5]- [Allah'ım! Cennet kokusunu bana haram kılma. Beni cennetin kokusunu, esintisini ve ıtırını alan kimselerden kıl.]
[6]- [Allah'ım! Bazı yüzlerin siyah olacağı bir günde yüzümü ak et. Bazı yüzlerin ak olacağı günde yüzümü siyah etme.]
[7]- [Allah'ım! Amel defterimi sağ elime ve cennetlerde ebedi kalma belgesini de sol elime ver ve beni kolay hesaba çek.]
[8]- [Allah'ım! Kitabımı (amel defterimi) soldan ve arka tarafımdan verme. Amel defterimi boynuma asılı da kılma. Ateş parçalarından sana sığınırım.]
[9]- [Allah'ım! Rahmetin, bereketlerin ve affınla beni örtüver.]
[10]- [Allah'ım! Birtakım ayakların kaydığı günde, beni sırat üzerinde sabit kıl. Çabamı seni benden razı kılacak şeyde kıl, ey celâl ve ikram sahibi!]
[11]- [Anlamı: Allah'ım! Sana karşı işlediğim çok günahları bağışla ve benim az itaatimi kabul eyle. Ey azı kabul edip çoğu (çok günahı) bağışlayan! Benden azı kabul eyle ve çok günahımı affet; şüphesiz sen affeden ve bağışlayansın. Allah'ım! Bana acı; hiç şüphesiz sen esirgeyensin.]
[12]- [Allah'tan başka, bir ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed'in (s.a.a) O'nun elçisi olduğuna şehadet ederim.]
[13]- [Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyti'ne rahmet et.]
[14]- [Allah'ım! Mümin erkek ve mümin kadınları bağışla.]
[15]- [Allah'ım! Şu ölü erkeği bağışla.]
[16]- [Allah'ım! Şu ölü kadını bağışla.]
[17]- [Anlamı: Şehadet ederim ki Allah'tan başka, bir ilâh yoktur; tektir, ortağı yoktur. Şehadet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Onu hak üzere kıyamet öncesine kadar müjdeleyici ve korkutucu olarak göndermiştir.]
[18]- [Anlamı: Allah'ım! İbrahim ve soyuna ettiğin rahmetin ve onları mazhar kıldığın rahmet ve bereketinin en üstünü gibi, Muhammed ve Ehlibeyti'ne rahmet et; Muhammed ve Ehlibeyti'ne bereket ver; Muhammed ve Ehlibeyti'ne merhamet eyle. Şüphesiz sen beğenilen ve yücesin. [Allah'ım!] Peygamberlerin, resullerin, şehitlerin, sıddıkların ve salih kullarının hepsine rahmet et.]
[19]- [Anlamı: Allah'ım! Bütün mümin erkek ve mümin kadınları, Müslüman erkek ve Müslüman kadınları, onlardan hayatta olanları ve ölenleri bağışla. Hayırlarla bizimle onların arasındaki ilişkiyi koru. Şüphesiz sen duaları kabul eden ve her şeye güç yetirensin.]
[20]- [Anlamı: Allah'ım! Bu senin kulundur. Senin erkek ve kadın kulunun evladıdır. O sana misafir oldu ve sen huzuruna varılanların en hayırlısısın. Allah'ım! Biz bunun hakkında iyilikten başka hiç bir şey bilmiyoruz. Ancak sen onu bizden daha iyi bilirsin. Allah'ım! Eğer o, iyilikte bulunan kimselerden ise, iyiliğini artır; eğer kötülükte bulunan kimselerden ise, ondan geç ve onu bağışla. Allah'ım! Ona kendi katında en yüce derecelerde yer ver. Geride bırakılanlar arasında ailesi hakkında onun yerine geç. Kendi rahmetinle ona rahmet et, ey merhametlilerin en merhametlisi.]
[21]- [Anlamı: Allah'ım! Bu senin kadın kulundur. Senin erkek ve kadın kulunun kızıdır. O sana misafir oldu ve sen huzuruna varılanların en hayırlısısın…]
[22]- [Ey falanın oğlu falan! (Söylediklerimi) dinle ve anla.]
[23]- [Anlamı: Bizden ayrıldığında bulunduğun ahit üzere misin sen? O ahit: Allah'tan başka ilâh olmadığına, tek ve ortağı bulunmadı-ğına, Hz. Muhammed'in (Allah, ona ve tertemiz Ehlibeyti'ne rahmet et-sin) O'nun kulu, elçisi, peygamberlerin efendisi ve resullerin sonuncusu olduğuna, Hz. Ali'nin müminlerin emiri, vasilerin efendisi ve Allah'ın itaatini bütün âlemlere farz kıldığı imam olduğuna, Hasan, Hüseyin, Ali b. Hüseyin (Zeynelabidin), Muhammed b. Ali (Bakır), Cafer b. Muhammed (Sadık), Musa b. Cafer (Kazım), Ali b. Musa (Rıza), Mu-hammed b. Ali (Cevad), Ali b. Muhammed (Hadi), Hasan b. Ali (As-keri), "Kaim, Hüccet ve Mehdi" hazretlerinin (Allah'ın rahmeti onlara olsun) müminlerin imamları, bütün yaratıklara Allah'ın hüccetleri, se-nin imamların, hidayet imamları ve iyiler olduklarına dair şehadet et-mendir. Ey falanın oğlu falan.]
[24]- [Anlamı: Allah Teala tarafından elçi olarak yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) iki melek sana gelip Rabbin, Peygamberin, dinin, kitabın, kıblen ve imamların hakkında sorduklarında, korkma, hüz-ne kapılma ve onların cevabında şöyle de:
"Allah, Rabbimdir. Hz. Muhammed, (Allah, ona ve tertemiz Ehlibeyti'ne rahmet etsin) peygamberimdir. İslâm, dinimdir. Kur'an, kitabımdır. Kâbe, kıblemdir. Müminlerin emiri Ali b. Ebutalib, imamımdır. Ali'nin oğlu Hasan Müçteba, imamımdır. Kerbela'da şehit edilen Ali oğlu Hüseyin, imamımdır. Ali Zeynelabidin, imamımdır. Muhammed Bakır, imamımdır. Cafer Sadık, imamımdır. Musa Kazım, imamımdır. Ali Rıza, imamımdır. Muhammed Cevad, imamımdır. Ali Hadi, imamımdır. Hasan Askeri, imamımdır. Beklenilen Hüccet, imamımdır. Bunlar, (Allah'ın rahmeti hepsinin üzerine olsun) benim imamlarım, efendilerim, önderlerim ve şefaatçilerimdir. Onları seviyor; dünya ve ahirette düşmanlarından teberri ediyorum. O hâlde ey filan oğlu filan! Bil ki:]
[25]- [Anlamı: Şüphesiz Allah Tealâ, ne güzel Rabdır. Hz. Muhammed (Allah, ona ve tertemiz Ehlibeyti'ne rahmet etsin) ne güzel elçidir. Hz. Ali ve masum evlatları olmak üzere on iki imam, ne güzel imamlardır. Hz. Muhammed'in (Allah, ona ve tertemiz Ehlibeyti'ne rahmet etsin) getirdiği, haktır. Ölüm, haktır. Kabirde Münker ve Nekir (denen iki meleğ)in sorgulaması, haktır. Yeniden dirilme, haktır. Dirilip yayılma, haktır. Sırat, haktır. Mizan, haktır. Amel defterlerinin dağıtılması, haktır. Cennet, haktır. Cehennem, haktır. Kıyamet gelmektedir; onda hiçbir şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirde olanları diriltecektir. ]
[26]- [Anlamı: Allah, seni gerçek söz üzerinde sabit kılsın; seni doğru yola hidayet etsin ve seni sevdiklerinle rahmet yurdunda (cennette) tanıştırsın.]
[27]- [Anlamı: Allah'ım! Toprağı (yerin sıkıntısını) yanlarından uzaklaştır. Ruhunu kendine yücelt. Kendi katından onu bir delile kavuştur. Allah'ım! Affını dileriz, affını dileriz.]
[28]- [Biz Allah'tanız ve O'na döneceğiz. -Bakara, 156-]
[29]- [Anlamı: Allah'ım! Toprağı (yerin sıkıntısını) yanlarından uzaklaştır. Ruhunu kendine yücelt. Onu rızana kavuştur. Kabrini, kendisini diğerlerinin rahmetinden muhtaçsız kılacak derecede rahmetinle doldur.]
[30]- [Biz Allah'tanız ve O'na döneceğiz. -Bakara, 156-]
[31]- [Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyti'ne rahmet et ve bu namazın sevabını filan kese ulaştır.]
[32]- [Anlamı: Şahadet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur; tektir, ortağı yoktur ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyti'ne rahmet et. Beni (her günah işledikçe) tövbe edenlerden kıl ve yine beni tertemiz (günahlardan kaçınan) kullarından kıl.]
[33] - Şer’i öğlen vakti, günün yarısının geçmesidir. Örneğin gündüz on iki saat olursa, güneşin doğmasından sonra 6 saat geçmesiyle şer’i öğlen vakti olur. Gündüz on üç saat olursa, altı buçuk saat geçmesiyle şer’i öğlen vakti olur.
[34]- [Anlamı: Zünnun'u (balık karnına girmiş olan Yûnus İbn-i Matta'yı) da an; zira (o kavmine) kızarak gitmişti, bizim kendisine güç yetiremeyeceğimizi, (kavminin arasından çıkmakla kendisini kurtaracağını) sanmıştı. Nihayet karanlıklar içinde (kalıp): "Senden başka ilâh yoktur. Sen her türlü eksiklikten münezzehsin. Ben zalimlerden oldum." diye yalvardı. Biz de onun duasını kabul ettik ve onu tasadan kurtardık. İşte biz inananları böyle kurtarırız. -Enbiyâ, 87-]
[35]- [Anlamı: Gayb'ın (görünmez bilginin) anahtarları O'nun yanındadır, onları O'ndan başkası bilmez. (O) karada ve denizde olan her şeyi bilir. Düşen bir yaprak,-ki mutlaka onu bilir- yerin karanlıkları içinde gömülen tane, yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir Kitap'ta olmasın. -En'âm, 59-]
[36]- [Anlamı: Allah'ım! Ben gayb’ın anahtarları -ki onları senden başkası bilmez- hakkına senden Hz. Muhammed'e ve Ehlibeyti'ne rahmet etmeni ve benim şu şu… hacetlerimi yerine getirmeni dilerim.]
[37]- [Anlamı: Allah'ım! Sen veli nimetimsin, isteklerimi vermeye kâdirsin ve hacetimi bilirsin. O hâlde, Hz. Muhammed ve Ehlibeyti (hepsine Allah'ın selâmı olsun) hürmetine senden hacetlerimi yerine getirmeni dilerim.]
[38]- [Kâbe'nin her bir köşesine bir rükün denir ve her rüknün özel bir adı vardır. Bunlar "Rükn-ü Yemanî, Rükn-ü Hacer, Rükn-ü Irakî ve Rükn-ü Şamî"den ibarettir.]
[39]- [İftitah tekbiri, başlangıç tekbiri demektir; bu tekbire "Tek-biret'ül-İhram" da denir.]
[40]- [Rabbim Allah'tan bağışlanma diler ve O'na tövbe ederim.]
[41]- [Allah'ım! Beni bağışla.]
[42]-[ Kovulmuş Şeytan'ın şerrinden Allah'a sığınırım.]
[43]- [Rabbim Allah böyledir (vasfedilen gibidir).]
[44]- [Rabbimiz Allah böyledir (vasfedilen gibidir).]
[45]- [Rabbim Allah'tan bağışlanma diler ve O'na tövbe ederim.]
[46]- [Anlamı: Allah'tan başka ilâh yoktur; bu şüphe götürmeyen bir gerçektir. Allah'tan başka ilâh yoktur; buna inanıyor ve tasdik ediyorum. Allah'tan başka ilâh yoktur; ben O'na kulluk sunar ve emirlerine boyun eğerim. Ey Rabbim, kulluk ederek ve emirlerine boyun eğerek sana secde ettim. Ben kulluktan çekinen ve büyüklük taslayan değil de zelil, azabından korkan ve sana sığınan bir kulum.]
[47]- [Anlamı: Allah'ın adıyla ve Allah'ın yardımıyla. Bütün övgüler ve en iyi isimler Allah'a mahsustur.]
[48]- [Muvalat, namazın farz ve cüzlerinin peş peşe ve aralıksız yapılmasına denir.]
[49] -Arapçada “ke” zamiri bir erkek için, “ki” zamiri ise tek bir kadın için kullanılır.
[50]- [Bu namazı Resulullah (s.a.a) Cafer-i Tayyar'a Habeşistan'dan Medine'ye döndüğünde öğretmiştir.
Cafer-i Tayyar namazı dört rekâttır; ikişer rekât hâlinde kılınır. Her bir rekâtta Fatiha ve sûre okunduktan sonra rükûya gitmeden önce on beş defa Tesbihat-ı Erbaa (Subhanellahi ve'l-hemdu lillahi vela ilâhe illellahu vellahu ekber) okunur. Rükûda, rükû zikri okunduktan sonra mezkur zikir on defa okunur. Rükûdan kalkıp secdeye gitmeden kıyam hâlinde yine on defa okunur. Daha sonra iki secdede ve yine iki secde arasında ve ikinci secdeden sonra ayağa kalkmadan önce on defa okunur. Diğer rekâtlar da aynı şekilde kılınır.
Böylece her rekâtta mezkur zikir 75 defa ve toplam olarak 300 defa okunmuş olur. Bu namazın en faziletli vakti, cuma sabahıdır.]
[51]- [Allah'ın adıyla ve Allah'ın yardımıyla. Ey Allah'ın Nebisi, selâm olsun sana, Allah'ın rahmet ve bereketi senin üzerine olsun.]
[52]- [Rükû ve secde gibi namazın aslıyla ilgili olan şeyler, namazın cüz'ü sayılırlar; ancak temizlik ve kalbin Allah'a yönelmesi gibi namazın aslıyla değil de sahih ve kamil olup olmama gibi nitelikleriyle ilgili olan şeyler onun şartı sayılırlar.]
[53]- [Mesleği yolculuk olan kimseden maksat, işinin kıvam ve mahiyeti sefere bağlı olan örneğin şoför, deveci vb. kimselerdir.]
[54]- [Bir namazı vaktinde kılmaya "eda" denir. Vaktinden sonra kılmaya da "kaza" denir.]
[55]- [Cemaatle kılınan namazda kendisine uyulan zata "imam" denir. Uyan kimseye de "muktedi, me'mum" gibi adlar verilir. Kendi başına namaz kılana da "münferit" denir.]
[56]- [İbadetlerle ilgili olarak "mekruh" söz konusu olunca, verilen sevabın az olması kastedilir.]
[57]- [Anlamı: Allah'ım! Ey ululuk ve azamet sahibi, ey cömertlik ve ceberut sahibi, ey af ve rahmet sahibi! Müslümanlar için bayram ve Muhammed (Allah ona ve Ehlibeyti'ne rahmet etsin) için birikim, şeref ve artış vesilesi kıldığın bu gün hakkına, senden Muhammed ve Ehlibeyti'ne rahmet etmeni, Muhammed ve Ehlibeyti'ni soktuğun her hayra beni de sokmanı ve Muhammed ve Ehlibeyti'ni (rahmet ve selâmın ona ve onlara olsun) çıkardığın her kötülükten beni de çıkarmanı diliyorum. Allah'ım! Senden, salih kullarının istediği şeylerin en iyisini istiyorum ve salih kullarının sana sığındığı şeylerden ben de sana sığınıyorum.]
[58]- [Allah en büyüktür; Allah en büyüktür. Allah'tan başka ilâh yoktur ve Allah en büyüktür. Allah en büyüktür ve bütün hamd ve övgüler Allah'a mahsustur. Bizi doğru yola hidayet eden Allah en büyüktür. ]
[59]- [Bize hayvanları rızk olarak veren Allah en büyüktür. Bizi imtihan eden Allah'a hamd olsun.]
[60]- [12/6 nohut gümüş (yani 12 nohut ve bir nohudun onda altısı), ölçü olarak bir dirhem ağırlığına eşittir. Her bir nohudun ağırlığı ise, 0.1953 gramdır. Dolayısıyla 12/6 nohudun yani bir dirhemin ağırlığı, 2.4607.3 gramdır.]
[61] -Şiî fıkhında sahih sayılan bir çeşit miras kanunudur.
[62]- [Her bir mıskal, 4.6875 gr. yani dört buçuk gramdan biraz fazla ağırlığa (4 kırata) eşittir. Dolayısıyla 105 mıskal gümüş, 492.1875 gram, 15 mıskal altın ise, 70.3125 gram ağırlığındadır. Dikkat edilmesi gereken bir başka husus şu ki, her bir mıskal altının değeri, yedi mıskal gümüşe denktir; bu nedenle de 15 mıskal altın, değer olarak 105 mıskal gümüşe eşittir.]
[63]- [Zimmî kâfir; Müslüman himayesinde olup, cizye denilen vergiyi ödeyerek İslâm topraklarında yaşayan, malı, canı, ırzı vs. teminat altına alınan gayrimüslim kimsedir.]
[64]- [Nisap; şeriatın bir şey için koymuş olduğu belli bir ölçü ve miktar demektir.]
[65]- [Mıskal’ın günümüz ölçüsüyle ilgili açıklaması, 1799. hükmün dipnotunda yer almıştır. Şu hususa da dikkat edilmesi gerekir ki her bir şer'î mıskal, borsa ölçüsü olarak bilinen mıskalın dörtte üçünden ibarettir. Bu gibi yerlerde, normal mıskal denildiğinde, altın borsasında tanınan ve ağırlığı dört buçuk gramdan biraz fazla olan ölçü birimi kastedilir.]
[66] -Âl-i İmran
[67]- [Omurga kemiğinde bulunan beyaz ilik.]
[68]- [Doğum sebebiyle olan her türlü nesebî bağdır.]
Yüklə 2,18 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   92




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin