(87-) Ve lekad ateyna MuselKitabe ve kaffeyna min ba'dihı BirRusuli ve ateyna Iysebne Meryemel-beyyinati ve eyyednahu Biruhılkudüs* efeküllema caeküm Rasûlün Bima lâ tehva enfüsükümüs-tekbertüm* feferıykan kezzebtüm ve ferıykan taktülun;
* Andolsun, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya mucizeler verdik. Onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi?
Andolsun ki Biz Mâsâ’ya kitabı verdik, ve ondan sonra da peygamberle takviye ettik ve Meryem oğlu İsâ’ya da verdik,
Burada Mâsa (a.s.) a sadece verilen bir kitaptan bahsediliyor diğer yerlerdeki ifadeleriyle birlikte yani Furkan’ı verdik, Hikmet’i verdik, Tevrat’ı verdik, Kitab’ı verdik diye dört ayrı özellikten bahsediyor, burada sadece hatırlatma olarak kitaptan bahsetmiş,
Bilindiği gibi MûSâ’dan kasıt (Mim) Hakkikat-i Muhammedi, (Sin) insân, yani Hakkikati Muhammediyeyi idrak etme yolundaki insân demek,
İSa (Ayn) ve (Sin)’de gören göz mânâsına, ama sadece kendi varlığında gören, âlemlerin varlığında değil, Meryemoğlu İsâ’ya beyan verdik yani açıklamayı verdik diyor, yani Hakkikati Muhammedinin kendi varlığındaki oluşunu, İnsân-ı Kâmil’in kendi varlığında Hakkikat-i İlâhiyyenin olduğunu açıklamayı ona verdik ve onu Kudsi Ruh ile de teyid ettik, destekledik, bakın bu İsâ (a.s) hakkında belirtilen özel bir Âyet, ruhül kudsi ile desteklemesi demek burada “venefahtü fihi min ruhi” “ruhumdan üfledim” denilen mertebeden farklı bir mertebe vardır, sadece Âdem (a.s) a üflenen ruhla kalmıyor bir başka ruh ekleniyor, burada belirtilen Ruhi Kudsi Hakkikat-i Muhammedinin Zat mertebesi itibarıyla kendisinde açığa çıkması, yani “venefahtü”nün üzerinde kudsi bir oluşumu
205
belirtiyor, mukaddesliği belirtiyor, işte bu mertebe ilk defa İsâ (a.s.) a veriliyor, o güne kadar gelen diğer peygamberlerden üstünlüğü o, işte kim seyri sülûkta bu mertebeye gelirse ona verilmiş oluyor Ruhül Kuds, işte bunların babaları yok, babalık görevi doğrudan doğruya Ulûhiyyetten geliyor, Meryem ana var sadece, yani nefsi küll mertebesi var, bu mertebeye gelmek için Kuddüs esmâsının yaşatılması gerekiyor, ki o mukaddesiyet kişide faaliyete geçebilsin.
Size ne zaman bir peygamber gelse, nefsinizin istemediği bir şey getirse, siz ona karşı gururlanırsınız, yani namaz kıl diyor nefsin istemiyor, oruç tut diyor nefsin istemiyor, zekât ver diyor nefsin istemiyor.
Risalet mertebesinden size bir haber gelse, içinizden veya dışınızdan, gerek kelâm ile gerek hissiyatla, duyguyla bir Rasûl gelse, bunu gönle melek getirir mânâ âleminden o lâtif âlemden onu alır gönlüne getirir Cebrâîl (a.s) vasıtasıyla getirir, Cebrâîl (a.s.) a bağlı görevliler aracılığıyla, bir söz vardır “senin İsâ’n gelir giderde senin haberin bile olmaz” , çünkü gönül kapın kapalı, biz kapımızı hem içerden hem dışardan açalım yani içerden gelen yeni bilgileri dışarıya çıkartalım, dışardan aldığımız bilgileride içeriye sokalım, dışarıdan alınan kesb kazanma şeklinde, içeriden gelen vehb hibe şeklinde yani Cenâb-ı Hakk’ın hibesidir, esas ilim budur, hadis-i şerifte dendiği şekilde muhakkak dışarıya danışılacak fakat en son fetvayı gönlüne danışarak, gönlünden alman lâzım en sağlamı bu olur, yanılırsan ben yanıldım dersin, fakat kendine danışmadan sadece başkasının söylediğiyle aldığın bir karar yanlış olursa çok sıkıntı verir
İçinden bir ses kalk namaz kıl der, o anda çeşitli bahanelerle onu ertelediğin anda o haberciyi öldürdün işte, bir daha da sana gelmez, buna misafir-i gaybi yani gayb âleminden gelen misafir diyorlar, mânâ ile gelen bilgilere, içeriye girer ilgi gösterilmezse bir dahada gelmez, ara ne zaman bulursun artık.
Siz gurur, kibir yaptınız, bu tasavvufta çok mühim bir
206
meseledir, tasavvufta belirli bir yol almış kimseler, biz bu yolları geçtik senelerdir yapıyoruz, bize namaz, oruç lâzım değil geçtik onları dedikleri zaman aynen bu Âyetin hükmü altına giriyorlar işte, ona içinden kalk ezan okunuyor dendiğinde, o biz geçtik onları tekrar ilkokulamı döneceğiz der,
İçinizden bir fırka yalanladı, bir fırkada katletti, öldürdü.
وَقَالُواْ قُلُوبُنَا غُلْفٌ بَل لَّعَنَهُمُ اللَّه بِكُفْرِهِمْ فَقَلِيلاً مَّا يُؤْمِنُونَ
Dostları ilə paylaş: |