(274-) Elleziyne yünfikune emvalehüm Bil leyli vennehari sirran ve alaniyeten felehüm ecruhüm ınde Rabbihim* ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun;
*Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.
Bir kişinin infak edecek malı varsa o kişi zâhiren zengin demektir ama bir kişinin bâtınen malı varsa yani ilmi malı varsa diyelim bunlar gece ve gündüz mallarından infak ederler, mallarını infak etmelerinin zamanı yoktur meselâ günün herhangi bir saatinde bir sohbet olduğunda malını infak eder.
421
Ayrı bir mânâ ile bakarsak geceden maksat fenâfillâh’tır, fenâfillâh ilminden infak eder, gündüz bakâbillâh’tır bakâbillâh ilminden infak eder, tevhid-i İlâh-îyyenin hakikatini sır olarak ta infak ederler yani herkese açmazlar ehli olanlara açarlar infak ederler.
İşte onların Rabb’larının yanında mükâfatları vardır, Rabblarının yanındadırlar ki mükâfatları vardır zâten o infakları Rabb’lerinden alırlarda verirler kendi varlıkları yok ki nerden versinler, işte seni vesile ederek veriyorum veya Cenâb-ı Hakk senden Ben veriyorum diyor.
Rububiyyet mertebesinden bu hakikatleri gizler veya açıklar, onların üzerine işte korku yoktur, bir varlığın Rabbi yanındaysa onun ne korkusu olacak ki, neden korkusu olacak ki sonra ve gelecekte o mahsunda olmayacaktır, hadi bugün işi idare ediyor diyelim insânoğlu, acaba yarın ne olacak, gelecek ne olacak, işte o kişiye bu da yoktur deniyor.
الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَن جَاءهُ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِ فَانتَهَىَ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
(275-) Elleziyne ye'külunerRiba la yekumune illâ kema yekumülleziy yetehabbetuhüşşeytanu minel mess* zâlike Bi ennehüm kalu innemel bey'u mislürRiba* ve ehalellahul bey'a ve harremerRiba* fe men caehu mevızatün min Rabbihi fenteha felehu ma selef* ve emruhu ilellah* ve men ade feülaike ashabünnar* hüm fiyha halidun;
* Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir”
422
demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır.
Faiz hukuku çok geniş bir hukuktur, bugün faizin hükmü nedir, nasıl kullanılması gerekir, bunun çok iyi anlaşılması ve analiz edilmesi lâzımdır, en büyük sıkıntılarımızdan birisi budur ve bunu yapacak olan devlettir, Diyanettir, Diyanet İşleri ile devlet ileri gelenlerinin biraraya oturup imân ehli olan ve ülkemizin çoğunluğunu teşkil eden bu insânları bu sıkıntıdan kurtarmaları gerekmektedir fakat ne yazık ki belirli bir iradeye sahip olamadıklarından hepsi memur olduklarından amir olamadıklarından bu hukuku bir türlü dile getiremeyip ele alamayıp bu kadar insânın mesuliyetini üzerlerinde taşıyorlar, oysa her kişi kendi mesuliyetini kendi üzerinde taşımalıdır, hiçbir detaya girmeden faiz haramdır diyerek bütün mesuliyeti kendileri yüklenmektedirler, tabi ki faiz haram yalnız bunun şekli, dozu, kullanış hali, sistemi, zamanın getirdiği özellikleri acaba bu hükmü nereye götürüyor.
يَمْحَقُ اللّهُ الْرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ
(276-) YemhakullahurRiba ve yurbis Sadekat* vAllahu la yuhıbbu külle keffarin esiym;
* Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez.
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَآتَوُاْ الزَّكَاةَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ 423
(277-) İnnelleziyne amenu ve amilus salihati ve ekamus Salate ve atevüz Zekate lehüm ecruhüm ınde Rabbihim* ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun;
* Şüphesiz imân edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَذَرُواْ مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
(278-) Ya eyyühelleziyne amenüttekullahe vezeru ma bekıye miner Riba in küntüm mu'miniyn;
* Ey imân edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten imân etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın.
فَإِن لَّمْ تَفْعَلُواْ فَأْذَنُواْ بِحَرْبٍ مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَإِن تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُؤُوسُ أَمْوَالِكُمْ لاَ تَظْلِمُونَ وَلاَ تُظْلَمُونَ
(279-) Fein lem tef'alu fe'zenu Bi harbin minAllahi ve RasûliHİ, ve in tübtüm feleküm ruusü emvaliküm* la tazlimune ve la tuzlemun;
* Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.
وَإِن كَانَ ذُو عُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ إِلَى مَيْسَرَةٍ وَأَن تَصَدَّقُواْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ 424
(280-) Ve in kâne zu usretin fe nezıratün ila meyseretin, ve en tesaddeku hayrun leküm in küntüm ta'lemun;
* Eğer borçlu darlık içindeyse, ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır.
وَاتَّقُواْ يَوْماً تُرْجَعُونَ فِيهِ إِلَى اللّهِ ثُمَّ تُوَفَّى كُلُّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ
(281-) Vetteku yevmen turceune fiyhi ilellahi sümme tüveffa küllü nefsin ma kesebet ve hüm la yuzlemun;
* Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah’a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır.
İttika edin ey mü’minler, sakının şu günden ki, o gün Allah’a döneceksiniz, yani Allah’a döneceğiniz gün gelmeden evvel sakınınız, dünyaya, nefsinize meyletmek-ten sakınınız;
Bilindiği gibi bu Âyet-i Kerîme son gelen Âyettir, ve tavsiye niteliğindedir.
Bu Âyet tavsiye olarak gelen ve bütün bu hakikatleri bünyesinde toplamış olarak gelen bir Âyettir, o gün gelmeden evvel fiillerinizi güzelce yapın demektir.
Diğer yönüyle kişi tevhid yolundaysa eğer, senin nefsaniyetin senden alınıp Rabbine döneceksin, Rab olacaksın yani beşeriyetin kalkacak Rabbine döndürüleceksin ifadesi vardır. Sonra ifa edilecektir yani verilecektir, her nefis neyi kazanmışsa kendisine o verilecektir ve zulüm olunmayacaktır.
Hüküm düzeyinde gelen bir son Âyet daha vardır o da veda haccında gelen “el yevme ekmeltü leküm diyniküm“ (Maide,5/3.) Âyetidir, bu Âyet ise Hz.
425
Rasûlüllah’a ölümünden evvel gelen son hükmi Âyettir.
Dostları ilə paylaş: |